• 376
    beni büyük avrupa yolculuğumuzdaki en umutlandıran karşılaşmadır. beraberliğin neredeyse bizi şampiyon yapacağı bir maçta beraberliği zerre düşünmeyen bir takım, bir teknik heyete sahibiz. kendi sahamızda pas yapsak, rakip pres bile yapmacak. o denli beraberliğe razı anlamsızca. yediğimiz goller çok sık yiyeceğimiz goller değil. bizi takım yapmada bu maç çok öneme sahip. yenilirken de kazanmak denilen şey bu maçtır.
  • 378
    galatasaray – fenerbahçe : 1-2 rencide etmek

    kısacık bir süre sizi maçın öncesine götüreyim. bir çok galatasaraylı fenerbahçe’yi yenmenin kendilerine yetmeyeceğini, rencide etmek gerektiğini söylüyor ve istiyordu. tabii ki farklı skorla kazanarak rencide etmekten bahsediyorlardı. skor olarak olmadı ama galatasaray takımı fenerbahçe takımını sahada rencide etti. maçı fenerbahçe kazanmış olmasına rağmen.

    maç başladı galatasaray topu aldı, bir daha da fenerbahçe’ye vermedi. kalite olarak değilse de, görünüm olarak barcelona’nın herhangi bir maçı gibi başladı ve bitti maç.
    fenerbahçe 17. dakika mıydı golü buldu. alex’in alışılmış akıl dolu pası, galatasaray savunmasındaki kadame hatası ve 0-1. sonrasında yine sahada tek başına galatasaray vardı. bu takım bugüne kadar başka maçlarda kaybetti ama böylesini hiç kaybetmemişti.

    örneğin kupada sivas’a yenildik asy arenada. ama o maçta ikinci devrenin ilk 15-20 dakikasında sivas topa sahip olmuş, pas yapmıştı. fenerbahçe bunu bile yapamadı. yapmadı, gerek görmedi diyen aklı evveller illa ki olacaktır, onlara altı pastan gol olmayan pozisyonları da sorun, ne cevap verecekler çok merak ediyorum.

    galatasaray’ın yediği gollerde hata var mı, var. semih ve ujfa’nın ikinci golde, yine semih ve baytar’ın ilk golde hataları var. aslında bunları yazmama bile gerek yok ama, hatırlatayım diye yazıyorum. bu takımın 2 tane hata yapmaya hakkı var. fenerbahçe savunmasını ve galatasaray’ın girdiği pozisyonları düşünsenize. fener savunmasının ne kadar berbat olduğunu anlayın ve lütfen galatasaray savunmasında yapılan hatalara karşı anlayışlı olun.

    maçla ilgili teknik meknik yazacak pek bir şey yok. fenerbahçe takımı galatasaray’a hiçbir şekilde sahada cevap veremedi. ama pardon, aykut kocaman yaptığı iki oyuncu değişikliğiyle maçı aldı(yersen). bienvenü pası verdi stoch golü attı. daha önce de söyledim. fenerbahçe aykut kocaman’la ömür boyu sözleşme imzalasın, lütfen.

    galatasaray bu maça çıkarken fenerbahçe’nin 5 puan önündeydi. lig içindeki 9 puan muhabbetini geçelim artık, çünkü tff kucağımıza böyle bir garabet bıraktı ve biz de maçlara gitmeye devam ediyoruz, demek ki kabul etmişiz. neyse, bu maç berabere bitse puan farkı yine 5 kalacak ve galatasaray yine çok avantajlı olacaktı. akıl, mantık gibi hiç türk olmayan yaklaşımlarla bakınca 1-1’den sonra galatasaray frene basabilirdi. ama fatih terim’i fatih terim yapan böyle bir yaklaşım değil ki. hoca bugüne kadar ne yaptıysa saldıran takımlar yarattığı için yaptı. rakibini köşeye sıkıştırmış bir boksöre artık bırak denmez. işin sonunda nakavt olsa bile. ayrıca fatih hoca frene basmak istese bile bu akşam bu takım frene basmazdı.

    maç sonu istatistiklere baktım da, hakikaten fenerbahçe için en üstte yazan skor dışında utanç tablosu. korner yok, topa sahip olma 39, galatasaray’ın neredeyse yarısı kadar pas, kaleye atılan şutlar 28’e 5 falan filan diye gidiyor. hani yazının başındaki rencide etme mevzusu var ya, hah işte bu tablo o. böyle bir fark olabilir mi yahu. galatasaray sahada fenerbahçe’yi rencide etmiştir, net. sadece istatistiki açıdan değil. galatasaray hücum yapıyor fener savunması çıkarıyor. normal bir takım çıkardığı toplarla kontra yapar. ama galatasaray basıyor ve tekrar hücum yapıyor. bu defalarca tekrar ediyor. beraberlik golünü anons edilene kadar geçen sürede galatasaray altı pastan 3 tane pozisyona giriyor.

