531
maçı galatasaray gibi ben de deplasmanda fenerbahçeli bir arkadaşımın evinde izledim. erasmus öğrencisi olunca malum tv filan bulamadık ve maçı internette ülker link eşliğinde izlemeye karar verdik. digiturk'e vereceğimiz parayla onlarca tekila shot, vodka ve bira içeceğimizi bildiğimiz için ülker link sağ olsun işimizi gördü. maçı izlerken genelde dostluk havasında izledik. hatta belçikalı bir arkadaşımız da maçı izledi ama oynanan kötü futbolu görünce* 40. dakikadan itibaren maçı izlemeyi bıraktı ve gidip kendi başına internette takıldı. neyse maç oynanırken ben olabildiğince soğukkanlılığımı korumaya çalışıp sürekli dua okudum. hatta öyle ki okuduğum dualar birbirine girdi ve "lan neyi okuyordum ben?" dediğim de oldu. öyle bir heyecan işte. maç bitti ve elimi sadece havaya kaldırdım. biliyorum ki fenerbahçeli arkadaşım 3. kez şampiyonluğu son anda kaybediyor ve biraz empati kurduğumda onun ne tür duygular halinde olabileceğini anlıyorum. o yüzden sevincimi abartmıyor ve bir galatasaraylıya yakışır seviyede elimi havaya kaldırıyorum ve o anda gözlerim doluyor. o andan sonra gitme gereği duyuyorum çünkü türkiye'de arayacak ailem var, bir çok arkadaş var. hemen dışarı çıkıyorum ve arıyorum bir bir, sevincime ortak olacak birini arıyorum, telefondaki arkadaşlarımın sesleri kısılmış vaziyette ve bu beni öyle duygulandırıyor ki anlatamam. keşke türkiye'de olsaydım ve şampiyonluk turuna katılsaydım diyorum.
bu istediklerim olmasa da gece yatağa girdiğimde suratımda anlamsız bir sırıtma ile "şampiyonuz amk" diyerek yatıyorum.
(bkz: ne büyüksün sen galatasaray)
bu istediklerim olmasa da gece yatağa girdiğimde suratımda anlamsız bir sırıtma ile "şampiyonuz amk" diyerek yatıyorum.
(bkz: ne büyüksün sen galatasaray)