2015 - 2016 sezonu galatasaray futbol takımı için okunması gereken bir yazı.
galatasaray'da kanat problemi
hamza hamzaoğlu, "saha parselasyonunun en iyi yapıldığı sistem" olarak ifade ettiği 4-2-3-1'i, elinde bu sisteme tamamen tezat oyuncular olmadıkça kullanmaya çalışıyor. 4-2-3-1'in faydaları konusunda hocaya katılıyorum. özellikle bir büyük takımın hücum gücüne faydası oluyor. savunmayı öne çıkardığınızda rakipleri ezebiliyor, çok kişiyle hücum bölgesinde olabiliyorsunuz. barcelona modasıyla birçok kulübün uygulamayı denediği 4-3-3 ise özellikle büyük takımlar için pek kolay bir sistem değil. özellikle stoperler ile ortasahanız arasına koyduğunuz ön libero hem fiziksel olarak üstün olacak hem de bir pasör olacak! bunu bulmak pek kolay değil. mehmet topal gibi oyuncularla defansif olarak ne kadar avantaj sağlasanız da takımın ağırlık merkezini öne çıkarma konusunda o kadar sorun yaşayabiliyorsunuz. öte yandan o ön liberonun önünde de çift yönlü oynayabilecek kadar dayanıklı, hücumda da becerikli ortasahalar bulmanız gerekir. bunlar çabuk ve driplingi olan yaratıcı oyuncular olmalı. galatasaray geçen sene bu sistemde başarılı olamadı. melo ve selçuk göbekten yeterince çabuk ve etkili olamadığı için fazla üretemedi. hatta selçuk ıslıklandı vs. öte yandan ancelotti'nin 4-2-3-1'inde olsun, şenol güneş'in bursa ve trabzonspor'unda gördüğümüz 4-2-3-1'de olsun, topa yatkın ve defansif becerisi de olan 2 ortasaha ile, savunma çizgisini de öne çıkararak rakibi kendi yarı alanına hapsetmek mümkün.
geçtiğimiz sezon galatasaray şampiyonluğa uzanırken, hamzaoğlu bu 4-2-3-1'ini başarıyla uygulayabilmişti. üstelik galatasaray, hamzaoğlu devraldığında neredeyse kanatsız bir takım gibiydi. ancak o yasin'i çıkardı ve çözüm üretti!
daha önce prandelli, mancini ve hatta fatih terim denediğinde de bir türlü doğru kanat oyuncularını oturtmadılar. terim ilk senesinin ilk yarısında riera - kazım denedi, çok statik ve yavaştılar... olmadı. ikinci yarısında emre-engin denedi, 10 numaralaşan necati, defansif forvet elmander ile bu içe kat ederek oynayan iki çabuk ve iştahlı kanat önce tuttu. ama emre de engin de kötü profesyonel olduğundan, emre istikrar sağlayamadığından, engin de hakeme saldırıp ilk devreyi kapatacak kadar ceza aldığından 2. sezona bunlarla başlanılamadı. yerine sola amrabat, sağa hamit altıntop gelmişti. hamit senelerdir sürekli oynayamadığı için maç temposunu yitirmişti, çabukluğu tamamen bitmişti ve kazım'ın yaşadığı sorunu yaşadı. kanadı statik hale getirdi. amrabat ise yanındaki oyuncularla etkileşime girmeyen, kendi başına oynayan ve dar alanda etkisiz bir oyuncuydu. ayrıca bonservisi yüzünden beklenti çok büyük olunca, çok fazla şans da bulamadı. sonrasında düşen yabancı sınırı ve kendisinin her zaman ilk 11'de oynamak isteyen iş ahlakı onu galatasaray'da fazla şans bulamadan ispanya'ya yönlendirdi.
terim 2. devre kendi isteği dışında alınan sneijder'i takıma monte etmek için ilk amrabat'ı kesti. kanatların ortasahalaştığı 4-4-2'sini sneijder'in 10 numaralaştığı bir 4-3-1-2 izledi. takımın oyun kalitesi ciddi düşmüştü, bir önceki yılın etkili galatasaray'ı yoktu ama kaliteli ayaklar vardı. birçok maçı kötü oyun ama kaliteli ayaklarla aldı galatasaray. ayrıca beşiktaş vefa sezonundaydı ve fenerbahçe de avrupa liginde yarı final, türkiye kupasında final derken ligde direnemedi. galatasaray o sene şanslıydı.
3. sezon başında terim, emre utkucan'la bir iş birliğine gitti ve ilk meyve bruma idi. aksayan hamit yerine tam tersi çok çabuk bir oyuncu olan bruma konulacaktı. terim bu geçişi yavaş yavaş denerken sezonun başlarında görevine son verildi.
mancini ilk olarak sneijder'in sol kanat veya 10 numara, drogba ve burak'ın ise ikili forvet olacağı sistemlerin verim sağlamayacağını gördü. terim'in düzeltemediği bir sorundu bu ve mancini bunu düzeltti. mancini gelene kadar sneijder, terim'in kendisine biçtiği rollerde başarılı olamamıştı. mancini'den sonra çalıştığı üç hocada da takımın en iyisi olmayı başardı.
sneijder'in en iyi yaptığı iş, mükemmel pasları ve şutları. yere sağlam basamaz, çok çabuktur ama süratli değildir, dolayısıyla hagi gibi topu alıp, kendi başına driplingler zorlayarak koridor açacak bir oyuncu değildir. zira artık takımlar 80'lerin 90'ların futbolunu oynamadığı için, artık eskisi gibi 50-60 metrede değil 30-40 metrede oynandığı için topu alıp 50 metre dripling yapacak alanlar da kalmamıştır.
sneijder'i verimli kullanmak için, çok sayıda pas opsiyonu yaratabileceğiniz ve onu rakibin kolay marke edebileceği bir alandan çıkarmanız gerekir.
örneğin...
sneijder bu sistemde tamamen kilit altında, ne sağa oyunu açabilir, ne sola. zira kanat yok. hamit ve selçuk ağır haf oyuncuları, onlar kanat bindirmesi yapamaz. ziyadesiyle dünyanın en iyi pasörlerinden biri sneijder'in sadece 2 pas opsiyonu kalıyor. 1'i drogba'nın ayağına, sırtı dönük top alması için... diğeri de burak'ın koşu yoluna... bu iki farklı pası, farklı adamlara da atamıyor. drogba'nın koşu yoluna, burak'ın da ayağına oynayamıyordu. 2 ayrı forvete, sadece iki ayrı pas gibi bir kısır döngünün içindeydi. üstelik ligimizde bir çok takım en az bir ön libero kullandığından (bazıları iki tane kullanıyor) sneijder iki stoper ve en az bir de ön libero arasında boğuluyordu. dediğim gibi zaten yere sağlam basan bir driplingçi de değil, topu alır almaz etrafında 2-3 rakip bitiyordu ve onu fizikleriyle eziyorlardı. sneijder terim döneminde bu taktik hata yüzünden haftalarca verimsiz oynadı ve aldığı paradan girildi, karakterinden çıkıldı. sonra mancini döneminde sneijder döktürünce bizim basın; sistem, taktik gibi konularda son derece cahil olduğunda adamı terim'i yemekle bile suçladı. bir trt spikerinin mancini ile art arda goller atan sneijder için "1 ayda ne değişti, merak konusu" diye imada bulunduğunu hatırlıyorum. neyse...
öte yandan 4-4-2'de denendiğinde de bu sefer markajdan kurtulmuş oluyordu ama rakip kaleden uzaklaşıyordu. 4-4-2'nin sol kanadı olarak sıradan bir oyuncuya dönüşüyordu.
mancini ne yaptı? bu sistemlerde sneijder'i asla verimli kullanamayacağını görünce derhal 4-3-3'e döndü. sneijder'i sol öne, burak'ı sağ öne, drogba'yı da tek başına ileri attı. sneijder 4-3-1-2'nin kalabalık markajından kurtulduğu kanada kaçtığı gibi, 442'den farklı olarak kaleye de yakınlaştı. artık şut tehdidini kullanabiliyordu. drogba'yı duvar olarak kullanmaya devam edip, ona orta kesebilecek açıyı da yakalamıştı. öte yandan uzak forvet burak'ın önüne de ara paslar atabilecekti. yine de pas opsiyonu 2'den +1 de orta kesme özgürlüğüyle 3'e yükselmiş ve ayrıca şut tehdidi de devreye girmişti.
mancini bununla yetinmedi, devre arası hücumu iyi bir sol bek istedi. sağa veysel, salih gibi uzun güçlü ve fizikli stoper vasıflı bekler düşünüp, sola telles'i aldı. sebeplerinden biri sneijder'e +1 pas opsiyonu daha doğurmaktı. 2. yarının ilk haftalarında bunu mükemmel uyguladılar. sneijder sol önde topu tutuyor ve arkasından bindiren telles'i sıfıra indirecek paslar da atıyordu. yani pas opsiyonları 3 artı bir de orta ve şuta dönmüştü. sneijder sistem içinde zenginleşiyordu.
bence mancini'nin veysel - salih gibi adamlar aldırmasının bir diğer nedeni de 3'lü savunmayı düşünmesiydi. ocak ayındaki hazırlık maçlarında bruma'yı 5'linin sağında denemişti, solunda da telles'i düşünüyordu. iki 20'lik genç ile git gel yapacaktı! fakat o dönemde bruma'nin dizi döndü, aydın'ın ayağı kırıldı ve galatasaray'ın hızlı sağ kanadı kalmadı. mancini de 3'lü savunmayı bir daha deneyemedi. eğer deneseydi salih ve veysel'i üçlü stoperin sağı olarak da düşünmüş olabilirdi. öte yandan bu dönem transfer edilen hajroviç de yine hayal kırıklığı transferlerden oldu. terim döneminde denenen bir başka sağ açık yiğit gökoğlan gibi.
galatasaray 4 yıldır mükemmel oturttuğu temele bir türlü kanat eklemesi yapamadı. hep paralar harcandı, hep beklenen alınamadı. yiğit gökoğlan 2.5, hamit hem maaş, hem bonservis, amrabat 8.6, olcan 4.5, hajroviç bir o kadar, ontivero 2, bruma 12 vs. galatasaray belki en çok parayı buralara harcadı ama bir türlü olmadı.
prandelli de kanat eksiğini görüp yasin'i aldırdı 2.5 da ona verildiğinde ben dahil herkes artık isyan etmişti. kim derdi ki bu kadar tutmayan adam üzerine 27 yaşına gelmiş ve şimdiye kadar beklenen patlamayı yapamamış yasin tutacak? zaten alanlar da alternatif olsun diye almıştı. performans beklenen olcan'dı ama o da profesyonel davranmadı ve çok kilo aldı. kanat oyuncusu olarak çıktığı tüm maçlarda fiziksel zaaflar yaşadı.
nihayetinde hamzaoğlu ilk 4-2-3-1'ini burak'ı forvet arkasında gizli forvet yaparak uyguladı. solda sneijder, sağda emre çolak vardı. her iki kanat oyuncusu da içe kat ederek oynadığından rakip ortada kümelenip galatasaray'ı sıkıştırabiliyordu. sonra bruma denendi ve sonra nihayet yasin tuttu... sneijder 4-2-3-1'in 10 numarasına geçti optimum performansına ulaştı. nasıl mı?
"rakip yine iki stoper ve önünde en az bir ön libero ile oynuyor. 4-3-1-2'den fark ne?" diyeceksiniz... yine sneijder marke edilip, ezilebilir? hayır! sneijder çok çabuk. 4-3-1-2'de sadece iki pas opsiyonundan başka bir alternatifi olmadığı için yaratamıyor ve topu ayağında tutmak zorunda kalıp eziliyordu ama 4-2-3-1'de iki tane kanat var, önünde bir forvet var ve kendisi de çok çabuk.
rakip sağdan, soldan kaçan kanatları ve önde sürekli hareketli burak'ı bırakıp sneijder'e çok kişiyle basamazdı. 4-3-1-2'de basabilirsiniz çünkü oyun dardır, kanat yoktur, sneijder çabuk olsa da boşta arkadaşı olmadığı için topu tutmak zorunda kalır ve ezilir. bu sistemde bir 10 numara driplingle, çalımla alan açmak zorundadır ama 4-2-3-1 öyle değil! pasla da oyunu genişletebilir ve markajcılardan uzak kalabilirsiniz. sneijder asla 1-2 saniyeden fazla topu ayağında tutmadı, sadece bir saniyede oyunun yönünü sağa sola çevirebilen bir adam olduğu için markaj altında gömülmedi. soldan yasin'i hem verkaçlarda kullandı, hem de onu sıfıra indirebilecek paslar atabiliyordu. (kasımpaşa maçı 2. gol) sağdaki oyuncuya pas atıp oyunu genişletebiliyordu, sola yakın top alıp sağ ile şut şansı doğurabiliyordu ve en önemlisi burak'ı sürekli duvar olmaya çalışması yönünde eğiten hamzaoğlu sayesinde burak'la hem duvar olarak, hem de önüne pas olarak anlaşabiliyordu. mesela gençlerbirliği'ne attığı gol. sabri kesti, burak ceza sahası içinde sırtı dönük kontrol etti, sneijder'e çıkardı ve sneijder de golü attı. sneijder'in pas opsiyonları 2 yasin, 2 burak ve bir de sağ kanat ile 5'e yükselmiş, markajcıları ona yapışamadığı için, sneijder ayağında top tutmak zorunda kalmadığı için şut tehdidi de artmıştı.
hamzaoğlu'nun en iyi yaptığı şey; burak'ı, çok iyi yapamasa da sürekli duvar olmaktan korkmaması konusunda eğitmek, yasin'in yeteneklerinden faydalanmak ve sneijder'i bu kadar etkili kullanmaktı. yine de sağ kanat 4 yıldır olduğu gibi halen çözülememiş bir sorundu.
muslera, semih, melo, selçuk, sneijder, burak. takımın iskeleti 4 senedir ara ara aksasa da her zaman en iyi performansı veren isimlerdi. bunlar nasıl oturmuşsa, kanatlar da bir o kadar oturmadı.
bruma 3 teknik adam ve bir ağır sakatlık sığdırdığı 2 senede çok az gelişti. amrabat satıldı, olcan bu fizikle bekten başka yerde oynayamayacak halde ve evet elde yeteri kadar gelişmemiş bruma ve yasin'den başka bir de fazlaca forvet özellikli genç sinan var.
ancak galatasaray'la ilgili çıkan transfer haberleri her ne hikmetse kanat değil forvet ve başka isimler üzerine. özellikle sağ kanatta sadece bruma varken, solda iyi işleyen yasin'in mevkisine isimlerin geçmesi gerçekten şaşırtıcı.
şimdi bence 4-2-3-1'de bir kanat skorer olmalı, forvet özellikli olmalı ve diğer kanat da top taşıyacak, kendi yarı alanının bittiği yerden yani 2. bölgeden topu alıp, 3. bölgeye götürecek bir oyuncu olabilmeli.
zira ne melo ilk 2 senesinde yapabildiği gibi topla kat ederek takımı ve topu öne taşıyabiliyor, ne selçuk'un zaten böyle bir becerisi var, ne de yasin'in.
yasin sanılanın aksine bir açık oyuncusu değil, bir forvet oyuncusu gibi. yasin şu resimdeki bölgeden top alıp 20-30 metre sürüp takımı ve topu hücuma taşıyabilen bir oyuncu değil.
yasin'in topla ve topsuz ivmesi 10-15 metre. maksimum 3 hamle. bu ivmelenme işini topla da topsuz da çok başarılı yapıyor ama maksimum 3 hamle yapıyor.
öte yandan yasin'in aslında şutu iyidir, erciyes'te birçok golü topu ters ayakla içeri çekip, şut atarak sağlamıştır ve galatasaray'da da son haftalarda artık iyice özgüven kazanınca aslında skorer bir kanat olduğunu, yani forvet özellikli bir adam olduğunu göstermiştir. öte yandan yasin formayı kapabilmek için ilk aylar sürekli koşuyor ve defansif mücadele ediyordu. sneijder'i de taşımaya çalışıyordu ve onun tarafından sol haf oynayan melo'nun temposuzluğunu da kapatmaya çalışıyordu. enerjisini buralara harcarken gol yollarında çok görünmemesi de normaldi. fakat son haftalarda özgüven kazanınca aslında çok düzgün bir ayağı olduğunu gördük. zira kendisinin mersin'e attığı golü galatasaray'ın yeni transferi, atıyorum podolski atmış olsa yer yerinden oynar, taraftar taksim'e transfer kutlamaya falan çıkardı.
şimdi "son haftalarda mersin ve beşiktaş'a attığı güzel golleri sağ taraftandı. sağa yasin'i sola podolski'yi monte etsek olmaz mı?" soruları gelecektir. yasin o golleri sağdan attı ama o maçlarda solda oynadığı maçlar kadar oyun içinde etkili olamadı. zira yasin'in yeteneği ters ayakla içe toplu-topsuz hızlı kat edip delici hamleler yapmak. onu sağa koymak verimliliğini çok düşürmek olacaktır. robben'i sol açık, arda'yı sağ açık yapmaktan bir farkı kalmaz! o yüzden galatasaray solda oynayacak adam değil de sağda oynayacak adam bakmalıdır.
hatta bana kalırsa sol hafa da melo gibi derinde gizlenen, temposuz bir oyuncu yerine çok daha dinamik ve yasin - sneijder'e biraz daha yakın oynayabilip onların arkasını da toplayabilecek genç bir adam alınmalıdır. melo, yasin-sneijder ikilisiyle arasındaki mesafeyi çok açıp geride dinleniyor. galatasaray topu kaptırınca yasin bu alanı kapatmak için geri koşuyor ama alan kapatarak savunma yapmayı da pek bilmediği için gereksiz efor harcayıp yoruluyor. bu da yukarıda bahsettiğimiz gibi onun gol yollarındaki enerjisinden çalıyor.
hatta hatırlayın, melo'dan bir yaş büyük olmasına rağmen ondan 2 km fazla koşan hamit ilk 11'e girdiğinde, melo yerine oynadığında galatasaray çok daha fazla pozisyona girip, çok daha gol attığı maçlar oynadı. yasin özellikle bu maçlarda daha etkiliydi.
uzun lafın kısası hamzaoğlu bence yasin'i kanat forvete çevirmeli ve alacaksa poldolski'yi alıp ikisini forma rekabetine sokmalı ve sinan'ı da kiraya göndermeli. yok almayacaksa da yasin'i as kanat/forvet yapıp, sinan'ı da yedeği yapmalı.
şimdi tabi podolski sinan'in çok önünde. fakat eski çalışkanlığından çok uzak. ben ilk galatasaray'la adı geçtiğinde, "kesin başarılı olur, yeni kewell olur" diyordum ama son bir iki maçını izledim, mücadeleden çok kaçıyor, çalışkanlığı çok kötü. ee zaten sneijder de çok çalışkan olabilecek bir oyuncu değil. ee melo yerine ondan çok daha fazla koşan, dinamik bir sol haf oyuncusu da düşünülmüyor. o halde podolski bende ciddi soru işaretleri yaratmaya başladı.
peki podolski santrfor alternatiflerinden biri olamaz mı? bu sorunun cevabı pandev... pandev de mükemmel sırtı dönük oynar, mükemmel son vuruşları vardır ama hamzaoğlu burak yerine onu oynatsa galatasaray şampiyon falan olamazdı. neden mi? çalışkanlık!
hamzaoğlu kanatlardan da çok, en uç oyuncuların savunmayı başlattığı bir takım kurdu. 4-2-3-1'de en ön oyuncu zaten hareketli olmazsa statik kalırsınız, kolay marke edilir ve hücumda etkisizleşirsiniz. 4-2-3-1'i en iyi uygulayan takımlardan biri ancelotti'nin madrid'iydi. benzema neden hiç değişmedi bu takımda? kimler geldi kimler gitti, benzema hep kaldı. sebebi top madrid'teyken benzema çok hareketli, top rakipteyken de çok çalışkandı.
lig sonu hamza hocaya burak'ı sordular. "çok memnunum ama daha iyi olabilir" dedi. daha çalışkan olabilir!
umut da bu konuda kim ne derse desin faydalı oldu. insanlar top umut'un ayağındayken yetersiz tekniği yüzünden sitem etti ama top rakipteyken? umut'un en önde oynadığı maçlarda galatasaray'ın yediği baskıya bakın, o olmadığında yediği baskıya bakın. 33. hafta beşiktaş 2. yarı akın akın gelirken, maç tek kaleye dönmüşken 60'ta umut-burak değişikliği yaptı hamzaoğlu. burak da sitem etti hatırlarsınız... fakat sonra umut'un ne kadar faydalı olduğunu gördük. galatasaray yarı sahasına hapsolmuşken umut geldi beşiktaş'ın 2. bölgesinde oyun kurmaya çalışan oyunculara arkadan yetişip baskı yaptı. nihayetinde beşiktaş'ın baskısı yavaş yavaş kırıldı ve yine umut'un rakip yarı alanda kazandığı bir top sonrasında da 2. gol geldi. taraftar bu baskıyı, presi pek görmez. tabi umut'un bu pres gücü de artık yaşıyla birlikte 90 dakika değil! artık kendisi 30 dakikalık bir hamle oyuncusu ve işte böyle baskı yediğiniz maçlarda sonradan oyuna girerek verimli olmaya devam edebilir.
geçen gün bir beşiktaşlı arkadaş söyle yazmış. "demba ba geldiğinde çok sevinmiştim. almeida 5 pozisyona giriyor 1 tane atıyordu, bu 2 pozisyona girip 2 tane atacaktı. oynadığı dönemde de kendisini çok sevdim, 27 gol atmış ama keşke 17 atsaydı da o gollerin içinde fener, cimbom, brugge, liverpool falan olsaydı"
arkadaşa cevabım şuydu. "demba ba liverpool, fener, cimbom, brugge maçlarında pozisyona bile giremedi ki, sezon başı hariç temposu yüksek maçların hepsinde hayalet gibiydi, öte yandan almeida'nın 5 pozisyona girmesi de kendisi adına bir meziyetti"
yine cardozo'ya da bakın. trabzonspor rakip yarı alanda oynayamadığında sadece 10 kişi olmanızı sağlıyor. fenerbahçe maçını hatırlayın. ki fenerbahçe'yi yensin diye alınmıştı...
beşiktaşlı arkadaş şöyle yazdı devamında. "burak'ı tigana döneminde, "çok kaçırıyor" diye gönderen de bu kafa, haklısın"
beşiktaş burak'ı, holosko'yu almak için 5 milyon euro karşılığında manisaspor'a göndermişti. trajikomik.
yani galatasaray pandev'le şampiyon olamazdı. 4-2-3-1'in en ucunda arkasındaki 3'lü hücum hattını oynatacak, onlara alan açacak bir santrfor şart, sadece duvar olup onlara top servis edecek bir pivotla olmuyor. hamza hocanın burak'a alternatif niasse düşüncesi de sanırım bundan kaynaklanıyor. fakat ben olsam onun yerine daha uzun, atlet yeni bir hakan şükür arardım, çok skorer olmasına da gerek yok. dağıtan bozan ve rakip savunmayı öne çıkartmayacak bir tehdit daha etkili olurdu. aslında buna benzer 22'lik bir santrforu geçen arjantin liginde gördüm... neyse niasse'nin kapalı savunmalarda sıkıntı yaşayabileceğini düşünüyorum.
şimdi gelelim sağ tarafa emre çolak oynayınca, bekini çıkaran bir oyuncu değil, top tutmuyor, hemen ve hızlı oynuyor çok fazla top kaybına müsait... öte yandan çizgiyi kullanamıyor ve sol tarafta yasin'in olduğu gibi içeri kat ederek üretiyor. rakip de göbekte kümelenip oyunu galatasaray aleyhine sıkıştırabiliyor.
umut sağda oynayınca top tutamıyor, süremiyor, orta kesemiyor. sadece rakip bekin çıkmasına engel oluyor, duran toplarda takımın +1 uzamasını sağlıyor o kadar. bruma ise bu ikisinden takıma daha faydalı ama bireysel olarak da yetersiz.
yukarıda yasin'in süremiyor dediğim 20-30 metrelik topları bruma sürüyor. 2. bölgeden top alıp 3. bölgeye taşıyabilir ama sonrası yok. sonrası konusunda çok tecrübesiz. defansif pozisyon alma konusunda gelişti, topu taşıma konusunda verimli, bekini çıkarma konusunda da iyi ama ofansif aksiyonların hiçbirini bilmiyor. ne sıfıra inebiliyor, ne savunma arkasına koşusu var, ne şutu var... bence özgüveni de düşmeye başladı, ilk geldiğindeki rahatlığından da uzak. zira aslında topla yetenekli bir oyuncu bruma, şutları da kötü değildi. kendine güveni olsa pasları da, şutları da etkili olabilir ama o özgüven sorununu yenemedi.
sırf topu ileri taşıması (ki galatasaray, erciyes maçının ilk golüne lütfen bakınız) bekini çıkarması, savunmayı dikkatli ve özverili yapması bile onu takıma daha faydalı yaptı. galatasaray sağ kanatta onun oynadığı maçlarda oynamadığı maçlara oranla daha çok gol attı, daha çok pozisyon üretti. zira takım oyununa faydalıydı ancak galatasaray gelişmek istiyorsa onun tecrübelisini ve gol yollarında da etkilisini bulmalı. yani yeni kader keita'yı!
keita da 2. bölgeden top alıp hücuma taşıma konusunda mükemmeldi, ayrıca yere çok sağlam bastığı için top saklar kaybetmezdi ve gol yollarında da bireysel etkili olabiliyordu.
yine söyleyeyim. selçuk, melo, yasin kimse topu driplingle taşıyarak takımı hücuma çıkaramadığı için galatasaray'ın bir kanadına top taşıyan oyuncu alması gerekli. sinan ve yasin, gelirse poldi skorer kanat olurken sağa bu profilde bir adam bulunmalı.
o yüzden sürekli santrfor isimlerinin geçmesine şaşırıyorum. tabi podolski transferi bir önceki yazımda da belirttiğim bir 2. bahar transferi olabilir. euro 2016'da oynamak için, tekrar forma giyip goller atmak için, istanbul'un, arena'nın iyileştirici gücüyle eski günlerine dönebilir, yasin'i kesip daha diri bir oyuncuya dönüşüp ilk 11'in değişmezi olup, kewell vari bir performans da verebilir. kalitesi bellidir, bu transfere karşı değilim... yasin'le iyi bir kanat/forvet rekabeti yaratabilirler ancak para harcanacak öncelikli transfer bu olmamalı. galatasaray'ın para harcayarak kalite satın alması gereken mevkiler 1- top taşıyacak sağ kanat 2- sağ bek 3- melo ile rotasyona girebilecek dinamik bir ortasaha 4- dinamik, çalışkan, fizik gücü yüksek bir santrfor. sonra 5. podolski'ler, atıf'lar falan gelir.
bakalım arda ve kewell'ın ayrılmasının ve bu takımın temellerinin atılmasının ardından gelen 5. sezonda nihayet kalıcı bir sağ kanat bulunabilecek mi?
http://www.futbolarena.com/...-kanat-problemi.html