cuma günü kaldıkları otelde kuzenimle ziyaret ettiğim canımızdır. hayatımın en güzel günüydü muhtemelen. hemen hemen bütün futbolcularla fotoğraf çektim. buna fatih terim, ümit davala, taffarel, hasan şaş, abdurrahim albayrak da dahil. gün içinde yaşadıklarımı ve nacizane tespitlerimi paylaşmak istedim.
semih antrenör eşliğinde kardio çalışıyordu salonda. otel içinde gezinirken tesadüfen bulduk. cam kaplı salonun dışında beklerken içeride antrenöre saat ve fotoğraf işareti yaptım 'ne zaman biter?' gibisinden. içeri gelin dedi. niye anlatıyorum çünkü sağolsun kırmadı bizi. içeride bekledik 2-3 dk sonra semih koşu bandından indi, terini sildi yanımıza geldi. bir insan ancak bu kadar efendi olur. bütün güleryüzlülüğüyle aramızdaki kısa dialog:
+seni de çalışmandan alıkoyduk kardeşim kusura bakma gerçekten, fotoğraf çektirebilir miyiz?
-tabi ki kardeşim estafurullah ne demek.
...
+çok teşekkürler. geçmiş olsun kardeşim, başarılar. dikkat et kendine.
-sağolasın kardeşim iyi akşamlar.
ulan bi an acaba dedim çalışmaya ara verip yorgunlukla yanaşan ben miyim diye tereddüt ettim. yanyana bulunduğumuz iki dakika bile çok fazla şey anlattı gerçekten hayran oldum kendisine. bazı şeyleri hazmetmiş, yolu her daim açık olacaktır eminim. bunları yüzüne söylemek için vakit yoktu fazla. çalışmaya geri döndü malum hemen. günün favorisi oydu benim için. böyle bir adama sahip olduğumuz, takım altyapısından yetiştirdiğimiz için gurur duydum resmen.
ayrı bir parantezi de gökhan zan hakediyor. lobide en çok vakit geçiren oydu o gün. dolayısıyla ilk gördüğümüzde fotoğraf çektirdik ama daha sonra da sohbet fırsatımız oldu. takım nerede kalıyor, ortak alanlara saat kaçta çıkıyorlar, nerede oluyorlar filan hepsini paylaştı üşenmeden. o da aynı şekilde sıcakkanlı biçimde kırmadı isteğimizi sağolsun. ayrıca da akşam yemeğine gidiyordu biz sohbet ederken. selçuk'u görememiştik o ana kadar hiç. ondan rica ettik getirebilir misin yemek sonrası diye, tamam kardeşim getireceğim dedi ve de getirdi.
takım otelin içindeki başka bir restoranda yemek yiyordu. kaldıkları odalardan restorana çok fazla mesafe yok. hepsi işte teker teker binadan çıkıp yemeğe geliyorlar. restorana malum giremeyeceğimiz için kapıda sıra sıra her içeri giren futbolcuyla konuşup fotoğraf çektirdik. biz oraya ilk gittiğimizde yekta, emre, selçuk vs birkaç kişi zaten içerideydi. bi o erken yiyen grupla görüşemedik. sonradan gelenler elimizden ve objektiflerimizden kurtulamadı
*. sıcak yaklaşımları için hepsine ayrı ayrı teşekkür ettik ve restoran önünden ayrıldık.
yemekten sonra gökhan zan söz verdiği gibi selçuk, umut, burak beraber geldiler lobiye. bir numaram selçuk'la kısa bile olsa sohbet etmek isterdim ama ortam kalabalıklaşınca imza alıp, foto çektirmekle yetindim. pek tabii o forma artık ebediyen saklanacak hatıra olarak.
kısa dip notlar vermem gerekirse:
-fatih hoca'nın biraz canı sıkkın gibiydi. sneijder transferi muhabbetinden mi bilmiyorum tabi adamın tek derdi sneijder değildir muhtemelen. ya da bana morali bozuk gelmiş olabilir. her gün gördüğüm birisi değil sonuçta.
-burak yılmaz'ı gündüz otel içinde tek başına yakalayıp fotoğraf çektirdik. kuzenim 'bu ne yaaa artist' demişti arkasından. ben pek sallamamıştım. 'yok yaa sana öyle gelmiştir' demiştim. akşam grup halinde lobiye indiklerinde başları kalabalıklaşınca 'ne var kardeşim ne oldu ne istiyorsunuz' gibisinden triplendi. yüksek tonda değildi kaynadı gitti zaten arada ama kuzen haklı çıktı maalesef. ben hala iyimserim, bunlar robot değil sonuçta insan. vardır kişisel bir problemi özel hayatında.
-hakan balta ve aydın bildiğin buzdolabı.
-sercan ilk gördüğümüz futbolcuydu. hayatım'lı bir telefon görüşmesi içindeydi
*. yine de fotoğraf ricamızı kırmadı.
-abdurrahim albayrak bildiğiniz gibi. full-time güleryüz.
-semih'le yemeğe girerken konuşmamız oldu, kuzen biraz tezcanlı olduğundan 'abi sneijder ne oldu biliyor musun?' diye daldı. semih de gülerek 'ben transfer komitesinde değilim kardeşim bilmiyorum maalesef' dedi gülüştük.
-hamit ve selçuk birinci önceliğimizdi bizim, selçuk'u gördük ama hamit'i göremedik maalesef. selçuk'lu burak'lı grubu görünce aklımız gitti. onun da etkisi var bu durumda. unuttuk adamı bildiğin (u: sbt:().
-yemek girişi karanlıkta kapşonlu eşofman giymiş melo'yu eboue sandık. 'ooo eboue' filan diyerek fotoğraf için yaklaşırken gerçeği gördük. sorry'ler pardon'lar havada uçuştu, koptuk
*.
-ujfa reyis dün sanırım tekrar sakatlanmış. adama uğurlu gelmediğimizden şüpheleniyorum.
-semih salondayken scott piri geldi, onu görünce de sevindik fotoğraf çektirmek istedik. şaşkın bakışlarla kabul etti. adam tanınırlığının, reyizliğinin farkında değil sanırım.
-semih her zaman heryerde adamım artık. karakteri düzgün ve onun yanında futbolculuğu da şahane. sadece karakterle bu oyun yürümüyor neticede. zaten bu söyleyeceğim düşüncedeydim her zaman ama artık o günden sonra semih hangi maç içi hatayı yaparsa yapsın kredisi sonsuz bende.
- ve son olarak, selçuk
#1