• 226
    futbolcuların heyecanının, tecrübe eksikliğinin, çok şeyi aynı anda yapmak istemelerinin sonucu olarak işlerin yolunda gitmediği maç olmuştur. altı yıl şampiyonlar ligi'nden uzak kaldıktan sonra, içinde olduğunuz ilk sene başarı yakalamak neredeyse imkansız gibi; buna ulusal ligin futbol kalitesinin de çok düşük olmasını eklersek, bu yılı tecrübe, birikim yılı olarak kabul etmek daha doğru olacakmış gibi düşünüyorum.
  • 228
    rakamlar isiginda bakmak istedigim mac.

    topla oynama oranlari %61'e yuzde 39. gercekten iyi bir oran sikinti bu kadar topla oynamamiza ramen pozisyon uretmekte zorlandik cunku yavas oynuyoruz yavas. topun oyunda kaldigi sure 53.04 saniye bizde kaldigi sure 32.23 saniye. bu sure icinde 568 pas, 438 isabetli pas yapmisiz %77'lik bir pas isabet orani var. 438 isabetli pasin 78'i uzun, 285'i orta mesafe ve 105'de kisa pas. uzun paslarin. melo ile selcuk 16'ar kez uzun pas yapmis melo 12 kez, selcuk 14 kez isabet saglamis.

    3.4 saniyede bir pas, 4.4 saniyede bir de isabetli pas yapmisiz. ozellikle kendi sahasinda oynayan ve gol atmasi gereken, kapali savunmayi acmasi gereken bir takim icin standartlarin cok altinda kalan bir istatislik. cunku bu paslari cogu 1. bolgede baski yenmedigi zaman yapilmis paslar. ayni gece oynan benfica- barcelona macinda barca 2.5 saniyede bir pas yapmis ki vasat oynadilar. ortalamalari 2 saniye. braga ise oyun icinde toplam olarak 20 dakika 41 saniye topa sahip olup 363 pas ve 225 isabetli pas yapmis. %61 isabetli pas yuzdesi var.

    kosu meafelerinde malesef geride kalmisiz. braga bizden 4 km daha fazla kosmus. totalde 106.657 metre kosmusuz braga ise 110.906 metre kosmus.

    bir diger vahim istatistik 13 sutta sadece 3 isabet bulmamiz. gecenin en kotu orani malesef. 2 sezondur bagiriyoruz adam gibi bir golcu gerektigini.

    bireysel rakamlara bakarsak selcuk hemen dikkat cekiyor. 78 kere arkadaslarindan pas almis. en cok pas aldigi arkadasi 17 pas ile semih ve 14 pas ile dany. anlasilacagi uzere melo'nun yapmasi gereken isi selcuk yapmis. defans ile orata saha baglantisini kurmus.

    selcuk mac icinde toplam 90 pas, 68 isabetli pas ile oynamis. yuzde 76'lik bir oran yakalamis. 16 uzun pas, 61 orta olcekli ve 16 da kisa pas yapmis. bu selcuk icin dusuk bir oran genelde yuzde 85'lik bir oran ile oynar tukiye'de. gecen hafta manchester macin'da yuzde 71 ile oynamisti. selcuk inan'nin en cok paslastigi isimler 11 kez melo, 10 kez riera, 9 kez dany, 11 kez eboue. burak, umut ve elmander ile sadece 2'er kez paslasmis. amrabat ile ise sadece 1 kez. rakamlardan da goruldugu uzere selcuk ilerdeki futbolcular ile iyi bir alisverise girememis malesef.

    ve melo gecenin iyi gibi gorunen ama sorumluluk almayan adami. ben degil rakamlar soyluyor. mac boyunca melo'dan umut ve elmader'e hic top gitmemis. burak'a ise sadece 1 pas. melo'nun etkileseme girdigi oyuncular 7'er pasla aydin, emre ve amrabat olmus. totalde 69 pas, 53 isabetli pas yapmis. %77'lik bir isabet orani var. 16 uzun, 45 orta olcekli ve 8'de kisa pas yapmis.
  • 229
    topa sahip olma ve isabetli pas sayısı gibi istatistiklerin hiç bir anlamı olmadığını gözümüze sokan bir karşılaşmaydı. işin kötüsü sanki artık rakiplerimiz bizi çözmekte zorlanmıyor. biz adamların ceza yaı etrafında istersek 1000 pas yapalım, ekstra bir şeyler üretemiyoruz. o yüzden bize karşı öne geçen takımların işi çok kolaylaşıyor. bunda selçuk-melo ikilisinin form düşüklüğü de etken, ama bana kalırsa en büyük özeleştiriyi fatih hoca yapmalıdır, yapacaktır. belki de avrupa'da "orta sahayı 5'lemek" gibi bir yöntem değişikliği ile bile bunu yapabilir. kimsenin galatasaraylılığı'nı sorgulamak istemiyorum ancak şu anki tablo yüzünden futbolcuya ya da fatih hocaya sallamak, hatta küfretmek taraftarlık değil kolpalıktır. zira aynı zihniyet 2000'de chelsea'dan ali sami yen'de 5 yiyip 4 maç sonunda 1 puanda kaldığımızda da aynı şeyi yapmıştı ve sonrasında başından beri sorgusuzca destekleyenlerle beraber utanmadan sevinç gözyaşları dökmüşlerdi. neyse, oralar karışık, eşelemeye de gerek yok.

    diyeceğim o ki, cluj'dan alınacak 4 puan bizi tekrar potaya sokar. o yüzden karamsar bir tablo çizmenin anlamı yok. fakat şuna üzülmemek elde değil; skor 0-1 ve bastırıyoruz; son dakikada saçma bir kontradan gol yiyoruz, 0-2 oluyor. oyuncularda da taraftarda da şuur yok o an çünkü. profesyonel olan bir takımda ve taraftarında "ha 1-0 yenilmişiz ha 2-0, bastırın amk" gibi bir zihniyet olamaz. böyle trajikomik bir kafa yapısı olamaz. çünkü, grupta son maç yine braga ile. muhtemelen o maçın sonucu gruptan çıkan ikinci takımı belirleyecek. şu an öyle bir senaryoda deplasmanda adamları 1-2 yenip aynı puanda kalırsak oturup ağlamamalıyız. çünkü dün ikinci golü yedikten sonra kimse daha fazla üzülmedi ve çıkışlara yöneldi, dalga geçercesine alkışlayan bir sürü insan vardı. önce kendi zihniyetimizi gözden geçirmemiz şart!
  • 231
    yakın zamanda hiç bir maç sonucu bana bu kadar koymadı, 6-0 bile koymadı lan bu kadar. bu türkiye ligi'nin de ta amk. bu ligde oynayıp da avrupa'da başarılı olmak imkansız gibi. o kadar yavaş oynanıyor ki, braga gibi bir takım bizi ne hale getirebiliyor.

    moralim çok bozuk, futbolcuları ve terim'i düşünemiyorum, böyle hayal kırıklığı yaşamadım yakın zamanda. futboldan soğudum anasını satayım.
  • 236
    maç günü sabahtan akşama kadar hepimizin karnında kelebekler uçuşuyordu. kolay değil tabii; yıllar sonra eski bir dostu görmek gibi, uzun hasretlik döneminden sonra evine dönmek gibiydi bizler için şampiyonlar ligi'nde yeniden boy göstermek. kura çekimi sonrası braga ve cluj gibi nispeten dişimize göre rakipler ile eşleşmemizden ötürü, takımımızın da kalitesine, gücüne ve imparator fatih terim'e duyduğumuz büyük güven ve inanç doğrultusunda gruptan çok büyük ihtimalle çıkacağımızı düşünüyorduk. bu yüzden 2.lik için kapışacağımız takımlardan biri olan braga ile kendi sahamızda oynayacağımız bu maç bizim için mutlak suretle hedef maçtı. kazanılması zaruriydi, başka yolu yoktu. kendimizi de bu şekilde hazırladık ve yok yere baskı ve stres altına girdik.

