son günlerde yönetiminden ayrılmasını istediği kişiler ve o kişilerin adamları tarafından gerek sosyal medya, gerek yazılı ve görsel medya'da sürekli eleştiriye maruz kalan başkanımız. bu adamı yaptığı icraatlar yönünden beğenmeyebilirsin, kafan uyuşmuyor olabilir ama 2 yıl önce her anlamda dibe vurmuş bir spor kulübünü ayağa kaldırdı ve herkesin buna saygı duyması gerekiyor. futbol takımında elbette ki fatih terim'in emeği çok fazla, ama şunu da unutmamak gerekir ki; fatih terim ünal aysal'ın yönetimine güvenerek geldi. yani ünal aysal olmasaydı ya da güçsüz bir yönetim, fatih terim'de geri gelmezdi. nitekim adnan polat istediğinde gelmemişti. neden? çünkü hocada biliyordu, o yönetim ile başarının gelmeyeceğini.
spor yöneticiliğine olan acemiliği ile verdiği demeçler
*, insanlara her yöneticinin katı olmadığını, her şeyi saklamayan, hem medyayı hem de taraftarı açıkça bilgilendirilebileceğini gösterdi. en azından 2 sezondur her branşta içimiz rahat ise, mali durum çok çok iyi olmasa da kendisinin çok başarılı bir iş adamı ve ekonomi dehası olduğunu bilmemiz nedeniyle içimiz rahat. ben son yıllarda böylesine güven veren bir başkan görmedim. yukarıda da yazdım, ilk dönemlerde acemiliğinden kaynaklanan hataları oldu. yanlış söylemlerde bulundu
* ama bunların hiç birisini bilerek yaptığını düşünüyorum. afedersiniz ama bu adam salak mı ki, futbol takımı bu kadar iyi giderken o takımın hocasını göndererek kendi ayağına sıksın?
belli ki, yıllardır süregelen sistemi değiştirmek istiyor. o da biliyor ki, bu sistem ile dünya'nın en büyük 10 kulübü içerisine girilmez. öyle sen şunu dedin, ben bunu dedim, şunu ben yaptım gibi şeylerle kaybedilen zaman bize zarar veriyor. baştan aşşağı kurumsallaşan, herkesin görevinin belli olduğu bir sistem kurmak hedefi başkanın. en azından her şeyi uzaktan izleyen bir taraftar olarak ben böyle görüyorum. klasik kafada olan bazı yöneticiler de haliyle yabancılık çekiyor, kırılıyorlar, alınıyorlar. hemen küsüyorlar. oysa onlar da bu sisteme entegre olsalar, kendi ayağımıza sıkmasak şöyle. ya arkadaş, 100 yılı aşkın bir kulüpsün, başarıların olmuş, ama istikrar sağlayamamışsın. neden? hep bu sistem yüzünden. her gelen bir şey yapmaya çalışmış, birileri beğenmiş, birileri beğenmemiş ve sonunda bölünmüş, yıllarını kaybetmiş bir galatasaray ortaya çıkmış.
bunun böyle olduğu belliyken; başkan çıkıyor bir açıklama yapıyor, bir yönetici tam tersi bir açıklama yapıyor aynı gün içerisinde. nasıl kurumsal bir yapıdasın sen o zaman? fikir ayrılıkları olur, ama dışarıya medya olarak tek bir açıklama verilir. bakıyorsun, semih haznedaroğlu 2 yıldan beri saçma sapan açıklamalar yapıyor. yok şike konusunda fenerbahçe'ye destek olunmalıymış, yok eboue bu takıma yakışmıyormuş, yok stadı beşiktaş ile paylaşmalıymışız vs. ya arkadaş, camia tüm bu söylediklerine karşı, yönetim karşı açıklamalar yapıyor ama yönetici bir adam tam zıttı şeyler söylüyor. akıl alır gibi değil!
bir transfer oluyor, o transfer ile ilgilenen yönetici hemen kendini pazarlıyor. zamanında haldun üstünel, şimdi bülent tulun gibi. yerli transferlerde de ali dürüst ve abdurrahim albayrak gibi. ben hiç bir dünya kulübünde ya da dünya kulübü olma hedefinde olan bir takımın yöneticilerinin böyle böbürlene böbürlene medyanın karşısına çıkıp ''bu transferi ben bitirdim'' dediğini duymadım, okumadım. bizimkiler, oyuncunun yanından ayrılmıyor nerdeyse.
* ya senin görevin bu zaten kurumsal yapı içerisinde. eleştirenlere bakıyoruz, neden seçim kararı almış, neden kaosa sürüklemek mi istiyor falan mı diyorlar. eyyamcı diyenleri bile duydum, okudum başkana.
kafam basmıyor benim. ali dürüst giderse, fatih terim gidermiş. abdurrahim albayrak giderse takımdaki arkadaşlık bozulurmuş, yerli transferlerde zorlanırmışız falan filan. bir adam gidiyor diye, fatih terim'de ben bırakıyorum diyecek birisi mi? eğer öyle ise; fatih terim galatasaraylı mı yoksa ali dürüst sporlu mu derler. bir adamın varlığı ile milyonlarca taraftarın sevgilisi ve kulüpte kalmasını istediği insan çekip gidecek mi? yapmayın. misal, abdurrahim albayrak olmazsa, koca galatasaray takımı dağılacakmış gibi ifadeler dolaşıyor. semih haznedaroğlu desen ayrı bir olay. yönetimin içerisinden medya'ya haber sızdıranlar mı desen. bunun gibi milyon tane. işte tüm bunlar, başkanın da dediği gibi 15 yönetici olmasından kaynaklanıyor. bu kadar çok insanın olması bir yarar sağlamıyor. belli kemik bir kaç yönetici ile bu iş gayet iyi yürür. geri kalan işler için ise, profesyoneller görevlendirilmeli.
sonuç olarak, alacağı her kararın tek bir çıkarı olmadan galatasaray'ı seven bir galatasaray taraftarı olarak arkasındayım başkanın. yıllardır köhne ve eskimiş sistemler ile kulübü yönetmek isteyenlere karşıyım. dünya artık bir köy. insanların bu dünyadaki gelişmeleri göremeyecek kadar kör olması inanılır gibi değil. kurumsallaşamazsan, tek ve güçlü bir yapın olmaz ise bu piyasa da sana ekmek yok. ha sizler, 10 yılda bir gelen başarılar ile yetiniyorsanız bilemem. ben bir taraftar olarak; gelişen, büyüyen, adını tüm dünyaya duyuran, markalaşmış, her branşta adından söz ettiren, özellikle avrupa'da başarılar kazanan, mali yapısı güçlü bir galatasaray istiyorum. bunu da şu aşamada gerçekleştirecek tek kişi ünal aysal. galatasaray'a ihanet etmediği sürece, başkana karşı olan herkesin de karşısındayım. bu başkanı küstürmek, göndermek için uğraşan herkes net bir şekilde galatasaray düşmanıdır. galatasaray'ın büyümesini istemiyordur. ya kendisinin bir çıkarı bozuluyordur, ya da cidden galatasaraylı değildir.
bilmiyorum, buraları okuyor ya da birilerine okutup kendisine iletilmesini sağlıyor mu ama; diyeceğim tek bir şey var başkan. sakın bırakma, mücadeleye devam.