51
2000-2001 sezonunda galatasaray’ın şampiyon olamaması kendisine yazmaz. fenerbahçe’nin şaibeli maçlarını saymıyorum, sadece serkan aykut’un kaç golünün ofsayt kararı ile iptal edildiğine bakabilirsiniz. başka pozisyon/maç aramayın. sadece serkan aykut’a bakın.
52
şimdi 2000-2001 sezonunda şampiyon yapamadığı için gönderilmeyi hak ettiğini düşünenler var ya, biraz hatırlayalım o zamanları.
sene 2000. uefayı da alan galatasaray bildiğin şov yapıyor. muhteşem bir top oynuyoruz. derken hoca benim bir hayalim var diyip 6 ay önce öğrenmeye başladığı italyancasıyla arrive derci diyip bizi şaşkına çeviriyordu. o zamanlar twitter falan yok tabi. tek haber kaynağımız ana haber bültenlerinden sonra 10 dakika izlemek zorunda olduğumuz reklamlardan sonra çıkan 5 dakikalık spor haberleri. lan nereye gidiyor diyemeden hoca gidiyordu floransaya.
yönetim lucescu diye birini getiriyordu ama bu kıvrık saçlı mülayim bakışlı adamı duyan bilen yoktu. galatasaray kadrosu da kadroydu. bütün dişli oyuncular ordaydı. yaşlanan hagi ile birlikte forvete hakanın yerine gelen jardel takımdaydı. iki koşmayan adam. iki yıldız. ikisini de oynat ama geçen seneki gibi takım pres yapsın diyordu herkes. tekeden süt çıkarmak gibi bir şey. lucescu ise daha kontrollü bir oyun tercih ediyordu doğal olarak. işte lucescuya asıl öfke burdan geliyordu. hagi ve jardelli takımla neden ilerde basmıyorsun diye. o sene serkan aykutun yanlış aklımda kalmadıysa 7 golü iptal edildi. okan ve emre devre arası interle anlaştığı için ikinci devre saldı. jardele karşı yerliler cephe aldı. ama herşeyden önemlisi aziz büyük operasyon çekti. mustafa denizliye sen mi yaptın takımı şampiyon dediği sene bu senedir. meşhur ankaragücü maçıyla şampiyonluğu fenere verdik.
sonraki sene bütün kemik kadro gitti ve sağdan soldan gelenlerle takım şampiyon oldu. hem de ne şampiyon. çok kısır top oynatıyor denilen lucescunun attırdığı gol sayısını terim geldikten sonra asla yakalayamadı. canaydın şampiyonluk kutlamalarından hemen sonra kovdu lucescuyu. adamı ağlattık. o kadar büyük ayıptı ki kendisine yapılan. onun ahı uzun süre çıkmadı bizden. sonra da beşiktaşa gidip hem avrupada hem türkiyede şov yaptı zaten.
avrupada onun kadar başarılı olan bir başka teknik direktör hatırlamıyorum. elindeki kadrodan maksimum verimi almayı hep bilmişti. kalsaydı ne o kadar saçma sapan transferler yapılırdı ne de o kadar başarısız olurduk. adam hiç bir zaman şunu alın bunu alın demedi, ne verildiyse elindekiyle başarıya odaklandı.
benim gözümde çok başarılıdır ve asla yaptıkları unutulmaz. gönderilmesi canaydının bu kulübe verdiği onlarca çok büyük yaradan bir tanesidir.
53
hakkaten benzeri kolay görülemeyecek kadar vahim bir hatadır.
lucescu;
00/01 sezonunda 4 senenin meşhur doymuş kadrosunun başında oldukça iyi iş çıkarmış, ki bilenler bilir doymuş kadrodan başarı gelmez, ligde şampiyonluğu ucu ucuna kaybetmiş olsa da, avrupa’da 2 cl grubundan çıkıp real madrid’i çeyrek finalde yenerek stresi yaşatmıştır.
01/02 sezonunda ise fluerqin’li, perez’li, victoria’lı, batista’lı ne bileyim, serkan aykut, radu niculescu filan o saçma sapan kadro ile hiç transfer diye, kadro diye ağlamadan paşalar gibi şampiyonlar liginde top16 ya kalmış. top16’da da cl tarihinde görülmüş en zor gruplardan biri olan ‘barca, liverpool, roma’ grubunda son maça kadar gruptan çıkma iddiasını sürdürmüştür. sezonu da ligde şampiyon tamamlamıştır.
böyle bir adam sırf “efsanemiz italya’dan döndü boşa çıktı” diye ahlaksızca şutlanmış ve arkasından gs tarihinin en rezil sezonları arasına girecek dönemler yaşanmıştır.
sen o kadro ile o başarıları yakalayan adama bu muameleyi reva görürsen, sonra gün gelir, elinde ligin en pahalı,avrupa ölçeğinde de hatırı sayılır kadrosu olmasına rağmen 2 sene üst üste cl’nin en kötü takımı yapan hocadan 3 sene sonunda hala “basın parayı 15-20 anadolu başlanları ne istiyorsa verin bana pahalı oyıncular getirin” “ya transfer ya istifa” talepleri ile uğraşmak zorunda kalırsın.
55
gayet yerinde bir hareketti. 96-2000 arası fırtına gibi esen avrupa'da bile en büyük takımlar ile başa baş oynayan takım kendisi geldikten sonra maçın başında gol atıp 80 dk savunma yapan bir takıma dönmüştü.
o dönemi yaşayanlar ne demek istediğimi gayet net anlar.
hele o zamanlar sözlük olsa oyundan dolayı lucescu'ya yapılacak eleştirileri tahayyül bile edemiyorum.
56
2001’de verdiği şampiyonlukla çoktan haketmişti aslında gönderilmeyi.
2000-2001 sezonu kalbimizde yaradır maalesef.
57
kesinlikle yanlış bir hareketti.
96-2000 döneminden maksimum fayda aldık ama bittiğini artık bir değişim olması gerektiğini kabul etmedik.
ne uefa kupası zaferinden gelir elde edememek ne başka bir şey... sportif olarak en büyük hatamız da buydu.
evet sıkıcı oynuyorduk evet 65.dk'da klasikleşen bülent akın değişiklileri ruhumuzu sıkıyordu ama lucescu çok değil bir sene daha kalabilseydi shakhtar'da yaptığının benzerini biz yapabilirdik. çünkü oynattığı oyun bizim ekonomik gerçeklerimizle uyuşuyordu.
lucescu'nun sırrı istikrardı. (bence)
şimdi bunları söylemek kolay ama o dönemi bizim ihtiyacımız olan belki de tek şey istikrardı.
58
2001'de verdiği şampiyonluğa rağmen de 2002'de son derece kısıtlı ve kiralıklardan oluşan takımı hem şampiyonlar ligi'nde gruptan çıkarmış hem de şampiyon yapıp 3. yıldızı takmıştı. öyle bir sezonun ardından fatih terim de gelse gönderilmesi yanlıştı. zaten sonradan fatih terim kariyerinin en kötü 2 senesini geçirirken, beşiktaş da lucescu ile yenilmez armadaya dönüşmüştü. beşiktaş da sonradan nedense kendisini göndermiş onlar da yokuş aşağı düşmüşlerdi.
59
victoria, flerquin, perez, emre aşık, bülent akın, berkant göktan ve devre arasında 80 bin dolara romanya'dan alınan golcü niculescu gibi vasat oyuncularla, olabilecek en makul ve kompakt oyunu oynatarak avrupa devlerine kök söktürmüş, iki grup aşamalı şampiyonlar liginin ilk grubundan çıkmış, ikinci grup aşamasında da liverpool, roma ve barcelona'nın yer aldığı turda son maça kadar namağlup gelmiş ve son maçta barcelona'nın attığı bariz oysaft golüyle elenmiştir. bugün, 10 misli bir bütçeyle, anadolu'nun en tırt takımlarına dahi diş geçiremeye, bahaneden başka hiçbir şey üretmeyen terim'e tek laf etmeyenlerin, galatasaray tarihinin en kısıtlı imkanlarıyla, şampiyonlar ligi'ndeki en başarılı dönemlerini geçiren lucescu'yu oynattığı futbol için eleştirmeleri de trajikomiktir. lucescu'nun şampiyon yaptığı ve şampiyonlar ligi'nde çeyrek finalin kapısından dönen o takımı, fatih terim elinde türkiye ligi'nde altıncı, şampiyonlar ligi'nde de averaj takımı olurdu. sanırsın ki, 1996-2000 arası terim'in galatasaray'ı şampiyonlar ligi'nde iki çeyrek final bir de yarı final yaptı.
60
benim takip ettiğim yıllar özelinde konuşuyorum, lucescu, galatasaray'a gelen en iyi 3 hocadan biridir. hatta şahsi sıralamam: 1- imparator 2- kalli 3- lucescu şeklindedir. başarı olarak kalliyle yerleri değişebilir ama ben kallinin teknik adamlığını daha çok beğeniyorum.
kendisinin 2000 - 2001 sezonunda şampiyonluğu verdiği şeklindeki eleştirilere katılmıyorum. bir kaç yönden incelememiz lazım o konuyu. bi kere o sezon şampiyonluk açısından doyum gösterdiğimiz bir sezondu. tribünler bile boştu çoğu maçta. çoğu zaman 15.000 civarı seyirci geldi sami yen'e. diğer tarafta tam hatırlamasam da 40-50 milyon dolar futbolcu transferine yatırım yapmış, tüm konsantresi lig şampiyonluğu olan fenerbahçe vardı. 96'dan beridir şampiyon olamıyorlardı ve bunun vermiş olduğu agresiflikle birlikte saha içinde ve saha dışında baskılı bir görüntü çizmeye çalışıyorlardı. bizde ise futbolcular maç seçmeye başlamıştı bile. terim'in gidişinden sonra doğan otorite boşluğu yüzünden çoğu futbolcu artık avrupada boy göstermeye çalışıyordu. bu yüzden de lig maçları ikinci planda kaldı.
hakan şükürün yerine jardel gelmişti ve tarihin en golcü ismi olmasına rağmen, jardel takıma uyum göstermede sorun yaşıyordu. bu adam sadece gol atıyor diye eleştirildiği bir dönemdi. varın siz düşünün.
hakemler de inanılmaz art niyetliydi. yanlış hatırlamıyorsam serkan aykutun 7 ya da 8 nizami golünün verilmediği bir sezondu. üstelik hagi'ye de uzun süre ceza verdiler. bizi hagisiz bırakmak zaten şampiyonluğu bırakmakla eş değerdi.
yerli - yabancı ayrımının ayyuka çıktığı sezondu. futbolcular, çok fazla para alan jardele bariz tepkiliydiler. karakter olarak da zayıf olan jardel daha fazla dayanamadı zaten. son haftalarda serkan aykuta yerini bıraktı.
üstelik emre ve okan'ın interle daha önce anlaştılar dedikodusu ve özellikle son haftalarda tam manasıyla fazla kasmamaları 2. olmamızda etken oldu.
buna rağmen iki kulvarda da çok iyi ilerledik. real maçında 0-2'den geri döndük ama başta dediğim gibi tüm konsantrasyonu lig şampiyonluğu olan suyun karşı takımı tek kulvarda ilerleyince son haftalardaki çöküşümüzle birlikte şampiyonluğu verdik. ben açıkçası o sezon sonu lucescuyla yollar ayrılır diye düşünüyordum ama yönetim biraz da şampiyonlar ligindeki başarılarımızı kıstas alıp kendisiyle devam etti. iyi ki de etti..
2001 - 2002 sezonu şampiyonluğu, benim için kazandığımız en epic şampiyonluklardan biriydi. bi kere hagi'miz futbolu bırakmıştı. uefa kupasındaki kemik kadromuzun çoğu ayrılmıştı. yerlerine adlarını hiç duymadığımız kiralık oyuncular gelmişti. üstelik kulüp olarak her zamanki gibi maddi anlamda çıkmazdaydık. zaten sezon oynanırken yönetim değişmişti. çok garip bir sezondu. buna rağmen içerde oynadığımız maçlarda hiç yenilmedik. baya dominant bir futbol oynuyorduk.
sergen, ümit karan, hasan şaş,arif erdem, ayhan akman ve tabi ki mondragon önderliğinde çok çok efsane bir şampiyonluk yaşadık ama asıl olayımız şampiyonlar ligindeydi. tarihin en zor gruplarından biri olan barcelona - liverpool ve romalı gruptan son maçta çıkamadık. 5 maçta 5 beraberlik aldık. içerdeki roma maçında saçmasapan son dakika golü yedik. tek yenilgimizi aldığımız barcelona maçında attıkları gol yarım metre ofsayttı. benim görmüş olduğum en iyi avrupa serüvenlerinden biriydi ve bu serüvenin mimarı lucescuydu. hakkını yememek lazım.
imparator milandan gönderilince kendisini lucescuya tercih etmek doğal. her galatasaraylının yapabileceği bir tercih bu. lucescunun şanssızlığıdır bu durum, değilse bi 4 sene de kendisini görürdük takımımızda.. kim ne derse desin ben kendisini seviyorum. o çalkantılı dönemde kendisinden başka bir tercih daha çok dibe batmamız manasına gelirdi..
osmanlının duraklama dönemindeki sokullu mehmet paşanın etkisi gibi kendisi de bizim düşüş dönemimizde sert düşüşümüzü engellemiştir. bizde emeği büyüktür. çok yaşasın, sağlıklı yaşasın.
edit: kendisinin gönderilmesiyle ilgili fatih terime çemkirmek de şovenizmden başka bir şey değildir. fatih terim tek başına bir seçim yatırımıdır. daha önce bahsettiğim gibi fatih terimin lucescuya tercih edilmesi son derece doğal bir durumdur.
lucescunun kadrosunu devralsa imparatorun başarısız olacağı öngörüsü de yanlış bir öngörüdür. fatih terim milandan haksız bir şekilde gönderildikten sonra bir kaç sene kafasını futbola verememiştir. aklı orda kalmıştır. değilse 2002 - 2003 sezonunda çok iyi puan toplamasına rağmen şampiyon olamamıştır. bir sonraki sezonsa tarihimizin en kötü başkanı olan özhan canaydın'ın eseridir. birini överken diğerini gömmek galatasaray taraftarına yakışacak bir hareket değildir. fatih terim nefretinizi kendinize saklayın derim.
61
2000-01 yılında verdiği(miz) şampiyonlukta özellikle iç sahada kaybedilen puanlara baktığımızda hemen hemen hepsinde sayılmayan nizami bir golümüzün, verilmeyen net penaltımızın olduğu, mağlup olduğumuz inönü deplasesinde kalecimizin yapılan faul sonucu sakatlandığı pozisyonda gol yemesi ile sonuçlanan ve yine kadıköy' de 6 mayıs 2001 tarihinde oynanan maçta hem maç başı penaltısı verilmeyen hem de takımının en golcü futbolcusunu takım içi kamplaşmadan ötürü ilk 11'de çıkaramayan, söz konusu ihanetin ertesi hafta oynanan ankaragücü maçında da devam ettiği, takımımızın o zamanki teknik direktörünün ertesi sezon takımı daha mütevazi bir kadro ile şampiyon yapıp akabinde gönderildiği olaydır.
62
şimdi bakınca net olarak yanlış bir karardır çünkü gönderildiği sene kısıtlı imkanlarla ligde ve avrupada başarı yakalamıştır. bir sene öncesinde tarihin en iyi kadrosuyla hüsran yaşattıktan sonra gönderilseydi ses etmezdim.
fakat bir de o dönemi düşünmek lazım bir kere kendisinin oynattığı kısır pozisyonlu savunma futbolu sebebiyle taraftarla arası hiçbir zaman mükemmel olmadı bir de iki yıl önce sana avrupa kupası kazandıran hocanın geri gelmesi söz konusuydu.
yani ben bu kararın uzun vadede ne kadar yanlış olduğu görülse de o zaman için normal olduğunu düşünüyorum.
63
alma mazlumun ahini demisler. bu laflar adamin tekinin soyledigi laflar degil; insanlarin binlerce kere musahede ettigi, her seferinde dogru cikan tespitler.
o aksam lucescu agladiginda terim'in o gelisinden hicbir halt olmayacagina emin olmustum. hicbir halt da olmadi... pardon, ekonomik olarak pike hizimiz hayli artti; o oldu. avrupa'da da samar oglani haline gelecegimiz yillara suruklendik. bunu terim'e baglamiyorum sadece... fakat ortada hem birakip gitme, hem de tepeden cokme durumu var.
diyeceksiniz ki 'mazlum lucescu mu allah askina?'; evet ustte de yazildigi gibi 2000-2001 yili bildigin sike yapildi sampiyon olup iyice dozer moduna gelmememiz icin. sonra ozhan canaydin baskanliginin tonla hatasi arasindaki en buyuk hatayi yapti, sampiyon hocayi gonderdi.
64
cok ama cok yanlis bir karardi. ben cocuktum zamanlar, elbette fatih terim beni de heyecanlandirdi o ara. ama o karar husranla sonuclandi. ilk sene tum takimi degistirip ne idugu belirsiz veya yasli adamlarla takimi doldurduk. pinto, felipe, christian correa gibi fiyasko ile sonuclanan transferlerden tut almaguer, sarr, hatta yaz donemi alip mac oynatmadan kamptan gonderdigimiz muslim can gibi transferler yapildi. o sene 6-0, samp.liginde uzun bir aradan sonra sonunculuk gibi facialarin yaninda gonderdigimiz lucescu’nun besiktas sampiyonlugunu izledik.
ertesi sezon da 6.likla bitti ve terim sezon sonunu bile goremedi. o kadar yapilan transferlerin (petre, bratu, abdullah ercan, suat usta, prates, de boer, ve daha sayamadigim onlarcasi) maddi kulfeti yillarca kulubun ustune kaldi. 2004-2007 arasi 2 milyon euro’luk transferler dahi yapamadik, fenerbahce’nin ust uste sampiyonluklarini izledik.
lucescu’ya haksizlik yaptik kimse kusura bakmasin. kararin dogru oldugunu soyleyenler 2000-2001 sezonunu gosteriyor. o sezon sampiyonlar liginde gercekten tarihi bir performans gosterip glasgow rangers, monaco, milan, deportivo, psg, hatta ceyrek final ilk macta real madrid’i yendik. ali samiyen’de mac kaybetmeyerek cehennem lakabini taktirdik. o sene fenerbahce’nin nasil sampiyon oldugunu ogrenmek isteyenler gitsin o meshur ankaragucu macini irdelesin. onun disinda iki uc mac ciddiyeti elimizde tutsaydik sampiyon bizdik ki rakip mustafa denizli onderliginde rapaic, revivo, serhat, ve andersson’lu fenerbahce de o sezon bizim ertesi yil ali samiyen’de yapacagimiz kadikoy’de puan dahi kaybetmeyerek cok cetin bir rakip olmustu.
2001-2002 sezonunda ise hak yerini buldu deyimi cuk oturacakti. o sene denizli ile devre arasi yollari ayirdi fenerbahce. hatta kongrelerinde rivayete gore “sen bizi denizli mi sampiyon yapti zannediyorsun azizim” dedi birisi. biz ise ali samiyen’de 17de 17 yaptik. sampiyonlar liginde de o kisitli kadroyla barcelona’ya ofsayttan gol yiyerek ve geneli son dakikada yedigimiz gollerle berabere kalarak barcelona, liverpool, ve roma’li gruba veda ettik. hani kadromuz da fleurquin, perez, bulent akin, niculescu’lu bir kadroydu oyle sasali degildi. ayrica sergen’i futbola geri donduren adamdir lucescu. sergen’den o sezon minil bir hagi performansi cikartmistir ki ertesi yil besiktas’ta beraber 100. yil sampiyonlugu yasamislardi.
velhasil lucescu’nun gonderilme karari cok ama cok yanlisti ve bizi derwall oncesi karanlik caga geri dondurdu.
65
o dönem galatasaray’a küsmeme neden olan hareket. kağnı hızında perez’le, adı sanı duyulmamış florquin’le, victoria’yla, serkan aykut’la şampiyonluk yaşattığı senenin sonunda gönderilmesi galatasaray’a ihanetti. adam o yıllarda niculescu diye birini transfer etmişti ki, şu an iddia ediyorum beylerbeyispor oynatmaz. romantizme gerek yok. fatih terim değil, dirilip metin oktay da gelse, o an yapılan yanlıştı.
66
galatasaray'ı 10 yıl geriye götürmüş olan felaket bir hamledir.
67
fatih terim açısından düşününce yıllarca avrupada ust düzey teknik direktör kalabilirdi ancak bu karar sonrası kendisi de biz de var olanı hazırı garanti diye düşündüğümüzü tercih ettik.
malesef gerçekler tam tersiydi. lucescu'nun shaktar'ından daha başarılı olurduk. çünkü hali hazirda isim yapmış takımdık ve perezle victoria ile şampiyonlar liginde korku salıyorduk. ayrıca o seneler içerisinde fatih terim'le şampiyonlar liginde eşleşip duygusal maçlar yaşardık.
belli zaman sonra tekrar fatih terim-galatasaray zaten her halükarda kavuşurdu. hem de her ikisi birden çok daha güçlü haldeyken kavuşurdu.
68
gelmesi de gönderilmesi de hata olan antrenörün süreci.
2000 yazında fatih terim'e sözleşme bitişinin son dakikasına kadar yeni teklif yapmayan faruk süren galatasaray'ın ufkunu daraltmıştır. o fatih terim, o takımın başında kalsaydı şampiyonlar ligi'nde çok büyük başarılara imza atacak potansiyeldeydi. zira bunun en büyük kanıtı ertesi sezon yaşanan şampiyonlar ligi serüveni ve 2002 dünya kupası 3. lüğüdür. yanlış karar fatih terim'in kalmasını sağlayamamakla başladı, lucescu'nun adını bile hatırlayamadığımız oyuncularla yakaladığı sürecin yine yanlış bir kararla fatih terim'e dönülmesi ile bitti.
her dönemi ve her koşulu kendi içinde değerlendirmek gerekir. fatih terim taa piontek döneminden itibaren nakış nakış işlediği sistemin meyvelerini 1996- 2000 yılları arasında aldı; takım onun, sistem onun ve futbolcular onundu. her şeye hakim, nerede ne yapması gerektiğini ezberlemiş müthiş bir ekol elde etmişti. lucescu ise her ne kadar başarılı olsa da anlık bir düzen kurmuştu. 2002 yılında gelen şampiyonlar ligi başarılarının ertesi sene de olabileceği ihtimali ile 2000 yılının ertesinde gelebilecek başarıların ihtimali arasında büyük bir fark var: 2000 yılının devamı net bir şekilde görünebilirken 2002'nin devamı pusluydu. ancak lucescu'ya da zaman tanınması şarttı. ha keza şahtar donetsk'te bu zamanı nasıl değerlendirdiği ortada. neredeyse 10 yıl süren ukrayna serüveninde kimsenin tanımadığı bir takımı düzenli olarak şampiyonlar ligi'ne götüren ve 2009 yılında da uefa kupası aldıran bir düzen kurmuştu. o şahtar şu an bile şampiyonlar ligi'nin gediklisi olmuş vaziyette.
2000 yazı kişisel egoların tatmini olarak değil de galatasaray menfaatlerinin tatmini olarak kullanılsaydı abartmıyorum en az 3 tane şampiyonlar ligi yarı finali ve bir de finalimiz olurdu. fatih terim'in gidişi 2013 yılı şampiyonlar ligi başarısına kadar bizi tam 13 yıl geriye götürdü ve hâlâ götüyor. tabii ki senaryo kurmak basit gelebilir ama 2000 yılı ve sonrası elde edilecek başarılar büyük bir maddi kazanç ve ihtişam demekti; ne yazık ki elimizden kaçıp gitti.
tarih bizlere bir daha böyle bir jenerasyon nasip eder mi? etse bile fark edip kullanacak bir hocamız olur mu? bunlar birer muamma. eline fırsat geldi mi değerlendirmek zorundasın.. fatih terim'e de lucescu'ya da yeterince zaman tanınmadı. her şeyi geçtim lucescu'yu göndermeseydik şerefli 3. beşiktaş 2003 yılında o şampiyonluğu rüyasında görürdü bir de o var. hadi biz küllerimizden doğar bir şekilde yine başa döneriz de o beşiktaş 100 yıllık tarihinde avrupa'da 2 tur üstüste çıkamamışken neyine güvenip de bunu başaran luce'yi gönderdi anlamak güç.
69
hatalar zincirinin son halkasıdır. fatih terim'in ardından tam tersi oyun planına sadık olan lucescu'nun getirilmesi zaten hatayken daha sonrasında lucescu'nun gönderilip fatih terim'in geri getirilmesi daha da büyük hataydı. birbirinin tam tersi oyunlar oynatan bu iki teknik direktör kendi isteklerine göre takım kurmaları en az 3-4 yıllarını alıcaktı. benzer hata fatih hocanın 3. gönderilişinde de oldu. hocanın tam tersi oyun anlayışına sahip mancini getirildi. bir hocaya takım kuruyor ve daha sonra herhangi bir sebepten hocayı kovuyorsan takımın başına gönderdiğin hocayla aynı anlayışa sahip birisini getirmen gerekir. yoksa gelen her hocaya farklı bir kadro kurmak zorunda kalırsın. bunun sonucu da olsa olsa başarısızlık olur.
70
ne avrupa'dan gelen fatih terim'e ne de galatasaray'a faydası dokunmuş, karlı çıkan lucescu olmuştur.
71
maç önü konuşmayıp maç sonu skora göre yorum yapan futbol yorumcuları gibi düşünmemek lazım.
dönemin şartları gereği taraftarımızın yüzde 90'ından fazlası lucescu yerine fatih terim'in gelişini büyük bir memnuniyetle karşılamıştı. ben de dahil.
üzerinden yıllar geçip sonuçlar belli olduktan sonra konuşmak değil de o zamana göre yorumlamak daha doğru olur kanımca.
zira yerine gelen isim 2 yıl önce bizi avrupa'nın zirvesine oturtmuş efsanemiz fatih terim. boru değil.
72
fazla dallandırıp budaklandırmaya gerek olmayan konu. şampiyon hocayı kovmak dünyanın neresine gidersen git saçmalıktır. neden kovuyorsun, çünkü şampiyon oldu... bu kadar saçma bir karardan sonra başarı beklemek daha büyük ahmaklık zaten. shakhtar’ın yerindeki kulüp biz olabilirdik ne yazık ki.