• 269
    girmeyeyim şu toplara diyorum ama entryleri okudukça kızıyorum.

    eğer melih beyin yazdıklarının arkasında olan adamlarsanız "şehitler ölmez vatan bölünmez" tezahüratına da karşı çıkın, bu iş galatasaray tribünlerinin işi değil, ayrıca aramızda pkk'lı galatasaraylılar olamaz mı? galatasaray evrensel bir kulüp, türklerin sorunu türkleri bağlar. türküyle, kürdüyle, fransızıyla, eta'lısı, pkk'lısıyla bir bütün olan galatasaraylıları bağlamaz. ya da takım siyah bant takmasın böyle olaylardan sonra. ya da mesela tayyip'i ıslıklamayın, tayyip'i seven galatasaraylılar yok mu yani? çok ayıp. bunlar galatasaray tribünlerinin işi değil. ıslıklayanlara da kızın. ama yok işte. işinize geldiği gibi her şey.

    ayrıca galatasaraylılar öyle arap ülkelerindeki gibi vahşice bir yanıtla değil; güzel bir sözün yer aldığı bir pankart ile bu konuyu sessiz, sedasız, şiddetsiz protesto etmişlerdir. ne de güzel yapmışlardır. dolayısıyla bu konudaki düşüncesine ve kendisinin savunan arkadaşlara katılmadığım kişidir.
  • 313
    "her toplum layık olduğu şekilde yönetilir." görüyorum ve arttırıyorum. ayrıca her toplumun entellektüelleri, ön plana çıkan sanatçıları, akil adamları, rütbeli askerleri, iş adamları ve dahi aklınıza gelebilecek tüm önemli noktalardaki insanlar toplumun hak ettiği kadar değerlidir. bizim toplumumuzda önemli sanatçılar demet akalın, serdar ortaç, önemli şovmen olarak acun ılıcalı, önemli futbol yorumcusu olarak ahmet çakar, rıdvan dilmen, iktidarda tayyip erdoğan, muhalefet partilerinin başında kemal kılıçdaroğlu ve devlet bahçeli...

    yani bu toplum aslında hak ettiği gibi yönetilmekte, hak ettiği kalitede şarkılar dinleyip hak ettiği kalitede programlar izlemektedir. toplumun değer yargılarının en fazla %10-%15 arası bir kısmı ile uyumluluk gösterdiğim için şunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliyorum ki; bu adam bizim futbol camiamıza, geniş perspektiften bakacak olursak toplumumuza, fazla bir adamdır. daha önce galatasaray taraftarı başlığında "bu toprakların insanıdır, çok fazla beklenti içine girmeyin." demiştim, tekrarlıyorum. çok fazla beklenti içine girmeyin, iyi bir iş yapıyorsanız insanların ne dediğine veya ne yaptığına kulak asmayın. halkı küçümsemek değil bunu söylerken amaçladığım. bunu söylüyorum çünkü; insanlar gerçekten entelektüel olan, dolu birinin yaptığı işleri ve söylediği sözleri yorumlayabilecek ve anlayabilecek kapasiteye sahip değiller. bu siyasi olarak istenen bir şey bu ülkede, kökü de çok eskilere gider ama siyaset konuşmak istemiyorum bu mecrada, yeri burası değil. insanlar ne yeterli bir eğitim alıyorlar eğitim sisteminin içerisinde ne de kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam yaratabiliyorlar hayatlarında. ne gerekli eğitime ne de gerekli sağduyuya ve bilince sahip değiller.

    şimdi, melih abiye yöneltilen abuk subuk eleştiriler ve yapılan 0-6 yaş arası espriler için; onların anlayacağı dilde; bir cevabım olacak:

    iğrençsiniz ibneler!
  • 169
    kendisinin yildiz transfer ve/veya 2012-2013 ilk transfer sozunu hakkinda twitterdan yaptigi bir kac guzide yorum uzerinden elestirilmesi haksizlik olan saygiyi fazlasiyla hakeden kisi. elestirmeden once soyle bir google dan aratip birkac yazisini okuyup degerlendirmek gerekir. kendisi tarihin ta kendisidir. galatasaray`in ozudur. bircok seyi ve konuyu dogru veya degil kendince yorumlayip yazma hakki benim diyen bircok galatasaraylinin onunde en tabi hakkidir.
  • 170
    kendisinin twitter'daki yazılarından rahatsız olanların neden hala takip ettiklerini anlayamadığım galatasaraylı tarihçimiz.

    rahatsızsan etmezsin takip böylelikle futboldan soğumazsın bu kadar basit. adnan polat dönemindeki yıldız yağmurundan sonra takımın düştüğü hali gören galatasaraylılar yıldızdan önce faydalı olacak ve eksiklerimizi kapatacak oyuncuları istemelidir. bu abimiz de öyle. kendisini büyük bir zevkle takip ediyorum. o yazsın biz okuyalım.
  • 259
    kendisine yasi sebebiyle saygim var gercekten kalp kirmak da istemem ama bir gram olsun futboldan anladigini dusunmuyorum. abi anlamadigin konuda konusmayacaksin, hele ki konu futbolsa. turk milletinin buyuk cogunlugu futbol ile yakindan ilgileniyor ve sen bu bilmeyen halinle bilmis bilmis konusunca cok goze batiyor, yapma etme. yok fm, pes zihniyetiymis de ujfa sakatlaninca yine hortlamismis. guzel abicim, galatasaray kadrosunda net 3 tane stoper var su anda. sampiyonlar liginde oynayacaz, bilmiyorum hic hayatinda hali sahada olsun maci yaptin mi guzel abim. bu futbolcular kart cezalisi olacak, yorulacak ve dinlendirilmek zorunda olacak. allahla sezon oncesi sakatlik olmayacak diye sozlesme de yapmiyorsun. su eldekilere bakip da transfer gerekli diyen adama fm zihniyeti demek tamamen ben bu isten anlamiyorum demektir. sayin abim, ujfa sakatlanmasaydi bile bizim defans hattinin yetersiz oldugu cogu yerde sesli sesli konusuluyordu. simdi defansin bel kemiginin belki de futbol hayati bitmisken senin ettigin lafa bak. ujfalusi beklenirmis, 4 5 ay sonra duruma gore devre arasi transfer dusunulurmus. abi bilmiyorum haberdar misin fakat ujfa sezon sonu futbolu birakacakti zaten. adam 5 ayda iyilesse, power circuit larla, salonda calisarak vs kondisyon toplamasi nerden baksan minimum 1 ay, o yasta futbolcu icin iyi ihtimalle iki ay. yani bu adam ancak alti bilemedin yedi ayda aramiza katilabilir, o da iyi ihtimal. abicim, guzel abim, ujfa iyilesip kadroya girdiginde nisan ayini gormus olacagiz, bu takim defansi olmadan nisan ayini gorebilir mi saniyorsun. daha ustune cok konusulur da gece gece uzatmayalim.
  • 196
    3.kez hayal kırıklığına uğrattı beni. günlerdir 25 yaş altı, sağ, sol kanat ve forvet arkası oynuyor, gol ortalaması 4 maçta 1 gol asist ortalaması 5 maçta 2 asist diyerek arda'yı anlatıyormuş meğer bize. keşke şu duyumculuk işine hiç bulaşmasaydı, galatasaray tarihini anlatsaydı bize eskisi gibi biz de okusaydık.

    umarım söyledikleri doğru çıkar da kendisine olan güvenim sarsılmaz.
  • 175
    tüketim toplumu insanlarını eleştiren galatasaraylı. çok da doğru yapıyor. "çilek" alınsa sol beke yıldız isterler, sol bek alınsa orta sahaya, orta sahaya alınsa oraya, buraya... ben transfer talebinin bittiğini görmedim zaten hiçbir zaman. tamam, olayın önemli bir boyutu transfer, ama bütünüyle onunla yaşamak da saçmalığın dik âlâsı. şu transfer dönemi bitse de milletin de gazı alınsa artık.

    zaten adamın eleştirdiği şey transfer talebi değil. bu talebin sürekliliği. taraftarın günlük yaşaması, projeleri önemsememesi, yapılan işlerin değerini bilmemesi, her şeyin ölçüsü olarak transfer görmesi ve merkeze transferi koyması. ki bu konularda da sonuna kadar haklı. taraftarın biraz sabırlı olup yönetime, terim'e güvenmesi gerek. bu telaş, bu korku niçin anlamıyorum. takımımızın uefa'dan korkusu yok, başkanımız hüküm giymedi, avrupa'dan men edilmedik. başımızda terim var. bütün koşullar bizim lehimizdeyken taraftar panik havası yaratıyor ve bu da kulübe zarar veriyor. bunu göremiyorsun, sonra da "transfer de transfer:(" diye ağlıyorsun. "fenerbahçe'nin kadrosu süper oldu abi ya:(" diyorsun.

    bu da günlük yaşamanın getirdiği bir şey. şu an fenerbahçe'nin kadrosu acayip dengesiz mesela. defanstan top çıkaracak adam yok. yobo kalibresinde bir stoper alsalar, yine kötü bir dörtlüleri olacak. orta sahalarında iki yönlü oyuncuları yok. hücum hattı olduğu gibi yabancı. yerli adam yok. kimi nasıl kesecek, merak ediyorum. bunların hiçbirini göz önünde bulundurma, yapılan transfer sayısına bakıp "süper kadro :(" de. bence bizim milletin kafası plana, projeye çalışmıyor ve sansasyondan başka bir şey bilmiyor. bunu en basitinden gazetelere bakarak da görebilirsiniz. amk. diye bir gazete var. hürriyet, milliyet, posta, sabah... çok satan gazetelerin hepsi fotoğraf ve sansasyon dolu. doğru düzgün haber yok, analiz yok. çünkü bizim memlekete ağır geliyor analizler. siyasi analizler, sportif analizler. ağır geliyor. onlara tatlı lazım. bal çalınan parmak lazım. bir de avrupa gazetelerine bakın. the sun'dan falan bahsetmiyorum, bir de avrupa gazetelerine bakın. düşünüş tarzı olarak farkı görürsünüz.

    melih şabanoğlu'nun eleştirilerinin hepsi çok yerinde. taraftar transfer aşığı. ben bunlara demirören taraftarı diyorum.

    edit: transfer obezi lafını ben çok kullanırdım. melih abi de kullanmış, doğru da yapmış bence.
  • 290
    yaptığı yorum son derece yerinde olmakla beraber, ardından yapılması elzem olan kocaman bir açılım da vardı. o da şuydu, tepkinin gösterildiği yer. örneğin,bu film sonrası olaylarda amerikanın libya büyükelçisi chris stevens öldürüldü. ben kişisel olarak bu korkunç olayın "peygamber ve islam karşıtı çekilen film" den daha önemli ve daha çok konuşulması gerektiğine ve sorumlulularının kınanması gerektiğine inanıyorum. çıktım bir pankart yaptım ve dedim ki "chris stevens ı öldürenler cezalarını çekecektir"

    bu pankart galatasaray'ın dna sında var mıdır yok mudur ? bu soruyu kim cevaplayabilir ki? yaygın kanı şu olacaktır. amerikanın libya elçisinden banane. karşıt görüş de şu olacaktır ( ki benim argümanım da bu) biz galatasaray olarak haksız yere öldürülenlerin yanında değil miyiz? filistinde öldürülen çocukların yanında değil miyiz? chris stevens da işlemediği bir "suçtan" dolayı öldürüldü.

    o zaman göstereceğiniz tepki ne olurdu ve şimdi ne olurdu ona dikkatli bakmak lazım? hz. muhammed son peygamber ve islam son din demeden önce tribünün sosyolojik yapısını iyi ölçmek ölçümlemek lazım.

    galatasaray tribününde hakim gücün muhafazakar bir ideolojisi olabilir. ama " sadece film çeken insanların, sonsuza kadar cehennemde yanacağını, cezasız kalmayacağını söylemek" en azından kişisel olarak benim ifade özgürlüğü ve demokrasi anlayışıma uymuyor. eğer o film insanları kitleleri rencide ettiyse o filme karşı bir film çekersin veya filmin çekildiği ülkede manevi tazminat davası açarsın.

    eğer galatasaray tribünlerinin tek sesi olduğunu söyleyen bir oluşumsan, bu pankartı asmadan önce anket yaparsın, ve eğer sonuç yüzde %100 değilse o pankartı asmazsın. sonuçta ben galatasaray taraftarı olarak istemsizce ultraslan damgası yiyorsam ultraslan ın aldığı kararlar hakkında söz hakkım olmalı değil mi?

    tribün çok kaotik bir yerdir. güzelliği de odur zaten. ateisti,satanisti,solcusu,sağcısı,liberali,iş adamı,işçisi,doktoru,bürokratı, islamcısı yanyana durur ve takımı için bağırır. sen tribünün o kaosundan kendine ideolojik bir homojenite yaratmak istiyorsan bu tepkiler gayet basit.

    galatasaray'ın ilk kaptanının adı da boris nikoloftur. galatasaraylılık kimliği ise dinler ideolojiler ırklar üstüdür. bir amaca ulaşma ve o amaç için beraber birlikte çalışmaktır galatasaraylılık. o yüzden "din gibidir" der metin oktay.

    bu kimliği sadece peygamber sevmeye, ümmetçiliğe, türklüğe, sağcılığa,solculuğa,ideolojiye bağlamak çok gereksiz tartışmalar ve acı sonuçlar yaratır.
  • 331
    bu sıralar son günlerdeki osmanlıca tartışmalarıyla ilgili twitter'den görüşlerini açıklıyor.
    https://twitter.com/melihsabanoglu

    ne yazık ki konu uzmanlık alanı olmadığından olsa gerek, birçok hata yapmış. birkaçını düzeltmek isterim:

    --- alıntı ---

    osmanlıca'dan kasıt bugün konuştuğumuz türkçe'yi arap alfabesiyle okutmaktır.
    arap alfabesi türkçe fonetiğe uyumlu değildir.

    --- alıntı ---

    burada teknik bir hata var. her ne kadar alfabenin orijini araplara ait olsa da bizim kullandığımız alfabe fars alfabesi idi. iranlılar arapçada bulunmadığı hâlde kendilerinde bulunan "p", "ç" gibi sesler için arap alfabesine eklemeler yaptılar. örneğin "be"nin üç noktalısı "pe", "cim"in üç noktalısı "çim" oldu. doğudan gelen türkler de dillerine uygun olarak alfabenin fars biçimlisini aldılar.

    --- alıntı ---

    galatasaraylılar için şu örneği vereyim.
    mektebi sultani osmanlıcada "mktb sltany" harfleriyle yazılır.

    --- alıntı ---

    bu uygun bir karşılaştırma olmaz çünkü "ye" osmanlı türkçesinde hem "ye" hem de "i" ve "ı" seslerine karşılık geliyordu. sesli harflerin sadece okunuşta çıkarıldığı doğru olsa da sondaki "y" yerine "i" de yazılabilir.

    --- alıntı ---

    eski mısırda rahiplerin temel amacı "kutsal bilgi"yi korumaktı.
    bu nedenle yazı dilinde sesli harfleri yok ettiler.

    --- alıntı ---

    kutsal bilgiyi yok etmek isteyen bir rahibin bunu açıkça anlatması benzeri bir belge yoksa bu sav ne yazık ki bilimsellikten uzak. hatta ileri gidersek "atatürk ahlakımızı bozmak için fransız alfabesini getirdi." savından bir farkı yok.
    bunun dışında mısır dilinde sesli harfler değişse de hiçbir zaman yok olmadı, olsa duyardık.*

    --- alıntı ---

    sami dilleri, yani ibranice ve arapça da mısır kültüründen etkilenmiş dillerdir. bu dillerde temelde bir-iki sesli harf bulunur.

    --- alıntı ---

    sami dilleri elbette aynı dil ailesinin farklı grubunda oldukları mısır dili'nden etkilenmişlerdir.* ancak yaklaşık olarak farsça-ingilizce etkileşimi kadar olan bu etkileşim hiçbir zaman arapçadaki sesli harfleri azaltacak düzeye ulaşmamıştır. bir önceki tweet'in bilim dışı olduğunu da düşünürsek bu etkileşimin hiç de şabanoğlu'nun yazdığı boyutta yaşanmadığını söyleyebiliriz. ayrıca arapçada bir-iki değil altı saf ünlü harf bulunmaktadır.* iki tane de gâvurun " diphthongs" dediği sesli var ama bunlar iki seslinin birleşimi olarak kabul ediliyor. nispeten fonetik bir dil olan türkçede örneği bulunmasa da kavramı ingilizcedeki "loud" ve "loon" sözcükleriyle örnekleyebiliriz.*

    --- alıntı ---

    bu dillerdeki en belirgin sesli harf ibranicedeki "alef" ve arapçadaki "eliftir".

    --- alıntı ---

    bu tweet, bir öncekindeki hatanın nereden kaynaklandığını gözler önüne seriyor. görülüyor ki melih şabanoğlu'nun karıştırdığı kavramlar "konuşma dili" ve "yazı dili" kavramlarıdır.

    --- alıntı ---

    arapça sessiz harfler bakımından zengin, sesli harfler bakımından ise fakirdir.
    mesela üç tane "h" sesini veren harf vardır arapçada.

    --- alıntı ---

    --- alıntı ---

    keza "s" sesi için de üç ayrı harf vardır arapçada. (se, sin, sad.)

    --- alıntı ---

    iki örnekte de aynı hata var, dile kendi gözümüzüden bakma yanılgısı. yine ingilizceden örnek verecek olursak, bizim dilimizde "t" sesine denk gelen "t" ve "th" sesleri ingilizcede mevcut. fakat biz "th"yi "t" sesine benzeterek okusak da ingilizler için bu sesin bir farkı, okunuşu var. tıpkı "th" örneğindeki gibi araplar açısından "ha", "hı" ve "he"* değişik sesleri sembolleyen harfler. dolayısıyla bu açıdan yapılacak bir "arapça sessiz harf konusunda zengindir." yargısı eksiklik taşıyor. bu bağlamda arapçada, türkçenin "çe", "je", "pe" seslerini karşılayacak bir harf olmadığını da hatırlatırım.

    --- alıntı ---

    sonuçta tüm türkçe konuşan halklar 1926'da düzenledikleri bir kongreden sonra toplu biçimde latin alfabesine geçme kararı aldılar.

    --- alıntı ---

    bizim açımızdan doğru olsa da buraya tüm türkçe konuşan halklar ifadesinin gelmesi yanlış olur. türkistan'da harf kullanımının da sovyet asimilasyonuyla alakalı siyasi bir mesele olduğu hatırlanmalıdır.

    --- alıntı ---

    arnavukluk'tan çin'e dek bütün ülkelerin delegelerinin katıldığı bu toplantıda arapçadan yana oy kullanan delegeler sadece kırımlılardı.

    --- alıntı ---

    bir kez daha belirtmekte yarar var, kavramlar karışmamalı. arapça ile arap alfabesi farklı kavramlardır. türkiyat kongresi'nde sadece kırımlıların arap alfabesi istemesi meselesiyle ilgili ise bilgim yok ancak mustafa oral'ın kongre'yle ilgili şu makalesinin ilgili bölümünü daha önce anlattıklarımı da doğrulaması bakımından paylaşmak isterim.

    "kongrenin en önemli ve en tartışmalı seksiyonu alfabe sistemi üzerinde çalışan seksiyon olmuştur. bu seksiyonda, rusya türklerinin kullandıkları arap harflerinin değişmesinin uygunluğu, arap harfleri bırakılacak olursa, onun yerine kiril alfabesinin mi, latin alfabesinin mi, yoksa bütün rusya türkleri için ortak bir alfabenin mi veya ayrı alfabelerin mi uygun olacağı tartışılmıştır. harfler üzerinde görüşmeler beş oturumda tamamlandıktan sonra oylamaya geçilince işin rengi değişmiştir. çünkü, menzel’in ifadesiyle, “oylamada demirden bir perde tesiri vardı”46. kazanlılar bu tesiri açıkça beyan etmişlerdir.
    tartışmalar ve tehditler sonunda latin alfabesine geçiş ilkesi benimsenmiştir. böylece, ege kıyılarından çin sınırlarına kadar bütün türkler, latin harfleri kullanacaktı. asıl amacın bu olmadığı kısa süre içinde kolayca anlaşılacaktır. kongrede konuşmalar radyoyla duyurularak kongrenin prestiji arttırılmak ve kongreye popülarite kazandırılmak istenmiştir. kongre sırasında bolca resim çekilmiş, propaganda maksadıyla kongre filme alınmıştır. kongre sonunda da delegelere bu film izlettirilmiş ve onlara kongre hatırası olarak resimler verilmiştir47. kısacası, bilimsel bir kongreye siyasal bir hüviyet verilmek istenmiştir. kongrede alınan önemli kararlar ise şunlardır: leningrad’da bir türk halkları haritası ile türkologlar albümü hazırlanması, bakû’de türkolojiye dair derleme bir eserin yayınlanması, sovyetler birliği’nde türkoloji dünyasına ilişkin bir yayın organının çıkarılması, kongrenin iki yılda bir toplanması ve sonraki toplantının semerkand’da yapılması."

    melih şabanoğlu'nun konuyla ilgili olarak attığı doğru tweet'ler de var. onları buraya koymak istemedim. sadece binlerce kişinin takip ettiği bir tarihçinin ilgili hatalarını düzeltmenin doğru olacağını düşündüm.

    dil konusundan bağımsız,
    bruma'nın zekâsının scout raporlarına göre düşük olduğunu belirten tweet'ler de atmış:
    https://twitter.com/...s/540234637235081216
    https://twitter.com/...s/540486121927348225
    https://twitter.com/...s/540251815606894592

    düzeltme: hakikat'e uyarısı için teşekkürler. "şe" sesi ve "şın" arapçada mevcut.
  • 206
    galatasaray sevdalısı, tarih düşkünü, iyi niyetli bir okur / yazardır melih şabanoğlu.

    kendi doğru bildiği ya da gördüğü şekilde güzel cümleler yazar.

    melih abi'ye arada haberler gelir, o da iyi niyeti ve güzel türkçesiyle kendi hobisini yapmaya çalışırken bir yandan da bildiği bilgileri galatasaray aşkından paylaşmak istemektedir.

    sonra duyumcu diye eleştirilir.

    kimse onu okumaya mecbur değildir, ama o sanki mecburmuş gibi herkese cevap verir.

    saygı, sevgi ve seviye ilişkisini her zaman korunması gerektiğini düşünür ki yanlış da değildir
  • 41
    insan oğlunun bencilliğine hunharca harcanan bir değerdir.

    dikkatinizi çekiyorum galatasaray'lı dır. bakkallar da çakkallar da 500 binlira para verip aldığınız gazete de yazmamaktadır kendi blog sitesinde yazmaktadır. işine gelmiyorsa girip okumazsın arkadaş ?

    zannetmiyorum ki kendisi gecenin bi yarısı " lan bloguma geceninin üçünde milleti kilitliyim ne zevkli olur ama! dur yapayım yapayım " dediğini.

    bi duyum aldı ki aktardı.neden bu orantısız şekilde üstüne gidişi anlayamıyorum ille birinin kulağını çınlatmak istiyorsanız sizden biri olan , galatasarayımın tarihini su gibi bilen veren bu adamın değil gidin şerefsiz medyanın şerefsiz yazarlarına kin kusun.
  • 306
    20 şubat 2013 galatasaray schalke maçının analizini yapmış.
    --- alıntı ---

    0. schalke maçının ardından - üçlü bir analizle bakmak gerek maça. ilki futbolun dikey boyutu diyebileceğimiz sistem ve felsefe üzerinden.

    1. ikinci olarak hatalar üzerinden bakabiliriz maça. üçüncü olarak da gelecek perspektifi üzerinden. sistem ve felsefeyle başlayalım.

    2. schalke 04, medyanın ve çoğu galatasaraylı'nın algılamasının tam tersine sistem ve felsefe olarak galatasaray'dan iki gömlek üstün

    3. schalke'nin ilk üstünlüğü futbol felsefesi. schalke prese karşın alan boşaltma ve alan doldurma temelli doğrudan ayağa oynayan bir takım.

    4. schalke 04 bu felsefeye uygun biçimde rahatlıkla takımın boyunu kısaltıp dar alanda pas trafiğini bozmayan bir anlayışa sahip.

    5. schalke 04'ün ikinci üstünlüğü ise futbol felsefelerini belirli bir sistem içinde formasyondan bağımsız olarak sürdürebilmesi

    6. schalke'yi geçen yıl şampiyonluk mücadelesinin içinde tutan, şampiyonlar ligi'nde namağlup yapan bu futbol felsefesi ve sistemi.

    7. dönüp galatasaray'a baktığımız zaman geçen yıl bir futbol felsefesi ve sistemi olmasına karşın bu sezon bu ikisinin aşındığını görüyoruz.

    8. galatasaray bu yıl şampiyonlar ligi koşusunda bu sistemle ilk kez karşılaşmamıştı. ilk manchester united maçında bu sisteme çarpmıştı.

    9. ama geçen yıldan miras prese dayalı mücadelesi sayesinde manchester futbolcularının muslera'yla karşı karşıya kalması önemsenmemişti.

    10. manu'nun yaptığının bir benzerini istanbul'da sc braga da gerçekleştirmiş, kompakt futboluyla pozisyon vermeden kolayca galip gelmişti.

    11. ancak türkiye yapılan iki transferin galatasaray'daki futbol felsefesi ve sistem eksiklerini örtmeye yetmeyeceğini tartışmadı bile.

    12. buna örtük olarak tek dikkat çeken isim terim'di. ama bu hamle takımdaki felsefe ve sistem eksikliklerini ona fatura etmemizi önlemiyor.

    13. buradan geçiyoruz hatalara. schalke 04 maçındaki en temel hatayı ne dany yaptı, ne hamit, ne o, ne bu. en büyük hatayı terim yaptı.

    14. bu hata analiz hatasıydı. rakibi 2 kez çıplak gözle izleyen terim yaptığı analiz yanlışını maç boyunca gidermeye çalıştı ama başaramadı.

    15. bu hata bir swot analizi hatasıydı. bilindiği gibi swot analizde güçlü ve zayıf yönlerle, fırsatlar ve tehditler bir matrikste toplanır.

    16. analizde güçlü ve zayıf yönler saptanırken zayıflıkları kuvvete dönüştürecek, kuvvetli yönü ise daha da ortaya çıkaracak önlemler alınır

    17. terim ise rakibin güçlü olduğu yönleri, ki sahayı enine kullanmaktı (kanatları devreye almak) bu, pek ciddiye almadığını gösterdi.

    18. bir anlamda yatay bir dikdörtgen gibi sahaya yayılan schalke'ye karşı dikey bir diktörtgen gibi oynamaya çalıştı galatasaray.

    19. bu, sahadaki etkinliği yatayla dikey dikdörtgenin kesişim noktaları dışındaki alanda schalke'ye bırakmak anlamına geliyordu.

    20. görüldüğü gibi temel sorun sneijder'ın solda oynaması veya 4-4-2 değildi. temel sorun futbol felsefesi, sistem ve analiz eksikliğiydi.

    21. esasında galatasaray'da futbolcuların yaptıkları temel hataları üreten şey rakip analizindeki eksiklikti.

    22. schalke'nin oyunu domine etmesi galatasaray'daki tüm futbolcuların hem moralini bozdu, hem de aklını karıştırdı.

    23. bu nedenle görev ve alan ayrımını unutup aynı topa hamle yapan üç-dört galatasaraylı futbolcu fotoğraflarına şahit olduk maç boyunca.

    24. yenilen gol aslında basit bir hatadan gelmiş görünüyor ama bunun arkasında hem schalke'nin galatasaray analizi var, hem de basireti.

    26. buradan geliyoruz üçüncü boyuta. galatasaray nereye koşacak? nereye koşmalı?

    27. galatasaray'ın halen tek hücum seti veya planı var. o da açık alanda ve tehlikeli bölgede hızlı burak yılmaz'ı topla buluşturmak

    28. işin tuhafı, sneijder ve drogba bile bu planı hemen benimsemişe benziyorlar. onlar da sahada bu planı uygulamak için hareket ediyorlar.

    29. aslında akhisar belediyespor maçında drogba oyuna girdikten sonra fatih terim'e sonuç verecek alternatif bir plan daha sundu.

    30. drogba'nın sneijder ortak yapımıyla sunduğu bu plan alan boşaltmaya ve boş alanı doldurmaya dayalı pas futboluydu.

    31. ama takımın futbol felsefesi pas futbolu olmayınca bu tohum filizlenemedi, kök salamadı.

    32. galatasaray'ın bu futbola yelken açamamasının temel nedeni sadece futbol felsefesi değil. galatasaray'ın fizik kalitesi de buna engel.

    33. çünkü pas futbolu koşarak oynanıyor. nitekim schalke pas futbolunu oynarken galatasaray'dan takım olarak 5 kilometre daha fazla koştu.

    34. galatasaray'da bu futbola hem teknik, hem fizik kalite açısından uygun tek isim var. o da takımın görünmeyen kalbi ve beyni olan selçuk.

    35. diğer futbolcuların ise ya tekniği bu futbola uygun değil, ya da sneijder gibi fizik kalitesi.

    36. bu nedenle terim'in bir karar vermesi lazım. o da türkiye ligi'ni önemseyerek planları buna göre yapmak, cl'de ise şansı zorlamak.

    37. zira futbolda sistemler ve felsefeler üst üste koyarak gelişiyor, transferlerle değil. bu nedenle türkiye hakimiyeti inanılmaz önemde.

    38. zaten 2000 sürecinden de biliyoruz ki eğer üst üste koyarak geliştirdiğiniz bir felsefe ve sisteminiz varsa avrupa'da da başarı geliyor.

    39. bu sezon cl koşusunda braga ve cluj gibi kısmen zayıf takımlar sayesinde ulaşılan son 16 başarısı bu nedenle kimseyi hayallere itmesin.

    40. son söz. galatasaray'ın schalke'yi eleme olasılığı hâlâ var. ama unutulmasın ki bu bir pirus zaferi olur, çünkü zafer sistem getirmez.

    --- alıntı ---

    dip not madde sayısına ben 30 altı olur demiştim, arkadaşım 30 üstüyle yemeği kazandı.
  • 58
    hakkı yenen adam. bu taraftar nelere alıştı yahu,bir-iki saat uykusuzluğa mı katlanamayacak? kendisi bu kadarını söylemekle az bile yapmıştır kanımca. blogunda tarihle ilgili bir yazı yazıyor, peşine yüz tane ilgisiz, tamamen transferlerle ilgili sorular yağıyor. e be kardeşim, bak adam senin için o kadar yazı yazmış. sorsana ali sami yen'den, sporel'den, metin oktay'dan ya da johan cruyyf'tan.. sen gider de adama yüz tane transfer sorusu sorarsan, o da dayanamaz, güvenilir! bulduğu bir kaynaktan duyduğu haberi seninle paylaşır.
    galatasarayımızla ilgili,güvenilir * bilgiler bulabileceğimiz bir kaç kaynaktan birisi bu adam. yıllarca onun verdiği tarih dersleriyle, galatasaray sevgimizi sıcak tutmuşuz, onun verdiği bilgilerle galatasaray içinde neler olup bitiyor öğrenmişiz. e bu adamın da üç saatlik bir kredisi olmayacaksa, bu krediyi nerelerde harcamayı planlıyoruz?
  • 273
    bu pankarta böyle bi eleştri yapılması bence de doğru değil. o zaman şehitler için saygı duruşu ve siyah bant takma olayı da uygunsuzdur, bu fikri savunanlara göre.. ayrıca bu pankart olayına hak verenlerin, yani din, siyaset vs gibi alanların futbola karışmaması gerektiğini düşünenlerin kaçı maçlar esnasında atılan "şehitler ölmez, vatan bölünmez" sloganına katılmıyor merak ediyorum. çünkü eğer yanlışsa bu pankart işi, o slogana da katılmayacaksın.
  • 310
    schalke maçı için yaptığı 2 analiz dikkatimi çekti ve hoşuma gitti.

    birincisi schalke'nin ilk maçta bizden 5 kilometre fazla koşmuş olmasıydı. hani hep biz övünürdük mücadelemizle, koşmamızla ama bu sefer tam tersi olmuş. güzel bir nokta burası. koşmayana galibiyet yok.

    ikincisi de eğer bir şey değiştirmeden deplasmanda kazanıp turu geçersek bunun bir pirus zaferi olacağı.
    peki nedir bu pirus zaferi? kazanılan ama kazanırken kendini de bitiren, kazansa da hayrı görülmeyen zaferler için kullanılır bu tabir.
    hikayesi de şöyledir: zamanın birinde, pirus diye bir komutan yaşar. bu komutan roma'yı bitirmeye ant içer ve roma'yı bitirmeyi o kadar saplantılı hale getirir ki ölümüne bir savaşa girişir. savaşı kazanır kazanmasına ama bu saplantı yüzünden o kadar zayıf düşer ki ordusu tamamen tükenir ve bir avuç askeriyle ortada kalır. kazanırken aslında kendini de bitirmiştir yani. bu savaştan sonra "tanrım bana bir daha böyle bir zafer yaşatma" dediği rivayet edilir pirus'un. savaşı kazanıp girdiği roma imparatorluğu şehrinde de halk tarafından linç edilir. hatta onu öldürenin yaşlı bir teyzenin kafasına attığı taş olduğu söylenir. bu kadar acı ve trajik bir hikayesi vardır yani.
    zaten çok sevdiğim bir tarihi olaydı bu, bir de burada karşıma çıkınca hoşuma gitti benzetme. ilk maçtaki, özellikle ilk maçın ilk yarısındaki oyunla devam edersek belki bu turu geçeriz bir şekilde ama diğer turda güçlü bir rakibe karşı madara oluruz, bu da schalke zaferini pirus zaferi haline getirir.
  • 97
    uzun suredir gayinsin.net blogunda yazan ve son zamanlarda yazilari sabah gazetesi internet sitesinde yayinlanan galatasarayli. ek bilgi bu yazilardan herhangi bir ucret almamaktadir. maclardan once sokagin girisinde soldaki bufenin orda, orjin koftenin karsisi, gorebilirsiniz. "melih abi merhaba" diyin sizi tanimasa bile selam verip konusacaktir. zaten kendisi ile 5 dakika konusmaniz yeterli olur. hatalari yok mudur tabiki var, keske transfer donemi duyumcu abi gorevine girmeseydi. hos daha onceki senelerde alisamiyen.net uzerinde yazdiklari genelde dogru cikardi ama saglik olsun. 2 aylik bir donem ile bu kadar bilgili bir insani yargilamamak gerekir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın