http://captano.blogspot.com/...ede-taraftarlik.html---
alinti ---
taraf tutan demektir illa ki. parti, kulüp taraftarı olunur.şarkıcı, artistlerin hayranı, fanı olunur.
konumuz kulüp taraftarları. türkiye’de kulüp genellikle takım, futbol takımı olarak algılanır. ilk tanışıldığında, memleket neresi, hangi takımı tutuyorsun, hangi takımlısın sorusu en çok sorulan sorulardandır.
bir insanı tuttuğu takımla tanımak aslında hiç mümkün değildir türkiye’de. olsa olsa o günlerdeki ruh hali hakkında bir fikir edinilebilir.
ligde iyi konumda, hafta sonu maçını kazanmış, hele de derbi kazanmış bir takım taraftarının mutlu olduğunu öngörmek yanıltmaz pek.
bunun dışında hangi takımın taraftarı olursa olsun kişilik, dünya görüşü, bağlılıkları, dini, cinsel tercihleri gibi bilgiler vermez türkiye’deki insanlar hakkında.
oysa, dünyadaki bazı ülkelerde net bilgiler vermektedir taraftarı olunan takım. kimi kulüp etnik bir köken, kimi kulüp dini bir mensupluk, kimisi siyasi bir görüş bildirmektedir. bunların örnekleri çokça bilinmektedir. barcelona, celtic, rangers, atletico bilbao, river plate, lazio, livorno gibi.
ama taraftarlık türkiye’de böyle değildir işte. takım tutmak, bir dünya görüşü belirtmez türkiye’de. bir kulübün taraftarıysanız sadece o kulübün taraftarı olduğunuz anlaşılır, başka hiçbir veriye dönüştüremezsiniz bunu.
kimi zaman zorlama bir şekilde diğer ülkelerdekine benzerlikler kurulmaya çalışılmıştır. ama mümkün değildir. halkın takımı, aristokratların takımı, burjuvazinin takımı, sağcıların takımı, solcuların takımı, işçilerin takımı, köylülerin takımı, memurların takımı, polislerin takımı, ordunun takımı, sünnilerin takımı, alevilerin takımı gibi sınıflandırmalar sınıfta kalır. her taraftar grubu içinde her etnik köken, her din ve her siyasi görüşten ve her sınıftan insanlar vardır.
aynı ana babadan dünyaya gelen, aynı evde yaşayan, aynı okullara giden kardeşler bile farklı takımları tutuyorlarsa bunu çok da irdelemek gereksizdir.
kulüplerin de böyle bir iddiası zaten yoktur. kulüpler, oynadıkları branşlarda başarılı olup, kupalar kazanmak, şampiyon olmak isterler. ve diğer faaliyetlerinin hepsi bu amaca yöneliktir. daha çok taraftar, daha büyük stad, daha çok ürün satışı daha çok gelir içindir. daha çok gelir, daha iyi sporcular transfer etmek ve yetiştirmek için istenir. amaç hep aynıdır: kupalar kazanmak, şampiyon olmak.
taraftar kimdir, ne yer ne içer, nerede takılır, illa ki maçlara gitmeli midir, kızınca kendi oyuncusu, hakem, rakip oyuncu, rakip taraftar, kendi taraftarı, kendi yönetimi, rakip başkan ayırt etmeden küfür etmeli midir, etmemeli midir? örneğin
galatasaray taraftarı metin gibi midir? yoksa
metin oktay gibi olması mı istenmektedir?
elbette herkes canının istediği yapmaktadır. ama hangisi doğru veya mutlak bir doğru var mı? hiçbir yerde olmadığı gibi taraftar davranışlarında da mutlak doğru yoktur. bahsedeceklerim birbirinden farklı taraftar tipleridir. hepsine taraftar diyeceğim, hepsi bir kısım taraftar demektir, kafamız karışmasın.
örneğin taraftarların bir kısmı, kendi takımına, futbolcusuna kaybedilen bir maçtan sonra küfür edilmesini, protesto edilmesini hoş karşılamaz ve doğru bulmaz. ezeli rakibini bile aşağılamanın doğru olmadığını, saygı göstermek gerektiğini düşünür ve savunurlar. olumsuz bir sıfat olarak “
elit taraftar” diye nitelenme tehlikesi vardır bunun. kulübe, takıma her koşulda destek olunması gerektiğini savunurlar.
bir diğer taraftar tipi, protesto edilmezse takımın cezasız kalıp, bir daha maçları kazanmak gereği hissetmeyeceklerini iddia edebilmektedir. benzer bir örnek vermek gerekirse,
hıncal uluçacımasızca eleştirdiği
2002 milli takımı dünya üçüncüsü olduğunda, 3.lüğü beğenmemekle birlikte kendine pay çıkarmıştı. kendisine olan hırslarından futbolcuların maçları kazandığını söylemişti. böylece, yıllar süren idmanlar, çalışmalar, tecrübeler taca çıkmış oldu. ben de ona soruyorum, niye yarı final maçından önce takıma daha fazla yüklenmedin?
kimileri de işi abartıp takımı dövmek gerektiğini iddia eder. var böyle tipler. başarının böyle geleceğini düşünürler. ne de olsa dayak cennetten çıkmadır !
taraftar takımı hep kazansın ister. takımını çok sever ama takım kaybedince, gazetelerin 3. sayfalarında sıkça gördüğümüz haberlerdeki gibi, seviyordum öldürdüm noktasına gelir. asıl derdi takımdan çok kendisidir. kendine taraftardır. önemli olan rakip taraftarlarla okulda, işte, kahvede, sokakta karşılaştığında kazanan, hatta koyan taraf olma isteğidir. sabır göstermez, bekleyemez. gelecekten bir şey istemez, başarı şimdi olmazsa olmasa da olur taraftarın gözünde.
tribünlerde sürekli tezahürat olur. sessizce maç izlemek yakışmaz taraftara, öyle ya
tiyatro mu burası? hayatında tiyatroya gitmemiş tribün amigoları söyler bunu. bilmezler ki, tiyatroda gülmek, güzel bir repliği alkışlamak neyse tribünde de golü, güzel bir pası, bir kaleci kurtarışını alkışlamak aynı şeydir. ingiltere bizim için çok uç örnek olmakla birlikte, bunları yapan bir taraftar kitlesi vardır. bütün maç bir uğultu duyulmaz stadda. ama bizde birbirinin benzeri 150 arabeskten dönme şarkı söyleyen takımın taraftarları çok beğenilir, yere göğe konamaz. kimse takıma ne katkısı olduğunu sorgulamaz.
türkiye’de tribünlerde küfür vardır. hem de bolca. ama şöyle düşünmek gerekir, nerede küfür yok ki? tv’de, sokakta, okulda, iş yerinde hatta mecliste bile küfür var. bu kadar küfür olan bir ülkede yine de çok ayıp karşılanır küfür etmek. bizim iki yüzlülüklerimizden biridir.
taraftarlık çifte standard ve çelişkilerle dolu olmak zorunda bırakır insanı. bizim topçu kulüp yaparsa iyi, diğeri yaparsa kötüdür. karşı çıkarsanız mahalle baskısı yersiniz.
taraftarlık yerine sporsever olmayı öğrenmemiz gerek. ancak o zaman, takımını sevmekten zevk alabilir, formanı giyen oyuncunun senden çok o forma için çalıştığını anlayabilirsin. o zaman takımını sevmeyi diğerinin antisi olmadan becerebilirsin.
hayatta sadece tuttuğun takım varmış gibi yapmamak lazım. gibi yapmamak diyorum, çünkü hiç kimsenin sağlığıyla, ailesiyle, işiyle tuttuğu takımı kıyaslayabileceğini sanmıyorum. eğer varsa böyleleri, onlar için üzgünüm. koca bir hayat geçer altlarından, haberleri olmaz.
yazık !
---
alinti ---