236
maç günü sabahtan akşama kadar hepimizin karnında kelebekler uçuşuyordu. kolay değil tabii; yıllar sonra eski bir dostu görmek gibi, uzun hasretlik döneminden sonra evine dönmek gibiydi bizler için şampiyonlar ligi'nde yeniden boy göstermek. kura çekimi sonrası braga ve cluj gibi nispeten dişimize göre rakipler ile eşleşmemizden ötürü, takımımızın da kalitesine, gücüne ve imparator fatih terim'e duyduğumuz büyük güven ve inanç doğrultusunda gruptan çok büyük ihtimalle çıkacağımızı düşünüyorduk. bu yüzden 2.lik için kapışacağımız takımlardan biri olan braga ile kendi sahamızda oynayacağımız bu maç bizim için mutlak suretle hedef maçtı. kazanılması zaruriydi, başka yolu yoktu. kendimizi de bu şekilde hazırladık ve yok yere baskı ve stres altına girdik.
braga, mevcut oyun anlayışından ötürü deplasmanlarda daha iyi sonuçlar alan bir takım görüntüsünde. bizimle oynadıkları bu maça da çok iyi hazırlanmışlar; çünkü orta bölgeyi çok iyi kapattılar ve hücum oyuncularımızı topla buluşturamadık. bu noktada yapılması gereken hamleler sınırlıydı. ya topu kanatlara indirip kanat hücumları gerçekleştirecektik, ya da maçın genelinde yaptığımız yan pasları sürdürüp braga savunmasında boşluk arayacaktık. biz gerekli olan yan pasları yaptık fakat bu hareketimiz tamamen bilinçsizdi, sonunda ne yapacağımızı bilmeden, kararlaştırmadan, amaçsızca devam ettik bu pasları yapmaya. kanatta adam eksiltme yeteneği olan, süratli tek oyuncumuz olan amrabat'ı da ilk yarı sonunda oyundan alınca bana göre grande bir yanlışa imza attı. yerine giren aydın'a bel bağlamak, onu kurtarıcı olarak oyuna sokmak hem taraftara bir umutsuzluk aşılayacaktı hem de bekleneni verememesi durumunda aydın'ı demotive edecekti ki öyle oldu. aydın'ın topla buluşmaları sonrası genelde fayda sağlayamamasından dolayı tribünlerde homurdanmalar başlamış ve aydın sonraki seferlerde daha basit oynama yolunu seçmişti. grande, nasıl ki geçtiğimiz sezon 60. dakika sonrasını göremeyen engin'e maç kondisyonunu kazandırmak için inatla oyunda tuttuysa, nasıl ki bu sezon henüz formunu yakalayamamış melo'yu ve maç eksiği bulunan hamit'i eksiklerini kapatmaları için kötü oyunlarına rağmen inatla oyundan almadıysa aynı şekilde bu maçta amrabat'ı da oyunda tutmalıydı. kaldı ki amrabat bana göre ilk yarı o kadar da kötü bir oyun oynamadı. her zaman skoru değiştirme potansiyeli olan, süratli, hızlı bir kanat oyuncusudur amrabat. onun yerine oyuna alacak daha iyi bir oyuncun olmadığı için (aydın-amrabat karşılaştırmasını bile yapmıyorum) amrabat'ı da oyunda tutmalıydık. ilk yarıda sağ çizgide topla buluştuğu bir pozisyonda amrabat, topu önündeki braha savunmacısının yanından hızla atarak koşmaya başlamış ve rakibini oyundan düşürerek ceza sahasına tehlikeli bir orta açmıştı. aydın'da maalesef böyle bir özellik yok ki ikinci yarıda aldığı bütün topları ya geriye oynadı, ya yana oynadı; yaratıcılıktan yoksundu. ilk yarıdaki görüntüyü biraz olsun değiştirmek için emre - hakan balta değişikliği yapılabilir; riera sol kanada, amrabat da sağ kanada geçirilebilirdi.
haddim olmayarak imparator'un bana göre yaptığı yanlışları söyledikten sonra takımın bu maçtaki genel görüntüsüne de değinmek lazım: bildiklerimizi unutmuş gibiydik, geçtiğimiz sezonun ilk bölümündeki görüntümüze bürünmüştük. geçtiğimiz sezon başında fenerbahçe'yi sami yen'de 3-1 yendiğimiz maça* kadar silik, sıkıntılı bir futbol oynuyorduk. dikine oynama, hızlı pas yapma, gol pozisyonuna girme sıkıntılarımız mevcuttu ve tüm bu sıkıntılarımızı fenerbahçe maçı ile çözmüş ve sezon sonuna kadar da artan bir grafik ile oyunumuzu sürdürmüştük. braga karşısında da topa %70'e varan oranla sahip olan taraf olmamıza, daha çok pas yapmamıza rağmen 0-2'lik sonucun mantıklı bir açıklaması olamaz. bunun sebebini anlamak için topu orta sahamızdan hücuma aktarmakla görevli olan selçuk-melo ikilisinin pas tercihlerine bakabiliriz; maç boyunca bu ikili burak-elmander-umut-amrabat dörtlüsünü yalnızca 8 kez topla buluşturabilmiş. yaptıkları pasların çok büyük kesimi ise yana ve geriye. bu da isterseniz topa %95 oranda da sahip olsanız size herhangi bir yaratıcılık ve fayda getirmez. bu yüzden tek kale oynadık, 2-0 yenildik diye kandırmayalım kendimizi; bu olayı biraz çarpıtma olur. maç boyunca girdiğimiz tek net gol pozisyonu burak'ın ikinci yarıda sağ çaprazdan ceza sahasına girdiği ve yaptığı şutu kalecinin çıkardığı pozisyondu. bunun dışında net diyebileceğimiz pozisyonumuz yok; aydın'ın uzaktan vurduğu ve direkten dönen şutunu da burada ayrı tarafta tutmamız gerek. özetle kazanmak için gerekenleri doğru bir şekilde yapamadık bu maçta.
grupta 2. maçımızdan da puansız ayrılmamızdan ötürü maç sonu taraftarda oluşan genel olumsuz hava ise maalesef üzücü. maç sonunda metro yolculuğumda tanık olduğum üzere diğer şampiyonlar ligi maçlarına gelmemeyi düşünen, hatta kombinesini satmayı düşünen kişiler mevcut. onların tek bir sonuçla takımı sahipsiz bırakmalarına edebileceğim küfürler sınırsız olmakla birlikte taraftarlarda oluşan bu olumsuz havayı anlamsız ve gereksiz buluyorum. sıradaki 2 maçımızı cluj ile oynayacağız ve braga maçında neyi doğru neyi yanlış yaptığımızı iyi bir şekilde analiz edip nasıl oynamamız gerektiğine karar verebilirsek 2 cluj maçından 6 puan almamamız için bir sebep yok ortada. ayrıca sırada 3 maçımızın 2 tanesini de kendi sahamızda oynayacağımızı belirtmek gerek. gördüğümüz, izlediğimiz braga'yı son maçta deplasmanda yenmek ise imkansız değil, çünkü braga mevcut kadrosu ve oyun anlayışından ötürü daha çok deplasman takımı görünümünde. tek yapmamız gereken şey braga mağlubiyetinden sonra bittik bittik bittik biz beyler havasına girmemek; topu ileriye taşıyamadığımız, pozisyona giremediğimiz için hemen transfere yönelmemek, kaka'yı mecburi ihtiyaç olarak görmemek. mevcut takımımız kendisinden beklentilere karşılık verebilecek potansiyelde çünkü geçtiğimiz sene yolumuza taş koymayı deneyen bütün düşmanları, birlik olmuşçasına bize karşı duran bütün rakipleri bir bir alt eden ve bizlere şampiyonluk kupasını getiren de bu takımdı. ilk kötü sonuçla onları, imparator'u yargılamak ne taraftarlığa sığar ne de insanlığa.
yalnızca zaman ve sabır...
yürüyedur galatasaray'ım!
braga, mevcut oyun anlayışından ötürü deplasmanlarda daha iyi sonuçlar alan bir takım görüntüsünde. bizimle oynadıkları bu maça da çok iyi hazırlanmışlar; çünkü orta bölgeyi çok iyi kapattılar ve hücum oyuncularımızı topla buluşturamadık. bu noktada yapılması gereken hamleler sınırlıydı. ya topu kanatlara indirip kanat hücumları gerçekleştirecektik, ya da maçın genelinde yaptığımız yan pasları sürdürüp braga savunmasında boşluk arayacaktık. biz gerekli olan yan pasları yaptık fakat bu hareketimiz tamamen bilinçsizdi, sonunda ne yapacağımızı bilmeden, kararlaştırmadan, amaçsızca devam ettik bu pasları yapmaya. kanatta adam eksiltme yeteneği olan, süratli tek oyuncumuz olan amrabat'ı da ilk yarı sonunda oyundan alınca bana göre grande bir yanlışa imza attı. yerine giren aydın'a bel bağlamak, onu kurtarıcı olarak oyuna sokmak hem taraftara bir umutsuzluk aşılayacaktı hem de bekleneni verememesi durumunda aydın'ı demotive edecekti ki öyle oldu. aydın'ın topla buluşmaları sonrası genelde fayda sağlayamamasından dolayı tribünlerde homurdanmalar başlamış ve aydın sonraki seferlerde daha basit oynama yolunu seçmişti. grande, nasıl ki geçtiğimiz sezon 60. dakika sonrasını göremeyen engin'e maç kondisyonunu kazandırmak için inatla oyunda tuttuysa, nasıl ki bu sezon henüz formunu yakalayamamış melo'yu ve maç eksiği bulunan hamit'i eksiklerini kapatmaları için kötü oyunlarına rağmen inatla oyundan almadıysa aynı şekilde bu maçta amrabat'ı da oyunda tutmalıydı. kaldı ki amrabat bana göre ilk yarı o kadar da kötü bir oyun oynamadı. her zaman skoru değiştirme potansiyeli olan, süratli, hızlı bir kanat oyuncusudur amrabat. onun yerine oyuna alacak daha iyi bir oyuncun olmadığı için (aydın-amrabat karşılaştırmasını bile yapmıyorum) amrabat'ı da oyunda tutmalıydık. ilk yarıda sağ çizgide topla buluştuğu bir pozisyonda amrabat, topu önündeki braha savunmacısının yanından hızla atarak koşmaya başlamış ve rakibini oyundan düşürerek ceza sahasına tehlikeli bir orta açmıştı. aydın'da maalesef böyle bir özellik yok ki ikinci yarıda aldığı bütün topları ya geriye oynadı, ya yana oynadı; yaratıcılıktan yoksundu. ilk yarıdaki görüntüyü biraz olsun değiştirmek için emre - hakan balta değişikliği yapılabilir; riera sol kanada, amrabat da sağ kanada geçirilebilirdi.
