ben de hiçbir zaman var olmamış nefrettir. benim gibi çok az galatasaraylı var sanırım hoca'dan hiçbir zaman nefret etmeyen veya ona hiçbir zaman kızmayan, kızamayan. gelecek ne getirir bilinmez ama ben hocadan hiçbir zaman nefret etmeyeceğim.
sözlük ben 20 yaşında 21'inden giden bir galatasaraylıyım. ortaokula giderken 36 puan fark yediğimiz sene okulda madara olurdum. yahu derdim ben doğduktan sonra niye her şey ters gider. eski maçları izlerdim hep ama abim ulan sen kacirdin ne günlerdi be falan diyip hep bir moral bozma çabaları içinde sınır ederdi beni. 2006 ve 2008 şampiyonluklarını hatırlıyorum. birinde 7 birinde 9 yaşındayım. futbola kafam çocukken de basardı en azından 10 yaşında cm oynayan bir çocuktum ama bu yaşlarda yaşanan şampiyonluklar böyle ulan ne günlerdi dedirtmiyor. çünkü tam anlamıyla hissedemiyorsun durumu.
berbat bir dönemden geçerken 2011 yazında takımın başına fatih terim geldi. milli takımdan tanıyoruz tabii ama bu gözler onu hiç canlı canlı kulübede görmemiş. bir heyecan sardı içimi benim ama nasıl yani anlatamam. abime dedim fatih terim geldi ne olacak, verdiği cevap aynen şuydu: "şimdi her şey çok güzel olacak.". ilk doyasıya şampiyonluğumu yaşattı bana hoca hem de ne şampiyonluk kadıköy'de... evden bir çıktık doğru florya'ya. o meşhur florya'da çekilen kalabalığın fotoğrafını görünce hala duygulanıyorum çünkü diyorum ya ilk defa bir şampiyonluk böyle hissettiriyor.
2012-2013 sezonu artık şampiyonlar ligi var sırada. cl'de deli gibi de top oynuyorduk aslında ama ilk 2 maçı kontra'dan yediğimiz gollerle kaybettik resmen. manchester'a kök söktürdük ama olmadı. braga evimizde 2 tane attı ama iyi oynuyoruz kızamıyorsun da. tabi hocayı da 1 senedir tanıyorum daha nerden bilelim adam zor seviyor. son 4 maçta 10 puan aldık çıktık gruptan. bu arada manchester maçına götürdü abim beni bir kombine ile geçtik. 13 yaşındayım ama çocuk gibi giyinip dizlerimi kırıyorum polisler laf etmesin diye. allah herkese böyle abi nasip etsin manchester maçı unutulmaz bir maçtı ama en unutulmazına sıra gelecek.
schalke geldi son 16'da biraz zora soksak da deplasmanda bitirdik işi yine. dedik ya adam zor seviyor abi
*. ilk defa adam gibi şampiyonlar liginde izliyorum galatasaray'ı diyorum ki oh be ben de görüyorum avrupa'da başarı, artık benim de ulan ne maçtı ve avrupa'yı dize getirdik diyebileceğim çocuklarıma anlatabileceğim anılarım var.
çeyrek final'e çıkmışız takımda drogba, sneijder var diyorum ki bu adam nasıl bir hoca 1.5 senede dünya devi yaptı takımı. galatasaray budur diyor ve galatasaraylı gibi hissettiriyordu bana.
çeyrek finalde rakip real madrid tabii. deplasmanda madrid'te 3 tane atıyorlar bize. ama yine kötü oynamıyoruz aslında biraz kalite farkı ortaya çıkıyor, hakem ilk yarı penaltımızı vermiyor vs. yine de yeniliyoruz ama gurur duyuyoruz hocanın söz verdiği gibi.
2. maç için real madrid için istanbul'a geliyor abim de alıp götürüyor beni maça. stadta hiç görmediğim kadar iyi bir atmosfer vardı. tüyler diken diken oluyor. ingiliz gibi hissediyordum sanki. ya biz artık hep buralardayız başta hoca varken diyorsun. ronaldo geliyor canlı canlı izliyorsun ama önemsemiyorsun sende de drogba var abi yıldız futbolcu görmemişiz sanki
*.
maç başlıyor erken bir gol yiyoruz ofsayt falan bekliyoruz ama nafile. taraftar kendini bırakmıyor, desteğe devam ediyoruz. diyoruz bari yenelim ya çünkü ilk golü de yiyince tura inanan fazla yoktu. ilk yarı bitiyor adamlar iyi abi konuşmaları geçiyor aramızda. ikinci yarı eboue atıyor bir tane durum 1-1 herkes dakikaya bakıyor ulan 4 tane daha atılır mı aq madrid'e surat ifadesiyle. öyle bir oynuyoruz ki ikinci yarı belli ama atacağız. top nerede bizim takım orada. çok da koşmuyor gibiyiz böyle kaybettiğimiz top direk bizde kalıyor ama. iyi yayılıyoruz sahaya her yerdeyiz, sağ-sol-orta her yeri kullanıyoruz. derken önce sneijder sonra da drogba yazıyor peş peşe. herkes birbirine bakıyor yoksa mı lan diye. o yaşanan turu geçer miyiz heyecanı bile yetti aslında bize. son dakikalarda ağlaya ağlaya bir elde peçete burun siliyoruz diğer el havada ölüm varmış korku varmış söylüyoruz. maç bitti beste devam ediyor hala biz de bekliyoruz. yarım saat çıkmadık stad'tan hoca gelsin, topçular gelsin bağrımıza basalım diye.
gerçekten öyle şeyler yaşattı ki bu adam uğruna ölmeye değer. bana galatasaraylılığı, galatasaray'ın nasıl olması gerektiğini öğretti.
bir sonraki sene malum kovduk hocamızı. bana yaşattıklarından dolayı bir umut hep bekledim. buluşuruz bir gün elbet dedim. sonunda da kavuştuk.
anlattıklarımdan dolayı ben hiçbir zaman anlayamayacağım bu nefreti. belki çok vefalıyım, belki ben abartıyorum ama beni gerçekten galatasaraylı yapan, sevinçten ağlatan, hiç hissetmediğim hisleri hissettiren bir adamdan nasıl nefret edebilirim ki?
edit: imla