• 329
    dün tekrarını izlememle ömer üründül tarafından yarıldığım maçtır efem.

    normal sürenin son dakikalarına doğru top rakip ceza sahasında hakan şükür'ü gelmiştir. hakan şükür rakibini geçmiş ve kaleciyle karşı karşıya kalmıştır. ama ayağı kayar ve topa vuramaz, seaman topu kontrol eder. spiker levent özçelik ahlar vahlar içinde dert yanarken ağzından en son "hakan ne olur vur, ne olur vur..." şeklinde bir cümle çıkar. derken 1-2 saniyelik bir sessizlik olur ve ömer üründül yorumunu yapar:

    - düştü.

    ---

    bununla birlikte levent özçelik'in "bizim de bulunduğumuz karşı tribünlerin tamamını galatasaray taraftarları almış durumda." cümlesinden yola çıkarsak; ana kameranın bulunduğu tribünlerin tamamı, sol kale arkasının tamamı ve karşı tribünlerin yarısını galatasaray taraftarları almıştır. arsenal taraftarları ise karşı tribünün yarısı ve sağ kale arkasının tamamıyla yetinmek durumunda kalmıştır.
  • 330
    adams'ın aslında keown'un pozisyonunu içeride görmem , gözlerimi kapatmam arada süre içindeki korku ve gözlerimi açmam topun dışarıya gidişini görmem ve kupaya olan inancımın daha da artması ama maçın sonunu ise zor getirmiştik. tafferel belinden zorlanıyordu, kaptan bülent'in koluna kramp girmişti, capone'nin sağ bileği davul gibiydi, hakan şükür yorgunluktan bitmişti ama kupa sonunda bizim olmuştu. efsane ötesi bir final maçıydı.
  • 331
    o gün aklımı kaybetmediysem sanırım allah evlat acısı vermediği müddetçe de bir şey olmaz aklıma. her neyse diyeceğim bu değil. o gün maçı izlerken dün gibi hatırlıyorum gri bir eşofman altı ve üzerinde beyaz bir t-shirtle izlemeye başlamıştım, belki inanmayacaksınız ama popescu penaltıyı kullanmadan az önce soluklandığımda fark ettim üzerimde sadece beyaz slip don kalmış.

    artık ne yaptıyam kendime o geçen sürede.

    bunu da ilk defa anlatıyorum. bilginize.
  • 332
    yalnızca 6 yaşındaydım. sitedeki abilerimle toplanmış , bakkalın önünde kurulmuş televizyondan takip ediyorduk maçı. sarı ve kırmızı renkli guaj boyalarla yüzlerimizi boyamıştık. aralarında da en küçüğü bendim. ama popescu'nun penaltısından sonraki ben, sanki ben değildim. bambaşka biri olmuştum. hiçbir şeyin farkında olmayan bu adam, bir anda aşık oldu ve o günden bu yana her nerede olursam olayım, ölene kadar galatasaraylıyım ve hep de böyle kalacak.
  • 334
    kuru bir zaferden ote sosyo kulturel bir tepkidir bu karilasma. futbolu icat eden, izledikleri emperyalizm politikasiyla su an kara kitada var olan acligin en onemli sebebi olan burnu buyuk britanya halkinin caresizligidir bu karsilasma. dogu'dan gelen, kara kuru, gosterissiz ve nufuzsuz bir takimin o donemin en sasali takimlarindan birine kafa tuttugu ve bu yuzden de gerek o kitada gerekse diger kitalarda ezilen, gozardi edilen, unutulan, ikinci sinif insan muamelesi goren insanlarin umidi olmustur galatasaray. calisarak da birseylerin kazanilabilecegini, o insan musvettelerine ustunluk kurulabilinecegini gostermistir galatasaray. bu yuzden o hep ovundugumuz dunyaca taninma durumu gerceklesmistir. yoksa elin afrikalisi, cinlisi ne bilim malezyalisi napsin lan galatasaray'i. lakin o aksam galatasaray bir takimdan ote iste bu bahsetmis oldugum ulke insanlarinin kendilerinden birseyler bekledigi, dualar ettigi, umit besledigi bir kahramana donusmustur. iyiyle kotunun savasi deriz ya hep, sanirim bu karsilasma icin verilebilecek yegane isim de budur. iyiler bir kereligine de olsa kazanmistir. o yuzdendir ki unutulmazdir, unutulmamalidir.
  • 335
    gelelim futbol yonune. o zamanlar hep iddaa ederdim galatasaray o donemin en guclu takimidir diye, kimi gulup gecerdi, kimi ciddiye almazdi cunku ortada somut bir delil yoktu. nedir somut delil abicim? o donemin en guclusu kabul edilen takima koymak. nasil koyacaksin? en buyuk aksettirilen bir organizasyonda koyarak. e super kupa'dan daha buyuk bir organizasyon da olmadigina gore, real madrid'e koymanin en kestirme yolu uefa'yi alip, super kupa'da koyup, kimin en buyuk oldugunu dosta dusmana gostermekti. bu yuzden bu mac cok onemlidir. bu yuzden this is the best till we do better diyoruz. siz bakmayin sikeci lalelerin soylediklerine. ozellikle o donemde en az cl kadar zorlu bir turnuvada italyan, alman, ispanyol, ingiliz ve yine ingilizi yenmek her babayigidin harci degildir. bu karsilasma bizim en buyuk oldugumuzu ispatlamaya yarayan karsilasmadir. ne eksik ne fazla.
  • 336
    yaş 14-15. yeni yetmelik, lastik kramponlarla top koşturma dönemleri. sülaleden gelen bir güzellik olarak bir kaç ayrıksı örnek dışında herkesin cimboma gönül verdiği dönemlerde kadın anamın futbola anlam vermediği yıllar -hoş hala anlam vermez-. nasıl bir atmosfer ki tüm aile kilitlenmiş kadın anam bile sevincim için dualar etmekteydi.
    sonuç mu?
    kimisi araçlarla konvoya katılırken ben bir usain bolt olmasada asafa powell gibi hem de bağıra çağıra bağıra çağıra ayağımda lastik kramponla sprinter gibi koşuşumu hatırlarım.
  • 337
    o gün okula galatasaray atkısıyla gitmiştim. ilkokul 4tüm. sadece ve sadece 10 yaşında olan bi çocuğun kalbi yerinde değil taşacaktı resmen. derken dersler bitti ve babamın iş yerine gittim. para istedim, akşama kadar arkadaşlarla oturup maçı konuşacaktık, kafeye gidip tüm gazeteleri okuyacaktık. saatler geçmiyordu, akreple yelkovanın hareketi sanki durmuştu. maç saati sanki kıyamet anıydı. dünya duracak ömür bitecek gibiydi. 10 yaşında bir çocuğa bile bu kadar hissettirebiliyorsa sevgisini, varın siz düşünün bu takımın büyüklüğünü. akşam oldu. her avrupa maçını izlediğimiz aile dostumuzun evine gittik. hanımlar sofrayı hazırlarken erkekler maç muhabbetine daldı. o zaman kimselerde forma bulunmuyor kolay kolay ama evde bir çok atkı ve forma var. ben televizyonun önünde ezbere bildiğim 11'imizin acaba bugün nasıl oynayacağını hayal ediyordum. maç başladı. arif kaçırdı hakan şükür kaçırdı ben kahroldum.adams topu dışarı vurdu yüreğim pır pır etti. "baba" dedim "baba alacağız değil mi?bugün ağlamamız sevinçten olsun lütfen baba" dedim. 2 gün öncesi doğum günümdü ve ben o çocuk aklımla doğum günümde belki gelirler diye futbolculara davetiye yazmıştım ama annem içimdeki o hevesi "oğlum danimarkaya gidecekler gelemezler yanına" diye köreltmişti. içimden olsun bugün kupayı kazanın da doğum günü umrumda değil isterseniz bir ömür görmeyeyim yeter ki kazanalım diyordum.o 120 dakikada sanki 5 10 yaş daha olgunlaşmıştım artık bana bakıp çocuk ne kadar üzülüyor demesinler diye poker face triplerine girmiştim ama boynumdaki atkıda dişlenmedik yer bırakmamıştım. maç bitti ve penaltılara geçildi.sadece penaltı mı? çocukluk kahramanlarım belki de gördüğüm en önemli müsabakada ülkemi temsil ediyorlardı ve ben yerimde duramazdım. izleyemedim ilk penaltıları. odadan gelen seslerle yetindim. popescu topa gelirken gözümün önünden tüm sene geçti. emeklerimizin karşılığını alma zamanıydı, 4 yılın ekininini biçilme zamanıydı. vurdu ve gol oldu. inanılmaz yok böyle sevinç. her birimiz ateş topuyduk evde.dışarı ne ara çıktık ne ara hepimiz konvoya katıldık ne ara eve geldik. şu an bile hiç bir şey hatırlayamıyorum. 12 sene deil 12 asır geçsin bu mutluluğu içimizden atmaya yeter mi? hatıralar hafızalardan silinir mi? öyle şeyler yaşadık ki o gece uğrunda ölmeye değer...
  • 339
    hala her izleyişimde arif erdem 45'te sol ayağıyla vurduğu şutta golü kaçırdığında sanki kupa bizim olmayacakmış gibi hissederim...
    hala taffarel'in henry'nin kafa vuruşunu uçarak kurtardığı pozisyonda sanki taffi o topu tutamayacakmış gibi gelir...
    hala bülent korkmaz'ın omzunda sargılarla o formayı giymeye çalışırkenki hırsını gördüğümde tüylerimin diken diken olur...
    hala her şeyiyle aklımda olan maçtır...

    galatasaray daha çok kupalar kazanacaktır. eminim günün birinde bu kupayı* da cl kupasını da kaldıracaktır; ancak bunların hiçbiri o gün kadar özel olamayacak diye düşünüyorum. henüz 9 buçuk yaşımdaki ben konvoya katılmak için babama yalvarmıştım, babam da fenerbahçe taraftarı olmasına rağmen bizim galibiyetimizle sevinmiş ve beni kırmamış konvoya çıkarmıştı. hayatımda galatasaray bayrağını en büyük gururla salladığım gündü. o gün, o coşkuyla konvoyda salladığım bayrağımı da birşey olmasın diye saklamıştım. ömrümün sonuna kadar da o günden bir hatıra olarak benimle kalacak ve o eşsiz anları hatırlatacak...
  • 340
    87 dogumlu olmama lanet etme ve abimi kiskanma sebebimdir. once arsenal maci icin kophenhag'a, ardindan da seper kupa finali icin monaco'ya maca gitti abim. macin oynandigi sene henuz 13 yasinda oldugum icin abimin pesine takilma olasiligim yoktu. abimin de "hadi sen de gel" diyecek hali yoktu, dolayisiyla milyonlarca kisi gibi televizyondan annem ve babamla birlikte izledik. mac sirasinda ve sonrasinda yasananlari unutmak mumkun degil. tesaduf diyenlere, inanilmazin basarilmasini kucuk gorenlere inat turk spor tarihinin ilk buyuk basarisidir. milli takimlari hesaba katmazsak kulupler bazindaki tek buyuk basaridir. biz ya da baska bir turk takimi avrupa'da kupa (hani olur ya) alabilir ama hicbiri bu sampiyonlugun anlamina erisemez. oyle zamanlardi ki bizim okulda bir hafta boyunca ders aralarinda ve ogle teneffusunde " cimbom galatasaray " marsi calinmisti. okulun muduru fenerbahce'nin eski basketbolcularindan olmasina ragmen, mudur dahil hic kimse rahatsiz olmamisti.
  • 344
    9 yaşında idim o zamanlar. yaşımın çok küçük olduğuna bakmayın; babam(koyu trabzonsporlu) ile birlikte, bu maça gelene kadar oynadığımız tüm karşılaşmaları izlemeye çalışmıştım. izlemeye çalışmıştım; çünkü maçlar şifreli kanaldan yayınlandığı için kahvehanede izliyorduk maçları. yaşım küçük olduğu için yalvar yakar girebiliyordum içeri.

    sonunda finale kadar gelmiştik. babam ile beraber izlemiştim maçı evde, annem ve kız kardeşim uyumuşlardı. maç oynanırken o kadar heyecanlıydım ki maçın çoğunu izleyememiştim. penaltı atışları sırasında ise odama geçip dua ettiğimi hatırlıyorum. kupayı kazandığımızda ise sevinçten uyuyamamıştım o gece.

    benim gözümde türk futbol tarihinin en önemli maçıdır.
  • 345
    o zaman yedi yaşımı bile doldurmamıştım. ama 1-4'lük mallorca maçında golleri kimin atacağını tahmin edebilecek, galatasaray'ın sistemini kavrayabilecek kadar futbolu biliyordum. 57 ekran tüplü televizyonumuzun bozulup, yerini 37 ekran, hafif karlı bir görüntüye bıraktığı o akşam, heyecanlıydım. hafif dobi ve abur cubura düşkün olduğumdan, önüme sıra sıra cipsler ve çerezler dizilmişti. kupayı alacağımızı zaten biliyordum, çünkü çocuktum ben. galatasaray, bana inandırmıştı her şeyi başarabileceğini. arsenal'ın ne kadar büyük bir kulüp olduğunu o kadar da idrak edemiyordum haliyle, ama inanıyordum, fatih terim inandırmıştı. futbolcular inandırmıştı. evde olamamasına rağmen babam, çünkü boşandıkları için evde olan tek ebeveyn olan annem inandırmıştı. sanırım, babamın şu hayatta bana en büyük iyiliği, beni doğuştan galatasaraylı yapmasıydı. zaten bütünleşmiştim galatasaray ile. popescu'nun penaltısından önce sevinçten ağlamaya başlamam, taffarel'in yürek yemiş olduğunu belli edercesine kurtardığı henry'nin kafa vuruşu sırasında çerezleri ve cips tabaklarını devirmem, tamamen 'sevda'dandı. ben de sevindim, ama annemin deli gibi çığlıklar atmasını, beşiktaşlı olan dayımın ağlayıp, kutlama için yine beşiktaşlı olan eniştemle beraber tura çıkmasını, insanların dışarıda silah patlatmasını, hatta makineli tüfekle havaya sıkmasını anlayamıyordum. ama seviniyordum. ne zaman 17 mayıs 2000 aklıma gelse, hep derim; keşke en az 14 yaşında olsaydım..
  • 346
    türk futbolunun devrim maçıdır. allah'a peygambere şükürler olsun ki canlı gözlerle tanık olduk bu mucizeye. inşallah tekrardan tecrübe etmek nasip olur. hayali bile insanı bir garip yapıyor, o tadı, hazzı bir kez yaşadığımız için neyi istediğimizi biliyoruz, haliyle eksikliği ve yokluğu insanı daha da hüzünlendiriyor :(

    bunu cidden galatasaraylıdan başka kimse anlamaz. fatih terim, gheorghe hagi, bülent korkmaz, claudio taffarel, hakan şükür, gheorghe popescu ve daha niceleri... hepsi de bizim çocuklar, ne güzel günlerimiz olmuş...

    not: arif bir gün atacak o golü inanıyorum amk. ya da şizofrene bağladım iyice...
  • 350
    1000 kere izlese sıkılmaz insan bu maçtan . bu maçla anlatılcak o kadar çok şey var ki . elbette penaltılar insanın hafızasında yer edindi ama benim bu maçta unutmadığım bir sahne var . neredeyse televizyonun dibinden izlediğim şu sahne . fatih hoca taffarele son sözlerini söylüyor ve arkada bütün taraftarlar şu marşı söylüyor 13.47 ' den itibaren izlenebilir ve ardından belki bir insanın ömrü boyunca yaşabileceği futbol adına en büyük heyecan...

    http://www.youtube.com/watch?v=Yqjg-tj8cZY
App Store'dan indirin Google Play'den alın