• 185
    üzerinde galatasaray arması bulunan aslanlar ile sıkıştığı zaman tuhaf istatistiklere sığınma alışkanlığı hastalıklarına sahip fenerbahçe komandasının * tarihteki zilyonuncu “oyunlarından” biridir. hele ki ondan önce, ali sami bey’in önderliğinde, “misyonumuz türk olmayan takımları yenmektir” mottosuna sahip bir maç oynayacaksa, nazarımda alelade bir lig maçından farkı da yoktur.

    bu durumu bir şölen haline getirmek; yüzyılı deviren ve istanbul’un karşılıklı iki yakasında bulunan kulüp takımları için bir fırsat, bir pazarlama, bir ürün geliştirme hamlesi olarak çok güzel bir durumdur ve bundan keyif de alınmalıdır. bir türk olarak sınırlar ötesinde gururla söyleyebileceğimiz tek markamız galatasaray’ın, ezeli rakibiyle yaptığı bu temaşayı “markalandırmak” da ali sami bey’in mottosuna uyan bir tanımdır. elin oğlunun real-barca’sı, celtic-rangers’i varsa, üzerinde ay-yıldızlı bayrağımızı taşıyan iki ekibin de bu “pazarlamadan” pay almasının hiçbir sakıncası yoktur. bunun ötesinde de başka bir önemi yoktur.

    lakin bulunmaktan gurur duyduğum bu platformda, bu oyundan dolayı bir miktar endişe, bir fiske çekingenlik tadı alıyorum. sevgili renktaşlar, bu takımların tarihe geçmiş 21 maçını derlemişler, aptal kutusunda * * bir “pazarlama” kanalında. orada gösterilen tüm oyunlara şahit olmuş bir renktaşınız olarak şu değerlendirmeyi rahatlıkla yapabilirim ki, önem arz eden, kritik diye değerlendirilen, ucunda kupalar, sonunda şampiyonluk olan tüm oyunları galatasaray kazanmış; henüz turnuvanın ortalarında, kupanın ilk turlarında ya da gazozuna oynananlarda ise karşı yakadaki rakip üstün gelmiştir. bu açıdan bakılacak olursa, önümüzdeki maçın değeri benim gözümde bir kademe daha düşmektedir zaten.

    şimdi işin en çatışmalı noktasına geldi sıra; 9 yıldır alınamayan galibiyet! bu tuhaf istatistiğe verilebilecek hem de 2 yönlü çok fazla argümanı elimizde bulunduruyoruz. misal, 9 yıldır yenemediğimizi artık doğacak çocukların bile genlerine işleten basın, bundan önce de “en çok kim kazandı” istatistiğine yaslanıyordu değil mi? şimdi bu oyunu galip bitiren aslanlarımız olursa, tekrar bu istatistiğe mi döneceğiz? elde ne kalacak?

    ya da 9 yıldır yenilmeyen rakibimizin 100 yıllık ayak topu tarihinde, bırakın “yenilgisiz” sıfatına sahip olmasını, aldığı bir avrupa kupası müzesinde bulunmakta mıdır örneğin? uluslararası turnuvalarda “birincilik” getiren tek kulüp takımının galatasaray olması (13 kupanın 8’i gibi bir “istatistikten” bahsediyoruz) yukarıdaki istatistiğe ne kadar etki ediyor, bu neden konuşulmuyor mesela? sadece fenerbahçe’nin ulaşması muhtemel istatistiklerin arifesinde bunların pişirilip, ısıtılıp masaya konması sade bir “pazarlama” stratejisi değil mi? peki kazanılan bu değerin terse dönmesi de ayrı bir “strateji” değil mi? bunu boyalı basından bugüne değin yeteri kadar örneklemedik mi, takip etmedik mi?

    asıl bombayı sona sakladım, sabırla bu satırları okuyan değerli renktaş! bulunduğum çevredeki “karşıyakanın” taraftarları ile 2 hafta öncesinden bu oyun için iddiaya girmiştim. iddianın nüvesini duyan tüm “kahve kültürü sahibi” taraftar ağabeylerimiz, kardeşlerimiz de bu iddiaya iştirak ettiler. kadıköy’deki maçtan çekindikleri o kadar belli ki, herkes geçmiş “istatistiklere” bakarak yorumlar yapıyor, “3 ihtimalli maç olur 4-0, 4-1, 6-0, ehehehe” şeklinde seviyesiz esprilerle ortama katılıyorlar. içten içe surinam’lıdan, fildişili’den, çek’ten ve en önemlisi de 22 yaşındaki türk kaptandan korkuyorlar ama topyekün maske takarak dolaşıyorlar.

    bu maskeleri düşürme metodu olarak da iddia yöntemine bir katkıda bulundum: kadıköy’de rakibe +1 handikap verdim ve karşılığında senelerdir pipo tütünü değil artık sanki ailemin bir bireyi kabul ettiğimiz “drum aromatic, captain black cherry mixed” 3 karışım kutusu karşılığında her bir iddia sahibine 2’şer paket, ben şimdi buradan marka verip de efendim, pis kokan tütün ürünü önerdim. sonuç itibariyle her türlü fenerbahçe galibiyeti, beraberliği ve hatta tek farklı galatasaray galibiyeti bile bana iddiamı kaybettiriyor. bu sebeple belki küçük çaplı bir servetten olacağım ama rakibimin yüzündeki endişeyi, +1 farkın aslında bir mantık oyunu olduğunu anlamayacak kadar gaza gelmiş olmaları (kazanırsam zaten en az 1 farklı olmayacak mı, o zaman adına “handikap verdim” de, “vay be cesarete bak” desinler), içten içe dudak kemirmelerini seyretmek, "lan yoksa!" ifadelerini izlemek, bana servetlerin en büyüğü oluyor.

    sevgili renktaşlar, bunu sadece bir oyun olduğu ve heyecan katmak için değil galatasaray’ımın adına ve ağırlığına güvendiğim için yapıyorum. o stadın içine, kale arkasına, orta sahaya her türlü “tavşan kulağı”, “kurbağa bacağı” eksinler bu sefer o “istatistik” bozulacak. fakat önce bize yakışan, dinamo engelini aşmaktan geçer. bu takımı ikiye bölsek ve birini bükreş temsilcisine, diğerini de karşı yakadaki rakibin üstüne salsak, her ikisine de “banko üst” yazarım.

    bu bir temenni değildir, bu bir öngörüdür ve takımıma olan güvendir. aksini düşünen ve umudu olmayan varsa, her iki oyunun sonrasında 25 ekim 2009 pazar akşamı saat 21:45’te görüşelim. galatasaray’ım her iki oyundan da muzaffer ayrılacak, ben de ağzı tıka basa “captain black” doldurulmuş pipomla saracoğlu’nu seyredeceğim büyük bir keyifle, tıpkı yine bir bahar akşamı bağdat caddesinde ağlayanları izlediğim gibi..

    (bkz: yürüyedur)
    (bkz: sevinmek için sevmedik)
  • 64
    yine maraton tribünde iki arkadaşının kollarında kaldırılan adam 2 bacağını bize doğru kaldıracak mı, yine hoparlörden bize küfür etmeye müsait şarkılar dj tarafından çalınacak mı, yine oncasının arasından maçtan önce parçalıyla yürürken şaşkın şaşkın bakacaklar mı, yine biber gazı manyağı olunacak mı, yine dönüşte haydarpaşaya mecburi yürüyüş olacak mı, yine yürüyüş sırasında kadıköyde aslında ne kadar çok galatasaraylı olduğu ışıklarını cimbom için açıp kapatanlardan anlaşılacak mı,yine her sene gibi maçta adeta galatasaraylılığımı kutsadığımı hissettirecek mi diye beni düşüncelere salan derbidir.

