7
20 ekim 1982 galatasaray austria wien maçında, rakip takımın ve avusturya milli takımının da kalecisi (bkz: friedrich koncilia)'ya verdiği ayarla kalbimde yer etmiş, yugoslav ekolü türk sporunda kendine yer bulurken "biz alırsak böylesini alırız" dedirten 2 futbolcudan biridir. diğeri için (bkz: mirza sejidic)
o gün küçük bir ilkokul öğrencisiydim. okul çıkışlarında annemin çalıştığı işyerine gelir ve eve dönüş saatini onun yanında beklerdim. havanın gayet güzel olduğu bir sonbahar günüydü ve maç öğle saatlerinde oynanacaktı.
mabet, o güne kadar tanık olmadığım şekilde kalabalıktı. trabzonsporun şampiyonluğu da o statta kutlanmıştı ama bu kadar büyük curcuna olmamıştı. sonuçta avrupa kupa galipleri kupası 2.tur ilk maçıydı ama sanıyorum o zaman austria wien takımı istanbul'da olduğu için bu kadar heyecanlıydı tüm türk sporseverleri. "sporseverler" kelimesini özellikle kullandığıma dikkatinizi çekmek isterim sevgili okur.
karşılaşma öncesinde aynı zamanda takım kaptanı olan kaleci koncilia ile türk televizyonlarının o dönemki tek kanalı; bir ropörtaj gerçekleştirmiş, koncilia "galatasarayım" hakkında çok incitici laflar sarfetmişti: "gol yemek aklımın ucundan bile geçmiyor", "gol yersem o direkleri gözlerinizin önünde yerim", "rahat kazanırız", "galatasarayı tanımıyorum, zaten umrumda da değil ama istanbul güzel bir şehir" kabilinden laflar...
gözünüzün önünde canlansın diye belirteyim, bu adam peter schmeichel'a benzerdi, bildiğin alman sarışınıydı.
(bkz: seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım)
siyah önlüğüm, tuhaf beslenme çantam ve ağır sırt çantamla annemin işyerinde bir beşiktaşlı ağabeyle maçı radyodan dinlemeye başladık. mabedin dibindeydik, çok coşkulu bir taraftar vardı ve radyonun sesini bile duymakta zorlanıyorduk.
maça acayip bir baskıyla başladık. sağlı-sollu ataklar, o güne kadar kimsenin görmediği kanat varyasyonları ve presle avusturya ekibini sindirmeyi ve "noluyoruz mnskym, yavaş olum" moduna sokmuştuk.
nihayet; 19.dakika henüz dolmamıştı ki, bu toprakların görüp görebileceği en teknik ayaklardan biri olan sejidic, koncilia'nın kalesine bir tane ekleştirivermişti. maçın tekrarını akşam evden seyrederken, kanal kameramanının sürekli koncilia'nın sivilcelerine "zoom" yaptığını hatırlıyorum.
34.dakikada gelişen "cimbom" atağında yine bir sejidic-hocic işbirliğiyle, maç 2-0'a geliyordu. allahım neler oluyordu? ali sami yen olsa iyi resmen mecidiyeköy yıkılıyordu, çıkan uğultuyu size tarif edebilmemin mümkünatı yok.
ikinci golün ardından koncilia'nın, "ali sami yeni bilen dinleyiciler için söylüyorum" e-5 tarafındaki kale direklerine selçuk şahin tekmeleri attığını ve sinirden kale filelerine astığı havluyu ısırırken gördüğümü hatırlıyorum.
ilk yarısı steinkogler'in, artık tüm renktaşlarımın bildiği klasik karambol gollerinden birisini yememize sebep olan vuruşuyla 2-1 sonuçlanmıştı. soyunma odalarına giderken koncilia ile hocic yan yana gelmişti. hocic'in büyük bir vakarla koncilia'nın arkasından bakarak attığı gülüşe; seneler sonra bir hollywood yönetmeni, "mona lisa smile" adlı bir film çekecekti....
o gün küçük bir ilkokul öğrencisiydim. okul çıkışlarında annemin çalıştığı işyerine gelir ve eve dönüş saatini onun yanında beklerdim. havanın gayet güzel olduğu bir sonbahar günüydü ve maç öğle saatlerinde oynanacaktı.
mabet, o güne kadar tanık olmadığım şekilde kalabalıktı. trabzonsporun şampiyonluğu da o statta kutlanmıştı ama bu kadar büyük curcuna olmamıştı. sonuçta avrupa kupa galipleri kupası 2.tur ilk maçıydı ama sanıyorum o zaman austria wien takımı istanbul'da olduğu için bu kadar heyecanlıydı tüm türk sporseverleri. "sporseverler" kelimesini özellikle kullandığıma dikkatinizi çekmek isterim sevgili okur.
karşılaşma öncesinde aynı zamanda takım kaptanı olan kaleci koncilia ile türk televizyonlarının o dönemki tek kanalı; bir ropörtaj gerçekleştirmiş, koncilia "galatasarayım" hakkında çok incitici laflar sarfetmişti: "gol yemek aklımın ucundan bile geçmiyor", "gol yersem o direkleri gözlerinizin önünde yerim", "rahat kazanırız", "galatasarayı tanımıyorum, zaten umrumda da değil ama istanbul güzel bir şehir" kabilinden laflar...
gözünüzün önünde canlansın diye belirteyim, bu adam peter schmeichel'a benzerdi, bildiğin alman sarışınıydı.
(bkz: seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım)
siyah önlüğüm, tuhaf beslenme çantam ve ağır sırt çantamla annemin işyerinde bir beşiktaşlı ağabeyle maçı radyodan dinlemeye başladık. mabedin dibindeydik, çok coşkulu bir taraftar vardı ve radyonun sesini bile duymakta zorlanıyorduk.
maça acayip bir baskıyla başladık. sağlı-sollu ataklar, o güne kadar kimsenin görmediği kanat varyasyonları ve presle avusturya ekibini sindirmeyi ve "noluyoruz mnskym, yavaş olum" moduna sokmuştuk.
nihayet; 19.dakika henüz dolmamıştı ki, bu toprakların görüp görebileceği en teknik ayaklardan biri olan sejidic, koncilia'nın kalesine bir tane ekleştirivermişti. maçın tekrarını akşam evden seyrederken, kanal kameramanının sürekli koncilia'nın sivilcelerine "zoom" yaptığını hatırlıyorum.
34.dakikada gelişen "cimbom" atağında yine bir sejidic-hocic işbirliğiyle, maç 2-0'a geliyordu. allahım neler oluyordu? ali sami yen olsa iyi resmen mecidiyeköy yıkılıyordu, çıkan uğultuyu size tarif edebilmemin mümkünatı yok.
ikinci golün ardından koncilia'nın, "ali sami yeni bilen dinleyiciler için söylüyorum" e-5 tarafındaki kale direklerine selçuk şahin tekmeleri attığını ve sinirden kale filelerine astığı havluyu ısırırken gördüğümü hatırlıyorum.
ilk yarısı steinkogler'in, artık tüm renktaşlarımın bildiği klasik karambol gollerinden birisini yememize sebep olan vuruşuyla 2-1 sonuçlanmıştı. soyunma odalarına giderken koncilia ile hocic yan yana gelmişti. hocic'in büyük bir vakarla koncilia'nın arkasından bakarak attığı gülüşe; seneler sonra bir hollywood yönetmeni, "mona lisa smile" adlı bir film çekecekti....