baba...
ben 1989 doğumluyum. gözümü biraz açıp da televizyonda gördüğüm şeyleri idrak edebildiğim yaşlarda her maça 1-0 önde başlayan, her sene şampiyon olan bir galatasaray vardı. sayende çok keyifli bir çocukluk geçirdik*. uefa kupası'nın anlamını yaşı bizden büyükler daha iyi anlasa da bize bir avrupa kupası gösterdin. artık ne haliniz varsa görün pankartının asıldığı, bir iki takviyeyle şampiyonlar ligi almanın hesaplandığı, tribünlerin kal bu sene kal bu sene alınacak çok kupa var seninle diye inlediği ortamda kalktın italyalara gittin...
iki sene sonra şampiyon takımın hocasını koltuğundan ederek geri geldin. candan erçetin'in elbette şarkısıyla karşıladık seni. yavaş yavaş aklımızın ermeye başladığı zamanlardı. 6 kasım 2002 akşamı yerin dibine batası inadın tuttu, ceyhun-yusuf orta sahada cirit atarken ben taktiği bozmam dedin, 6 tane yedik. çıktın tüm suç benim dedin, sineye çektik. o sezonu bizden alıp beşiktaş'a verdiler, birşey diyemedik... ertesi sezon sıçtık batırdık, bana tamas'ı sorma dedin sormadık. sezonun bittiği yerde yeni bir başkan, yeni bir yönetim, belki yeni bir hoca dedin gittin. olimpiyat stadına bir kere daha lanet ettik...
milli takımın başına geçtin. sana savaş açtılar. arkadan camia varken laf edemeyenler ağzına sakız ettiler. dünya kupası kaçınca üzerine çullandılar, euro 2008'de yarı final görünce sus pus oldular, saha içi olmayınca saha dışından yine saldırdılar. el altından dünyaları götüren adamlar meclis kürsülerinde senin maaşını konu etti. aleyhinde propagandalar aldı yürüdü.
sen de biz de dibe vurmuşken birbirimize sarıldık 2011 yazında. normal olmayan sezonda iki kere şampiyon oldun, onların sahasında şampiyon oldun, zevk için sahalarında kupa kaldırdın. ertesi sene oraya bile bırakmadan şampiyon olarak çıktın oraya. avrupa avrupa duy sesimiziyi hatırlattın orta yaşlı ingilizlere. burnundan kıl aldırmayan mourinho'ya 20 dakika defans yaptırdın. yeni sezon başladı, az biraz sallantıdaydık ama nasılsa başımızda fatih terim var dedik. üç beş zibidinin gazına geldin, eleman aşağı eleman yukarı diye diye kar tanesi çığ oldu altında kaldık. gittin bir sene dövüştüğün adamla kol kola girdin, kader ortağım diye gülümsedin. bir kör bıçak içimizi deldi geçti görmedin...
aylar günler geçti. kader ortağın sana yapacağını yaptı, yine ortada kaldın. bizim inatçı hırvat medyayla ters düşünce kuyusu kazılmaya başlanmıştı. bir gece çıktın nerede kalmıştık dedin, ortalık bayram yerine döndü. kimimiz herşeyi o an unuttu, kimimiz biraz mesafeli durdu, bazımız belki bir tık daha fazla... "kader ortağına" laf sokayım diye sizin hiç ihanete uğradığınızı hissettiğiniz oldu mu diye sordun, kabuk bağlamış yaralarımızı yine kanattın. ama sineye çektik.
bu seferki çok farklı olacak dedin, ligden düşmüş takıma kaybedilen deplasman dönüşü taraftar meşalelerle karşıladı havaalanında. bir izmir akşamında alayını arkadan bıraktın yine. kimileri için zaten sen nerede kalmıştık dediğinde bitmişti aslında herşey. ertesi sezon dört bir taraftan saldırdılar, osuruktan cezalar, karalama kampanyaları, rakibin rakiplerinin attığı iptal edilen goller, aleyhimize uydurma penaltılar, çıkıp birilerini şampiyon ilan eden cumhurbaşkanı... eksi bilmemkaç derecede oynatılan bir deplasmandan sonra onlar ellerini avuştururken çıktın 8 de kapanır 18 de dedin. en çok inananlar bile son hafta sivas deplasmanında biten senaryolar yaparken sivas deplasmanı formalite maçına dönmüştü bile...
bu sezona başladık, yarısına geldik. top oynadık mı, oynamadık. avrupa'da rezil olduk mu, olduk. sezon için umut var mı, o da yok...
senin canın sağolsun...
baba parasından başka başarısı olmayan şımarık bir zengin aile çocuğu, kulübünü temsilen federasyon başkanlığı yapan bir zat, emrindeki hakemler, kurullar. iflas etmiş, bitmiş de okeye dönen, her fırsatta alakalı alakasız ağlayan bir rakip ve satın alınmış medyası. yaralı bir hayvan gibi saldırırken seninle birlikte savaştık hepsine karşı. savaşmaya devam ediyoruz. savaşmaya devam da ederiz.
sen şimdi kalktın ciğeri beş para etmez bir serseri uğruna cephe değiştirmeye çalışıyorsun. 30 milyonluk koca bir orduyu yine yüzüstü bırakmaya yelteniyorsun. sen geldiğinden beri kaçacak diye tempo tutan, içinden de bildiği tüm duaları eden itin köpeğin duasını gerçekleştirmeye çalışıyorsun. o günden beri kaçabilecek kim varsa kaçtı, yerine gelenlerin de alayını kaçırtırız sen olduktan sonra...
top, tank, tüfek, tweet ne varsa serbest dedin. bu lafın muhataplarından birini koynumuza sokmak için mi tüm bu çaba? 6 ay önce çaldırdığın yaz dostum'u ne çabuk unuttun? yalandan bir el öpmeye tav olacak kadar mı ufak senin imparatorluğun?
bizimki de can. sevdadandır dedik sineye çektik ama yeter.
bizimki de can...
yeter...
ben 1989 doğumluyum. gözümü biraz açıp da televizyonda gördüğüm şeyleri idrak edebildiğim yaşlarda her maça 1-0 önde başlayan, her sene şampiyon olan bir galatasaray vardı. sayende çok keyifli bir çocukluk geçirdik*. uefa kupası'nın anlamını yaşı bizden büyükler daha iyi anlasa da bize bir avrupa kupası gösterdin. artık ne haliniz varsa görün pankartının asıldığı, bir iki takviyeyle şampiyonlar ligi almanın hesaplandığı, tribünlerin kal bu sene kal bu sene alınacak çok kupa var seninle diye inlediği ortamda kalktın italyalara gittin...
iki sene sonra şampiyon takımın hocasını koltuğundan ederek geri geldin. candan erçetin'in elbette şarkısıyla karşıladık seni. yavaş yavaş aklımızın ermeye başladığı zamanlardı. 6 kasım 2002 akşamı yerin dibine batası inadın tuttu, ceyhun-yusuf orta sahada cirit atarken ben taktiği bozmam dedin, 6 tane yedik. çıktın tüm suç benim dedin, sineye çektik. o sezonu bizden alıp beşiktaş'a verdiler, birşey diyemedik... ertesi sezon sıçtık batırdık, bana tamas'ı sorma dedin sormadık. sezonun bittiği yerde yeni bir başkan, yeni bir yönetim, belki yeni bir hoca dedin gittin. olimpiyat stadına bir kere daha lanet ettik...
milli takımın başına geçtin. sana savaş açtılar. arkadan camia varken laf edemeyenler ağzına sakız ettiler. dünya kupası kaçınca üzerine çullandılar, euro 2008'de yarı final görünce sus pus oldular, saha içi olmayınca saha dışından yine saldırdılar. el altından dünyaları götüren adamlar meclis kürsülerinde senin maaşını konu etti. aleyhinde propagandalar aldı yürüdü.
sen de biz de dibe vurmuşken birbirimize sarıldık 2011 yazında. normal olmayan sezonda iki kere şampiyon oldun, onların sahasında şampiyon oldun, zevk için sahalarında kupa kaldırdın. ertesi sene oraya bile bırakmadan şampiyon olarak çıktın oraya. avrupa avrupa duy sesimiziyi hatırlattın orta yaşlı ingilizlere. burnundan kıl aldırmayan mourinho'ya 20 dakika defans yaptırdın. yeni sezon başladı, az biraz sallantıdaydık ama nasılsa başımızda fatih terim var dedik. üç beş zibidinin gazına geldin, eleman aşağı eleman yukarı diye diye kar tanesi çığ oldu altında kaldık. gittin bir sene dövüştüğün adamla kol kola girdin, kader ortağım diye gülümsedin. bir kör bıçak içimizi deldi geçti görmedin...
aylar günler geçti. kader ortağın sana yapacağını yaptı, yine ortada kaldın. bizim inatçı hırvat medyayla ters düşünce kuyusu kazılmaya başlanmıştı. bir gece çıktın nerede kalmıştık dedin, ortalık bayram yerine döndü. kimimiz herşeyi o an unuttu, kimimiz biraz mesafeli durdu, bazımız belki bir tık daha fazla... "kader ortağına" laf sokayım diye sizin hiç ihanete uğradığınızı hissettiğiniz oldu mu diye sordun, kabuk bağlamış yaralarımızı yine kanattın. ama sineye çektik.
bu seferki çok farklı olacak dedin, ligden düşmüş takıma kaybedilen deplasman dönüşü taraftar meşalelerle karşıladı havaalanında. bir izmir akşamında alayını arkadan bıraktın yine. kimileri için zaten sen nerede kalmıştık dediğinde bitmişti aslında herşey. ertesi sezon dört bir taraftan saldırdılar, osuruktan cezalar, karalama kampanyaları, rakibin rakiplerinin attığı iptal edilen goller, aleyhimize uydurma penaltılar, çıkıp birilerini şampiyon ilan eden cumhurbaşkanı... eksi bilmemkaç derecede oynatılan bir deplasmandan sonra onlar ellerini avuştururken çıktın 8 de kapanır 18 de dedin. en çok inananlar bile son hafta sivas deplasmanında biten senaryolar yaparken sivas deplasmanı formalite maçına dönmüştü bile...
bu sezona başladık, yarısına geldik. top oynadık mı, oynamadık. avrupa'da rezil olduk mu, olduk. sezon için umut var mı, o da yok...
senin canın sağolsun...
baba parasından başka başarısı olmayan şımarık bir zengin aile çocuğu, kulübünü temsilen federasyon başkanlığı yapan bir zat, emrindeki hakemler, kurullar. iflas etmiş, bitmiş de okeye dönen, her fırsatta alakalı alakasız ağlayan bir rakip ve satın alınmış medyası. yaralı bir hayvan gibi saldırırken seninle birlikte savaştık hepsine karşı. savaşmaya devam ediyoruz. savaşmaya devam da ederiz.
sen şimdi kalktın ciğeri beş para etmez bir serseri uğruna cephe değiştirmeye çalışıyorsun. 30 milyonluk koca bir orduyu yine yüzüstü bırakmaya yelteniyorsun. sen geldiğinden beri kaçacak diye tempo tutan, içinden de bildiği tüm duaları eden itin köpeğin duasını gerçekleştirmeye çalışıyorsun. o günden beri kaçabilecek kim varsa kaçtı, yerine gelenlerin de alayını kaçırtırız sen olduktan sonra...
top, tank, tüfek, tweet ne varsa serbest dedin. bu lafın muhataplarından birini koynumuza sokmak için mi tüm bu çaba? 6 ay önce çaldırdığın yaz dostum'u ne çabuk unuttun? yalandan bir el öpmeye tav olacak kadar mı ufak senin imparatorluğun?
bizimki de can. sevdadandır dedik sineye çektik ama yeter.
bizimki de can...
yeter...