"bir söz bin büyüye bedeldir." demişler, bize de bunu yaşayıp görmek kalmış. öncelikle sözü verene hakkını vermek lazım...
bundan yaklaşık 47 sene önce taçsız kral metin oktay'ın, rahmetli talat terim'e "oğlunuz bana emanet" diyerek verdiği sözle başladı hikaye. gel zaman git zaman rahmetli metin oktay'ın emanet aldığı o çocuk metin oktay'dan galatasaray'ı emanet aldı. nur içinde uyusun...
https://twitter.com/...GAAhsc6AwOA&s=19 galatasaray'ı emanet almak öyle sıradan bir emanet gibi olmazdı tabi, 15 milyon kişinin duygularını emanet almak, asırlık olmaya yaklaşmış bir camiayı emanet almaktı. emaneti almak kolaydı ancak hakkını verebilmek, futbolcuyken yaşayamadığı şampiyonluklara isyan edebilmek, futbolculuğu bıraktıktan sonra kulüpten uzak kaldığı yılların acısını çıkarabilmekti asıl mesele...
96'da terim yuvasına geri geldi, öyle bir geldi ki tarih bir daha böyle bir geliş görmedi. 4 sene üst üste geldi, yetmedi avrupa'dan kupayla geldi, 1e250'lik ihtimale karşı geldi... e beethoven napsın :)
https://youtu.be/QffgF_26SWY ali sami yen'in meşhur kuruluş felsefesinde "türk olmayan takımları yenmek" sözünden yola çıkarak çıtayı, önüne gelenin rencide ettiği bir futbol ikliminden alıp, real madrid karşısında "beş, beş, beş..." diye bağıran tribünlere kadar getirmekti belki de mesele... "kaybederken bile gurur duymak" demişti 3. gelişinde teoride güzeldi de pratikte nasıl olacaktı diye düşünmüştük... oluyormuş demek ki fazla şeyapmamak lazımmış...
https://youtu.be/eDqLXuax6go bu son gelişinde "eksik olan bir şeyi bir şekilde tamamlamak" istediğini belirtmişti. yine teoride çok güzel de pratikte nasıl olacak ki hocam?
bugün imparator 68 olmuş, iyi ki bizimle olmuş, ne de güzel olmuş... nice yıllara hocam...