• 401
    2000 senesinden beri izledigim en iyi galatasaray takimini tribunden ciplak gozle izleme firsati buldugum icin kendimi sansli hissettigim mac.

    galatasaray taraftarina sesleniyorum bu mac bizim icin daha baslangic bu takim bu teknik direktor ve muhtesem taraftarla beraber cok gzel gunlere yelken acmaya basladi.bu takimi degil hakemler, federasyonlar, azizi yildirimlar hic bir sey durduramayacak.

    yuruyedur.
  • 402
    bitmeyen hınç. kör öfke.

    bu maç için teknik-taktik vs. bakımlardan yazılan ve yazılabilecek çok şey olabilir. fakat bu maçla birlikte, bunun artık bir futbol müsabakasından çok daha fazlası olduğunun anlaşılması gerekiyor. fenerbahçe denilen şeyin (kulüp, futbol takımı, vs. değil; şey, ya da kanserli bir organizma) hak ettiği şekilde yerin yedi kat dibine, bir daha geri dönmemek üzere sokulması artık bir zorunluluktur. türkiye'deki toplumsal yapının (hırsızlık, şark şarlatanlığı, dolandırıcılık, ırkçılık, vasatlık, gereksiz ve temelsiz kibir gibi) var olan en aşağılık, en iğrenç, en kaldırılamaz yönlerinin, adına spor kulübü denen bir yapıda aynı anda vücut bulması, durumun spor bağlamında, maç ya da teknik analiz bağlamında değerlendirilemeyeceğini gösterir.

    fenerbahçe alt edilince sorunlar birdenbire çözülecek mi? elbette hayır. fakat türkiye'de milyonlar için zaman zaman her şeyden önemli olabilen futbolun işlevi ve yarattığı, etkilediği, dönüştürdüğü bilinç kodları göz önünde bulundurulduğunda, en görünür ve somut olan alan burası. artık ezeli rekabet yok, metin yok, lefter yok, hatta ismail de yok, cüneyt de, müjdat yetkiner de. artık savaş var. alçaklığa, şerefsizliğe, onursuzluğa, gurursuzluğa karşı savaş. galatasaray bu savaşın tarafı değil, önderi olmalıdır. çünkü tarihi, kültürü, dokusu, dünya görüşü bunu gerektirir.

    bitmeyen hınç, kör öfke diye başladı. belki de bu yüzden sözcükler daha anlamlı bütünler oluşturacak şekilde bir araya gelemiyorlar. ama mevzu bahis galatasaray olunca böyle olması da bazen kaçınılmaz oluyor. midedeki yumruğun ağrısı, gözdeki kararma, saatler geçmiş de olsa dindirilemeyen hırs buna vesile oluyor olabilir.

    bu yazı daha iyi yazılabilir belki. fakat dün akşamdan itibaren yaşanan, naçizane bir galatasaraylının bedeninde dolaşıp duran hisleri tarif etmek yine de tam anlamıyla mümkün olmayabilir.

    sıkıyoruz dişimizi. yapacak bir şey yok.
  • 404
    size öngöremediğim bir yazı yazacağım sevgili gsuser dostlarım. maçın kendi penceremden anlatacağım. şöyle ki;

    maç gününden önceki gün doğum günüm idi. 21 nisan gecesi neredeyse bütün hayatımı beraber geçirdiğim onlarca arkadaşımla beraber asmalıda vakit geçirdik. güldük, eğlendik ama ben 5 dakika da bir ''refresh'' butonu olan bir tarayıcı gibi maçı düşünüp geriliyordum. derken pastayı kestik ve mekan değiştirip karaoke'ye gitme kararı aldı arkadaşlar. ben ise yarın maç olduğu gerekçesiyle ''kendi doğum günü'' eğlencemden ayrıldım. insanlar sabaha kadar eğlenmişler.
    beni sabaha kadar arayıp sitemler ettiler ve gönül koydular. zerre kılım kıpırdadıysa namerdim. oturdum son 5 yılın maçlarının geniş özetini izledim. sabah 6 oldu. iyice gerildim. canım fena halde sıkıldı. sonra tekrar ''oha lan o kadar da değil'' diyerek kendimi motive ettim ve uyudum.

    6 saat sonra uyandım ve maçın tribine girdim. yakın arkadaşlarım maça içerek gitmemiz gerektiği konusunda kararsızdı. fakat ben haddinden fazla içmek taraftarıydım. iyi kötü kafamız trilyon olasıya içtik. öyle ki maça 10 dakika kala stada girdim. sözlük tayfasına yaklaşmayı denemedim bile. zira onlarla izleyince hepten ciğerim dağlanıyordu. içime doğmuş gibiydi her şey.

    maç başladı ve gol kaçırma operasyonu da başlamış oldu. maç sırasında hep fenerbahçe'nin sadece sol kanatlarına dikkat etmemiz gerektiğini söyledim. derken soldan biri çıktı golü yaptı. alex'in verdiği pastan ziyade o bomboş kulvar daha önemliydi golde. dakikalarla beraber gol kaçırma mücadelemiz kızışmaya başladı. artık çizgiden çıkan toplar, ''altı pas''ın adına yakışır derecede kaleye yakın paslaşmalar ve şanssız onlarca an.

    selçuk topun başına geldiğinde daha önce 4 kez bilmiş olduğum üzere tekrar tribünde bağırdım. '' selçuk dışarıdan kavis verecek ve bu açıdan koyacak''. tam da dediğim gibi oldu ve sevinçten bir kez daha ses tellerimi kaybettim. fakat daha ''inaaan'' , ''selçuuuuk'' diye bağıramadan çok net bir golü daha harcayınca anladım ki 2 gündür yaşadığım tüm gerginlikler boşa değilmiş. dönen hiçbir şey yokmuş. yine şans,adalet vs... kavramlar bizden yana değilmiş.

    o dakikadan sonra stoch gol atmış, aydın 2 metreden volkan'a nişanlamış, baroş bomboş pozisyonu kafayla direği yalatmış. inanın zerre umrumda değil.

    ben bu taraftarın, bu ambiansın ve duyguların bu pozisyonlarla ölçülemeyeceğini düşünüyorum. galatasaray hem taraftarına hem ezeli rakibine hem de tüm futbol severlere olan saygısını göstermiştir. ayrıca bir tane yabancı madde girmemiştir sahaya, cinlenip sahaya dalanlar da olmamıştır. hatta fenerbahçeli futbolcuların tahrikine bile zerre prim verilmemiş tam aksine maç sonu ''aslan başı dik yürür'' misali alınlar ak, boyunlar dik futbolcular alkışlanmıştır.

    dün çok çok üzgün olduğum için bu entryi sizlere bu gün yazmak zorunda kaldım. muhtemelen sizden farklı hiçbir şey yazmadım. belki de milyonlarcamız bizim gibi hissetti, düşündü kimisi bağırdı, çağırdı kimisi bizim gibi bir yerlere içini döktü. ben de buraya döktüm işte. ben bu takımı işte bu maç yüzünden daha çok seviyorum arkadaş. en kötü kadrosuyla da, yabancısız kadrosuyla da, sakatlarla dolu kadrosuyla da , en iyi kadrosuyla da çıkıp adına yakışır bir şekilde ''aslanlar'' gibi mücadelesini edip binlerce gol kaçırdığı için seviyorum. ben bu renkleri 14 sene şampiyon olamamasına rağmen o yıllarda bile sevdalılarıyla bilindiği için seviyorum.

    bir parantez açmak isterim... bu renkleri seviyor oluşumuz, gözümüzün önünde 2 senedir cereyan eden pisliğe ve bu pisliğe sadece ''para'' kaygısı ve tehdidiyle çanak tutanları unutacağımız anlamına gelmeyecek. nasıl ki zaman bir şekilde tarihi yargılayıp karanlığa gömüyor, bu aşağılık insan müsveddelerinin hepimizi aptal yerine koyarak bu ''play-off'' denen kepazeliği bizlere hap gibi yutturmasının da hesabı bir gün görülür.

    içinizi rahat tutmayın arkadaşlar. kusura bakmayın ama ben bunu söylüyorum. kurbanlık koyun gibi kendimizi dezenformasyonun kandırmacasına teslim ettik ve tuhaf tuhaf motivasyonlar uydurup bir şekilde takımımızı desteklemeye devam ediyoruz. takımımızdan kopamayız ama içimiz de rahat olmasın.
    bu şerefsiz ''para düzeni'' her şeye muktedirdir. şampiyonluk herkesin takdiri üzere bizim olacaktır. ama olamazsa bilin ki bizim içimizin ''rahat'' oluşundan olacaktır.

    hepinizi çok seviyorum galatasaraylılar. iyi ki varsınız, iyi ki bu ülkede doğdunuz. yoksa mülteci olmamak elde değil...
  • 405
    aylar sonra ilk kez oturup 90 dakika izlediğim bir maç oldu...

    skor, taraftar, oyuncular, fener balı gibi konularda herhangi birşey söylemeyeceğim...

    umarım bütün galatasaray taraftarları iyi futbolun iyi futbolcularla oynanabileceği gerçeğini bugün idrak etmişlerdir. yıllar boyunca (son 2-3 yılı saymazsak) toplama ve ortalama-vasat üstü oyuncular ile birşeyler yapmaya çalıştık ve sadece 2 şampiyonluk elde edebildik. bu sezon ilk kez bu kadar dengeli ve mevkiilerinde ortalamanın üzerinde olan oyuncular ile yola çıktık ve iyi bir antrenörle de 34 haftanın sonunda önemli bir farkla normal sezonda ligi şampiyon tamamladık...

    bu sezon şampiyon olduk ya da olamadık, bu ayrı bir tartışma konusu. ama gelecek sezon için çok daha güçlü ve avrupa'da son 32, son 16 belki bir çeyrek final görecek kadro yaratmamız şimdiden şart...

    o yüzden doğru yere, iyi futbolcular için ödenecek meblağları gözden çıkarmalı ve genç-potansiyelli-katkı verecek nitelikte futbolcuları takıma kazandırmalıyız. yeri geldiğinde bunun için bizler yönetime baskı uygulamalıyız. unutmayalım ki, bir futbol takımını güçlü kılan en önemli etmenlerden biri, o kulübün taraftarlarıdır...

    ünal aysal gibi kaliteli bir başkanın kendi taraftarının sesine kulaklarını kapayabileceğini dşünmüyorum. bu yüzden artık avrupa'nın önde gelen kulüplerinin de isteyebileceği nitelikte futbolcular için bizlerde girişimde bulunmalı ve sesimizi yükseltmeliyiz...

    maça gelirsek, bırakın bir çarpışmayı onlar kazanmış olsun, savaşı biz kazanacağız..
  • 407
    galatasaray'ın 29 şut attığı % 70 oranında topla oynamaya sahip olduğu 1-2 mağlup olduğu maçtır.
    fenerbahçe'nin 5 şut attığı % 30 oranında topla oynamaya sahip olduğu 1-2 kazandığı maçtır.

    ilk 45 dakika da galatasaray 1-15 17-45 dakikaları arasında hep fenerbahçeyi yarı sahaya kapatmış top oynamıştır. fenerbahçe arada kalan 16.dakika da sadece 1 kez

    gelip gol atmıştır.

    ikinci 45 dakika da galatasaray 45-75 77-78 80-90 dakikaları arasında hep fenerbahçeyi yarı sahaya kapatmıştır. 1 gol bulabilmiştir o da frikik üzerinden. fenerbahçe

    arada kalan 76 dakika ve 79 dakika da yarı sahamıza gelip 1 gol atmıştır.

    90 dakika genelinde galatasaray'da twitter hesabında atletico madrid maçlarını izleyen galatasaray'dan çok atletico madrid yazan emre çolakçok kötü bir oyun
    sergilemiştir sanki kafası başka yerlerdeydi ???!!!

    maçın bitiminde galatasaray taraftar'ın hiç birşey yapmamasına rağmen volkan demirel'in takım arkadaşlarına '' ortaya toplanın ortaya '' diye direktif vermesi olası bir olayın habercisi idi ama bizde öyle sahaya girecek bir profil yok olmasın da

    her derbi sonrasın da bunlar hep asy 'de oluyor diye yırtınan basın ve volkan demirel, neden acaba olayların sebebi olarak gösterilmiyor ?

    netice itibariyle galatasarayımız yenildi ama lider ! daha herşey bitmedi!

    biz sizin kadıköyde 4-0 lık maçtan sonra sahaya hindi indirip şampiyonluk kutladığınız 3-4 hafta sonra da elinde mikrofonla sahaya dalan futbolcularınızın gözyaşlarını denizlispor stadında bıraktığınızı unutmadık .

    koreografi mükemmel olmuş aştık artık bu olayı , sis ve müzik eşliğinde koreografi süper oluyor...

    maçta die for youpankartı ve konsantrasyon pankartını görmek güzeldi...

    ne olursa olsun kalan maçlarda şans yanımızda olsun ! çünkü bu maçta biz herşeyi yaptık ! şansımız tutmadı...
  • 408
    yıllardır ülke dışı dahil, onlarca derbi izledim, maçı bu kadar domine eden bir takımın ilk kez kaybettiğini gördüm.

    maçtan sonra insan bir şeylere, birilerine, teknik direktöre, futbolcuya patlamak istiyor. sıcağı sıcağına bile kimseye kızamadım bizden. kime kızacaksın ki, bir ara aklıma hakan balta geldi, adı çıkmış ya, düşündüm adam hayatının bindirmelerini yaptı sonucu gol veya asist olmasa da.

    yenildik, adam gibi oynayarak yenildik, bizi belki de esas üzen bu oldu. bu oyunu sezonda zaman zaman da olsa oynayabildiğimizi gösterdik, fb'le 3. maçımız ve bu 270 dakikanın abartmıyorum 250 dakikasına biz hükmettik.

    biz söke söke şampiyon olucaz, sadece biraz heyecan kattı bu maç.
  • 412
    koreografi,seyirci,iyi oyun,kaybedilen 3 puan ve fenerbahçeli futbolcuların maç sonu yaptığı hareketlerle hatırlanacak derbi.baştan başlamak gerekirse;gerçekten güzel bir koreografi ve bu koreografinin stadın üstünden çekilen muhteşem görüntüsü vardı stadda.ama bana göre beşiktaş maçındaki koreografinin verdiği mesaj ve görüntü daha iyiydi.taraftarımızın 1 koltuğu bile boş bırakmaması bu senenin en hoş görüntüsünü oluşturdu bence.kadıköy’de yapılanlara cevap verilmemesi (cisim atılmaması vs. gibi) taraftarımızın oraya sadece iyi olan takımlarını desteklemek için gittiklerini gösteriyor.oyuna gelirsek;40. dakikadan sonra müthiş bir şekilde atak,fakat son vuruş eksikliği nedeniyle sonucunu veremeyen bir oyun oldu.yiğit şardan’ın da dediği gibi anti futbol oynasak muhakkak kazanırdık.selçuk’un muhteşem golünden önce topa vururken adeta ayakları dolanan necati’nin kaçırdıkları,golden sonra ise aydın’ın bir türlü atamadığı pozisyonlar vardı.geçen sene kötü oynayıp aldığımız 3 puanlar mı daha çok sevindirdi,yoksa bu senenin iyi oyununa rağmen kazanılamayan 3 puan mı onun takdirini renkdaşlarıma bırakıyorum.maçın bitiş düdüğüne kadar olan kısımda hemen hemen hiçbir sıkıntı yaşanmadı (caner’in sarı kartla sonuçlanması gereken hareketi dışında);ta ki maçın bitimiyle birlikte ortaya çıkan nahoş sevinç (!) görüntülerine kadar.burada en başta stoch’un formamızı aldıktan sonra yaptığı hareket hiç hoş değil (bana göre kasıtlı yapılmış bir hareket),sonrasında mehmet topuz’un (pardon kangal’ın) yaptığı hareket kabul edilebilir bir şey değil.zaten bunların başında volkan’ın olduğunu herkes biliyor.zira ali sami yen’de poposuyla topu istop ettiren adamdan bunları beklemek yanlış olmaz.maç sonu yaptığı açıklamalardaki gerek sarfettiği ifadeler gerekse yüz ifadesi herşeyi anlatıyor zaten.fatih hoca ve takımımızın bizlere bu güzel oyunla ve fair paly ile şampiyonluğu ve dolayısıyla da şampiyonlar ligi’ni getireceklerinden hiç şüphem yok.kupamızı kadıköy’de almak için de şimdididen bürokratik işleri halletmemiz lazım.maçın ardından yaşananlar arasında en güzel olay, yolu açmak için uğraşan çevik kuvvetin taraftarın ısrarı ile “sarı” demesi ve gönülsüz de olsa bu tezahürata ortak olmasıydı.son olarak aykut kocaman’ın söylediği söz ve istatistik tablosu herşeyi anlatıyor:”futbolun adaleti olsaydı ve iyi oynayana 3 puan verilseydi;3 puanı galatasaray alırdı.”
  • 415
    kazanmasını bilenin kazandığı maçtır.

    şans faktörü hiç mi yoktur? elbette vardır. ancak iki kere ciddi gelip ikisini de gole çevirebilmek takdir ister. fenerbahçe'nin gerçekten kazanmaya odaklandığını gösterir. galatasaray maçı domine etmiştir, iyi akınlar üretmiştir. ancak tarih iyi oynayanı değil, kazananı hatırlar. maalesef bu böyledir.

    yazarın işbu entry sonrası fenerbahçeli ilan edilmesi olasıdır. lakin ki öyle değildir.
  • 416
    fatih hoca hakan balta'nın yerine riera'yı alacaktı dakika 55 gibi ama bir anda ne olduysa tamamen vazgeçti bundan. bence maçın kırılma anı fatih hoca'nın bu kararından vazgeçmesiydi. emre-riera ve necati-baros değişiklikleri dakika 60'ı bulmadan yapılsaydı bugün galibiyeti kutluyor olurduk bana göre. 60-65 gibi alex'in bittiğini gören aykut, hemen oyuncu değişikliğini yaptı ama ilk 11 bile başlamaması gereken emre'ye ziyadesiyle tahammül etti fatih hoca. bence beşiktaş maçında oldukça iyi oynayan riera ilk 11 başlamalıydı bu maçta da. final maçlarının ağırlığını kaldıramıyor ne yazık ki aydın, emre ve semih; semih istikrar için oynatılmalı fakat aydın ve emre'de ısrar edilmemeli. fatih hoca hatasının farkındadır umarım, bu kadromuzla sakatlık ve cezalı olmadığı sürece şampiyonluğu kaybetmek saçma olur.

    bir de puan farkının getirdiği bir rehavet vardı bu maçta; kaçan gollere başka bir açıklama bulamıyorum. dolu tarafından bakacak olursak, takıma sağlamından bir uyarı oldu. pabucun pahalı olduğunu görüp bundan sonraki maçlarda gerekeni yapacaklardır.
  • 422
    her zaman maçtan önceki gece uyuyamazdım , * maalesef bu sefer maçtan sonra uyuyamadım sinirimden , selçuğun frikiğinden önce totem yapıp gol olursa üçlü koltuğu devireceğiz dedik başında bekledik ve gol olunca taklayı attırdık , sonra arkadaşım abi birşey daha atmamız lazım neyi atıyoruz deyince evdeki tek fenerli kayınvalidemi göstermemle birlikte bir kahkaha tufanı koptu ama ,sanırım güçsüzle uğraşmak bize yaramıyor .
    bu da böyle bir anımdır .
    kısmetimiz, feneri kadıköyde yenerek şampiyon olmak olacak inşallah .
  • 423
    bir araba pozisyona girip de atamamak şansla açıklanamaz. sadece oyuncularımızın son vuruş yetersizliği ile açıklanabilir. elin adamı ziegler'le gol atıyorsa sen de aydın'la gol atmayı bileceksin. kaç tane pozisyon kaçtı maçta; artık o kadar alıştım ki kaçmasına, pozisyonlara üzülemez hale geldim. öyle bir maçtı.

    maçı veren insan da canımız ciğerimiz fatih terim oldu maalesef, ama bunun için onu suçlayamam. sadece bir tercihti yaptığı. bir araba pozisyona girip de atamazsan bu onun suçu değil. rakip sersemlemişken kroşeyi indirip maçı bitirmek istedi ama raund bitti. sonrasında da rüzgar bir anda döndü zaten. tehlikeli gelişen pozisyonlarda az adamla yakalanmışken keşke faul yapsaydık ne olurdu diye düşünmüyorum değil. bazen iyi futbol adına yanlış işler yapıyor oyuncularımız. iki golde de çekip indirsen kimse sana bir şey demez paslardan önce. sarı kart görürsün geçer gider. bu oyun sürdüğü takdirde benim şampiyonluktan şüphem yok.

    fener maçına kadar maç kaybedeceğimizi de hiç zannetmiyorum. fener de kaybetmeden giderse bize saraçoğlunda beraberlik bile yetiyor. ipler elimizde paniklemeden devam etmemiz gerekiyor ve edeceğiz de.
  • 424
    ah tutamıyorum kendimi, durmadan açıp tekrar tekrar izliyorum selçuk'un golünü ve her seferinde biraz daha üzülüyorum maçın sonucuna. selçuk'un golden sonra o hırs içinde bağırarak zıplaması, kenarda oluşan o yumak, melo'nun çıldırması, elmander'in top ağlarla buluşur buluşmaz topu alıp santraya götürmesi, volkan'ın umutsuz bakışları ve daha bir sürü şey. allahım biz bunu gerçekten haketmedik, bir türlü toparlanamıyorum çıkartamıyorum aklımdan maçı ve her izlediğimde biraz daha üzülsem de, galatasaray'ın bu arzusunu, hırsını, futbolunu hatırladıkça da şampiyonluğa daha da fazla inanıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın