392
futbolu güzel oynamanın değil, futbolun talep ettiği golü atabilmenin daha önemli olduğunu ispatlayan bir maç olmuştur.
gol vuruşlarını yapan ve yapamayan oyuncuları kıyaslayalım sadece. bizden; necati, elmander, baros, aydın, emre, selçuk; onlardan ziegler ve stoch. onların iki adamı bizim çocuklardan kalite olarak kat kat üstün mü? hayır. dolayısıyla 89 milyon dolarlık santrafor alsaydık kazanırdık demeyi doğru bulmuyorum şahsen. atamadığımız pozisyonları herhangi bir futbolcu atabilirdi. hatta bizim çocuklar da atabilirdi, attılar da başka maçlarda defalarca. dün gece olmadı. neden mi?
konsantrasyon eksikliği. fenerbahçe'nin derbilerde kurduğu üstünlüğün iki ana öğesi var. birincisi alex de souza, ikincisi de konsantrasyon. adamlar nasıl konsantre olmuşsa; maçtan önce demişlerdir ki, beyler 1-2 tane anca fırsat buluruz, atmak zorundayız. ziegler bile fırsatı bulunca baros ayarında gol vuruşu yaptı. bizim çocuklarda oynadığımız baskılı oyunun verdiği bir rehavet var. nasılsa atarız rahatlığı bizi bitiriyor.
baskılı oynamak ve sürekli pozisyona girmek yetmiyor işte. bu oyun böyle. kaçan 10 tane pozisyonun kıymeti yok. artistik patinaj sporu değil ki bu genel kompozisyona göre puan alalım. o top o çizgiyi geçmedikçe puan muan yok işte. sen de adam gibi konsantre olacaksın. atmam lazım diyeceksin, nasılsa atarız demeyeceksin.
ilk 4-5 pozisyonu kaçırdıktan sonra kaçan diğer gollerde "atamayana atarlar" psikolojisinin stres yarattığını düşünüyorum. sakin olacaksın arkadaş. adam inim inim inliyor, yediği baskının haddi hesabı yok, her an bir gol yiyecek ve sonrasında hezimete gidecek maç; ama o adamın psikolojisi bozuluyor mu? hayır. ayağına bir top geliyor ve gidip golünü atıyor. gayet basit. işi bu kadar analize, tahlile, psikolojilere falan can sıkıntısından dolayı vuruyorum zaten şu anda. golleri atacaksın maçı bitireceksin.
ayrıca, ikinci golde bienvenu'ye ilk basan adamımız semih ve sonra stoch'a arkadan yaklaşan ujfalusi.
arkadaşlar, abiler, kardeşler...
ikiye iki gelen pozisyon dünya kupası maçı da olsa, süt kupası maçı da olsa tehlikedir. bu gole bakıp da bal muhabbeti yapamam ben. ikiye iki her atak, gol pozisyonudur. penaltı pozisyonudur. kırmızı kart adayıdır. böyle bir pozisyon vereceğin de belliydi, o zaman ben semih'in yerinde olsam derdim ki, arkadaş allah ne verdiyse girip bu adamı buraya gömmem lazım yoksa çıkmayacak bir gol yeriz.
bu pozisyonda o kasap lugano olsaydı, son adam da değil ne güzel, o forveti oraya gömerdi. sarı kartını alır, sırıta sırıta, el kol yapa yapa yerine geçerdi. semih'ten geçti pozisyon, ujfalusi arkadaşımız da stoch daha ceza sahasına girmeden asılıp indirecekti yere. kırmızıysa kırmızı. en azından maç 1-1 biterdi, şampiyonluk avantajımızı daha kuvvetli sürdürürdük.
sen ikiye iki kaldığın anda pozisyon bitti zaten. bitti orada. o ikiye iki savunmayı iyi yapıp pozisyonu savuşturmayı unut. kalecim kurtarır demeyi unut. sen kaleciye iş düşürmemekle mükellefsin. ikiye iki kaldın ve bir bedel ödeyecektin. kırmızı kartı kabul etmedin, o zaman bu tür pozisyonlar gol olur abi, hiç sağa sola zırlamayacaksın. hadi birisi genç. çocuğa günah bulmak istemiyorum ama o topta bienvenu'yu oraya gömse, "bu yaşta bu taktik, bu bilinçli kart görmeler, vallahi helal olsun" diyecektik. dedirtmesi lazımdı. dedirtemedi ama olsun. canı sağolsun. hiç kızmıyorum semih'e. ama ujfalusi hayal kırıklığına uğrattı. onun da canı sağolsun ne yapalım.
gol vuruşlarını yapan ve yapamayan oyuncuları kıyaslayalım sadece. bizden; necati, elmander, baros, aydın, emre, selçuk; onlardan ziegler ve stoch. onların iki adamı bizim çocuklardan kalite olarak kat kat üstün mü? hayır. dolayısıyla 89 milyon dolarlık santrafor alsaydık kazanırdık demeyi doğru bulmuyorum şahsen. atamadığımız pozisyonları herhangi bir futbolcu atabilirdi. hatta bizim çocuklar da atabilirdi, attılar da başka maçlarda defalarca. dün gece olmadı. neden mi?
konsantrasyon eksikliği. fenerbahçe'nin derbilerde kurduğu üstünlüğün iki ana öğesi var. birincisi alex de souza, ikincisi de konsantrasyon. adamlar nasıl konsantre olmuşsa; maçtan önce demişlerdir ki, beyler 1-2 tane anca fırsat buluruz, atmak zorundayız. ziegler bile fırsatı bulunca baros ayarında gol vuruşu yaptı. bizim çocuklarda oynadığımız baskılı oyunun verdiği bir rehavet var. nasılsa atarız rahatlığı bizi bitiriyor.
baskılı oynamak ve sürekli pozisyona girmek yetmiyor işte. bu oyun böyle. kaçan 10 tane pozisyonun kıymeti yok. artistik patinaj sporu değil ki bu genel kompozisyona göre puan alalım. o top o çizgiyi geçmedikçe puan muan yok işte. sen de adam gibi konsantre olacaksın. atmam lazım diyeceksin, nasılsa atarız demeyeceksin.
ilk 4-5 pozisyonu kaçırdıktan sonra kaçan diğer gollerde "atamayana atarlar" psikolojisinin stres yarattığını düşünüyorum. sakin olacaksın arkadaş. adam inim inim inliyor, yediği baskının haddi hesabı yok, her an bir gol yiyecek ve sonrasında hezimete gidecek maç; ama o adamın psikolojisi bozuluyor mu? hayır. ayağına bir top geliyor ve gidip golünü atıyor. gayet basit. işi bu kadar analize, tahlile, psikolojilere falan can sıkıntısından dolayı vuruyorum zaten şu anda. golleri atacaksın maçı bitireceksin.
ayrıca, ikinci golde bienvenu'ye ilk basan adamımız semih ve sonra stoch'a arkadan yaklaşan ujfalusi.
arkadaşlar, abiler, kardeşler...
ikiye iki gelen pozisyon dünya kupası maçı da olsa, süt kupası maçı da olsa tehlikedir. bu gole bakıp da bal muhabbeti yapamam ben. ikiye iki her atak, gol pozisyonudur. penaltı pozisyonudur. kırmızı kart adayıdır. böyle bir pozisyon vereceğin de belliydi, o zaman ben semih'in yerinde olsam derdim ki, arkadaş allah ne verdiyse girip bu adamı buraya gömmem lazım yoksa çıkmayacak bir gol yeriz.
bu pozisyonda o kasap lugano olsaydı, son adam da değil ne güzel, o forveti oraya gömerdi. sarı kartını alır, sırıta sırıta, el kol yapa yapa yerine geçerdi. semih'ten geçti pozisyon, ujfalusi arkadaşımız da stoch daha ceza sahasına girmeden asılıp indirecekti yere. kırmızıysa kırmızı. en azından maç 1-1 biterdi, şampiyonluk avantajımızı daha kuvvetli sürdürürdük.
sen ikiye iki kaldığın anda pozisyon bitti zaten. bitti orada. o ikiye iki savunmayı iyi yapıp pozisyonu savuşturmayı unut. kalecim kurtarır demeyi unut. sen kaleciye iş düşürmemekle mükellefsin. ikiye iki kaldın ve bir bedel ödeyecektin. kırmızı kartı kabul etmedin, o zaman bu tür pozisyonlar gol olur abi, hiç sağa sola zırlamayacaksın. hadi birisi genç. çocuğa günah bulmak istemiyorum ama o topta bienvenu'yu oraya gömse, "bu yaşta bu taktik, bu bilinçli kart görmeler, vallahi helal olsun" diyecektik. dedirtmesi lazımdı. dedirtemedi ama olsun. canı sağolsun. hiç kızmıyorum semih'e. ama ujfalusi hayal kırıklığına uğrattı. onun da canı sağolsun ne yapalım.