• 381
    tarih 10 ağustos 2019. yer bayrampaşa otogarı ya da esenler. büyük istanbul otogarı da diyebilirsiniz. veyahut resmi adıyla 15 temmuz demokrasi otogarı. ne çok ismi var aq. bir kez tuvaletlerini ziyaret etme şansınız olduysa *mına koduğum otogarı bile diyebilirsiniz.

    otobüsün kalkmasını bekliyoruz. istanbul'dan sofya'ya oradan da uçakla roma'ya geçicez. neden istanbul'dan direk roma'ya gitmiyoruz çünkü arada bin tl fark var. bin tl daha fark olsa roma'ya yürürüm. düşünüyorum da sanırım bin tl fark için yapamayacağım şey yok. bin tl fark. söylemesi bile güzel.
    peki roma'ya neden gidiyoruz? çünkü liseden arkadaşım fahri ile ara ara tatil planları yaparız. bu yurt içi de olabilir yurt dışı da. bu sefer sıra yurt dışındaydı. 16 günlük bir tatil planı yaptık. içinde bazı avrupa ve iskandinav ülkeleri bulunan bir liste hazırladık. neden avrupa ve iskandinav ülkeleri? çünkü kızları güzel. konunun hâlâ başlıkla ilgisini çözemeyenler olduğunu görüyorum. biraz sabredin. birazdan hep birlikte büyük resmi göreceğiz.
    sofya otobüsüne bileti iki ay öncesinden alırken tüm koltuklar henüz boş olduğundan en ön sırayı almak istedik. satıştaki hanımefendi bizi uyardı. "isterseniz bir arka sırayı alın çünkü yol boyunca şoför sigara içiyor, rahatsız olabilirsiniz." dedi. hangi firma olduğunu söylemicem ama bu hanzoluğa ne kadar sinirlenip şaşırsam da diğer taraftan dürüstlükleri ve samimiyetleriyle az da olsa gönlümü kazanmayı başarmışlardı. biz de arka sırayı almaktansa yan taraftaki en ön sırayı aldık. sigaradan ikimiz de nefret ediyorduk ve bu düşüncesizliğe ve bencilliğe ses çıkarırsak belki bu saçma davranışlarına bir son verebiliriz diye düşündük. yeniden yolculuk gününe dönersek otobüsteki yerimizi almış ve yolculuğa başlamıştık. fahri ile beraber kendimizi hazırladık. sigara dumanı gördüğümüz an tepkimizi ortaya koyacaktık. yolculuk başlayalı bir buçuk saat olmasına rağmen ne şoför ne muavin henüz bir sigara yakmamıştı. acaba yanlış otobüse mi bindik diye şakalaştık. ancak dakikalar, saatler geçmesine rağmen şoförde en ufak bir (sigara yakmadığı için) stres belirtisi yoktu. şakalaşmamız yerini tedirginliğe bıraktı. "lan hakkatten yanlış otobüse binmeyelim aq" dedik. resmen oturduk şoförün sigara yakmasını bekliyoruz. cebinden paketi çıkarsa şükürler olsun diye birbirimize sarılıcaz artık o raddeye geldik. yol üzerinde bi benzin istasyonuna uğrayıp bir yolcu aldık. fahri'ye "gidip marketten sigara mı alsak sigarası bitmiş olmasın" dedim. acaba hangi sigarayı içiyor diye tartışmaya bile başladık. neyse ki bulgaristan sınırına yakın bi tane patlattı sonunda. içimizden "yarasın koçuma", "aslanım benim çek ciğerlerimiz bayram etsin" falan diyoruz.
    gümrük kapısına geldik. türkiye tarafını sorunsuz bi şekilde atlattık. bulgaristan sınırında görevli uzun uzun suratıma baktı. heralde bi yerden tanıdı diye düşündüm. kenarda bekle işareti yaptı bana. herkes geçti tek ben bekliyorum. fahri de sorunsuz geçip yanıma geldi. fahri'nin bulgar vatandaşlığı var bu arada. çat pat bulgarca da konuşabiliyor. sıkıntı yok ben hallederim gibisinden göz kırpıp kafasını hafifçe öne eğdi. yalan yok o hareketinden sonra içime az da olsa su serpildi. herkes geçtikten sonra fahri görevlinin yanına gidip bulgarca konuşmaya başladı. adam buna da bana baktığı gibi bakmaya başladı. fahri konuştukça adam "ne diyo bu amına koduğum" dercesine bakıyor. türk hâlimle çok net anlıyorum. sonra adam bi şey söyledi bu sefer fahri bakmaya başladı. ilk defa aynı dili konuşup anlaşamayan iki insan gördüm. sonra ben "olm pasaportta sorun var diyor heralde" dedim. fahri "sor bakim ne sorun varmış?" dedi. "ne sorunu var?" dedim adama. adam da türkçe "burda 8 gün yazıyor" dedi. hayatımın en saçma anını yaşıyorum resmen. iki bulgar'a türkçe tercümanlık yapıyorum. adam pasaportumun 8 günlük olduğunu iddia ediyor bu arada. "kardeş senin kafan mı güzel? 20 günlük o pasaport." dedim. fahri hâlâ "ne dedi?" diyor. olm dedim türkçe konuşuyoruz aq. işin özeti ben bu schengen vizesi için almanya konsolosluğu'na başvurmuştum. meğer adamlar bana 20 gün süre içinde maksimum 8 gün kalmalık vize vermiş.

    "böyle bir şey olabilir mi ya? ya böyle bir şey olabilir mi ya? ya böyle bir şey tarihte var mı ya? böyle bir şey yok ki! böyle bir şey yok ki abi! ya böyle bir şey olamaz abi!"

    ulan ben size iki haftalık tatil planım var diye bütün dökümanları, otel rezervasyonlarımı, satın alınmış uçak biletlerimi, iş yerinden aldığım izin evraklarını her şeyi vermişim. 16 gün yokum piyasada, gidiyorum bu diyarlardan demişim. 8 gün ne olm? 16 gün senin için uygun değilse hiç verme lavuk. buradan merkel'e sesleniyorum. nasılsın merkel? karantina nasıl gidiyor? duydum ki evden dışarı çıkmıyormuşsun. zaaa.

    öyle veya böyle bulgaristan sınırından da geçip sofya'ya vardık. bizim için tatil o andan itibaren başladı. bi çok ülke gezip sabahın körü yollarda yürüdük, havaalanlarında, tren istasyonlarında, otobüs terminallerinde saatlerimizi geçirdik. hâliyle biraz soğuk da kapıp grip olduk ama şansa çok da etkilemedi. yani en azından beni.
    tatilin tamamını anlatacak hâlim yok ancak en kritik yerinden bahsetmek istiyorum. kopenhag'dan oslo'ya gemiyle geçecektik ve bu gemi yolculuğunun dünyanın kaderini değiştireceğinden malesef habersizdik. internetten yaptığımız araştırmalar çılgın bir yolculuğun bizi beklediğini gösteriyordu. kopenhag'da limana gidip gemiyi gördüğümüzde ise heyecanımız daha da artmıştı. yolculuk yaklaşık 18 saat sürecekti ve belki de hayatımızın en güzel 18 saati olacaktı. birbirinden güzel iskandinav bayanlarıyla dolu bir gemi hayal edin. her katta farklı bir sarışın hatunun dolaştığını, kulüpte hepsiye tek tek dans ettiğinizi hayal edin. tamam çok da şeyapmayın karantinadasınız sonuçta. ben de gidip bi elimi yıkayıp geliyorum. şaka şaka.
    az biraz resim yeteneğim var bilen bilir. böyle zamanlarda bu yeteneğimi silah olarak kullanmayı çok severim. titanic'te jack bile aynı taktiği kullandı biliyosunuz. ben de onun gibi aldım elime kağıt kalemi her katta resim çiziyo gibi yapıp etrafı kesiyorum. bakıyorum kimse ilgilenmiyo başka yere gidip orda devam ediyorum. yalnız bi eksiklik var. yani her şey güzel, gemi hareket etti, hava güneşli, herkesin yüzü gülüyor ama bi şey eksik. ne eksik diye düşünürken sonunda farkettim. ulan gemide kız yok. hiç internette baktığımız, youtube'da izlediğimiz gibi değil anasını satiyim. cruise diil de kuru yük gemisine binmiş gibiyiz aq. her yer çekik gözlü 65 yaş üstü insan. evet yanlış duymadınız çekik gözlü. bütün gemi yaşlı japon ve çinli'lerle dolu. 18 saat yang ying yong yung kafamızı siktiler. bi de bağırarak konuşuyolar. yan odadan sesleri geliyo. ben ilk başta yan odadaki norveçli kızlar pes5 oynuyo falan sanıyodum. odadan bi çıktım pes'teki bütün hakemler gemide. bi tane 75 yaşlarında çinli bi amca ben resim çizerken (daha doğrusu resim çiziyormuş gibi yaparken) yanıma geldi. vayda mayda bi şeyler diyo gülerek. heralde çizdiğim resmi beğendi. sağol amca falan diyorum. kafa sallıyorum. adam gitmiyo. karısını da çağırdı. ikisi birden başımın dibinde vao mao kedi gibi konuşuyolar. iyice sinirlerim bozuldu. iskandinav kızları beklerken yarasa yiyenlerle muhattap oluyoruz. meğer amca da zaten çizdiğim resimle gram ilgilenmiyomuş, karımla fotoğrafımızı çeker misin diyomuş. iyice tansiyonum düştü. hafif gribin üstüne gemide rüzgarı da yeyince dayanamayıp ben bu amcanın suratına hapşurdum. amca iyice coştu yao ming'ler kung lao'lar havada uçuşuyo. wakabayashi amcadan özür dileyip fahri'ye dedim "çek şunların fotoğrafını ben yatmaya gidiyorum."
    ertesi sabah oslo'ya vardık. herkes hazırlanıp odasını terketmiş geminin çıkış kapısında bekliyor. tüm çekik gözlülere nefret dolu gözlerle bakarken herkesin öksürüyor, hapşuruyor ve bazılarının maske takıyor olması ilgimi çekmişti. virüs dolusu bir sürü insanla beraber tekrar karaya ayak basmış ve biz de tatilimize kaldığımız yerden devam etmiştik.

    şimdi düşünüyorum da fahri'nin fotoğrafını çektiği amcanın wuhan'da yaşadığını söylemesi bir tesadüf olabilir mi. yani tüm dünyaya virüsü ben yaymış olamam ama belki de ben hapşurduktan sonra gidip yarasa çorbası içmiştir jackie chan amca chun-li teyzeyle beraber.

    evet beyler karantinada 6. günüm. bu kadar boş vaktim olmasa emin olun yazmazdım bu hikayeyi ama duvarla konuş konuş nereye kadar muhabbet bi yerde tıkanıyor. umarım her şey bir an önce eskiye, sağlıklı günlere döner. bana yurt dışında iki haftayı çok görenler de iki hafta evlerinde sıkılmadan otururlar inş ;) şaka bi yana arada gülüp eğlenmezsek psikolojimiz iyice bozulacak :/

    bu vesileyle başta fatih hocamız olmak üzere tüm hastalara geçmiş olsun diyerek, eski sağlıklarına dönmelerini diliyorum.
  • 382
    dünya genelinde vaka sayısı 500.000'e yaklaşmakta, ölüm sayısı ise 22.000'i geçmektedir.
    ne zaman nasıl duracağı konusunda hiç kimsenin -bırakın bilgiyi- tahmini bile olmaması çok korkunç.

    bu arada tübitak tarafından resmi bilgilendirme web sitesi yayına girmiş.

    https://covid19.tubitak.gov.tr/

    uluslararası durumu canlı takip etmek de mümkün: https://www.youtube.com/...ylp3Td1Bw?autoplay=1
  • 383
    tum dunyada insanlar haftalardir bir asi, bir tedavi, ulan en azindan virus hakkinda artik nerde ne kadar yasiyor, ozellikleri tam olarak ne, tam olarak nasil bulasiyor (zira hala her gun farkli bir bilgi cikiyor) gibi bilgiler beklerken, sozum ona buyuk ve gelismis ulkeler dahi doktorlarina maske, onluk sikintisi cektigini duyuruyor. bakin daha sadece bir kac haftada bu hale gelindi, aylarca suruyor ve mucadele ediliyor olsa stoklarin falan bitmesini normal karsilayabiliriz. bu sacmaliga inanamiyorum, bu kadar aciz durumdaymis can ve malimizi korumakla yukumlu devletler, inanilmaz hayal kirikligi icindeyim, dogru duzgun kimse ne yaptigini bilmiyor, garibim doktorlarin, saglik ve guvenlik calisanlarinin canlari cikiyor, mecburen ise giden insanlar da kelle koltukta olaylari izliyor, esnafi ogrencisi korkuyla, gelecek kaygisiyla bekliyor. bu kadar teknoloji, gelismislik dedigimiz sey bombos seylerle doluymus, care bulunamiyor viruse bir turlu. binlerce asalak insan evladi, bombok unlulukleriyle dunyanin her yerinde milyon dolarlari cukkaliyordu, youtuberi, escortu anasini satiyim, insanliga bir gram faydalari yok, onlara akitilan paralarla en azindan daha fazla onluk, maske, ventilator yapilirdi, adaletini opeyim boyle dunyanin. simdi hepsi eve kapandi, sov yapiyor, evde kal cagrilari degil bilader, pamuk eller cebe kampanyasi yapin siz, bu zamana kadar aldiginiz ucuk paralari geri sokulseniz keske...

    sabrim gucum cok tukendi, su tedbir diye yapilanlara akil mantik yuruttukce iyice karamsarliga burunuyorum. hadi cin vukuatli ulke, hastaligi durdurduguna inanmiyoruz da, arkadas guney kore ve japonya da kesti nerdeyse bu isi, onlar ne yapiyorsa onu yapalim bari.
  • 385
    artik ulkede insan hayati haric bir sey konusulmamasi gerekiyor. bu illet gittikce buyuyor. ulan insan olmazsa ekonomi, futbol vs yi gotunuze mi sokacaksiniz deyyuslar ? biri cikip acil olarak desin ki : "kardesim acta acikta kimseyi birakmiyoruz. oturun evinizde 1 ay ben size bakacagim devlet olarak ! gerekirse cokuyorun oraya buraya fon olusturuyorum. bagis topluyorum." yeter insanlarin hayati , ailesi bu kadar degersiz degil !
  • 386
    artık susmak da doğru değil. benim bulaştırdığım bir virüs sebebi ile birini hayatını kaybederse diye korkmaktan kafayıyiyeceğim. kendi canımı düşünmeye sıra gelmiyor. herkes ortalama 3 kişiye bulaştırıyor. önünü almak mümkün değil. en az 3 hafta sokağa çıkma yasağı uygulamalıyız. eğer ötelersek bu iş bitmez ve en sonunda çökmüş sağlık sistemi ile uygulamak zorunda kalırız. bir anlamı olmaz.

    dünyada bizden başka bu salgına kapılıp örnek alacağımızı ülkeler olmadığı için(!) hükümet ne yapacağını kestirmekte zorlanıyor tabii ki!!!???
  • 387
    hala sürecin iyi yönetildiğini düşünen varsa almanya'nın bizi kıskandığına veya virüsün diş mihrakların oyunu olduğuna da inanabilir.

    15. gün sonunda italya ve türkiye'deki durum:

    https://gss.gs/8fL.png

    10. günde italya'nın 3 katının altında vaka ile seyrederken, 15. gün itibariyle italya'nın 3 katından fazla vaka sayısına ulaşmış bulunuyoruz.

    italya 15 günde 29 kayıp verirken biz 75 olduk ne yazık ki.

    her iki eğri de italya'dan daha sert yükseliyor.

    "testler geldi yuppi" diyenler için kötü bir haber vereyim, o iş geçti artık.

    sadece test yapmakla olmuyor bu iş. şehir şehir, mahalle mahalle hatta ev ev karantina başlatıp izolasyon sağlamaz, virüslü adamı eve gönderip o adamın evde duracağını düşünerek hareket edersen sınıfta kalırsın.

    o adam akşam düğüne, asker uğurlamasına katılıp 1000'lerce kişiye bulaştırıyor, şehir değiştirip tüm ülkeye bulaştırıyor kimse kendini kandırmasın.

    dün hayatını kaybeden dilek tahtalı 11 martta açıklanan ilk vakadan kapmış deniyor virüsü. hani o kişinin tüm çevresi ve temasları karantinaya alınmıştı?

    şuan 40bin yoğun bakım kapasitemiz var ve bunun 15bin civarı özel hastanelerde.

    bu rakamlara ulaşıp kimin yoğun bakıma alınıp kimin alınmayacağı yani kimin ölüp kimin kalacağı kararını vermek durumunda kalmayız umarım.

    diğer yandan özel hastaneler de "maddi yükü kaldıramıyoruz devlet el atsın" diye aba altından sopa gösteriyor.

    muhtemelen 40binlik yoğun bakım kapasitesinin belirli bir oranı dolduğunda sokağa çıkma yasağı ilan edilecek, çünkü devletin elinde 15-20 günlük yasak için tek atımlık barut var ve bunu erken kullanmak istemiyorlar.

    çünkü yasak sonrası yayılma tekrar olursa, ki bir çok ülke 2. dalga bekliyor, ekonomi kaldırmaz korkusu var.

    herkese ve sevdiklerine sağlıklı günler diliyorum, tabi mümkünse.

    edit: sözlük yaş ortalamasının 18+ olduğunu düşünerek neye/kime inanıp inanmayacağınızı söylemek istemiyorum ancak global kaynak göstermeyen, araştırma-makale ortaya koyamayan kişiler ile özellikle havuz medyası ve burdan beslenenlerden uzak durmanızı tavsiye edebilirim.

    günlerdir "virüse yakalanıp atlattıysan bağışıklık kazanırsın, tekrar yakalanmazsın" diye bir takım kişileri konuşturuyorlar ve bunlar prof. vb ünvanlı kişiler bak, sokaktaki adam değil.

    bunları dinleyip virüse yakalanmış kişiler iyileştikten sonra ne yapacak? "ne de olsa bağışıklık kazandım" diye sokaklarda dolaşacak değil mi?

    peki daha dün newscientist ne yazmış bakalım:

    --- alıntı ---
    we don’t have enough evidence yet to know if recovering from covid-19 induces immunity, or whether any immunity would give long-lasting protection against the coronavirus
    --- alıntı ---

    https://www.newscientist.com/...ce-we-dont-know-yet/

    yani diyor ki bu konuda yeterli bilgimiz yok.

    peki bahsi geçen "virüsün 17 gün yaşadığı" olayı nedir?

    virüsün yüzeyde kaç gün yaşadığını "tahmin" eden makelenin yayınlandığı yer the new england journal of medicine.*

    bakın hala "tahmin" deniyor, net bilgi yok. çünkü nem, hava koşulu vb bir çok değişken hala net değil.

    bu da ilgili araştırma: https://www.nejm.org/...?query=featured_home

    şimdi bu arkadaşlar diyor ki meşhur "diamond princess kruvaziyer gemisinde tüm yolcular tahliye edildikten 17 gün sonra bile virüsün viral rna'sına yani döküntüsüne rastladık".

    amerikan salgın merkezi* ne demiş?

    --- alıntı ---
    although these data cannot be used to determine whether transmission occurred from contaminated surfaces, further study of fomite transmission of sars-cov-2 aboard cruise ships is warranted.
    --- alıntı ---

    https://www.cdc.gov/...htm?s_cid=mm6912e3_w

    yani viral rna'sı da olsa virüs virüstür ve fakat fomit iletimi konusunda çalışılması gerekir.

    fakat bilinen bir gerçek var ki virüsler zamanla etkisini yitirse de bulaşma, enfeksiyon yaratma ihtimalleri var, fakat covid-19 için bilimsel bir gerçek henüz yok.

    buraya kadar ki yazdıklarım bilgilenmeniz içindi.

    tv başında "tuzlu suyla gargara yapın geçer" diyen sözde bilim adamlarını dinleyip ahkam kesenlere değil internetteki bilimsel araştırmalara, makalelere inanın güzel kardeşlerim.

    ne yapıp ne yapmayacağınız size kalmış.
  • 388
    ülkemizdeki test sayısının düşüklüğü nedeniyle vaka oranı yüksek çıkmaktadır. ciddi semptom göstermeyenlere test yapılmamaktadır. benzer şekilde almanya'nın vaka oranı, test oranına göre oldukça düşüktür. buna rağmen vaka sayısı 43 bindir.

    virüsün yarattığı hastalık ciddi bir durum. olmasa zaten who pandemi ilan etmezdi. ancak virüsün bulaştığı kişilerin %85'inin hastalığı hafif atlattığını unutmayın. uzman hekimler en az bu kadar daha kişinin, %60 olarak veriliyor ortalama, tamamen semptomsuz atlattığını ve test edilmediklerini söylemekteler. bu durum kesinlikle durumu hafife almanızı gerektirmez. ancak panik yapmamak zorundasınız.

    lütfen kendi paniğini hafifletmek için insanları paniğe sevk edenlere ya da etmeye çalışanlara itibar etmeyiniz. devlet sokağa çıkma yasağı uygulamıyor. muhtemelen uygulamayacak da. bu nedenle kendi önlemlerinizi alın. elleriniz olabildiğince yıkayın. sosyal mesafeyi koruyun. imkanınız varsa evden çıkmayın. çıkmak zorundaysanız olabildiğince sosyal temastan kaçının. virüsün birincil bulaşım yolu temastır. internetten oradan buradan okuduğunuz bilgilere itibar etmeyin. virüsün 17 gün yaşadığına dair bir haber yayıldı son günlerde. tamamen yalan haberdir. sadece 17 gün sonra virüsün rna kalıntılarına rastlanmış. virüsün varlığı ile rna kalıntıları farklı şeylerdir. lütfen bilgilenin.

    virüs korkusuyla 38 derece inatçı ateş ve kuru öksürük sıkıntınız yoksa hastanelere gitme konusunda aceleci olmayın. konunun uzmanları dışında internetten aldığı verilerle panik yaratmaya çalışanları dinlemeyin. zor bir dönemden geçiyoruz. panik insaları ve dolayısıyla sağlık sistemini çökertebilir. şu an virüsün yayılımından daha çok panik ile hastanelerin çalışamaz hale gelmesinden endişe ediliyor.

    panik ile hem sars-cov-2 hem de başka hastalıklar nedeniyle acil tedavi ihtiyacı olanları engelleyebileceğinizi unutmayın. panik olmayın, panik yaratmaya çalışanlara itibar etmeyin. temkinli olun. dikkatli olun.
  • 390
    hiç “iyi” gitmediğimiz ortada, ama diğer ülkeler ile kıyaslamalar yanıltıcı sonuçlar verebilir.
    mesela italya, ispanya gibi ülkeler az test ile bu işe başladıkları için ilk tespitleri düşük, adamlar 15.günde 20bin test yapmışlar mesela, biz ise 40bin testteyiz ve bunun çok düşük olduğunu söylüyoruz..
    az test ile az tespit edilen vaka çıkacağı ortada.

    vakaları erken tespit eden japonya, kore gibi ülkeler devamında yataya bağladı, oysa başlangıçta tespit yapamayan italya, ispanya, abd gibi ülkeler bir süre sonra kontrolden çıktı.
  • 392
    abd birkaç günde öyle bir kaldırdı ki ivmesini, gerilerden gelip 80 binlerde çin'i geçerek dünya lideri oldu. bu gidişat 1 milyondan önce düşüşe geçmez diyor.

    rakamları tam hatılamıyor olabilirim, dünya çapında ilk 100 bine ulaşması 3 ay, 200 bin 12 gün, 300 bin 4 gün, 400 bin 2 buçuk gün, 500 bin ise 1 buçuk gün sürdü. artık her gün 100 bin 100 bin artacak gibi görünüyor bir süre.
  • 393
    (bkz: covid-19/@dsaqwe)

    birşeyler karalamıştım 10 gün öncesinde. 10 gün içerisinde olanları söylüyorum; sit alanlarına imar izni verildi, kanal istanbul ihalesi yapıldı, tecavüzcülere ve katillere af çıkarılacak, umre turistlerinin en az yarısının evlerine gönderildiği ve halka virüs bulaştırmalarının önünde sadece kendi iradeleri olduğu ortaya çıktı.

    kısacası işler daha beter olmadan önceki son duraktayız. her gün en az 600 can kaybı yaşayan italya'ya benzememize çok az kaldı. ha ayrıca tek vasfı cumhurbaşkanının damadı olmak olan maliye bakanımız korona virüs tedbiri kapsamında müteahitlere kredi desteği verdi. şaka değil. ha ayrıca önlemler kapsamında her gece yatsı vaktinde camilerden sela okunmaya başlandı. sanırım kefensiz gömülen vatandaşlarımızın ve tedbirsiz ülkemizin cenazeleri için...
  • 394
    bence sağlık bakanlığı bir yerde yanlış yapıyor. hergün açıkladığı verilere şehir ve bölge bazını eklemelidir. ve yoğun olduğu yerlerde ülke genelinde olmasada yerel lokasyonda bazı sosyalleşmelere ciddi kısıtlamalar getirilebilir. şu anda almanya covid-19 ile bu şekilde mücadele ediyor. almanya’nın saksonya eyaletindeki wittenberg belediyesine bağlı jessen ve schweinitz şehirleri, yeni tip corona virüs (covid-19) salgını nedeniyle karantinaya alındı. bizimde vakit geçirmeden bir an önce bölge bölge taranarak ciddi önlemler almamız kaçınılmazdır. aksi halde sıkıntı önününü alamayacağımız sonuçlar doğurur.
  • 398
    aslında hakkında yazmak istediği çok şey var ama kafam bunları toparlayamayacak kadar bulanık. bu karantina günlerinde tek yapabildiğim depresyona girmemeye çalışmak. bunun için yapılması en elzem şey sanırım sosyal medyadan uzak durmak olmalı ama yapamıyorum. etraf felaket tellalları ile dolup taşıyor ve maalesef sadece bunlar ilgi çekiyor.

    konu hakkında bulabildiğim bütün şeyleri okumaya çalışıyorum ve aradan içimi ferahlatacak birşeyler çıkarmaya çalışıyorum. bugün fatih altaylı'nın şu (https://www.haberturk.com/.../2626656-icim-rahat) yazısında bahsettiği bir çalışmayı sizlerle de paylaşayım istedim.

    basedilen makalenin tam metni ingilizce bilenler için burada; https://www.medrxiv.org/....20042291v1.full.pdf

    makalede oxford üniversitesinden bazı bilim adamları ingiltere ve italya için karşılaştırmalar ve salgının gidişatı ile ilgili teoriler sunmuşlar. buna göre her iki ülkede de virüs halkın %60 civarında bir kısmına zaten bulaşmış durumda deniliyor. ayrıca virüsün bu ülkelere giriş zamanları da ilk vakaların açıklanmasından çok öncesine dayanıyor deniliyor. bir önemli nokta ise virüs bulaşanlar arasında tedaviye ihtiyacı olanların oranı. fatih altaylı yazısında bunu %0,1 olarak vermiş ama makalede %1 olarak okudum ben bu oranı. yani virüsün bulaştığı toplam nüfusun %1'i bu hastalığı ağır olarak yaşayacak deniliyor. bunu türkiye'ye uyarlarsak eğer yaklaşık 50 milyon civarı insan virüs ile enfekte olurken 500 bin civarı insan tıbbi yardıma ihtiyaç duyacaktır. bunlar tabii ki halen çok büyük rakamlar. özellikle kalp rahatsızlıkları, şeker ve astımı bulunanların özellikle dikkat etmeleri gerekmekte. ama söylenildiği gibi zaten nüfusun büyük bir kısmı zaten bu virüs ile zaten tanışmış durumda ise artık yapacak bir şey de kalmamış demektir. yine de bu sadece bir teori ve virüs bulaştığı insanların yüzde kaçında hastalığa neden oluyor ya da yüzde kaçında hiç bir belirti vermeden geçip gidiyor bu bilinmiyor tam olarak sanırım. bu yüzden tedbirleri elden bırakmamak lazım.

    bir de virüs salgını geçip gittikten sonra ortaya çıkacak olan ekonomik enkaz daha öldürücü olabilir. o daha korkutucu geliyor bana.
  • 399
    (bkz: #2887253)
    (bkz: #2888421)

    yüzde 90 bu laneti kaptım ve nispeten hafif atlatıyorum.

    yukarıda entrylerde yazdım, öksürüğün şiddeti arttı iki gündür, öksürmekten boğazım tahriş oldu. canım yanıyordu tahriş olduğu için.

    dayanamadım bugün öğleden sonra dokturumu aradım, tomografi vs ne gerekiyorsa yapın ben kendimi artık iyi hissetmiyorum dedim. çağırdı hemen, gittim.

    önce rutin kontroller, hastalığın seyrinde değişiklik var mı onları sordu, hayır yok dedim sadece öksürük şiddeti arttı, bir kez de ateşim 37.5'e çıktı dedim. (sabah ishal oldum, şimdi aklıma geldi doktora söylemeyi unuttum)

    neyse tomografiye yönlendirdi. ilk kendisi baktı, çok korkulacak bir şey yok, akciğerin kalbin arkasındaki kısmında enfeksiyon var dedi. virüs değilmiş, bakteriyelmiş. mecbur inandım. böyle dedi de kendisi de inanmadı dediğine, radyoloji doktorunu çağırdı, beni dışarı çıkardılar, beraber bakacağız dediler.

    5-6 dakika bekledim dışarıda. radyoloji çıktı, ben girdim. çok korkulacak bir şey yok, kendinizi izole edin dedi ve 10 gün rapor verdi. 10 gün evden çıkmayın dedi. yani karantina kendi evimde.

    ateş, solunum güçlüğü vs olursa doktora gidecekmişim.

    hayırlısı bakalım. 10 gün karantinadayım. evdekiler için de aynı durumlar geçerli. onların ilacı yok sadece. onlar için de acil durum olursa gideceğiz.
  • 400
    ülkenin içinde bulunduğu ekonomik güvensizlik ortamı sebebiyle ısrarla sokağa çıkma yasağı getirilmiyor ve belli ki de getirilmeyecek. fakat pandemik bir salgın durumunda, ölümcül olabilecek bir bulaşı riskini minimuma indirebilmek için çok katı karantina uygulamaları hayati önem taşımakta. çin, salgının ilerleyişini çok katı karantina ve izolasyon yöntemlerini devreye sokarak gerçekleştirdi. fakat ülkemizde, sıkı sokağa çıkma yasağı düzenlemelerini getirebilmek pamuk ipliğine bağlı ekonomik koşullarda pek olası durmuyor ne yazık ki. geçim sıkıntısı sebebiyle işlerin durmasını istemeyen belki de milyonlarca insanımız var. gerçekçi olmak gerekirse, iki ucu boklu değnek bir durum söz konusu. lakin sağlık da her şeyin ötesinde. o zaman çıkış yolu ne olacak. aslında bence bu süreci yönetmek oldukça basit. takvime bakınca önümüzde yakın dönemde sırasıyla bir çok resmi tatil bizleri bekliyor. 23 nisan, 1 mayıs, 19 mayıs, ramazan ve kurban bayramı tatilleri. detaylıca bakmadım fakat görünen o ki 10-12 günlük bir boşluk oluşacak. salgının pik noktası yapacağı şu günlerde, önümüzdeki tatilleri şimdiden kullanarak, genel bir sokağa çıkma yasağı getirilse, bu süreçte de aile hekimlerinin belli risk grubunda yer alan hane halkını yerinde tetkik ederek gereken aksiyonu alması, bu süreci çok ama çok güvenli geçirmemizi sağlayabilir. önümüzdeki bu resmi tatil dönemlerine kadar da muhtemelen salgın hafiflemiş olabilir ve herkes işlerine bu süre zarfında da herhangi bir dönem gibi devam edebilir. hayatınızın her alanında köklü değişiklikler yaptığımız bu yıl da, resmi tatil dönemlerini bu şekilde kullanmış olur, bir yıl da bayram yapmayıveririz. zaten görünen o ki, bayram da seyran da kimse kimseyi ziyarete gidemeyecek nasılsa. sıradışı bir süreç yaşıyoruz, insan sağlığı açısından gereken her türlü önlem alınmalı ve yürürlüğe konmalıdır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın