galatasaray – mersin idman yurdu : 0-0 uğursuz pantolon
çok sıradan, türkiye standartlarında bir lig maçı oldu, 0-0 bitti. halbuki galatasaray’dan beklediğimiz standartların üstüne çıkması.
takım uğraşıyor, didiniyor bir türlü olmuyor, olsa da istediğimiz gibi olmuyor. mesela bu maçın ilk devresi ile ikinci devresi arasında fark var. bundan önceki maçların tersine bu defa tek kaleyi ikinci devre yaptık. gerçi bir çoğunda maç boyu tek kale oynuyoruz, özellikle asy arenada.
gel gör ki, eksiklik var yemeğin tuzunda. henüz yeni bir takım, hala form tutamamış oyuncular, uyum sağlayamamış oyuncular var. bir de bunun üstüne sezona iyi başlayıp düşüşe geçenler de eklenince yemek lezzetini yitiriyor.
mesela riera formsuz, eboue ve sercan uyum sağlayabilmiş değil. melo ve kazım’da düşüş var. etti mi 5 kişi. böl 11’e, ne kaldı yarısından azıcık az. 40 etmez, o kadar da değil.
takım bugüne kadar her maç ilerleme gösteriyordu, ille daha önce beceremediği bir şeyi beceriyordu. bugün öyle bir enteresanlık da görmedim.
ha, takım şikesiyle meşhur bir takım gibi kendi sahasına kapanıp kontradan bir sıkıştırsam mı diye de bakmıyor, zaten öyle yapsak bizi delik deşik ederler. o kadar ballı değiliz nitekim. gerçi dün bir diğer şikeciye yenilmişler diye duydum. neyse seneye bank asya’da dün galip gelen sivas şampiyon olur, yenilen fener play-off oynar. sen stsl’e fener için play-off getir, fener gitsin bank asya’da paly-off oynasın, kısmet. play-off kısmetten çıkınca uçkur kendiliğinden çözülürmüş.
nereden geldik ki fener’e. he, bizim taraftarı uyandırmaya çalışıyordum, fener üzerinden.
takımın eksikliğini transferle çözmek gerektiği konuşuluyor. mantıklı. iyi de nasıl bir oyuncu alınacak. gerçi bir tane almak zorunda değilsin, sayıyı istediğin kadar arttırabilirsin.
üç mevkiye üç kaliteli adam alınsa şahane olur. sanırım hakan balta’nın yerine ille de adam istemiyoruz, balta’ya küfürler azaldı diye tahmin ediyorum. o zaman geriye stoper, santrafor ve 10 numara kalıyor. bazen arkadaşlarla konuşurken santrafor mu, 10 numara mı öncelikli alınması gerek konusunda ayrılıyoruz. bence ikisini de alsınlar konu kapansın.
ama bence öncelik duvar olabilen, her topa her türlü vurabilen bir santrafor öncelikli olmalı. elimizde savaşçı santrafor zaten var, elmander. dediğim tip bir santrfor alınırsa bu defa inan ve melo’yu da hücumda devreye sokabiliriz. ikisinin de top taşıma konusunda sıkıntıları var elbette ama baytar bu açığı gidermişti, sakatlanmasaydı çok yararlı olacaktı.
10 numara için baytar sağlıklı olduğu müddetçe ihtiyaç yok. ama kim istemez ki top taşıyan, uzaklardan vurabilen, araya pas yapabilen bir 10 numara. hagi mi? bak sen, hagi’yi tarif etmişim bilmeden. dalga geçmek için söylemiyorum, bu takımın böyle bir oyuncuya ihtiyacı var, mesela diego from atletico.
ah arda ah, gitmeyecektin, ne 10 numara ne santrfor arama derdine düşmeyecektik. bu arada, 10 numara öncelikle alınmalı diyen arkadaşların fikirlerini de aktarayım, diyorlar ki; top ceza sahasına getirilebilse o topu kaleye sokacak adamlarımız var, elmander, baros, sercan bu işi yapar. haksızlar diyemem.
semih kaya’ya değinmezsek olmaz. iyi miydi, iyiydi. ama net söylüyorum, bugünkü gibi 3-5 maç daha oynasın zan ile servet’e edilen küfürlere maruz kalacak. bazen önemli hatalar yapıyor, takım gol yemediği için ve de daha çok genç hem de ilk maçlarını oynadığı için ses çıkmıyor. yoksa zan ile servet de maç boyu hata yapmıyorlar, bir hata yapıyorlar işi bitiriyorlar. ben mi? her zaman galatasaray’ın öz evlatlarının oynamasından yanayım, sadece abartmayalım, beklentileri yükseltmeyelim, “ilk başta iyiydi, sonradan bu semih’in de götü kalktı” denmemesi için uyarayım istiyorum. burada dursun diye yazdım.
şikayetim var arkadaş. maruz kaldığım taraftar kitlesinden şikayetim var. kendi takımının topçusuna küfür eden, penaltıyı kurtardı ama zaten kendi yapmıştı diyen, futbolun f’sinden anlamayıp abuk sabuk sürekli konuşan dallamalardan, galatasaraylılık nedir hiç haberi olmayan adamlardan, ille de ve sürekli galip gelinmesi gerektiğini düşünen, her futbolcunun her hareketi mükemmel yapmasını isteyen, futbolcuların kazandığı parayla kafasını bozmuşlardan, maça gelip küfretmeyi eğlence sanan kazmalardan şikayetçiyim.
adam kendi topçusuna küfür ediyor. zamanında hakan şükür’e de çok küfür ediyorlardı, onlara kaç kez daldığımı hatırlamıyorum. ama her seferinde bizi ayırdıklarında “ulan sen şimdi hakan’a küfür ediyorsun, birazdan golü yine o atacak amcık, başka kim atacak sanıyorsun” dedim ve hakan şükür her seferinde bunlara kapağı takmaktan kaçınmadı, yıllarca. bunları alıcan okulda hocaların kara tahtaya kafalarını vurdukları gibi, kafalarını kale direğine vurucan. işe yarayacak mı, hiç sanmam, daha da aptal olurlar.
melo topu çalıyor “helal olsun” diyor, pas yanlış gidiyor “amına koyim” diyor. napıyosun diyince “abi ben de öyle kusura bakma”diyor. zaten sigarayı bırakmışım, uzak durun olum benden. ya da ben gideyim, ya da kafanızı gözünüzü yarayım.
neyse efendim gelelim maçın sonucunu, aziz yıldırım’ın cimbom koyduktan sonra “statta merdivenler boş değildi” (bana mevdivenlev dedirtemezsiniz) açıklamasına benzer şekilde bağlamaya. evden çıkmadan önce pantolon seçerken, geçen sene her maçta giydiğim pantolonu giymemeye karar vermiştim. hatta bu sene ilk defa g.antep maçında giymiştim. o pantolon galibiyet gördü mü bilmiyorum vallahi. dur ifşa edeyim ismini lewis beşyüzküsur, 30-30 bir pantolon. ulan dedim bu sefer kıracağız bu uğursuzluğu. yok usta, yemedi. ben de artık bu pantolonu tekaüte ayırmaya karar verdim. geçmiş olsun.
anlaşılan o ki, benim winner bir pantolona ihtiyacım var.
*