23 yaşındayım, kendimi bildim bileli futbolla yatar kalkarım, benim için futbol sevgisi galatasaray'dan falan da fazladır, neticede oyunu sevmem sayesinde galatasaray'la tanıştım, hayatımın en kötü dönemleri, ciddi sakatlıklar geçirip futbol oynayamadığım dönemler oldu, neyse...türkiye'de malesef insanı futboldan soğutacak çok sayıda sebep var,
2 ekim 2012 galatasaray braga maçı sonrası ciddi olarak soğumaya başladığımı hissettim. 2 yıl önceki takımdan izler gördüm malesef o maçta. elbette maç kaybedilir, fakat maç sonrası yapılan açıklamalar çok çok daha acı verdi. özellikle de bunları fatih terim'in söylemiş olması çok kanıma dokundu. o günden beri içimden hiç bir şey yazmak gelmedi, ama dünkü milli maç
* sonrası, artık bir şeylerin değişmesini şiddetle istiyorum.
80 milyonluk ülkenin, tek bildiği, tek anladığı spor konumunda olan futbolda bu denli başarısız olması, bence kesinlikle üniversitelere tez falan olmalıdır. resmen futbolla yatıp kalkıyoruz, saf gibi futbolseverler olarak, dünyanın paralarını digiturk'e, dsmart'a, maç biletlerine, gidiş gelişlere harcıyoruz. karşılığında futbol kalitesini geçtim, ne kaliteli yayınlar, ne de kaliteli bir stad ortamı alıyoruz. futbolcular, yöneticiler, antrenörler, ülkede başbakandan, milletvekillerinden vs. dahi daha saygın durumda insanlarımızın gözünde, o derece de büyük saygınlıkları var. dünyanın paralarını alıp, çoğu insanın hayalini kurduğu evlerde yaşayıp, saygıyı sevgiyi görüp, bu sonuçları alabilmek, malesef bir şerefsizlik örneğidir.
ben şimdi burada, şöyle olmalı, böyle olmalı, altyapı, yabancı sınırı vs. gibi şeyler sayabilirim, bunu herkes yapıyor malesef, herkesin ülke futbolunu kurtarmak için fikirleri var. ama işin gülünç yanı, bunu eski teknik direktör de, futbol federasyonu başkanı da, ne biliyim spor bakanı da aynı cümle tarzıyla, '' ... yapmak lazım'' diye söylüyor. ulan, halk mı yapacak bunları, senin görevin ne, neden yapmıyorsun madem? abdullah avcı'yı dinlemiştim maçtan önceki gece, harika konuşuyor, tıpkı başbakan gibi.. anlattığı şeyler sonrası, hiç bilmeyen bir adam, ne kadar parlak bir ülkeymişiz, geleceğimiz ne kadar güzel görünüyor, der. ama ne hikmetse bir türlü gerçekle uyuşmuyor bunlar!
lafa gelince sene başlarında, biz büyük ülkeyiz/kulübüz, her maça kazanmak için çıkarız, hedefimiz 3 kulvarda şampiyonluk diyorsun. oyuncu transfer ederken, arsenal, real madrid, liverpool gibi takımlardan bakıyorsun, o adamlar geliyor buraya, bir gazla, burası en az eski takımım kadar büyük bir kulüp diyor. maçlar başlayıp, hüsran gelince, sabırsız olmayın, biz zaten söz vermedik, basın ve taraftar bizden yanlış beklentiler yarattı diyorsun. almanya, ingiltere, ispanya, hollanda rakibimiz değil(!) iyi peki, hırvatistan, romanya da çakıyor sana! hadi onlar da rakibin olmasın, moldova, estonya, letonya gibi ülkelerden 6 puan da çıkaramıyorsun genelde! ee, neyi becereceğiz peki, kimi yenebileceğimiz yönünde beklenti oluşturalım? ya da madem öyle, sen haddini bil, ona göre para ver futbolculara, futbolcular da uçmadan, saçmalamadan, hakettikleri parayı istesinler, hakettikleri hayatı yaşasın, muameleyi görsünler. beyefendiler yuhlayınca falan darılıyor bir de!
malesef ülke futbolunun 1 numaralı adamı, kaderi değiştiren adamı fatih terim dahi benzer hataya düştü. şansımız bitti, biz rüya takım değildik zaten, braga, cluj zayıf takım gibi gösterildi, gördük işte, dedikten sonra, ekleyecek bir şey yok. bugün sokakta 10 adamdan 7'sinin hangi ülkenin takımı olduğunu bilmediği, bate borisov, lille ve bayern maçlarından 6 puan çıkarabiliyorsa, köy takımı edasındaki videoton, sporting'i 3'lüyorsa, kusura bakma da, sen bu paraları harcarken, arkanda böyle bir destek varken, braga'yı da cluj'u da, harcayacaksın. hiç bir futbolsever, şu an ne kulüp takımından, ne milli takımından avrupa şampiyonluğu beklemiyor, tek istediğimiz, maç öncesi dünyanın en iyi takımlarından biriyiz açıklamarından da, maç sonrası san marino edasında büzülmelerinizden vazgeçin, şu ülkeye adam gibi bir şeyler gösterin, bir heyecan, bir ışık verin.