    (bkz: geliyoruz)
  • 569
    fenerbahçe'nin galatasaray'a 2'den fazla gol attığı en son maç. bu maçtan sonra 2 taraf arasında 25 lig derbisi, 3 süper kupa derbisi, 1 türkiye kupası derbisi, 1 de özel maç olmak üzere tam 30 derbi oynanmış ve fenerbahçe bu 30 derbide 3 veya daha fazla gole ulaşmayı becerememiş. galatasaray ise 3 kez 3 veya daha fazla gole ulaşmış bu süreçte. * * *

    edit: istatistik güncellendi.
  • 263
    maçta olmamasını allah'tan niyaz ettiğim bir kaç saçmalığı sıralamak isterim.

    1. bir kere olsun iyi oynayan kazansın.
    2. fenerbahçe karambollerden yahut duran toplardan envai çeşit saçma gol bulmasın.
    3. birinin götüne başına çarpıp top doksana veya en ölü noktalara gitmesin.
    4. fenerbahçe'nin 3 atağından en azından 3ü gol olmasın, 1'e razıyım.
    5. fenerbahçe'nin atak girişimi gol olmasın.
    6. hayatında gol atmamış hatta futbolcu bile denmeyecek adamlar kalkıp bize über goller atmasın.
    7. eğer gerçekten çok farklı bir galibiyeti hak ediyorsak bir kere olsun alalım.
    8. maç bittiğinde kaleye atılan şutlarda 25-7 üstün olup maçı 6-0 vs sonuçlarla kaybetmeyelim.

    amin.
  • 434
    - maç başlamadan hakemler baskı altına alındı.

    - rakip takımın en büyük gol silahı baros daha 2.dk'da sakatlandırıldı.

    - tekmeler sallandı, yabancı maddeler atıldı, küfürler yağdırıldı.

    - keita katledildi.

    - bazı hayvanlar kendini belli etti.

    - maç hileyle, hurdayla kazanıldı.

    - rakip takım 10 kişi kalmasına rağmen .öt korkusundan atak bile yapılamadı.

    - gerçek fenerli nasıl olunur gösterildi.

    ve görev başarıyla tamamlandı.
  • 180
    --- pesindeyiz blog'undan alıntı ---
    senin için iddialara girerdim khalekedonda oynadığımız fener maçlarına. ne yemekler, ne gömlekler ısmarladım, saçlarımdan bile oldum. 6 senesi (kupa lig ne varsa) bilfiil bulunmak kaydıyla 10 senedir galibiyet görmedim. canavar gibi tribün yaparken dünyanın en vasat golleriyle daha maçın başında kafamı ellerin arasına almak nedir iyi bilirim. hayatı boyunca yüzüme ters bile bakamayacak orospu çocuklarının aradaki tellere ve kolluk kuvvetlerine güvenerek küfür etmelerine içerledim. yeri geldi sana da kızdım ama bunların hepsini bi kenara bırakalım. eğri oturup doğru konuşalım galatasaray.

    arda canımdan bir parçasın, kewell gülüşüne dünyaları yakarım , rijkaard kıvırcak saçlarına kurban olurum bunu bil ama şunu da bil ki bu sene alınmayacak bir galibiyet her şeyi eksik bırakacak. bu sene kendini beğenmiş bütün o orospu çocuklarının yüzüne bakıp galatasaray ulan diye haykırmak istiyorum. maç sonunda stadı terkedişlerini görmek istiyorum. sikerim haticeyi, netice istiyorum.
    bu maçi istiyorum!

    --- pesindeyiz blog'undan alıntı ---

    http://pesindeyiz.blogspot.com/...n-gassaray-v-20.html
  • 1
    ligde ve avrupada doludizgin giden galatasaray ile ligde ve avrupa'da fena olmayan ancak galatasaray'ın performansından dolayı biraz gölgede kalan fenerbahçe'yi karşı karşıya getirecek olan maçtır. fenerbahçe'nin galibiyeti ile sonuçlanacaktır. işin kötü tarafı sezon başında "para yok pul yok nasıl aldılar bu adamları" diye kıvrandırtan, oynadığı futbolla herkesi kendine hayran bırakan galatasaray takımı 90 dakikalık performans yüzünden silinip atılmaya çalışılacaktır. ultraslan yine sitesinden "kadıköy'de adam gibi oynayın artık lan" mealinden bir metin yayınlayacak, belki bir sonraki maçta ufak çapta bir protesto yapacaktır. antu'da, fenerbahçe.org'da, fenerbahçe tv'de "kaderinize alışın" tarzı laflar dönecektir yine. fenerbahçeli "dost"larımız yine bayağı eğlenecek; bizlere hüzünlenmek, belki biraz kızıp sinirlenmek kalacak. tabi bunlar sadece ihtimal... altı üstü bir maçtır. yani sonucu sadece galatasaray ile fenerbahçe'yi bağlamaktadır. kim kazanırsa kazansın hanesine yazdıracağı puan sayısı üçtür. fenerbahçe sırf kazandığı için ülkenin en iyisi olmayacaktır. galatasaray kazanırsa "alemin kralı" olmayacaktır. altı üstü kazanan taraf ertesi gün okulda, işyerinde birkaç cümle daha fazla sarfetme şansına sahip olacaktır...
  • 300
    n.ş.a.*'da

    fenerbahçe bekleri ve defansının follofoş olma olasılığı yüksek olan maçtır. hele ki fenerbahçe'nin sol bekleri(ister roberto, ister vederson)'nin keita karşısında nasıl bir performans göstereceği merak konusudur. aynı şekilde sağ beklerinin de kewell ve arda gibi teknik oyuncular karşısında afallaması muhtemeldir. fenerbahçe'nin iyi denilebilecek sadece orta sahası vardır. gerisi hava-civadır. aynı zamanda fenerbahçe'nin gol yollarında ki çeşitliliği ise, adamı gülmekten geberttirir. hemen söyleyeyim varyasyonu, 3 tip hücum kombinasyonu vardır. bunlar;

    alex --> guiza = top auta
    alex --> semih = gol olabilir
    alex --> kaleye şut.

    galatasaray'ın hücum çeşitliliğini burada saymamız zor ama bir kombinasyon hesabı yapabiliriz. rol oyuncular ise; keita, kewell, arda, baros, nonda, elano, aydındır. görüldüğü gibi küme 7 kişidir.

    bunların her biri tek başına gol atabilir: c(7,1)
    şimdi burada ki her oyuncu, diğer bir oyuncuya asist yapabilir: c(7,2)
    burada ki her 3'lü bir hücum organizasyonu oluşturup sonunu gol yapabilir: c(7,3)

    aslında 4'lü ve daha fazla kombinasyon da olabilir ama abartmayalım. şimdi gelin bu hesabın sonucuna bakıp galatasaray'ın hücum çeşitliliğini bulalım.

    hesap ve formül(n!/ (n - r)! . r!) basittir.

    c(7,1):
    7!/ 6! . 1! =7

    c(7,2);
    7!/ 5! . 2! = 21

    c(7,3);
    7!/ 4! . 3! = 35

    bu üç sonuç toplanır ve 35 + 21+7 = 63 olmak üzere galatasaray'ın toplam 63 adet hücum şekli bulunmuş olur...

    sonuç: 63'e 3'tür. hangisinin kat kat büyük olduğu ortadadır, tartışma kabul etmez.

    (bkz: bilim yanılmaz)
    (bkz: inşallah)
  • 471
    *maç öncesi arda baroni tarafından tahrik edilmiştir.

    *2. dakikada baros sakatlanarak oyundan çıkmıştır.

    *keita'ya tribünden tahrikler yapılmıştır.

    *kazım her pozisyonda faul yapıp hakeme itiraz ederek kararlarını etkilemeye çalışmıştır.

    *maç sırasında baroni'nin tahrikleri devam etmiştir.

    *gökhan gönül elano'yu ensesinden kavrayarak sinirlere direkt etki yapmıştır.

    *carlos'un tahrikleri sonucu keita haklı olarak kırmızı kart görmüştür.

    *bunca olayların arasında bir de atılan gollerden birisi ofsayt, diğeri ise penaltıyla uzaktan yakından olmayan pozisyonlardan gelmiştir.

    insanlar bu şartlarda hala yenilgiyi tartışıyorlar.

    yapmamız gereken oyun karakterinden ödün vermeyerek 10 kişiyken dahi uzun top yerine ayağa pas yaptıran rijkaard'ı alkışlamak ve ekibine destek çıkmaktır.
  • 463
    şimdi fenerbahçe taraftarının sahaya attıkları, yapılan çirkeflikleri bir kenara atarsak sadece futbol adına konuşmam gerekirse; hiçbir şekilde hak etmedik biz bu maçı. fenere bakıyorum top bizdeyken 2-3 kişi birden basıyor bizimkiler afallıyor, top fenere geçiyo bizimkiler pres dahi yapmıyo kimse kusura bakmasın bu şekilde oynarsan kadıköyde 10 değil 100 yıl daha kazanamassın. ne olur yani tek yarı hayvan gibi bassan koşsan oyunu sürklase etsen daha önce yazdığım gibi orta saha defansa yardım etmiyor galatasaray'da bu böyle olduğu sürece daha çok çekeriz önümüzdeki haftalarda. bir kez ciddiye alın canım şu fener maçını da yüreğinizi koyun ortaya ama olmuyor işte neyse sağlık olsun kaybedilen 3 puandır telafisi vardır her türlü ama fark giderek açılıyor bu psikoloji sürdüğü müddetçe her sene bu 3 puanı bırakırız.
  • 384
    1.emreye sarı kart çıkmadı
    2.keita'nın başına madde geldi ama keita nedense sarı kart gördü
    3.yediğimiz gol çok çok çok ama çok net bir ofsayttı
    4.leo franconun gözüne sürekli lazer tutuluyor
    5.ataklarımız sudan sebeble kesiliyor

    sonuc: aziz yıldırımın 3 sene üst üste şampiyonluk planları son sürat devam ediyor bu maç zaten aziz yıldırmın masasında bitmiş.
  • 503
    lan roberto carlos'u kim öptü ya? ben mi yanlış gördüm?

    galatasaray futbol takımı ve galatasaray taraftarı beklenildiği gibi karşılandı. türkiye'de derbi maçlarında 3 büyüklerin birbirlerine "buyur hacı, sakin sakin maçımızı yapalım, faullu oynamak yok." demesi beklenemez. aynı şekilde taraftarlar da sahaya güller atmazlar. sadece durumun şiddeti maçtan maça ve staddan stada değişiklik gösterir. çoğu gsuser mağlubiyetin verdiği üzüntüyle çok sinirlenmiş ama beklemiyor muyduk böyle olacağını?

    cristian mark junio nascimento oliveira baroni... isminden bir voleybol takımı kurulur. bakıyorum da rahat duramadın dün akşam. neden? arda turan seremonide seni es geçince aynı tutumunu maçta da sürdürdün. kara liseteme girdin baronicim. futbolu saha dışında bazı entrikalarla oynayan ve bu şekilde kazanmaya çalışan sefillerden nefret ediyorum. hangi takımlı olursa olsun fark etmez...

    keita'nın yaptığı hareket taraftarı ikiye bölmüş. kimisi keşke daha net vursaydı diyor, kimisi de tam kontrolü ele almışken o hareketi yapmaması gerekirdi diyor. şahsi görüşüm şudur: keşke keita sinirlerine biraz daha hakim olsaydı; ama maç psikolojisidir, atmosferdir, keita'nın yapısıdır falan filan işte...

    baros sakatlandı. ilk yarıyı kapatmış. kötü haber. nonda'yı çok severim ama üst üste o kadar maçı kaldıramayacağı aşikar. ayrıca baros'a faul yapan emre belözoğlu'na dün akşam bir ton laf edildi. emre'yi sevmiyorum; ama bu kendisinin annesini anmama veya kendisine katil dememi gerektirmez. zamanında belözoğlu'na katil deyip şu aralar destekleyen taraftarların bulunduğu bazı platformları eleştiriyorsunuz, sonra da gelip galatasaray sözlükte aynı şeyleri yapıyorsunuz. sakin olunuz...

    bilica... fenerbahçe taraftarına yaranmak için çıkıp futbolunu oynaman yeterli. başka numaralara gerek yok.

    penaltı pozisyonunun tekrarını izlediğimde penaltı olmadığını düşünmüştüm. izledikçe de net bir şey söyleyemiyorum, ama leo franco'nun deliler gibi itiraz etmemesinde bir bit yeniği var. penaltı galiba. hatta dikkat ederseniz leo hakemin çıkardığı kartın rengine bile baktı. acaba kırmızı mı yedim diye? dediğim gibi pozisyon çok net değil ama bu doneler pozisyonun penaltı olma ihtimalini yükseltiyor.

    sabri sarıoğlu... futbolundan haz etmeyen biriyim; ama doğruya doğru bu sezon iyi oynuyor. dün akşam da iyi oynadı. ama benim için daha önemlisi maç sonrası yaptığı açıklamalardı. gayet yerinde konuştu. hep böyle olması dileğiyle...

    gökhan gönül... elano'nun ense traşını kontrol etti sanırım. yıllar önce 7 kişi kaldığımız maçta benzer pozisyonda hakem hasan şaş'ı oyundan atmıştı. tek fark hasan'ın olay mahaline koşarak gelmesiydi. ha burada gökhan'a kırmızı çıkmalıydı demiyorum. standart olmalı. 8 yılda kurallar mı değişti?

    daum'un arkasındaki zenciler kimdi ya? özellikle deri ceketli olana bayıldım. yo yo nigga...

    christoph daum... oynattığı futbolu beğenirsin beğenmezsin o ayrı; ama zeki ve kurnaz bir adam. hangi kelime hoşunuza giderse artık...

    yediğimiz ilk gol fenerbahçe'nin bükreş'e attığı gole çok benziyor.

    elano... bu topraklarda oynanan futbol ve mantalite avrupa'ya benzemez yavrucum. ilginç müdahalelere maruz kalabilirsin. zamanla alışacaksın. aslında güney amerika'dan dolayı biraz aşina olman lazım. neyse...

    son olarak cezaları merak ediyorum. keita'ya 3 maç verirler gibi geliyor. saraçoğlu hakkında ne karar çıkacak acaba? geriye doğru sayalım. 3 maç imkansız. 2 maç belki. 1 maç büyük ihtimal. diğer olasılık hakkında konuşmak istemiyorum bile...
  • 520
    strateji ve taktik

    sürekli bir hedefe saldırıyor ve başarısız oluyorsanız, hatanız kesinlikle stratejiktir. eğer bu gözle bakmazsak, gerçekten göremeyiz. görmenin birinci şartı doğru yerde durmak ikincisi ise doğru yere bakmaktır.

    öncelikle maçı güncelliği içinde mahkum edelim. bir maç düşünün, onikinci dakikada ofsayt bir gol yiyorsun ve mağlubiyete merhaba diyorsun. sonra yay dışında arda’ya infaz var devamında sahtekar bir büyük(!) futbolcu kendini atıyor ve penaltı ile mağlup oluyorsun.

    şimdi bunları yazmamdaki gaye tipik bir anti fenerbahçe edebiyatı yapmak değil.

    on yıllık bir süreçten bahsediyorum. tüm yenilgilere bir bakın. hiç birinde ve hatta fenerbahçe tarihinde, bizden daha iyi ve organize bir takım görüntüsü çizdikleri yok. bunu salt bizimle oynadıkları maçlar için söylemiyorum. genel olarak türkiye şartlarına göre kurulmuş ve vasat takım hüviyetinden kurtulamamış bir takım olduklarını söylemeye çalışıyorum. galatasaray’ımızın da bu hüviyetinden kurtulduğu sadece hagi önderliğinde bir dönemi var.

    taşları yerlerine oturtalım. dünkü maçta olanlar ve arkasındaki geyik muhabbeti sadece zevahiri kurtarır.

    bu ülkede bir takım şeyler yaşandığında anlaşılıyor. günübirlik değerlendirmeler tartışmalar, sonra gene aynı tas aynı hamam. en güzel örneğini dün keita yaşattı. aşkolsun ulan sana güzel adam! nasıl da sınıfta bıraktın herkesi…

    spiker bile bir şey anlamadı. aldın kafana atılan nesneyi götürüp gözlemcinin karşısına dikildin. sen onu yerden alıp yürümeye başladığında acaip keyiflendim. birlikte maç seyrettiğimiz güruha “bakın şimdi mükemmel bir olay gelişecek dedim”. tahmin etmiştim, nitekim ayniyle vaki…

    zavallı hakem yapa yapa sarıyı çıkardı. ne olacaktı ki. pavlov’un mahlukatı ne yaparsa o da onu yapacaktı.

    beyler bizim stratejimiz yok, taktiğimiz yok, pratik zekamız yok. gelişen durum karşısında bir duruşumuz yok. aslında hiçbir duruşumuz yok. omurgasız bir toplum oluverdik.

    hep olayların peşinden sürüklenip duruyoruz…

    ne demiş şair?

    “sordum yoldan gidene,
    -kardeş yolun nereye?
    ben bilmem rüzgar bilir,
    düştüm yelin önüne!”

    hocamız yerden ayağa hızlı paslarla, sürekli kanat değiştirerek akıl dolu, çağdaş bir futbol oynatmak istiyor diyelim. kimle yapacak bunu? sevmediğimi sanmayın çok severim bu çocukları ama gerçekleri söylemeliyiz… arda? ayhan? servet? gökhan?

    hadi canım sen de…

    diyelim sen takımında bunu oturttun. hangi takımla oynadığında yapacaksın? fener? beşiktaş? ankaragücü?

    hangi kafa bunu kabul eder? rıza çalımbay? samet aybaba? hikmet karaman?

    gidin işinize kardeşim. türübün ahlaksız, hakem ahlaksız, futbolcu ahlaksız, yönetici ahlaksız…

    üstelik kafasız ve cahil…

    hagi’nin gölgesinde gezinip kendi gölgesi sananlara bakın dün akşam. neler yumurtluyorlar dinleyin…

    futbol basitmiş diyor ulemanın birisi. hiçbir bok bilmiyor ama büyük laf tonla. evet basittir ve şahanedir seyrederken . ancak kurgu senin aklının alamayacağı kadar karmaşıktır. çünkü kolektif olan şeyin çok parametresi vardır. çok parametre kurguyu yapanın zekasını zorunlu kılar. saygılı olmayı öğrenseniz bir de. hayatı boyunca bir arkadaşı ile birlikte bakkal dükkanı bile çalıştıramayacak yeteneksizlikte adamlar bunu söylüyor. rijkaard şöyle, böyle…

    içimden geçen laf şu oluyor bunlara; “ulan dalyaraklar, siz kimsiniz adam kim. size neyi kanıtlayacak ?”

    türübünde bir pankart “herkes haddini bilecek!” altında, sağında, solunda, karşısında ve özellikle orada bir sürü haddini bilmez adam, hatta bilen olduğu bile şüpheli…

    belirtmeden geçemeyeceğim…

    lugano’ya baktınız mı? bir metre dışarıdan çevrilen topu içeri dürtüp “gooool” diye sevinerek ortaya koşuyor. üstelik pozisyona en yakın olan adam olarak…

    bunu çözemezsek hiçbir şeyi çözemeyiz…

    televizyonda bir sürü kültürsüz, aptal ve saygısız adam gevezelik edip duruyor. ne demeli?

    “ayının kırk hikayesi var, kırkıda ahlat üzerine!”
App Store'dan indirin Google Play'den alın