• 328
    girdabın koparabildiği tek şey sesindir
    yine elimde fotoğraflar, göğe bakan papatyam
    son sahnesi acıklı biten her filmin
    hırsı…
    sokaklarda çaresizce sürünen dizim
    köpeklerin hırıltısı, huzurumun şarkısı
    er meydanında can veren yiğidin
    düpedüz yalanlardan beridir, cesareti
    özlemeyi özlediğim de olurdu
    koşsana ardına bakmadan çocuk, vaktin varken
    bir maktülün ensenine yaklaşan kasırga arkandayken
    ne kadar gidersen git
    son adım, toprağadır
    ahh, anında konan öpücükler
    ahu çiçeğime dolanan sarı adamlar
    yahu derken bile tatlılığından
    bir zerre kaybetmeyen güzeller
    dönsen…
    diye düşünürdüm arada sırada
    kaybedecek bir şeyim yoktu nasılsa
    ama dur, her canlının aslında
    gururu kaybolunca ölür ruhu
    izinden gitsem sonum insanlığa veda
    terse dönsem…
    bir veya bilemedin on yılmış
    aldatılmış bedenlerin ömrü
    insanlık uçurumu koydum adını
    karanlığı bekle, kimseler görmeden
    kimseleri düşünmeden
    yârinin gözlerine son bir kez bakmadan
    atla
    kucağına
    insanlığı terkettinse bile
    çok şükür şahit yok ortalıkta
    sordukları zaman, ihanet dersin
    öznesini, nesnesini belirtmeden
    sallanır kafalar cümlen tamamlanmadan
    teselli vardır ardında
    mevsimim keder
    üstümüze bırakılan acılar kadar
    ve altımızdaki mayınlar
    yakmadıysa hislerimin ucunu
    sigaramın ucunu…
    hata mikroskobunda filtrelediğin
    zahmetli işler bütünüdür nedenin
    günlerce tasa, aldattım diyememektir oysa
    bir ahmağın bakışı kalsa da
    zik zaklı yolların çıkmaz sokağı
    dağların yamacı, düşler yakası
    ziyana dem vuran, lüzumsuz haindir
    asiliğinden kanlar akan çocuk
    bu dünya , zevki kral edenlerin yeridir
    haneli sayıların, bol sıfırlı olanları
    varlığın, kabusu rengarenk olanları
    vahşeti sefa eyleyenlerin vicdanı
    şerrinden korkulası, erişkin meyveler
    hepsi zehirliler
    pür-ü pak sözlerin perdesi aralansa
    o sinsi gülüşlerin buz dağına çarptığı
    andır, ayrılık
    kaskatı ruhların önünde, bir koca orman
    bedenler gömülmeyi bekler
    alnından karlar akan ihanet
    yaşlanmış
    ne de olsa, 35 yıl sonra
    yokken var olan her şey gibi
    cebimdeki en kıymetli son sigara gibi
    yok olacaktır
    çerçevelenmiş hayatların içine
    içine akan yaşları
    bacaklarımın yürümekten usandığı yolları
    şık giyimli, narin bir hanımefendi…
    sebebi
    eğer sen isen kalbimin sahibi
    ve değilsen herkes gibi
    hala o eski, yıkık dökük, kırmızı evdeyim
    yok, dersen, herkes gibiyim
    bırak senin ellerinde öleyim

    (bkz: monacoprensi)
App Store'dan indirin Google Play'den alın