• 526
    sevgili hocam. rotasyon kadrosuyla, henüz 2. hazırlık maçımızı yaparken sizin hayallerinize laf eden taraftarlarımıza aldırmayın lütfen. son iki sezondur laf edilen oyun anlayışıyla, kadromuzla şampiyon oluyoruz. lütfen ama lütfen bizim şımarık futbol ulemalarımızı ciddiye almayın.
    başımızdan eksik olmayın sevgili hocam. 23. şampiyonluğun baş mimarı yine siz olacaksınız.
  • 778
    sayın terim,

    galatasaray taraftarının büyük bölümünün gönlündeki yerini biliyorsun, tekrar yazmaya gerek yok. sen bizim için mühimsin ve sayın cengiz de öyle.

    https://twitter.com/...739357168017414?s=20

    bu tweette bahsettiğin ve daha önce vermiş olduğun sözü tutman bizi çok mutlu etti fakat bence mühim olan ortamı gerip sonra bu sözü hatırlatmak değil; hiç bu noktaya gelmemek. bize olan sözünü tutmanın en güzel yolu hiç kopma noktasına gelmeden sürekli olarak birlikte yürümek. bu taraftar çektiği bin bir güçlük üzerine ilaveten rakip adı verilen zorlu insanlarla mücadele ediyorken, bir de kendi içimizde kaos yaşamayı artık gerçekten kaldıramıyor.

    sevdamız bir, amacımız bir insanlar olarak lütfen kendi içimizde gerginlik yaşamayalım. sözünü tuttun hocam ama arda turan konusunu başkan kapatmaya çalıştıkça, basın mensupları sorduğunda sürekli tuzağa düşüp yanıtladın. galibiyet sonrası mutlu iken arda konusu açılınca yüzü düşen taraftarı üzdün, başkanın sözünün üstüne basın toplantılarında söz söyledin. bu ve benzeri hareketlerde sadece cengiz yönetimi değil, herhangi bir yönetim radikal bir karar alıp görevine son verse sen sözünü tutmuş mu olacaktın hocam? bence olmayacaktın. istifa etmekle, yöneticini hiçe sayarak milyonların gözü önünde açıklama yapıp kendini göndertmeye sebep olmak arasında bence fark yoktur.

    elini ovuşturmuş bekleyenler var ya, mustafa cengiz ya da fatih terim giderse rahat edecekler. bize, hepimize düşen hem başkanımıza hem hocamıza sahip çıkmaktır diye düşünüyorum.

    lütfen galatasaray başkanının her dediğinize katılmak zorunda olmadığını ve bazen bazı taleplerinizi yerine getirmek istemeyebileceğini kabullenin.

    lütfen galatasaray taraftarını ultraslan'dan ibaret sanmayın. sosyal medyadaki ve sözlükteki anketlerde arda turan'ı isteyen ve istemeyen taraftarların oranına baktınız mı? bence baktınız.

    lütfen kendinizi yöneticilerinizin yöneticisi gibi görmeyin. yönetici olanlar onlar. özellikle de sayın cengiz gibi beyefendi, bizler gibi galatasaraylı ve naif bir başkanı üzmeyin, zorlu rakiplerin ve lisecilerin önüne atmayın. galatasaray başkanının kararları üzerine konuşmamaya özen gösterin.

    mustafa cengiz fatih terim ikilisinin sonuna kadar yanındayız! omuz omuza!
  • 1298
    gönlündeki takım ve eski öğrencin şampiyonluğa koşarken her iç saha maçında ya locanda yanda başkanın yanında protokolde maçları izle hocam.

    bu en önemli desteklerden birisi olacaktır.

    kılıç mılıç hikaye, inanma onlara. senin de okan hoca'ya mesaj verme derdin yok biliyoruz. kimse de mesaj diye anlamaz.

    herkes senin emekli olduğunu ve alex ferguson gibi dünyayı galatasaray marka elçisi olarak gezmeni istediğini biliyor.
  • 1122
    son zamanlarda kızsam da, eleştirsem de, en çok sevdiğim galatasaraylı olarak kalacaksın hocam.

    milli takımı çalıştırırken bile, o şahsa eyvallah dememen, doğrularının doğrultusunda ilerlemen, galatasaray'ın geleceğini kendi çıkarlarının önüne koyman yeter hocam.

    iyi ki doğmuşsun, iyi ki galatasaraylı olmuşsun ve finalin hayalinin de ötesinde olsun be hocam.
  • 1246
    sayın terim,

    bu sezon başlangıcında alınan yeniden yapılanma kararı çerçevesinde tek dileğim bu yapılanmaya yapacağınız katkının teknik direktörlük dışında bir görev olmasıydı, bunun için çok dua ettim, sizin de bunu tercih edeceğinize inancım tamdı, bence size yakışan da o olacaktı. yaşanan kadro olumsuzluklarını göz önüne alsak bile, son 3 sezonda oynanan onca maçta güzel futbol adına iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda top oynattınız. kısır bir hedef olan minik kuşları kadıköy de yenme aramızdaki bazılarına sonsuz haz verdi, küme düşürseydiniz seslerini çıkarmazlardı. duyar gibiyim, "olsun kuşları kadıköy de yendik ya". burada abartı var tabi ama gerçek payı da yok mu?

    oysa siz kendiniz söylemiştiniz benim böyle küçük hedeflerim yok diye, ama o galibiyetler, 3 sezondur aramızdaki birçok taraftarın gözlerinizi boyadı, oynattığınız kötü futbolu unutturdu. iki sezondur sizden yönetime gelip "ben teknik direktör olarak misyonumu tamamladım, galatasaray'a farklı kademelerde katkı vermeye devam etmek istiyorum" demenizi çok bekledim, hatta bunu demeniz için dua ettim. buradaki yegane endişem işin sonunun hiç te normal gelmeyeceği idi. hatta "birilerine arkanızdan teneke çaldırtmayın" diye yorumlarım bile olmuştur.

    benden üç ay kadar büyüksünüz, futbolculuk hayatınızı, o günlerin modası uçuşan kabarık, kıvırcık saçlarınızla sahalarda olduğunuz günleri keyifle hatırlıyorum. hatta birkaç defa rahmetli babamın çalıştığı hastaneye gelip rapor alırken size rastladığım da oldu. gerek futbolcu olarak, gerekse teknik adam olarak galatasaray ve türk futboluna katkılarınızı inkar etmek büyük haksızlık olur. ama bir yaşıtınız olarak, ulaştığınız ego seviyesini tahmin etmem çok güç oldu. bu seviyenin size zarar verecek duruma geleceğini tahmin edemedim, daha doğrusu aklıma bile getirmek istemedim. ama oldu, hem size ve tabi hem de galatasaray'a zararı oldu. istediğimiz kadar haksızlık diyelim, sizin sahip olduğunuz tecrübeye karşılık yaptığınız -bazılarımıza kahramanlıkmış gibi gelen- çıkışlarınızla takımımızı o denli süre yalnız bırakma riskini nasıl göze aldınız? sonuçlarını hiç değerlendirdiniz mi? yoksa "ben yaparım sonuçları önemli değil" mi dediniz?

    varlığı da, yokluğu da sorunlu olan bir kişi olduğunuza inanıyorum. yaptıklarınız, ulaştığınız ego seviyesini haklı çıkarmaz. en azından benim bakış açımdan öyle. dünden beri gelişen hadiselerin, ortaya atılan diyalog senaryolarının hiçbirine itibar etmiyorum. kim ne demiş, nasıl demiş, ne yapmış, neden yapmış onu da sorgulamıyorum. sadece değer miydi diye soruyorum kendime. sayın fatih hocam, içinde bir sürü risk barındıran bu projeye farklı bir görevle daha fazla katkı olamaz mıydı diye soruyorum. şimdiye kadar hiç, karşınızdaki kişinin de sizin sahip olduğunuz ego seviyesine sahip olabileceğini göz önünde bulundurdunuz mu acaba?

    şunu bilmenizi isterim ki, bütün bu yazdıklarıma rağmen, sezon başladıktan sonra bu sezonu tamamlamanız gerektiğine inanıyordum. sezon içinde bir sonraki adımı planlayarak doğru kararlar alacağınızı düşünmek istiyordum, bazılarına "arkanızdan teneke çaldırmamanızı" istiyordum. yazık oldu, son gelişmeler karşısında haksızlık yapılan, sizi sevenler ve sevmeyenlerle birlikte bütün galatasaray ailesidir ve ne yazık ki siz de baş rol oyuncularından biri oldunuz.

    saygılarımla.
    ahmet levent bekdik
  • 997
    sayın terim,

    bugün 21.03.2021. an itibarı ile bjk 29 maçla 64 puanda, biz ise 30 maçla 61 puandayız. kalan 10 maçımızı kazanırsak şampiyon olacağımıza inanıyorum ama kalan 10 maçımızı kazanabileceğimize inanmıyorum. hodri meydan! benim gibi düşünen galatasaray taraftarını haksız çıkarmaya var mısın? takıma artık bir elektrik vermeye, canlandırmaya ve bizi mutlu etmeye var mısın hocam?
  • 677
    sevgili hocam,
    senin de bizim kadar üzgün olduğun, bizim gibi düşünceli olduğun görülüyor. belki bizden fazla üzülüyorsun, belki bizim gibi geceleri uyuyamıyorsun.
    ama dost acı söyler, bazı acı gerçekleri gün yüzüne çıkarmanın vaktinin geldiğini düşünüyorum.

    aslan hocam, şampiyonlar liginde son maçımız kaldı, paris st. germain deplasmanı. avrupa defterini kapattığımızı düşünüyoruz büyük bir çoğunluğumuz, gerçi galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır ama görünen köy de kılavuz istemiyor. neymar - di maria - mbappe - icardi dörtlüsünün karşısına mariano - donk - marcao - nagatomo dörtlüsü ile çıkacağız. adamların meunier - silva - kimpembe - bernat savunma dörtlüsünün karşısına son maça göre düşünsek ömer - belhanda - feghouli - adem ile çıkıyoruz. e doğru, paramız yok ki alamadık. ffp tepemizde ki transfer yapamadık haklısın bunları söylerken de.

    26 kasım 2019 galatasaray club brugge maçında karşısına çıktığımız takımın yaş ortalamasını biliyor musun hocam? 24. bütün kadrolarında 30 üstü sadece 3 futbolcusu var adamın. 15 tane 25 yaş altı futbolcusu var.
    neden peki sence sevgili hocam? deli mi club brugge de büyük takımların posasını çıkardığı 33-34 yaşındaki emekliliği öncesi son vurgununu arayan futbolculardan kadro kurmasın? adamın akli dengesi mi yok dün akşam 1-0 gerideyken 18 yaşındaki orta sahasını sahaya atsın?

    peki biz hocam? yaş ortalamamız 28. 30 yaş üzeri 8 futbolcumuz var kadroda. 25 yaş altı da 8 futbolcumuz var.
    ama biz akıllıyız değil mi aslan hocam. biz o kadar akıllıyız ki kenarda o kadar genç oyuncumuz varken biz gidip oyuna 34 yaşında ve yedek kulübesinden kenar çizgisine kadar bile yürüyebilecek dermanı yok görünen selçuk inan'ı oyuna aldık. o kadar akıllıyız ki inanılmaz yani. hocam erencan dün 90+4'te girecek ne yaşadı? bak adam 2. yarının başında 18 yaşında orta sahaya adam alıyor, biz 90+4'te.

    güvenmiyor musun hocam bu gençlere buradaki problem bu mu yani? e selçuğa güvenince elimize ne geçiyor canım hocam allah aşkına anlat bana. 32 yaşındaki babel'i neden aldık hocam biz? nasıl bir akıl tutulması yaşadık da zaten gerisinde 33'ündeki nagatomo oynarken sol kanadın hareketliliğini iyice dibe vurduracak bu hamleyi nasıl yaptık hocam anlat bize ya. 33 yaşında iki bekimiz varken biz neden hangi akıla mantığa sığar hamle ile hem de iki bek pozisyonunda da oynayabilen martin linnes'i kadroya yazmadık hocam?

    hocam, babam, efsanem, anlat allah aşkına anlat bana ne olursun bu takım selçuk inan ile neden sözleşme yeniledi 34 yaşında ne olur bana bunu akıl ve mantığa sığacak şekilde anlat allah aşkına biz kafayı yemeden!

    ne olurdu hocam real madrid karşısına santiago bernabeu'ya muslera - luyindama - marcao - nzonzi - lemina ve andone dışında 5 tane de altyapıdan bizim aslanımızla çıksaydık? ne olurdu 5 mi yerdik 6 mı yerdik? e babel - naga - mariano ile çıkınca ne oldu hocam? ne değişti hayatımızda? bu selçuk'ta, bu mariano'da, bu nagatomo'da, bu babel'de bu yaşlılarda bu adamlarda ne var hocam ne bizim göremediğimiz ve senin gördüğün ne var hocam ne olur anlat bunu bize!

    biz tanıyoruz seni. görüyoruz bu duruma ne kadar da üzüldüğünü. ama biz belhanda'ya takımı sabote ettiği için tepki gösterirken, hagi'nin metin'in wesley'in formasını giyen birisinden ana avrat küfür yerken sen bize "onlar seyirci, bize taraftar lazım" diyorsun. tamam, allah belamı versin ki bak bunu da sineye çekiyorum. ama hocam "bize futbolcu lazım, kramponlarını kafasında asalı 4 sene olmuş adam değil" diyebiliyor musun hocam? biz bize dediğini sineye çekip yine bu sevdanın peşinde koşan, kilometreler yapan , yine bir sonraki maç biz seni tribüne çağırıp sarılır gibi tezahürat yapıyoruz senin için. sen bize söylediğin lafların benzerlerini futbolcularına söyleyip onlara dost acılığında davranabiliyor musun hocam buna cevap ver bunu anlat!

    yoksa basit. "ocağa kadar gemiyi limana güvenli bir şekilde yanaştıracağız" diyorsun, ocak geliyor. mart ayında "sene sonunda değişimler olacak" diyorsun, temmuz geliyor. ekim - kasım gibi yine "ocağa kadar böyle böyle gideceğiz" diyorsun.

    hocam, belhanda ile bu takım hücum falan e-de-mez! feghouli neredeyse 2 hafta dinlenmedi bile, o bu formsuzluktayken bu takım hücum e-de-mez! 33 yaşındaki iki bekle bu takım hücum e-de-mez! 32 yaşındaki babel'in vurdumduymazlığı, sadece youtube ve sosyal medyayı düşünen tavrı ile bu takım hücum e-de-mez! ileride oynayan forvete kimse artık topu götürmediğimiz sürece bu takım gol falan atamaz! atamıyor! çünkü şut çeken oyuncun yok senin yok!

    ocağa geldik sayılır hocam, 1 ay kaldı. ne yapacaksın, belhanda'yı 30 milyon euroya feghouli'yi 60 milyon euroya satıp takım mı kuracaksın? 3'e 5'e satabilirsin bu adamları bu anda. feghouli afrika kupasında finale kadar çıktığında piyasası vardı, satılabilirdi, belhanda şampiyonluk sonrasında istenilen birisi oldu, satılabilirdi. yok biz onlar çok faydalı olduğu için bir de onların emsali babel'i getirdik onların yanına forvetin arkasına koyduk. e bu kafayla falcao keşke alınmasaydı. vallahi de billahi de alınmasaydı, hangisi falcao'ya ne servis yapacak? adam 5 maç oynadı, 2 (iki) kere topla buluşturabildik ayıp vallahi. birisini attı kasımpaşa'ya, diğeri de fener maçında ofsayt oldu.

    hani okullarda öğretmenler örnek verir ya hocam "zeki ama çalışmayan" öğrenci için derler "kapının önüne ferrari çekmiş ama içine benzin koymuyor" diye. hah işte tam bizim olayımız. yahu elimizde dünyadaki sayılı tek vuruşçulardan birisi var, adam oynadığında biz adama top götürmüyoruz.

    hocam, allah aşkına artık çok yorulduk. her maçtan önce, her maçtan sonra aynı şeyleri konuşmaktan allah belamı versin ki yorulduk. şu 30 üzeri işe yaramayan adamlardan vazgeç, ne olur vazgeç. yahu zaten doğru düzgün kazanamıyoruz, kaybedersek bile en azından gençleri kazanalım. şu belhanda'ya umut bağlamaktan vazgeç, olmuyor işte pas bile atamıyor bu adam ki en basit beklentimiz bu kendisinden onu yapamıyor. feghouli dinlenene kadar ondan bir şey bekleme. selçuk inan'ı oyuna alma! mariano - nagatomo ikilisini bir kenara bırak, yok mu altyapıda 2 tane kanat oyuncusu ne oynuyor bizim altyapılar bek hiç mi yok?

    bu hamleleri yapsan yapsan bir tek sen yaparsın hocam. "vay be terim ne değiştirdi galatasarayı cerrah gibi kesti attı tüm sorumlu parçaları" dedirtirsin kendine bu dediklerimi yaparsan. yap bunu, yeniden eski günlere dönelim.

    saygılarla hocam.

    ps. bir de son dönemde arda ile barıştığın, geri geleceği falan yazılıyor hocam. aman diyeyim, sakın ha. bu takıma 30 yaş üzeri futbolcu bu dakikadan sonra alınmasın. gerekirse hiç transfer yapılmasın ama 30 yaş üzeri de 1 futbolcu artık bu kulübün kapısından girmesin. kronik sakatlıklarıyla, yatmaya gelmesiyle, kaprisleriyle, ben yıldızım edasıyla uğraşacak dönemi artık dünya futbolunda geride bırakıyoruz. daha dinamik, daha asker futbolcular ile oynanıyor futbol. bak, koca roma cengiz'le oynuyor çünkü adam hareketli. bilmiyor mu roma babel'i almayı hem de bedavaya? niye almıyor, bu yüzden işte. aynı şey arda için de geçerli aslan hocam. aman diyeyim, bu kulübün kapısından girmesi demek, seni yemek için altını oymaya çalışması demek sakın ha. affettiysen evde görüş, barbekü falan yapıp çağır baba oğul gibi oturun sohbet muhabbet tamam ona karışamayız. ama galatasaray formasını store'dan alıp giymeye çalışsa store çalışanının karşı çıkması gerekir "sana satış yok" diyerek arda'ya!
  • 388
    sevgili hocam, manevi babam;

    hayatımın en zor yılını yaşıyorum. çok doluyum, içimde fırtınalar kopuyor. 2018 senesinde sadece sen ve galatasaray sayesinde yüzüm güldü. sana 30 milyonluk galatasaray ailesi olarak çok güveniyoruz. baskıyı yönetmek senin işin. 19 mayıs 2018 göztepe galatasaray maçı oynanırken 3-0 yenik durumda bile olsak kenarda sen olduğun sürece içimizde hep bir umut olacak. izmir’de, memleketimde şampiyonluk turunu bize attıracaksın. sana karşı yapılan operasyonları, üstüne oyunan oyunları her zaman bozdun, bozmaya da devam ediyorsun. ellerinde kalkan kupayı görmek için sabırsızlanıyorum.

    seni çok seviyoruz hocam,

    saygılarımla..
  • 748
    hocam yapma, etme.

    bu kulüpte, kabul etmek istemeyen insanlar olsa da sonsuz krediye sahipsin. başıboş kalmış bir haydut bozması için itibarını riske atmaya değer mi? yapma, kimseye olmasa, bize yazıktır.

    bugüne kadar hiç eğmedin bu taraftarın yüzünü, arda gelirse başımız yerden kalkmaz.

    bu adam yüzünden güzel günlerin hatıralarını silmeye değmez. varsın başarısız olalım, varsın üzülelim. ama şu durumun içine sokma bizi.
  • 615
    grande...

    sana bu mektubu 22 ekim 2019 galatasaray real madrid maçı'nın gecesinin sabahında, dün gece maçtan yarım saat önce işten çıktığım için hak kazandığım(!) evde yarım gün yatma hakkının rahatlığında yazıyorum. normalde pek böyle mektuplar yazmam ama kırgınız, üzgünüz, canımız sıkkın... çok da uzun bir yazı olacak ama dediğim gibi içimiz o kadar dolu ki..

    sana futbol öğretmek gibi bir kafa yapısı olamaz ama bizim bile gördüğümüz şeyler var. üçüncü fatih terim dönemi'nin nasıl sona erdiği hala akıllarda... dün gece "sosyal medyanın gazına gelmeyin" demişsin ya. ne kadar çarpıtılsa da o sözlerin ben biliyorum neyi kastetmek istediğini...

    --- alıntı ---

    üçüncü fatih terim dönemi durup dururken bir günde sona ermedi. kimin sızdırdığı, niye sızdırdığı, gerçek olup olmadığı bile bir yere kadar net olan bir özel mesajlaşma programı ekran görüntüsü ile başladı eleman polemiği. taa ağustos ortalarından başlayıp eylül'ün 20 küsuruna kadar kurcalandıkça kurcalandı. o zaman da 2 sezon üst üste şampiyon olmuş bir galatasaray vardı. o zaman da üçüncü sezona biraz farklı başlamış bir galatasaray vardı. son 7 senede 1 kere şampiyon olmuş, onu da 3 temmuz muhabbetiyle kaybetme tehlikesi yaşamış bir fenerbahçe vardı.

    o dönemi hatırlayanlar yapılanları da hatırlar elbette. o ekran görüntüsünün prime time'da televizyon ekranlarına çarşaf çarşaf konulmasını, günler haftalar boyunca her fırsatta hem hoca hem de başkana inatla bu konunun sorulmasını, hayatında basın toplantısına gitmemiş gazetecilerin köşe bucak hocayı ve başkanı kovalamasını, birinin ağzından diğerine uydurma açıklamaları üfleyip cevap almasını, çok bilmiş ulemaların saatler boyu eleman muhabbeti yapmasını...

    fenerbahçe'si, siyasi erki, basını hepsi kol kola yürüdü o dönemlerde. çünkü birkaç paragraf yukarda dediğim gibi bu rekabet futboldan pay alan herkesin altın yumurtlayan tavuğu. kimse bunu kaybetmek istemezdi. nitekim eninde sonunda da amaçlarına ulaştılar. üçüncü fatih terim dönemi bir gün resmen bitti. hem de öyle bir şekilde bitti ki taraftar ne ünal aysal'ı affedebildi, ne de fatih terim'i...

    --- alıntı ---

    (bkz: #2770201)

    ve emin ol ki taraftar o günleri unutmadığı için 2 yıldır skordan bağımsız bir koruma, kollama ve destek modundan hiç çıkmıyor. kendi içinde kavgalar verme, kötü olma, sokakta başını yere eğebilme pahasına arkanda durmaya devam ediyor. açıkçası skorları da çok önemsemem normalde. zaten nerde akşam orda sabah bir futbol yazarı olamayacağımızı, ömrümüzü nefret ettiğimiz bir işte tüketeceğimiz gerçeğini kabullendiğimiz yıllardayız. ama mevcut düzende, bu kadar arsızın hayasızın arasında bize senden başka sahip çıkabilecek olan ikinci bir adam yok. kimseye ve hiçbir şeye tahammülümüz olmayan bu devirde hala sana laf ettirmemeye çalışıyorsak, hatalarını sineye çekiyorsak biraz sevgimizdense biraz da bu yüzden...

    hocam

    iki sezondur yapılan taktiksel eleştirilere hep ileri tarih vererek sabredin diyorsun. ilk sabır dediğin günden bu yana dört transfer dönemi geçti. şimdi beşinci transfer dönemine doğru sabredin demeye devam ediyorsun. dört transfer dönemidir, gelen giden oyunculara rağmen neden hala eksiklerimizi tamamlayamadık? taraftardan 2 yıldır sabır isterken, neden kademe kademe aksayan yönlerini takviye edip optimizasyona giden bir galatasaray göremiyoruz? sen istemedikten sonra seni kimsenin gönderemeyeceği bir mevkidesin hocam. elini niye hikmet karaman, güvenç kurtar falan gibi korkak alıştırıyorsun. yarım sezonluk planlar yapıyorsun?

    sen 1996'larda, 2016'ların futboluna giden yola ışık tutmuş bir adamsın. geri adım atmayan, "gazozuna tavla oynasan bile kazanmak iyidir" diyen, yeteriyle ikna olmayıp alabileceğinin maksimumunu hedefleyen...

    --- alıntı ---

    1998-2000 döneminde kadro kalitesi, kondüsyonu ve senkronizasyonundaki artışla aşama aşama o derece optimuma ulaşmıştır ki; o yıllarda yavaş yavaş birkaç mevkide görev alabilecek oyuncular yetiştirmeyi ve kullanmayı keşfederek fark yaratmaya başlayan avrupa takımlarını bile serseme çevirmeyi bilmiştir.

    zamanın reformist hocalarının takımdaki belli kalbur üstü adamlara bağlayarak parça parça ya da oyun içinde belli periyodlarda yapabildiği bir olaydı 1996-2000 kadrosunda fatih hocanın oturttuğu sistem. oyun içinde hem bek hem açık oynayabilen kanat oyuncularının, tam anlamıyla box to box denemese de onun atası sayılabilecek hem ofans hem defansta sıradan üstü orta sahaların falan yavaş yavaş kıymete bindiği yıllardı. bireysel oyuncu kalitesiyle zaten var olan büyük takımlar arasında bu tarz bir hücum/defans diziliminde oynama yapabilen takımların fark yarattığı yıllardı.

    fatih terim'in topun olduğu yer bizim için pozisyon diyerek başlattığı ve 11 oyuncuya yaydığı bu sistem o zamana göre önemli bir hamleydi. büyük oyuncularla büyüdüğü kadar uygulandıkça oyuncuları da büyüten bir sistemdi. topa doğru dalga dalga giden, üstelik hagi'nin varlığına rağmen doğru pozisyon almayla rakibini en rölanti anında bile boğabilen bir oyundu bu.

    --- alıntı ---

    (bkz: #2790212)

    güç bela gol atıp hemen geriye yaslanan, 60 metreden muslera'ya pas atan, top kaybedince mıy mıy yerinde sayan, en önemlisi maç ve rakip seçen takım senin takımın değil. 3 sezon, 2 tam takvim yılıdır çalıştırdığın takımda hala bunların yapılabiliyor olması da senin oyun karakterin değil. ülke sporunun makus talihini kıran, "biz onlarla baş edemeyiz" duygusunun yerine "biz de yapabiliriz"i bu toprakların spocularına aşılamış adamsın. bu güvensiz takım, bu çalışmadığını bile bile aynı şeyleri tekrar tekrar yapan takım senin takımın olamaz...

    --- alıntı ---

    birinci ve üçüncü fatih terim dönemlerinde takım olarak yaptığı en temel olay sahanın her bölgesine eşit oranda önem veren ve her alanda en az bir oyuncusuyla dominant olabilen bir yapı oluşturmasıydı. ikinci fatih terim döneminin ilk sezonunda da aslında bu olayı yakalamayı başarmış, ancak beşiktaş'ın 100. yıl kutlamaları sebebiyle şampiyonluğun hakem marifetiyle ellerinden alınıp beşiktaş'a verilmesiyle ikincilikte kalmıştır. toplanan 77 puan üç puanlı ve 18 takımlı sistemin pek çok sezonda şampiyonluk için yeterli olmuştur aslında. ikinci fatih terim döneminin ikinci sezonunun galatasaray tarihinin en kötü sezonu yapan oyuncu kalitesinden öte özellikle orta sahanın göbeğinde yaşanan yaprak dökümü ve önde sabri arkada prates'li sağ kanadın defanstaki etkinliğini kaybetmesi sonucu takımın yaşadığı denge problemiydi. suat kaya-batista-volkan arslan üçlüsünden ayhan akman-ovidou petre-murat erdoğan üçlüsüne geçiş orta sahanın ortasında kocaman bir delik açmıştı. buna ek olarak takımdan ayrılan ümit davala sonrası sağ beke açık mentalitesiyle oynayan prates'in ve önünde o sezon takıma giren sabri'nin oturmasıyla takımın hem hücum hem de defanstaki balansı darmadağın olmuştu. nitekim 2010-2011 ile birlikte galatasaray modern tarihinin en kötü iki sezonundan biri olarak tarihteki yerini almıştır. bir sezon önce 24 galibiyet alan galatasaray 15 galibiyeti zar zor alabilmiştir...

    2019-2020 sezonunda da aslında benzer sıkıntıları var fatih terim'li galatasaray'ın. özellikle hücumda takımın denge noktası yuto nagatomo ve ryan babel'den oluşan sol kanada doğru kayma eğiliminde oluyor. aynı şekilde rakip hücumları da bu iki oyuncunun geriye gelmekte zorlanmasıyla bizim sol rakibin sağ tarafından geliyor ekseriyetle. rakibin sağ kanat oyuncuları ileri çıkmış olduğu için genellikle hücuma çıkışta ilk düşüncemiz topu bir şekilde sola atmak oluyor. sağ kanatta çok daha müsait opsiyonlar olduğunda dahi bu refleks ya da tercih artık adı her neyse değişmiyor. bu da oyun başladıktan sonra takımın sağ ve sol tarafı arasında bir kopukluğa yol açıyor. forvette de falcao'nun tek başına kalması sebebiyle genellikle rakibin bir stoperi de tereddüt etmeden kanada doğru hamle yapıp bizden hücuma çıkan oyuncuyu karşılamaya gidiyor. topu kaparsa zaten arkadan kovalayan oyuncuya iletip hızlı bir atak başlangıcına sebep oluyor, kapamasa bile hücum yönünü kapattığı için topun evelenip gevelenmesine böylece kendi takımının da defans düzeni alacak zaman kazanmasına yetiyor. bu da topa sahip olmayı birinci hedef haline getiren fatih terim takımının amansızca yan paslarla saçma sapan bir oyun oynamasına sebep oluyor. üzerine nzonzi-lemina ikilisinin orta sahada bir dominasyon kuramamas da eklenince orta sahanın göbeğinde de ciddi sorunlara yol açıyor. bu da zaten formsuz denilen christian luyindama teixeira marcao ikilisine daha da bir sorun yaratıyor.

    --- alıntı ---

    (bkz: #2778526)

    kendini hoca zannedenlerin parselizasyon diye ağzında geveleyebildiği şeyleri 20 sene önce sahaya dökmüş adamsın. tiki takalara, gegenpressinglerin prototipini uygulamış adamsın. topun olduğu yer bizim için pozisyon diyen, teknik direktörlük hayatı boyunca balans idmanı yaptıran sensin. bu işin tek forvetle, orta sahada nerede ne yaptığı belli olmayan bir sevimli hayaletle, sol kanatta her topu kendine isteyip aynı basit numarayla ziyan eden bir adamın dominasyonuyla olmayacağını hepimizden iyi sen biliyorsun.

    bu kadro 1990'ların ortasında türkiye'nin dört bir tarafından taramalarla falan toparladığın, ıssız bir beldede kendi kendine dövünürken çıkarıp bir değer ve kariyer verdiğin o çocuklar değil. bu çocukları ben buldum ben oynatacağım, sahip çıkmamız lazım tavrı bugünün değil 20 yıl öncenin tavrı. sen zamanın ilerisinde olmasıyla fark yapmış bir adamsın, böyle geçmişten gelen yersiz romantizmin alemi ne?

    uzun lafın kısası, bütün bunların özeti. bunlar fatih terim mentalitesinin tersi davranışlar ve tercihler. tüm bunlarda ısrar etmek, kendini inkar etmektir.

    kendiyle inatlaşan donuna sıçarmış derler hocam. gözünü seveyim özüne dön artık...
  • 400
    hocam,
    ortalıkta pek çok transfer dedikodusu dolanıyor. isimler, verildiği veya verileceği iddia edilen ücretler havada uçuşuyor. tüm bunları okuyunca hafif bir merak ve endişe duygusu içimi kaplıyor. fakat başımızda senin olduğunu hatırlayınca rahatlıyorum. mustafa cengiz başkanımızla, abdurrahim albayrakla ve yönetimle beraber takımımız için en iyisini yapacağınızı biliyorum. her zamanki gibi destekçin olacağız hocam. sana inanıyoruz ve güveniyoruz. allah yardımcın olsun!
  • 1003
    biliyoruz yoruldun hocam...

    - sahada kazandıklarını masada karalamalarından yoruldun...

    - ülkeni gururlandırdığın tüm anlara leke vurulma çabalarından yoruldun,

    - her maç sırılsıklam ettiğin o gömleğinin teri kurumadan defalarca sırtından vurmalarından yoruldun,

    - anadolunun bağrından kopup bu yerlere tırnaklarınla gelmeni hazmedememelerinden yoruldun,

    - imzanı attığın tüm o başarıları küçümseme çabalarından, sana konduramamalarından yoruldun,

    - dışarıdakilerle uğraşmayı kabullendiğin hepsine tekrar tekrar diz çöktürdüğün anlarda içeridekilerle uğraşmaktan yoruldun,

    - geceni gündüzüne katmaya alıştın, yeri geldi florya peyzajını bile düşünür oldun, düşünmek zorunda olmaktan yoruldun,

    - saha içi kadar saha dışıyla ilgilenmek zorunda olmaktan da yoruldun,

    - her senenin bir öncekinden önemli hale gelmesinden yoruldun,

    - kendini hepsine ve herkese defalarca kanıtlamaktan yoruldun...

    şimdi de akıttığın terin, verdiğin emeğin, çektiğin cefanın, ve en önemlisi de yorulmanın karşılığı olan şampiyonluklarını yaşadıklarının hiçbirini yaşamadan, tecrübe etmeden, kolay yoldan almaya çalışanlar var ve eminim bundan da yoruluyorsundur. yine tek başınasın malesef.

    biliyorum o eski enerjin yok, yaşın ilerledi, hırsını da kırmaya başlıyorlar ama biraz daha yorulacaksın be hocam kaçışın yok biraz daha yorulmak zorundasın. kişiler için değil, bu sefer taraftar için de değil, kendin için de değil galatasaray için hocam. galatasaray için son bir gayret yorulacaksın. söz şampiyonluk günü beraber ağlayacağız senle, ama floryada ama tribünde ama ekran başında ama orada beraber boşaltacağız içimizde birikenleri...

    napalım yok işte başka kimsemiz. yönetim de sensin, hoca da sensin, futbolcu da sensin, taraftar da sensin, malzemeci de sensin bu saatten sonra...

    hadi şimdi o meşhur endişeye mahal vermeyen saç sakal tıraşını ol, beyaz gömleğinin kollarını kıvır da geç haftaya şu dümene, al arkana rüzgârı da yelkenler fora de, hem de eskisinden daha hırslı bir şekilde de... de ki şu karayı bir görelim hayırlısıyla be hocam.

    mayıslar bizimdir bunu en iyi sen bilirsin, ansızın ver şu meşhur son düzlük sloganını da mayısa kadar bağıralım gücümüz yettiğince... mayısta da ezberden okuruz allah'ın izniyle... "öyle şeyler yaşattın ki, uğrunda ölmeye değer..." diye...
  • 829
    saygıdeğer hocam,

    ne zaman babamla tartışsak bana “bizim birbirimize küsmeye hakkımız yok” der. tartışırız, kıyasıya kapışırız ama sarılıp gönlümüzü alırız. babamın bana öğrettiği en güzel şeylerden biri bence bu. benim bir galatasaray ferdi olarak sana da küsmeye hakkım yok. lakin çok dargınım da yazamıyorum da nasıl ifade etsem, galiba kızıyorum sana. ligin ilk yarısındaki ve pandemi dönüşü puan kayıpları hiç sana yakışmıyor hocam. ahmet çalık’tan medet ummak, emin’i oynatmamak, taylan’ı stopere atmak falan üzüyor hocam. bu seneye dair tek beklentim kaldı, akşam trabzonspor’u güzelce bir yenmek ve devamında seri yaparak şampiyonlar ligine katılım hakkı elde etmek. bari bunu yapalım hocam. bu sene şu takımlara şampiyonluğu kaybetmek zaten yeterince üzücü ama ligi 2. ya da 3. bitiremezsek gerçekten çok daha büyük hayal kırıklığı olur.

    önümüzdeki yıl için söylentisi çıkan isimler ise başta arda turan olmak üzere apayrı bir konu. benim kimseye öfkem falan yok da bu adamdan ne bekliyorsun hocam? bize emin’ler, luyindama’lar lazım. bir var bir sakat lemina ve falcao bile çekilmez hal alırken bizim arda ile, yaşını başını almış oyuncular ile ne işimiz var hocam? bunların sadece söylenti olduğuna ve gerçek haber olmadığına inanmak istiyorum hocam.

    pas / pozisyon oyunu oynayacağız diye karşımızda kapanan, sertlik yapıp kontra ile saldıranlara boyun eğdik sahada. o oyun için milyonlarca lira bütçe lazım. yıllarca en güzelini yaptığımız 4-4-2 ile neden benfica / schalke ayarında genç bir kadro kurmuyoruz hocam?

    galatasaraylıyız, birbirimize küsmeye hakkımız yok ama bazı ısrarlardan dönülmeli sanki hocam.

    saygılarımla.
  • 780
    sevgil hocam,

    mustafa cengiz'in basın toplantısından sonra istifa edip gittiğini varsayalım. yıllar sonra torunlarından biri 'dede en son neden istifa etmiştin?' diye sorduğunda 'arda yüzünden' cevabını alırsa o çocuk ne yapar biliyor musun hocam? güler hem de kahkaha atarak güler. senin bu yaptığına çocuklar bile güler hocam. yapma, etme. seni sevenleri üzme.

    edit: düzeltme
App Store'dan indirin Google Play'den alın