• 27726
    28 temmuz 2021 galatasaray psv eindhoven maçının ilk 30 dakikasında ömer bayram, sekidika, aytaç, barış alper'li kadroyla kurduğu presi kaliteli transferler ile kurduğu her 30 dakikalık bölümde muhakkak birden fazla 100%'lük gol pozisyonu bulacak olan takımdır.

    bu tempoyu sezon genelinde 70 dakikalara yayabilmesi durumunda karşısında hiçbir süper lig ekibi çok bir varlık gösteremeyecektir.
  • 27728
    avrupa'da senelerdir hiçbir şey oynamayan takımımız. prandelli, hamza hoca ve mustafa denizli'nin avrupa'da çıkardığı olağanüstü saçma kadrolara tudor'la yaşadığımız hezimet eklenmişti. tam terim'le düzelir diyordum ki, malesef hocanın hayalleriyle alakası olmayacak şekilde berbat bir halde devam ediyoruz. üstelik, 2021-22 sezonu için önümüzdeki rakip olarak bekleyen saint johnstone fc da ters gelecek ve zorlayacak gibi duruyor.
  • 27731
    şu takıma katılan futbolcunun geriye gitmesi hikayesi nerden çıktı bilmediğim takım. delinin biri kuyuya bi taş atmış kırk akıllı çıkaramamış.

    sorsan diyecekler ki mohammed. evet geldiğinde her maç gol atıyordu. bunun sürekli gerçekleşeceğini zanneden ve mohammed’i süper kahraman olarak gören taraftarlarımız falan var sanırım.

    mohammed gayet formda geldi, her maç gol atıyordu evet. takım da formdaydı o sıralarda. sonra saçma sapan bi kırmızı kart gördü, 2 maç ceza aldı. sonra covid oldu. sonra sakatlandı. vesaire.

    gedson bu takımda oynamadı değil mi? uber süper yetenekli olduğu için her an oynayabilir değil mi? ama aslında geldiğinde, tottenham antrenmanlarından geldiğinde takıma hiçbir şey vermediğini hepimiz bilmiyor muyuz? hatta o zaman da “aman fatih terim bitmiş oyuncu getirdi” diye eleştiren de aynı kişilerdi. birkaç hafta sonra ise fatih terim antrenmanı yiyen ve fatih terim’in yine galatasaray taraftarlarınca büyük aşkı olarak nitelenen belhanda’yı, arda’yı falan keserek kötü oyununa rağmen ısrarla oynattığı gedson sahada gözlerimizin pasını sildi.

    kerem, taylan, marcao? bunların performansı geriye mi gidiyor? kimin geriye gitti mesela? luyindama. hani 1 sene futbol oynayamamış olan adam.

    cidden o kadar çabuk gaza geliyoruz ki, hiç düşünmeden her söylenene hop atlıyoruz.
  • 27732
    2021 yazında şampiyonlar ligi ön elemesini türkiye kupası çeyrek finaline çıksa eleneceği bir kadro ile oynamış takım. mesela rakip geride boş alan vermiyorsa sağ içe zidane'ı da koysan sekidika-yedlin ikilisinin oynadığı kanattan pozisyon bulmakta zorlanırsın. ikisi de geniş alan bulunca yardıran karşılarında rakip gördü mü afallayan tipler. ama ciddi ciddi çok antreman yaparlarsa oyun görüşlerinin update olacağı düşünülüyor.
  • 27733
    (bkz: #3211308)

    yukarıdaki entry'de de belirttim. bu takım ön elemelere 7-8 as oyucusundan mahrum çıktı. başlık altındaki ve genel sözlükteki entry'lerin %90'ına katılmıyorum. bu takım şu an ligdeki en potansiyelli ve en geniş kadroya sahip takım (berkan da eklenince özellikle). bu takımın gerçekten ihtiyacı olan şey iyi bir antrenman görmek ve çalışmak. eğer daha fazla sakatlık yaşamayıp, bunu becerebilirsek 5. - 6. haftadan sonra sonuçlarını göreceğimizi düşünüyorum. taylan, berkan,van aanholt, boey gibi oyuncular takıma katıldıkça ışık kaan, atalay, yunus, erkan gibi gençler de süre aldıka oldukça parlak bir gelecek gördüğümü söyleyebilirim.

    öte yandan morutan ve ghezzal isimlerini çok beğenmeme karşın elde bir para varsa keşke iyi bir sağ stopere yatırılabilse. takımın en zayıf noktası sol bek tarafı ve sağ stoperi, oyunun direkt başlangıcını etkileyen önemli zaafiyetler bunlar. sol beke van aanholt'u alarak oradaki eksiği giderdik büyük ihtimalle ancak sağ stoper ciddi problem. daha önceki entry'lerimde de belirttim, luyindama görünüş olarak iyi bir stoper izlenimi verse de maalesef futbolculuk melekeleri oldukça zayıf ve artık fiziken de bitik. sezon ilerledikçe de daha iyiye gitme ihtimali görmüyorum. onun üzerinden oyun kuramadığımızı gören her rakip de bu zayıfımızı çok rahat işliyor. alpaslan öztürk'ü de fazla beğenen biri değilim ama bence galatasaray'ın oyun mantalitesine daha uygun. bir stoper alamıyorsak ya kendisini takıma 11 yapmaya çalışırım veya şaka gibi gelecek ama donk ile yeniden sözleşme imzalarım.
  • 27734
    son 3 senedir galatasaray taraftarının sorduğu soru nedir?
    gerçekten bir takımın hiç bir planı olmaz mı?
    defans desen taçtan gol yiyorsun. hem de rakip fark etmeksizin büyük takım taçtan 2 topta gol yememeli. demek ki savunma yapamıyoruz.
    belli bir hücum varyasyonumuz var mı?
    var adı da terimball. şu şekilde; -al oğlum muslera ver bakayım marcao ya oradan salla taylan, taylan sen tekrar bu topu muslera ya oyna, o sırada rakip üstümüze gelecek ya heh işte o zaman "emre" aşağı inip topu alıp hızlı değil ama bak yavaş şekilde sol beke vereceksin. oradan sonra allah ne verdiyse.
    böyle bir konuşma geçiyor herhalde teknik ekipte hücum varyasyonu adına.
    duran top diyoruz her maç en az 10 duran top kullansak verim olarak yarım gol çıkarsan 10 maç 5 gol eder. biz de hiç bir şekilde verimli duran top yok. hadi serbest vuruş direk kaleye vurmak yetenek ister biz de o yetenekte adam yoktur tamam ancak korner, en direk vuruş falan amatör de gol yapılan organizasyonlarla dolu. tamam kabul korner atmakta zor da kardeşim bir zahmet milyon lira dökülen adamlar da duran topa vurabilsin. eğer 25 kişi içinden 2 kişi bunu yapamıyorsa sorun yine teknik ekibe yazar. demek ki güçlendirme idmanları yetersiz.
    son şampiyon olduğumuz sene çok net şekilde bir oyun planımız vardı bana göre. hızlı hücum ve rakibi yarı saha da karşılama. gerçekten onyekuru ile müthiş bir hız yakalamıştık ve tak tak 3 topta gole gidiyorduk özellikle içerideki maçlarda taraftar gücüyle bunu çokça yapabildik.
    ancak ne olduysa bu pas futbolu garabeti sonrası oldu. üstüne bu kadar kötü oyunlara rağmen bizim güçlü bir pas oyunumuz var beyanatlarıyla karşılaştık. nerde bizim güçlü pas futbolu? 5 e 2 de.
    ister adına regsita denilsin ister anchor denilsin ister trequartista ister mezzela denilsin sen bu adamlara oyun mantalitesi yüklemedikten sonra hiç bir anlamı kalmayan sözcük öbekleri olarak kalır. seri gelir adam kadife bilek yanına lemina mücadele gücü yüksek adam alınır onların arkasına nzonzi gibi bir çapa gelir sonuç aynı. sorun hep futbolcuda. ertesi sene orta sahasız bir lige başlanır şapkadan taylan çıkar e oyun yine aynı. demek sorun senin oynatamadığın oyunda.
    oyuncuların yüzüne bakıyorum bu oyundan gram zevk alıyorlarsa ben de bu futbolu bilmiyorum bu kadar net. adamlar da şaşkın ki aytaç tamam her zaman dedim seviyemizde değil ancak adam dana kuyruğu gibi sağa sola sallanıyor ne oldu ya diyor nereye geldik diyor. belli yüzünden belli. babel heh babel allah aşkına bu adamın bu kadar bencil oynamasına bir tık diyecek yok mu teknik ekipte ya ümmeti muhammed. bencil olunur da verimsiz bencil de hiç çekilmiyor ya. abdulkader keita diye bir adam vardı bizde. adam alırdı evelerdi gevelerdi ancak bir çalım yapıştırır bir pas atardı ulan derdin zaman harcadı ama sonunu iyi bitirdi. çünkü adam kreatif bir oyun sergilerdi. babel alışılagelmiş bir şekilde çek sağa olmadı bir de sola çek baktın adam yemedi göt daya hop rakip yerleşti. bu mu oyun anlayışı? bu mu sistem üzerine kurulan adam? gerçekten bunaldım. tv karşısına heyecandan ayaklarımız titreyerek geçerdik bugün galatasaray izleyeceğiz diye şimdi acaba rakip bize ne yapar diye maç olsun istemiyoruz. yakın zamanda düzeliriz inşallah benim de yüzüm kızarır terim' in bir bildiği varmış der özür dilerim. ancak bu sefer öyle 40 maçta 10 maç iyi oynayınca gaza gelmeyeceğim.

    sahi biz ne oynuyoruz?
  • 27735
    3-4 yıldır ara dönemler dahil her transfer döneminde sil baştan takım kurulmaya çalışılan futbol kulübü.

    çok rahatsız edici bir durum, her transfer döneminde neredeyse yeni baştan bir ilk 11 kurma mücadelesine giriyoruz. evet bir finansal fair play sorunumuz vardı kiralık oyunculara yönelmek durumunda kaldık belki ama bu kadar da kötü etki edecek bir durum olmamalıydı. 6 ay önce bonservisiyle transfer ettiğimiz bir oyuncunun yerine daha senesi dolmadan yeni oyuncu transfer ediyoruz, burada büyük bir problem var bir şeyler yanlış yapılıyor demektir.
  • 27737
    kadro derdi kesinlikle var. buna kimsenin birşey diyeceğini sanmam ama derdi bu kadar basit değil.
    futboldan anlamayan ben bile sahaya baktığımda galatasaray'ın birşey yapmaya çalışmadığını, bir plan dahilinde hareket etmediğini görüyorum.
    misal plan yaparsın elinde futbolcular bunlardır, belli olur bir plan var ama kalite yetersiz. dersin ki birşey denedik ama oyuncular "yetersiz".
    yok, ben sahaya baktığımda bayadır bu takım ne yapmaya çalışıyor anlamıyorum. ya hadi her şey planlı olmasın; yıllardır devam eden problemler sadece ama sadece transfer ile mi çözülür? harbiden bir futbol takımının kapalı takımları açamaması, bir hücum planı yok gibi gözükmesi, futbolcularının bitiriciliklerinin yerlerde olması, duran top/korner/taç üzerine hiçbir şey yapamaması, önde baskı yapan her takım tarafından dalga geçilmesi, forvetine top bile getirememesi, sürekli kaleciye atılan geri paslardan gol yemesi ve daha bir sürü şey. bunlar hep transfer mi? değilse bu kadar sene oldu neden çözülmedi?

    neyse, bu sene işte 20-30 milyon euro verelim. st. johnstone maçında fark atmazsak o zaman artık kimse demesin "oyuncu yok, bunlar yetersiz, futbolcular böyle". st. johnstone'a gol atmak için hala transfer gerekiyorsa bence bu şubeyi kapatıp başka branşlara aktaralım.
  • 27738
    ciddi şekilde topsuz oyun çalışması gereken takımdır. oyuncularımızın çoğu hem defansif yerleşimde hem de ofansif yerleşimde aldıkları pozisyonların hatalı olması sonucu topu anında kaybetmekteler. özellikle 28 temmuz 2021 galatasaray psv eindhoven maçını rakip takımın topsuz oyununa konsantre olarak izlerseniz ne demek istediğimi daha rahat anlayacaksınız.
  • 27740
    son yıllarda şampiyon olduğumuz yıllar da dahil olmak üzere oynadığı oyunla tatmin etmeyen takımımız.
    belirli seriler ki onlar da çok uzun değil biraz parıltı gördük ama hep sınırlı kaldık.
    ligi şampiyon bitirdiğimizde dahi sadece yarıştıklarımızdan iyi bitirdiğimiz için şampiyon olduk, domine edemedik.
    çok kötü yönetimlere denk geldik, ardından ffp denilen kelepçe derken, maalesef bunlara rağmen bile taktik ve teknik anlamda yapılabilecekleri bile yap(a)madığımız için avrupa'dan zaten iyice koptuk da ligde bile istediğimiz gibi olamadık.
    bütün bunlara rağmen yaşlı ve kiralık oyunculardan çıkıp, tekrar genç, dinamik ve istekli bir oyuncu grubuyla tekrar bir hamle yapacağımıza inanmak istiyorum.
    psv eindhoven eşleşmesi bu dönüşüm esnasında çok kötü denk geldi. tamam kaç yıldır aynı teknik ekip, hala ilerleme yok diye bir bıkkınlık oluşmuş olabilir ama kadro hep yamalarla çevrilmek zorunda kaldı.
    olay kadro değil, planda diyenleri de anlayabilirim ama yamalı kadroya kafandakini oynatmanın zorluğu planlamayı da etkileyebilir.
    psv eşleşmesi ile enseyi karartmadan; o kadar bekledik, biraz daha bekleriz diyip; sabırla ve umutla lige başlamayı bekliyorum. sonuçta yerel ligimizin kalitesi de belli, güçlü bir başlangıç ve getirdiği momentumla keyifli futbol izleyeceğimize inanıyorum.
    evet 28 temmuz 2021 galatasaray psv eindhoven maçıyla canımız sıkıldı ama sene başı umudumuzu kırmasına izin vermemek lazım.
  • 27742
    falcao ve feghouli'nin kontratlarından bir şekilde çıkıp, diagne'yi +5 milyon euro ile satar, luyindama'nın sözleşmesini uzatıp ve kiralar ise bence çok daha iyi bir noktaya gelecek olan takım. bunların üstüne yapılacak 4-5 transferle geleceğe umut dolu bakabiliriz. biraz hayal kurmak gerekirse: opsiyonlu gedson ve halil kiralamaları, sağ stopere dengeli mümkünse tecrübeli bir oyuncu ve sağ kanada bir takviye ile ocak ayını sağlam bir şekilde görebiliriz gibime geliyor. şimdilik beklentilerim ve isteğim bu yönde tamamen.
  • 27744
    öncelikle medya, rakip takım taraftarları ve kendi taraftarlarımız arasında sıkça konuşulan tartışılan galatasaray'ın limiti şu an dolu nasıl bu adamları alıyor konusuna açıklık getirmek istiyorum.

    futbol takımımızın 2021-2022 sezonu için mevcut tff limiti %25 sapma ile birlikte 546.850.687 milyon tl. hadi 800 bin tl küsüratı kenara atalım 546 milyon tl diyelim.
    https://www.tff.org/...250&ftxtID=35369

    nihat özdemir geçen gün kulüpler birliğinde harcama limitleri için güncel kur olan 10 lirayı değil geçen yılı baz aldık diyerek 8.80 lira olduğunu açıkladı.
    https://www.milliyet.com.tr/...limit-yaniti-6561198

    bu hesapla bizim bonservis + maaş + bütün teknik ekip + vergiler + stopaj vs.. giderlerimizin bu yıl toplam 62 milyon euro olarak belirlendi.

    ayrıca şu an bulamadım birisi bulup link olarak atarsa görseli paylaşırım, geçtiğimiz sezonlarda sattığın oyuncunun 3 te 1'i kadarını limitlere + olarak yazdırabilirken bu yıla özel tamamını + olarak yazdırılabiliyor.
    buna ek olarak stad sponsorluğumuz eklenirse bunu da + olarak limitimize işleyebiliyoruz fakat bu şimdilik askıda kalsın.

    bizim şu an maaş bütçemiz 31.8 berkan transferini de eklersek 32.5 milyon euro diyelim. buna teknik heyet + stopaj + vergi diye kaba taslak 15 milyon euro daha ekleyelim. 47.5 milyon euro + 12.5 milyon euro şu ana kadar harcadığımız bonservis eklersek kaba taslak 60 milyon euro gibi bir bütçe içerisindeyiz.
    https://twitter.com/...777660452881/photo/1
    hazırlayan arkadaşın ellerine sağlık.

    aslında bu listede bazı oyuncuların ücretleri daha fazla ama kap açıklamalarına sadık kalarak ilerleyelim. falcao, feghouli, babel, diagne, yedlin, luyindama, jimmy yollarımızı ayırmayı düşündüğümüz isimler. bu listeye göre bu isimlerin maaşları totalde 16.5 milyon euro yapıyor. yani bizim için işin cilveli kısmı burada başlıyor (eğer marcao veya taylanı ekstradan satmazsak) biz yukarıda saydığım 7 futbolcudan çıktığımız an itibariyle 16.5 milyon euro + vergiler + bonservis geliri kadar, maaş + bonservisli futbolcu rahatça alabileceğiz.
    yedlin, luyindama, diagne totalde 10 milyon euro bonservis getirirse 26.5 milyon euro + vergiler kadar bizim bonservis + maaş bütçemiz olacak.
  • 27745
    hakkında baya ciddi ciddi konuşmanın, üzerinde durmanın ve sorun tespiti yapmanın gerektiği spor kulübümüzün amiral gemisi olan takım.

    şimdi herkes bir otursun, çayını kahvesini alsın. sigara kullanan * sigarasına falan bir çıksın gelsin. çünkü çok uzun ve detaylı inceleme yapmak zorundayız artık bana kalırsa. aslında ne zamandır aklımdaydı bu durum, sadece ya zamanım olmadı ya da isteğim. ancak 28 temmuz 2021 galatasaray psv eindhoven maçından sonra artık zaman - mekan - durum vs. fark etmeksizin bazı incelemeler yapmak zorundayız.

    öncelikle whoscored engellenmiş, benim haberim yoktu. neden ve nasıl engellenir bir istatistik sitesi, ben anlamlandıramadım. vpn olmadan siteye erişemiyorsunuz, adamların yaptığı bir şey de yok sadece istatistik paylaşıyorlar. ben de oranın istatistiklerini kullanmayı severdim genelde, bu yüzden vpn ile girip devam edeceğiz.

    şimdi, dün akşam şampiyonlar ligi ön elemesinde psv eindhoven'a 2 maç sonunda toplamda 7-2'lik skorla elendik. normal, olabilir. yani bir maçta 5 yiyip ezilmek yerine 2'şerden toplamda 4 gol yiyip 4-2 elensek bu durumda olmayacak mıydık? bence yine olacaktık hepimiz. olmamız da gerekirdi çünkü o "ışık" dediğimiz şey görünmüyor maalesef ki.

    ama ben burada tamamen simsiyah bir tablo çizmeyeceğim size. beyaz bir tablo da çizmeyeceğim. pembe hayaller ile süslü bir tablo da çizmeyeceğim. ben size bazı istatistikler ile neyin yanlış olduğunu, yanlış gittiğini, neden ileri gitmek yerine gerilediğimizi biraz anlatmaya çalışacağım.

    örneğin marcos do nascimento teixeira marcao ilk bakacağımız isim olacak.

    3 sezonda defansif katkısı: https://gss.gs/lTN.png
    3 sezonda pas katkısı: https://gss.gs/SGz.png

    ilk sezonunda maç başı 2.3 top çalan 2.2 top kesen bir marcao var. son sezonunda maç başına 1.5 top çalan 1.5 top kesen bir marcao. öte yandan pas katkısına baktığımızda pas yüzdesi %88.9'dan %90.1'e çıkmış. ancak maç başı ortalama pası da 66.5'ten 64.2'ye düşmüş. yani daha az pas yapmaya başlamış ancak daha isabetli.

    yani savunma yönü düşmüş, pas olarak belki biraz daha iyi ancak net bir veri değil.

    gelelim christian luyindama nekadio.

    3 sezonda defansif katkısı: https://gss.gs/pVq.png

    baktığımızda istatistik olarak artıda görünüyor ilk sezonuna göre. ilk sezonunda maç başı 1 top kapma ile oynamış, 2. sezonunda 1.7, 3. sezonunda 0.7. top kesme ilk sezonu 1.1, 2. sezonu 1.2, 3. sezonu 1.8 olmuş, artmış yani. uzaklaştırma 4.7'den 3.8'e düşmüş.

    sakatlığının etkisi vardır belki ancak mesela top kesme artarken, top kapma 2. sezonunda artarken 3. sezonunda dip yapmış. top kesme sürekli olarak artarken uzaklaştırma da ciddi düşüş yaşamış.

    yani elimizdeki iki kritik savunma oyuncumuz geldiğinden beridir sürekli düşüş yaşamış. bu düşüş mesela marcelo josemir saracchi pintos'da da net görünüyordu.

    performansını yükselttiğimiz oyuncular ömer bayram - taylan antalyalı - kerem aktürkoğlu.

    dost acı söyler, söylemek zorundadır çünkü dosttur. dost söylemezse kimse söylemez. biz de acıyı söyleyeceğiz ki sonrasında tatlı konuşabilecek yüzümüz olsun.

    maalesef bizim sorunumuz var. bizim antrenman - çalışma - sistem anlamında büyük sorunlarımız var.

    geldiğinde taş gibi olan, bize "yıllarca savunma problemini çözdük, bu oyunculardan büyük kar edebiliriz" diye düşündüğümüz iki oyuncumuz bile savunma anlamında düşmüş. neden?
    kiralandığında, ilk bir kaç maçını izlediğimizde "eğrisi doğrusuna gelse kandırsak adamları da bu çocuğun bonservisini alsak" dediğimiz sol bek giderken "gitse de kurtulsak" seviyesine geldi. neden?
    geldiği ilk maçta bile etki yaratan sol açığımız "yok oynayamıyor artık, alınmasa da olur" düşüncesini ortaya çıkardı. neden?
    cezayir milli takımının 10 numarası, geçen yıl bu ligi sallayan ghezzal'ın o milli takımda rotasyonda önünde olan adamdan 5 kuruşluk fayda alamadık. neden?

    neden abi neden? bu kadar para harcanırken, bu kadar doğru olabilecek oyuncuları bir araya getirmişken neden bu sorular yüzünden bizim keyfimiz kaçıyor?

    cevabı basit. sistem & sisteme uygun antrenman.

    daha önce de yazdım, oynamaya çalıştığımız oyun bu şekilde "ucuz etin yahnisi" bir takım ile maalesef ki oynanamaz. imkansız yani, oynayamazsınız.
    milyarlarca euro harcayan takımlar bile bu oyunu doğru oynayamıyor zaman zaman rakibe göre. bu oyun üzerine kurulmuş takım, öyle bir rakibe denk geliyor ki bu sistem işlemiyor.
    doğal olarak bizde de işlemeyecek. hele hele son gelen yabancı sınırlaması sonrası hiç işlemeyecek, kimse kusura bakmasın. biz asla ama asla bu oyunu oynayacak bir takım olamayız çünkü bu seviyede yeteneğe sahip değiliz.

    biraz bekleyin, bu söylediklerim bir kafaya otursun. filtreden geçsin tamamen. açacağım daha ama anlatmak istediğimin temelini anlayın.

    biz ne oynamaya çalışıyoruz? pas oyunu değil mi?
    pas oyununun temeli nedir?
    guardiola'nın barcelona'sı - bayern'i - city'si ne oynuyor daha doğrusu?
    ya da şöyle anlatayım, guardiola takımının sahada ne yapmasını isteyip buna göre antrenman yaptırıyor?

    pas. aslında basit görünüyor ancak değil. çünkü rakip langırt sopasında durup bazı alanlarda seni beklemeyecek. rakip sana prese gelecek sen topa sahip olduğunda. çünkü bu futbolun doğasında var, sen topa sahip olursan rakip o topu senden almaya çalışır. futbol 101 dersinde "bakın beyler bu toptur"dan sonra öğretilen 2. şeydir mesela bu durum.

    sen ne yapacaksın bu durumda? alan bulacaksın. bunun da en iyi yolu üçgenler kurup, sürekli olarak topu dolaştırıp rakibin bütünlüğünü ve presini kırarak kaleye doğru hareket edeceksin. çünkü futbolun amacı gol atmaktır. futbol 101 dersinde öğretilen 3. konu da budur. sen rakip kaleye doğru dikine bu üçgen pas bağlantıları sayesinde giderek gol bulmaya çalışırsın. yani üçgen yerine sürekli sağdan sola soldan sağa yavaş paslar yaparak ne rakibin düzenini bozabilirsin, ne de presini kırabilirsin. sürekli pres yiyeceğin için de bir yerde topu kaptırırsın ve geri dönemezsen atağın rakibin pozisyonu olarak sonlanır.

    şunu buraya bırakıp devam edeyim: https://www.youtube.com/watch?v=BTJYFlOzu7k

    bilenler bilir, ben taktiksel anlamda izlenimimi geliştirmek için çok sık tifo'nun yayınladığı videoları vs. izlerim. daha önce de burada paylaşmışımdır mutlaka. bu video, pep guardiola'nın antrenman sistemi üzerine.

    aslında o da bunu cruyff'ten almıştır. bu antrenman sisteminin adı: rondo.

    peki nedir rondo? sadece ayakla oynanan, merkezdeki oyuncuların dış alanda top yapan oyunculardan topu kapmaya çalıştığı, dış alandaki oyuncuların ise topu kaptırmadan 30 pas'a ulaşmaya çalıştığı bir sistem.

    guardiola bu sistemi 8x2 şeklinde çalıştırmayı seviyor. ancak tabi 6x2 / 5x2 / 3x1 varyasyonları da var. hatta bunun bir ilerisi pozisyon antrenmanı dediği bir antrenman sistemi daha var videoda anlatılan. oyuncular 4'er kişilik 2 takıma ayrılıyor, 3 tane de 3. takım için oyuncular var. 3. takımdaki 3 oyuncu topa sahip olan takım için oynamaya başlıyor ve diğer takım 7x4 top kapma oyununa dönüyor.

    peki avantajı nedir bu sistemin? açıklayayım: pas yapan oyuncular bütünü oyunculara pozisyon almayı, pozisyona göre adapte olmayı, hangi ayağı ile topu nasıl kontrol etmesi gerektiğini ve kısacası pas bağlantısını sürekli kılmayı öğretiyor. savunma yapan oyunculara ise nasıl daha aktif pres yapılması gerektiğini, rakibin hamlesini tahmin etmeyi ve pas kanalı kapatmayı öğretiyor. yani hem savunmayı hem de hücumu aktif olarak çalıştırmış oluyorsunuz böylece.

    peki bizim problemimiz sadece rondo ile çözülebilir mi? maalesef hayır. aslında hem evet hem hayır ancak çoğunlukla hayır.

    çünkü bizim esas problemlerimizden birisi dinamizm ve kondisyonu tutabilmekle alakalı. bizim takım düşük kondisyonla sezona başlar, yükselir, sonra 2. yarının başında tekrardan düşer, sezon sonuna doğru tekrar yükselir. aslında bunun olması gereken düşük - orta seviyeden başlayıp sürekli daha yukarıya gidip sezon sonu pik yapmaktır. olması gereken budur kondisyon anlamında. biz neden böyle oluyoruz peki?

    bu yükleme şeklimiz ile alakalı olabileceği kadar bana kalırsa kadronun yapısı ile de alakalı. 30 + yaş üstü eforunu artık koruyamayacak oyuncular ve / veya koşu seviyesi olarak altta kalan oyuncular ile çaresiz kurulan 11'ler bunun aslında bir nevi açıklaması. tam değil, ama kısmen.

    geri kalan kısmı ise yine çalışma metodumuza geliyor. doğru çalışmıyoruz, yüklemeyi doğru ve takıma göre yapmıyoruz. bir de rakiplerin savunmada yer yer 6'lı bile durması da etken tabi, koşacak alanı açamıyoruz. yani pas bağlantı antrenmanımız + kondisyon antrenmanımız birlikte düşünüldüğünde, üzerine bir de 30+ futbolcularımızın yavaşlığını eklediğimizde aslında sorun görünmeye başlıyor.

    mutlaka hepimiz hatırlarız, farklı farklı maçlardan. maçın içerisinde öyle bir sekans geliyor ki top bizde değil, rakip geliyor ancak ne yapacağımızı hiç bilmiyoruz ve rakibi durduramıyoruz. son 3 sezonu + psv maçlarını tekrar gözünüzde canlandırın, kaç kez "birazdan yiyeceğiz" dedikten sonra topu ağlarımızdan çıkarmışızdır? özellikle maç içerisinde 60 - 70 dakikalar civarı bunu hep yaşamaya başlıyoruz, oyuncu değişiklikleri ile bir 10 dakika daha dayanırsak 70 - 80 arası rakip baskısı pik yapıyor, golü bulamazsa maçın sonuna kadar aynı stresi yaşıyoruz. hep. 1-2-3-4-5 kez değil, defalarca bunu yaşadık 4. fatih terim döneminde.

    ya da şunu aklınıza getirin yine, hangi maçtan olursa. top bizde, rakip kapanmış, orta saha civarında pas yapmayı sürekli deneyip en sonunda muslera'ya dönüp sıfırdan bir daha gelmeye çalışıyoruz. maçın ilk 15-20 dakikaları sonrasında eğer golü bulamamışsak ve eğer rakip kapanıp beraberliğe razı ise bu sekans bazen 90+'ya kadar sürüyor. çünkü çözümün yok, çünkü sen rakibi sana pres yaparken açık yakalayacak pas bağlantısını bulamıyorsun, bunun yerine rakip sana prese geldiğinde kalecine kadar dönüyorsun.

    futbol hatalar oyunudur ve mükemmel futbol diye bir şey yoktur. klopp'un gegenpressing'i eğer firmino olmazsa doğru çalışmıyor, guardiola'nın tiki-taka'sı rakip kapandığı anda (geçen sezon tottenham maçını hatırlayın mourinho'nun kazandığı ve sonrasında "topu isterlerse eve götürsünler 3 puanı ben aldım" açıklamasını) çaresiz kalabiliyor.

    mükemmel sistem yoktur. bunu aramıyoruz. bunu ararsak zaten bulamayız. yok çünkü böyle bir şey.

    biz bunun yerine istediğimiz sistemi nasıl doğru oynayabiliriz, bunu aramalıyız. bütün bir plan olarak bunu araştırmalıyız.

    benim fikrimi soracak olursanız (senin fikrinin ne önemi var vasat herif derseniz de anlayışla karşılarım mutlaka) bizim oynadığımız oyun da yanlış. çok maliyetli, çok üst düzey bir bütçe ile kurulması gereken bir oyun bizim denediğimiz ve yanlış. bunun yerine daha doğru sistemlere değişmemiz gerekebilir.

    mesela pres oyunu, hızlı oyun daha mantıklı olabilir. eldeki oyuncu grubu (sekidika - kerem - barış - yunus vb.) ile daha mantıklı olabilir. ya da başka bir şey, bilmiyorum. ancak bizim elimizde şu andaki sistemi yani pas oyununu oynayabilecek bir oyuncu grubu yok. buna uygun yetenekli ayaklarımız var (arda - babel - feghouli - falcao vb.) ancak yaşları artık çok yüksek, maç temposunu kaldıramıyorlar. kaldırsalar bile 15-20 dakika arası. 90'ı içlerinde hiç birisi çıkaramaz. kimse 36'lık ronaldo 34'lük messi demesin, o adamlar ronaldo ve messi. birer tane var onlardan dünyada.

    şu konuda hemfikiriz galiba, fatih terim bir galatasaray efsanesi, çok çok çok iyi bir galatasaraylı ve türkiye'nin yetiştirdiği en önemli taktisyen teknik adam. ötesi yok. daha iyisi bu ülkeye gelmedi, belki de bir daha asla gelmeyecek. ancak inanılmaz inat sahibi bir insan olduğunu düşünüyorum.

    mesela dün akşamki maçta babel'in oyuna girmesi benim nedenini kafamda asla bulamadığım bir şey. bulabildiğim tek neden babel'i fatih terim'in aldırması. yani feghouli girse bir anlamı olurdu, hani oyun aklı vs. arda girse yine aynı, biraz daha mücadele ediyor dersin vs. tamam. ama babel için o maça neden girdi bende bu sorunun cevabı yok. ne kattığını ben göremedim, bir tane kerem'in üç kişinin arasından cansiperane çıkardığı topu dağa taşa vurduğu şutu var, başka hiç bir artısını ben görmedim babel'in.

    bir oyuncuya taktığı zaman takıyor. oynatma anlamında da oynatmama anlamında da. mesela belhanda'ya oynatma anlamında takmıştı, sahada yürürken bile oynatırdı. çenesi kırıkken bile oynattı adamı. şimdilerde mustafa muhammed'e de oynatmama anlamında taktığını düşünüyorum. ya oynatmıyor, ya erken çıkarıyor. bitirdik adamın özgüvenini. yahu 45'te çıkar mı bu adam? hadi diyelim diagne daha hazırdı, bundan yaptın değişikliği. e diagne başlasın. o daha anlaşılır değil mi? gerçi ona da taktığını düşünüyorum ben fatih hocanın.

    ve türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde galatasaray için en doğru taktisyenin ben halen fatih terim olduğunu düşünüyorum. ancak bunu göremediğimizi ya da kendisinin bu planının işlemediğini fark edemediğini düşünüyorum.

    bence aynı maçları izlemiyoruz biz fatih terim ile. şurada bir anket yapıp "takımın en büyük problemi ne?" diye sorsak "yavaş ve paralel paslar" ilk 2 cevaptan birisi olur, diğeri de koşmamak / mücadele etmemek zaten. biz 3 senedir görüyoruz bunu. ama fatih terim sürekli pas yüzdemizden, topa sahip olmamızdan memnun olduğunu, iyi mücadele ettiğimizi söylüyor. bir yerde bir sıkıntı var yani, söylem ile eylem oturmuyor tutmuyor birbirini.

    pas yüzdesi yüksek olan, topa iyi sahip olan, iyi mücadele eden bir takımı izlerken televizyon ekranından bile takip etmekten yorulursunuz. mesela manchester city - liverpool maçlarını (klopp geldiğinden beridir) izlerken ben yoruluyorum. maç bittiği zaman şöyle keyifle geriye yaslanıp "of be ne maç oldu ama" falan diyorum. ben bu duyguyu en son kadıköy'de 20 senenin bittiği maçta hissettim, o maçta da maçtan dolayı yani oynadığımız futboldan vs. değil.

    velhasılı bir şeyler değiştirmezsek eğer değil 3 senelik, 33 senelik plan da yapsak, annesinin karnına düşmemiş bebekler üzerine bile plan kursak ulaşacağımız sonuç noktası aynı yer olacaktır. plan bir anlam taşıdığı sürece doğru plandır, ulaşmak istediğin yere ulaşamayacaksan eğer çabala dur, dön baba dönelim aynı yere gelelim olacak sonucu.

    umuyorum yaptığımız / yapacağımız transferler bu sisteme daha uygundur ve umuyorum doğru antrenman metotlarına dönerek bu sistemi kısmen de olsa doğru şekilde işletmeye başlayabiliriz. yoksa yıllardır izlediğimiz şeyden farklı younes belhanda yerine alexandru cicaldau, sofiane fegouli yerine olimpiu vasile morutan, henry onyekuru yerine kerem aktürkoğlu, radamel falcao yerine mustafa muhammed olduğu aynı galatasaray olacaktır.

    uzun oldu biliyorum, buraya kadar okuyan arkadaşlara teşekkür ederim. ama bu kadar dolunca bir yere boşalmak gerekiyor maalesef.
  • 27746
    yeni planlamada beni ciddi şekilde korkutan ve endişelendiren bir şeyden bahsetmek istiyorum. genç oyuncular ile hepimizin gözü boyandı ama arka planda çok büyük bir tehlike var ve basında çıkan son transfer haberleri ile bunu teknik heyet ve yönetimimizin göremeyecek oluşu beni korkuttu. nedir bu korku ona gelelim.

    son çıkan isimlerle birlikte bu seneki kadromuzun şöyle şekillenmesini bekliyoruz.
    muslera-35
    boey-20
    luyindama-27
    marcao-25
    patrick-30
    taylan-27
    berkan-23
    cicildau-24
    morutan-22
    kerem-24
    mohammed-23

    öncelikle gençleşmek çok güzel ama kaleci hariç 10 genç oyuncu ile kadro kurmanın çok büyük bir dezavantajı olabilir. kriz anlarında nasıl reaksiyon vermesi gerektiğini bilemeyip panik olunabilir. böyle yapılanmalarda 1-2 tane saha içi oyun liderine ihtiyaç vardır ve malesef takımımızda böyle bir lider bulunmamakta, üstelik benim beklentim sag açık pozisyonu için daha tecrübeli ve oyunu yönlendiren ve oyun kuran bir sağ açıkken oraya da hakkımızı morutandan yana kullanacaksak bu eksik daha da büyümüş oluyor.

    yeri gelmişken söyleyeyim 6 numara pozisyonunda taylan evet güzel bir performans verdi hakkını sonuna kadar veriyorum ancak orada çok büyük eksikliklerinin olduğunu söylemeden geçemem, berkan henüz öğrenecek şeyleri olan bir oyuncu ve ortak yorum 6 numarada daha fazla gelişeceği yönünde, taylandan formayı almasını ve onun eksiklerini kapatmasını isterim ancak bu seferde yerli rotasyonunda orta sahaya 1 kişi daha eklemek zorunda kalıyoruz ve böyle kaliteli bir yerli almamız şu an mümkün değil. gönlümden geçen berkan-cicildau-gedson orta sahası iken bir anda oyun kurulumunda çok ıyı olmayan taylan-berkan-cicildau 3 lüsüne zorunlu olarak dönmüş olacağız. defansif olarak geçen seneden daha dinamik olsakta hücüm performansımız beni ciddi oranda korkutuyor. sonuçta bu 3 isimden 2 tanesi henüz sahaya çıkmadı ve ne vereceklerini görmedik.

    orta saha bir takımın kalbi ve merkezi ne kadar iyi kurgularsak diğer oyuncularımızın performansı da bu oranda yükselecektir. umarım taylan-berkan 2 lisinin fazla defansif kalacağını fatih hoca da görüyor ve son güne kadar gedson-cicildau- taylan (berkan) 3 lüsü ile oynamayı hayal ediyordur. sag açık pozisyonuna da 1 yabancı alacaksak, halil dervişoğlu takviyesi ile forvette türk bir sırtı dönük oynamayı bilen ve bileklerine hakim bir santraforumuz olur, bu hikayede yanacak isim mohammed gibi duruyor ama lig uzun maraton, eger cicildau, yada morutan umdugumuz gibi çıkmaz ve halilde performans veremezse bu durumda santrafora mohammedi atıp yerli hakkımızı orta saha yada sag açıkta kullanabiliriz.

    bu kahrolası yerli kuralı nedeniyle şu an için gelen transferlere mutlu olamıyorum çünkü kafamda iyi futbol oynayamıyoruz. gedson, halil, morutan takviyeleri ile tam istediğim kurgu oluşsa da bu sefer tecrübe eksikliği çekeceğimizden korkuyorum.

    umarım sezon ortasında bu yazımı tekrar paylaşmak zorunda kalmam ve tüm korkularımı silen bir galatasaray takımı görürürüm. ama ne yalan söyleyeyim şu an çok eksiğimiz var sözlük.
  • 27747
    berkan kutlu transferiyle birlikte 8+3 yabancı kuralından minimum etkilenecek takımlardan birine dönüşmüştür. 3 kulvarda devam edeceğimizi düşünürsek artık ideal on bir belirlemenin anlamsız olduğu, ideal on sekiz gibi bir rakam belirlemenin doğru olacağı aşikar. bizim kadromuzda direkt olarak kullanabileceğimiz yerli oyuncu rotasyonu aşağıdaki gibi.

    alpaslan
    taşdemir
    ömer
    taylan
    kılınç
    berkan
    akbaba
    kerem
    barış
    oğulcan
    arda

    bu isimlere ek olarak atalay babacan ve yunus akgün gibi akademi ürünleri oyuncularımız da şans bulacaktır. bence ilk onbirde berkan-taylan-kerem banko demek çok manasız. maçına göre yeri gelecek van aanholt yedek oturacak taşdemir oynayacak, yeri gelecek oğulcan ilk onbire girecek, yeri gelecek aytaç girecek, alpaslanı da unutmayalım. bunun için öncelikle işleyen bir sistem oturmamız gerekiyor, sonrasında kimin girip kimin çıktığı önemsiz olan, her oyuncuyla aynı oyunu oynamaya çalışan bir takım görmek hayal değil.
  • 27748
    hızlı bek ve kanat oyuncularını kullanması için gerekli oyun planını oluşturması gereken takımımız. fatih terim'in bekleri ileri çıkararak oynattığı futbol hücum alanımızı kisitlamaktan başka bir işe yaramıyor; sadece boş bir kalabalık oluşturuyoruz kanatlarda. ortasahadan destek alan rakipler 10 m^2'lik alanı üç kişiyle kapatırken bizim de üç oyuncumuzun orda bulunması çok kısır bir futbol ortaya koyuyor. ya topu hızlı cevirmeliyiz ya da geçiş oyununa yonelmeliyiz. elimizdeki malzeme buna çok uygun.

    bunun yanında atak sonlandırma konusunda büyük problemler yaşadığımız için kaybettiğimiz toplarda üç kişi ile yakalanıyoruz geride. bu tür oyunda dünyanın en iyi stoperleri bile kötü görünür. 50-60 metrede hızlı oyuncularla karşılaşan stoperlerin yapacak pek fazla şeyi yok.
  • 27749
    2020-2021 sezonunda 46 resmi maça çıkmış ve bu maçlarda 43 gol yemiş olan takım.

    bu 43 golü maçların hangi dakikalarında yediğimizi inceleyince yediğimiz gollerin belli dakikalarda kümelendiğini gördüm.

    0-35: 7 gol yemişiz
    35-40: 3 gol yemişiz
    40-45: 7 gol yemişiz
    45-55: 10 gol yemişiz
    55-60: 2 gol yemişiz
    60-70: 1 gol yemişiz
    70-80: 5 gol yemişiz
    80-90: 1 gol yemişiz
    90+: 6 gol yemişiz

    tüm gol dakikalarının zaman slotlarına ayrılmış hali de şu şekilde;

    ilk 35: 9-30-14-2-21-29-9
    35-40 arası: 38-39-40
    40-45 arası (45+ dahil): 41-45-43-45-45-41-42
    45-55 arası: 48-47-52-53-46-46-48-51-55-54
    55-75 arası: 59-71-72-62-60
    75-90 arası: 77-82-79-76
    90 sonrası eklenen süre: 95-101-92-91-98-93

    yediğimiz toplam gol sayısı geçen sezon lig seviyesinin çok üstünde bir savunma takımı olduğumuzu gösteriyor. gelmeyen transferler, oyuncularımıza gösterilen kartlar ve ekstrem düzeydeki sakatlıklardan ötürü oyuncu istikrarını bir türlü yakalayamamış bir savunmaya (savunma derken kale, defans ve merkez orta sahadan oluşan yapıyı kastediyorum) sahip olduğumuzu düşünürsek 46 maçta sadece 43 gol yememizin aslında ne kadar değerli olduğu ortaya çıkıyor. galatasaray'ın dördüncü fatih terim dönemi'nde lig seviyesinde belli dönemler haricinde oldukça iyi bir savunma takımı olduğu zaten aşikar. "lig seviyesinde" gayet iyi olan savunma performansımızı 2020-2021 sezonunda da sürdürmüş olmamız bizim için oldukça önemli. umarım 2021-2022 sezonunda da çizgimizi daha ileri taşıyıp avrupa seviyesinde iyi bir savunma takımı oluruz.

    maç başına yediğimiz gol sayısı istatistiğimiz gayet güzel (maç başına yaklaşık 0.93 gol) ancak yediğimiz gollerin dakikalarını incelediğimizde bazı olumsuz noktalar göze çarpıyor;

    öncelikle 46 maçlık upuzun bir sezonda maçların ilk 35 dakikalarında sadece 7 gol yiyerek muazzam bir istatistik yakalamışız.

    35-40 arasında ise 3 gol yemişiz. yani 46 maçlık süreçte maçların ilk 40 dakikalarında sadece 10 gol yemişiz.

    gelgelelim ilk 40 dakikalardaki başarımızı ilk yarının son 5 dakikasına taşıyamamışız.

    40-45 arasında (uzatmalar dahil) 7 gol yemişiz.

    ilk yarıları savunma açısından ne kadar kötü bitirmişsek 2. yarılara da aynı şekilde kötü başlamışız. 2. yarıların ilk 10 dakikalarında yediğimiz gol sayısı 10.

    2. yarının başındaki paslanmışlığımızı üstümüzden attıktan sonra 55-90 arası 35 dakikalık sürede yine iyi savunma yaptığımızı söyleyebiliriz. maçların bu sürelerinde yediğimiz toplam gol sayısı 9 (bu 9 golün 5'i 70-80 arası gelmiş).

    gelgelelim uzatma dakikalarındaki karnemiz çok sıkıntılı. maçların 90+'larında 6 gol birden yemişiz.

    bu istatistiklere baktığımızda olumsuz olarak göze çarpan noktalar takımın ilk yarı sonlarında, 2. yarı başlarında ve maçların uzatma dakikalarında yediği gol sayısı. diğer takımların istatistiklerini çıkarmadım ama yediğimiz gollerin dakikalarının bu denli dengesiz dağılması bana sıradışı geldi. gelgelelim bu istatistiklerden direkt olarak "bu takım ilk yarıların sonlarında, 2. yarıların başlarında ve 90+'larda kötü oynuyor" sonucunu çıkarmak kesinlikle yanlış olur. bu konuda sağlıklı bir sonuca varmak için takımın yediği gollerin tamamının ve ayrıca takımın 90 dakika içinde değişen fizik durumunun, takımın rakiplerine hangi dakikalarda daha çok pozisyon verdiğinin ve daha birçok değişkenin verilerle analiz edilmesi gerekir.

    bu istatistiğin analiz ekibimize söylediği tek şey şu; "bakın kardeşim, biz şu dakikalarda çok sık gol yiyoruz, buna hangi faktörlerin sebebiyet verdiğini araştırın". bizim de yapmamız gereken bu durumun sebeplerini derinlemesine araştırmak ve araştırmanın sonucuna göre aksiyon almak.

    not: gol dakikaları istatistiklerine 12 ocak 2021 yeni malatyaspor galatasaray maçı'nda ekstra zamanda yediğimiz golü dahil etmedim.

    not 2: bu istatistikleri çıkartma sebebim ilk yarı sonlarında ve 2. yarı başlarında yediğimiz gollerin sayılarının ne kadar yüksek olduğunun gözüme çarpması. bu durum sadece 2020-21 sezonu için geçerli değil, önceki sezonları incelerseniz (mesela 2019-20 sezonu) yediğimiz gollerin dağılımlarının yine benzer olduğunu görürsünüz.

    bu durum zaten biliniyor ve bizim seçimimiz ise son paragrafta söylediklerim biraz boşa çıkıyor tabii. ancak durum böyleyse de bence hatamız var. devrelerin başları ve sonlarında atılan-yenilen goller takımların mental durumlarını olumlu-olumsuz en çok etkileyen goller oluyor. o yüzden bu dakikaların bize dönüşü muhakkak pozitif yönde olmalı.
  • 27750
    leş bir psv serisi ama görece iyi (morutan'ı katsak bile yine de eksik -ah gedson) bir transfer politikası sonrası aklıma geldi:

    her şey güzel, transfer falan hoş ama yeterli mi? uzun zamandır, çoğu kişinin farkında olduğu bir konu var. acayip giriş yapan yeni transferlerin gün geçtikçe oyundan ve performanstan düşmesi. ya da yerinde sayması... bu yüzden aklımda hep bir soru işareti oluyor benim. özellikle genç ve yetenekli oyuncular konusunda... tamam genç oyuncu transfer ediyoruz ama onu geliştiremedikten sonra ne anlamı var?

    mostafa muhammed en yakın örnek gibi duruyor. ya da henry onyekuru... bir oyuncudan performans almak ile oyuncunun gelişmesine ön ayak olmak arasında nüans farklılıkları var. mesela marcao çok iyi bir oyuncuyken, bize geldiğindeki pik yaptığında ya da kötü performans sergilediğindeki aynı eksikleri gösteriyor.

    allah aşkına manchester city'nin phil foden için yaptıklarını bir açın okuyun. en uç örneği mesela onun hakkında şudur: bu çocuğa atletizm koçu tutuyorlar. hızını daha efektif kullanabilmesi için. duruşunu düzeltmesi için antrene ediliyor. bu hem hareket halindeki hem de statik haldeki duruşunu kapsıyor. el ve kolun hareketi, bacakların aktif ve pasif adımlardaki aralığı, ani(sprint) ya da sürekli koşu sırasındaki hareket vesaire...

    şimdi ben soruyorum: biz ne yapıyoruz? türk sporu için, galatasaray'ımız özelinde soruyorum. biz silahlarımızı daha keskin hale getirebilmek için nasıl bir yol izliyoruz?

    günümüz sporunda sporcu gelişiminin birçok kanıtlanmış ve deneysel yolu var. mental, fiziksel, fundamental... ne deniyoruz? ne yapıyoruz? ne yapacağız? ne planlıyoruz?

    açık konuşayım. galatasaray futbol takımının antrenör departmanı veya akademisi bana bu bakımdan hiç pozitif mesaj vermiyor.

    belki açıklanmıyordur, arka planda çok iyi bir antrenman ve eğitim departmanı, antrenörler ve eğitimciler vardır. ama zannetmiyorum. illaki sahaya bir yansıması olması gerek. ama yok. bu da beni iki sonuca vardırıyor, ya yok ya da çok kötü.

    fatih terim hocamızın da artık bunu anlaması gerek. tek başınıza başaramazsınız. mesela oyuncunun kondisyonuyla ilgilenmemesi gerekir hocanın. ya da bir oyuncunun gelişimine odaklanmaması gerekir. bir oyuncunun bir özelliğinin gelişmesi gerektiğini düşünüyorsa onu ilgili antrenöre iletmesi gerekir. benim gördüğüm galatasaray futbol takımının her şeyiyle fatih terim ilgileniyor. ya da ilgilenmek zorunda kalıyor. florya'nın patronu lakabı boşuna değil zaten. bu da kendisinin tercihidir açıkçası. seçtiği veya seçmediği kişiler nedeniyle...

    hoca nereye kadar her şeye yetişebileceğini (yetişemiyor ya, neyse) düşünüyor, açıkçası bilmek istiyorum. ve tüm bunlar bütün sorumluluğun kendisine kalmasına neden oluyor. en çok onun eleştirilmesine vesile oluyor. sorumluluğu ve başarıyı paylaşabileceği yetişmiş ve potansiyelli insanlara ihtiyacı var hocanın. umarım bunun farkındadır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın