• 151
    takımda elmander dahil forvet yok. koskoca galatasaray'da, şampiyonluğa oynayan takımda 1 tane forvet yok amk. şikebahçe borç yatağındayken gitti avrupa'nın en formda golcülerinden sow'u getirdi. bizim yönetim ise nasıl olsa şikebahçe'yi düşürürler diye gitti necati'yi aldı. bunun ceremesini çekiyoruz sikimsonik final'de.

    not: elmander'i şahsen forvet saymıyorum, başka bir şey o. *
  • 154
    üzülmedim. daha doğrusu üzülemedim. ben böyle kötü oynadığımız maçlarda sadece sinirleniyorum. oynayıp kazanamadığımız fener maçına ya da fenerbahçe'nin oynamadan kazandığı galatasaray ve beşiktaş maçlarına üzülüyorum. ama böyle bir oyundan sonra bu maça değil.

    herşeyiyle berbattı bu maç.

    dün bu başlığa "yürüyüştü, 58. dakikaydı derken maçı unuttuk, konsantrasyon!" demiştim.

    evet istikalal'de yürüyen herkesin ayaklarına sağlık. eyvallah. sonuna kadar hemde. ama ben 45.-65. dakikalar arasında izlediğim galatasaray'ı bu sene bu kadar kötü bir şekilde arena'da hiç izlememiştim. ve tribünler 58. dakika'da hala yıldırım demirören yeteeer! diye bağrıyordu. takım zayıf, top kontrolü trabzon'da tribün bununla uğraşmamalı.

    tribünlerdeki boşluklarda cabası.

    dedim ya taraftar, futbolcu herşeyimizle berbattık.

    umarım pazar'a toparlanırız.
  • 158
    sampiyonluk gitti diye bagrinanlara bu sozum. en kotu ihtimalle puanlar esitlenmeyecek mi yarin arkadasim? e size simdi noluyor da milletin moralini bozuyorsunuz ki? yani fenerin gelecek 2 maci da alacagina eminsiniz ama galatasaray'dan supheniz var. nasil is bu amk? asil ilginc olan da sukru saracoglu'ndaki maci direkt olarak kafadan cikarmis arkadaslar var. ya sen bunu yaparken futbolcundan ne bekleyebilirsin? utanmayip nasil ruhsuz gibi sifatlar uydurursun kafandan.
  • 159
    sampiyonluk gitti diye bagrinanlara bu sozum. en kotu ihtimalle puanlar esitlenmeyecek mi yarin arkadasim? e size simdi noluyor da milletin moralini bozuyorsunuz ki? yani fenerin gelecek 2 maci da alacagina eminsiniz ama galatasaray'dan supheniz var. nasil is bu amk? kaldi ki sukru saracoglundaki maci direkt olarak kafadan cikarmis arkadaslar var. ya sen bunu yaparken futbolcundan ne bekleyebilirsin? utanmayip nasil ruhsuz gibi sifatlar uydurursun kafandan.
  • 161
    açıkça söylemek gerekirse cenabet bir maçtı...

    ne futbolcunun oynadığı oyun oyundu,
    ne taraftar taraftarlığını yapabildi.
    adam gibi bir tezahürat duyduğumdan emin değilim... uğultu ve homurtular duydum genellikle.

    hakem yine bizi kuşbaşı yapmak için yollanmış,
    maçtan 2 gün önce türk futbolunun ırzına geçildiği tescillenmiş,
    kimsede konsantrasyon namına bir şey kalmamış.

    arsızlar şike yaptığını artık itiraf bile edebiliyorlar yüzleri kızarmadan,
    diğerleri onlara karşı durmaya çalışıyor.
    şike devletten destek görmüş,
    tayyip arkadan kurulmuş oyuncak gibi almış tüpçüyü,
    sonra salmış türk futbolunun üstüne.
    çöktü veba gibi...

    son sözüm de necati'ye ve imparator'a

    necati, söylemeyeyim söylemeyeyim diyorum ama yeter be birader. 90+3, maç berabere, güzelce indiriyosun topu, o anda sen hangi akla hizmet röveşata çekmeye karar veriyorsun yahu? kalenin dibindesin ulan! sığır mısın? maçta kaçırdıklarını saymıyorum zaten alıştık onlara. şu artist artist gol atma hastalığın beni öldürecek sanırım şu siktiğimin playoffu bitmeden.

    imparator, sana çok diyeceğim bir şey yok ama niye inat ettin şu necatide... kesecektin işte fenerbahçe maçında. o da formasını geri almak için ne gerekiyorsa yapacaktı. neyse, sen yapacağını bilirsin, bize daha söz düşmez hadi bakalım...
  • 162
    galatasaray – trabzonspor : 0 – 0

    süper final de kime süper? final her zaman final midir? hangi süper final? tff’nin süper finali mi, uefa’nın süper finali mi? burada soruları ben sorarım !

    kim sorarsa sorsun cevabı yok ki. adam tff’ye başkan oluyor galatasaray taraftarı yürüyüş yapıyor adamın açtığı iş merkezi kepenk kapatıyor. bu ne lan. hani terör örgütü tehdit etti diye kepenk indiren esnafa kızıyorduk. burada tehdit yok, terör örgütü hiç yok. ama demek ki bir korku, gerizekalıca bir şeyler var.

    neyse ya, vallahi çok sıkıldım bu işlerden. maça geçelim.

    bu sezon galatasaray’ın en zorlandığı takım trabzonspor ama asy arenada. deplasmanda çok kolay kazanıyor takım ama içeride 2 maçtır berabere bitiyor. bunun fenerbahçe balıyla ilgisi yok. tamamen oyuncu çeşitliliği ve takım farklılığıyla ilgisi var. 1-1 biten maçta da yazmıştım (meraklısı baksın ukalalığı yapmayacağım, bu siteyi zaten bunu akıl edecek insanlar takip ediyordur, link de vermiyorum lan). trabzonspor’da top taşıyan adam sayısı fazla. bu maçta ilk maça göre sadece volkan şen yoktu, alanzinho, colman, olcan. bu adamlar kontrada tehlikeli adamlar. nitekim kapanıp kontra nasıl yapılır gösterdiler. galatasaray’ı yenen fenerbahçe için çok iyi taktik diyen futboldan bihaber bazı aklı evvellerin bu maçtan sonra trabzonspor baskılı oynadı ve tek kale oynadı demesini bekliyorum. zira kendileriyle çelişmek istemiyorlarsa böyle yazmaları lazım. gerçi yemin etseler başları ağrımaz. ikinci devrenin ilk 5 (yazıyla beş) dakikasında trabzonspor pas yaparak topa sahip oldu. ama kendi sahalarıyla galatasaray sahasının 20’şer metrelerinde. aritmetik beni yanıltmıyorsa 40 metrelik bir ölçüde. işte bu kadar. dikkatlerden kaçmasın, trabzon’un kontralarını başarılı buldum.

    yalancı olmadığım için, ben söylemiştim demeyi severim. sezon başında da söylemiştim, iyi takımlar asy arenada kapandıklarında zorlanıyoruz. trabzonspor bu takımların en iyi örneği. bu takımlara kornerden, frikikten gol yaparsan çözülebilirler. atamazsan allah yardımcın olsun.

    içerde trabzonsporla berabere kalmak şaşılacak bir sonuç değil. ve fakat algı başka. şampiyonluktan önceki sondan üçüncü maç, yani zaman daralmış durumda. takım belki sahaya çıkarken böyle bir baskı hissetmiyor, kendisine güveniyor ama taraftar takım gibi değil ki. taraftar amk 3 maç kaldı, yenmemiz lazım diyor. güzel ve normal. ama sıkıntı şurada; taraftar hiç pas hatası yapılmasın, kaleye vurulan her top gol olsun, her pas en doğru yere atılsın(kendi gördüğü), asla çalım yenmesin, rakip hiç şut atmasın, ibne hakem hiç yanlış karar vermesin istiyor. ama öyle böyle istemek değil, tutkuyla, coşkuyla istiyor. ben istemiyor muyum? kazanmak dışındaki soruların bana sorulmasını hakaret kabul ederim. beni biliyorsunuz, topçuya küfretmem, hakemi anlamaya çalışırım. böyle şeyleri ince ince düşünen manyağın tekiyim işte.
    gelgelelim, böyle şartlanmış taraftar, topçu topu aldığında “hurrraaaaaaa, yürrrüüüüüüüüü” gibi sanki veliefendi’deymişcesine sesler çıkarıyor. sanki altılının son yarışı koşuluyor amk. lan bi sakin olun, daha dakika 28 (mesela). iş böyle olunca takımda başlıyor bir telaş. var ya bunu kimse önleyemez. fatih hoca bile önleyemez diyeyim siz pay biçin artık.

    maç böyle harala güreleyle bitti. galatasaray yine baskılı oynadı, yine pozisyonlar buldu. ama asla bi fenerbahçe maçı gibi değildi(bi alex değil’e bağlayamadım). trabzonspor fenerbahçe kadar ezilmedi. ama 1 puan aldı, halbuki fener 3 puan almıştı.

    artık bu maçlardan da sıkıldım. memleketin icadı olan derbilerin (malum hepsi aynı şehrin takımı değiller) dediğin, yani 4 büyüklerin kendi aralarında oynadığı maçların bir farklılığı vardı. ayrı bir heyecan olurdu. topçu o maçta oynayabilmek için cezalarını ayarlardı, taraftar gerek bıçakları bileme, gerek koreografi yapmak olsun meşrebine göre hazırlanırdı. hakem denen zerzevat da yine meşrebine göre ya kimse ceza almasın diye eyyam üstüne eyyam yapar ya da bir takımı doğrardı. ama derbi ateşine hepsi görmezden gelinirdi. şimdi ne oluyor, her şey çorba. neden? tff play-off denen dandik şeyi başımıza kaktığı için. premier league’deki boxing day gibi bir şey. (twitter’ı ve takipçilerimi seviyorum)
    ama madem bu dandik maçlar var oynanacak. tolga özkalfa. hiç kıvırmaya gerek yok. kötü bir hakem. ama bu akşam kötüden başkaydı. okuyan fenerliler varsa hoşlarına gitsin; selçuk inan’ı atamadı. hoşlandınız mı? iyi de yavrum trabzon’dan atmadıkları, avantaj uygulamaları, faulleri trabzon’a çalmaları, onları ne yapıcaz? lan ne oldu, trabzon en büyük düşmanınızdı son 10 aydır, şimdi kanka mı oldunuz? hafta sonu trabzon çakınca ağlamayın, sakın görmeyeyim.

    hem nalına hem mıhına devam edelim. trabzon bize direnmiş, beraberliğe oynamış, fenerlilerin gazına gelmiş. yani? ne yapsalardı, yatsalardı mı? düzeltme yaparak başlayayım; trabzon beraberliğe falan gelmemişti. kapanıp kontradan gol bulurum maçı kazanırım peşine düşmüştü. tam istedikleri yapamadılar belki ama bunu net gördüm. şenol güneş’in takımı bu niyetini gösterdi. aykut kocaman’ın kendisinin bile hala anlamadığı galibiyetle ilgisi yoktu. bilinç bir tercihti. ne sandınız lan, galatasaray’a karşı asy arenada hücum mu oynayacaktı? seneye inşallah bir aksilik olmazsa, anlı şanlı şampiyonlar ligi takımlarının asy arenada böyle oynadıklarını göreceksiniz.

    geçen hafta “veda gibi” diye bir yazı yazmıştım. yaşadığımız günler beni hakikaten türk futbolundan iyice soğuttu. artık saha dışındaki şeyleri konuşmaktan nefret ediyorum. fatih terim’in söylediği gibi “konuşulacak çok şey var” ama bahsetmek istemiyorum. bu takımın olan bunca şeyden etkilenmemesi mümkün değil. taraftarın dallama kesimine empati desen italyan yemeği sanabilir ya da küfür ediyorsun sanıp tekme tokat dalabilir. ama bu insanları anlamak lazım. memleketin genleri gereği fenerbahçe her türlü pisliğine rağmen, her şeyin ortaya çıkmasına rağmen kenetlendiler. galatasaray ise neredeyse özür dileyecek kıvama getirildi.
    bunlar yine de anlamaz ama tek çare var;

    tek yol : kadıköy’de feneri yenmek.
    *
  • 164
    galatasaray müthiş bir sezon geçirmiş, tüm haksızlıklara rağmen hala lider ve gerçekten taraflı tarafsız herkesin takdir ettiği bir takım olmuş.gelmişiz arena'daki son 2 maçı -final gibi 2 maç hem de- tribünleri tıklım tıklım görmek istiyor insan.tıklım tıklım olmasa bile gelen taraftarın takımı ateşlemesini bekliyor.ama 60-70 dakika kuru gürültü dışında takıma bir etkisi olmayan taraftar topluğuğu görüyoruz.

    takım belli rehavette, tribünleri böyle görünce iyice rehavete girdiklerini düşünüyorum.açıkça söyleyeyim taraftarın takımı ateşlemesi gereken maçta takım taraftarı ateşledi.

    allah aşkına soruyorum ; şu maç demirören'e bağırma maçı mıdır ? şu maç yapılan şerefsizliklere isyan etme maçı mıdır ? verilecek en iyi cevap o kupayı kadıköy'de kaldırmak değil midir ?
  • 165
    kadro:
    muslera
    8
    ebu
    1
    ufo
    2
    semih
    6
    hakan balta
    4
    selçuk
    6
    melo
    5
    engin
    6
    emre çolak
    3
    elmander
    7
    neco
    -4

    zurnanin zirt dediği an:
    ilk yarının sonlarına doğru bir taç atışı. normalde taç atışlarını beklere bırakırlar. elmander’in acelesi vardı, takım kötü oynuyordu. bir an evvel golü bulmak lazımdı. taçı kendisi kullandı, daha doğrusu kullanamadı. neco’ya atmak istiyor, fakat neco topu istemiyordu. maçın kaderi ağ örmeye başlamıştı.
    varil;
    neco; neco kötü oynadığı zaman ki- çoğu zaman- elimde olmadan içime bir huzur giriyor. haklı olmanın tuhaf mutluluğu 1 ölçek ise, zararın galatasaray’a olması sebebiyle de üzüntüm 5 ölçek oluyor. dengem değişiyor, eksenim kayıyor, toptan kaçıyor, zıplayamıyor, şut çekemiyor, koşmuyor. uyarına gelir de balık bir gol atarsa hepimizi uyutuyor. bugün maçı kazanamadıysak, fener’i elimizden kaçırdıysak sebebi direk neco’dur. galatasaray futbolcusu değildir.
    gladyatör:
    muslera; bu kadar kötü oynayan bir takım yenilmediyse, kalesinde muslera olduğu içindir. 2 garanti topu çıkarmıştır. trabzonspor da öyle aman aman top oynamadı ama yine de bizden daha net pozisyon buldular. karşılarına muslera çıktı.
    -
    borozanci:
    hakemin kim olduğunu emin olun bilmiyorum. maçtan önce gazete falan okumadım, tanıdığım bir hakem de değil. hakem dediğim lafın gelişi. yani maçı idare etmesi için düdük ve kartları bulunan orta oyuncusu. kesin olarak hakemliği bilmiyor. maçın en temel, futbolun güzel olması için uygulanabilir en güzel kararıdır avantaj. bilmiyor, oynatmadı, amirlerinden aldığı emirleri yerine getirir bir yönetim gösterdi. maçın kötü olmasının en büyük faktörü oldu. sarı kartların çoğu gereksizdi. gereksiz ikinci sarı kartı selçuk’a çıkaramadı. her kimse, tiksindim tiksinmesine de, bizim ligimize bu hakem bile çok, fazla günahını almayayım.
    -
    bir soru – bir cevap:
    bu ülkede dürüst olmanın avantajı var mı?
    yok, ecevit gibi dürüstlüğü savunuyoruz ama bir işe yaramıyor. hatırlayın en büyük ekonomik kriz ecevit zamanında olurdu. herkesin hırsız olduğu ortamın, hırsız olmayan başbakanıydı. bizde aynı hesap, aklımız almıyor, dürüst olalım, haksız kazanç kimse sağlamasın diyoruz, kavgasını veriyoruz ama en büyük zararı da biz görüyoruz. ne yazık ki peşimizden de gelen yok. en iyisi sistemden çıkmak.
    -
    imparator:
    grande bugün maçı hiç iyi yönetemedi. emre çolak’ın maçta ezildiğini çok uzun süre fark edemedi. aslında emre uzun zamandır fizik olarak ve oyun olarak düşüş içersinde, seçenek yaratmada geç kaldı. varil neco’nun elmanderi haftalardır olduğu gibi bu maçta da sömürmesine göz yumdu. sezon başında neco bizde olsaydı da, elmander’le oynasaydı, devre arasında kesin kovdururdu. hele ki sabri yi son dakikalarda git bizi kurtar diye oyuna sokması yok mu? aslında o dakika ben teslim bayrağını çekmiş oluyorum. bir defasında sonradan oyuna giren sabri gol atmıştı ya, artık grande her sıkıştığı maçta şapkasının içine sabri’yi sokar. bakarsın maçın birinde daha tavşan oluverir, kim bilir? terim’den başka.
    ordakiler:
    bir dakika nefes alalım, ben yazarken aldım, siz de okurken alın. takım ölüm kalım maçlarının sondan bir öncekine çıkıyor tribünler bom boş. ben beyoğlundaki yürüyüşe katıldım, daha sonra maça gittim. mitinge giden taraftar maça gelenden hem çok, hem daha coşkuluydu. bu sene ilk defa taraftarı hiç beğenmedim. hem azdı, hem de tezahürat yapmakla düzeni değiştireceğini sanacak kadar gaflet içindeydi. en nefret ettiğim beşiktaş tezahüratını, bizim de benimseyip devamlı söyleyeceğimizi görmek de varmış. neymiş ‘’tüpçü yeteeeer’’ sanki tüpçü gidince terazici, gelecek, her yer gül bahçesine dönüşecek. seçimle düzen değişmez, eylem yapmamaya da alıştırılmışız, böyle gelmiş böyle gidecek.
    -
    analiz:
    bu ülkede namussuzluktan yana olanların, namuslu olmak isteyenlerden çok olduğunu biliyorum. ben kelle sayısını artırmak için gitmedim galatasaraylı mitingine, mutlaka azızdır, rahat olabilirler. ben nitelik nedir? kalite var mıdır? bunu görmeye gittim. gördüğüm şey, ne galatasaray’ın, ne galatasaray taraftarının oynatılan, kurgulanan tiyatronun oyuncusu olmadığıydı. liseden, taksim meydanı’na kadar bağırarak yürüdük, demirören ailesinin çalıp, yaptığı binasının önünden geçerken balkonlardan meşale attılar, atılan meşaleler kdv siyle berabere geri gönderildi. bu ortamda, futbol, daha doğrusu galatasaray sever olduğuma lanet ederek arena’ya geldim. bu kez ultraslan kale arkasındaydım. taraftarın duruşunu en yakından teşhis edecektim.

    takım ısınmaya sahaya çıktığında anlarım hemen hemen maçın nasıl geçeceğini. galatasaray taraftarı maçtan, bu seneki şampiyonluktan vazgeçmiş. taksim’de daha çok insan vardı. bu senenin en kötü seyircisi tribündeydi. neyse, geleneksel olarak futbolcular yumruk şova yapmaya çağırılır. bu an, futbolcuların ne olup olmadığının en somut ölçüldüğü andır. ilk önce selçuk inan, yani takımın en büyük futbolcusu çağrılır. sonra sırasıyla, takımı takip edenler bilir de, ben takip edemeyenler için yazayım. melo, elmander, ebu, semih, ufo, engin, hakan balta, emre çolak ve tahmin edildiği gibi en son necati ateş. yedeklerde bile iyi oyuncu hiyerarşisi vardır çağırılmada. baros, sabri, aydın, riera, yekta ve gittikçe cılızlaşan bir tempoyla gökhan zan.

    daha maça başlayamadık. öncesi tff seremonisi var. yayıncı kuruluşu protesta var. turnuvayı düzenleyenlere isyan var. yani bir örnek vermek lazım. şampiyonlar ligi maçlarının oynandığı bütün stadlarda platini’ye uefa ya küfür etmek gibi bir şey. futbolun doğasına aykırı.

    doğaya aykırı oyun nihayet başladı. ilk dakikalar oynandıkça çok kötü bir maç olacağını hepimiz anlamıştık. aynı zamanda da futbolun patronunun fenerbahçe olduğunu da. önceki maçta yenilen trabzonspor’un üstüne atılı suçtan dolayı nasıl oynamaları gerektiği dikte ettirilmişti sanki. trabzonspor bu maçta 1 puan alacaktı. galatasaray’ı yenmek için oynamayan takımların işi çok kolaydı. yat aşağı, iyi futbol oynamak isteyen galatasaraylı futbolcuları hakemin de marifetiyle kızdır, atamayınca oyundan düşerler, hatta bir hata yaparlar kendi kalelerinde gol bile görürler. beraberliğe şükrettiğin maçtan galip ayrılırsın. zaten görülmüş şey değil, galatasaray’ın kötü oynadığı bir maçı kazanması.

    emre çolak sağda, engin baytar solda ezildi durdu maç boyunca. kale arkasından maçın kurgusu çok iyi görünüyor, 25. dakikada benim baş çelişkim topa geriye doğru pas vererek dokundu. elmander’i eşek gibi koşturup, kendisi devamlı saklandı. iddia ediyorum kendisini dün benden daha çok seyreden olmamıştır. ben bütün maç boyun kendi kadranımdan ayırmadım. fatih terim’in baros antipatisi bize turnuvayı kaybettirirse kaybettirir. selçuk’a acıdım. topla buluştuğunda pas isteyen elmander salağından! başkasını bulamadı. bütün kafa topuna elmander çıksın, rakibi atağa çıkarmamaya elmander atlasın, sarı kartı o görsün, neco balık bir gol atsın, cukkayı kapsın.

    koca bir ilk yarı pozisyonsuz, iğrenç futbolla heba oldu. devre aralarının büyük hocası’nın bir şeyler yapacağına inancımız vardı. aynı takımla çıktığına göre bayağı bir dolduruşa getirmişti çocukları, biz öyle sandık. zaman daraldıkça çocuklar da daraldı. dört bir yanı yine atamayacağız korkusu sardı. ve hala ölmüş eşşek de olsa golcüsü baros kudurmuş vaziyette hasan şaş'ın yanındaydı. bir şeyler yapma ihtimali olan, işler kötüye gittiğinde sırtına başını dayayıp ağlayabileceğin tek yabancı futbolcun melo'da koşarak kulübenin yolunu tutuyordu. şapkadan bir kaç defa çıkmayı başarmış aydın ekspresi oyuna dahil olduğunda son 20 dakikayı tek orta saha 2 bek bir kaleci 7 gol girişimcisi ile oynadık. bu dakikaları onur savaşı veren karadeniz'in deli dalgaları kazasız atlatmayı yeğledi. bir önceki maçın delikanlısı olcan bile aşırı baskıdan fenerbahçeliliğini yeniden gözden geçirdi.

    kalenin arkasında, hiç kimsenin beni tanımadığı bir koltukta maçı izledim. hayatımda ilk defa hiç konuşmadan, ayağa bile kalkmadan, küfür etmeden ah vah çekmeden maçı seyrettim. keyfim ortalama bir galatasaraylı kadardı. bu ortamda futbolcundan da spor yapmasını ne kadar bekleyebilirdin ki. öyle bir düzen kurmuşlar ki sessiz sedasız hiç kimsenin dikkatini çekmeden bir karar daha almışlar. ilk defa kupa finali, lig bittikten sonra oynanacak. her ihtimali düşünmüş futbolumuzun global kraliyet ailesi.

    şimdi alın hesap makinalarınızı elinize, o güzel ellerinizi kalbinizin üstüne getirin, derin bir nefes alın, beni dinleyin. kadıköy'e 3 puan önde gitmekle, 2 puan geriden gitmek arasında hiç bir fark yok. hatta bana sorarsanız bu gece fenerbahçe yensin, hatta trabzonspor'u da yensin ve biz beşiktaş'la berabere kalalım. o zaman çekeceğiz hodri meydanı.

    biz azız, az olduğumuz için sistem devamlı çoğun tarafından çalışacak. ya bu deveyi güdecek, hakemi de, futbol tanrısını da, federasyon namlı şebekleri de, ahlak kurulu başındaki ahlaksız adamı da ve de sevgili fenerbahçe'lerini evire çevire yeneceksin. ya da gereğini yapacaksın, bu diyardan gideceksin. ortam namuslu olmak isteyenlerin ortamı değil.
  • 166
    unutulmamasi gereken bir sey var: trabzonspor bu sezon kadrosunu bu gibi maclar icin kurdu.

    bu takimin daha gecen eylul inter'i inter'de * yenmis oldugunu unutmayalim sakin. trabzonspor kadrosu avrupa'da belli bir yere kadar tutunabilmek icin, defansif oyunu, takim savunmasini ve kontraatak futbolunu on plana cikartacak sekilde kuruldu. gecen seneki, sahaya selcuk - colman - alanzinho - burak - umut - jaja ile cikan trabzonspor yok artik.

    bunu soyledikten sonra sunu ekleyelim: galatasaray, bu sezonki normal oyunundan kotu degildi genel olarak. yine maci domine etti (2. yarida), yine saldirdi, yine topa sahip oldu. ama basta da soyledik: trabzonspor fenerbahce gibi ezildigi icin degil, bu maclari oynamak icin kuruldugundan direnebildi. keza fenerbahce'ye karsi bulunan pozisyonlar bu macta yoktu cunku karsimizda isini bilincli yapan bir takim vardi.

    trabzonspor'un kendi sahasinda fenerbahce ile oynayacak olmasi bir dezavantaj aslinda cunku seyirci baskisiyla saldirmak isteyecek ve bu oyunu degistirecekler. tipki bizimle oynadiklari 2-4'luk mac gibi.

    sonuc, hadi tanim da olsun, galatasaray'in o kadar da kotu oynamadigi mactir. ancak trabzonspor gibi, bu sisteme antitez olarak kurulu takimlari asmak icin ekstra fikirlere ve ekstra insanlara ihtiyac oldugunu gosteren mactir ayni zamanda.
  • 168
    öncelikle geçmiş olsun, belki yenemedik, ama maçtan çıkıp eve giderken içimden bir ses bu 1 puan da olsa bizi şampiyon yapacak diye düşündüm. sonuna kadar inanıyorum, şampiyon olacağız, ha türlü oyunlarla şampiyonluğumuz elimizden alındı diyelim ama, hepimizin de bildiği gibi bu takım 34 haftanın neredeyse % 75'i ni çatır çatır futbol oynayarak, en yakın rakibine 9 puan fark atarak lider bitirdi ve aslında o zaman şampiyon oldu zaten.

    maça gelirsek; ilk başta irdelenmesi gereken çoğu yazar arkadaşımızın da belirttiği üzere taraftar idi. bulunduğum tribünde galatasaraylı taraftardan çok trabzonspor'lu taraftar vardı desem ne anlatmak istediğimi anlayabilirsiniz. kollarında trabzonspor bileklikleri ile gelip yanımıza oturdular, ama allah'ı var, ne galatasaray taraftarı onlara tepki verdi, ne de onlar taraftarı tahrik edecek herhangi bir davranışta bulundular. gelip, maçı izleyip gittiler. bunun yanı sıra anlaşılamayacak bir şekilde tribünler boştu. hafta içi maçı olması bunun ne kadar bahanesi olabilir bilmiyorum ama, en önemli maçlarımız bunlar arkadaşlar, illa ki fenerbahçe ile oynamamız mı gerekiyor, o stadın dolması için. imkanı olan taraftarın orada olmamasını, takımını desteklememesini anlayamıyorum ben.

    bir sözüm de, daha önce bir entryim de de anlattığım üzere, sadece derbi maçlarda gelen, arkamda oturan 3 - 4 kişilik bir grup insan. bakın taraftar demiyorum, çünki bana göre taraftar değil bunlar. maç başlıyor, bunlar da başlıyor küfüre, fatih terim'e, futbolcularımıza, 90 dakika hiç durmadan sadece küfür ediyorlar sanırsın ki sadece bunlar biliyor futbolu, daha bir kere takıma desteklerini görmedim, ve maalesef bunların geldiği maçlarda puan kaybettik, * ve ben bugüne kadar bunların bu hareketlerine sadece sabır çektim, ama daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum, belki pazar günkü 6 mayıs 2012 galatasaray beşiktaş maçı'n da bir çift laf söyleyebilirim. olur da güney üst tribünlerinde bir arbede görürseniz, bir koşu yardımıma gelin.

    evet bu maçın yaklaşık 60 - 65 dakikasını kötü oynadık, son 20 - 25 dakikada ki baskımız gol getirmeyince bu maçı beraberlikle bitirdik.
    bir çift lafım da, trabzonspor'lu iki futbolcuya. serkan ve olcan. hırsınızı anlarım, ama bu geçen sezon beraber ter döktüğünüz selçuk inan'a yaptığınız futbol dışı sert müdahelenin açıklaması olamaz. dua edin ki, hem selçuk efendi bir adam, hem de burak araya girdi. ayıptır, günahtır gençler.
  • 170
    --- alıntı ---*
    sivas'ta lise öğrencisi bir genç, taraftarı olduğu galatasaray'ın trabzonspor ile önceki gün yaptığı maçı radyodan dinlerken geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.halil rıfat paşa lisesi 12. sınıf öğrencisi ahmet gezer (18), önceki gün spor toto süper final şampiyonluk grubu'nda oynanan galatasaray-trabzonspor maçını, evlerinde radyodan dinlerken kalp krizi geçirdi. hastaneye kaldırılan gezer, kurtarılamadı. gezer'in cenazesi, dün kentte toprağa verildi.

    baba niyazi gezer, oğlunun çok fanatik bir galatasaray taraftarı olduğunu belirterek, “annesi de ben de oğluma her zaman 'bu kadar fanatik olma, bu maç bir gün seni kalpten götürecek' diyorduk. korktuğumuz başımıza geldi” dedi.

    ahmet'in galatasaray yenildiği zaman okula dahi gitmek istemediğini ifade eden gezer, şunları anlattı:

    “sabaha kadar uyuyamazdı. 'arkadaşlarıma ne diyeceğim?' diye düşünür dururdu. ben, 'oğlum maç bu, olur böyle şeyler, birisi yenecek diğeri yenilecek. bugün yenildiyse yarın yener' diyerek teselli etmeye çalışırdım ama başarılı olamazdım. iki hafta önceki galatasaray-fenerbahçe karşılaşmasında da babaannesine 'bugün maçımız var babaanne, dua et de yenelim' diyordu. galatasaray-trabzonspor karşılaşması başladığında da çok stresliydi, 'ben maçı dinleyeceğim' diyerek odasına geçti. aradan biraz zaman geçince odasından bir gürültü sesi geldi. annesi koşup baktı. kendisini yerde bulduk” diye konuştu.

    “ne yaptıysak, galatasaray sevgisinden vazgeçiremedik”

    oğlunun bilgisayarının masa üstünde galatasaray armasının bulunduğunu belirten gezer, birçok sefer bu fotoğrafı kendisinin silip değiştirmesine rağmen ahmet'in yeniden masa üstüne galatasaray ile ilgili resimler koyduğunu söyledi.

    oğlunu galatasaray sevdasından vazgeçirmeye çalıştıklarını ancak başarılı olamadıklarını anlatan gezer, şunları kaydetti:

    “sivas'ta, sivasspor-galatasaray maçına gitti, 'baba 4 gol atacağız' diyordu. 'oğlum sen nasıl sivaslısın?' dediğimde, 'olsun baba bu sevgi başka bir sevgi, ikisi ayrı' diyordu. o zaman galatasaray sivasspor'u 4-0 yenmişti. oğlum yapma böyle diye ısrar etmemize rağmen sevgisinin önüne geçemedik. annesi de ben de bu kadar fanatik olmaması, bu kadar üzerine düşmemesi konusunda tavsiyelerde bulunuyorduk ama ne yaptıysak galatasaray sevgisinden vazgeçiremedik.”
    kendisinin de geçmişte fanatik bir galatasaray taraftarı olduğunu dile getiren gezer, “ablası da galatasaraylı, kendisi de. aileden gelen bir sevgi demek ki” diye konuştu. baba gezer, ahmet'in çevresinde çok sevildiğini sözlerine ekledi.

    bu arada, ahmet'in eğitim gördüğü lisede de hüzün hakim. ahmet'in sınıftaki sırası boş kalırken, arkadaşlarının tahtaya 'ahmet seni unutmayacağız' yazdığı görüldü.
    --- alıntı ---
  • 171
    maç biletleri, biletix'te 27 nisan 2012 cuma günü satışa çıkmıştı ve cumartesi günü akşam üstü bilet almak için biletix'e girdiğimde 60 liralık biletlerin tamamen tükendiğini öğrenmiştim. benim için hem sevindirici hem de üzücü olan bu durum, ilk başta stadı dolduracağımızı, maça ilginin yüksek olacağını işaret ediyordu; lakin durum hiç de öyle değil. çünkü çok büyük bir kesim için maç biletleri yalnızca 6. kategori biletlerinden ibaret, çünkü en ucuz olan onlar ve bir üst kategori için de belirtilen parayı -artık 100-150 her neyse- vermeyi göze alamıyor bu bahsettiğimiz kitle. bunun üzerinde düşünmesi lazım sevgili yönetimimizin, çünkü bu fiyatlar ile yalnızca ve yalnızca fenerbahçe maçlarında full çekeriz.

    maça gitme planım benim de aklımda yoktu bilet bulamadığımdan fakat maç günü çok yakın bir arkadaşım, fazladan kombinesi olduğunu söyleyip beni davet etti, sağ olsun. karşılaştığım bu güzel sürpriz ile maç havasına erkenden girdik, akşamı zor ettik tam manası ile. fakat sami yen'e ayak basıp tribünlerin boş olduğunu görünce insanın sinirlenmemesi elde değil. bu öfkem ise biletix'teki sistemin 6. kategoriye giren güney üstün tamamen tükendiğini söylemesine rağmen benim gözlerimin gördüğü durumun tam aksi olması; ulan karaborsacı, sensin bunun sorumlusu.

    maçın 60-65. dakikasına kadar sahada futboldan eser yoktu. kalan dakikalarda oyunu trabzonspor kalesine yıksak da net gol pozisyonlarına giremedik. zaten maçın genelinde trabzonspor'un defansif anlayışından ötürü pozisyona girme sıkıntısı yaşadık. emre ve engin'in kötü olması, necati'nin gününde olmaması da bu durumun en büyük sebepleri idi. ortaya koyduğumuz oyunun galibiyet için ışık vermediği dakikalarda hepimizin aklına gelen tek isim ''baros''tu fakat bu değişiklik yapılırken oyundan çıkacak ismin necati olmasını beklerken melo olması kötü sürpriz oldu. her ne olursa olsun, melo, hem selçuk'un yükünü hafifletmesi hem de takımda dikine oynayan ve şut atan ender isimlerden biri olması sebebi ile oyunda kalmalıydı.

    sonuç olarak kazanmak için sahaya bir şey koyamadık, aldığımız 1 puan da muslera'nın sayesinde oldu. günün, semih ile birlikte nadir iyi isimlerinden birisiydi. gerek takımın geri kalanı, gerek kullandığı tercihler ile imparator, gerekse maç boyunca tiyatro seyircisi konumunda olan biz taraftarlar günün en kötüleriydik. takımın gol aradığı, taraftardan itici güç olmasını beklediği dakikalarda, ultraslan'ın "yeter, yıldırım demirören!" diye bağırmasının mantıklı bir açıklaması yok. çünkü ihtiyacımız olan, yapmamız gereken o değildi.

    maçın geniş özeti de şurada:
    http://www.youtube.com/watch?v=wBV97aRR8jM

    benim dikkat çekmek istediğim konu ise başka; bu maçın bitiş düdüğü ile birlikte şampiyonluğun kaybedildiğini kabullenen, umutsuzluğa düşen kitle. bu zihniyetin tek açıklaması olabilir: "fenerbahçe'nin beşiktaş ve trabzon deplasmanlarından toplam 6 puan alacağı ve son maçta kadıköy'de kazanmamızın imkansız olması". hem fenerbahçe'nin puan kaybetmeyeceğinden emin olunması, hem son maçta kadıköy'de bize şans tanınmaması, hem de her şeyden öte takıma ve imparator'a olan güven ve inancın yitirilmesi, çok üzücü noktalar. eve geldiğimde babamın ''şampiyonluk gitti, fener şampiyon olur'' demesi ile karşılaştım; bu yetmedi, sözlük'te ''şampiyonluk gitti, fener kesin şampiyon'' söylemleri ile karşılaştım.

    ilk 7-8 entri hariç, hepsi ibretlik:
    http://www.rerererarara.net/...mp;ara=%C5%9Fampiyon

    diyeceğim o ki bu takım şampiyon olacak.
    düzenbazlara, emek hırsızlarına, sistemin kirli çarklarına rağmen
    bu takım şampiyon olacak.

    (bkz: sen şampiyon olacaksın)
    (bkz: seni sevmeyen ölsün)
  • 172
    trabzon’daki maçtan sonra herkes tarafından kolay kazanılacağı düşünülen karşılaşma. maçtan önce 4-2 biten maçın ardından yapılan “yattı,yatmadı” yorumlarına karşılık verilen en güzel cevaptı ortaya konulan mücadele. maçtan önce yapılan ”temiz futbol” yürüyüşünün hafta sonu yapılması gerektiğini düşünüyorum. bu maçtaki trabzonspor, fenerbahçe’ye çelme takar bana göre. maçın bence yıldızı, muslera’ydı. muslera’nın 3 tane %100’lük golü önlemesi, bize 1 puanı getirdi. özellikle 86. dakikada burak’ın topunu çelmesi, büyük bir refleks örneğiydi. trabzonspor, galatasaray’dan daha çok gol pozisyonuna girdi; fakat pu pozisyonları gole çeviremedi. maçın ardından iki takımın teknik direktörü de futbol konuşmak istemiyordu. bunu 0-0’lık sonuca bağlamak ahmaklık olur. bu durumun nedeni, şike soruşturmasının başlangıcından bu yana en ufak bir hamle yapılmamış olması ve play-offun bitimine yakın hamlenin yanlış yönde yapılmasıdır. okulda 1 öğrenci yüzünden disipline gönderilen sınıf konumuna düştü tüm kulüpler. iddianamede adı geçmeyen, etik kurulu raporunda teşviğe dahi teşebbüs ettiğine rastlanılmayan, başından beri iyi-kötü bir karar verilmesi için çabalayan takımların pfdk’ya sevk edilmesini benim aklım almıyor. fatih hoca’nın maç sonunda yaptığı açıklamalar; takımının ve kulubünün sahadaki oyunuyla anılmasını isteyen, yaşanan tüm çirkinlikler içinde güzellikler oluşturmaya çalışan, hakkı olan şampiyonluğun ellerinden alınıp fenerbahçe’ye verilmeye çalışılmasına isyan eden, meslekdaşının yaptığı açıklamanın vehametini anlatmaya çalışan, olgun ve vakur duruşunu bozmadan düşüncelerini anlatabilen bir hocanın yapacağı açıklamalara en iyi örnekti. keza şenol güneş’in yaptığı açıklamalar da durumu tüm çıplaklığıyla ortaya serdi. herşeye rağmen futbol oynatmaya çalışan bu iki hocanın, sahada emek veren futbolcuların, takımını destekleyen taraftarların seyir ve futbol zevki hakkını gasp edenler, gün gelecek kendi çirkinliklerinde boğulacaklar. yönetimler değişir; futbolcular değişir; taraftar profilleri değişir; değişmeyen tek şey armadır, formadır, ruhtur. futbolumuzu kirletenlere inat biz temiz kalalım. muhtemelen seneye oynanmayacak bir statünün tek şampiyonluğunun en büyük ve tek adayıyız. bu yüzden tekrar ediyorum “kadıköy’ü yakın,şampiyonluk daha yakın!”
App Store'dan indirin Google Play'den alın