494
maç iki hafta önceden başladı bizim gibi taraftar için. galatasaray'lılara ayrılan biletler karaborsalara düştü. eşşek yükü para vererek bu yaşta eziyetin kralını çektik. maç klasik neticeyle bitince saatlerce stadyumda kaldık, yorgunluktan bittik ve yazmayalım diye de karar verdik. yazmayacaktım selçuk yula'yı uykulu dinlemek bahtsızlığına uğramasaydım.
kadıköy'de en son galibiyette vardım, stadyum yapıldıktan sonraki mağlubiyetlerin çoğunda da vardım. ne yazık ki en son yenilgiyi seyrettim.
söyleyeceğim çok şey var, ve dalalım mevzuya. 10 tane rijkaard kenarda olsa, değil elano, keita messi, ronaldo olsa biz fenerbahçe'yi bu satadyumda yenemeyiz. biz aslında fenerbahçe'ye değil, fenerbahçe stadına yeniliyoruz. biz ali sami yen'de, onlar saraçoğlunda oynadığı müddetçe yenemeyiz. aklı olan bundan sonra kadıköy'de maça gitmesin.
bana kızan arkadaşlar çıkıyor arada, türkiye'nin ikinci takımıyız dediğim için. ya bunu kabul ederek maça çıkacaksın ya da büyüksen stadın'da büyük olacak eşit şekilde yarışacaksın. düşünün türkiye'nin en değerli futbolcusu arda, gecekondu gibi stadyumda maça çıkıyor, soyunma odası dökülüyorken, sıradan selçuk'un oynadığı stadyuma bakın. sabri'nin, arda'nın titremesi bundandır. nitekim daha önce hasan'ın, hakan ünsal'ın titrediği gibi.
elano ile keita'ya türkiye'nin en büyük takımına geldiğini söylediler. dışardan bakınca, derecelere bakınca doğrudur da, ancak adamlar fenerbahçe stadına çıktıklarında acaba taklayamı geldik dediler.
maça geçmeden önce şunu söylemek istiyorum. acilen yeni stada geçmemiz lazım, ya da geçene kadar fenerbahçe'yi yenmeye oynamamak.
maça geçeyim desem de bir türlü geçemiyorum. ne yazık ki tel örgülerin ağların ardından gördüklerimizi aktarabileceğiz sadece. attığımız golü görmedim bile. ancak şunu söyleyebilirim ki galatasaray oldukça şanslı günündeydi. bu titreme nöbetleri devam ederken çok daha büyük hezimet gelmediyse, şansımıza şükredelim.
maçın başında baros sakatlanıp çıktı. manda yiyicisi en çok üzülen oldu. ne güzel yedek kulübesi paspasçılığı yapıyor, dandik maçlarda beleş goller atıp idare ediyordu. üstelik baros uzun süre oynayamayacakmış, yandı manda yiyicisi, işimiz ona kaldı yakında sopayı yer devre arasında kovulur. bu adamın ayağında demir var, koşamıyor.
sabri aşırı motivasyondan en çok titreyen futbolcumuz oldu. maçın başında bir topu tutamayıp taca çıkardığında bizde tribünlerde titremeye başladık. tribünler dedim de tribün lideri sebo ilk defa parçalı formayla, tel örgülerin tepesinde amigo yerinde tezahürat yaptırdığını gördüm. demek iş bize kalmış herkes durumdan vazife çıkarmaya koyulmuştu.
kaptan'ın kadıköy'de iyi maçı yok, olamaz da aynı sebeplerden. sabri'den kalır yanı yoktu. top gelmesin, gelirse de titrerim arkadaş dedi. ayhan, yanına kimse pas almaya gelmeyince uzun paslar attı, daha doğrusu atamadı. çok top kaptırdı, yediğimiz golleri kendimiz hazırladık.
servet ile gökhan bu ülkenin milli takımı'nın savunması. neden evde kaldığımızın göstergesi işte. iki balta, aynı maçta oynarsa sırtında dinamit taşırsın işte böyle. patlamaz patlamaz, patlarsa da hepimiz sürükleniriz.
helal olsun mustafa sarp'a. onun da ayakta kalmasının nedeni başta söylediğim nedenlerle. bursa'dan, başka stadyumlardan ali sami yen'e gelmiş, daha iyi ortama gelmiş yani. kadıköy'de oynamış, oynarken de yenmeye değil de beraberliğe oynamış haddini bilmiş ve hiç ummadığımız, beklemediğimiz biçimde takımın bankosu olmuş.
rejkaard 2-0 olduktan sonra arda'yı çıkarmaya karar verdi, oyunun durmasını bekliyordu. oyun gol olunca durdu, arda attırmıştı ki kariyerinin en rezil futbolunu oynuyordu. ne var ki gol attırmıştı, belki o dakikadan sonra hayatının futbolunu oynayacaktı. yine de çıkardı, sistem denen şey bu olsa gerek.
keita atıldıktan sonra maç bitti, maç zaten maç oynanmadan önce bitmişti. tribündeki taraftarlar inanın fazla üzülmediler. maçlara gidenler alışıktılar, bekliyorlardı.
büyük bir organizasyon var bu işlerde. sadece galatasaray'ı yenmeye kurulmuş bir düzen. hakeminden, polisine kadar, top toplayıcısından tribünlerdeki pankartlara kadar. helal olsun başka bir şey demiyorum. amaç galatasaray'ı ne pahasına olursa olsun yenmek. bu tezgahta futbolculara pek iş düşmüyor. yönetim kurulu oynasa değişen bir şey olmaz. hepimize geçmiş olsun, ilk maçta yenilen futbolcularımızı bağrımıza basarız.
son cümlem şu olacak, nonda'nın dandik golüyle ali sami yen'de fenerbahçe'yi yendikten sonra, samandıra'da bekleyen fenerliler takımı dövmüşlerdi. biz florya'da bekledik ve bağırıyoruz,''yenilsen de yensen de taraftarın seninle, üzüntünle sevincinle seninle birlikte''
kadıköy'de en son galibiyette vardım, stadyum yapıldıktan sonraki mağlubiyetlerin çoğunda da vardım. ne yazık ki en son yenilgiyi seyrettim.
söyleyeceğim çok şey var, ve dalalım mevzuya. 10 tane rijkaard kenarda olsa, değil elano, keita messi, ronaldo olsa biz fenerbahçe'yi bu satadyumda yenemeyiz. biz aslında fenerbahçe'ye değil, fenerbahçe stadına yeniliyoruz. biz ali sami yen'de, onlar saraçoğlunda oynadığı müddetçe yenemeyiz. aklı olan bundan sonra kadıköy'de maça gitmesin.
bana kızan arkadaşlar çıkıyor arada, türkiye'nin ikinci takımıyız dediğim için. ya bunu kabul ederek maça çıkacaksın ya da büyüksen stadın'da büyük olacak eşit şekilde yarışacaksın. düşünün türkiye'nin en değerli futbolcusu arda, gecekondu gibi stadyumda maça çıkıyor, soyunma odası dökülüyorken, sıradan selçuk'un oynadığı stadyuma bakın. sabri'nin, arda'nın titremesi bundandır. nitekim daha önce hasan'ın, hakan ünsal'ın titrediği gibi.
elano ile keita'ya türkiye'nin en büyük takımına geldiğini söylediler. dışardan bakınca, derecelere bakınca doğrudur da, ancak adamlar fenerbahçe stadına çıktıklarında acaba taklayamı geldik dediler.
maça geçmeden önce şunu söylemek istiyorum. acilen yeni stada geçmemiz lazım, ya da geçene kadar fenerbahçe'yi yenmeye oynamamak.
maça geçeyim desem de bir türlü geçemiyorum. ne yazık ki tel örgülerin ağların ardından gördüklerimizi aktarabileceğiz sadece. attığımız golü görmedim bile. ancak şunu söyleyebilirim ki galatasaray oldukça şanslı günündeydi. bu titreme nöbetleri devam ederken çok daha büyük hezimet gelmediyse, şansımıza şükredelim.
maçın başında baros sakatlanıp çıktı. manda yiyicisi en çok üzülen oldu. ne güzel yedek kulübesi paspasçılığı yapıyor, dandik maçlarda beleş goller atıp idare ediyordu. üstelik baros uzun süre oynayamayacakmış, yandı manda yiyicisi, işimiz ona kaldı yakında sopayı yer devre arasında kovulur. bu adamın ayağında demir var, koşamıyor.
sabri aşırı motivasyondan en çok titreyen futbolcumuz oldu. maçın başında bir topu tutamayıp taca çıkardığında bizde tribünlerde titremeye başladık. tribünler dedim de tribün lideri sebo ilk defa parçalı formayla, tel örgülerin tepesinde amigo yerinde tezahürat yaptırdığını gördüm. demek iş bize kalmış herkes durumdan vazife çıkarmaya koyulmuştu.
kaptan'ın kadıköy'de iyi maçı yok, olamaz da aynı sebeplerden. sabri'den kalır yanı yoktu. top gelmesin, gelirse de titrerim arkadaş dedi. ayhan, yanına kimse pas almaya gelmeyince uzun paslar attı, daha doğrusu atamadı. çok top kaptırdı, yediğimiz golleri kendimiz hazırladık.
servet ile gökhan bu ülkenin milli takımı'nın savunması. neden evde kaldığımızın göstergesi işte. iki balta, aynı maçta oynarsa sırtında dinamit taşırsın işte böyle. patlamaz patlamaz, patlarsa da hepimiz sürükleniriz.
helal olsun mustafa sarp'a. onun da ayakta kalmasının nedeni başta söylediğim nedenlerle. bursa'dan, başka stadyumlardan ali sami yen'e gelmiş, daha iyi ortama gelmiş yani. kadıköy'de oynamış, oynarken de yenmeye değil de beraberliğe oynamış haddini bilmiş ve hiç ummadığımız, beklemediğimiz biçimde takımın bankosu olmuş.
rejkaard 2-0 olduktan sonra arda'yı çıkarmaya karar verdi, oyunun durmasını bekliyordu. oyun gol olunca durdu, arda attırmıştı ki kariyerinin en rezil futbolunu oynuyordu. ne var ki gol attırmıştı, belki o dakikadan sonra hayatının futbolunu oynayacaktı. yine de çıkardı, sistem denen şey bu olsa gerek.
keita atıldıktan sonra maç bitti, maç zaten maç oynanmadan önce bitmişti. tribündeki taraftarlar inanın fazla üzülmediler. maçlara gidenler alışıktılar, bekliyorlardı.
büyük bir organizasyon var bu işlerde. sadece galatasaray'ı yenmeye kurulmuş bir düzen. hakeminden, polisine kadar, top toplayıcısından tribünlerdeki pankartlara kadar. helal olsun başka bir şey demiyorum. amaç galatasaray'ı ne pahasına olursa olsun yenmek. bu tezgahta futbolculara pek iş düşmüyor. yönetim kurulu oynasa değişen bir şey olmaz. hepimize geçmiş olsun, ilk maçta yenilen futbolcularımızı bağrımıza basarız.
son cümlem şu olacak, nonda'nın dandik golüyle ali sami yen'de fenerbahçe'yi yendikten sonra, samandıra'da bekleyen fenerliler takımı dövmüşlerdi. biz florya'da bekledik ve bağırıyoruz,''yenilsen de yensen de taraftarın seninle, üzüntünle sevincinle seninle birlikte''