• 528
    (bkz: #949129)

    sonuç ve tanım: tarihe tanıklık ederek 52000 kişinin göt oluşuna birebir şahit olduğum ve fenerbahçenin şampiyonluk yerine babayı aldığı maç.

    fotoğraflara portakal soyulurmu eşliğinde bakmanız tavsiye edilir.. *

    http://www.youtube.com/watch?v=kSDrDu_9slE

    aslanların zemine ilk adımı; http://i.imgur.com/TyX0c.jpg

    nando ısınırken; http://i.imgur.com/RfqUe.jpg

    aslanlarımız ısınırken; http://i.imgur.com/H5bKF.jpg

    http://i.imgur.com/iyxQt.jpg

    ilk düdük; http://i.imgur.com/drEwh.jpg

    maçtan enstantaneler; http://i.imgur.com/nt9nT.jpg

    http://i.imgur.com/PonOl.jpg

    son düdük ve şampiyonluk; http://i.imgur.com/EUs1l.jpg

    son düdük ile birlikte şampiyonluğun geldiği an;

    http://www.youtube.com/...x=1&feature=plcp

    ve kaçınılmaz son; http://i.imgur.com/l53JQ.jpg

    elitler hemen kaçtı; http://i.imgur.com/gWlAQ.jpg

    çaresizlik; http://i.imgur.com/bpfcI.jpg

    bahtsızlık; http://i.imgur.com/Ry6yH.jpg

    keder; http://i.imgur.com/x57FG.jpg

    böyle bir maçı ve anı bana yaşatan allahıma bin şükürler olsun diyorum..
  • 529
    maçin 70 dakikasini tv nin mute tu$una basarak sessiz izledim. tamamen pisikolojik bir $ey. korku filmi seyrederken sesini kis, film komedi gibi gelir.

    o gün misafirlerimiz vardi. 2. yarinin ba$inda geldiler 15-20 dk. sessiz de beraber izledik. benim ne kadar fanatik oldugumu bildikleri için anlayi$la kar$iladilar. gerçi ben nezaketen de olsa söyledim, isterseniz sesini açabilirsiniz ama sanirim onlarin da i$ine geldi (3 gsli 1 bjk li).

    neyse, sonra sofraya oturduk ve ben tv yi kapattim. ama önümdeki yemegi bir türlü yiyemiyor, e$eliyordum, zira aklim maçta idi.

    bir ara saat e baktim 8 i 10 geçiyordu (isviçre) ve maç bitmi$ olmasi lazim dedim, kendi kendime. bjk li kankam skor u ögrenmek için cep telefonundan hemen internet e baglandi, tv yi açmaya elim gitmedi bir türlü. kalbim yerinden firlayacak gibi atiyordu.

    o an gözüme bakti ve, löwe, gerçten skor u bilmek istiyormusun dedi ve bende "olm, $imarma ve söyle i$te skor u dedim". söyle de bitsin artik bu sanci dolu bekleyi$.

    al kendin bak dedi. lig tv nin sayfasina baglanmi$, ujfalusi kendini yakti haberini gösteriyor bana. ulan dedim yoksa ujfa kirmizi gördügü için yenildik mi yoksa? sonra bir önceki haber e atladim ve koskoca "$ampiyon galatasaray" yaziyordu.

    sonra zaten film koptu önce fenerli e$ime çak, çak yaptirdim ve akabinde de digerleri ile tebrikle$tim.

    kisacasi, yine unutulmaz bir $ampiyonluk ya$atan maç tir.

    darisi diger senelerin ba$ina. terim 1 kere de birakmaz, rahat bir 2-3 $ampiyonluk daha üstüne koyar, huyu kurusun. *
  • 530
    bu maçta stadyumda bir belki de bir den fazla galatasarayli vardi. neden mi diyeceksiniz?

    maçtan önce lig tv kameralari seyircileri gösteriyordu ve o anda tel örgülere yakin bir yerde sivil giyinmi$ bir vatanda$ lig tv kameralarina i$aret parmagi ile kendini gösterip, cim bom bom, cim bom bom dedi. yaninda fener formali birisi vardi. sanirim arkada$i idi. o an hemen ensesine bir $aplak indirdi bizimkinin, lan oolum dayak mi yedirticen kendine, minvalinde.

    o vatanda$in yerinde olup, o ani orada ya$amak isterdim. ama o ani orada ya$ayip, acaba bugün buradan yazabilirmiydim, o da ayri bir dava.

    (bkz: kalp krizi).
  • 531
    maçı galatasaray gibi ben de deplasmanda fenerbahçeli bir arkadaşımın evinde izledim. erasmus öğrencisi olunca malum tv filan bulamadık ve maçı internette ülker link eşliğinde izlemeye karar verdik. digiturk'e vereceğimiz parayla onlarca tekila shot, vodka ve bira içeceğimizi bildiğimiz için ülker link sağ olsun işimizi gördü. maçı izlerken genelde dostluk havasında izledik. hatta belçikalı bir arkadaşımız da maçı izledi ama oynanan kötü futbolu görünce* 40. dakikadan itibaren maçı izlemeyi bıraktı ve gidip kendi başına internette takıldı. neyse maç oynanırken ben olabildiğince soğukkanlılığımı korumaya çalışıp sürekli dua okudum. hatta öyle ki okuduğum dualar birbirine girdi ve "lan neyi okuyordum ben?" dediğim de oldu. öyle bir heyecan işte. maç bitti ve elimi sadece havaya kaldırdım. biliyorum ki fenerbahçeli arkadaşım 3. kez şampiyonluğu son anda kaybediyor ve biraz empati kurduğumda onun ne tür duygular halinde olabileceğini anlıyorum. o yüzden sevincimi abartmıyor ve bir galatasaraylıya yakışır seviyede elimi havaya kaldırıyorum ve o anda gözlerim doluyor. o andan sonra gitme gereği duyuyorum çünkü türkiye'de arayacak ailem var, bir çok arkadaş var. hemen dışarı çıkıyorum ve arıyorum bir bir, sevincime ortak olacak birini arıyorum, telefondaki arkadaşlarımın sesleri kısılmış vaziyette ve bu beni öyle duygulandırıyor ki anlatamam. keşke türkiye'de olsaydım ve şampiyonluk turuna katılsaydım diyorum.

    bu istediklerim olmasa da gece yatağa girdiğimde suratımda anlamsız bir sırıtma ile "şampiyonuz amk" diyerek yatıyorum.

    (bkz: ne büyüksün sen galatasaray)
  • 536
    o günün sabahına kadar rahat olduğum fakat sabah gözümü açmamla başlayan stresin kaynağı karşılaşma. "bugün mavinin hiç bir tonunu giymek yok!" dedim önce, sonra taktım kırmızı küpeleri. iş için düştük yollara, her yerde parçalı giymiş birileri. heyecan yerleşti yavaştan kalbime, tebessüm de yüzüme. inanıyorum, hakettiğimiz gibi o akşam şampiyonuz. işten sonra yola çıkıp eve vardığımda maçın 56. dksı oynanıyor. hemen parçalıyı geçirmeliyim üstüme. arıyorum, koyduğum yerde yok! talan ediyorum dolabı ama yok! o arada salonda maçı izlemekte olan fenerbahçeli eşime sorayım diyorum, yanına gidiyorum ve gördüğüm manzara müthiş. kendi formasını giymiş, benim parçalıyı hemen yanına koltuğun üzerine yerleştirmiş ve ben gelince hemen giyeyim diye hazırlamış. önce dedim kesin totem yapıyor ama ı ıh, yapmıyor. giydim parçalıyı, yerimde duramıyorum. o ruh haliyle izlemek denirse izledik işte. ikimizde de stres diz boyu.
    sonunda maç bitti ve biz şampiyonduk!
    gözyaşlarımız aktı, gitti.
    iç huzurumu yakaladım sonrasında. bir kez daha gurur duydum tüm galatasaray camiasıyla!
  • 539
    gökhan zan'ın oyuna girmesiyle kahveden çıktım. mahallede turlar atmaya başladım. kabus gibi her yerden duyuluyordu televizyonların sesi. kadıköy istikametine yürüdükçe stadın sesini duyacak gibi hissediyordum. en son erenköy istasyonun karşısındaki telefon kulübesine girdim, 0800'lü bir müşteri hizmetleri numarası çevirdim. o üründen şikayet edip kapattığım gibi kahveden bir ses yükseldi ki en son kulübeyi yumrukluyordum. daha sonra gri ticari bir transporter'ın arkasındaydım. gerisi malum...

    tanım: hayatımda hiç bir zaman totem yapmamış olsam da, beni totemlere iten maçtır. ha gerçi maçın son 10 dakikasını izlememek belki totem sayılmayabilir. 22 yaşında ölesiyem gelmemiştir belki.
  • 540
    yoğun stres altında ve her dakikasını gözlerim dolu dolu izlediğim bir maç oldu. sakin sakin maç izlemek hiç tarzım olmadığından, sus pus oturur vaziyetimden kendim bile korktum! sanırım en çok yıkıldığım an elmander'in oyundan çıktığı andı... oradakileri mutsuzluğuma ortak etmemek için, ortamı terkedip tuvalette ağladım! o derece... o an dedim ki "gerçekten bir güç var ve bizim şampiyon olmamızı istemiyor". ama kısa sürede kendime geldim ve dedim ki "o güç her neyse, onu da yenip şampiyon olacağız!". tabii bütün sinirler 90 dakikaya kadar ayarlanmıştı, "+5"i görünce geriye kontrol edilebilecek bir sinir kalmamıştı artık. koltuk tekmelemek suretiyle ekstra sabır yükledim vücuda ama yine de o son 5 dakikayı, kafam ellerimin arasında koltuğa kapanmış bir şekilde, hıçkırıklarla ağlayarak ve "bitsin artıııkkk, ne olur bitsin artııkkk" diye yalvararak geçirdim. maçın bitiş düdüğü ise, hemen hemen her galatasaraylıda bıraktığı etkiyi bıraktı bende de... o son 5 dakikaya dair pozisyonları ise ancak bugün izleyebildim!
  • 543
    maçkoskop
    kadro:
    muslera
    8
    ebu
    7
    semih
    7
    ufo
    7
    hakan balta
    7.5
    selçuk
    7
    melo
    7.5
    engin
    7
    neco
    5
    elmander-baros
    5
    riera
    5

    zurnanin zirt dediği an:
    maçın bitiş düdüğü. düdükle beraber süründüğümüz parkelerden, yerlerden, sokaktan henüz ayağa kalkmış değiliz. dünkü kutlamalardaki 70.000 kişiden biri olmak bile kesmedi. yorgunum, bitkinim, üzerimde sinmiş meşale kokulu formamı çıkarmadım. içtiğim rakının, şarabın şişesini atmadım.
    varil:
    servet çetin; galatasaray tarihinde benim nefretimi kazanmış çok futbolcu geldi geçti. mustafa sarp’tı en sonuncusu. artık beni takip edenle bıktı ama yazmadan geçemeyeceğim. bizimle geçirdiği senelerden dolayı değil, taa, seneler önce kartalspor’da oynadığı maçlardan beridir, üstüne serpilip gelişerek büyüyen nefretim. hayatımda hiç kimseye beddua etmedim bu ilk. aldığın şampiyonluk primini inşallah ayağın, bacağın kırılır da hastane, doktor parası olarak ödersin şerefsiz, pis sümüklü.
    -
    gladyatör:
    muslera; aslında boşuna vesvese yaptık, boşuna heyecan yaptık. maçın son dakikalarında ölümlere gidip geldik. hasabı mı yanlış yaptık? yoksa muslera’ya mı güvenemedik? gol yemez ise şampiyon değilmiydik? yemem demedi mi? dedi, yedi mi? yemedi. büyük kalecimiz, büyük bir maçı kıtasının klasına yakışır bir şekilde tamamladı. tüm kıtalardaki, milyonlarca galatasaraylıyı sokaklara döktü.
    -
    borozanci:
    cüneyt çakır;
    vezirspor halı sahasında da, kadıköy’de ölüm kalım maçında da aynı yönetimi gösterir. çok kolay kart gösterir, çok kolay atar. sarı kartı almış futbolcular, daha sonra çok dikkatli oynadıklarından, yönettiği maçlar genelde çok kötü geçer. avantajı oynatmaz, futbolcularla konuşmaz, kararlarında izahat vermez. dia ayısının hakan’a bastığı tabanı görse kesin atardı. tek hatası baros’un göğsüyle aldığı topa el çaldı ki sapına kadar haklıydı. ben hakem olsam baros topa kafası ve ayağı dışında hangi uzvuyla dokunursa dokunsun düdüğü çalarım. maçtaki en büyük yorumu, faul olmayan dia’nın pozisyonuna faul çalması. faul olduğundan değil, büyük hakem, o pozisyonla atılmış dandik bir gole engel olur. dandik bir golle koskoca takımların kaderini değiştirmez.
    bir soru – bir cevap:
    gol yesek atabilirmiydik?
    gol atsak yatabilirmiydik diye de sorulabilir. takımın kadro yapısı ve oyun kurgusu zamana oynama üzerineydi. dakikalar ilerledikçe fenerbahçe’nin konsantrasyonu bozulacak öngörüsüne hepimiz sahiptik zaten. komtrollü oyunla orta sahası savaşına döndürdüğümüz maçta, atacağımız veya yiyeceğimiz gole göre plan önceden yapılmıştı. elmander’in sakatlığı elbette hesapta yoktu. eğer yesek acilen baros girecek, riera çıkacaktı. gol atsak, bu kez neco çıkacak, emre çolak içeri dalacaktı. gol yemediğimiz sürece de kurgu değişmeyecekti, nitekim değişmedi de.

    imparator:
    grande, ne maçları berabere kalmamak için kaybede kaybede grande olmuştu. istese her maçı bu maç gibi berabere bitirirdi. kolay mı galatasaray’a gol atmak? şampiyon olduğumuza göre, maç için söyleyecek olumsuz bir şeyimiz olamaz. şükran ve minnetle adını bir kez daha haykırıyoruz. dünkü maçla ilgili tek bir şeyi merak ediyorum sadece. ufo’nun kart görmesini engellemek için bir şeyler yaptı mı? arada kaynadı gitti, gol yememek için çıktığımız maçta, gol yedirmemeye oynayan en önemli adam pozisyon harici iki sarı karttan atılıp, yüreğimizi ağzımıza getiriyor.
    ordakiler:
    hepimiz ordaydık o ayrı, ama gerçekten orada olanlarımız da vardı. kimi fener formasıyla truva yapmış tezahüratlara tepkisiz maç seyretti. kimi normal kot-tişört ile fener formalıların arasında görüntü kirliliği yapan. işte onlara en derin galatasaraylı sevgilerimi iletiyorum.
    -
    analiz:
    maç öncesi vatan millet sakarya naralarımız, yeneriz, şampiyon oluruz rahatlığımız, maçın başlama düdüğü yaklaştıkça yerini, sol mememizin altındaki cevahirin zonklamasına bıraktı. kimimiz yasin okuduk, tekkelerden, zaviyelerden, erenlerden, evliyalardan el vermesini bekledik, kimimiz 6 ayda tüketeceğimiz alkolü tek bir maçta tükettik, kimimiz şaman olduk, ağaçlardan, yüce gökten, büyüden medet bekledik. kimimiz totem olduk, 90 dakikayı kımıldamadan seyrettik. ve her neysek, her nasıl pozisyondaysak, galatasaraylılığımızın olanca enerjisini sahadaki 11 imize aktarmayı başardık.

    aslında maç başladığında zaten şampiyonduk. beni tek endişelendiren şey de bu durumdu aslında. galatasaray’ın beraberliğe yatma karakteri yoktu, yapamazdı, futbol tanrısı ne yapar yapar bir ceza keserdi bize. fakat başlama düdüğüyle birlikte baktık ki, korku dağlardan, kadıköy’e inmişti. bir an kendimi onların yerine koydum, ne finalleri tek gol atamadıkları için kaybetmişlerdi. bu maçta atacaklarını kim garanti edecekti? o andan itibaren kendimi teselli edecek motivasyona erişmiş, biten rakıdan sonra şarabı açmıştım.

    maçta en güvendiğim adamım felipe melo idi, beni yanıltmadı. bir top sürükledi, ince bir selçuk inan pası verdi elmander’e. elmander kırık tarak kemikle ancak böyle vurabilirdi. oturduğumuz yerden balıklama atlayarak topa müdahale etmek istedik ama başaramadık. elmander çıkarken, baros giriyordu. oyun planında bir değişikliğe gidilmesine gerek yoktu. bu arada baroni bir ıska geçerek derin bir nefes almamızı sağladı. o ana kadar baroni’yi hatırlayınca da, orta sahamızın nefes aldırmadığını, aldırmayacağını da görmüş olduk.

    fenerbahçe’nin de bu maçı oynayacak duruma gelmesine en çok katkıda bulunmuş emre’nin yüzündeki endişe, yakın çekimlerde çok net belli oluyordu. o an öbür takımın futbolcusu olmak için emre kim bilir neler verirdi? emre hayret verici şekilde pislik yapmadan oynuyordu. yakın çekimlerden volkan’ında devamlı dua ettiği okunuyordu, ağız hareketlerinden.

    ilk yarı bittiğinde şampiyonduk, ikinci yarı başladığında da. takım aslanlar gibi, pitbull köpek gibi savaşıyordu. sonlara doğru kanlanacağı garantiydi. ilk gazi fenerbahçe’den geldi. hakan balta’ya attığı tekmeden atılmayı atlatmış dia, ancak bir şaibeyle açıklanacak hareketini yaptı atıldı. hayret şu 2 gün içersinde kendisinden şüphelenen hiç bir fenerli çıkmadı. gol atması için oynatılan adam, kendini attırdı. fener 10 kişi kalmasına rağmen grande oluşan doğal kolpayı yemedi. marifet oyunda tabelayı değiştirmemekti, eğer değişirse de galatasaray’ın allahtan umut kesilip, kendisinden kesilmeyeceği imparatoru vardı. yeter ki, operasyon için zamanı olsun du.

    son dakikaları yerlerde sürünerek seyrettik. bitiş düdüğüyle birlikte göz yaşlarımızı bıraktık. bu maçın sonu, uefa kupası finalinden sonraki en güzel günümüzdü. herkesin bir kalbi vardı, herkeste bilinen yerdeydi. bizimkiler sanki bu maçla birlikte biraz daha ortaya, sinemize, göğüs kafesimizin tam merkezine kaydı. adı yürek oldu, galatasaraylı yüreği.

    ey büyük galatasaray taraftarı, bu kupayı saraçoğlu'nda alacağını söylemiştin zaten. 100 sene geçse de bu şampiyonluk unutulmaz, zaferin kutlu olsun.
  • 544
    bu maçla gelen şampiyonluk öyle bir şampiyoluktur ki ben ölünceye kadar her sene 12 mayısta hatırlayacağım.
    takımın üzerine bu kadar gelinmiş, ama takım yılmamış, aylar öncesinden masa başında belirlenmiş bir finalde kupayı kadıköyde kaldırmayı bilmiş ve bana hayatımda aldığım en güzel doğum günü hediyesini vermiş, ben nasıl unutayım? ölünceye kadar...
    tanım: kadıköyde 2010 ve 2011 yılından sonra 2012'de de şampiyonluk kutlamasına vesile olan maçtır. çok şanslı bu saraçoğlu çimleri çok...
  • 546
    fenerbahçe – galatasaray : 0-0 galatasaray şampiyon

    şike yüzünden sallanan türk futbolunun ekonomik kurtarma operasyonu sebebiyle gerçekleşen süper ama hem de süpsüper 95 oktanlı finali oynandı bu gece.
    şansal’a sorarsan ligtv’nin değil tff’nin projesiydi play-off. yavrum, bu memlekette herkes bu üçkağıdını yiyecek kadar salak değil, sen tff’yi “feneri düşürürseniz veremem lan o kadar para” dersen onlar da bir yol bulur elbette. haaa, bu tüyoyu senin ligtv’nin vermediğini yememizi sanıyorsan, diğerleri gibi bunu da yemeyiz. sen hala ömer güvenç’i çalıştırmaya devam ediyorsun, loran’ı izinli gösteriyorsun ya, kupa biraz da senin hakkın, sapı yani. bu kadar salladım, ama ticari olarak mikro düzeyde (1 yılı düşünerek) hak vermediğimi sanma, ama sen kocaman adamsın, makro düşünmen lazım.

    şampiyonluk konusuna gelmeden maça gelelim. fenerbahçe tahmin ettiğimden iyi oynadı. daha önde oynamaya çalıştı, topa daha çok sahip olmaya çalıştı. galatasaray ise bu sezon ki karakterinin tersine topa sahip olma konusunda sıkıntı yaşadı. pollyanna taraftar olduğum için sebeplerini bulmakta elbette zorlanmıyorum. ligin finalini deplasmanda oynamak sebeplerden biri. kaldı ki ilk play-off maçında da galatasaray beşiktaş karşısında benzer hatta çok daha mahkum bir futbol oynamıştı. beşiktaş maçını deplasmanda 2-0 kazanmıştık. işin ilginç tarafı beşiktaş çok daha fazla pozisyon bulmuştu. madem konu beşiktaş’a geldi, oradan devam edeyim. eğer beşiktaş kadroyu bozmaz ve zekice eklemeler yaparsa seneye büyük iş yapar. neyse, bana ne beşiktaş’tan.

    maç öncesi belliydi ki, fenerbahçe kazanmak zorunda, galatasaray’a beraberlik yetiyor. doğrusu ben maçın böyle oynanacağını düşünmüyordum. galatasaray topa sahip olup, fenerbahçe’ye şans tanımaz sanıyordum. gelgelim maç fenerbahçe’nin kontrolünde başladı, öyle de bitti gibi gözüküyor.

    çok acayip bir durum. son maçın istatistiklerini görmedim ama bundan önce oynanan galatasaray-fenerbahçe maçları gibi olmadığına kalıbımı basarım. öncekilerde kaleye şut, korner, topa sahip olma gibi istatistiklerde galatasaray çok ciddi farkla öndeydi. volkan demirel’in bu gece kurtarışı yok yahu. diğer taraftan bakarsak, muslera’nın da sanırım sadece bir tane kurtarışı var, fenerin de pozisyonu da yok.

    maçın ilk devresinde elmander sakatlandı. galatasaray için çok önemli bir adam, fatih hoca da bekledi zaten, oynar mı diye. sonradan ortaya çıktı ki elmander’de çatlak varmış, adam o haliyle oynamaya gayret etti. olmadı, elmander çıktı baros girdi. baros demişken, artık üst düzey futbol oynamak için yeterli değil. kuvveti yetmiyor çünkü. zamanında aydın’a baros olmasını önermiştim, aydın’ın haberi bile olmadı. http://www.captano.net/...-yilmaz-milan-baros/ . baros nasıl bir karakterde olduğunu gösterdi. orta sahada topu göğsüyle aldı, (başına bir sıfat koymak istemediğim) hakem elle aldı diye düdük çaldı. ama asıl önemlisi ujfalusi kırmızı kartla atıldıktan sonra fatih hoca baros’u çıkarıp zan’ı almak istedi. baros sakatlanmıştı, kalktı, kendisinin numarasını gördü ve görmezden geldi. mümkün olan en uzak noktaya doğru koştu. volkan itiraz etti sarı kart gördü. cüneyt numarayı yemedi baros da sarı kart gördü. mevzu budur işte. başka biri olsa “ben mi, hassiktir” diye hocasına tepki gösterir. ama baros kart görse bile takımını düşünerek hareket etti. gelecek sene takımda olmayabilir, takım için yeterli olmayabilir ama takımı için yaptıklarını ben unutmayacağım teşekkürler baros.

    galatasaray takımı topu rakibe verip, kontra yapmak nasıl olur sanırım herkese gösterdi. asy arenada 2-1 fenerbahçe’nin kazandığı maçta hani çok bilenler taktik başarı demişlerdi ben şiddetle itiraz etmiştim ya, hah bu hafta sonu metin tekin de aynısını söyledi. galatasaray fenerbahçe’yi ceza sahasına itmişti. fakat son maçta galatasaray yeteri kadar kontra yapıp (kaldı ki galatasaray’ın kontraya yatkın futbolcusu yok) rakibine pozisyon vermeyerek kapanma taktiğini uygulamalı gösterdi. maçtan önce “sakin olunmalı, topa sahip olunmalı, aslanlar saldırın diye gaz vermemek lazım” demiştim (twitter’da şahitlerim var). topa sahip olma dışında takım hepsini yaptı. ben dahil bir çok kişi galatasaray’ın kontrollü oynayabileceğini düşünmüyordu. takım kadıköy deplasmanında bize kapağı taktı, çok üzüldüm bu kapakla(hahahahaha, inanan vardır di mi).

    bu maç bir prova sayılabilir. seneye şampiyonlar ligi’nde deplasmanda oynayacağımız futbolun provası. çok kaliteli eklemeler dışında kadronun çok fazla değişeceğini sanmıyorum. fatih hoca da takımın başında kalacağına göre avrupa deplasmanlarında nasıl oynayacağımızı biliyoruz artık.

    basketbol deyimiyle normal sezonu lider bitiren galatasaray play-off sonunda da şampiyon oldu. türk futbol tarihinde bir ilke daha imza attı sanırım galatasaray.

    bir galatasaraylı için fenerbahçe’nin stadında şampiyon olmak, kupayı o stada almak paha biçilemez. yaşanan sıkıntılar bu yazının konusu değil.

    şampiyonluk yazısı ve sezon değerlendirmesi daha sonra.

    sakin ol galatasarayli, hayat da senin şampiyonluk da….

    **
  • 547
    izlemek için link aradığım maçtır. eheh canlı izlerken ister gibi oldu heycanlandım bak yine. şöyle yüksek görüntü kalitesiyle filan yok mudur maçın tamamını izleyebileceğimiz ya da indirebileceğimiz bir adres? artık sakinleştim sayılabilir aklım başımdayken izleyeyim bakayım.

    tanım: ulubatlı souness'in diktiği bayrağın yıllar sonra kupa olarak dönüşüdür. ayrıca maçtan sonra 1 saat civarı saçma saçma sırıtmama tezahürat bile yapamadan aptal gibi ortalığı, bağıranları seyretmeme sebep olan maçtır. sonrası ses hala kısık zaten. ah ulan ah ne skrttk be. ha birde ayhan akman'ın tüpçüyü maç sonucu: "heeeeeyt yeter uleyn artık bi sktr ol be bre gavat" diyerek yitmiştir ne de güzel yapmıştır.
  • 549
    köstence'de * romanya türkü, kırım tatarı, türkiye'den romanya'ya gitmiş öğrenci, öğretmen vs arkadaşlarla birlikte, orada bulunan bir dernekte izlediğimiz maç. salona girdiğimizde asılı fenerbahçe bayrağı sinirlerimizi bozsa da maçı izleyen 50 kişiden en az 40 kişinin galatasaray taraftarı olması neşemizi yerine getirdi ve maç sonunda biz tezahüratlarla salonu inletirken orada bulunan bir kaç fenerlinin halleri görmeye değerdi.

    tanım : fenerlileri en az bayrak vakası* kadar acıtan maç.
App Store'dan indirin Google Play'den alın