231
bu maçta taraftarın sınıfta kaldığı görüşlerine katılmakla beraber yine de gösterilen tepkinin formsuz oyuncular üzerinde olumlu etki yaratmasını ümit ediyorum.
kağıt üzerinde bu denli iyi kadrolara sahip olup yine kağıt üzerinde galatasaray'a kıyasla alt seviyedeki takımlara karşı üstünlük kuramayışımızı; fatih terim'in son gelişindeki ilk iki senede sahada gördüğümüz dinamizmin yerinde yeller esmesini, canını dişine takmış oyuncu sayısının bu denli az oluşunu anlayamıyorum arkadaşlar. bu konuda yalnızca galatasaray'ın değil, uefa 1. veya 2. turlarında ve gruplarında, hatta balık gruplarda bursaspor, trabzonspor gibi takımlarımızın da adı sanı duyulmamış takımlar tarafından yıllardır eleniyor oluşunu, milli takımın izlanda karşısında aldığı mağlubiyet de dahil olmak üzere anlayamıyorum. nüfusundan çok lisanslı oyuncu yetiştirdiğimiz ülkelere karşı yeterli olamayışımızı açıklayamıyorum. ki bizim özelliğimiz bizden üst seviyedeki takımlara karşı imkansızlıklarımıza karşın gönül bağıyla kurduğumuz üstünlüklerdi, olayımız buydu!
bugün izlediğimiz anderlecht takımı maç boyunca istekli olsa da yetenek açısından son derece yetersiz ve oturmuş bir takım karşısında tel tel dökülecek bir takımdı; lakin maç öncesinde de bu maçın rahat geçmeyeceğinin bilincindeydim ne yazık ki. nitekim; fatih terim'in bir önceki paragrafta bahsettiğim döneminde yahut 1996-2000 döneminde olduğu gibi biz bu maçı durum ne olursa olsun alırız düşüncesiyle rahatlıkla maç seyrettiğim günlerin artık bir hatıradan ibaret olmasına şaşırıyorum.
ayrıyetten; özellikle bu seneki süper kupada galatasaray ve fenerbahçe taraftarının karşılıklı olarak futboldan uzak ve kalitesiz tutumlarını görünce lig maçlarını izlemekten vazgeçme noktasına gelmiştim. volkan'a motivasyonunu kaybettirmek adına sahaya attığı meşaleyle yekta'nın odağını bozarak penaltı kaçırtan taraftar zihniyetinden bahsediyorum. şampiyonlar ligini iyi biliriz, havası farklıdır derken böyle üzücü bir tabloyla karşı karşıya kalmayı, olası bir gruplardan çıkamayış sonrası umutların yine bir sonraki sezona kalma olasılığını hazmedemiyorum.
çünkü galatasaray farklıdır, bizler galatasaray'ı orta seviyede takımlarla değil, oldum olası devlerle bir tutuyoruz. o rekabet içerisinde görmek istiyoruz. ilerleyen yaşımızla birlikte takım sevgisinin hele ki böyle bir ortamda rasyonel olarak çok da fazla birşey ifade etmemesi gerekliliğinin farkına varmamıza rağmen sigara bağımlılığından beter bu sevdadan vazgeçemiyoruz, zaten takım ve taraftar gönül koydukça vazgeçmek de istemiyoruz. özet olarak 2000'lerin futbolunu oynuyor denilen uefa yolundaki galatasaray'a kavuşmayı, yine korkulan taraf olmayı arzuluyoruz.
herşeye rağmen enseyi karartmıyoruz, gerekirse dortmund'da tarihin tekerrür edebileceğine inanıyor ve sabırla-sabırsızlıkla bekliyoruz.
-sadece içinde bulunduğumuz dönem için söylüyorum-yabancılarının yerlilerinden çok kendilerini kanıtlama ve takımın başarısına adanmış olduğunu gördüğümüz ve yavaş da olsa takımın temposunun arttığını gördüğümüz maç olarak tanımımı da yapıyor ve çekiliyorum.
diliyorum ki gönlümüzde yatan aslan bundan sonraki süreçte kükreyecektir.
kağıt üzerinde bu denli iyi kadrolara sahip olup yine kağıt üzerinde galatasaray'a kıyasla alt seviyedeki takımlara karşı üstünlük kuramayışımızı; fatih terim'in son gelişindeki ilk iki senede sahada gördüğümüz dinamizmin yerinde yeller esmesini, canını dişine takmış oyuncu sayısının bu denli az oluşunu anlayamıyorum arkadaşlar. bu konuda yalnızca galatasaray'ın değil, uefa 1. veya 2. turlarında ve gruplarında, hatta balık gruplarda bursaspor, trabzonspor gibi takımlarımızın da adı sanı duyulmamış takımlar tarafından yıllardır eleniyor oluşunu, milli takımın izlanda karşısında aldığı mağlubiyet de dahil olmak üzere anlayamıyorum. nüfusundan çok lisanslı oyuncu yetiştirdiğimiz ülkelere karşı yeterli olamayışımızı açıklayamıyorum. ki bizim özelliğimiz bizden üst seviyedeki takımlara karşı imkansızlıklarımıza karşın gönül bağıyla kurduğumuz üstünlüklerdi, olayımız buydu!
bugün izlediğimiz anderlecht takımı maç boyunca istekli olsa da yetenek açısından son derece yetersiz ve oturmuş bir takım karşısında tel tel dökülecek bir takımdı; lakin maç öncesinde de bu maçın rahat geçmeyeceğinin bilincindeydim ne yazık ki. nitekim; fatih terim'in bir önceki paragrafta bahsettiğim döneminde yahut 1996-2000 döneminde olduğu gibi biz bu maçı durum ne olursa olsun alırız düşüncesiyle rahatlıkla maç seyrettiğim günlerin artık bir hatıradan ibaret olmasına şaşırıyorum.
ayrıyetten; özellikle bu seneki süper kupada galatasaray ve fenerbahçe taraftarının karşılıklı olarak futboldan uzak ve kalitesiz tutumlarını görünce lig maçlarını izlemekten vazgeçme noktasına gelmiştim. volkan'a motivasyonunu kaybettirmek adına sahaya attığı meşaleyle yekta'nın odağını bozarak penaltı kaçırtan taraftar zihniyetinden bahsediyorum. şampiyonlar ligini iyi biliriz, havası farklıdır derken böyle üzücü bir tabloyla karşı karşıya kalmayı, olası bir gruplardan çıkamayış sonrası umutların yine bir sonraki sezona kalma olasılığını hazmedemiyorum.
çünkü galatasaray farklıdır, bizler galatasaray'ı orta seviyede takımlarla değil, oldum olası devlerle bir tutuyoruz. o rekabet içerisinde görmek istiyoruz. ilerleyen yaşımızla birlikte takım sevgisinin hele ki böyle bir ortamda rasyonel olarak çok da fazla birşey ifade etmemesi gerekliliğinin farkına varmamıza rağmen sigara bağımlılığından beter bu sevdadan vazgeçemiyoruz, zaten takım ve taraftar gönül koydukça vazgeçmek de istemiyoruz. özet olarak 2000'lerin futbolunu oynuyor denilen uefa yolundaki galatasaray'a kavuşmayı, yine korkulan taraf olmayı arzuluyoruz.
herşeye rağmen enseyi karartmıyoruz, gerekirse dortmund'da tarihin tekerrür edebileceğine inanıyor ve sabırla-sabırsızlıkla bekliyoruz.
-sadece içinde bulunduğumuz dönem için söylüyorum-yabancılarının yerlilerinden çok kendilerini kanıtlama ve takımın başarısına adanmış olduğunu gördüğümüz ve yavaş da olsa takımın temposunun arttığını gördüğümüz maç olarak tanımımı da yapıyor ve çekiliyorum.
diliyorum ki gönlümüzde yatan aslan bundan sonraki süreçte kükreyecektir.