resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:61
Uyruk:Hollanda
  • 3277
    turnusol kağıdıdır, hakkında bik bik yapanların "ne olduklarını" anlamamız için şanstır esasında. kahvede öğrendiğiniz, tenefüste ezberlediğiniz yada babanızdan duyduğunuz 3-5 ezber kelime dışında bu adamı eleştirecek materyali nerden buluyorsunuz diye ahh bir sorsalar. ama mühim değil, gitmesi değil gelmesi şaşırtıcıydı. bahsi geçen aslan parçaları servetle, h.baltayla, sabriyle mutluysa, bu takıma da hagi layık demektir.
  • 3278
    ednanların elinde maskara oldu adamcağız. kimi istediyse almadılar, kimi istemediyse aldılar. ama kabahatin büyüğü kendisinde. stoch fenere gittiği gün istifa edip, pılını pırtını toplayıp gidecekti. biz de belki bu sezonu kaybetmemiş olurduk. ama yine de bir faydası oldu tabi. teknik direktörünün kuyusunu kazmak için takımı sabote eden futbolcuları öğrendik sayesinde. biz öğrendik de ednanlar hala uyuyor.
  • 3279
    tek günahı tembel olmasıydı. geldiği takımın futbol bilmediğini varsayarak, işe futbol kurallarını öğreterek başlamalıydı. ama o balayına gitti, tatile erken çıktı; futbolcular da eşşek değildi ya, o yokken de çalışacaktı (?). sarp, barış, ali turan, serdar özkan gibi adamlarla çalışma bahtsızlığının yanında, parasını aldı ve gitti. buradan sonra inter, chelsea gibi takımlara giderse yeniden bazı şeyleri hatırlamak zorunda kalacak.
  • 3284
    galatasaray futbol takımını 2010-2011 sezonu için milan baros * ve mehmet batdal * ile başlatan bu da yetmezmiş gibi tecrübeli bir kaleci almak yerine aykut erçetin ve ufuk ceylan ile bu seneyi bitiririm diye düşünen teknik direktördür.

    şimdi bazılarınızın bu yönetimin suçu değil mi diye sorduğunu duyar gibi oluyorum. o zaman bay rijkaard ben sizle çalışmam arkadaş dalga mı geçiyorsunuz bu forvet hattı ve bu kalecilerle benden bu sezon başarı bekliyorsunuz deyip istifayı daha ağustos ayında verip bombayı yönetimin kucağına koyacaktı.

    bunu yapmamaya karakterli hocalık değil ben paramı alırım elimdekilerle de idare ederim iştecilik denir. ki şundan eminim ısrarla önce bir forvet ve kaleci deseydi yönetimde misimoviçden , canadan , pinodan önce emenikeye, hasagiçe konsantre olur onları alırdı.

    ama o ne yaptı? yok arkadaş bana yeter bu adamlar deyip yola çıktı. yanlışın en büyüğünü de o noktada yaptı.
    bir takımın kalecisi ve forveti güven vermiyorsa baştan yanmıştır zaten.

    ben interi, barcelonayı bilmem ama galatasarayın içine etmiştir. onu çok iyi biliyorum.
  • 3290
    tek kelimeyle yazık edilmiş adamdır. 2009-2010 sezonunda 5 puan farkla liderliğe çıktığımızda şampiyon olmamız uzak bir ihtimal değildi. ancak sırasıyla eskişehir, trabzon, fener maçlarında oyuncuların yaptıkları bireysel hatalar sebebiyle geriye düşmemiz ve maçları kaybetmemiz takımın sezonu 3. bitirmesine neden oldu. eskişehir maçında mehmet topal, trabzon maçında emre güngör, fener maçında leo franco'nun yaptıkları hatalar yüzünden takım, en kritik virajı dönemedi. athletico madrid maçlarında forvetsiz başa baş mücadele eden takım rahatlıkla geçen sezon şampiyonda olabilirdi.

    bu sene başına gelirsek, bu sene başındaki kadromuz açık ara 2009-2010 kadromuzdan çok çok daha kötüydü. geçen sene en büyük beklentimiz neydi bizim?

    ortasahadaki eksikliklerin giderilmesi yazın yapılacak nokta transferlerle 2010-2011 sezonundan çok umutluyduk. ancak yönetim ne yaptı. öncelikle geçen sezonun açık ara en iyi ismi abdul kader keita'yı sattı, gitti serdar özkan'ı aldı. elano bütün yaz satılmaya çalışıldı sonuçta elde kaldı. mehmet topal gitti, barış, mustafa, ayhan takımda kaldı. ali turan bedava diye alındı.

    sonuç olarak 2010-2011 sezonuna iyi bir kadroyla başlamadık ve halimiz de şuan ortada.
  • 3291
    sözlükte bile hala takımın şu rezalet durumundan rijkaard'ın sorumlu olduğunu düşünenler var diye isyan ettirendir. bakın sevgili renktaşlarım, adnan polat yönetiminde kaç teknik adam gördük biz ben sayamayacağım. bunların içinden kalli, bülent korkmaz gibi efsanelerimizi saymayayım. skibbe'den başlayalım. skibbe dediğimiz adam, iyi adamdı, günü kurtarabilecek seviyede bi teknik adamdı. futbolumuz kötü müydü? çok rica ediyorum, bu adamın döneminde futbolumuz kötü diyenler o sezonun ilk yarısının sonlarındaki futbolu bi izlesin. çok iyi hatırlıyorum, özellikle bi golümüz vardı, orta sahadan lincolnve arda'yla üç pas yapıp ceza sahasına giriyorduk, golü yazıyorduk. o sezondan beri öyle gol atamıyoruz biliyor musunuz? şimdi bir gol iyi futbol falan demeyin, orta sahadan forvete sürekli harika verkaçlarla top taşıyorduk o dönem. arda'nın bile en verimli dönemiydi.

    ne oldu sonra? takım stopersiz kaldı falan, bir kocaeli maçı sonunda, kaos ortamında, kadıköy'de uefa finali oynamak olayının gazıyla, gönderdik adamcağızı. bence hala adnan polat yönetiminin en büyük hatalarından.

    sonra rijkaardgeldi. arada kaptan'dan sonra tabi. takımdaki değişimi de gördük falan. ama bakın, şu an oynatmaya mecbur kaldığımız mustafa sarp, barış özbek falan var ya, bunlar rotasyon için yedek oturacak oyunculardı ilk rijkaard döneminde. orta sahamızda mehmet topal, elano ve ayhan oynuyordu. arda elano'yla yer değiştiriyordu falan. o zamanlar iyiydi zaten. sonra barosbi sakatlandı,* lan bi anda harika giden takım duruverdi. şimdi burda önemli bi nokta var. hani bazı arkadaşlar diyor ya, rijkaard isteseydi madem yönetimden, yoksa çalışmam deseydi falan diye. nonda'nın o sezon başı performansını düşünün. hani maccabi netanya maçları falan. o durumdaki nonda alternatif olarak bana da fazlasıyla yeterdi. rijkaard da ses etmedi haliyle. şimdi bir de, baros'un sakatlandığı o dönemdeki nonda performansını getirin aklınıza. bakın, bir oyuncunun performansı her şeyi nasıl etkiliyor.

    sonra elano, arkasına mehmet topal'ın yanına bir adam alınsaydı, süper oynayacak adamdı hala bana göre. ama ne oldu, mehmet topal sezonu yürüyerek geçirdi *, mustafa sarp kadroda kendine yer buldu sürekli, ve elano da arkasındaki mustafa sarp ayhan ikilisiyle hiçbir şey yapamadı. şu an hayal ettiğimiz, ve inşallah gerçekleşecek olan cana biglia orta sahası var ya, bi düşünün bu ikilinin önünde bi de elano'nun olduğunu.

    gelelim bu sezon başına, yine o efendim çalışmasaydı o zaman bu yönetimle diyen arkadaşlara şunu diyorum. yönetim keita'yı sattı, eyvallah. pinogeldi, peki abi, canageldi, başımın üstünde yeri var. ama rijkaard'ın derdi bunlar değildi abi. serdar özkan, mehmet batdal, musa falan, tamam bunlar rotasyon için iyi de, nerde asıl transferler? bekliyo abi adam, neyi bekliyo biliyo musunuz? orta sahaya bi canavar daha istiyorum diyo, hücuma dönük olsun, sistemime uygun olsun, elano gibi çıtkırıldım olmasın diyo. bi de diyo ki, ben bu servet'i oynatmicam, hakan balta'yı stopere çekicem, bana bi de sol bek alın diyo. yönetim bekliyo, bekliyo, bekliyo, son gün gidip, rijkaard bunları bulabildik deyip, misimovic'le insua'yı getiriyor. bunlar da tamam ya, ne yapalım, ben daha yırtıcı bir şey istedim orta sahaya ama, artık bu şekilde biraz devam edelim. olur mu, olmaaz, niye olmaz. bizim ülkemizde, bir maçla skibbe gibi bi adam gönderilmiş. servet gibi adamlar oluşur, hakan balta kariyerinin en formsuz dönemini yaşar, rijkaard basitçe gönderiliverir.

    bu olanları, lütfen, lütfen hala rijkaard'a bağlamayın. en başta şanssızlık, sonra yönetimin basiretsizliğidir bunlar. lütfen.

    son olarak (bkz: #469634)
  • 3294
    nedir arkadaş sizin bu türkiye şartlarınız?

    dil bilmeyen futbolcularınız mı?

    gittiği her takımda kaptan olan adamdan, burada 50-60 tane bulabilmeniz mi?

    antrenmanda, seni bugün yedek takımda deneyeceğim, dendiğinde hocanın üstüne yürümeler mi?

    nedir sizintürkiye şartlarınız kuzum?

    futbol yerine karate maçına çıkan futbolcularınız mı?

    polisten devşirme hakemleriniz mi?

    türkiye şampiyonu olup, avrupa'dan sıfır çekmeler mi sizin türkiye şartlarınız?

    futbol maçı yerine savaşa giden taraftarlarınız mı?

    televizyonda ağızlarından galiz sözler çıkan skor yorumcularınız mı?

    altyapıda taktik anlayış adına hiçbirşey verilmeden safi yetenekli diye üst yapıya gönderilen, mental eksikliklerle dolu sergenleriniz mı?

    futbolcuya boş mukavaleye imza attıran, bunu da matah bir işmiş gibi gösteren; bu sayede kulüpten, futbolcudan, onun menejerinden hesabına para aktaran; her sene onlarca oyuncu alan, onlarcasını satan/satmaya çalışan, menejerlerle ortak çalışan kulüp yöneticileriniz mi?

    yoksa hem futbolcu / teknik direktör hem menejer spor adamlarınız mı?

    futbolu bir yarışma, eğlencesi bol, keyif veren bir spor dalı olduğunu göstermeyen sözde spor kanallarınız mı?

    hakikaten nedir arkadaş bu türkiye şartları?

    bu iç boş kelimenin karşılığı nedir bi açıklayın hele, bi tanım yapın allah rızası için madem sözlük burası!

    servet çetin'in türkü dinlemesi mi oluyor türkiye şartları?

    ekmek parası için dünyanın öbür yarı küresinden / başka bir kıtasından kalkıp hiç tanımadığı ülkeye gelen adama yapıştırılan safsatalar mı?

    bilet satın alıp maça gittiğinizde kız arkadaşınıza, eşinize sarkan; içip içip maça gelen, tinerci kılıklı, bedava biletli karaborsacılar mı?

    yoksa kimseciklerin izlemediği dünya derbisi! mi?

    nedir bu sizintürkiye şartlarınız allasen?

    dur ben tanımını yapayım. bu başlığın altına da pek manidar olacak.

    hani derler ya müzik evrenseldir diye.

    futbol da küreseldir.

    dili ise belli.

    top işte! yuvarlak...

    sizin türkiye şartlarınız da yuvarlak.

    nasıl mı?

    futbol topu pompayla şişirilir ama sizinkinin bir farkı var.

    siz onu ağzınızla şişiriyorsunuz.

    tabi bu şişirdiğiniz şeyin adı türkiye şartları olmuyor.

    onu adı balon.

    ha bu arada siz de yuvarlaksınız!

    niye mi?

    çünkü siz de aynı balona binmiş, dönüp duruyorsunuz.
  • 3296
    yeni olduğum için, bir gün burada yazar olursam en çok bir şeyler karalamak istediğim konu bu insanın ismi altında idi.
    bu nasip oldu.

    frank rijkaard ilk geldiğinde inanamayan milyonlarca galatasaray taraftarından sadece biriydim, çok sevindim. gurur duydum.
    şimdi hala gururluyum. ama o an duyduğum gurur, takımım sayesindeydi, şu an ise o'nu tanımaktan, o'nu sarı ve kırmızının içinde görmekten.
    bu adam galatasaray için çalıştı, evet profesyonelce, çatır çatır parasını alarak.. menajer bozuntusu futbolculara verdiğimiz paranın eş değerini kazanması bile utanç kaynağı o'nun için.

    türkü baba plajda kızlarla voleybol oynarken, bu adam galatasaray'ı düşünüyordu.. efendiliğini ne zaman bozdu? ne zaman saygısızlık etti? düşündüklerini, gerçeklerini doğru dürüst ortaya koyamadı bile!

    4-3-3 dedi. pas yapan, organize bir takım dedi. dan dun topa vurmak yasak, taçları, iç yarısahadaki topları en gerideki futbolcular kullanacak dedi. kısıtlı kadroyla yine çok iş başardı. bize futbolu öğretti. daha öncesinde görmediğimiz yanlarıyla..

    soğuk dediler adama.. artist dediler. üstüne yürüdü bazı antrenör bozmaları. çekemediler çünkü.

    barcelonayı ben de şampiyonlar ligi şampiyonu yaparım yahu! diyenler.. 2010 şampiyonlar ligi şampiyonunun kim olduğunu bilmeyenler.

    işin özü, olayı dramatize etmek yararsız. biz bu adamı kaybettik, o bizi değil.

    tıpkı, skibbe, gerets, lucescu gibi..

    düzeltme: imla
  • 3297
    kendisi takımımızın başındayken bugünün dördüncü nesilleri, o günün çaylakları, içlerinde ne biriktirdiyse artık şu an yazar olmanın verdiği özgürlük ile sanki yeni bir şeymiş, suyun kaldırma kuvvetini bulmuş gibi kendisine sövmeye başlamıştır. hoş, yazsınlar tabi, haklarıdır ama;

    (bkz: biz çoktan konuştuk koçum bunları)

    aynı şeylerde sadece hitap edilen kişinin ismini değiştirsek şerefsizim en az on yıllık malzeme çıkar gelene gidene yazmak için.

    he baba he, rijkaard'ı biz zaten adam olsun ayağını denk alsın diye getirdik türkiye'ye. aklını başına devşirsin, artistlik yapmasın orada burada, parasını da verdik zaten. dünya aleme ders olsun işte rijkaard dediğiniz bi bok değilmiş işte görün. saz çalsın, çayda çıra oynasın önce...
App Store'dan indirin Google Play'den alın