• 51
    kesinlikle cok fazladir ama bireysel yetenekleri hocaya baglamak ne kadar dogru ? az once jor basligi altinda okudugum entryde jor'dan soyle bahsetmis bi arkadasimiz : " ... yasine bile tiki taka gol attiran, bruma'dan kara simsek cikaran adam ..."

    wtf ?

    gercekten boyle birsey oldugunu dusunuyor musunuz ?

    teknik adam mac oncesi gozlemleyip taktik olusturur, oyuncu gozlemleyip yerlerinde oynama yapar, mac ici aksiyonlari gozlemleyip taktik verir, oyuncularini uyarir yeri gelir motive eder. ama gelipte brumanin besiktasa attigi golu teknik adam cizdi dersen gulerim.

    bu sezon * hic taktik oyunu goremedim. tek bir mac bile yok. hatta en son ne zaman taktik oyunu oynadik onu bile hatirlamiyorum.
  • 52
    zamana ve mekana göre değişiklik gösterir.

    misal, türk teknik direktörlerin çoğunluğu için hiç etkisi yoktur çünkü teknik direktörlük futbolculuktan sonra yapılacak iştir. kendini geliştirmek, yeni bir şeyler öğrenmek saçmalıktır. zaten futbolcuyken bir dünya teknik adamla çalışmak bu iş için yeterde artar. hatta bazısı için bunun lisansını almak bile saçmalıktır. peste carlosu forvete koymak kadar basittir teknik direktörlük. öyle alt yapıdan bir takım çalıştırmak küfür gibidir. eski yıldız futbolculardan alt yapılarda 1 yıldan fazla kalanı çok nadirdir.

    ülke dışında başka teknik adamlar içinse etkilidir.
  • 53
    teknik direktörün çalışma tarzına göre değişir.

    kimi teknik adamların kendilerine has oyun planı ve taktikleri olur, bunları her gittiği takımda uygulamaya çalışırlar. böyle teknik adamların başarı sansı çok düşüktür. çünkü sahip olduğun futbolcuların özellikleri uyuşmayabilir oyun planıyla. bu şekilde başarılı olabilmek için en büyük şart transfer bütçesinin yüksek olmasıdır. böylece kendi oyun planına uygun kadro kurabilirsin.mancini, mourinho, guardiola gibi...

    kimi teknik adamlar ise elindeki oyuncu grubuna göre planlama yapar hatta o hafta oynayacağı rakip takıma göre planlama yapar. rakibin yan toptan zaafı mı var, o maç orta açma üstüne yoğunlaşmak gibi, rakibin kontra ataklarda geriye koşmakta çok mu yavaş, o maç topu rakibin oynamsına izin verip anlık presler yaparsın golü bulursun gibi... bu ikinci bahsettiğim tarza sahip teknik adamların başarılı olma olasılığı çok daha yüksektir. terim, lucescu, simeone, gerets gibi...

    bir de 3. olarak, rakip analizi de yapmayan, kendi belirli şablonu da olmayan hocalar! vardır. bunlar da oyuncu grubunun en rahat ettiği, en çok istediği plana göre oyun kurarlar. oyuncuların bireysel performanslarına bağlıdır maç kazanmak. tesadüfen oyuncu grubunun kendi arasındaki iletişim iyiyse başarı gelebilir belki ama bu şekilde başarı imkansıza yakındır. takım içinde gruplaşmalar olur, pas atmamalar bile başlar, gönlünü yapmak için kimisini kadroya alırken, kimisini de sesi çıkmıyor diye rahatça kadro dışı bırakabilirler. prandelli, hamza gibi...

    sonuç olarak, 3. tip teknik direktörlerden çok çektik. kesinlikle en kötü tarz 3. südür. böyle teknik adamların takımlarına olumlu etki yapması söz konusu dahi olamaz. 1. si aslında olması gerekendir, ama bizim için çok lüks olur, başarı ihtimali de çok zordur ama ancak bu şekilde bir sistem oturtursun ve istikrar sağlarsın. istikrar sağlanırsa ekol oluşturur. 2.si ise bizim için en uygun olanıdır. maç maç rakibi analiz ederek ona göre taktiksel çalışmalar yapmak, hem ligi domine etmemizi sağlar hem de avrupa da üst sıralara taşır.

    gün itibariyle yeni taze teknik direktörümüz igor tudor, umarım 2. tarza sahip bir teknik adamlık yapar. bizim tüm takımı muslera, sneijder podolski kalitesinde adamlarla dolduracak bütçemiz yok maalesef. o yüzden asıl olması gereken 1. tarz bize göre değil, o bayern, barcelona, dortmund, madrid gibi takımların işi.

    bize, her rakibi ayrı ayrı analiz edecek, o maç kafa golüyle mi, göbekten verkaçla mı, duran top organizasyonuyla mı en kolay nereden nasıl gol bulabilirizi futbolculara anlatabilecek bir hoca lazım. ve ek olarak, gerektiğinde 0-0 a yatabilecek takım defansını da uygulatabilirse işte başarı gelir.
  • 54
    cozum arayisi yerine tek bir fikre odaklanmak maalesef hayatin genel cehaletlerinden biri. bu konuyu is dunyasindan tutunda evinize alacaginiz faydali bir esya icin bile dusunursunuz. ornek vermek gerekirse, nagatomo oynamasin, ee kim oynasin? bilmiyorum abi oynamasin. evet kotu kabul ama cozum bu mu onerin bu kadar mi? fatih terim gitsin, kim gelsin babus? cozum bu mu? arkadas daha iyi bir fikrin yoksa kim oynasin kim yapsin, evinden cikartacagin esya yerine daha iyisini alacak misin? daha bir is bulmadan bu begenmediginden ayrilip evinde issiz mi oturacaksin? tek tarafli odak size hep kaybettirir. ortadaki cozum degil laf. madridi 3-2 yendigimiz meshur mactada kadroyu fatih hoca kurmustur, lucesku`nun aldigi super kupanin takiminida fatih hoca kurmustur, ayni sekilde gecen gunki hezimette de fatih hoca vardir. elinde ki malzeme bellidir ve kisisel yapisi yuzunden bu adam soylemlerinde hata yaptigini dile getirmeyecek beklemeyin. nagatomoyu ben aldirttim sozlesmesinide ben uzattim ama bakin su rezillige demeyecektir. floryada calisma masasinda kendine diyordur bunu hemde fazlasiyla. ocaga kadar sabredelim dediginde buyuk bir ameliyat yapacagini dusunuyorum. eger yapmazsa maalesef kariyeri kotu bitecek. ne iyi bir oyun plani ne de galatasaray askiyla oynayan, profesiyonel oynayan oyuncu mevcut. kimseden melo olmasini beklemeyin. muslerayi tenzi ediyorum. eger bir cozumunuz varsa onu sunun lutfen. fatih hoca gitsin yeaa, kim gelsin?
  • 55
    çok çok büyüktür. takımın geleneğinden, büyüklüğünden ve futbolcuların kalitesinden çok daha ötedir. takımı hazırlayan, rakibi analiz eden, eksikleri belirleyen, gidermeye çalışan ve ona göre bir sistem oluşturan kişinin etkisinden bahsediyoruz. takımların kalitece kendilerinden daha güçlü takımlarla baş edebilmesinin mimarıdır bu etki.

    (bkz: leicester city)
    (bkz: salzburg rb)
    (bkz: atalanta)
    (bkz: slavia prag)
    (bkz: dinamo zagreb)
    (bkz: borussia mönchengladbach)
  • 56
    teknik direktörlerin coşkulu futbol oynatması teknik direktörlerin taraftarca sevilmesini sağlıyor. bunun en tipik örneği de ersun yanal ve biraz da tudor. her iki teknik direktör de özellikle iç saha maçlarında başarılı oluyor. ancak 2010 sonrası dünyada tamamen çalışılmış sistemlerin başarı getirdiği de bir gerçek. burada sistemden kasıt sadece oyuncuların sahaya yerleşimi değil tamamıyla çalışılmış ve topun yerine göre oyuncuların sahadaki topsuz oyunlarını da kapsayan tümden bir organizasyondur. ne var ki sadece pres gücü ve spontane hücum varyasyonları deneyen teknik direktörler türkiye ligi gibi kalitesi liglerde bile ligin sonunu getiremiyor.
    rakibe göre oynayan takımlarda ise süper ligde yine kalitesizlikten ötürü daha iyi başarı elde edilebiliyor. ama bunda da süreklilik sorunu var.
    ligimizde çok tutan tarz ise maalesef son derece ilkel de olsa sürekli çizgiye inilip ceza sahasına orta açmak ve eğer içeriye 3 oyuncuyla girilebilirse genelde skora gitmek oluyor.

    son yıllarda abdullah avcı'nın ve aykut kocaman'ın sadece sahaya doğru yayılmak üzerinden kurdukları sistemler(çalışılmış hücum organizasyonları çok çok az) rakiplere karşı skoru tutmalarını büyük oranda sağlıyordu ama sadece sahaya doğru yayılmak size maç kazandırmaya yetmiyordu.

    netice itibariyle benim takımımızda görmek istediğim coşkulu oyundan ziyade sahaya düzgün yayılan ve çalışılmış hücum organizasyonlarını(topu onyekuru'nun önüne atmaktan daha fazlası) deneyen bir takım olması. bu etkiyi yapabilecek kalite ve bilgi teknik ekipte var ama bunun için ne kadar istekliler bilmiyorum.
  • 63
    egzersiz psikolojisinin dayanıklılık-kondisyon tarafında bizlere öğrettiği olgulardan biri de sporcuların performansında, yaptıkları antremanın niteliğinden veya kalitesinden çok, yaptıkları idmana olan inançlarının daha önemli olduğu. yani diğer değişkenler sabit tutulduğunda daha kaliteli idman yapan atlet değil, daha iyi idman yaptığına inanan atlet daha iyi performans gösteriyor; üst düzey rekabetin içerisinde ve kısa vadede. bir süre sonra zaten atletler, eğer dünyadan izole yaşamıyor iseler daha kötü idman yaptıklarının farkına varıyorlar; suni performans artışı yok oluyor.
    teknik direktör değişikliklerinden hemen sonra takımların performansının kısa süreliğine artması bu olgu ile açıklanabilir; yeni gelen hocanın antreman tarzını değiştirmesi, oyuncularda güven artışına sebep olup geçici performans yükselmelerine yol açabilir. oyuncuların yaptıkları idmana, dolayısıyla teknik direktörlerine olan inancının sürekliliğini sağlamak asıl zor olan.
  • 64
    tek başına teknik direktöre bağlı olmayan etkidir. kulüp yönetimi, teknik direktör'ün sistemine uygun futbolcu yapısı ve maddi imkanlar bu etkinin azalıp artmasında etkilidir.

    işin en doğrusu jurgen kloop gibi oyun şablonu belli bir hoca alıp ona uygun kadro kurup başarıyı bekleyeceksiniz. nuri şahin'e bu özgürlük tanınırsa başarılı olacağını düşünebiliriz.
  • 69
    dozunu takımdan çok hocanın tarzının belirlediği etki. nitekim bazı hocalar vardır ki, bilinçli olarak takıma fazla dokunmak istemezler. gerçekten de bir yöntemdir bu. takıma özgürlüğü verip, sadece karar veren olmak yönetsel bir seçimdir.

    aslında doğru örnek olmayabilir ama sir alex ferguson'un takımla çok fazla idmana çıkmadığı konuşulurdu. ama bu durumda kendisinin bizim alıştığımız teknik direktör tanımından çok teknik ekibi yöneten bir "manager" olmasının da etkisi var. bazı insanlar üst düzey yönetim kabiliyetinden dolayı başarılı olur.

    kendimden örnek vereyim. şu an ben orta halli bir şehirde yedek subayım. her türden insanla frekans yakalayabilen bir iletişim ustası olduğum söylenemez. hatta yumuşak yüzlü, pozitif enerjili bir insanım. bu yüzden dışarıdan bakıldığında kötü bir komutan olarak görebilirsiniz. ama rütbeli personeli ve olayları iyi yönettiğim için ne mesaimde ne de nöbetlerimde hiçbir yönetim zaafiyeti yaşamıyoruz.

    kısacası yönetici konumdaki kişinin karakteristik yapısı gereği, takıma bilinçli olarak etki etmeden de başarılı olunabilir. hatta bu gözler takıma bilinçli olarak kötü etki ederek başarılı olmaya çalışan ve bazen bunu başaran teknik adamlar da gördü.*

    (bkz: igor tudor)
  • 71
    kadronun geniş ve kaliteli olmasından daha önemlidir. dost acı söyler ama bunları söylemek gerek. gustavo henrique, emre mor, arao, rossi, ismail yüksek, lincoln gibi galatasaray’da maç kadrosuna giremeyecek oyuncularla hem uefa avrupa liginde hemde süper ligde iyi futbol oynayıp lider olan malum takımın hocası jorge jesus ile dubois, mata, seferovic, gomis, midtsjö, yusuf demir gibi oyuncuların yedekten girdiği galatasaray’ımızın hocası okan buruk maalesef bunun en iyi örneği. ben her zaman teknik direktör dokunuşuna inanan bir insanım. mesela söylediğim şeye etebo, yedlin, oğulcan, taylan, şener, emre taşdemir gibi oyuncularla şampiyonluğu 1 averajla kaçıran fatih terim’le, 2 tane kadro kurulup bi halt beceremeyen erol bulut’ta uyuyor. hoca faktörü önemli şey. özellikle bizim ligimizde.
  • 72
    okan buruk oyuncuların tek tek sahada göremediği şeyleri teknik direktörün saha kenarından nasıl görebileceğini ve yapacağı basit müdahalelerle sahanın gerekli bölgelerinde sayısal üstünlüğün nasıl kurulabileceğini anlatıyor. hangi bölgelerde sayısal üstünlüğü kurmanız gerektiğini de rakibinizin güçlü ve zayıf olduğu alanlara göre belirlersiniz.

    https://www.youtube.com/...9qzIRvqVg&t=900s
  • 74
    futbol iyice teknik direktör sporu olmaya başladı. teknik taktik önem kazandı demek istemiyorum. ama iyi teknik direktörü seçmek, yakalamak çok kıymetli. biraz da şans lazım. torrent azcık takımı toparlasa sempatik biri olsa falan okan buruk’u beşiktaş’a kaydedebilirdik. teknik direktörlükte scoutluk yapmaya da gerek yok. başarılıysa iyidir. önceki ve sonraki teknik direktöre göre puan ortalaması iyi olan teknik direktör iyidir derim ben genelde.
App Store'dan indirin Google Play'den alın