haddim olmayarak imparator'un bana göre yaptığı yanlışları söyledikten sonra takımın bu maçtaki genel görüntüsüne de değinmek lazım: bildiklerimizi unutmuş gibiydik, geçtiğimiz sezonun ilk bölümündeki görüntümüze bürünmüştük. geçtiğimiz sezon başında fenerbahçe'yi sami yen'de 3-1 yendiğimiz maça* kadar silik, sıkıntılı bir futbol oynuyorduk. dikine oynama, hızlı pas yapma, gol pozisyonuna girme sıkıntılarımız mevcuttu ve tüm bu sıkıntılarımızı fenerbahçe maçı ile çözmüş ve sezon sonuna kadar da artan bir grafik ile oyunumuzu sürdürmüştük. braga karşısında da topa %70'e varan oranla sahip olan taraf olmamıza, daha çok pas yapmamıza rağmen 0-2'lik sonucun mantıklı bir açıklaması olamaz. bunun sebebini anlamak için topu orta sahamızdan hücuma aktarmakla görevli olan selçuk-melo ikilisinin pas tercihlerine bakabiliriz; maç boyunca bu ikili burak-elmander-umut-amrabat dörtlüsünü yalnızca 8 kez topla buluşturabilmiş. yaptıkları pasların çok büyük kesimi ise yana ve geriye. bu da isterseniz topa %95 oranda da sahip olsanız size herhangi bir yaratıcılık ve fayda getirmez. bu yüzden tek kale oynadık, 2-0 yenildik diye kandırmayalım kendimizi; bu olayı biraz çarpıtma olur. maç boyunca girdiğimiz tek net gol pozisyonu burak'ın ikinci yarıda sağ çaprazdan ceza sahasına girdiği ve yaptığı şutu kalecinin çıkardığı pozisyondu. bunun dışında net diyebileceğimiz pozisyonumuz yok; aydın'ın uzaktan vurduğu ve direkten dönen şutunu da burada ayrı tarafta tutmamız gerek. özetle kazanmak için gerekenleri doğru bir şekilde yapamadık bu maçta.
grupta 2. maçımızdan da puansız ayrılmamızdan ötürü maç sonu taraftarda oluşan genel olumsuz hava ise maalesef üzücü. maç sonunda metro yolculuğumda tanık olduğum üzere diğer şampiyonlar ligi maçlarına gelmemeyi düşünen, hatta kombinesini satmayı düşünen kişiler mevcut. onların tek bir sonuçla takımı sahipsiz bırakmalarına edebileceğim küfürler sınırsız olmakla birlikte taraftarlarda oluşan bu olumsuz havayı anlamsız ve gereksiz buluyorum. sıradaki 2 maçımızı cluj ile oynayacağız ve braga maçında neyi doğru neyi yanlış yaptığımızı iyi bir şekilde analiz edip nasıl oynamamız gerektiğine karar verebilirsek 2 cluj maçından 6 puan almamamız için bir sebep yok ortada. ayrıca sırada 3 maçımızın 2 tanesini de kendi sahamızda oynayacağımızı belirtmek gerek. gördüğümüz, izlediğimiz braga'yı son maçta deplasmanda yenmek ise imkansız değil, çünkü braga mevcut kadrosu ve oyun anlayışından ötürü daha çok deplasman takımı görünümünde. tek yapmamız gereken şey braga mağlubiyetinden sonra bittik bittik bittik biz beyler havasına girmemek; topu ileriye taşıyamadığımız, pozisyona giremediğimiz için hemen transfere yönelmemek, kaka'yı mecburi ihtiyaç olarak görmemek. mevcut takımımız kendisinden beklentilere karşılık verebilecek potansiyelde çünkü geçtiğimiz sene yolumuza taş koymayı deneyen bütün düşmanları, birlik olmuşçasına bize karşı duran bütün rakipleri bir bir alt eden ve bizlere şampiyonluk kupasını getiren de bu takımdı. ilk kötü sonuçla onları, imparator'u yargılamak ne taraftarlığa sığar ne de insanlığa.
yalnızca zaman ve sabır...
yürüyedur galatasaray'ım!