    fenerbahçeliler sevinecekler tabii ki, galatasaray’ı yenmiş olmak kesinlikle çok güzel olmalı hem de deplasmanda. ama azıcık zeka, sağduyu, futbol bilgileri varsa bu tabloyu iyi incelesinler. çünkü bu tablo gelecek kötü günlerin habercisi kendileri için. ya da bana ne yahu, ne halleri varsa görsünler. zaten bunların hepsi komplo değil mi, hep cemaatin işleri.

    allah hepinize fenerbahçe futbol takımı şansı versin. (hakaret etmedim yahu, valla sizin için iyi bir şeyler diledim)

    *
  • 379
    olmadı mı olmuyor, futbol böyle bir spor, biraz da şans yanında olacak. tabi şikeye bulaşan takımları hala bu ligde oynatan federasyonda böyle sahte sevinçlere yol açıyor elbet...galatasaray'lı başını öne eğme, bu yolda galip sayılır mağlup, bu futbolla kadıköy'de bu kuşların hiç şansı yok zaten.

    tanım : 2-1 kaybettiğimiz süper final maçı.
  • 380
    sene başında pahalı denilip, ağız bükülüp alınmayan güçlü ve bitirici forvetin(bakın sadece "bir" ekstra oyuncu) acısını çektiğimiz maçtır. istediğimiz kadar şansla, balla açıklayabiliriz(bu demek değil ki fenerbahçe balı diye bir şey yok) ama selçuk hariç bütün topçuların şutlarını kalecinin üstüne veya dışarıya vuruyorsa orada bir yanlış vardır.

    necati olayına hiç girmeyeceğim, verdiği katkı ortada ama derbi maçlardaki performansı da ortada... baros'un en azından play-off'larda 11 başlaması gerektiğini sanırım çoğumuz düşünüyorduk. imparator'a tek hayıflanabileceğimiz husus bence budur. bir de belki emre'nin 11 başlamasıdır. takım ne gerekiyorsa onu yaptı, pozisyon buldu, bastı, pas yaptırmadı, top aldı, dağıttı vs... ama bir adam kaçıramadı sağdan soldan. gelen topları bitiremedi. gol atamadı...

    aydın'a bok atmak da yersiz bence... maça girdiği itibaren getirdiği canlılık ve hız da ortada. gol kaçmış olabilir, kaçar. oralarda bulunup kaçırması bile nasıl bir gelişim sürecinde olduğunun göstergesidir. selçuğun müthiş golünden sonra daha gol anonsu yapılmadan şu an hatırlayamadım sanırım elmander'di, soldan yerden kestiği top biraz daha kavisli gitse, belki 1 cm ileride olmuş olsa şu an kendisi kraldı. o gol olsaydı şu maç belki de tarihi fark ile bitecekti. ama olmayınca olmuyor. bu adamların öncelikli hedefi gol atmak değil. tabii ki gol atacak ama asıl olayı pozisyon hazırlamak, pozisyona girmek ve bazen de o pozisyonların sonucunda yer almak. bugün atamadı ama ben ondan eminim, bu yaz kendini iyice geliştirecek ve son vuruşlarını da adam gibi yapmayı öğrenecek.

    bunların dışında takım ile alakalı eleştirebileceğimiz diğer husus da defansın biraz uyuyor olmasıydı. daha hazır olmalıydılar bu tarz pozisyonlara çünkü geleceği belliydi. sürekli ilerideydik, bir top dönüp sekse ters bir yere düşse boktan beleşten bir tehlike yaratacağı belliydi. ama olsun, biz biliyoruz ki bu takım yeni. daha yeni beyler, çoğunun birlikte oynadığı daha ilk senesi ve yıllardır birlikte oynayan fenerbahçe takımını ne hale soktukları ortada.

    velhasılıkelam, bu maç güçlü ve bitiriciliği yüksek bir forvetin eksikliğini gözümüze tekrar, tekrar ve tekrar sokmuştur... ve sanırım bu mesajı alması gerekenler zaten çoktan almışlardır. benim de bu boktan yenilgi sonrası moralim çok bozuldu ama yapacak bir şey yok. tek yapmamız gereken takımımıza güvenmek ve desteğimizi en son ana kadar sürdürmek. biz de, aslanlarımız da elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. galatasaray'a yaraşan budur. biraz dağınık bir yazı oldu sanırım ama benim kafam da dağınık kusura bakılmasın... herkeslere eyvallah.
  • 382
    dün sabah nedense biraz geç kalktım baktım saat öğlen 12:00. hadi dedim oğlum kalk giy galatasaray formanı bi çay içeyim bi kahlvaltı edeyim de kursa gideyim dedim kendi kendime. kalktım kahvaltı sofrasından gittim alsancak'a kursa. üç dersten sonra dediler sınav var bi yere gidemezsiniz. dedim haydaaa al başına belayı zaten çalışmamışım bi de sınav mı? neyse verdiler kağıdı önüme eh işte çalışmamış olsam da yapmaya başladım soruları. sonra kafama dank etti "layyyn maça geç kalıyoz ya salaaak!" dedim kendime ve apar topar sınav kağıdını hocaya verip çıktım. çıktığımda saat 18:55'ti yani maça beş dakika kalmıştı. neyse fazla beklemeden otobüs geldi ama dert bitmedi yine çünki trafik vardı. kızdım kendi kendime "lan salak daha erken verseydin ya kağıdı!" diye. ama allah'tan otobüs yarım saat içinde maçı childofbodom,x factor,zminrna ve zminrna'nın kız kardeşi ile maçı izlemek üzere sözleştiğimiz yere geldi. aldım bileti girdim içeri yer de vardı allah'tan, baktım 0-1 yeniliyoruz ama fener'de yine iş yok. dedim "yine bala mala attı bunlar herhalde." nitekim öyle de olmuş.
    ilk yarı bittiğinde ara oldu ve ben de dışarı çıktım ve 1. salona doğru yöneldim childofbodom ve diğerlerini bulmak umudu ile ve bu arayışım ççok da uzun sürmedi. arkamdan bi ses "nerdeydin la sen!?". arkamı döndüm baktım yerdeki tümseğe oturmuş, ağzında sigara ve onu titreyerek ağzına götüren bir el, sinirli bakışlar, kızarmış surat... evet bodom'du o ve yanında da x factor. x factor de keza bodom ile aynıydı o da sinirliydi. dedim "abi sınavdaydım erkenden verdim kağıdı geldim. otuzuncu dakikaya yetiştim anca. size ne oldu kavga falan mı ettiniz?". bodom "la yok amk fener'i top oynamadan gol attı yine yaa deli oldum. biz içeride sandalye kırdık bizimkiler karşı karşıya kalecinin üzerine vuruyolar!". neyse sigara bitince biraz yatıştı ikisi de bodom dedi " gelin amk geçelim içeri". geçtik içeri oturduk sandalyelere. ikinci yarı başladı. gol üstüne kaçan goller düzgün verilemeyen paslar derken selçuk'un frikiği... bu anı, bu an buluduğum ortamı görmeliydiniz sevgili sözlük yazarları. inanılmaz bir sevinç herkes bir birine sarılıyo tanıyıp tanımadığına bakmasızın. ondan sonra yine kaçan goller ve bu sefer daha net pozisyonlarda kaçan goller. ama küfür yok asla, galatasaray'lı hiç bir futbolcuya galatasaray'lı hiç bir taraftardan küfür yok. mırıldanan şey sadece şu "neyse neyse atacaz hadi hadi!...". ama gelmedi. galatasaray'ımızın ikinci olü asla gelmedi. onun yerine yine kıçı kırık bi kontra ataktan fenerbahçe golü geldi. sonra fener'li taraftarların haykırışları... o an anladım ki fenerbahçe taraftarı sayısı orada bizden fazlaydı. sonra ekrana ağlayan bi kız geldi. fener'li öküzlerden birinin "ağlayın ağlayın siz daha çok ağlayacaksınız!" lafını
    duymamak için herhalde sağır olmak gerekirdi. ağlayamadım bu gole, üzülemedim... hiç bi şey yapmak gelmedi içimden gariptir. o an yaşadıklarım sadece şaka gibiydi çünki daha bir kaç dakika öncesine kadar boş kaleye goller atamayan bizdik. hani biri çıksa dese kamera şakası diye inanırdım o derece.
    son düdük çaldı, tüm umutlar tükendi, olaysız dağıldık.bodom sessiz, x factor sessiz, zminrna ve kardeşi sessiz. o an kendime geldim. o an bütün fenerliler nedense galibiyeti kutluyorlardı. sanki şampiyon olmuşlardı. o an sinirlenmeye başlamıştım. bir kıvılcıma ihtiyacım vardı parlamak için. tek bir kıvılcım. bi yan bakış, bi sataşma ne olursa... olmadı. hiç bi şey olmadı. bi tane fener'li delikanlılık yapıp beni tahrik edici hareket yapmadı. ben de taşkınlık yapamazdım. yenilmiştik. yapacak bi şey yoktu adamlar haklı olarak seviniyorlardı. şaka gibiydi yenilmiştik. hala inanamıyordum.
    o zamandan 1 saat öncesine kadar soruyordum allah'ıma "neden allah'ım neden! neden hep biz iyi oynamak zorundayken onlar saçma sapan kazanmak zorunda neden! neden allah'ım! yoksa sen bu ipneleri bizden daha mı çok seviyordun. biz ne günah işlemiştik sana karşı neden böyle olmak zorunda!"
    dedim sonra "oğlum saçmalama! vardır bunda da bi hayır. takma kafana, bu oyun bile yeter o ipnelerin korkmasına. allah'tan umut kesilmez." dedim kendi kendime. evet takmamalıydık takımımıza sonsuza kadar destek olmalıydık ve var gücümüzle şampiyonluğa odaklanmalıydık. henüz hiç bir şey bitmemişti. belki de allah'ın istediği bizim kadıkö'de şampiyon olmamızdı.
    ya şampiyon olamazsak mı? baylarrrrrr yapmayın! vardır onda da bir hayır. ben inanıyorum baylar. siz de inanın aydınlık günlerin geleceğine. bu sene şampiyon olsak da olmasak da aydınlık günler çok yakındır.
    neyse bir de tanım girelim de silinmesin onca yazdığımız.

    tanım: fener'e karşı son kez yenildiğimizi umduğum maçtır.
  • 383
    maça baktığımızda, çok şey söylenebilir. hepiniz söylersiniz bunları. ben bunlara çok değinmeyeceğim. biraz kırgınım, ilk golde yerini tutamayan semih’e ve pas anında müdahale edemeyen selçuk’a, ikinci golde gene semih’e kırgınım. ama semih tarzı oyuncuların galatasaray’ımıza çok yakıştığını ve çok sevdiğimi söylemek isterim.

    boğazımda bir haykırış var.

    bu ülkenin her alanında bir ahlaksızlık bir kör cehalet almış yürümüş.

    konumuz spor ise spordan devam edelim diyeceğim ama birbirinden ayırmak imkansız bazı şeyleri.

    televizyon ekranlarında yorumcuları dinliyorum. ahlak üzerine tek bir laf edeni yok. nasıl etsin ki? bu memlekette ahlak kaç para arkadaşlar?

    dün bir volkan faciası seyrettim. inanılır gibi değil. bir de seyirci tepkisi seyrettim o da inanılır gibi değil. bu ülkeye yakışmayan inanın ki, volkan değil arkadaşlar. bu seyirci profilidir bu ülkeye yakışmayan ve uymayan!

    bu sahneleri istisnasız tüm statlara taşıyın ve düşünün ve kamerayı çalıştırın. neler olurdu sizce?

    fenerli için daha önce ne yazmıştık? bir hatırlayalım...

    “fenerli bir türdür, normal insan fizyolojisi ile tanımlanamayacak garip bir organizmadır. ama böyle bir tür var.. normal ölçülere sığmayan ama yaşadığını görüp, tanımlayamadığımız bir organizma bu. biz neye nefretle bakarsak onlar onu yaparlar. gariptir ama böyle...

    bizde başkan başkandır, yönetici yöneticidir. sevmek zorunda değilizdir. biz takımımız dışında kimseyi sevmek zorunda değilizdir. çoğu kez sevmeyiz de. zoru severiz. 14 sene bekleriz keriziz der kendimizle dalga da geçeriz. onlar samsun'dan 4 maçta yirmiye yakın gol yiyip rakip futbolcuya saldırırlar. kale direklerini yerlerinden sökerler. kaptanlarını döverler. alkışlamak geleneklerinde yoktur. biz bu ezikler dışında herkesi alkışlarız. eziği alkışlamak alçaklıktır. biz bunu affetmeyiz. onlar için mazlum, hak sahibi yoktur. espiri yetenekleri "nakıs" hatta sıfıra yakındır. çünkü onlar ingilizcede "loser" bizim dilimizde "eziktir". her şeyi çalıp çırparlar, marşları flamaları bile böyledir. hep olgun meyvelerin salatasını yaparlar. ama kapları pistir. en iyi aşçıyı en iyi malzemeyi kullansalar da yaptıkları yemek bundandır yenilmez.

    misal, cümlesine şimdiki zamanda başlayıp gelecek zamanda bitiren nihat özdemir'dirler. ne dediğini, niye dediğini anlamadığım halde cinlerimi tepeme çıkaran hakan bilal'dirler. her cümlesine "biz bunları biliyoruz, bizi konuşturmasınlar" diye garip bir giriş yapan adını andığımda bile tüylerim diken diken olan ezik türündedirler. bunları anlayamamak için bir maç çıkışında papazın çayırına gidip çıkan garip güruhu seyretmek yetecektir.

    gariptirler, acayiptirler, bir buçuk atakla, 0,5 golle gelen başarılara taparlar. kafaları çalışmaz sürüdür bunlar. cannes fransa'da 4 çakar, bir yöneticileri 5 atarız der, papazın çayırını hınca hınç doldurur 5 tane daha yerler.

    bir de efsane söylemleri vardır. her şeyin olduğu gibi bunun da anlamını bilmezler. bilmeleri de gerekmez çünkü penguen tarzı bir sürü psikolojileri vardır. efsane bir anlamıyla gerçek olmayan gelenekten ve dillerden taşınarak gelen söylencedir. bir diğer anlamı ile de, yakın ya da uzak geçmişte yaşamış kişi ya da yaşanmış olayın büyüklüğünü ifade eden bir şeydir. bunlarınki olsa olsa birincisi olabilir diyeceğim ama bunun olabilmesi için benim de bu toplumun bir ferdi olarak bu söylenceden haberim olsa gerektir. oysa kerameti kendinden menkul bu zatların bu tevatürleri sadece kendilerinin bildikleri bir şey olması gerektir.

    bu görüşlerime bir şey daha ekleyeyim. bir de korkunç derecede hazımsızlar. galip geldiklerinde dahi bunun olgunluğunu taşıyamayacak kadar hakikaten “ezik” tirler.

    ben bu görüşlerimi yazdığımda bir kaç fenerli arkadaş koca bir camiaya böyle toptancı bir yaklaşımın doğru olmadığını söylemişlerdi.

    sonuna kadar doğru olduğunu düşünüyorum. ve bu ülkede kurumsal hiçbir kimliğin olmadığını iddia ediyorum. çünkü kurumsal kimlikler asla ve kata insanla değişmezler. ya kimliğine uygun insanlar bünyede barınır, ya da kuruma duhul olan o kimliği kabullenir.

    kurumsal kimlik real olabilir, barcelona olabilir.

    bu ülkede olsa olsa sürekliliğini sağladığımızda “dünkü maçin büyük galatasaray seyircisi” olabilir.

    bu ülkede yorumcu ahlaklı olsa bu büyük seyirciyi ayakta alkışlar…

    volkan ahlaklı olsa o tepkiden sonra yo-yo gibi zıplayıp durmaz utanarak soyunma odasına kaçar.

    bu ülkede sporun karar vericileri ahlaklı olsa, ya da ahlak diye bir dertleri olsa bu çirkefliğin üzerine gider, bu seyirciye hakkını verir.

    diğer futbolcular ahlaklı olsa “utanın şu seyirciden” diyebilirler.

    teşekkürler alex, seni büyük futbolcu görmem. türkiye şartlarının çok iyi bir futbolcusu görürüm. ama bu şebekliğe ortak olmadın ve beni yanılmadın. adamsın…

    ve fener camiasına yakışmıyorsun…

    kalın sağlıcakla çocuklar…
  • 384
    dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şansın fenerbahçe'ye yardım ettiği maç olmuştur. bizim futbolcular biraz daha dikkatli olsalar ve birazcık şanslı olsalar maçı en az 5 farkla kazanırdık. hayatım boyunca izlediğim derbiler içinde en ezici maç olmuştur. bir takım bir takımı ancak bu kadar ezebilirdi. ezdik ama kaybettik.

    biz sadece bir maçı kaybettik, umudumuzu değil, sampiyonluğu değil. kazansaydık bitirecektik fakat olmadı. son gülen iyi gülermiş.
  • 385
    futbol denen merette adalet arayanlara en güzel örnektir.

    klasik bir gs-fb maci oldu. gs oynadi fb kazandi. fenerbahçeyi tebrik etmeye lüzum yok, zira biz nasil kaybettigimize hala inanamiyorsak, onlar da hala biz bu maci nasil aldik lan diyorlar.

    dedigim gibi klasik bir gs-fb derbisi oldu. artik her macimizi alip fenerbahçenin puan kaybetmesini bekleyecegiz. dost aci söyler derler. eger kadiköydeki maç a kadar puan farki ayni kalirsa, güle güle sampiyonluk diyebiliriz diye tahmin ediyorum.

    cok iyi oynadik, farkli galip gelebilirdik ama biraz $anssizlik, biraz da son vuru$larda ki beceriksizligimiz sonucunda, rakibimize boyun egmek zorunda kaldik.

    neden, nasil, niçin diye bir sürü soru sorulabilir ama gerek yok!

    son söz:
    fatih terim, yenilse bile ayakta alki$lanacak bir takim olu$turacagiz demi$ti. alin size ayakta alki$lanacak takim. bu bir oyun dostlar. yani öyle olmasi, öyle kalmasi gerekiyor. en azindan biz galatasaraylilar öyle algilamali, kapitalizmin bir parçasi olmamaliyiz. yenmek te var, yenilmek te..
  • 386
    aynı şekilde fenerbahçe bizi yakalasaydı, bu kadar atak, bu kadar şut, o maç 12-1 falan biterdi. gel gelelim biz bu işi yapınca olmuyor. en iyi olduğumuz sezonlarda da en kötü olduğumuz sezonlarda da hiçbirinde olmuyor. bu adamlar bir şekilde kazanıyor. dün bana gösterdi ki biz bu adamları onların bizi yendiği gibi yenemeyeceğiz. 5 sene üst üste şampiyon olabiliriz, şampiyonlar ligini alabiliriz ama bu adamları seriye bağlamış bir şekilde yenemeyiz. bu sene allahın izni ile şampiyonuz ondan hiç bir şüphem yok, ama allah türkiye'de bir takım tutuyor ise bu takım kesinlikle fenerbahçe...

    maçın tanımı ise futbolun adaletinin kesinlikle olmadığını belgelemiş futbol mücadelesi.
  • 387
    ömrümü yedi bu maç.

    her hafta yaptığım bi totem vardı. kahvede maçı izleyip, sol yanıma bi arkadaşı, sol arkaya bi abiyi tam arkama başka bi abiyi oturtup ben d hep aynı yere oturuyordum. hiç maç kaybetmedik. puan bile kaybetmedik. dün yapamadım çünkü şehir dışındaydım. halamın oğluna yalvardım dönelim diye resmen dönmedi. kaybedeceğiz dedim inanmadı :(

    yaz okulu için para biriktirmiştim lan. bu sene bitiricem okulu diye. onu da galatasarayıma bastıydım. o da yalan oldu mu sözlük? off off derdimi hangi dağa anlatam.

    böyle şimdi ruh gibiyim. dün geceden beri ağzımdan tek kelime çıkmadı. bi kaç gün de konuşmam. adaletini sikiyim senin emi. ne desem laf değil valla.
  • 389
    ne acıdır ki volkan demirel'in bir tane plonjon yapmadan yaklaşık 20 tane kritik kurtarış yaparak "yıldızı" olduğu maç. 7.32 metreye 2.44 metre ebatlarındaki kale dururken topu her pozisyonda -ki özellikle maçın 0-1den 1-2'ye kadar olan bölümünde pozisyon gerçekleşme sekansı yarım dakikada bir civarına kadar düşmüştür- volkan demirel'e nişanlamayı başardıktan sonra caner erkin atılsa ne olur, futbolun adaleti olsa ne olur, fenerbahçe sahaya bir tek kaleciyle çıksa ne olur...
  • 392
    futbolu güzel oynamanın değil, futbolun talep ettiği golü atabilmenin daha önemli olduğunu ispatlayan bir maç olmuştur.

    gol vuruşlarını yapan ve yapamayan oyuncuları kıyaslayalım sadece. bizden; necati, elmander, baros, aydın, emre, selçuk; onlardan ziegler ve stoch. onların iki adamı bizim çocuklardan kalite olarak kat kat üstün mü? hayır. dolayısıyla 89 milyon dolarlık santrafor alsaydık kazanırdık demeyi doğru bulmuyorum şahsen. atamadığımız pozisyonları herhangi bir futbolcu atabilirdi. hatta bizim çocuklar da atabilirdi, attılar da başka maçlarda defalarca. dün gece olmadı. neden mi?
    konsantrasyon eksikliği. fenerbahçe'nin derbilerde kurduğu üstünlüğün iki ana öğesi var. birincisi alex de souza, ikincisi de konsantrasyon. adamlar nasıl konsantre olmuşsa; maçtan önce demişlerdir ki, beyler 1-2 tane anca fırsat buluruz, atmak zorundayız. ziegler bile fırsatı bulunca baros ayarında gol vuruşu yaptı. bizim çocuklarda oynadığımız baskılı oyunun verdiği bir rehavet var. nasılsa atarız rahatlığı bizi bitiriyor.

    baskılı oynamak ve sürekli pozisyona girmek yetmiyor işte. bu oyun böyle. kaçan 10 tane pozisyonun kıymeti yok. artistik patinaj sporu değil ki bu genel kompozisyona göre puan alalım. o top o çizgiyi geçmedikçe puan muan yok işte. sen de adam gibi konsantre olacaksın. atmam lazım diyeceksin, nasılsa atarız demeyeceksin.
    ilk 4-5 pozisyonu kaçırdıktan sonra kaçan diğer gollerde "atamayana atarlar" psikolojisinin stres yarattığını düşünüyorum. sakin olacaksın arkadaş. adam inim inim inliyor, yediği baskının haddi hesabı yok, her an bir gol yiyecek ve sonrasında hezimete gidecek maç; ama o adamın psikolojisi bozuluyor mu? hayır. ayağına bir top geliyor ve gidip golünü atıyor. gayet basit. işi bu kadar analize, tahlile, psikolojilere falan can sıkıntısından dolayı vuruyorum zaten şu anda. golleri atacaksın maçı bitireceksin.

    ayrıca, ikinci golde bienvenu'ye ilk basan adamımız semih ve sonra stoch'a arkadan yaklaşan ujfalusi.
    arkadaşlar, abiler, kardeşler...
    ikiye iki gelen pozisyon dünya kupası maçı da olsa, süt kupası maçı da olsa tehlikedir. bu gole bakıp da bal muhabbeti yapamam ben. ikiye iki her atak, gol pozisyonudur. penaltı pozisyonudur. kırmızı kart adayıdır. böyle bir pozisyon vereceğin de belliydi, o zaman ben semih'in yerinde olsam derdim ki, arkadaş allah ne verdiyse girip bu adamı buraya gömmem lazım yoksa çıkmayacak bir gol yeriz.
    bu pozisyonda o kasap lugano olsaydı, son adam da değil ne güzel, o forveti oraya gömerdi. sarı kartını alır, sırıta sırıta, el kol yapa yapa yerine geçerdi. semih'ten geçti pozisyon, ujfalusi arkadaşımız da stoch daha ceza sahasına girmeden asılıp indirecekti yere. kırmızıysa kırmızı. en azından maç 1-1 biterdi, şampiyonluk avantajımızı daha kuvvetli sürdürürdük.

    sen ikiye iki kaldığın anda pozisyon bitti zaten. bitti orada. o ikiye iki savunmayı iyi yapıp pozisyonu savuşturmayı unut. kalecim kurtarır demeyi unut. sen kaleciye iş düşürmemekle mükellefsin. ikiye iki kaldın ve bir bedel ödeyecektin. kırmızı kartı kabul etmedin, o zaman bu tür pozisyonlar gol olur abi, hiç sağa sola zırlamayacaksın. hadi birisi genç. çocuğa günah bulmak istemiyorum ama o topta bienvenu'yu oraya gömse, "bu yaşta bu taktik, bu bilinçli kart görmeler, vallahi helal olsun" diyecektik. dedirtmesi lazımdı. dedirtemedi ama olsun. canı sağolsun. hiç kızmıyorum semih'e. ama ujfalusi hayal kırıklığına uğrattı. onun da canı sağolsun ne yapalım.
  • 394
    çoktan ligden düşmüş olması gereken takımla, çoktan şampiyonluk kupasını almış olması gereken iki takımın masalsı maçıdır.

    herşey bir yana yine onlarca kere olduğu gibi yine milyonlarca fener taraftarını mutlu etmiş bulunuyoruz. hayatlarındaki tüm mutluluklarını onlara biz verdik vermeye de devam ediyoruz. 6 tane yedik yıllarca o sürdü, şimdi bir de bu. sahada pestil gibi ezilmek bile bunların başını yere eğip yendik ama lanet olsun böyle galibiyete fenerli olmaktan utandım dedirteceği yerde daha beter azdırıyor. mehmet topuz sanki 10 dakika öncesinde korkudan bir tarafları titremiyormuş gibi maç sonu köpek taklidi yapıyor, aykut kocaman ne büyük hoca oluyor...

    bir tek şeye seviniyorum. bu maç kader maçı olabilir bizi kamçılar ve belki hiç olmayacak bir motivasyon verir , gidip kadıköy'de alırız ellerinden kupayı. yoksa sezonun 3 maçı ezildiğin rakibinden kupayı alıyorsan zaten olmaz olsun böyle oyun...
  • 400
    kimse merak etmesin kimse şampiyonluk gitti diye düşünmesin. üzüleceğiz elbette. içim yandı benim de eminim kötü oynayıp yenilsek bu kadar içim yanmazdı. daha çok üzülürdüm belki işte o zaman şampiyonluk gitti diye de üzülebilirdim ama şimdi üzüntüden ziyade içim yanıyor. iç yanması farklı bişey.kaçan goller fenerin resmen kendi yarısahasına hapsolması falan ezdik ama sonunda onlar sevindi.

    olsun. şimdi sevinsinler. zaten yıllarca fenerbahçe derbilerden sonra en çok sevinen taraf oldu. ama unuttukları bişey var daha aylardan nisan ve kupa mayıs ayında yani bizim olan mayıs'ta. ben hala şampiyonluğun kadıköydeki maç öncesi bizim adımıza garantileneceğini düşünüyorum beyler. diyelim ki fenerbahçe bu oyunla kadıköye kadar olan 3 maçını da kazandı. aynı rakiplerle oynuyoruz her zaman bu maçtaki gibi çok gol kaçırmaz bir takım böyle maçlar senede bir ya da iki kere olur biz 3 kez yaşadık 3ü de bu sezonki fenerbahçe maçlarıydı. yani diyeceğim o ki; fenerbahçe 3te 3 yaparsa biz hayli hayli 3te 3 yaparız. ve kadıköydeki maça 2(birbuçuk) puan farkla önde giden biz olacağız. beraberliğin yettiği taraf olmanın avantajını anlatmaya kerek yok zaten. ki kadıköyde 10 yıldır kazanımıyoruz evet ama son iki maçta da rakibe dua ettire ettire berarbere kalan bir galatasaray gerçeği var. üçüncü maçta neden yine berabere kalmayalım hatta ve hatta neden kazanamayalım..

    ben inançlı bir insanım kadere ve her şeyden önce her işte bir hayır olduğuna inanıyorum. vardır bunda da bir hayır, eminim.
    ki bu maçı kazansak rehavete girip önümüzdeki maçları kaybedebilirdik bu kez işler daha da zor olurdu bizim açımızdan. sonuçta zor maçlar var önümüzde hepsi de derbi.
    ayrıca kim ne derse desin kaybedilen maç sonrası dahi adamlığımızı göstermek için çok büyük fırsat oldu bu yenilgi bizim için. medya gereken tepkiyi vermedi vermesi de beklenemezdi zaten ama galatasaray tribünleri bir ilki başarmış tarih yazmıştır. sahaya bir çöp bile atılmamış, hem de kaybedilen derbi sonrası. hem de rakip futbolcuların sahanın ortasında tepine tepine sevinmesine rağmen. karşı tarafın berabere biten maç sonrası yaptıklarını anlatmama gerek yok zaten.

    sonuçta bazı şeylerin görülmesi açısından, rehavete kapılmamak şampiyonluğu vakitli ve dolu dolu kutlamak açısından iyi olmuştur bu yenilgi. kazansak şampiyonluğu kutlayacaktık ama matematiksel açıdan hala şampiyon değildik ve kalan maçların hepsi derbiydi. bence çok çok tehlikeli bir durum olacaktı bu.

    velhasıl derdim yenilgiye güzelleme yazmak polyannacılık oynamak değil ama etrafta şampiyonluk gitti diye ağlayanları hiç anlamıyorum. hala 2 puan önde olan taraf biziz, kadıköydeki maça kadar puan kaybetme lüksü olan taraf da biziz. böyle oynarsak 10 maçın 9unu kazanabilecek gibi görünen taraf da biziz.

    not: bu puanlarla kadıköydeki maça çıkalım bu oyunu oynayalım o maç yarıda kalır zaten o taraftar oynatmaz hükmen galip biz oluruz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın