• 1801
    özellikle galatasaray sözlük bünyesinde minimuma inmesi lazım digitürk ve ya lig tv kullanıcılarının. ha bizim evde yok. hiçbir zamanda olmadı. olsaydı iptal ettirmek için en az 6 geçerli neden sayardım. hatta saymaya başlamak istiyorum.

    1. fenerli spikerler istemiyorum.
    2. galatasaray karşıtı reklamlar istemiyorum.
    3. kanalın satılık yöneticilerini istemiyorum.
    4. temiz bir lig istiyorum.
    5. play off izlemek istemiyorum.
    6. yılda verdiğim 500 milyon 18 takıma bölünmesin. o parayla gider kombine alırım. direk galatasaray'ıma gitsin. stadyum>televizyon

    ankara'da yaşayan birisi olarak 6. madde imkansız ama eğer istanbul'da yaşasaydım digitürk istememek için en geçerli, en büyük birinci nedenim olacaktı.
  • 1802
    bugüne kadar birçok kampanya, protesto yapmıslardır. ancak bizler ülke futbolunu dizayn eden- etmeye devam etmek isteyen fb, onun destekçisi tff ve özellikle fener yoksa decoder de yok para da yok zihniyetine sahip digitürke olması gereken tepkiyi gerekli ve yeterli şekilde vermiyoruz. fb'liler organize olup yaptıkları baskılarla alınacak kararlar da etkili olabiliyorlarsa, en az onlar kadar ya da daha fazla potansiyele sahip galatasaray taraftarı da digiturk konusunda gerekli tepkiyi fazlasıyla vermelidir.
  • 1805
    son kurbanlari albert riera'dir. avrupa kupalarinda oynayamayacak olmak yada ligin sike-saibe mevzulariyla rezil rusva olmasi, yapilacak transferleri direk etkilemesine ragmen, bugune kadar yapilan transferlerin basarisina hep bir kulp takabilen galatasaray taraftari*, simdi de albert riera'ya agiz burun bukmekte. bu adam hic bisey yapmadiysa liverpool'da olimpiakos'da sol bek yada sol acik oynadi ve hali hazirda bizim sol bekimiz hakan balta! galatasaray taraftari silkelenip kendine gelmeli ve sartlar geregi alinabilecek en iyi, hatta icinde bulundugumuz sartlarin da ustunde transferler yapilirken buna destek vermelidir diye dusunuyorum. bana kalirsa bu sene yapilan her yabanci transfer zil takip oynatir ama heyhat ya maliyeti fazla denir, ya yasi problem olur ya da oynadigi mevkide adamimiz vardir. butun bu burun kivirmalar bana gecen sene kurulan kadro icin "biz neymisiz be arkadas" dedirtiyor acikcasi. demek ki gecen seneki tek problem turk telekom arena'nin kose bayraklarinin biraz kisa olmasiymis! isin garibi alberto riera'ya ekseriyetle burun kivriliyor ama obur taraftan juan emmanuel culio icin agitlar yakiliyor! ikisinin de kariyerleri ortada oldugu icin detayli bir kiyaslamaya girmiyorum ama cok degerli galatasaray taraftarini biraz insafa davet ediyorum. *
  • 1810
    son yıllarda yönetimin transfer politikasını doğrudan etkileyebilen taraftar topluluğudur.

    harry kewell'in fazladan bir sene kalması, barış özbek ve mustafa sarp'ın aforoz edilmesi, leo franco ve jo'nun ıslıklanmasıyla biletlerinin kesilmesi, kalecilerimiz ah kalecilerimiz, lucas neill'in ikinci sezonu görmesi, insua'nın fazladan 6 ay kalması, pino'nun az daha kalıyor olması, başkan bize drogba'yı getir diyenler, arda turan'ı göndermeye korkan yönetimler...

    sonucusu ise milan baroş'un gönülsüz olarak takımda kalması.

    kewell gitti, neill gitti, pino gitti, culio gitti, arda gitti, bi de baroş giderse ve yerine drogba/forlan'ı getiremezsek, 'taraftar bize ne der' mantalitesi ile ancak devre arasına kadar idare edilir.
  • 1811
    bu maçta* çok iyi oynasaydık, kazansaydık şampiyonluk marşları söylenmeye başlanırdı. anadolu takımlarının maçlarını direk 3 puan olarak hesaplanırdı. sezonu açık ara şampiyon bitireceğimiz düşünülürdü.

    baros liverpool maçında iyi oynadı "oooo kral geri döndüü, efsane adam, forlana drogbaya değişmem."
    baros ibb maçında kötü oynadı "baroş bitmiş, fiziği kötü, top saklayamıyor, elmander her türlü daha iyidir."

    ya beyaz ya da siyah olmaktan vazgeçin beyler. hani bi ortasını bilmiyosunuz. mesela baros iyi oynadığı gün "aslında abarttığınız kadar iyi değil" desem bi ton dayak yerim. kötü olduğu gün "abartmayın beyler o kadar kötü değil" desem yine bi ton dayak yerim.

    fatih terim geldi, maça çıkmadan: "imparator oley, 23409721 sene kupalara ambargo koyar. hırsına gurban"
    fatih terim ilk maçını kaybetti: "hırs yok adamda yea, maç sonunda açıklama yaparken sırıtıyo" eleştirilere kalındığı yerden devam.

    adam forvet istiyorum dediğinde "baros var, elmander var, stancu var, gerekirse pino var kazım var" diyen sizdiniz. ilerleyen haftalarda daha iyi anlayacaksınız bu oyuncuların *aslında galatasaray'a yeterli olmadığını.

    ünal aysal da aynı şekilde. 2 ayda efsane başkan yaptınız. yarın fatih terim çıksa, forvet, orta saha almadılar dese direk yerin dibine sokacaksınız.

    biraz mantıklı düşünün öyle yazın beyler. mantıklı...

    edit: bir türlü orta yolu bulamayan taraftarlar.
  • 1817
    hali içler acısıdır. 10 yıl önceki cehennemi yaratan taraftar gitmiş yerine bayık besteler söyleyen, gol yiyince susup oturan, onu bırakın bağıran rakip taraftarı bile ıslıklamayan taraftar gelmiş. hadi bunları zaten herkes söylüyordu da...

    geçen sene yarım sezon yardıran kazım'ı herkesten çok alkışlayan da biz değil miydik? ulan daha iki hafta önce antrenmanda "kazım fener'in anasını sik" diyen biz değil miydik? 2 hafta ulan 2 hafta henüz neyini yuhalıyorsun ne yaptı bu adam 2 haftada da yuhalanıyor?

    uzun lafın kısası kimse muhteşem taraftar falan demesin bizim hakkımızda. 10 sene önceydi o, başladı mı susmazdık, rakip taraftarı dinlemezdik. ha muhteşem taraftar görmek istiyorsan şuraya: (bkz: borussia dortmund taraftarı)

    edit: yuhalamanın kazım'a değil ateşlenen samsun taraftarına olduğu söyleniyor, eğer öyleyse işler işler değişir ama yine de muhteşem bi taraftarımız yok tabi...
  • 1818
    derbi taraftarıdır. kimse kusura bakmasın ama sezonun ilk iç saha maçında o stada 45.000 kişi gelmiyorsa derbilerde doldurdukları stat veya desibel rekoru sikimde değil. amına koyim niye dolmadı lan o stat. biz uzaktayız okulumuz var işimiz var. yapabileceğimz maksimum katkı forma almak, atkı almak. onu da yapıyoruz elimizden geldiği kadar. e be istanbul'da oturan renktaşım ne bekliyorsun daha stada gitmek için? derbiyi mi?
  • 1820
    sözlükte bile yeterince kafa sikenleri mevcuttur. yok fatih terim hoca değil, sabri futbolcu değil, o adam değil, bu yaramaz. sen kimsin peki? arda turan'ın arkasından hala su dökenlerimiz var, ulan geçti o tren şu takıma sahip çıkın biraz ya. ilk maç yenildik diye bu maçı sezon finali haline getirdiniz, işimiz biter naraları sözlükte bile başladı.

    yazık günah ya yaygaracı kolpa bir taraftar olmuşuz biz. kıçımızı serip uefaya mesaj atalım. o götü boklu fener taraftarı bile takımını kurtarmak için yol kapatmaya yelteniyor, sen kötü top oynadı diye kazım'ı yuhluyorsun. nereden tutsak dökülüyor bu taraftar. yemin ediyorum psikolojim bozuldu yaygaracı tayfa yüzünden ben 3 sezon önce daha mutluydum. şampiyonlukla alakası yok, olumlu insanlar vardı hep, şimdi her bir ögeye bok atan farklı farklı adamlar var yemin ediyorum yazık. şu galibiyete bile sevinemiyorum bu adamlar yüzünden.
  • 1821
    acıyorum lan, yazık.

    bize yeni sezon'un ilk heyecanı fatih terim oldu. yavaş yavaş umutlar yeşeriyordu belli, berbat bir sezonun ardından bile aynı heyecanla statlara koşacaktık yine. ünal aysal'ın da fatih terim'in istediği oyuncuları alma çabası içinde olması hepimizi memnun etmişti. rakiplerimiz şike meseleleri yüzünden moralsizdi; biz ise güzel transferlerle yeni bir sezona başladık. onların şike davası sürerken çaktırmadan da beyaz kapak'la çıkardığımız galatasaray dergisi üzerinden yılın ayarını verdik elemanlara. her şey çok güzeldi lan. zaman birlik olma zamanı, kenetlenmek lazımdı. yeni bir sayfa açıyorduk... tabi bu sırada rakipler büyük transferler yapamadıkları gibi ellerindeki oyuncuları da bir bir kaçırıyor; biz ise nokta transferler yapıyorduk, kolay değil bam üçlüsünden bile kurtulduk. derken büyük takımlarla maçlar yaptığımız güzel bir hazırlık dönemini de geride bıraktık. her şey o kadar güzel gidiyordu ki bu ibne basın galatasaray'ı iç çekişmelerin, adnan öztürk - ali dürüst kavgasının yaşandığı bir kulüp olarak göstermeye çalıştı. biz, ibne basın dedik, kulüp ise yalanladı bu tip haberleri. güldük geçtik ibnelere...

    neyse; geride kaldı her şey, artık lig başlıyor derken ibb mağlubiyeti alındı. az bir kısım taraftar ilk golde topu elinden kaçıran muslera'ya, bir kısım taraftar fatih terim'e yüklendi. 90 dakika içinde kendi mevkisi hariç 3 mevkide oynayan eboue eleştirilerden nasibini aldı. sağlık olsun, iş kazası dedik. arenadaki maçta alınacak galibiyet her şeyi değiştirecekti zira. öyle de oldu; taraftarın yoğun desteği (orada bulunmamız - alkışlarımız - ıslıklarımız - tezahüratlarımız) ile maçı kopardık. 3-1 gibi güzel bir skor vardı ortada...
    tabi bunu kutlamak gerekiyordu. önce atılan golün zevkini yaşamak yerine sözlükte küçük çaplı da olsa; melo'nun topu rakip oyuncuya çarptı mı, çarpmadı mı tartışmaları başladı. ya boşversene, tadını çıkar 40 metreden atılan golün... en son ne zaman böyle bir gol izledin? niye bunun kavgasını vermeye harcıyorsun zamanını... çarptı - çarpmadı iddianı kanıtlamak için sarfettiğin çabaya değmez. izle ve eğlen, mutlu ol işte.

    neyse dedik... olur öyle...
    şimdi de başladı bir güney tribün'e laf sokma kavgası... ulan siktiret hadi onu bunu, biz her şeyden önce renktaşız!!!
    oradaki herkes galatasarayla buluşmaya geliyor. sen kimsin ki bana, "bağıracaksın! tezahürat yapacaksın! çekirdek çitlemeyeceksin!" diyorsun? kaldı ki zaten stada çekirdek girdirmek yasak. sırf güney tribündekilere laf sokmak için uydurup, bol keseden sallama şimdi.
    neyse; adamın birisi gelmiş galatasaraylıların olduğu (fenerli filan değil bak, oradakilerin hepsi galatasaraylı) tribüne "dünya'nın en kötü yeri" diyor; başka bir tanesi çıkıyor "bağırmayacaksa siktirsin gitsin o zaman" diyor. gerekçe? üstteki deplasman tribününü susturamıyormuş güney tribün. ulan dallama! deplasman tribününün oraya yapılacağı belliydi işte... neden ultraslan kuzey'e geçti bunu bile bile? tamam madem kuzeye geçtiler iyi güzel... bağırmak, atraksiyonlara katılmak isteyen herkes biletini oradan alıyor artık. kuzey tribün doluyor böylece. geriye doğu - batı ve bu üçlü arasında en ucuz biletle girilebilen güney tribünler kalıyor. adam bakıyor ki pegasus tribün gruplarının yeri, biletini ekonomik de olduğu için güneyden alıyor... adam ailesiyle gelmiş ya da kız arkadaşı, kardeşi, annesiyle gelen var. buna rağmen karşılıklı yapılan tezahüratlara katılım çok iyi sağlanıyor. ıslıklama ve alkış olayı ise harika... sen şimdi gelip güney tribün şöyle, kuzey tribün böyle diyorsan ben de sana bi siktirol git diyorum. yeter artık bıkmadınız mı şu kavgalardan ya? deplasmanı susturmayı çok istiyorsunuz madem gidin ultraslan'la konuşun seneye yerler değişsin, olsun bitsin. bunu kan davası gibi uzatmanın alemi ne... yazıklar olsun ya. galatasarayı için oraya gelen insanlara laf söylemek senin haddine değil.

    bu basın var ya bu basın; bizi hep iç kavgaların olduğu, adnan öztürk, ali dürüst kavgalarının yaşandığı kulüp diye gösteriyormuş.
    ibne basın işte. bilmiyor ki; ota boka kendi renktaşını üzen, hakaret eden adam(?)lar varken kendisinin bir ibnelik yapmasına gerek yok.

    yazıklar olsun ki, sizin yüzünüzden artık fenerbahçe taraftarına imreniyorum. adamlar körü körüne de olsa hala tek yürek olmuş, aziz yıldırım'ı destekliyor. fenerbahçem de fenerbahçem diye ortalıkta dolanıyor. fenerium'lardan bir günde trilyonluk alışveriş yapıyor. adeta bir bütün olmuşlar.

    ya biz?

    kavgalar... kavgalar...

    fenerbahçelilere bakıyorum, biraz salak da olsalar; bütün olmak, tek yürek olmak, aşık olduğu rengin peşinde olmak nedir diye güzel bir ders veriyorlar bize...
    takımları bu kadar olaya karışmış, adamlar hala fenerbahçe diyor.
    arenada geçen sezonun sonlarındaki maçları 8.000 kişi izledik. neredeydin?
    takım kötü gidince gelmezsin tabi. bilet alıp, takımın kasasına kuruş sokmazsın.
    ama drogba gelmeyince ünal aysal'a sallamayı bilirsin.

    lütfen artık ya.
    artık bırakalım şu tartışmaları...
    bu sezon mutlu bitecek işte! biz yeter ki inanıp, tek yürek olalım. desteğimizi takımımızdan esirgemeyelim...
    güney - kuzey - ultraslan - bilmemne şu bu kavgalarını bir kenara bırakın artık. biz hepimiz galatasaraylıyız abiler, ablalar...

    4 yıldır bekledik. az biraz daha sabır. mutlu sona ulaşmamıza az kaldı beyler ya...

    ama korkmuyor da değilim hani...
    mutlu sonla biten bir hikaye olsak, gökten üç elma düşse, kurtlu lan bu der olay çıkartır, birbirinizin götüne sokarsınız o elmaları.

    neyse yoruldum yazmaktan, adam olun işte.
    sevgiler & saygılar
    nokta.
  • 1824
    kulüp kalkmış ekstra bir bedel ödeyerek taraftarı maça rahat gelsin, rahat dönsün diye iett ile anlaşma yapmış, stadın içine kadar araçlarla taraftarı ücretsiz getirtmiş, maç bitiminde yine aynı araçlarla stadın içinden alıp belirli noktalara bıraktırmış, ama bizim sevgili taraftara yine yaranamamış olduğunu görmek çok acı.

    kendimin yaşadığı iki çok basit olayı anlatayım. stada gelirken daha polis noktasına gelmeden şöföre bağırıp indir bizi burda diye bağıran kazmalar vardı. be arkadaşım o şöför seni orada bırakamaz, hem orada inip ne yapacaksın, bu araç zaten stadın içine kadar gidiyor. beş dakika geç git, rahat git.

    maç bitiminde arka arkaya otobüsler olmasına rağmen herkesin tek bir araca binmeye çalışması ve binemeyince otobüsü, kapıları yumruklamaya başlaması.

    bu dallamaları gördükçe metro eziyeti müstehak bize diyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın