rte, bayraktar ve polat a şöyle bir cevap yazacak kadar yiğit taraftardır.
--- alıntı ---
hiçbir şey adnan polat’a, ister davetli olarak ister kombinesiyle gelmiş olsun, o statta bulunan hiç kimsenin galatasaraylılığını sorgulama hakkını bahşetmez! islık sesinin yüksekliği sadece stadın müthiş akustiğinden kaynaklanmıyordu!
başbakan recep tayyip erdoğan‘ın sanki kendi cebinden “1 allah’ın kuruşu” harcayarak o stadı oraya dikmiş edasını mı yoksa toki başkanı erdoğan bayraktar‘ın kendi evimizde galatasarayımıza karşı yapmış olduğu yakışıksız konuşmayı mı anlatayım bilmiyorum.
ama bildiğim bir şey var ki, o gün o tribünleri dolduran 40 bin kişi nasıl nevizade gecelerini hepbir ağızdan söylediyse, başbakan’ı ve toki başkanını da hep bir ağızdan protesto etti.
üstelik bu sefer yol gösteren ne tribün liderleri ne de başkası vardı.
başbakan’ın adı yapılan ıslıklı protesto sonrasında stadda bir daha anılmadı ve stad açılışında protestolar sonucu “yaptığı iyilikleri(!)” yeterince gözümüze sokma fırsatını kaçırdı. neyse ki medya aracılığıyla sonrasında kendisinin ve bakanlarının yaptığı açıklamalarla bu görevi gecikmeyle de olsa yerine getirebildi de rahatladık.
toki başkanı’nın ise tüm ıslıklara ve zaman zaman da tezahüratlarla duyulmayacak hale gelen sesine rağmen konuşmasına ısrarla devam etmesi ayrı bir olaydı. öyle ki, bir müddet sonra toki başkanı’nın sadece “bu staaad” diye haykırışı duyulabiliyordu.
yeni mabed
cumartesi bizim için oldukça heyecanlı bir gündü aslında. hafta içi ali sami yen’e hüzünlü vedamızdan sonra, takımın tüm kötü gidişatına rağmen yeni bir başlangıç umuduyla düştük yollara. 10 kişilik arkadaş grubumuzla mecidiyeköy metrosunda başlayan yolculuğumuz yaklaşık 15-20 dakika sonra bizi aslan tepe’ye ulaştırdı.
metro istasyonundan çıkıp arenayı ilk gördüğümüz an ise hepimizin aklından geçenler hemen hemen aynıydı, yeni mabed tüm ihtişamıyla oradaydı ve bizimdi! stadın içine girdiğimizde ise bu hislerimiz katlanarak arttı, ilk şoku atlattıktan sonra da hemen fotoğraf makinelerine saldırılarak staddaki ilk anlar ölümüzleştirildi.
bayram yeri
stadın geri kalanının da bizimle aynı hisleri paylaştığı, aynı coşkuyu yaşadığı çok açıktı. stad, sarı kırmızı renklerle, tribünlerden gelen ve tüm aslan tepe’yi inleten tezahüratlarla gerçekten bir bayram yeriydi. bu anları ve açılış sonrasında yaşananları düşünüyorum da, asıl orada tarihe tanıklık etmek üzere bulunan, sarı-kırmızıya gönül vermiş 40 bin kişi açılış sonrasında yaşananları haketmedi!
işin en acıklı tarafı da türkiye’de böyle bir stadın gerçekten de birilerinin desteği olmadan yapılamayacağını ve bu sebeple de destek olana teşekkür etmek gerektiğini düşünenler var. zira bu tür spor komplekslerinin yapılması sosyal devletin gereği de olsa bu türkiye için geçerli olmadığından, vatandaşın cebinden çıkan vergilerle beş yılda yapılan stad için başbakanın elini öpmek zorunda hissediyor insanlar kendilerini.
zaten ben de maç başlayana kadar başbakan’ın “şunu da biz yaptııık, bunu da biz yaptıık” şeklindeki ulusa sesleniş tadındaki konuşmasının defalarca statta yer alan dev ekranlardan dinleye dinleye bir an için gözlerim yaşararak “allah senden razı olsun başbakanım” diye içimden geçirmedim değil!
adnan polat’ın ettikleri
protestolar sona erdikten sonra bizim protokol tarafında yaşananlardan haberimiz yoktu. zira, tribünler galatasarayımızın tarihi anını siyasi ranta çevirmeye çalışanlara gerekli cevabı verdikten sonra açılış şenliğine geri döndü. nasıl sırtımızdan bıçakladığımızı ise ancak dönüş yolunda öğrendik.
ilk gelen haber kulüp başkanı adnan polat‘ın maç bitmeden stadı terketmiş olduğuydu. galatasaray gibi 100 yıllık çınarın başkanı, galatasaray’ın yeni stadında oynadığı ilk maçta stadı terk etmişti. taraftarın ilk başkan olduğu zaman büyük umutlar beslediği polat, diğer tüm icraatlarının yanı sıra “ali sami yen spor kompleksi’nın açılışında klübünü terk eden başkan” olarak tarihe adını altın harflerle yazdırdı!
başta konuşması esnasında kendisine yapılan ve çok da fazla olmayan protestolar nedeniyle stadı terk ettiğini sansak da, işin gerçek yüzü zaman geçtikçe ortaya çıkmaya başladı. başbakan’ın ve etrafındakilerin protestolar sonucunda stadı terk etmesi üzerine, sayın başkanımız da daha fazla dayanamamışmış, keyfi kaçmışmış ve gitmişmiş..
bu yaptığı yetmezmiş gibi hızını alamayan polat, başbakanı protesto eden “300-400 kişilik” grubun “provokatör” olduğunu ve bu kişileri tespit ederek bir daha stada almayacaklarını, bu protestoları yapanları galatasaray’lı olarak addetmediğini de açıkladı.
bir dededen galatasaraylı olarak, başbakanın tehditkar “galatasaray ile daha anlaşmalar yapılmadı” beyanını, bazı bakanların “nankörler, sefiller, vefasızlar” gibi hakaretlerini ve medyanın olayları lanse ediş biçimini çok da umursadığımı söyleyemem.
zira devlet büyüklerinin “ileri demokrasi” anlayışının ne olduğunu, basının ne derece bağımsız ve tarafsız olduğunu az çok bilmenin yanında, arena için anlaşmalar yapılmasa ve galatasaray bir şekilde stadsız da kalsa, galatasaray taraftarı takım çayır çimende maç oynasa oraya gider, gene takımını destekler. ama galatasaray’ın başında olan biri nasıl olur da kendi taraftarına bu şekilde sırt çevirir, işte bunu anlamakta zorluk çekiyorum.
hangi “provokatörler”?
keza, polat’ın kameralarla protesto eden taraftarı nasıl tespit edeceğini de merak ediyorum. zira protesto eden taraftar sayısı -beyan ettiğinin aksine- 300-400′ün kat be kat üstündeydi. islık sesinin yüksekliği sadece stadın müthiş akustiğinden kaynaklanmıyordu yani!
bundan daha da çok merak ettiğim ise, protestoda bulunan taraftarın hangi gerekçe ile stada girmekten men edileceği. hoş, burası türkiye, minareyi çalan kılıfını da hazırlar. zaten, “provokasyon bunlar” lafları dönmeye başladı bile, tribünlerden rastgele insan seçip seçip iki gün sonra da “işte bunlar provokatörler, hiçbiri galatasaraylı değil” derler. sırf birilerine hoş görünmek için ağızlarına doladıkları 300-400 kişilik bir grubun başını yakarlar. başı yanan da büyük ihtimalle tribünlerin neredeyse yarısını dolduran ve adnan polat tarafından özel davetiye ile stadın açılışına davet edilen galatasaray kulüp üyeleri değil, çoluğunun çocuğunun rızkından ayırıp kombine alan, yağmur çamur demeden takımını desteklemeye gelen cefakar taraflar olur.
bu arada, hiçbir şey adnan polat’a, ister davetli olarak ister kombinesiyle gelmiş olsun, o statta bulunan hiç kimsenin galatasaraylılığını sorgulama hakkını bahşetmez! varsın adnan polat bizi galatasaraylı addetmesin, stada sokmasın. onurlu galatasaray taraftarı hiçbir karşılık beklemeksizin sarı-kırmızı renklere gönül vermiş, galatasaray’ın asıl sahipleridir. kimsenin lafıyla bu gerçek değişmez.
bir galatasaraylı olarak şu an en çok üzüldüğüm şey, bu stadın, bu stad için gerçekten uğraş veren merhum başkan özhan canaydın tarafından değil de, başbakanı protesto etti diye kendi taraftarına sırt çeviren adnan polat tarafından açılmış olması.
eminim özhan canaydın da türkiye’nin 100 küsur yıllık çınarının başkanı olarak, o meşhur nezaketi ile bir açıklama yapardı ama kendi gibi bu kulübe gönül vermiş milyonları bu şekilde kurtların önüne yem diye atmaz, taraftarını sahipsiz bırakmazdı.
her işte bir hayır var demek lazım yine de. onurlu galatasaray taraftarı zaten bugün de olduğu gibi her zaman kendine yakıştığı şekilde, kimseye eyvallahı olmadan galatasaray’ın yanında olmaya devam edecek de belki tüm bu olanlar galatasaray’ımızın sonunda kendine yakışan kişilerce hakettiği şekilde yönetilmesine vesile olacak.
keza, kimsenin, en başta da adnan polat’ın unutmaması gerek,
“herkes gider biz kalırız, biz galatasaraylıyız!”
--- alıntı ---
http://www.haberfabrikasi.org/s/?p=8380