kendi sahamızda ki ilk izlediğim galatasaray maçıydı. malum istanbul'da yaşamıyoruz yaşımız, başımız yeni geliyor filan.
geçen sene
* takım tekrar dirilirken, imparator tekrar başa gelirken, şampiyonluk nağmeleri tekrar dillendirilmeye başlarken bende ayrı bir heyecan başlıyordu. sezon bitti galatasaray şampiyon oldu seviniyorum deliler gibi boru mu? saraçoğlu'nda almışız kupayı 2 kere şampiyon olmuşuz. ama ben yine içten içten de bu maçı yani galatasaray ve x takımın maçını içerdeki ilk şampiyonlar ligi maçımızı düşünüyorum o maça nolursa olsun giderim diyerek ayrı bir sevinç daha yaşıyorum. ilk şampiyonlar ligini, içerdeki ilk maçı düşünerek ayrı bir mutluyumdur gideceğim ne olursa olsun ne de olsa.
bütün yaz bekliyorum kura çekimi de kura çekimi. 30 ağustos'ta 30 ağustos. sonra kura çekimi gelir çatar, izlerim tv başında hiç hissetmediğim kadar büyük heyecanla. ilk torbalar açıklanır madrid çıkar eski maçlar aklıma gelir ah uhlar, sonunda kendi ligimizdeyiz düşünceleri, her adı okunan takımdan sonra daha da heyecanım artar. o ara manchester united yazar kağıdın üzerinde, spiker adını söyler benim de dudaklarım kıpırdanmaya başlar. manchester ipnesi kolla kendini. yalan yok öyle bir gazlıyım ki barça, madrid, chelse sanki her biri kavga edeceğim adamlar gibi her birine ayrı ayrı söverim itinayla. elbet grupta olmadı sonra elemelerde tek tek ananızı skicez derim durmak bilmez o anlar dudaklarım. 2. torba çekilmeye başlanır aha madrid, city aynı torbada içten içten isterim bi girsek şurdan alayını skertip çıksak efsanevi bi başlangıç yapsak derim. sonra gelir 3. torba daha kağıt açılmadan kimse galatasaray demeden ben derim: "biziz olum bu" derim içimden. şimdi kimler ilk mağdurlarımız olacak derken uzakta h grubu olur mu derim içimden. manu'ya koyma fikri her zaman pek bir cazip gelmiştir çünkü bana nitekim öyle de olur. sonra son torba aman derim 1 2 takıma ama bir bakıma da öyle bir rahatım ki ahh ah o anları hatırlıyorum da. sonra yakarım sigaramı sallana sallana mutlu mesut başlarım her zamanki mekana doğru doğru yürümeye. mutluyumdur. 2 ekim braga maçı var aklımda mutluyumdur, gideceğim ne de olsa.
sonra geçer zaman güzel futbol ama mağlubiyet manchester maçında olsun keyifler hala gıcır. yaklaşır 2 ekim. arkadaşlarla plan yapılır şöyle gitcez böyle gitcez. istanbul'a yeni gelmişim üniversite için ilk senem daha nerde kalacağım belli değil sıçtığımın kyk'ları çıkmadı. kalıyorum bi arkadaşta internet yok su, elektrik kesildi kesilecek. internet olmayınca uzak kaldım ister istemez bazı şeylere. fiyatlar belli olmuş arkadaş arıyor. çepte az bi para var en ucuz bilet 80 lira neyse nasıl olsa gitcez gs bonus var ayarlarız diyoruz bi şekilde. bir gün daha arıyor aynı arkadaş: "olum sıçtık bilet kalmamış".. sonra sözlük sağolsun maç günü buluyoruz 120lik biletlerden çepte 200 lira var bayrama 20 gün olsun yaşarız, diyorum bir şekilde kalan 80le. nasıl olsa o maça gidilecek.
maç günü geliyor çatıyor bi heyecan hazırlıklar. ne giysem hangi forma? hangi atkı? metin oktay parçalısı mı? ne giysem her şey ayrı ayrı stres sebebi bende. gidiyorum maça çıkıyorum üst katlara merdivenlerden 1er 1er bazen 3er 3er. geliyor içerden sesler ama ben bakamıyorum stadın içine dışarıya bakıyorum öyle bir heycanlıyım anlatamam. bi wcyi ziyaret edeyim rahatlayayım diyorum sonra çıkıyorum elimi yüzümü yıkayıp. artık bakma zamanı. alnım ıslak silerken aklıma selçuk'un zaman zaman terini silme tarzı geliyor öyle siliyorum kaşlarımdan gözlerime doğru akan suyu. o sırada hatırlıyorum tekrar sonunda canlı göreceğim hepsini hem de ali sami yen'de. ben hala öyle derim gidemedim ali sami yen'e orası benim için ali sami yen. arena ne amq. sonra bakıyorum stada içimdeki fırtına öncesi sessizlik yerini saf gürültüye bırakıyor. kim ne diye bağırsa eşlik ediyorum bağırıyorum maç öncesi. her futbolcunun her hareketini izleyebilmek için fırfır dönüyor gözlerim maç öncesi. o kadar mutluyum anlatamam. o maça en çokta
atmosfer için gitmek istedim ben. dediğim gibi para sıkıntı arkadaşımda da bende de. cluj maçına "gideriz ayarlarız da" diyordu biletleri alana kadar. ama yok olmaz ilk maç ben bu maçı, o
atmosferi istiyorum. neyse maç başlıyor bi şeyler ters gidiyor bi bakmışız gol yemişiz. olsun diyorum daha çok erken. yeminle o maç 2 0 olduğunda bile içimde bir acaba vardı. o gün ben kaybettiğimize üzülmedim sözlük sadece taraftara üzüldüm. bütün bunları o yüzden yazdım. taraftar oraya sadece sövmek için gidiyor futbolcuya ben bunu anladım. 2 0 olmadan daha 1 0 iken bile kimileri kalkıp gidiyordu içim kan ağladı desem yeridir. durdum düşündüm neden? bulamadım bir cevap yazık dedim kendi kendime. sonra ses verdim kale arkalarına anladım tam o anda: "asaletin bize yeter" diyorlardı, anladığım anda o yerden daldım bende başladım bas bas bağırmaya 1-2 kişi daha eşlik etti maç bitmişti zaten ama hiç olmadığım kadar mutlu bağırıyordum bir bakıma kendi kendime de söylüyordum başarılar gelir geçer diye.
o maç gerçekten hem en mutlu anlarımdı hem en sinirli, en mutsuz anlarımdı. ben takım yavaş pas yaptıkça artık taraftar devreye girer takımı iter dedikçe taraftar futbolcuların analarına itmeye başlıyordu, takımı iteceğine.
bütün bunları neden yazdım ben de aslında bilmiyorum hepsini okuyan 1 kişi dahi olacağını da sanmıyorum ama günlerdir içimdeydi. eve geldim malum bayram. bilgisayarıma, internete kavuştum yazayım dedim oturdum yazdım belki de sadece, belki de bu tarz şeyler hisseden varsa eğer açar okur az çok rahatlar diye düşündüm neden bilmiyorum sadece yazmak istedim. umarım silinecek bi entry olmamıştır ya da olduysa da sonuna kadar okumaz umarım moderatörler: "adam o kadar yazmış heri" der geçerler. bilmiyorum belki de çok saçma oldu hatta sanırım çok saçma oldu. ama o gün o taraftar çok üzdü beni mağlubiyet üzmedi hatta sadece taraftar üzdü. bu sene süper kupa maçına gitmiştim bi şekilde ultraslanla belki o atmosferi bekledim, o maç tam o meşalelerin arasındaydım belki beklentim yüksekti o kadar bağırtı bekledim olmadı. geçen sene hayatımın ilk galatasaray maçını izledim deplasmandaki 4 2 yendiğimiz samsun maçıydı ama samsun tarafında izlemiştim. 90 dakika bağıran tayfayı izledim maçtan çok, çok özenmiştim.. belki onlar gibidir bütün stat diye düşündüm. yanlış düşündüm. ha bir de 2 ekim braga maçından sonra aklımdaki tek şey ultraslan'a katılabilmek bir şekilde.
belki şimdi okuyan çıkarsa diyecek bilmiyor ultraslanın ne bok olduğunu filan zaman zaman okuyoruz, duyuyoruz istemeyen çok neden bilmem ben de istemezdim pek. besteler maç boyu eşlik etme biçimlerini pek sevmezdim. ama duygularımı cidden paylaştığını düşündüğüm insanlar daha çok o kale arkasında toplanmış, en azından bana böyle geldi o gece.
bu ara da ben de sövdüm o gece o maçta ama taraftara sövdüm. neden mi? kavga edip rahatlamak için sadece.
maç öncesi kavga olmuştu 2-3 yerde çok kızmıştım kendi kendime üzülştüm neden diye? neyi paylaşamadılar diye. samsun'da ve erzurumda'da kavga olmuştu içten içten çok kızmıştım yine neden diye? ama o an ben sövdüm taraftara biri çıkıp çatsın diye.
bir de yarın maça gittiğimde
* kahveden maçı izlerken eminim o statta koca bloktan çıkmayan ses bizim kahveden çıkacak, yanarım yanarım buna yanarım. ama fatih terim geçen sene elini yüreğine koymuştu ya şampiyonluk kutlamalarında
* ben o an da yüreğime birisi dokunmuş gibi bir ağırlık hissetmiştim neden bilmem öyle bunu da paylaşayım dedim.