• 229
    gerçekçi bakınca sonucunun önceden kolaylıkla tahmin edilebildiği maçtı. iki takımı da izleyenler bilirlerdi ki bu maç berabere bitecekti ve bitti.

    galatasaray'ın bu maçı kazanma ihtimali bana göre maçın başlarında bulacağı bir gol ile kilide açıp daha sonra farka dahi rahatlıkla gidebileceğiydi. çünkü anderlecht gerçekten vasat bir takım. ancak bizim takımın gidecek hali ve bu takımı yöneten hocanın anlayışında böyle bir şey olmadığı için bu durum gerçekleşmedi.

    anderlecht vasat takım evet ama bu maç nispeten daha iyiydi vr maçı kazanmayı hak eden taraftım hani hoca savunmayı toparladı gol yemiyoruz diyoruz ya; yav he he. bu vasat takım bile kaç kere etkili geldi kalemize sayamadık.

    evet maçın beklenen sonucu beraberlikti ve skora.bakınca bu çıktı ama oyun beklenilmeyen bir şekilde anderlecht'indi ve chedjou ve birkaç oyuncunun çabası olmasaydı, görünen köyden bile daha kötüsüyle karşılaşmış olacaktık.

    bu sonuçla ve devam edecek olan anlayışla elveda şampiyonlar ligi. belki uefa avrupa ligi.
  • 230
    çileden çıktığım, sinirden kendimi siktiğim maç.

    maçla ve maçtaki oyuncu performanslarıyla ilgili bütün görüşlerimi buraya kusucam. tek tek futbolcu başlığı kovalayacak durumda değilim.

    öncelikle hoca'dan başlamak istiyorum. başlangıçtaki onbirin doğru olduğunu düşünüyorum öncelikle bunu söylemem gerek. orta sahadan selçuk'u kesip melo-dzemaili ile göbeği ikileyip, onların önünde sneijder, kanatta olcan-bruma,, tek forvet pandev çıksa çok daha mutlu olur muydum? elbette olurdum ama hazır görmemiştir, oyun anlayışı öyledir, laf edemem. ama arkadaş o oyuncu değişiklikleri nedir? maç süper lig kurallarıyla oynandı da benim haberim mi yok? burak gibi bir adam oyunda dururken, oynadığı süre boyunca hücuma katkı veren nadir oyunculardan olan, sürekli araya top atan, oyundan çıkmadan iki dakika önce pozisyona giren pandev'i neden oyundan alıyorsun? bruma'yı yine oyuna sok, tamam yine forvetten adam al ama burak'ı al.

    selçuk'un ıslıklanması olayına gelelim. iyi oldu. umarım kendini toparlayana kadar her ayağına top gelişinde ıslıklanır. bakın kendini toparlayana kadar diyorum çünkü gerçek selçuk'un bu olmadığını biliyorum. en azından buna inanmak istiyorum. toparlayana kadar diyorum çünkü ben geçen sezon da dökülmesine rağmen selçuk'u eleştirmeye kalkan arkadaşlarıma "onun adını ağzına besmeleyle al lan" diye bağıran adamdım. ama yeter. sen bu takımda kimsenin görmediği taraftar desteğini görmüşsün, sen maaşına zam almışsın, sen bu takıma kaptan olmuşsun ulan. üzerindeki armadan utan. senin dökülmeye, hele hele iki sezon boyunca dökülmeye hakkın yok. taraftarın da bir dayanma sınırı vardır.

    burak konusuna hiç girmiyorum. burak konusuna girmek dahi istemiyorum. bütün maç boyunca bize müthiş tekniğinden, efsane top kontrolünden, harika paslarından kesitler sundu... hatta öyle ki kendisi benim hayatımdaki bile büyük bir boşluğu doldurdu... sigarayı bırakıp sağlıklı bir yaşama adım atma hatasına düşmüştüm, müthiş kralımız sağ olsun beni kanser ederek beni bu hatamdan döndürdü...

    sneijder'e helal olsun. ben artık sneijder'e gerçekten üzülüyorum. sneijder bunu hak etmiyor arkadaşlar. sneijder anasının dininden milimetrik attığı pasların gol olacağı bir yerde oynamayı hak ediyor. satalım bu adamı, salıverelim gitsin yolunu bulsun.

    farklı maçları mı izliyoruz, hiç mi futboldan anlamıyorsunuz bilmiyorum ama dzemaili'yi ben çok beğendim. en azından bok gibi sağa sola geriye pas yapmadan dikine gitmeye çalıştı. en azından hem ileriye hem geriye destek verdi. rakibi ısırdı, oyununu bozdu. daha takımla ikinci maçında muhteşem maestromuzun iki katı top oynadı.

    chedjou'nun adını ağzıma alırken bile nazar değecek diye korkuyorum. bu adam dünya kupasında iyi oynasın da birine kakıtalım diye bekleyen ben, bu adama nazar değmesin diye konuşamıyorum. kendisi böyle oynasın, değil tükürdüğümü, sıçtığımı yalamaya razıyım. helal olsun.

    özetle; yeter. toparlanın. delirecem.
  • 231
    bu maçta taraftarın sınıfta kaldığı görüşlerine katılmakla beraber yine de gösterilen tepkinin formsuz oyuncular üzerinde olumlu etki yaratmasını ümit ediyorum.

    kağıt üzerinde bu denli iyi kadrolara sahip olup yine kağıt üzerinde galatasaray'a kıyasla alt seviyedeki takımlara karşı üstünlük kuramayışımızı; fatih terim'in son gelişindeki ilk iki senede sahada gördüğümüz dinamizmin yerinde yeller esmesini, canını dişine takmış oyuncu sayısının bu denli az oluşunu anlayamıyorum arkadaşlar. bu konuda yalnızca galatasaray'ın değil, uefa 1. veya 2. turlarında ve gruplarında, hatta balık gruplarda bursaspor, trabzonspor gibi takımlarımızın da adı sanı duyulmamış takımlar tarafından yıllardır eleniyor oluşunu, milli takımın izlanda karşısında aldığı mağlubiyet de dahil olmak üzere anlayamıyorum. nüfusundan çok lisanslı oyuncu yetiştirdiğimiz ülkelere karşı yeterli olamayışımızı açıklayamıyorum. ki bizim özelliğimiz bizden üst seviyedeki takımlara karşı imkansızlıklarımıza karşın gönül bağıyla kurduğumuz üstünlüklerdi, olayımız buydu!

    bugün izlediğimiz anderlecht takımı maç boyunca istekli olsa da yetenek açısından son derece yetersiz ve oturmuş bir takım karşısında tel tel dökülecek bir takımdı; lakin maç öncesinde de bu maçın rahat geçmeyeceğinin bilincindeydim ne yazık ki. nitekim; fatih terim'in bir önceki paragrafta bahsettiğim döneminde yahut 1996-2000 döneminde olduğu gibi biz bu maçı durum ne olursa olsun alırız düşüncesiyle rahatlıkla maç seyrettiğim günlerin artık bir hatıradan ibaret olmasına şaşırıyorum.

    ayrıyetten; özellikle bu seneki süper kupada galatasaray ve fenerbahçe taraftarının karşılıklı olarak futboldan uzak ve kalitesiz tutumlarını görünce lig maçlarını izlemekten vazgeçme noktasına gelmiştim. volkan'a motivasyonunu kaybettirmek adına sahaya attığı meşaleyle yekta'nın odağını bozarak penaltı kaçırtan taraftar zihniyetinden bahsediyorum. şampiyonlar ligini iyi biliriz, havası farklıdır derken böyle üzücü bir tabloyla karşı karşıya kalmayı, olası bir gruplardan çıkamayış sonrası umutların yine bir sonraki sezona kalma olasılığını hazmedemiyorum.

    çünkü galatasaray farklıdır, bizler galatasaray'ı orta seviyede takımlarla değil, oldum olası devlerle bir tutuyoruz. o rekabet içerisinde görmek istiyoruz. ilerleyen yaşımızla birlikte takım sevgisinin hele ki böyle bir ortamda rasyonel olarak çok da fazla birşey ifade etmemesi gerekliliğinin farkına varmamıza rağmen sigara bağımlılığından beter bu sevdadan vazgeçemiyoruz, zaten takım ve taraftar gönül koydukça vazgeçmek de istemiyoruz. özet olarak 2000'lerin futbolunu oynuyor denilen uefa yolundaki galatasaray'a kavuşmayı, yine korkulan taraf olmayı arzuluyoruz.

    herşeye rağmen enseyi karartmıyoruz, gerekirse dortmund'da tarihin tekerrür edebileceğine inanıyor ve sabırla-sabırsızlıkla bekliyoruz.

    -sadece içinde bulunduğumuz dönem için söylüyorum-yabancılarının yerlilerinden çok kendilerini kanıtlama ve takımın başarısına adanmış olduğunu gördüğümüz ve yavaş da olsa takımın temposunun arttığını gördüğümüz maç olarak tanımımı da yapıyor ve çekiliyorum.

    diliyorum ki gönlümüzde yatan aslan bundan sonraki süreçte kükreyecektir.
  • 232
    hayret, futbol romantiklerimiz henüz çıkıp, prandell'yi, bizim göremediğimiz ama sadece onların görebildiği umut veren futbolu falan övüp, bizi kötülememişler.

    halbuki ben onlardan her paragrafı en az 20 satırdaan oluşan 15 paragraflık yazılar bekliyordum.

    geçen hafta eskişehir maçı hakkında yazan futbol romaniklerini okuyunca acaba dedim ben başka maç mı izledim. yok efendim galatasaray iyi pas yapıyormuş, oyunu tutuyormuş, %70 topla oynamış, 500 pas atmış, 450 başarılı pasa ulaşmış, kanatlar şöyleymiş, bloklar öyleymiş, takım integral şeklinde oynamış, hücum sonsuz işareti şeklinde oynayamadığı için olmamış ama bir dahaki maçta toplam sembolü dizilişinde oynayabilirsek bu on birle başarılı olabilirmişiz.

    yarak kürek yorumlara bayılıyorum ya. bir de böyle matematik katmıyorlar mı işin içine çok gülüyorum.

    galatasaray kötü top oynuyor. tam 3 resmi maçtır kötü top oynuyordu ve bugün 4 maç oldu. geçem hafta da söyledim, ondan önceki hafta da. bu takımın temposuz oynamasının sebebi takımın henüz biribirne alışmamış olması, ligin başı olması falan değil. diziliş ve oyuncu tercihi.

    senin elinde pirlo, de rossi yok beyim. o adamlarla üçlü bir orta saha kurarsın, ileri geri oynarlar. senin elinde selçuk, melo, dzemailli varsa sen bu adamlarla; pirlo-de rossi oyunu oynayamazsın. bu adamlar ileriye doğru 10 metre dikine gidebilen adamlar değil. bu adamlar hücum gücü 10 üzernden 5, bilemedin 6 olan, 25-30 metre içinde çok iyi verim verebilen insanlar. bu adamlara hücum da yapın, kanattan da bindirin dersen olmaz.

    ya allah aşkına, selçuk'u sol içe atıyorsun ve diyorsun ki telles'e destek ol ve kanattan hücuma katıl. selçuk bunu 1 yıldır düzenli olarak yapamıyor zaten. dzemailli'ye de diyorsun ki sen de sağ iç oyna ve tarık'a destek verip sağ kanattan ak. lan zaten tarık ne kadar gidebiliyor ki sağ bekten ileri, dzemailli de onunla gitsin. sen maç boyu sağ bekte motor gibi gidip gelebilecek tarık çamdal'ı almak için 2 ay uğraşıp 6 milyon verip alıyorsun ama yine de o kanadı tamamen ön liberodan devşirme veysel'e devrediyorsun.

    senin elinde bruma var, olcan var ama sen ısrarla kanatsız oynuyorsun. rakip gömülmüş seni bekliyor ve ısrarla ortadan gelmeye çalışıyorsun. bekleri ileri çıkamıyor çünkü sol iç ve sağ iç oyunculardan yeterli desteği alamıyorlar. bu taktik galatasaray'da işlemez abicim. bu takım bunu oynayamaz. istersen 15 maç daha geçsin, isterse takım müthiş güçlü olsun, bu oyuncular bu dizilişi oynayamaz. sen üçlü ön liberondan hücum adına hiçbir şey almadan, bütün hücum aksiyonunu sneijder-pandev-burak üçlüsüne bırakıyorsun.

    forvet çıkartıyor, forvet alıyor. orta saha çıkartıyor, orta saha alıyor. sol bek çıkartıyor, sol bek alıyor. ulan adam oyunda bir formasyon değişikliği yap bari ya. kafamda caner gibi bardak kıracaktım sinirden.

    iddia ediyorum, galatasaray bu dizilişe bu oyuncu grubu ile devam etsin, ligi maksimum 50 golde tamamlar. muhtemele ligi de 7. bitirir.

    ya karşındaki adamlar 22 yaş ortalamasındalar. yetenekliler ama messi değiller. üstelik fiziksel temastan fena halde korkuyorlar. sen bu adamları kendi sahanda sindiremedin ya. bu adamlar elini kolunu sallayıp senin kalene gitti.

    arkadaş ya bak yazdıkça sinirleniyorum. senin takımın 0-1 mağlup, ama sen hala 3'lü ön libero düzeninde oynuyorsun. sana yazıklar olsun ya. hayatımda izlediğim en kötü iç saha galatasaray'ı buydu. 1-6 yenildiğimiz madrid maçında bile daha organize, hucumu daha iyi yapan bir galatasaray vardı.

    son olarak, şu ana kadar: mancini'nin atkısı > prandelli
  • 233
    anderlecht'in hızdan başka bir numarası olmayan, anadolu takımları ayarında savunma yapan, anadolu takımlarından artı olarak genç yıldız adaylarına ve ilerde çok çabuk hareket edebilen süratli topçulara sahip olan bir takım olduğunu gördüğümüz maç. böyle bir anderlecht'e kendi sahanda 90 dakika boyunca vermediğin pozisyon kalmıyor, üstüne üstlük çok net olabilecek pozisyonları saçma sapan tercihlerle harcıyorsun. maç sonu 5 atabileceğimiz bir takıma karşı 5 tane yemediğimiz için dua eder haldeydim amk. açık söylüyorum, geçen sene oynadığımız kopenhag bunlardan iyi takımdı.

    maçta galatasaray'a gelince... pandev, dzemaili ve tarık hakkında bir şey söylemek için erken. tarık için konuşmayacağım ancak pandev ve dzemaili iyi sinyaller verdiler. özellikle dzemaili'ye orta sahada melo'nun yanında ayak uyduracak biri olursa ya da kanatlardan güzel bindirmeler yapılırsa çok daha verimli hale gelecektir. pandev de burak'a yönelik değil kaleye yönelik oynamaya başladığı zaman çok daha verimli olacaktır.

    eski adamlarımıza bakacak olursak;

    melo: kaldığı yerden devam ediyor. hala kendisinin malum yerlerine kurban olunur.

    muslera: melo için yazdıklarımın aynısı geçerli.

    chedjou: galatasaray düzeyinde, iyi bir futbolcu. chedjou'nun tartışılacak tek yanı semih'le uyumlu olup olmadığıdır. bunun haricinde takımı en az melo kadar sahiplenmiş 2. adamdır chedjou. anasının karnından galatasaray'lı doğmuş gibi her maç mücadelesini ortaya koyuyor. takdir ediyorum.

    semih kaya: geliştirdiği vücudunun etkisini ikili mücadelelerde fazlasıyla gördük. ancak rakibin süratinden midir, yoksa kendisi hantallaştığından mıdır bilinmez, bu maç biraz ağır gözüktü gözüme. yine de canımızdır.

    veysel sarı: henüz beklentileri karşılayamıyor. bu maçta çok ters bir adamla eşleşti. küçük zenci yardıra yardıra geçti yanından. neyse ki herif yoruldu, oyundan çabuk düştü
    de veysel ileri destek vermeye başladı. tff sebebiyle sağ bek için takımımızdaki en iyi oyuncu kendisi.

    alex telles: geçen sene ilk geldiği zamanki performansından çok çok uzak. adam gelişeceğine geri gidiyor. savunmada hiç görmedim. hücuma çıktığındaysa bal yapmayan arı gibiydi. kendine gelmesi lazım.

    wesley sneijder: çok iyi mücadele ediyor. topu almak için rakibe basıyor, topu aldığında bir şeyler yapmaya çalışıyor ama önünde kazma arkasında da onun kankası oynadığı için anca bu kadar oluyor. biraz daha insiyatif alması gerek diyeceğim de adam gol atmaya harcayacağı enerjiyi prese, boğuşmaya harcıyor. kaldı ki bu adam hiç bir şey yapmasa, sırf o 85. dakikada attığı 50 metrelik efsane pas için oyunda tutulur.

    takım için yorumlarım bu kadar. ilerde tuttuğumuz direkten bozma bir kazma ve onun kankası, kendilerine gelir de adam gibi oynamaya başlarlarsa belki ben de onları adam yerine koyarım.
  • 237
    (bkz: #1561449)

    şöyle bir entry girmiştim maçtan 3 gün evvel. ne yazık ki tüm korkularım gerçek oldu. uyuşuk bir futbolla şampiyonlar liginin en genç takımı olan anderlecht'i yenmemiz çok zordu. bu arada tribünlerdeki o boşlukları görmemize sebep olan şu passolig belasını ülke futboluna bulaştıranların da allah belasını versin. şampiyonlar ligi maçında tribünümüz dolmuyor şaka gibi yemin ediyorum. iki paralık keyfimiz var onun da anasını siktiniz...
  • 240
    kötü oynadık diyemiyorum lakin kötü oynayacak kadar bile futbol oynamadık. top teptik sadece. ne bir hücum organizasyonu gördük ne de savunma planı. sokaktan 11 adamı toplamış hadi 90 dakika oyalanın demiş gibiydik. 3 orta sahamız + sneijderimiz var diyoruz ama orta saha sanki yok gibiydi. adamlar o kadar rahat geçip gittiler.

    17 yaşında 19-20 yaşındaki gençlerden kurulu anderlecht takımı müthiş organizasyonlarla kalemize atak yaptılar. top alan adam da diğerleri de ne yapacaklarını çok biliyor gibiydiler. bizimkiler ise ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

    maçta bir tane bile düzgün atağımız yoktu.
  • 241
    maçın en iyileri chedjou ve muslera, sonrasında ise dzemaili'ydi kesinlikle. dzemaili transferini bu maç sonrası "kazıklandık, futbolcu değil" vs. şeklinde yorumlayanlar gördüm twitter'da ki şüphesiz onlar maçı götüyle izlemiş bir kitleler. sırf ilk yarıda ve ikinci yarı başında adam aldığı her topu verimli kullandı, her topta ortayı rahatlattı ve ileriye oynadı. son bölümde 1-2 hata yaptı ki o da normal. ben eminim önümüzdeki süreçte çok daha iyi olacak. chedjou'yu övme konusunda ise kelimeler kifayetsiz. savunmada yaptığı aslanlıklar yetmiyormuş gibi uzatma dakikasında da cengaverliğe soyundu, stoper olarak son çizgiye indi, golü attırdı. ki bir futbolsever son çizgiye inip adam geçen stoperi hayatında yalnızca birkaç kez görebilir sadece :(

    selçuk olayına hiç girmeden prandelli'ye değinmek istiyorum. cesare hocama güvenim sonsuz, dehasına güveniyorum fakat ilk yarıda takımda ne gibi bir ışık veya artı gördü de 2. yarıya da aynı kadroyla başladı, ona anlam veremedim. bruma hamlesini erken yapıp selçuk'u 72'ye kadar oyunda tutmasak eminim farklı olabilirdi. çünkü anderlecht biraz baskı yiyince hemen sindi zaten. mühim olan o baskıyı kurabilmekteydi.

    neyse, son anda attığımız gol 1 puan getirmekten ziyade rakibe fazladan 2 puan vermemizi engellemiş oldu. arsenal ve dortmund maçlarında ekstra motivasyonla sahaya çıkacak takımdan da her türlü sonucu beklerim ben. tek ihtiyacımız olan cesare hocanın takımı kafasında oturtması ve selçuk denen gamsızı takımdan kesme cesaretini göstermesi. gerisi cidden çok zor değil.
  • 242
    sezonun 4. resmi maçinin 2. dakikasinda takimin yuhalandigi maç olmustur. kimse bana kotu oyun yuzunden yuhalandi falan demesin. dakika daha 2. iki ulan iki. o yuhalamalar yuzunden ikinci yari burak kaleye vuracagi bir pozisyonda olmayacak bir pas vermek zorunda kaldi. o baskidan oldu o.

    galatasaray futbol takimi kotu oynadi. ilk yari hele hicbir sey oynamadi. rakibimiz biraz tecrubeli olsa maci ilk yarida cebine koyardi. ikinci yari biraz toparlandik derken golu yedik. golde veysel'in de selçuk'un da hatalari var. ama veysel'i daha ilk 15 dakikada oyundan almayan canim teknik direktorumuz prandelli'nin de var. sonrasi tamamen kaos oldu. nihayet pozisyon bulduk falan ama isin dogrusu anderlecht daha fazla pozisyon buldu. hakem de bizi biraz kayirdi dogrusu. gostermesi gereken kimi sari kartlari falan gostermedi.

    oyuncularimizla ilgili ufak notlarim soyle:

    fernando muslera: yine harika oynadi. galatasaray tarihinin en iyi kalecisi. oyunu disinda gol sonrasinda verdigi tepkiyle gonullerde taht kurdu. burak'i ve selcuk'u sahiplenmesi cok guzel. aslan gibi aslan!

    veysel sarı: maalesef cok kotuydu. onun kotu oldugunu goren anderlecht surekli onun kanadindan geldi. cemaili ve selçuk surekli veysel'i de kontrol etmek zorunda kaldilar. ilk yariyi bitirmesi hataydi. maci bitirmesi ise anlamsiz. golde de hatasi vardi. silmeyelim veysel'i ve kazanmaya calisalim elbette ama kazanalim diye 90 dakika sahada tutarsak guveni daha da sarsilabilir. dortmund ve arsenal onunde bir kabus yasayabiliriz.

    aurelien chedjou: kesinlikle maçin adami. sezon basindan beri harika oynuyor. takimin en cok top kullanani, en cok isabetli pas atani oydu. golu de "sizin yapacaginiz isi sikeyim, cizgiye inin amk" diyerek kendi yaratti. ozguveni yerine gelmis. ne de guzel olmus.

    semih kaya: maalesef iyi degildi. ikili mucadelelerde kimi zaman kolay kaybetti. sampiyonlar liginde ucuncu sezonunu yasiyor artik. canimiz, cigerimiz ama bu seviyeye alismali. fiziksel eksikligi ve kafa toplarindaki tedirginligi cok belli oluyor.

    alex telles: kotu oynadi. aksi de beklenemezdi zaten. sezon basindan beri oynatamadigin topçuyu nasil hazirlayacaksin. iste 5+3 bu! 80 dakika sabredilmesi zordu.

    tarık çamdal: 80'de telles'in yerine girdi. hareketli ve pirpir bir goruntu sergiledi. veysel yerine de telles yerine de oynar.

    felipe melo: orta sahanin en iyisiydi. yine her seyini ortaya koydu.

    blerim cemaili: kimi zaman top ezdi, dogru. ama hep de dogru yerdeydi. ozellikle defansif olarak epey etkiliydi.

    selçuk inan: hep savundum, hep de savunacagim. iyi miydi? hayir. hatta kotuydu. ama 2. dakikada yuhalanirsa nasil iyi olsun? olamaz arkadaslar, o-la-maz. bence recete belli. galatasaray taraftarlari selçuk'un yerine ondan daha iyi oynayacak bir turk futbolcu olmadigini gorene kadar selçuk yedek kalsin.

    umut bulut: 72'de selçuk yerine girdi. maalesef etkili olamadi.

    wesley sneijder: bir seyler yapmaya calisan, sahaya zeka koyan ender oyuncularimizdandi. sezona hazir olmadigi ortada ama sampiyonlar liginin havasi/suyu bile oynatiyor onu. cok akilli paslar atti.

    burak yılmaz: yine, yeni, yeniden gunah kecisiydi. golunu atti. sevilmesi icin ne yapmasi lazim bilemiyorum? abi tamam selçuk kotu, istekli de gorunmuyor. ama burak'in istegini, azmini, hirsini gormuyor musunuz yahu? calisiyor, cabaliyor bu adam. iyi miydi? hayir. ama bu mudur bizim taraftarligimiz? musteri gibi en iyi hizmeti almayinca mizmizlanmak mi?

    goran pandev: burak ile cok fazla ayni yerde kaldilar. birbirlerine alisinca her sey iyi olacak. tek bir pozisyona girdi, iyi de vurdu ama kaleci ayagiyla onledi. 60'a dogru skor 1-0'ken yerini bruma'ya birakti. belli ki yorulmustu.

    bruma: ne yapmak istediginin farkina varirsa biz de o da rahatlayacak. her sey var ama helva yok.
  • 243
    http://www.soruyorum.com.tr/sc/Q07R
    bunu kim hazırlamış bilmiyorum, hazırlayan gitmiş burak yılmaz'ı da koymuş bu listeye.
    hadi hazırlayan koydu, millet de gitmiş oy vermiş "en iyisiydi" diye lan.
    ankara'da hava kapalı, yağmurlu.
    yemin ederim hayata küstüm şurdaki an itibariyle % 2,19'u görünce :(
    futbol bu kadar farklı yorumlanacak bir spor değil be arkadaş :(

    maçın en kötüsü ise hoca olduğu için sanırım listeden yırtmış; cesare prandelli idi.

    sonumuz hayrolsun.
  • 244
    şampiyonlar ligine veda ettiğimiz maç olmuştur. avrupa ligi de yüzde 60 oranında ellerimiden kayıp, gitmiştir. kendi sahanda grubundaki nispeten en güçsüz görünen takımı yenemiyorsan, bu gruptan çıkmak için deplasmanlarda mucize araman gerekir. takımdan drogba'nın gittiği o kadar belli ki, dün olsaydı anderlecht'i tek başına yenerdi. bizim takımın geçen sene en azından büyük maçlarda ortaya koyabildiği güçlü takım havası kaybolmuş ve yerine sanica boru elazığspor misali bir takım gelmiş. takıma bakınca sneijder ve muslera için inanılmaz üzülüyorum, hak ettikleri seviyenin çok çok altında oynamak zorunda kalıyorlar. zaten onların ayarında üç oyuncumuz daha olsa, şu çoluk çocuktan kurulu olan takımı gömerdik tt arena'ya. ama giderek çapsız hale gelmişiz ne yazık ki.
  • 245
    "galatasaray kanatlardan gelmediği için bazı riskler aldım. maçtan önce 1 puan iyi diye düşünüyordum, ama maçtan sonra 3 puan alamadığımız için üzgünüm." bu sözler anderlecht teknik direktörünün maç sonu açıklamaları ve çok basit bir şekilde maçın özeti.

    maç başladığında rakip oyuncular ciddi bir özgüven eksikliği içindeydiler, temkinlilikten ziyade pas alışverişinde, top kontrolünde zorlandılar. biz ise büyük takım refleksi gösterip üstlerine çökemedik, çökemediğimiz gibi ilk oyun planları olan kenardaki hızlı oyuncuları ile ani kontra atak fırsatını da verdik. bizim plansız hücum denemelerimizi gördükçe özgüvenleri arttı ve daha iyi oynamaya başladılar. zaten teknik direktörleri de ciddi bir tehlike oluşturmadığımızı, daha da önemlisi oluşturamayacağımızı düşünerek dakika 20 civarındayken m. suarez'i oyuna aldı. biz ise bazı değişiklikler yapmak için bir gol yemeyi ve rakip değişikliğinin üzerinden 40 dakika geçmesini bekledik.

    son olarak taraftardan bahsedeyim, madem duyguların çok yoğun ve belirli oyuncuları maçın bitmesini yada oyundan çıkmasını beklemeden ıslıklıyorsun neden aynı ateşli duyguları takımı destekleme konusunda göstermiyorsun. golü yedik dakikalarca tribünden çıt çıkmadı. desteğini ver 90 dakika sonunda dilediğin tepkiyi göster. sanıyorum bu takımın en umutsuz ikinci yarılarda hatta son 15 dakikalarda dahi neler başarmış olduğunu unutuyoruz.
  • 249
    galatasaray'ın vahim durumda olduğunu gösteren 4. maç. diğer üçü de bundan öncekilerdi. durumun vehameti babamın ettiği küfürlerden de anlaşılıyordu. kendisi klasik bir televizyondan maç izleyen taraftar. 2011-2012 sezonunda bile küfrederdi ama o küfürler sıradan herkesin ettiği küfürlerdi. her geçen hafta takım düştükçe küfürler değişmeye başladı. bu maçta akla hayale gelmeyecek fantastik küfürler duydum. bu zaten vehametin bir kanıtıydı ancak maç izleyen herkes bu vahim tabloyu da gördü. şampiyonlar liginde kendi evimizde grubun üç takımı içinden en zayıf takımına karşı oynuyoruz. pozisyona giremiyoruz. pozisyonlar veriyoruz. girdiğimiz ender pozisyonlarda forvet topu ıskalıyor, karşı karşıya gelip pas atıyor. zayıf(!) rakip istediği gibi oyunu kontrol ediyor, pas yapıp bizi eşşek gibi koşturuyor. organize olamıyoruz. kaleci genç ve tecrübesiz ama bir tane şutumuz yok. yanlış dizilim, formsuz oyuncular, zayıf yedek kulübesi vs. vs. galatasaray iyi yolda değil. 3 tane adamı çıkartsan takımdan 2010-2011 sezonuna dönecek. bu sezon oynadığımız 4 maçın hepsinde vasat performans gösterdik. tepki bile koyamıyoruz, geriye düştüğümüz maçta kenetlenerek, ısırarak kafalarına vura vura öne geçemiyoruz. penaltı bile atamıyoruz. yine başa döneceğiz ama fatih terim gittiğinden beri takım sürekli düşüyor. bu yol ayrımı konusunda da emeği geçen herkese tekrar en içten dileklerimi sunuyorum. prandelli'ye çok saygım var ve bekliyorum. elbet düzeltecek inanıyorum ama beğenmediğimiz mancini bile bizi bir yerlere getirdi. performanslara bakarsak terim > mancini > prandelli durumu oluşuyor. daha ligin başındayız ama sanki 50 maç yaptığımız sezonun son maçı gibi oynuyoruz.

    son bir tanım yapalım: chedjou'nun fantastik işler yapıp 1 puanı kurtardığı maç.
  • 250
    maç boyunca, selçuk ; 9(9) pas melo'ya, 7(4) pas pandev'e, 6(5) pas veysel'e , 5(4) pas sneijder'e, 5(4) pas da burak'a atmış. diğer rakamlar önemsiz boyutta.

    maç boyunca dzemaili ile selçuk'un pas rakamları toplamı ve isabet oranı hemen hemen aynı . farklı noktalar ise ; selçuk dzemaili'ye 4 pas denemiş , dzemaili selçuk'a 10 pas.
    selçuk burak'a 5 pas denerken dzemaili de bu rakam 2.
    selçuk sneijder'e 5 pas denerken dzemaili de bu rakam 9.

    burak'ın hücum hattında maç boyunca isabetli pas attığı tek insan pandev.

    selçuk 7 defa rakibi karşılamış, dzemaili 18.
    selçuk 7 defa uzun top denemiş dzemaili 0.

    oynadığı yarım saatlik süre içerisinde bruma ; pandev,burak ve umut'un toplamından daha fazla ceza alanına top göndermiş.

    istatistikler http://tr.matchstudy.com/ adresinden derlenmiştir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın