girdabın koparabildiği tek şey sesindir
yine elimde fotoğraflar, göğe bakan papatyam
son sahnesi acıklı biten her filmin
hırsı…
sokaklarda çaresizce sürünen dizim
köpeklerin hırıltısı, huzurumun şarkısı
er meydanında can veren yiğidin
düpedüz yalanlardan beridir, cesareti
özlemeyi özlediğim de olurdu
koşsana ardına bakmadan çocuk, vaktin varken
bir maktülün ensenine yaklaşan kasırga arkandayken
ne kadar gidersen git
son adım, toprağadır
ahh, anında konan öpücükler
ahu çiçeğime dolanan sarı adamlar
yahu derken bile tatlılığından
bir zerre kaybetmeyen güzeller
dönsen…
diye düşünürdüm arada sırada
kaybedecek bir şeyim yoktu nasılsa
ama dur, her canlının aslında
gururu kaybolunca ölür ruhu
izinden gitsem sonum insanlığa veda
terse dönsem…
bir veya bilemedin on yılmış
aldatılmış bedenlerin ömrü
insanlık uçurumu koydum adını
karanlığı bekle, kimseler görmeden
kimseleri düşünmeden
yârinin gözlerine son bir kez bakmadan
atla
kucağına
insanlığı terkettinse bile
çok şükür şahit yok ortalıkta
sordukları zaman, ihanet dersin
öznesini, nesnesini belirtmeden
sallanır kafalar cümlen tamamlanmadan
teselli vardır ardında
mevsimim keder
üstümüze bırakılan acılar kadar
ve altımızdaki mayınlar
yakmadıysa hislerimin ucunu
sigaramın ucunu…
hata mikroskobunda filtrelediğin
zahmetli işler bütünüdür nedenin
günlerce tasa, aldattım diyememektir oysa
bir ahmağın bakışı kalsa da
zik zaklı yolların çıkmaz sokağı
dağların yamacı, düşler yakası
ziyana dem vuran, lüzumsuz haindir
asiliğinden kanlar akan çocuk
bu dünya , zevki kral edenlerin yeridir
haneli sayıların, bol sıfırlı olanları
varlığın, kabusu rengarenk olanları
vahşeti sefa eyleyenlerin vicdanı
şerrinden korkulası, erişkin meyveler
hepsi zehirliler
pür-ü pak sözlerin perdesi aralansa
o sinsi gülüşlerin buz dağına çarptığı
andır, ayrılık
kaskatı ruhların önünde, bir koca orman
bedenler gömülmeyi bekler
alnından karlar akan ihanet
yaşlanmış
ne de olsa, 35 yıl sonra
yokken var olan her şey gibi
cebimdeki en kıymetli son sigara gibi
yok olacaktır
çerçevelenmiş hayatların içine
içine akan yaşları
bacaklarımın yürümekten usandığı yolları
şık giyimli, narin bir hanımefendi…
sebebi
eğer sen isen kalbimin sahibi
ve değilsen herkes gibi
hala o eski, yıkık dökük, kırmızı evdeyim
yok, dersen, herkes gibiyim
bırak senin ellerinde öleyim
(bkz:
monacoprensi)