    braga, mevcut oyun anlayışından ötürü deplasmanlarda daha iyi sonuçlar alan bir takım görüntüsünde. bizimle oynadıkları bu maça da çok iyi hazırlanmışlar; çünkü orta bölgeyi çok iyi kapattılar ve hücum oyuncularımızı topla buluşturamadık. bu noktada yapılması gereken hamleler sınırlıydı. ya topu kanatlara indirip kanat hücumları gerçekleştirecektik, ya da maçın genelinde yaptığımız yan pasları sürdürüp braga savunmasında boşluk arayacaktık. biz gerekli olan yan pasları yaptık fakat bu hareketimiz tamamen bilinçsizdi, sonunda ne yapacağımızı bilmeden, kararlaştırmadan, amaçsızca devam ettik bu pasları yapmaya. kanatta adam eksiltme yeteneği olan, süratli tek oyuncumuz olan amrabat'ı da ilk yarı sonunda oyundan alınca bana göre grande bir yanlışa imza attı. yerine giren aydın'a bel bağlamak, onu kurtarıcı olarak oyuna sokmak hem taraftara bir umutsuzluk aşılayacaktı hem de bekleneni verememesi durumunda aydın'ı demotive edecekti ki öyle oldu. aydın'ın topla buluşmaları sonrası genelde fayda sağlayamamasından dolayı tribünlerde homurdanmalar başlamış ve aydın sonraki seferlerde daha basit oynama yolunu seçmişti. grande, nasıl ki geçtiğimiz sezon 60. dakika sonrasını göremeyen engin'e maç kondisyonunu kazandırmak için inatla oyunda tuttuysa, nasıl ki bu sezon henüz formunu yakalayamamış melo'yu ve maç eksiği bulunan hamit'i eksiklerini kapatmaları için kötü oyunlarına rağmen inatla oyundan almadıysa aynı şekilde bu maçta amrabat'ı da oyunda tutmalıydı. kaldı ki amrabat bana göre ilk yarı o kadar da kötü bir oyun oynamadı. her zaman skoru değiştirme potansiyeli olan, süratli, hızlı bir kanat oyuncusudur amrabat. onun yerine oyuna alacak daha iyi bir oyuncun olmadığı için (aydın-amrabat karşılaştırmasını bile yapmıyorum) amrabat'ı da oyunda tutmalıydık. ilk yarıda sağ çizgide topla buluştuğu bir pozisyonda amrabat, topu önündeki braha savunmacısının yanından hızla atarak koşmaya başlamış ve rakibini oyundan düşürerek ceza sahasına tehlikeli bir orta açmıştı. aydın'da maalesef böyle bir özellik yok ki ikinci yarıda aldığı bütün topları ya geriye oynadı, ya yana oynadı; yaratıcılıktan yoksundu. ilk yarıdaki görüntüyü biraz olsun değiştirmek için emre - hakan balta değişikliği yapılabilir; riera sol kanada, amrabat da sağ kanada geçirilebilirdi.

    haddim olmayarak imparator'un bana göre yaptığı yanlışları söyledikten sonra takımın bu maçtaki genel görüntüsüne de değinmek lazım: bildiklerimizi unutmuş gibiydik, geçtiğimiz sezonun ilk bölümündeki görüntümüze bürünmüştük. geçtiğimiz sezon başında fenerbahçe'yi sami yen'de 3-1 yendiğimiz maça* kadar silik, sıkıntılı bir futbol oynuyorduk. dikine oynama, hızlı pas yapma, gol pozisyonuna girme sıkıntılarımız mevcuttu ve tüm bu sıkıntılarımızı fenerbahçe maçı ile çözmüş ve sezon sonuna kadar da artan bir grafik ile oyunumuzu sürdürmüştük. braga karşısında da topa %70'e varan oranla sahip olan taraf olmamıza, daha çok pas yapmamıza rağmen 0-2'lik sonucun mantıklı bir açıklaması olamaz. bunun sebebini anlamak için topu orta sahamızdan hücuma aktarmakla görevli olan selçuk-melo ikilisinin pas tercihlerine bakabiliriz; maç boyunca bu ikili burak-elmander-umut-amrabat dörtlüsünü yalnızca 8 kez topla buluşturabilmiş. yaptıkları pasların çok büyük kesimi ise yana ve geriye. bu da isterseniz topa %95 oranda da sahip olsanız size herhangi bir yaratıcılık ve fayda getirmez. bu yüzden tek kale oynadık, 2-0 yenildik diye kandırmayalım kendimizi; bu olayı biraz çarpıtma olur. maç boyunca girdiğimiz tek net gol pozisyonu burak'ın ikinci yarıda sağ çaprazdan ceza sahasına girdiği ve yaptığı şutu kalecinin çıkardığı pozisyondu. bunun dışında net diyebileceğimiz pozisyonumuz yok; aydın'ın uzaktan vurduğu ve direkten dönen şutunu da burada ayrı tarafta tutmamız gerek. özetle kazanmak için gerekenleri doğru bir şekilde yapamadık bu maçta.

    grupta 2. maçımızdan da puansız ayrılmamızdan ötürü maç sonu taraftarda oluşan genel olumsuz hava ise maalesef üzücü. maç sonunda metro yolculuğumda tanık olduğum üzere diğer şampiyonlar ligi maçlarına gelmemeyi düşünen, hatta kombinesini satmayı düşünen kişiler mevcut. onların tek bir sonuçla takımı sahipsiz bırakmalarına edebileceğim küfürler sınırsız olmakla birlikte taraftarlarda oluşan bu olumsuz havayı anlamsız ve gereksiz buluyorum. sıradaki 2 maçımızı cluj ile oynayacağız ve braga maçında neyi doğru neyi yanlış yaptığımızı iyi bir şekilde analiz edip nasıl oynamamız gerektiğine karar verebilirsek 2 cluj maçından 6 puan almamamız için bir sebep yok ortada. ayrıca sırada 3 maçımızın 2 tanesini de kendi sahamızda oynayacağımızı belirtmek gerek. gördüğümüz, izlediğimiz braga'yı son maçta deplasmanda yenmek ise imkansız değil, çünkü braga mevcut kadrosu ve oyun anlayışından ötürü daha çok deplasman takımı görünümünde. tek yapmamız gereken şey braga mağlubiyetinden sonra bittik bittik bittik biz beyler havasına girmemek; topu ileriye taşıyamadığımız, pozisyona giremediğimiz için hemen transfere yönelmemek, kaka'yı mecburi ihtiyaç olarak görmemek. mevcut takımımız kendisinden beklentilere karşılık verebilecek potansiyelde çünkü geçtiğimiz sene yolumuza taş koymayı deneyen bütün düşmanları, birlik olmuşçasına bize karşı duran bütün rakipleri bir bir alt eden ve bizlere şampiyonluk kupasını getiren de bu takımdı. ilk kötü sonuçla onları, imparator'u yargılamak ne taraftarlığa sığar ne de insanlığa.

    yalnızca zaman ve sabır...
    yürüyedur galatasaray'ım!
  • 237
    yener, yenilir, maçlar 3 ihtimallidir. galatasaray oynayacağı bütün şampiyonlar ligi maçlarına kazanmak için çıkacaktır. rakibe, hakeme, maçı izleyecek milyonlarca insana saygı mecburidir. hiç kimse kendi menfaatini değil, büyük galatasaray'ın ali çıkarlarını düşünecektir. son düdük çaldığında 10 metre bile koşacak dermanı kalmayacak şekilde bütün gücünü harcayacaktır. sonuç ne olursa olsun, utanacak hiç bir şeyleri olmadan uyuyacaktır maç gecesi. olur da yenilirse, bir sonraki maçı kazanmak için, ihtiyacı olan motivasyonu asla kaybetmeyecektir. ve her şeyden önemlisi, büyük taraftarını başı dik, gezdirecektir.

    maçtan önceki yazdığım yüksek galatasaray ideolojisinin son paragrafıydı. ne yazıkki galatasaraylı futboolcuların çoğu bu felsefeyi sayaya yansıtamadı. başı önde ayırdı taraftarını stadyumdan. savaşmadan cepheyi teslim etti. ister inanın ister inanmayın bütün şampiyonlar ligi maçlarını bilip, bizim maçtan 2.7 bin lirayı kaçırdım. 42 senelik büyük maç geçmişimde utandığım maçlardan birini seyrettim. umarım büyük galatasaray bana şaka yapmıştır.
  • 240
    galatasarayımızın uzun bir aradan sonra evinde oynadığı şampiyonlar ligi maçıdır. benim ise stadyumdan izlediğim ilk şampiyonlar ligi maçıydı. sonuç ne olursa olsun hayatımda unutamayacağım maçlardan biri olmuştur. evde oturmaktan zaman geçmediğinden maçtan 2.5 saat önce stadyumdaki yerimi aldım. sahada açılacak olan şampiyonlar ligi logosu geldikçe kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. o logo açıldıktan sonra yaşadığım mutluluk, gözlerimden akan yaşların tarifi yok. iyi oynadık veya kötü oynadık önemli değil galatasaray'ın bulunduğu gruptan en azından üçüncülük alacağına inanıyorum.
  • 241
    kendi sahamızda ki ilk izlediğim galatasaray maçıydı. malum istanbul'da yaşamıyoruz yaşımız, başımız yeni geliyor filan.

    geçen sene* takım tekrar dirilirken, imparator tekrar başa gelirken, şampiyonluk nağmeleri tekrar dillendirilmeye başlarken bende ayrı bir heyecan başlıyordu. sezon bitti galatasaray şampiyon oldu seviniyorum deliler gibi boru mu? saraçoğlu'nda almışız kupayı 2 kere şampiyon olmuşuz. ama ben yine içten içten de bu maçı yani galatasaray ve x takımın maçını içerdeki ilk şampiyonlar ligi maçımızı düşünüyorum o maça nolursa olsun giderim diyerek ayrı bir sevinç daha yaşıyorum. ilk şampiyonlar ligini, içerdeki ilk maçı düşünerek ayrı bir mutluyumdur gideceğim ne olursa olsun ne de olsa.

    bütün yaz bekliyorum kura çekimi de kura çekimi. 30 ağustos'ta 30 ağustos. sonra kura çekimi gelir çatar, izlerim tv başında hiç hissetmediğim kadar büyük heyecanla. ilk torbalar açıklanır madrid çıkar eski maçlar aklıma gelir ah uhlar, sonunda kendi ligimizdeyiz düşünceleri, her adı okunan takımdan sonra daha da heyecanım artar. o ara manchester united yazar kağıdın üzerinde, spiker adını söyler benim de dudaklarım kıpırdanmaya başlar. manchester ipnesi kolla kendini. yalan yok öyle bir gazlıyım ki barça, madrid, chelse sanki her biri kavga edeceğim adamlar gibi her birine ayrı ayrı söverim itinayla. elbet grupta olmadı sonra elemelerde tek tek ananızı skicez derim durmak bilmez o anlar dudaklarım. 2. torba çekilmeye başlanır aha madrid, city aynı torbada içten içten isterim bi girsek şurdan alayını skertip çıksak efsanevi bi başlangıç yapsak derim. sonra gelir 3. torba daha kağıt açılmadan kimse galatasaray demeden ben derim: "biziz olum bu" derim içimden. şimdi kimler ilk mağdurlarımız olacak derken uzakta h grubu olur mu derim içimden. manu'ya koyma fikri her zaman pek bir cazip gelmiştir çünkü bana nitekim öyle de olur. sonra son torba aman derim 1 2 takıma ama bir bakıma da öyle bir rahatım ki ahh ah o anları hatırlıyorum da. sonra yakarım sigaramı sallana sallana mutlu mesut başlarım her zamanki mekana doğru doğru yürümeye. mutluyumdur. 2 ekim braga maçı var aklımda mutluyumdur, gideceğim ne de olsa.

    sonra geçer zaman güzel futbol ama mağlubiyet manchester maçında olsun keyifler hala gıcır. yaklaşır 2 ekim. arkadaşlarla plan yapılır şöyle gitcez böyle gitcez. istanbul'a yeni gelmişim üniversite için ilk senem daha nerde kalacağım belli değil sıçtığımın kyk'ları çıkmadı. kalıyorum bi arkadaşta internet yok su, elektrik kesildi kesilecek. internet olmayınca uzak kaldım ister istemez bazı şeylere. fiyatlar belli olmuş arkadaş arıyor. çepte az bi para var en ucuz bilet 80 lira neyse nasıl olsa gitcez gs bonus var ayarlarız diyoruz bi şekilde. bir gün daha arıyor aynı arkadaş: "olum sıçtık bilet kalmamış".. sonra sözlük sağolsun maç günü buluyoruz 120lik biletlerden çepte 200 lira var bayrama 20 gün olsun yaşarız, diyorum bir şekilde kalan 80le. nasıl olsa o maça gidilecek.

    maç günü geliyor çatıyor bi heyecan hazırlıklar. ne giysem hangi forma? hangi atkı? metin oktay parçalısı mı? ne giysem her şey ayrı ayrı stres sebebi bende. gidiyorum maça çıkıyorum üst katlara merdivenlerden 1er 1er bazen 3er 3er. geliyor içerden sesler ama ben bakamıyorum stadın içine dışarıya bakıyorum öyle bir heycanlıyım anlatamam. bi wcyi ziyaret edeyim rahatlayayım diyorum sonra çıkıyorum elimi yüzümü yıkayıp. artık bakma zamanı. alnım ıslak silerken aklıma selçuk'un zaman zaman terini silme tarzı geliyor öyle siliyorum kaşlarımdan gözlerime doğru akan suyu. o sırada hatırlıyorum tekrar sonunda canlı göreceğim hepsini hem de ali sami yen'de. ben hala öyle derim gidemedim ali sami yen'e orası benim için ali sami yen. arena ne amq. sonra bakıyorum stada içimdeki fırtına öncesi sessizlik yerini saf gürültüye bırakıyor. kim ne diye bağırsa eşlik ediyorum bağırıyorum maç öncesi. her futbolcunun her hareketini izleyebilmek için fırfır dönüyor gözlerim maç öncesi. o kadar mutluyum anlatamam. o maça en çokta atmosfer için gitmek istedim ben. dediğim gibi para sıkıntı arkadaşımda da bende de. cluj maçına "gideriz ayarlarız da" diyordu biletleri alana kadar. ama yok olmaz ilk maç ben bu maçı, o atmosferi istiyorum. neyse maç başlıyor bi şeyler ters gidiyor bi bakmışız gol yemişiz. olsun diyorum daha çok erken. yeminle o maç 2 0 olduğunda bile içimde bir acaba vardı. o gün ben kaybettiğimize üzülmedim sözlük sadece taraftara üzüldüm. bütün bunları o yüzden yazdım. taraftar oraya sadece sövmek için gidiyor futbolcuya ben bunu anladım. 2 0 olmadan daha 1 0 iken bile kimileri kalkıp gidiyordu içim kan ağladı desem yeridir. durdum düşündüm neden? bulamadım bir cevap yazık dedim kendi kendime. sonra ses verdim kale arkalarına anladım tam o anda: "asaletin bize yeter" diyorlardı, anladığım anda o yerden daldım bende başladım bas bas bağırmaya 1-2 kişi daha eşlik etti maç bitmişti zaten ama hiç olmadığım kadar mutlu bağırıyordum bir bakıma kendi kendime de söylüyordum başarılar gelir geçer diye.

    o maç gerçekten hem en mutlu anlarımdı hem en sinirli, en mutsuz anlarımdı. ben takım yavaş pas yaptıkça artık taraftar devreye girer takımı iter dedikçe taraftar futbolcuların analarına itmeye başlıyordu, takımı iteceğine.

    bütün bunları neden yazdım ben de aslında bilmiyorum hepsini okuyan 1 kişi dahi olacağını da sanmıyorum ama günlerdir içimdeydi. eve geldim malum bayram. bilgisayarıma, internete kavuştum yazayım dedim oturdum yazdım belki de sadece, belki de bu tarz şeyler hisseden varsa eğer açar okur az çok rahatlar diye düşündüm neden bilmiyorum sadece yazmak istedim. umarım silinecek bi entry olmamıştır ya da olduysa da sonuna kadar okumaz umarım moderatörler: "adam o kadar yazmış heri" der geçerler. bilmiyorum belki de çok saçma oldu hatta sanırım çok saçma oldu. ama o gün o taraftar çok üzdü beni mağlubiyet üzmedi hatta sadece taraftar üzdü. bu sene süper kupa maçına gitmiştim bi şekilde ultraslanla belki o atmosferi bekledim, o maç tam o meşalelerin arasındaydım belki beklentim yüksekti o kadar bağırtı bekledim olmadı. geçen sene hayatımın ilk galatasaray maçını izledim deplasmandaki 4 2 yendiğimiz samsun maçıydı ama samsun tarafında izlemiştim. 90 dakika bağıran tayfayı izledim maçtan çok, çok özenmiştim.. belki onlar gibidir bütün stat diye düşündüm. yanlış düşündüm. ha bir de 2 ekim braga maçından sonra aklımdaki tek şey ultraslan'a katılabilmek bir şekilde.

    belki şimdi okuyan çıkarsa diyecek bilmiyor ultraslanın ne bok olduğunu filan zaman zaman okuyoruz, duyuyoruz istemeyen çok neden bilmem ben de istemezdim pek. besteler maç boyu eşlik etme biçimlerini pek sevmezdim. ama duygularımı cidden paylaştığını düşündüğüm insanlar daha çok o kale arkasında toplanmış, en azından bana böyle geldi o gece.

    bu ara da ben de sövdüm o gece o maçta ama taraftara sövdüm. neden mi? kavga edip rahatlamak için sadece.
    maç öncesi kavga olmuştu 2-3 yerde çok kızmıştım kendi kendime üzülştüm neden diye? neyi paylaşamadılar diye. samsun'da ve erzurumda'da kavga olmuştu içten içten çok kızmıştım yine neden diye? ama o an ben sövdüm taraftara biri çıkıp çatsın diye.

    bir de yarın maça gittiğimde* kahveden maçı izlerken eminim o statta koca bloktan çıkmayan ses bizim kahveden çıkacak, yanarım yanarım buna yanarım. ama fatih terim geçen sene elini yüreğine koymuştu ya şampiyonluk kutlamalarında* ben o an da yüreğime birisi dokunmuş gibi bir ağırlık hissetmiştim neden bilmem öyle bunu da paylaşayım dedim.
  • 242
    taş gibi savunma yapan bir takıma yenildiğimiz maç. braga takımı ne oynaması gerekiyorsa onu oynadı ve hakemin de göstermiş olduğu olağanüstü müsamahayla istediğinden fazlasını aldı. galatasaray ise oynaması gerektiği gibi oynamaya çalıştı fakat bunu başaramadı. galatasaray'ın en büyük eksikliği sol bekinin olmaması ve forvet oyuncularının inisiyatif almamasıydı. oyuncularımız braga savunmasını aşmak için çalım atıp pozisyona girmeyi düşünmedi. maalesef takımdaki oyuncuların bir çoğunda "top kaybedersem, tepki toplarım"* gibi bir korku mevcut ve bu korku takımın gelişmesi ve kazanan takım olması yolundaki en büyük engel. taraftarın oyuncuları daha fazla yüreklendirmesi lazım.

    yenilgi futbol oyununun doğal sonuçlarından biri. üstelik yenildiğin takım sıradan bir takım değil, şampiyonlar liginde oynamaya hak kazanmış bir takım. dolayısıyla karalar bağlamaya gerek yok. hem daha iki sene evvel karpaty lviv'e yenilmedik mi lan biz? ha "ben illa yenecem, benim takımım illa yenecek" diyorsan otur bir pc veya ps karşısına önüne geleni gebert.

    *
  • 243
    gerçekten çok anlamsız ve sinir bozucu bir mağlubiyetti... keşke bu maçı kazansaydık, bir şey eksik kaldığından, başımız sıkışık olduğundan falan değil, kazanmış olmak için kazansaydık yani evimizde sonuçta, rakip de aman aman bir takım değildi, ah ulan... 0-0 bitseydi bari. sezonun tatsız hatıralarından biri olarak aklımda kalacak bu maç.

    o kadar üzüldüm ki hafızamdan bile silmişim hani kim oynadı kim girdi kim çıktı vs. şimdi bakıyorum da johan elmander yedek soyunup oyuna sonradan dahil olmuş, yerine umut bulut oynamış. ikinci yarı da aydın yılmaz girmiş misal nordin amrabat'ın yerine. emre çolak ise ilk on bir başlamış.

    neyse :(
  • 246
    bu maçta rakip braga'nın ilk 18 kişilik kadrosunda olan 3 futbolcu, 2014-2015 sezonunun ikinci yarısından itibaren spor toto süper lig'de farklı takımlarda forma giyecektir.

    douglao ve custodio --> akhisar bld.
    marcio mossoro --> başakşehir

    5 aralık 2012 braga galatasaray maçında da başakşehir'li mossoro rakibimizi 1-0 öne geçiren golü atmıştı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın