galatasaray – manisaspor : 1-0
özlediğimiz görüntülerle başladı maç, yani başlamış. captano standardı olarak istiklal marşı’ndan sonra tribüne giriş yaptım. beni bekleyen dostlara rağmen, kusura bakmasınlar.
dostlardan özür diliyorum tabii ki ama cevad prekazi’yi görememek de üzücü aslında. hoş bu ülkede prekazi’yi en çok izleyenlerden biriyimdir, yine de görmek isterdim asy arenada. keşke kulüp prekazi’ye istanbul’da görev verse. fatih hoca ile birlikte oynadılar, aynı takımda galatasaray’da. sadece 15 dakika, fatih hocanın jübilesinde. fatih hocanın futbolu bıraktığı gün türkiye prekazi’yi tanıdı.
benim ne kadar sevdiğimi size şöyle anlatayım. hagi mi, prekazi mi dediklerinde duralıyorum ve asla “net” cevap verdiğim görülmemiştir, hep lafı dolandırırım, aynen şimdi olduğu gibi:)
özlediğimiz görüntü bu sezon başından beri sahnede aslında, özlemek önceki yıllara ait. rakibin oyunu kendi sahasında hatta kendi 18’i civarında kabul etmesi, özlenen. işin güzel tarafı, bunu bir kontratak taktiği olarak değil de, mecburen tercih etmesi. kontra yapamadıklarından belli. asy arenaya gelenler içinde fenerbahçe dahil bu tanıma. gerçi fenerbahçe’yi niye özel olarak andıysam, belki bilinçaltımda rıdvan dilmen’e çakma isteğim olduğundandır. şikayetçi olan varsa, hemen unfollow edebilir.
galatasaray takımı, artık iyice eskilerde kalan büyük takım gibi oynamaya başladı. rakibi kendi sahasına itiyor. bakın itiyor diyorum, rakip çekiliyor demiyorum. çünkü rakibin kontra gibi bir düşüncesi yok, gençliğimde olduğu gibi asy arenaya 1 puana geliyorlar. yemezsek 1 puan alırız.
net söylüyorum, çok yanlış bir düşünce. oğlum ne yapsan atıyor galatasaray, üstüne gitsen belki şansın olur. daha bu gaza gelen hoca görülmedi. açılıp 5 yemek de var ki çok daha olası.
maça dönelim, bazılarının sonradan arakladığı şekilde “saha içine”. galatasaray her şeyi deniyor maç içinde. sağ-sol-orta. bazen olmuyor, frekans tutmuyor falan filan. işi çözmek için uzaktan şut ve duran toplar kalıyor.
artık galatasaray duran toplarla da gol buluyor. gerek korner (kendi küçük işlevi büyük) melo’nun fenerbahçe’ye ve selçuk inan’ın trabzonspor’a attıkları gollerden sonra bugün inan’ın şahane frikik golü. frikik golü mü, yine mi, galatasaray mı? lan git !
ama öyle usta, işine gelirse.
o öyle oynadı bu böyle oynadı pek sevmem. ama söylemek şart, servet çetin bu akşam semih kaya’yı aratmadı. lan adam kaptan çıktı, kim kimi aratmadı diyenler illa ki vardır ama servet ismini duyunca küfürü basanların sayısı daha fazladır. beni ilgilendirmez, ben bu işlerle ilgilenmem. tıpkı transferle ilgilenmediğim gibi.
eğri oturup doğru konuşalım diye bir laf var ya, ille eğri oturmak şart değil bence. nitekim ben masada laptopumun başında oturmuş, ayaklarımı iki sandalyeye uzatmış bir şekilde yazıyorum bu yazıyı, mesela kızım olsa masada hayatta ayaklarımı böyle uzatamazdım, çünkü kendisi uzatıyor, babalar ne yapar ayaklarını yere koyar. neyse, nasıl oturursan otur, hatta istersen oturma doğru konuşmak şart, bunu unutma yeter.
bu takım bu hale fenerbahçe maçıyla geldi. sezon başından itibaren eksiklerini tamamlayarak geldi fener maçında noktayı koydu. koydu deyince yanlış anlaşılmasın, nokta bağlamında diyorum:)
takımın en büyük eksiği özgüveniydi, futbolcu kalitesinden öncelikli olarak, bak yanlış anlamaya meyilli arkadaş, “öncelikli olarak” diyorum, futbolcu kalitesi iyiydi demiyorum. fenerbahçe maçındaki galibiyetle birlikte takım 4. vitesten 5. vitese attı.
bakın bu güzel örnektir, sıklıkla anlatırım. umarım daha önce anlatmamışımdır. bir abimiz var bursa’da şöför. derler ki, erol abinin arabasında kahve içersin. bir de derler ki erol abi biriyle yarışıyorsa rakibi 4.vitesteyken (eskiden maksimum 4 vites vardı) kendi 3 ile yetişmeye çalışırmış. yetişince de 4’e atınca tutabilene aşk olsun.
galatasaray da fenerbahçe maçına kadar böyle yaptı sanki. düşük viteste yetişti, yetişince vitesi attı, yürü be oğlum kim tutar seni.
detaylara bakalım. frikik, duran top dedik. unutulmaması gerekenlerden bir de, takım kontra yapıyor artık. oyunu kontra üzerine kurmuyor ki nefret ederim ama yakaladığında şahane kontra yapıyor. ligin ikinci devresinde bunu muhtemelen daha sık göreceğiz. niye mi? rakipler kapanmanın çözüm olmadığını anladıkları için. yumurta mı tavuk tavuk mu yumurtadan?
bir özür borcum var. sağ beklere o kadar salladım, eboue beni utandırdı. bana kalsa herkes sağbek oynar. sağlak ol yeter. ama eboue “yok ya” dedi. umarım yazılarımı ilk kez okumuyorsunuzdur, çok yanlış fikirler edinebilirsiniz site hakkında.
gecenin güzel şeylerinden biri de nejat yavaşoğulları’nı maç çıkışı görmemdi. çok eskiden ticari bir ilişkimiz olmuştu kendisiyle, bu gece elbette tanımadı, olsun. sözlerimi geri alamam tabii ki.
devre bitti. galatasaray lider. sanırım şikeciler ikinci. planlar böyle değildi halbuki. fenerbahçe devreyi lider bitirecek fenerbahçe taraftarı şikeeeee….şikeee…. , ya da bu da mı şike şeklinde ultrasonik fikirler üretecekti, olmadı.
devre arası eskisi gibi 6 hafta değil. makul olduğu şekilde 2 hafta kadar. yalnız bu durumda en çok zararı antalyalı turizmciler görüyor. niye sesleri çıkmıyor ki? ben olsam ortalığı yıkardım. bana ne ya, belki şikecilerden aldıkları 1 puana seviniyorlardır.
*