• 1651
    gazi mustafa kemal’in bu millete armağanı cumhuriyet ile yönetilen* ancak mevcut durumda zor süreçlerden geçen canım ülkem.

    malesef bizi yönetenleri ülkemizde yaşayan sığınmacılar ve ülkenin nabzının çok farkında olmayan güzel gurbetçi kardeşlerimiz belirliyor.

    her ikisini aynı kefeye koymayalım ancak dolarla para kazananların, asgari ücretle geçinenleri anlamasını bekleyemezsiniz.

    suriyeli ve afgan insanların çoğunlukta olduğu bir toplum türk toplum yapısını bozar.
    umarım mevcut hükümet bu hatasından vazgeçer ve birçok politikada tavrını değiştirir.
    yoksa 5 yıl dayanılmaz olacak.
  • 1652
    alenen montajlı iftira videolarıyla seçim kazanan, demokrasiyi sandık içine sıkıştıran bir cumhurbaşkanına sahip bir ülkedir. "ben demiştim" ile hiçbir yere varılmıyor. konfor alanından yapılan kibirli ve tembel siyasi analizler, montajlı trt kuşağına çarpıp geri dönüyor.

    iki turda da hastalıkla boğuşan annemle sandığa gittik, baharı, değişimi istedik. oy verirken içimiz çok rahattı. sakınacak, gocunacak hiçbir şeyi olmayan, 8 saat teklemeden her soruya etraflıca cevap veren adayı destekledik. olmadı. iç karartan yalanlar iktidarı kazandı. o hastalığın ilacının sahtesini satıp milyon euro'ları cukkalayan, ilgili haberlere de erişim yasağı getirten iktidar kazandı.
  • 1653
    kararsız seçmenlerin ve ilk turda nasıl olsa kaybettik diyip havlu atanlar nedeniyle bugün mevcut düzenini devamına karar vermiş canım ülkem. mevcut iktidarın oy sayısını sadece 600 k arttırabildiği ortamda, sandığa gitmeyen ve özellikle doğu bölgesinde azalan oy sayıları nedeniyle mevcut düzenin devamı kararı alınmıştır. vatana millete hayırlı olsun. bugünden itibaren umarım gerek siyasiler gerekse halk, kutuplaşma ve ayrışma dilinden vazgeçer ve mutlu günlere doğru el birliğiyle yürürüz. bu ülke daha adil, daha güzel günleri hak ediyor. böyle kritik bir dönemeçte 21 yıllık yorgun hükümeti ve 13 yıldır her seçimi kaybedip her seferinde seçimin galibi gibi üste çıkan muhalefeti umarım bir sonraki seçimde görmeyiz. daha genç, halkı dinleyen, halkın sorunlarına çözüm üreten bir siyasi düzen en büyük temennim.
  • 1654
    bir türlü uyanılamayan bir kabusa dönüşmüş olan ülke. bunu da söylemek suç mu bilmiyorum, çok umrumda da değil açıkçası. bu saatten sonra umrumda değil ve aksini söyleyen de umrumda değil.

    29 yaşına geldim. kimi renktaşıma göre daha çocuğum, kiminin abisiyim, kiminin akranıyım. özünde 29 yıldır bu ülkenin havasını soluyan, bu ülkenin suyunu içen bir insanım işte. bizden öncekilerin de bizden sonrakilerin de olanlarla ilgili doğrudan bir sorumluluğu yok. elinden geleni yaptı herkes. esas sorun bu ülkede aynı havayı soluduğumuz başka insanların bizim nefes almaya hakkımız olmadığına inanması ve bu çozümlenebilecek bir problem değil.

    benim de sokağımda silahlar ateşlendi bu gece, aynı havayı soluyan başka insanlar, benden ve benim gibilerden tiksinen insanlar bu akşam bu ülkenin kaderini etkileyen kararı silahlarla kutlamayı tercih ettiler. hani deniyordu ya onlar kazanırsa şampanyayla kutlayacaklar diye, nasıl oluyorsa şampanya silahtan daha öcü bu ülkede ve sorun da bu işte. silahın ucuna bir insan koyduğunda o insanı ve tüm ailesini öldürüyorsun. şampanyayı ise götünle içmiyorsan en kötü ihtimalle sarhoş olup kusuyorsun.

    bizim gibilerin kaybetmesini silahlarla kutlayanların çoğunluk olduğu bir ülkede bu saatten sonra apolitiklik utanılacak bir şey değildir artık. şu anda umursadığım tek şey galatasaray'ın ankaragücü'nü sikmesidir. yenmesi değil sikmesidir. ardından da fenerbahçe'yi kanırta kanırta sikmesidir, gerisi de umrumda değil. bugün seçimde farklı bir sonuç çıksaydı asla bu dili kullanmazdım, ama bu dili kullanmayınca ciddiye alınmıyorsun türkiye'de ve seçim sonucu bu dili onaylamış oldu. millet iradesi, yapacak bir şey yok. türkiye'yle ilgili önemsediğim tek şey galatasaray'ın rakiplerini sikerek şampiyon olması.
  • 1655
    kendisini yaşanılır kılan atatürk devrimleriydi. bugün itibariyle de bu devrimler 100. yılında fail etti. başından beri bu düzeni içine sindiremeyen halk nihayetinde kendini güdecek birini buldu ve fişi çekti. bundan sonra klasik bir orta doğu cumhuriyeti olarak yoluna devam edecektir. zaten atatürk'ü denklemden çıkarırsan türkiye'nin ederi hiçbir zaman bir ırak'tan, suriye'den ileride değildi. günün sonunda eğrisi doğrusuna denk geldi. bundan sonra yapılacak seçimlerin de pek bir anlamı kalmadı. biri sorunca demokrasi densin diye 10 milyon ne idüğü belirsiz adamla sandığa gider geliriz. 2023 seçimleri atatürk türkiyesinin son seçimiydi.
  • 1656
    yeni dönemde cumhurbaşkanı olarak tekrardan recep tayyip erdoğan seçilmiştir.

    millet ittifakı adayı kemal kılıçdaroğlu halkın beklentisine sırtını dönerek, kaybedeceğini bildiği hâlde aday oldu ve beklenen sonuç gerçekleşti.
    bir de çıkmış utanmadan hâlâ görevimin başındayım diyor.

    muhalefetin kazanacağına inanan var mıydı sahiden?

    beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, burası müslüman vatandaşların çoğunlukta olduğu bir ülke; muhafazakar sağ görüş oyları her zaman çoğunlukta oldu.

    ülkenin demografik yapısı böyle ve uzun süre de böyle devam edecek.
    bunu bildiği hâlde hâlâ geçmişinde tesettüre laf eden, her ne kadar helalleşelim dese de halk nezdinde karşılık bulmayan bir adamı aday yaparsan kafadan kaybedersin.

    bir diğer önemli husus da terörle mücadele.
    hükümet mevcut medyayı kontrolü altına almış, televizyonda sürekli chp'nin pkk ile ittifak ettiği mevzusu konuşuluyor.

    bu algıyı yıkmaya çalışmıyorsun ki bunun en bariz örneği de partideki başta canan kaftancıoğlu gibi ülke gerçeklerinden kopmuş, beyaz türk kafasındaki insanlara kol kanat geriyorsun.
    sen istediğin kadar "pkk ile görüşmedim" de, bunu halka inandıramazsın işte.

    eski akp'li ahmet davutoğlu ve ali babacan mevzusuna gelmiyorum bile, tam bir fiyasko zaten, açıklamaya bile gerek yok.

    yukarıda yazdığım 3 mesele kemal kılıçdaroğlu'nun kaybetmesi için yeterli bir gerekçe zaten, kimse yok araplar oy verdi, yok gurbetçiler oy verdi diye bahaneler üretmesin boşuna.

    tekirdağ'da, edirne'de binlerce suriyeli, afgan mı var?
    o şehirlerde bile %40 oy alıyor akp, demek ki sen halkı inandıramamışsın.

    aslında meclisi almışken cumhurbaşkanlığını da tayyip erdoğan'ın kazanması iyi oldu.
    çünkü ekonomik göstergeler hiç umut vaat etmiyor.
    piyasada dolar yok, merkez bankası rezervleri bile ekside.

    daha kur korumalı mevduat ödemeleri var, eyt'den emekli olanların ödemeleri var, hükümet bunların altından kalkabilecek mi göreceğiz.

    süleyman demirel'in efsane bir sözü vardır; boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.

    bu yükün altında kılıçdaroğlu kalacağına erdoğan kalsın.
    eğer enflasyon alır başını gider, dolar 30-35'i görürse zaten erken seçim olur.
    en azından hükümetin bahanesi kalmamış olur.

    buradan kemal kılıçdaroğlu'na sesleniyorum.
    istifa da bir hizmettir
    azıcık gururun varsa o koltuğu yarın bırakırsın.
  • 1657
    çürümüş toplumsal ahlak, kirli düzen sarmalının içinde yok olan siyaset, ekonomik kriz, pahalılık vs... asıl mesele demografik yapının gittikçe bozulması ve çıkmaza girmesi. ancak toplum bunu siyaset kanalıyla çözmek istemedi diye anlıyorum. ilginç olacak hem de çok ilginç. toplum krizin siyaset kanalıyla çözülemeyecek kadar derinleşmesi yönünde irrasyonel bir karar vermiştir. bir 5 yıl daha çok uzun bir süre! ya tabiat kendi eliyle bazı sebepleri tetikleyecek ya da ilginç süreçlere şahit olacağız. birilerinin kazanırken iç seslerinde çok da sevinemediği hissiyatı çok belirgin. bakalım, neler olacak...
  • 1658
    uzun ve siyasi bir yazının konusu olacak canım ülkem.
    sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. kaybetme ihtimali en yüksek olan adayla seçime girip kaybeden bir muhalefetin lideri, 75 yaşına gelmesine rağmen halen istifayı düşünmemekte. şimdi burada, sağda solda şu söylemi duymamak mümkün değil, işte rte'ye süreç yanlış aksettiriliyor, etrafında bir nevi pembe bir dünya izlettiriliyor. demek ki aynı süreç kk için de geçerli. bu seçimde, parti içi (ki parti içinde desteklenmesi doğal) ve özellikle medyada (ruşen çakır, nevşin gibi yabancılardan fonlanan "bağımsız!" medyacılar; çeşitli haber kanalları vs) sürekli kk'nın adaylığı pompalandı. azıcık ülkeyi gezen, çeşitli illerden arkadaşı, eşi dostu olanların gördüğü, ancak çoğu zaman görmezlikten geldiği bir adayın kaybettiği bir seçimi yaşadık.

    bence seçimde şimdiki cumhurbaşkanının kazanmasından ziyade, kk'nın neden kaybettiğinin konuşulması gerekiyor:
    1. yanlış ata oynamak: hem de bir değil, iki seçimde de. ülkede ve avrupa'da özellikle bu göçmen/sığınmacı ekseninde ciddi bir milliyetçilik akımı var. bu sadece bizdeki suriye/afgan vs de değil. kuzey avrupa ülkelerinde ukraynalı'ların bile bu denli çok gelmesine karşı çıkıyorlar, ki onlara gelen rakamlar da malum. bu yüzden özellikle büyük şehirlerde göçmenlerden sıkıntı yaşayanların oylarına talip olunabilirdi. bu ilk turda es geçildi. hatta kk'nın ve onun danışmanının (şu meşhur adıgüzel) 200-300k kadar oy var, çok büyük bir sorun değil dedikleri suriyeli ve yabancı oyların seçimi en azından bir oranda değiştirdiği muhakkak. bir sonraki seçimde (o da seçim olursa tabii) bu popülasyonun ne kadarlık bir oy potansiyeline sahip olacağı da ortada.

    2. yine yanlış ata oynamak. ilk turda "bence" yapılan en büyük yanlış, hdp'nin (kürt siyasetinin veya sol siyasetin diyelim) kendi adayını çıkarmaması tercihiydi. bunun görmezden gelinmesi akıl alır gibi değil. böyle dediğim için lütfen kusuruma bakmayın ama, hdp'yi (hdp'li yöneticillerin açıklamalarına referans vererek söylüyorum, pkk ve onun eylemlerini) direkt olarak millet ittifakına bağlayarak cumhur ittifakı seçimi ilk turda bitirdi. kk %10'u geçmeyen hdp oyuna güvenerek ilk turda seçimi alabileceğini düşündü. ancak maalesef yine ilk maddedeki düşünceyi hesap edemedi, sağ milliyetçi oyları. şu anda düz hesap, mhp+iyi+zp=10+10+2=%22 oy mevcut. ve hdp ile organik olmasa da yapulan bu inorganik bağ, iyi ve zp seçmenini hem ilk tur hem de ikinci turda millet ittifakına yaklaştıramadı. buna da şuradan örnek vermek isterim. mecburi hizmet için gittiğim mardin'de seçim muhabbeti olduğunda da hdp oylarıyla kemalin rahat kazanabileceğini düşünüyorlardı, çünkü istanbul seçimine (ve daha az bir oranda ankara seçimi) referans veriyorlardı. ama unuttukları bir durum vardı, iç anadolu'da hdp=pkk=şehit edilen asker. bu algıyı kırmak mümkün değil. bunun nedenleri tartışılabilir. siz buna iç anadolu irfanı dersiniz, onlar da "apo'nun heykelini dikeceğiz"cilere mi oy verelim derler. karışık. ama burada bence ilk turda hdp'nin ayrı bir adayı çıkarıp, ikinci turda en azından "bağımsız kalma"tarzında bir kararının olmasını isterdim. siz her ne kadar mansur veya meral ile milliyetçi kanadı "tavlamaya" çalışıyor olsanız da, partinizin istanbul il başkanı, öldürülen bir pkk'lı terörist için bir twit atıyor veya istanbul belediye başkanınının eşi, van'a giderken zafer işareti yapıyor. ve bu tip işler/davranışlar 7/24 tüm haber kanallarında gösteriliyor. bunları kapatmak kolay değil.

    3. ittifak'ın kendisi. zaten burada rte ve cumhur ittifakının da dalgasını geçtiği üzere, toplam oyları doğu perinçekten hallice üç partiye 40 milletvekili veren bir partide siyasi akıldan bahsetmek mümkün değildir. ne amaçlandı, ne yapılmak istendi, hakikaten anlamak mümkün değil. suriyelilerden şikayet eden bir ittifakın ortaklarından birisinin bu politikayı yazan adam olması da ayrı bir komedi. ki aynı adam, kk'nın "ben aleviyim!" çıkışına "ben sünniyim!" diyen birisi. kk'nın din/mezhep durumunun da yine seçim sonucuna etki ettiğini söylemek, maalesef mümkün. tabii ki bu tip düşüncelerin/inanışların seçimi etkilememesini istiyoruz, pratikte de onun olması lazım, ama maalesef burası türkiye.

    4. yeniden refah'ın cumhur ittifakına katılması. bu hem cumhur'a can suyu oldu, hem de saadetten bayağı bir adam götürdü. çünkü yrp'nin yenen partide olması, saadetin fonksiyonunu neredeyse sonlandırdı. çünkü güç nerede ise kişi oradadır.

    5. mansur ve ekrem başkanlar. seçimin en büyük kaybedenleri. zaten kk girdiği 15 seçimi de kaybeden birisi. onun üzerine bu "kaybeden" kimlik yapışmıştı. ancak, mansur yavaş (ki rte'yi bence en çok zorlayacak olan kişiydi) hem de ekrem imamoğlu (gelecekteki potansiyeli açısından) büyük kayba uğradılar. mansur yavaş, 8-9 ay sonra kaybedeceği ankara'sını üzmemek adına öne çıkmadı; ekrem imamoğlu ise büyük ihitmal kk sonrasına kendisini hazırlasa da, bir iki aya kayyum ile görevden alınacak, alınmasa da istanbul seçimlerini yeniden kazanan birisi olması düşük ihtimal olan birisi. kişilerin hafızasında en azından istanbulu ak partiden alan adam olarak kalsaydı, geleceği açısından daha doğru olurdu. bu ikisinin davranışı, hem kendilerini hem de onları ön plana alan iyi partiyi de siyaseten zor bir duruma soktu.

    uzun olduğunun farkındayım, ancak maalesef zor bir virajda ciddi bir sarsıldık. 5 sene sonrasının projeksiyonunda en az 5 milyon yabancı seçmenin seçime direkt etki edebileceği bir ülke karşımızda olacak. türkçe'yi konuşamayan, belki de türkiye'ye hayatı boyunca sadece vatandaşlık almaya gelmiş kişilerin sizin, bennim, ailelelerimizin ve çocuklarımızın hayatına karar vermeleri en basit tabirle can acıtıcı şeyler. yoksa ekonomi 20-25 yıl önce de kötüydü. alım gücü vs. gibi mevzular bir şekilde düzeltilebilir, ancak toplumun demografik yapısı değişti/değiştiriliyor. bunu geri çevirmek maalesef mümkün olmayabilir.
  • 1659
    imkanı olanın kaçıp gitmesi gereken ülke. bunu söylerken çok üzülüyorum ama buraya kadarmış. ekonomisi, mültecisi, mecliste yer alacak olan değişik tipler, daha bir sürü şey sayarım da neyse.

    21+(5) sene daha, 26 koca yıl. gençliğimizi çaldılar. gerçi bu dönem 5 sene sürdürülebilir mi pek emin değilim. içimde korkunç hisler var. hayır olsun.
  • 1666
    imfsiz ımf günlerini yaşayan, insanlarının insanlığın temelinden bıhaber olduğu sevgili ülkem. insanlığın temel unsurlarından bazıları hür yaşama isteği, haysiyet ve bencil olmamaktır. ülkemizde hürlük yabancıların tahakkümü altında yaşamamak olsa da birilerini efendi yapan birilerini köle kılan düzende yaşamak istiyorsanız hür olmanın sizin nazarınızda bir yeri yoktur. diyelim ki ülkecek zor günlerden geçiyoruz biz böyle konuşanlar hain siz ise vatanperversiniz. bütün yükü ülkenin fakir halkından taşımasını isteyenlere karşısına dikilip "neden hep yoksullara dokunacak şekilde fiyat artışları yapıp zenginlerin gelir vergilerine hiç dokunmuyor üstüne birde vergi afları ile onları zengin ediyorsunuz" demiyorsanız haysiyet dediğimiz o mukaddes duygu sizi çoktan terk etmiştir. zaten bu sıkıntıları yaşamayan o seçilmiş kesimseniz ve sizin iyiliğiniz başkanlarının kötülüğüne iken kendi kötülüğünüze karşı çıkacak duygulara sahip olamayacak kadar bencilseniz kusura bakmayın insan değilsiniz.
  • 1668
    ekonomisinde açık veren güzel ülkem ama herkes tercihlerine göre yaşar. telefon direk ithalat kalemi her versiyon güncelleyen dış ticaret açığı yaratıyor. mallar benzin ile karayolundan taşınıyor elektrikli tren sistemi kurmaya çaba yok. gübre doğalgaz ile üretiliyor. almanya'dan gurbetçilerimiz bize mark gönderirdi şimdi bizim ülkeden suriyeye paralar gidiyor. futbol desen zaten tamamen karadelik dış ticaret açığı. ingiliz futbolcular daha çok yurtdışında oynuyor bizim futbolculardan. dizi sektörünü korelilere kaptırdılar. kolay işleri bile yurtdışından yatırımcıdan alıyoruz. migros ve carrefour bunlar bile yabancı firmaların süpermarket ağları. adamlar kurmuşlar kar etmişler satıp gitmişler. büyük bakkal girişimlerini bile yabancılara yaptırmışız. kahve sektörü araplarda bir sürü yerli alternatifi var. togg'u bile yaygınlaştıramadık daha. bir vatandaş'ın hayat boyu en büyük gideri ev ve araba. ev hadi gene temel malları dolar kalemi ama işçilik ve karları türklere kalıyor. araba işi desen karadelik. en azından karları ülkemizde kalsa bir nebze. zaten iş adamları da paralarını burda tutmuyor. ekonomik anlamda yolun sonu gözüküyor bu 5 yılda herhangi bir başarı hikayesi olabileceğini düşünmüyorum. çünkü ekonomi bakanı palyatif çözümler peşinde yerel seçimlere kadar duracak sonra gönderilecek.
  • 1669
    herkes ekonomik krizden bahsediyor ama ortada kriz filan yok. ortada herkesin gün geçtikçe fakirlesdigi bir buhran var. gün geçtikçe lübnanlasiyoruz. her anlamda bir de. ben bağcılar'da oturuyorum her akşam meydandaki sinemanin orada dünyanın her ırkından insan günlük işlere gidiyor. bildiğin köle pazari. geçen bir haber gördüm zenci bir fahise hamile kalıyor ve bebeğini doğurmak için hastaneye gidiyor ama ne kaydı var ne başka bir sey... böyle durumlardan başka ülkelerde geçti ancak gerek sosyal yapı gerekse iyi ekonomi politikalari ile toparlandilar. şili, güney kore, polonya, çekya buna örnektir. bugün komünizmin içinden gectigi romanya gibi ülkelerden bile kötü durumdayiz. bu insanların öyle ya da böyle bir sosyal alanı vardi. burada millete o bile çok görülüyor... herkesin ibretle baktığı bir failed state olma yolunda emin adımlarla gidiyouz.
  • 1673
    memur olunması gereken ülke. hatta geçtim memuru kamu kurumunda işçi olmak bile hayat kurtarır.

    çaycı, temizlikçi, öğretmen, avukat, polis, mübaşir, katip, denetmen, uzman vs. vs. herhangi bir şekilde kamu çalışanı olmak mis gibi iş.

    nasıl bir kriz varsa amk millet ayda 20 kira ödeyebiliyor misal, ben hayret ediyorum, herkeste iphone 12. 13 pro max ultra fusion galaxy interstellar falan var.

    lan şu ülkede bir fakir ben miyim amına koyayım vallahi aklımı yitireceğim.

    bakıyorum yaşıtım çocuklar, araba almışlar, ceplerinde 50 binlik telefon, her gün başkasıyla yatıp kalkıyorlar, o kafe senin, bu club benim, o bar ötekinin, mis gibi yaşıyorlar.

    ben de sabah işe git, akşama eve dön, asgarîden bir tık fazla kazan.

    sikeyim böyle düzeni afedersiniz.
  • 1675
    otomotiv sektöründe çalıştığımdan mütevellit çok fazla insan ile muhatap oluyorum. geçenlerde passat cc geldi belçika plakalı. sol yan komple hasarlı. aracı yapma süresi de haliyle uzuyor ağır olunca hasar. gel zaman git zaman araç sahibi ile muhabbeti koyulaştırdık. 21 yaşında oraya gitmiş şimdi 60 yaşındaymış. belçika'nın asgari ücreti ile neler yapıldığını buradaki asgari ücret ile neler yapıldığını tartıştık. en üzücü tarafı ise "ben bu yaşımdayım cebim para gördü" demesiydi. bunun izahını yaptım. burada yaşamanın o kur farkının bu memlekete zarar ziyan olduğunu anlattım ancak adam haklı olarak ben cebimdeki paraya bakarım kardeşim diyor. birim mirim hak getire. sen gel orada havayı bir gör komple kapalı güneş yok diyor. kendi isteği ile yurt dışına gidebilmiş ve oranın şartlarıyla asimile olmuş ancak buranında güzel olduğunu bilerek hikayeden vatanım ayaklarına yatan çok insan tanıyorum.
    bunun zıttında aynı şekilde kendi hür iradesi ile dünyaya açılan ve buraya bir daha gelmemek adına elinden geleni yapıp çok çok mutlu insanlarda tanıyorum.
    bu memleket içindeki insanlarla güzel. ancak içindeki insanların da hayata dair neyin güzel olduğunun farkına varmasının zamanı geldi de geçiyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın