• 109
    (gbkz: ----------kutuphanede mac izlemek nasil birseydir bilir misin sozluk?----------)

    finalimin baslamasi ile mac arasinda 20 dakika var. final 2 saat 40 dakika. sinavi 40 dakikada bitiriyorum. siniftan cikip kutuphaneye gidiyorum, pardon ucuyorum. kutuphane okulda internete erisebilecegim tek yer. bilgisayar odasina girip digiturkwebtv'yi aciyorum. dakikalar 59'u gosteriyor. en az 2-0 olmustur diye tahmin ettigimden biraz dus kirikligina ugruyorum. ama eminim gol atacagimiza, icim rahat. sonra frikik oluyor. golden de eminim. 63. dakika ve 1-0 ondeyiz. o kadar cok seviniyorum ki. ama sevinemiyorum, bagiramiyorum. o an arenayi ne kadar ozledigimi anliyorum. gozlerimden yas damliyor. millet bana bakiyor, icimde kopan firtinalari kimse anlayamiyor.

    (gbkz: ----------kutuphanede mac izlemek nasil birseydir bilir misin sozluk?----------)
  • 110
    galatasarayın kazanarak ilk yarıyı lider bitirdiği maç.

    -selçuk inan mükemmel bir gol attı. trabzona attığı golün aynısı. bildiğin astı.

    -ilk yarı inanılmaz bir tutukluk vardı. hem futbolcularda hem taraftarda. ama 2.yarı galatasaray manisa'yı bildiğin ezdi. daha çok pas yaptık ve bu pasları hızlı yaptık. galatasaray böyle oynayınca galatasarayı durdurmak zor. paslı ve hızlı. hücumdaki şifre bu.

    -takımdaki en büyük sorun kanatsızlık ;
    bu takımda cidden adam gibi kanat yok. kazımı anlatmıyorum. herkes biliyor. savunması iyi ama hücumda kötü. çünkü çok hareketsiz. sağ bek ebue bile kendisinden daha çok içeri deplase oluyor. bu bile belli ediyor hücumda ne kadar kötü bir sağ açık olduğunu.
    emre çolak ise bugün etkisizdi. yine kazım gibi savunmada etkin ama hücumda etkisiz.

    -galatasarayın sol ve sağ açığa zımba gibi iki tane adam alması lazım. emre ve kazım ile olmayacak. o ortada. bunun yanında engin de artık ilk 11 başlamalı. sol açığa oyuncu alınmazsa sol açığın sahibi o.

    -galatasarayın galibiyeti kronik hastalığımız olan fener kaybetti mi kaybetmezse ölecek hastalığını da yenmiş oldu.

    -manisa sağlam takım. kontraya iyi çıkıyorlar. savunmaları da oyunu kitleyecek kadar iyi. kadıköy'de de puan almışlardı sanırım.

    -savunmamız yine çok sağlamdı. birkaç tane pozisyon verdik ama hücum ederken bu normaldi. ama şaşırtıcı olan servet çetin bir adet pas hatası haricinde hata yapmadı.

    -2.yarı durum 1-0'ken, galatasaray oyuncusu sakatlanıp yerde yatarken, kontraatağa çıkmak yerine topu taca atan manisalıya buradan tebrik. onun bu haraketinden sonra onun elini sıkan melo'ya da ayrıca tebrik.

    -bu maçla beraber galatasaray 6 maça çıkardı galibiyet serisini. ayrıca ilk yarıyı puan farkıyla lider kapatarak psikolojik üstünlüğü iyicene ele geçirdi. bundan sonra daha dikkatli ve sağlam oynanmalı. play off var diyeceksiniz ama play off öncesini lider tamamlayan cl'ye gidiyor. bence bizim için önemli olan da bu. yemişim şampiyonluğunu.

    -gol sonrası kulübe önündeki sevinç müthişti. melo ise agresif tavırlarıyla kızdırsa da müthiş bir mücadele verdikten sonra aldığı faulle tribünleri coşturmuş ve güldürmüştür.

    (bkz: şampiyonluk şarkısı düşmesin dillerden)

    edit : play off öncesini 1. bitirirsek cl'ye gidemiyormuşuz. sevgili "dilil yık" maa. değiştirmiş bunu. play off sonucunda ilk 2 gidiyormuş cl'ye. türk futbolunun ak. yani. 10 puan fark at play off öncesinde, neredeyse fark etmeyecek!
  • 111
    ulan gol sevinci apayrı bir tantana: http://www.youtube.com/watch?v=QkkTy1Fpa6Y

    -8. saniye: selçuk inan hasan şaş'ın üzerine zıplar.
    -10. saniye: melo pompalamasyona başlar.
    -13. saniye: eboue uçarak sevinç yumağına katılır.
    -13. saniye: ujfa, pompalamasyondaki meloya arkadan dolanır.
    -15. saniye: kazım da hava yoluyla sevince katılır. hemen inip yarı pompalamasyona geçer.
    -17. saniye: önce elmander onun üstüne de baroş uçar fakat ikisi de boşluğa düşer. (lan forvetlerimiz sakatlanıyordu.)

    ekleme: -15. saniyede kazım hava yoluyla sevince katılırken kulübedekilerden birini kasa yerine koyuyor, bacaklarını açıp adamın üstünden uçuyor. o adam kim mi?: http://imageshack.us/...ages/856/adasdv.jpg/
  • 117
    maçkoskop
    kadro:
    muslera ?
    abooo ?
    ufo ?
    76 numara 10
    hakan balta ?
    selçuk ?
    melo ?
    kazım ?
    baros ?
    elmander ?
    emre ?

    zurnanin zirt dediği an:
    yok
    -
    varil:
    ben
    gladyatör:
    76 numara
    -
    borozanci:
    bilmiyorum
    -
    bir soru – bir cevap:
    galatasaray nasıl oynadı?
    seyretmedim, bilmiyorum
    -
    imparator:
    yazıklar olsun diyorum, koşarak gittiğim aslanlı yoldan, bana tornistan yaptırdığı, televizyondan bile seyretmeyi yasakladığı için.
    ordakiler:
    her zaman yanlarındaydım, bu maç istisna, 76 numara esami listesinden silinene kadar ben yokum.
    -
    analiz:
    seyrantepe civarlarında bekledim, maç kadrosu cep telefonuma geldi, geri döndüm maça gitmedim, maçı seyretmedim, bilmiyorum. umarım 76 numara iyi oynamıştır. hayatımı, futbola olan pamuk ipliğimi kopardı. koskoca galatasaray’ın, koskoca stadında kaptan olarak 76 numaralı oyuncusu varsa kusuruma bakmayın çocuklar ben yokum. maçı seyredemem, seyredersem dayanamam.

    kayısı ağacı hikayemi bilen bilir, bilmeyen için aktarayım yeniden. en güzel meyvedir kayısı, dalından yemeye kalkan için hayatının kaydığının resmidir. her tarafın yapış yapış olur, dikenli ağacı paramparça eder vücudunu, lanet olsun dersin yemekten vaz geçersin. 76 numaralı galatasaray benim için kayısı ağacıdır, yemem, seyretmem lanet olsun.

    futboldan zaten nefret etmişim. seyredilen maçı yazmak kolay, seyretmediğim maçı yazıyorum, büyük ihtimalle kötü oynamışızdır. 1-0 olsun bizim olsun diyenler varsa bana uymaz, ben iyi oynayalım ama yenilelim diyenlerdenim.

    bu kadar kötü bir lig de, bu kadar kötü oynayan galatasaray ilk yarıyı önde bitirdi. öne çıkan, forma arkası isim yazma yarışına giren tek bir oyuncu yok. iki maç üst üste iyi oynayan yok. yarın şampiyonlar ligine katılsan, uğruna bahis basılabilecek bir takım hak getire, oooof ooof futbolumuz bu kadar işte bok götüre.
  • 119
    galatasaray – manisaspor : 1-0

    özlediğimiz görüntülerle başladı maç, yani başlamış. captano standardı olarak istiklal marşı’ndan sonra tribüne giriş yaptım. beni bekleyen dostlara rağmen, kusura bakmasınlar.
    dostlardan özür diliyorum tabii ki ama cevad prekazi’yi görememek de üzücü aslında. hoş bu ülkede prekazi’yi en çok izleyenlerden biriyimdir, yine de görmek isterdim asy arenada. keşke kulüp prekazi’ye istanbul’da görev verse. fatih hoca ile birlikte oynadılar, aynı takımda galatasaray’da. sadece 15 dakika, fatih hocanın jübilesinde. fatih hocanın futbolu bıraktığı gün türkiye prekazi’yi tanıdı.
    benim ne kadar sevdiğimi size şöyle anlatayım. hagi mi, prekazi mi dediklerinde duralıyorum ve asla “net” cevap verdiğim görülmemiştir, hep lafı dolandırırım, aynen şimdi olduğu gibi:)

    özlediğimiz görüntü bu sezon başından beri sahnede aslında, özlemek önceki yıllara ait. rakibin oyunu kendi sahasında hatta kendi 18’i civarında kabul etmesi, özlenen. işin güzel tarafı, bunu bir kontratak taktiği olarak değil de, mecburen tercih etmesi. kontra yapamadıklarından belli. asy arenaya gelenler içinde fenerbahçe dahil bu tanıma. gerçi fenerbahçe’yi niye özel olarak andıysam, belki bilinçaltımda rıdvan dilmen’e çakma isteğim olduğundandır. şikayetçi olan varsa, hemen unfollow edebilir.

    galatasaray takımı, artık iyice eskilerde kalan büyük takım gibi oynamaya başladı. rakibi kendi sahasına itiyor. bakın itiyor diyorum, rakip çekiliyor demiyorum. çünkü rakibin kontra gibi bir düşüncesi yok, gençliğimde olduğu gibi asy arenaya 1 puana geliyorlar. yemezsek 1 puan alırız.
    net söylüyorum, çok yanlış bir düşünce. oğlum ne yapsan atıyor galatasaray, üstüne gitsen belki şansın olur. daha bu gaza gelen hoca görülmedi. açılıp 5 yemek de var ki çok daha olası.

    maça dönelim, bazılarının sonradan arakladığı şekilde “saha içine”. galatasaray her şeyi deniyor maç içinde. sağ-sol-orta. bazen olmuyor, frekans tutmuyor falan filan. işi çözmek için uzaktan şut ve duran toplar kalıyor.

    artık galatasaray duran toplarla da gol buluyor. gerek korner (kendi küçük işlevi büyük) melo’nun fenerbahçe’ye ve selçuk inan’ın trabzonspor’a attıkları gollerden sonra bugün inan’ın şahane frikik golü. frikik golü mü, yine mi, galatasaray mı? lan git !
    ama öyle usta, işine gelirse.

    o öyle oynadı bu böyle oynadı pek sevmem. ama söylemek şart, servet çetin bu akşam semih kaya’yı aratmadı. lan adam kaptan çıktı, kim kimi aratmadı diyenler illa ki vardır ama servet ismini duyunca küfürü basanların sayısı daha fazladır. beni ilgilendirmez, ben bu işlerle ilgilenmem. tıpkı transferle ilgilenmediğim gibi.

    eğri oturup doğru konuşalım diye bir laf var ya, ille eğri oturmak şart değil bence. nitekim ben masada laptopumun başında oturmuş, ayaklarımı iki sandalyeye uzatmış bir şekilde yazıyorum bu yazıyı, mesela kızım olsa masada hayatta ayaklarımı böyle uzatamazdım, çünkü kendisi uzatıyor, babalar ne yapar ayaklarını yere koyar. neyse, nasıl oturursan otur, hatta istersen oturma doğru konuşmak şart, bunu unutma yeter.
    bu takım bu hale fenerbahçe maçıyla geldi. sezon başından itibaren eksiklerini tamamlayarak geldi fener maçında noktayı koydu. koydu deyince yanlış anlaşılmasın, nokta bağlamında diyorum:)

    takımın en büyük eksiği özgüveniydi, futbolcu kalitesinden öncelikli olarak, bak yanlış anlamaya meyilli arkadaş, “öncelikli olarak” diyorum, futbolcu kalitesi iyiydi demiyorum. fenerbahçe maçındaki galibiyetle birlikte takım 4. vitesten 5. vitese attı.
    bakın bu güzel örnektir, sıklıkla anlatırım. umarım daha önce anlatmamışımdır. bir abimiz var bursa’da şöför. derler ki, erol abinin arabasında kahve içersin. bir de derler ki erol abi biriyle yarışıyorsa rakibi 4.vitesteyken (eskiden maksimum 4 vites vardı) kendi 3 ile yetişmeye çalışırmış. yetişince de 4’e atınca tutabilene aşk olsun.
    galatasaray da fenerbahçe maçına kadar böyle yaptı sanki. düşük viteste yetişti, yetişince vitesi attı, yürü be oğlum kim tutar seni.

    detaylara bakalım. frikik, duran top dedik. unutulmaması gerekenlerden bir de, takım kontra yapıyor artık. oyunu kontra üzerine kurmuyor ki nefret ederim ama yakaladığında şahane kontra yapıyor. ligin ikinci devresinde bunu muhtemelen daha sık göreceğiz. niye mi? rakipler kapanmanın çözüm olmadığını anladıkları için. yumurta mı tavuk tavuk mu yumurtadan?

    bir özür borcum var. sağ beklere o kadar salladım, eboue beni utandırdı. bana kalsa herkes sağbek oynar. sağlak ol yeter. ama eboue “yok ya” dedi. umarım yazılarımı ilk kez okumuyorsunuzdur, çok yanlış fikirler edinebilirsiniz site hakkında.

    gecenin güzel şeylerinden biri de nejat yavaşoğulları’nı maç çıkışı görmemdi. çok eskiden ticari bir ilişkimiz olmuştu kendisiyle, bu gece elbette tanımadı, olsun. sözlerimi geri alamam tabii ki.

    devre bitti. galatasaray lider. sanırım şikeciler ikinci. planlar böyle değildi halbuki. fenerbahçe devreyi lider bitirecek fenerbahçe taraftarı şikeeeee….şikeee…. , ya da bu da mı şike şeklinde ultrasonik fikirler üretecekti, olmadı.

    devre arası eskisi gibi 6 hafta değil. makul olduğu şekilde 2 hafta kadar. yalnız bu durumda en çok zararı antalyalı turizmciler görüyor. niye sesleri çıkmıyor ki? ben olsam ortalığı yıkardım. bana ne ya, belki şikecilerden aldıkları 1 puana seviniyorlardır.

    *
  • 120
    galatasaray takımının galibiyet serisini 6 ya çıkardığı maç olmuştur.
    maçla ilgili notlarım şöyle.
    a. fener maçından sonra takımı özlemiştik. seyirci sayısı sanırım 40.000 leri biraz geçti.
    b. maç öncesi efsanelerde prekazihepimizi mutlu etti.
    c. ilk 45 dakikada sadece bıdık emre'nin depar atıp kale önünde kafa ile kaçırdığı bir pozisyon vardı.
    d. manisa özellikle defans olarak iyi bir takım, baroş sıkı pres sebebiyle ayağında maç boyunca top tutamadı.
    e. hakem yine bildiğiniz türk hakemi. ilk yarı melo bu ne diyince faul çaldı, bir ara manisa hocası bu ne diyince çalmayacağı faülü 5 saniye sonra çaldı. oyuncular bu hakemi maç içinde nasıl dövmedi anlamış değilim.
    f. selçuk kritik bir anda golü attı. sonra hakem ikinci sarıdan manisalı yiğit isimli oyuncuyu attı eminim oyun 0-0 olsa atmazdı.
    g. melo enterasan işler yaptı. ilk yarı bir oyuncu geçişi var ki inanılmaz, ikinci yarı doğu önünde yaptığı şovla hepimizi güldürdü. ali sami yen arena'ya gelmeyenler gerçekten inanılmaz olaylar kaçırmakta. melo'nun bonservisi mutlaka alınmalı. takımda yaptığı defans ve hücum işlerinde ve sıkıntılı anlarda vitesi birden yükseltmekte net takımın en büyük yıldızı.
    h. gol pozisyonuna girmek konusunda bu sezonun en kısır maçı oldu diyebilirim. takımın maalesef ciddi eksiklikleri var ve ara transfer dönemi geldi. sorun çözen yönetimi istiyoruz. umarız bizleri üzmezler.
    ı. pegasus anlamadığım yeni bir tezahürata bu maçta başladı. doğuda ultraslan sanırım yoktu. yani bir hareket filan olmadı üst taraftan zaman zaman rerere yapılmaya çalışıldı.
    i. şikecileri saymayın ilk yarı en yakın rakibe şu anda 7 (beşiktaş kazanırsa 5) puan fark attık.
    j. ilk yarıda 17 maç itibariyle fener ve trabzon maçlarındaki oyun hepimizi sevindirdi. takım defansif sorunlarını çözdü. tek sorunumuz 2 maç hariç
    gol pozisyonuna girmek.
    k. liderlik konusunda emeği geçen herkese teşekkürler. umarız sezon sonu play off larda 6'ta 6 yapar ve şampiyonlar ligini kasıp kavuracak bir takım oluruz. biz bunu hak ettik. yürüyedurun aslan parçaları.
  • 121
    maçta ikinci yarı rakibin kırmızı kart gördüğü pozisyondan sonra yine rakibe acıdık. yav bu nasıl bir saçma alışkanlıktır? elalem rakibini eksik bulunca giydirirken biz niye skoru koruyoruz? tamam kırmızı karttan sonra girilen pozisyonlar vardı ama son vuruşlardaki acıma hissi nerdeyse gözle görülür hale geldi. orta sahada sürekli paslaşmalar, sürekli topu ters kanada aktarmalar bilmem ne? trabzon maçında ve bu maçta rakibe acımasaydık, attığımız gol en azından 30 un üstüne çıkardı.

    edit: haa unutmadan, maçın sonlarındaki bir korner pozisyonunda servet tam topa kafa vuracakken rakibin eli servet' in kafasının üstünden uzanıp çeldi topu ceza alanı içinde. hakem devam dedi, gargaraya getirilmesin lütfen. çünkü bu penaltı değilse penaltıyı kaldırsınlar futboldan.
  • 122
    tam hazırlanıp arena'ya doğru yola çıkarken ani gelişen mide rahatsızlığı* sonucu evde izlemek zorunda kaldığım maç.

    ilk yarıyı berabere bitirince bir an acaba mı dedim içimden, hele ki ilk yarının son dakikasında emre çolak net pozisyonda aslında çok güzel bir kafa vuruşu yapmasına rağmen bu vuruşu gol olmayınca biraz erken ümitler tükense de sonunda selçuk inan'ın muhteşem frikik golü ile istediğimizi aldık.

    tebrikler galatasaray
  • 123
    hayattaki tek takıntımın yine işe yaradığı maç. meşhur "maçlarda işler yolunda gitmeyince yer değiştirme" meselesi. güney tribünü 217. blokta yanımda oturan 17 yaşındaki ufaklığı bu şekilde gol olmayacağı, 60. dakikada yer değişmemiz gerektiğini söyleyerek dumurlara uğratan bendeniz, 3-4 dakika sonra gelen gol sayesinde çocuğu her zaman işe yarayacak bir"tribün hayatı" dersi ile mutlu bir şekilde evine uğurlamış bulunmaktaydım. * *
  • 125
    çok mu çok oluyor bu galatasaray ne?

    galatasaray'ın şu iyi halini çekemeyenler pörtlemeye başladı yavaş yavaş. başlarını da, melek midir şeytan mıdır bilmiyorum, her ne lakaplıysa artık o çekiyor. kaale alındıklarını, tepki gördüklerini görünce kendilerine çeki düzen vermek yerine daha da coşuyorlar, daha da dikine gidiyorlar. sallamamak lazım, en azından ben sallamıyorum, çok da lülü, bırakın konuşşsunlar n'olacak? ağzı olan konuşuyor..

    dünkü maçta amma elit taraftar vardı güney 1'de öyle yahu. - güney 1 yeni açık'tan beter oldu bu arada resmen. - maç başladıktan sonra gelip de 'burası benim yerim'ciler, 'göremiyorum'cular falan. bi' şaşırdım vallahi. bir şey değil, fenerbahçe maçında ne yaptı bu insanlar çok merak ediyorum. fener maçı demişken, tüm tribünlerde fenerbahçe maçının etkisi görülüyor hala, koltuklarda falan, azıcık yamulmuşlar.

    pegasus'taki "benimle evlenir misin tuğçe? | ultraslan" pankartına da çok güldük bu arada. oradaki ultraslan ne alaka onu bi' türlü çözemedik ne yalan söyleyeyim.

    dürbünüyle gelen de vardı dün. her şey iyi hoş da, anlayamadığım nokta, o koca dürbünün stada nasıl sokulduğu. (not: adam zenci falan da değildi)

    maçın ilk yarısında o kadar da etkili olamadık. önceki haftalardaki takımdan pek de eser yoktu. kadro aynıydı aynı olmasına da, özellikle kanatlarda çok sıkıntı yaşadık. bir de 76 numara ujfa'yı bayağı bi' çıldırttı bir kaç pozisyonda yaptığı hatalarla. tribünlerin de tepkisini çekti zaten anında, artık tahammülü kalmadı kimsenin tabi. keza hakan balta da son maçlardaki iyi performansına yine gölge düşürdü. oyundan kopuktu resmen. hatta bir taç pozisyonunda; taç atılmış, oyun başlamış, hakan balta hala top arıyordu taç kullanmak için diyeyim siz düşünün gerisini artık..

    o değil de, eboue'nin top kontrolleri nedir öyle arkadaş.. maşallah maşallah. maçın başından beri eboue için sakatlansın diyenler vardı arkamda, ilk duyduğumda kal geldi resmen. sonradan foyası çıktı "neden eboue sakatlansın?" deyince. afrika kupası'na gitmesin diye diyorlarmış meğersem. şu afrika kupası ne uyuz bir şeydir zaten arkadaş, nefret ediyorum. neyse, sabri yetişecektir o zamana kadar.

    selçuk'un attığı müthiş pasta bomboş pozisyonda golü atamayan emre'nin pozisyonuyla ilk yarı da bitti..

    ikinci yarı, dakika 50 falan.. galatasaraylı bir futbolcu yerde yatıyor, oyuncuların neredeyse tümü dururken bir tane akıllı(!) manisasporlu futbolcu gitti muslera ile karşı karşıya bıraktı kendini, bir de şutunu da çekti, muslera zor kurtardı korner oldu. sonra bir de korneri kullanıp bize bıraktılar topu centilmence(!) enteresan bir centilmenlik anlayışı tabi.

    en son ne zaman frikikten attığımız bir gol ile maç kazanmıştık hatırlamıyorum. şaka değil gerçek, galatasaray, frikikten atılan bir golle maç kazandı, valla billa, inanın.

    10 yıllık aradan sonra ilk yarıyı lider kapatıp, baros'un değimiyle 'yarı şampiyon' olduk. tamam, albayrak'ın dediği gibi "barca'dan iyi takım" değiliz belki ama, gerçekten iyi bir takımız. her şeyden öte, takımız. ujfa'nın, elmander'in, melo'nun, eboue'nin maçtan sonraki sevinçlerine bakıyorsun mesela, nasıl deriz şimdi bunlara 'yabancı' diye? golden sonraki sevinç falan.. çok güzel şeyler çok.

    muuutluluktan uçalıııım biss! diye mırıldanmak kalıyor bize de bu günlerde. "biz" kısmını "bisss" diye söylemek de ayrı bi' güzel bu arada.

    -

    bu da dönüşte metroda şov yapan amca/dayı/dede.. kaydettim amcayı telefona, başından sonuna kadar izleyin derim.

    http://www.twitvid.com/OFXSC

    http://jaimelesport.blogspot.com/...-galatasaray-ne.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın