• 27818
    hakkında baya ciddi ciddi konuşmanın, üzerinde durmanın ve sorun tespiti yapmanın gerektiği spor kulübümüzün amiral gemisi olan takım.

    şimdi herkes bir otursun, çayını kahvesini alsın. sigara kullanan * sigarasına falan bir çıksın gelsin. çünkü çok uzun ve detaylı inceleme yapmak zorundayız artık bana kalırsa. aslında ne zamandır aklımdaydı bu durum, sadece ya zamanım olmadı ya da isteğim. ancak 28 temmuz 2021 galatasaray psv eindhoven maçından sonra artık zaman - mekan - durum vs. fark etmeksizin bazı incelemeler yapmak zorundayız.

    öncelikle whoscored engellenmiş, benim haberim yoktu. neden ve nasıl engellenir bir istatistik sitesi, ben anlamlandıramadım. vpn olmadan siteye erişemiyorsunuz, adamların yaptığı bir şey de yok sadece istatistik paylaşıyorlar. ben de oranın istatistiklerini kullanmayı severdim genelde, bu yüzden vpn ile girip devam edeceğiz.

    şimdi, dün akşam şampiyonlar ligi ön elemesinde psv eindhoven'a 2 maç sonunda toplamda 7-2'lik skorla elendik. normal, olabilir. yani bir maçta 5 yiyip ezilmek yerine 2'şerden toplamda 4 gol yiyip 4-2 elensek bu durumda olmayacak mıydık? bence yine olacaktık hepimiz. olmamız da gerekirdi çünkü o "ışık" dediğimiz şey görünmüyor maalesef ki.

    ama ben burada tamamen simsiyah bir tablo çizmeyeceğim size. beyaz bir tablo da çizmeyeceğim. pembe hayaller ile süslü bir tablo da çizmeyeceğim. ben size bazı istatistikler ile neyin yanlış olduğunu, yanlış gittiğini, neden ileri gitmek yerine gerilediğimizi biraz anlatmaya çalışacağım.

    örneğin marcos do nascimento teixeira marcao ilk bakacağımız isim olacak.

    3 sezonda defansif katkısı: https://gss.gs/lTN.png
    3 sezonda pas katkısı: https://gss.gs/SGz.png

    ilk sezonunda maç başı 2.3 top çalan 2.2 top kesen bir marcao var. son sezonunda maç başına 1.5 top çalan 1.5 top kesen bir marcao. öte yandan pas katkısına baktığımızda pas yüzdesi %88.9'dan %90.1'e çıkmış. ancak maç başı ortalama pası da 66.5'ten 64.2'ye düşmüş. yani daha az pas yapmaya başlamış ancak daha isabetli.

    yani savunma yönü düşmüş, pas olarak belki biraz daha iyi ancak net bir veri değil.

    gelelim christian luyindama nekadio.

    3 sezonda defansif katkısı: https://gss.gs/pVq.png

    baktığımızda istatistik olarak artıda görünüyor ilk sezonuna göre. ilk sezonunda maç başı 1 top kapma ile oynamış, 2. sezonunda 1.7, 3. sezonunda 0.7. top kesme ilk sezonu 1.1, 2. sezonu 1.2, 3. sezonu 1.8 olmuş, artmış yani. uzaklaştırma 4.7'den 3.8'e düşmüş.

    sakatlığının etkisi vardır belki ancak mesela top kesme artarken, top kapma 2. sezonunda artarken 3. sezonunda dip yapmış. top kesme sürekli olarak artarken uzaklaştırma da ciddi düşüş yaşamış.

    yani elimizdeki iki kritik savunma oyuncumuz geldiğinden beridir sürekli düşüş yaşamış. bu düşüş mesela marcelo josemir saracchi pintos'da da net görünüyordu.

    performansını yükselttiğimiz oyuncular ömer bayram - taylan antalyalı - kerem aktürkoğlu.

    dost acı söyler, söylemek zorundadır çünkü dosttur. dost söylemezse kimse söylemez. biz de acıyı söyleyeceğiz ki sonrasında tatlı konuşabilecek yüzümüz olsun.

    maalesef bizim sorunumuz var. bizim antrenman - çalışma - sistem anlamında büyük sorunlarımız var.

    geldiğinde taş gibi olan, bize "yıllarca savunma problemini çözdük, bu oyunculardan büyük kar edebiliriz" diye düşündüğümüz iki oyuncumuz bile savunma anlamında düşmüş. neden?
    kiralandığında, ilk bir kaç maçını izlediğimizde "eğrisi doğrusuna gelse kandırsak adamları da bu çocuğun bonservisini alsak" dediğimiz sol bek giderken "gitse de kurtulsak" seviyesine geldi. neden?
    geldiği ilk maçta bile etki yaratan sol açığımız "yok oynayamıyor artık, alınmasa da olur" düşüncesini ortaya çıkardı. neden?
    cezayir milli takımının 10 numarası, geçen yıl bu ligi sallayan ghezzal'ın o milli takımda rotasyonda önünde olan adamdan 5 kuruşluk fayda alamadık. neden?

    neden abi neden? bu kadar para harcanırken, bu kadar doğru olabilecek oyuncuları bir araya getirmişken neden bu sorular yüzünden bizim keyfimiz kaçıyor?

    cevabı basit. sistem & sisteme uygun antrenman.

    daha önce de yazdım, oynamaya çalıştığımız oyun bu şekilde "ucuz etin yahnisi" bir takım ile maalesef ki oynanamaz. imkansız yani, oynayamazsınız.
    milyarlarca euro harcayan takımlar bile bu oyunu doğru oynayamıyor zaman zaman rakibe göre. bu oyun üzerine kurulmuş takım, öyle bir rakibe denk geliyor ki bu sistem işlemiyor.
    doğal olarak bizde de işlemeyecek. hele hele son gelen yabancı sınırlaması sonrası hiç işlemeyecek, kimse kusura bakmasın. biz asla ama asla bu oyunu oynayacak bir takım olamayız çünkü bu seviyede yeteneğe sahip değiliz.

    biraz bekleyin, bu söylediklerim bir kafaya otursun. filtreden geçsin tamamen. açacağım daha ama anlatmak istediğimin temelini anlayın.

    biz ne oynamaya çalışıyoruz? pas oyunu değil mi?
    pas oyununun temeli nedir?
    guardiola'nın barcelona'sı - bayern'i - city'si ne oynuyor daha doğrusu?
    ya da şöyle anlatayım, guardiola takımının sahada ne yapmasını isteyip buna göre antrenman yaptırıyor?

    pas. aslında basit görünüyor ancak değil. çünkü rakip langırt sopasında durup bazı alanlarda seni beklemeyecek. rakip sana prese gelecek sen topa sahip olduğunda. çünkü bu futbolun doğasında var, sen topa sahip olursan rakip o topu senden almaya çalışır. futbol 101 dersinde "bakın beyler bu toptur"dan sonra öğretilen 2. şeydir mesela bu durum.

    sen ne yapacaksın bu durumda? alan bulacaksın. bunun da en iyi yolu üçgenler kurup, sürekli olarak topu dolaştırıp rakibin bütünlüğünü ve presini kırarak kaleye doğru hareket edeceksin. çünkü futbolun amacı gol atmaktır. futbol 101 dersinde öğretilen 3. konu da budur. sen rakip kaleye doğru dikine bu üçgen pas bağlantıları sayesinde giderek gol bulmaya çalışırsın. yani üçgen yerine sürekli sağdan sola soldan sağa yavaş paslar yaparak ne rakibin düzenini bozabilirsin, ne de presini kırabilirsin. sürekli pres yiyeceğin için de bir yerde topu kaptırırsın ve geri dönemezsen atağın rakibin pozisyonu olarak sonlanır.

    şunu buraya bırakıp devam edeyim: https://www.youtube.com/watch?v=BTJYFlOzu7k

    bilenler bilir, ben taktiksel anlamda izlenimimi geliştirmek için çok sık tifo'nun yayınladığı videoları vs. izlerim. daha önce de burada paylaşmışımdır mutlaka. bu video, pep guardiola'nın antrenman sistemi üzerine.

    aslında o da bunu cruyff'ten almıştır. bu antrenman sisteminin adı: rondo.

    peki nedir rondo? sadece ayakla oynanan, merkezdeki oyuncuların dış alanda top yapan oyunculardan topu kapmaya çalıştığı, dış alandaki oyuncuların ise topu kaptırmadan 30 pas'a ulaşmaya çalıştığı bir sistem.

    guardiola bu sistemi 8x2 şeklinde çalıştırmayı seviyor. ancak tabi 6x2 / 5x2 / 3x1 varyasyonları da var. hatta bunun bir ilerisi pozisyon antrenmanı dediği bir antrenman sistemi daha var videoda anlatılan. oyuncular 4'er kişilik 2 takıma ayrılıyor, 3 tane de 3. takım için oyuncular var. 3. takımdaki 3 oyuncu topa sahip olan takım için oynamaya başlıyor ve diğer takım 7x4 top kapma oyununa dönüyor.

    peki avantajı nedir bu sistemin? açıklayayım: pas yapan oyuncular bütünü oyunculara pozisyon almayı, pozisyona göre adapte olmayı, hangi ayağı ile topu nasıl kontrol etmesi gerektiğini ve kısacası pas bağlantısını sürekli kılmayı öğretiyor. savunma yapan oyunculara ise nasıl daha aktif pres yapılması gerektiğini, rakibin hamlesini tahmin etmeyi ve pas kanalı kapatmayı öğretiyor. yani hem savunmayı hem de hücumu aktif olarak çalıştırmış oluyorsunuz böylece.

    peki bizim problemimiz sadece rondo ile çözülebilir mi? maalesef hayır. aslında hem evet hem hayır ancak çoğunlukla hayır.

    çünkü bizim esas problemlerimizden birisi dinamizm ve kondisyonu tutabilmekle alakalı. bizim takım düşük kondisyonla sezona başlar, yükselir, sonra 2. yarının başında tekrardan düşer, sezon sonuna doğru tekrar yükselir. aslında bunun olması gereken düşük - orta seviyeden başlayıp sürekli daha yukarıya gidip sezon sonu pik yapmaktır. olması gereken budur kondisyon anlamında. biz neden böyle oluyoruz peki?

    bu yükleme şeklimiz ile alakalı olabileceği kadar bana kalırsa kadronun yapısı ile de alakalı. 30 + yaş üstü eforunu artık koruyamayacak oyuncular ve / veya koşu seviyesi olarak altta kalan oyuncular ile çaresiz kurulan 11'ler bunun aslında bir nevi açıklaması. tam değil, ama kısmen.

    geri kalan kısmı ise yine çalışma metodumuza geliyor. doğru çalışmıyoruz, yüklemeyi doğru ve takıma göre yapmıyoruz. bir de rakiplerin savunmada yer yer 6'lı bile durması da etken tabi, koşacak alanı açamıyoruz. yani pas bağlantı antrenmanımız + kondisyon antrenmanımız birlikte düşünüldüğünde, üzerine bir de 30+ futbolcularımızın yavaşlığını eklediğimizde aslında sorun görünmeye başlıyor.

    mutlaka hepimiz hatırlarız, farklı farklı maçlardan. maçın içerisinde öyle bir sekans geliyor ki top bizde değil, rakip geliyor ancak ne yapacağımızı hiç bilmiyoruz ve rakibi durduramıyoruz. son 3 sezonu + psv maçlarını tekrar gözünüzde canlandırın, kaç kez "birazdan yiyeceğiz" dedikten sonra topu ağlarımızdan çıkarmışızdır? özellikle maç içerisinde 60 - 70 dakikalar civarı bunu hep yaşamaya başlıyoruz, oyuncu değişiklikleri ile bir 10 dakika daha dayanırsak 70 - 80 arası rakip baskısı pik yapıyor, golü bulamazsa maçın sonuna kadar aynı stresi yaşıyoruz. hep. 1-2-3-4-5 kez değil, defalarca bunu yaşadık 4. fatih terim döneminde.

    ya da şunu aklınıza getirin yine, hangi maçtan olursa. top bizde, rakip kapanmış, orta saha civarında pas yapmayı sürekli deneyip en sonunda muslera'ya dönüp sıfırdan bir daha gelmeye çalışıyoruz. maçın ilk 15-20 dakikaları sonrasında eğer golü bulamamışsak ve eğer rakip kapanıp beraberliğe razı ise bu sekans bazen 90+'ya kadar sürüyor. çünkü çözümün yok, çünkü sen rakibi sana pres yaparken açık yakalayacak pas bağlantısını bulamıyorsun, bunun yerine rakip sana prese geldiğinde kalecine kadar dönüyorsun.

    futbol hatalar oyunudur ve mükemmel futbol diye bir şey yoktur. klopp'un gegenpressing'i eğer firmino olmazsa doğru çalışmıyor, guardiola'nın tiki-taka'sı rakip kapandığı anda (geçen sezon tottenham maçını hatırlayın mourinho'nun kazandığı ve sonrasında "topu isterlerse eve götürsünler 3 puanı ben aldım" açıklamasını) çaresiz kalabiliyor.

    mükemmel sistem yoktur. bunu aramıyoruz. bunu ararsak zaten bulamayız. yok çünkü böyle bir şey.

    biz bunun yerine istediğimiz sistemi nasıl doğru oynayabiliriz, bunu aramalıyız. bütün bir plan olarak bunu araştırmalıyız.

    benim fikrimi soracak olursanız (senin fikrinin ne önemi var vasat herif derseniz de anlayışla karşılarım mutlaka) bizim oynadığımız oyun da yanlış. çok maliyetli, çok üst düzey bir bütçe ile kurulması gereken bir oyun bizim denediğimiz ve yanlış. bunun yerine daha doğru sistemlere değişmemiz gerekebilir.

    mesela pres oyunu, hızlı oyun daha mantıklı olabilir. eldeki oyuncu grubu (sekidika - kerem - barış - yunus vb.) ile daha mantıklı olabilir. ya da başka bir şey, bilmiyorum. ancak bizim elimizde şu andaki sistemi yani pas oyununu oynayabilecek bir oyuncu grubu yok. buna uygun yetenekli ayaklarımız var (arda - babel - feghouli - falcao vb.) ancak yaşları artık çok yüksek, maç temposunu kaldıramıyorlar. kaldırsalar bile 15-20 dakika arası. 90'ı içlerinde hiç birisi çıkaramaz. kimse 36'lık ronaldo 34'lük messi demesin, o adamlar ronaldo ve messi. birer tane var onlardan dünyada.

    şu konuda hemfikiriz galiba, fatih terim bir galatasaray efsanesi, çok çok çok iyi bir galatasaraylı ve türkiye'nin yetiştirdiği en önemli taktisyen teknik adam. ötesi yok. daha iyisi bu ülkeye gelmedi, belki de bir daha asla gelmeyecek. ancak inanılmaz inat sahibi bir insan olduğunu düşünüyorum.

    mesela dün akşamki maçta babel'in oyuna girmesi benim nedenini kafamda asla bulamadığım bir şey. bulabildiğim tek neden babel'i fatih terim'in aldırması. yani feghouli girse bir anlamı olurdu, hani oyun aklı vs. arda girse yine aynı, biraz daha mücadele ediyor dersin vs. tamam. ama babel için o maça neden girdi bende bu sorunun cevabı yok. ne kattığını ben göremedim, bir tane kerem'in üç kişinin arasından cansiperane çıkardığı topu dağa taşa vurduğu şutu var, başka hiç bir artısını ben görmedim babel'in.

    bir oyuncuya taktığı zaman takıyor. oynatma anlamında da oynatmama anlamında da. mesela belhanda'ya oynatma anlamında takmıştı, sahada yürürken bile oynatırdı. çenesi kırıkken bile oynattı adamı. şimdilerde mustafa muhammed'e de oynatmama anlamında taktığını düşünüyorum. ya oynatmıyor, ya erken çıkarıyor. bitirdik adamın özgüvenini. yahu 45'te çıkar mı bu adam? hadi diyelim diagne daha hazırdı, bundan yaptın değişikliği. e diagne başlasın. o daha anlaşılır değil mi? gerçi ona da taktığını düşünüyorum ben fatih hocanın.

    ve türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde galatasaray için en doğru taktisyenin ben halen fatih terim olduğunu düşünüyorum. ancak bunu göremediğimizi ya da kendisinin bu planının işlemediğini fark edemediğini düşünüyorum.

    bence aynı maçları izlemiyoruz biz fatih terim ile. şurada bir anket yapıp "takımın en büyük problemi ne?" diye sorsak "yavaş ve paralel paslar" ilk 2 cevaptan birisi olur, diğeri de koşmamak / mücadele etmemek zaten. biz 3 senedir görüyoruz bunu. ama fatih terim sürekli pas yüzdemizden, topa sahip olmamızdan memnun olduğunu, iyi mücadele ettiğimizi söylüyor. bir yerde bir sıkıntı var yani, söylem ile eylem oturmuyor tutmuyor birbirini.

    pas yüzdesi yüksek olan, topa iyi sahip olan, iyi mücadele eden bir takımı izlerken televizyon ekranından bile takip etmekten yorulursunuz. mesela manchester city - liverpool maçlarını (klopp geldiğinden beridir) izlerken ben yoruluyorum. maç bittiği zaman şöyle keyifle geriye yaslanıp "of be ne maç oldu ama" falan diyorum. ben bu duyguyu en son kadıköy'de 20 senenin bittiği maçta hissettim, o maçta da maçtan dolayı yani oynadığımız futboldan vs. değil.

    velhasılı bir şeyler değiştirmezsek eğer değil 3 senelik, 33 senelik plan da yapsak, annesinin karnına düşmemiş bebekler üzerine bile plan kursak ulaşacağımız sonuç noktası aynı yer olacaktır. plan bir anlam taşıdığı sürece doğru plandır, ulaşmak istediğin yere ulaşamayacaksan eğer çabala dur, dön baba dönelim aynı yere gelelim olacak sonucu.

    umuyorum yaptığımız / yapacağımız transferler bu sisteme daha uygundur ve umuyorum doğru antrenman metotlarına dönerek bu sistemi kısmen de olsa doğru şekilde işletmeye başlayabiliriz. yoksa yıllardır izlediğimiz şeyden farklı younes belhanda yerine alexandru cicaldau, sofiane fegouli yerine olimpiu vasile morutan, henry onyekuru yerine kerem aktürkoğlu, radamel falcao yerine mustafa muhammed olduğu aynı galatasaray olacaktır.

    uzun oldu biliyorum, buraya kadar okuyan arkadaşlara teşekkür ederim. ama bu kadar dolunca bir yere boşalmak gerekiyor maalesef.
App Store'dan indirin Google Play'den alın