resim
Tarik Hodžić
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:Santrfor
Yaş:73
Boy:-
Uyruk:Bosna-Hersek
  • 67
    kendisiyle bugün oturup yüzyüze tanıştığım, karşılıklı yemek yediğim ve artık 'abim' diyebileceğim on numara insan.

    https://gss.gs/li7.jpg

    saraybosna'da o kadar yardımcı oluyor ki. restoranı zaten harika, ürünler çok kaliteli.

    saatlerce galatasaraydaki anılarını konuştuk. fenere attığı gollerden bahsederken yüzü gülüyor. durup durup bir anda rerere rarara diye bağırıyor sokakta. heryeri sarı kırmızı yapmış zaten, atmosfer şahane.

    fatih hoca ve mustafa denizli ile olan anıları da özellikle ayrı güzel. sık sık onlar onu burada, tarık abi de bodrumda ya da izmirde onları ziyarete gidiyormuş.

    türkiye'den her ayrı kaldığında çok özlediğini söylüyor. ülkesini de çok seviyor, ama etrafın araplaşmasından dolayı dertli. istiyor ki modern bir avrupa devleti olsunlar, bağımsız kalabilsinler.

    bu arada falcao'dan nefret ediyor. şu halimle çıksam ondan daha iyi oynar, daha çok gol atarım falcao anca penaltıdan gol atar dedi. :) geçen yıl takım şampiyon olamadığında üzüntüden sabaha kadar rakı içmiş. gönülden aşık hala, maçları kaçırmadan izliyormuş.

    tüm galatasaraylıları beklediğini söylüyor, yolunuz düşerse uğrayın. :)
  • 55
    şahsımın da haziran ayında saraybosna'da yer alan restaurantında tanışma şerefine eriştiği adamdır.

    merhaba deyince; "merhabaa, hoş geldiniz, en büyük cimbom" demişti, 2 gün sonra türkiye - hırvatistan maçı olduğu için; "pazar günü hırvatların anasını sikecez" diyerek eklemişti. :)

    çok hoş muhabbeti vardır. güzel adamdır.

    tanrı uzun ömür versin, biz de gittikçe görelim..
  • 56
    ilk gittiğim galatasaray maçının kahramanıdır.

    günlerce gazetelerde "hociç geliyor, hociç galatasaray'da" manşetleri atılan bir zamandı. ilk kez fenerbahçe'ye karşı türkiye kupası maçında oynayacaktı. okulu kırıp, araya kaynayıp, yeni açığa kapağı atmıştık. maç öncesi takımı saydılar ama hociç yok, yerine tarık diye biri oynuyor. çocukluğumuzun şapşallığıyla şaşırmıştık tabi. maç başladı, bu şaşırdığımız tarık fener'e 2 tane çaktı, biz zevkten 4 köşe "boşverin yav hociç'i, bu tarık daha iyiymiş" demeye başlamıştık.
  • 25
    babamın her ismini duyduğunda duygulandığı, transfer edilir edilmez helikopterle getirilip, hiç takım ile tanışmadan fenerbahçe maçına çıkarılmış akabinde 2 gol atmış eski futbolcumuz. bosna'da sur galatasaray isimli içi galatasaray posterleri, flamaları, bayrakları ile dolu bir lokantası vardır.

    eğer sarajevo'ya yolunuz düşerse baş çarşı'da(boşnaklar baş çarşija derler) ki bu lokantaya uğramanızı tavsiye ederim. içeri girip "selamın aleyküm ben türkiye'den geldim derseniz", tarık hociç'in "aleykum selam, ben tarık hocic, fenerbahçenın kojasiyım" diye karşılaması akabinde yarılmanız muhtemeldir.

    dükkanı için;

    http://img405.imageshack.us/f/surgalatasaraj.jpg/
  • 39
    "galatasaray efsanelerini anıyor" projesi kapsamında, her maç öncesi bir futbolcusunu anıyor. yarınki istanbul büyükşehir belediyespor maçı öncesinde ise sıradaki isim tarık hodziç.

    yaşım 8-9 civarlarında. o zamanlar televizyonda maç yayını filan yok. evde radyo başında abimle (tamam lan tamam ağabey diye yazılır da idare edin) ikimiz otururduk. şimdi nasıl inanın bilmiyorum ama o zaman maçlar dönüşümlü anlatılırdı.

    atıyorum beşiktaş, ankaragücü deplasmanında, galatasaray evinde eskişehir'le oynuyor, fenerbahçe altay deplasmanında, bursaspor evinde oynuyor. bunların hepsinin yerleri belliydi. murat ünlü izmir'den, tansu polatkan istanbul'dan, hüseyin başaran ankara'dan. öyle düşünün işte. haa bir de, bu aradaki bağlantı için sürekli "şimdi merkeze bağlanıyoruz" derdi, o an maçı kim anlatıyorsa. bu arada hatırladığım maç anlatan spikerler de, tansu polatkan, abidin aydoğru, murat ünlü, levent özçelik, hüseyin başaran, ilker yasin, necati karakaya'dır. unuttuklarım da kusura bakmasın, velakin yüzyıl geçti aradan.

    ben tabii sürekli galatasaray maçı anlatılsın diye bekliyorum. abim de beşiktaş'ı bekliyor. lan maç 0-0 gider, bekle bekle ali sami yen'e bağlantı olmaz. yarak kürek ne kadar maç varsa hepsini dinliyoruz. tak diye "şimdi merkeze bağlanıyoruz" diye bir ses geldi mi, görme heyecanı, yerinde duramazsın. merkezden de şu anons gelir "evet sevgili seyirciler şimdi mikrofonlarımız ali sami yen stadı'nda."

    lan yüreğin atacak gibi olur, götünün üstünden kalkar doğrulursun. stadın sesini dinlersin ilkin. böyle hayvani coşkulu bir ses varsa, banko gol atılmıştır ya da penaltı vuruşu vardır. sik gibi bir sessizlik varsa, taşaklara gelmişsindir golü yemişsindir. ya da son seçenek; yine sik gibi sessizlik olur, bağlanırlar ve "evet ali sami yen'de henüz gol sesi çıkmadı. galatasaray sıfır, eskişehirspor sıfır" der. bak bu golden bile güzel gelirdi bazen. sessizlik var diye gol yediğmizi düşünürdüm ama 0-0 olunca manyak gibi rahatlardım.

    bizim parlak olmadığımız dönemler, daha şampiyonluk nedir görmemişim. bizim kalede eser vardı, acayip sevdiğim adamlardandı. cüneyt, raşit, fatih terim, çaycı ahmet, mustafa denizli, sejdic ve tarık hodziç de takım kadrosunda bulunan adamlardı. zaten seydic ve hodziç iki yabancımızdı.

    gazetelerde sırf spor sayfasına bakıyorum, başka bir boka da bakmıyorum. o yüzden çok net anımsarım, bu ikili yani sejdic ve hodziç, devre arasında yugoslavya'ya, ülkelerine gitmişlerdi. elemanlar gidiş o gidiş geri gelmediler. eğer yanılmıyorsam, ali uras'tı başkan. "gelmezlerse futbol hayatları biter" diye açıklama yapmıştı.

    iki satır yazayım dedim konu uzadı. yarın "galatasaray efsanelerini anıyor" serisinin konuğu hodziç. lan, hodziç yazıyor da, hayatımız boyunca adamı hoçiç bildik biz. benim için halen hoçiç'tir değişmez.

    hoçiç'le röportaj yapmışlar, bu şahane insan demiş ki, "türkiye'den önce belçika'da oynadım, orada da para kazanıyordum ancak orada galatasaray'daki gibi arkadaşlık, seyircinin bağrına basması söz konusu olmadı. ben galatasaray formasını giymeyeli 30 yıl oldu. ancak fatih terim başta olmak üzere birçok eski arkadaşımla haftada bir telefonlaşır konuşuruz. saraybosna'nın en iyi yerinde bulunan iş yerime (bilmeyene not: şampiyon-galatasaray'dır kebapçının ismi ve her taraf baştan aşağı sarı-kırmızıdır) verdiğim isimle, takımıma olan sevgimi bugüne kadar hep gösterdim. çünkü ben galatasaray'a çok şey borçluyum."

    bak işte, hoçiç candır, canın kuytusudur, içidir. 3.5 yıl futbol oynadı bu takımda, aradan geçti 28-30 yıl ve adam "çünkü ben galatasaray'a çok şey borçluyum" diyor.

    buralarda "vefa, vefa" diye dolananlar vardı ya. kimisi, siyasi oldu, kimisi gazeteye kapağı attı, kimisi antrenör oldu, kimisi teknik direktör oldu, kimisi menajer oldu. bu kimiler uzar gider amına koyayım. bu adamların hepsi, deve yüküyle para kazandı bu kulüpten. en boktanı 3-5 milyon dolar kazanarak ayrıldı ya da bıraktı futbolu. bugün yaptıkları işleri bile galatasaray sayesinde yapıyorlar, haberleri yok malak emzirmelerinin.

    ama birtakım i****, sakız gibi yapıştılar bu kulübe. üstelik arkadan konuşmadık laf da bırakmadılar. "i*** basın" dediğimiz heriflere, takım içinde ne olup ne bitiyor yumurtladılar. sonra çıkıp "biz bu kulübe çok şey verdik ama onlar..." diye her türlü boku söylediler. yalan söylediler, iftira attılar, taraftarın gözünde bu kulübü küçük düşürmeye çalıştılar.

    o yüzden birtakım pezevenklerden nefret ediyorum. futbol oynamak dışında hiçbir vasfı olmayan adamlar, bu boktan sistem sayesinde milyonlarca dolar kazandılar galatasaray kulübü'nden.

    yeniyetme taraftar bilmez, bu hoçiç'ler, seydiç'ler öyle ahım şahım paralara da oynamadılar. şimdi alınan paralarla karşılaştırırsan, devede kulak kalır. ama işte adam 30 yıl geçse de "her şeyimi galatasaray'a borçluyum" diyor.

    'vefa' dediğin şey, sanki tek taraflı, bir taraf sahada top oynarken, diğer taraf yani kulüp bunları asgari ücrete mahkûm ediyor zannedersin, puştları dinleyince.

    artık herkes biliyor, tarık hodziç'in türkiye'de gol kralı olan ilk yabancı olduğunu. onun bir tek gol krallığını, soytarı kılıklı kralların gol kralı olmasına değişmem.

    şu bazı yavşakların (biri değil alayı) konuştukları ile hoçiç'in söylediklerini bir kefeye koyun, tartın bakalım. sonuç ne çıkacak acaba?

    öyle forma öpüp, yumruk şov yapmakla adam olunmuyor.

    vefa mı? alın öğrenin hoçiç'ten. ama tabii bunu anlamak için zekâ gerekiyor. onu aramak da benim beyinsizliğim olsun...''

    http://lucarelli-breitner.blogspot.com/...n-size-vefa-lan.html
  • 59
    resmi kurumlada adı her daim tarık hodzic diye yazılan galatasaray efsanesi. ama okunduğunda hociç diye okunmakta. sebebini şöyle açıklayayım merak edenler için. slav halklarında dz diye bir harf bulunmakta bu harfin sonundaki z şapkalı oluyor. bu harf c gibi okunur ama biraz daha vurgulusunu düşünün. türkçede bu tarz bir telafuz olmadığı için çoğu kişi şaşırıyor olabilir ne biçim harf diye, ama slavlarda mevcut bu durum.

    blerim dzemaili'de de aynı durum söz konusuydu. kendisi arnavut ve arnavutça'da aynı durum söz konusu değil. e o zaman neden onda da var diye soracak olursanız, kendisi makedonya arnavutu. makedonca'da bu dz harfi mevcut. bu da böyle naçizane bir bilgi olsun benden.
  • 54
    iş için gittiğim saraybosna'da, boşnak bir arkadaşımla beraber gitmiştim. ben tarık abi ile türkçe konuşurken arkadaşıma kendisinin bizim için kim olduğunu, türkiye'de neler yaptığını ingilizce anlatıyordum. o sırada tarık abi boşnakça bir şeyler söyledi, bizim arkadaşa ne dediğini sorduğumda o bana "fener ne demek?" diye sordu. mevzuyu hemen anladım ama tarık abi gülerek "fenerin kocası olduğumu söyledim" dedi. kebapları müthiştir, giderseniz yemeden ve tarık abi ile iki satır muhabbet etmeden dönmeyin.
  • 18
    pazartesi istanbula gelip salı imza atan çarşamba da fenere kupada inönüde 2 gol atan, forması şortunun içine giremeyen tribünden izlediğim ilk kahramanım...daha sonra seydiçle birlikte çok sevdiğimiz has galatasaraylı...

    türkiye'nin ilk yabancı gol kralı. gol kralı olmasını sağlayan 16 golün tamamını kendi sahamızdaki maçlarda attı. deplasmanda golü yoktu.

    fenerbahçe'ye gol atmasıyla ünlüdür.

    bir de şu var : (bkz: #334681)
  • 51
    şampiyonluktan uzak geçen 14 senelik meşhur periyotta galatasaray forması giyerek futbolculuğuyla efsane olan ender isimlerden. türkiye liglerinin ilk yabancı gol kralıdır, fenerbahçe'yi pek bir sever ve sayar(!), bosna'daki lokantasında fahri bir galatasaray misyonerliği(!) yapmaya devam eder. unutulmaz 2005-2006 sezonu sonrası galatasaray dergisi'nde yayınlanmak üzere "kalbim atıyor bre" başlıklı bir mektup yazmıştır.
  • 63
    2011-12 sezonunda süper final aşamasında trabzonspor'u deplasmanda 4-2 yendiğimiz maç esnasında restoranındaydım. yıllar geçse de bizimle olan bağı kopmamıştı; galibiyetin keyfini nasıl yaşadığını gördüm.

    saraybosna'ya uğrayanların zaten uğramadan dönmemesi gerekiyor. yemekler de on numara. konum da oldukça merkezi, baş çarşıda. restoranın içinde galatasaray ile ilgili onlarca anıyı duvarlarda görebilirsiniz.

    kulüpte iz bırakmış birinin anılarını dinleme şansı yakalamak büyük şans. özellikle fenerbahçe ile ilgi olanları.

    en özel an da, maç sonrasıydı. fatih hoca'yı aradı yanımızda; ancak cevap alamadık. sonrasında fatih hocaya tebrik mesajı yazmamı istemişti telefonundan.

    bu şekilde tekrar tanışma hayali kurduğum bir isim de çocukluk idolüm cevad prekazi. belgrad'a tekrar gitme imkanı olursa partizan tesislerinde kendisini görmeyi çok isterim.
  • 7
    20 ekim 1982 galatasaray austria wien maçında, rakip takımın ve avusturya milli takımının da kalecisi (bkz: friedrich koncilia)'ya verdiği ayarla kalbimde yer etmiş, yugoslav ekolü türk sporunda kendine yer bulurken "biz alırsak böylesini alırız" dedirten 2 futbolcudan biridir. diğeri için (bkz: mirza sejidic)

    o gün küçük bir ilkokul öğrencisiydim. okul çıkışlarında annemin çalıştığı işyerine gelir ve eve dönüş saatini onun yanında beklerdim. havanın gayet güzel olduğu bir sonbahar günüydü ve maç öğle saatlerinde oynanacaktı.

    mabet, o güne kadar tanık olmadığım şekilde kalabalıktı. trabzonsporun şampiyonluğu da o statta kutlanmıştı ama bu kadar büyük curcuna olmamıştı. sonuçta avrupa kupa galipleri kupası 2.tur ilk maçıydı ama sanıyorum o zaman austria wien takımı istanbul'da olduğu için bu kadar heyecanlıydı tüm türk sporseverleri. "sporseverler" kelimesini özellikle kullandığıma dikkatinizi çekmek isterim sevgili okur.

    karşılaşma öncesinde aynı zamanda takım kaptanı olan kaleci koncilia ile türk televizyonlarının o dönemki tek kanalı; bir ropörtaj gerçekleştirmiş, koncilia "galatasarayım" hakkında çok incitici laflar sarfetmişti: "gol yemek aklımın ucundan bile geçmiyor", "gol yersem o direkleri gözlerinizin önünde yerim", "rahat kazanırız", "galatasarayı tanımıyorum, zaten umrumda da değil ama istanbul güzel bir şehir" kabilinden laflar...

    gözünüzün önünde canlansın diye belirteyim, bu adam peter schmeichel'a benzerdi, bildiğin alman sarışınıydı.

    (bkz: seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım)

    siyah önlüğüm, tuhaf beslenme çantam ve ağır sırt çantamla annemin işyerinde bir beşiktaşlı ağabeyle maçı radyodan dinlemeye başladık. mabedin dibindeydik, çok coşkulu bir taraftar vardı ve radyonun sesini bile duymakta zorlanıyorduk.

    maça acayip bir baskıyla başladık. sağlı-sollu ataklar, o güne kadar kimsenin görmediği kanat varyasyonları ve presle avusturya ekibini sindirmeyi ve "noluyoruz mnskym, yavaş olum" moduna sokmuştuk.

    nihayet; 19.dakika henüz dolmamıştı ki, bu toprakların görüp görebileceği en teknik ayaklardan biri olan sejidic, koncilia'nın kalesine bir tane ekleştirivermişti. maçın tekrarını akşam evden seyrederken, kanal kameramanının sürekli koncilia'nın sivilcelerine "zoom" yaptığını hatırlıyorum.

    34.dakikada gelişen "cimbom" atağında yine bir sejidic-hocic işbirliğiyle, maç 2-0'a geliyordu. allahım neler oluyordu? ali sami yen olsa iyi resmen mecidiyeköy yıkılıyordu, çıkan uğultuyu size tarif edebilmemin mümkünatı yok.

    ikinci golün ardından koncilia'nın, "ali sami yeni bilen dinleyiciler için söylüyorum" e-5 tarafındaki kale direklerine selçuk şahin tekmeleri attığını ve sinirden kale filelerine astığı havluyu ısırırken gördüğümü hatırlıyorum.

    ilk yarısı steinkogler'in, artık tüm renktaşlarımın bildiği klasik karambol gollerinden birisini yememize sebep olan vuruşuyla 2-1 sonuçlanmıştı. soyunma odalarına giderken koncilia ile hocic yan yana gelmişti. hocic'in büyük bir vakarla koncilia'nın arkasından bakarak attığı gülüşe; seneler sonra bir hollywood yönetmeni, "mona lisa smile" adlı bir film çekecekti....
App Store'dan indirin Google Play'den alın