• 230
    (bkz: #1456549)

    yerli futbolcu gerçeğini tekrar gözler önüne seren bir yazı olmuş.

    hala bazılarının anlayamadığı olay şu yerli futbolcularla büyük zaferler yaşayabilirsin, ama süreklilik hiç bir zaman olmaz. herifler profesyonel yaklaşamıyor bu işe.

    uefa yı kazanıp uzun süre yanına yaklaşamamız, dünya kupasında 3. olup sonra da dünya kupasına katılamamız gibi sürüce örnek var bu duruma.
  • 232
    (bkz: roberto mancini/#1456549)

    --- alıntı ---

    şimdi size soruyorum, yine dereyi geçerken at değiştirip, her şeye sıfırdan başlamayı, iyice ambele olan bir oyuncu grubunu mu yeğlersiniz. yoksa mancini'ye gelecek sezon için umut bağlamayı mı? kendinize bir sorun. siz mancini'nin bursa'ya 6 atan, eskişehir'e 3 atan takımını izlerken ağzınızın suyu akmadı mı? hiç umut görmüyor muydunuz? juventus'a karşı iki maçta da müthiş bir taktik savunma yapan mancini'nin taktik bilgisinden umutlu değil miydiniz? bunları çok kısa dönemlerde anlık parıltılar gibi gösterebildi ama... seneye bu maçları, bursaspor-eskişehirspor maçlarını ligde, juventus maçlarını, iç saha kopenhag maçlarını da avrupa'da sürekli hale getiremeyeceğini nasıl garanti edebilirisiniz? fenerbahçe 60 puan toplamış, gollerin yarısı duran toptan şişiriyorlar ileriye kuyt, emenike, sow fizik güç olarak üstün adamlar yardırıyor atıyor golleri, hiçbir organizasyon, bir pas kalitesi vs yok. ligin 'bug'ını senelerdir bu ligde takım çalıştıran ersun yanal biliyor bu şekilde golleri atıp puanları topluyor ama hatırlayın arsenal maçlarını sezon başı! arsenal içerde-dışarda dalga geçti fenerbahçe'yle. değil avrupa, ligde en zayıf rakibe karşı fenerbahçe'nin oynadığı bir oyun gösterin ve bu oyun gs'ın mancini ile şampiyonlar ligi'nde kopenhag maçında oynadığı oyunun yarısı kadar kaliteli olsun! sadece skor taraftarı olmayın oyuna bakışınızı, algınızı açın.

    --- alıntı ---

    sorular sormuş değerli yazar. çoğunluğun gördüğü (sözlüğün en iyi entrylerine girmiş) ama azınlığın (ben dahil) göremediği mancini konusunu samimi olarak tartışmak isterim. özel mesaj yerine buraya yazıyorum. açık tartışma olsun belki biri beni ikna eder veya ben birini ikna ederim.

    1. yine dereyi geçerken at değiştirip, her şeye sıfırdan başlamayı, iyice ambele olan bir oyuncu grubunu mu yeğlersiniz. yoksa mancini'ye gelecek sezon için umut bağlamayı mı?

    daha önce rahmetli derwall ve sabır ifadeleri üzerinden de sabır konusuna değinmişti yazar. 14 yıl bekleyenlerdenim ama bu beklemek işi zaman zaman şehir efsanesi olarak sunulmakta. allah kimseye yaşatmasın. kendimi genelde sabırlı olarak görürüm ama 14 yıl sebebiyle gerçekte sabırlı olmayabilirim. evet ben mancini'nin durduğu her dakika takıma zarar verdiğini düşünmekteyim. çok büyük yatırım yapıldı ünal aysal geldiğinden beri 1.7 milyar tl topladı. ülkemizin en değerli en pahalı takımı bizim takım. gelmiş geçmiş en iyi kadrolardan biri sahada ancak boşa kaçmayı dahi beceremez bir takım seyrediyoruz. takımda sadece bir tek yaşlı oyuncu var ve takım boşa dahi kaçamıyor. kötü oynayan bu takım mancini'nin eseridir.

    2. kendinize bir sorun. siz mancini'nin bursa'ya 6 atan, eskişehir'e 3 atan takımını izlerken ağzınızın suyu akmadı mı? hiç umut görmüyor muydunuz? juventus'a karşı iki maçta da müthiş bir taktik savunma yapan mancini'nin taktik bilgisinden umutlu değil miydiniz? bunları çok kısa dönemlerde anlık parıltılar gibi gösterebildi ama... seneye bu maçları, bursaspor-eskişehirspor maçlarını ligde, juventus maçlarını, iç saha kopenhag maçlarını da avrupa'da sürekli hale getiremeyeceğini nasıl garanti edebilirisiniz?

    2 veya 4 maç hocanın değil kadronun gücüne örnektir. hocanın bir marifeti olsa zayıf kadrolar ile harika işler yapabilen onlarca hocanın heykellerini dikmek gerekir. bursa maçını alan adam melo'dur. eskişehir maçında muslera olmasa maç 3-3 bitebilirdi, italya'daki juventus maçını seyredelim yazarla beraber ilk yarı 0-1 galibiz sahada olmayan bir adam var hollandalı hoca oyuncumuzu 75 dakika sahada tuttu. maç 2-1 döndü hak etmediğimiz halde drogba sayesinde maç 2-2 ye döndü. ben defansif bir taktik zeka da bu maçta göremedim. 2 gol yediğimiz ve fazlasını rakibin kaçırdığı bir maç defansif zekaya referans olamaz. ikinci yarı maç sahamızda oynanmadı mı? ölüp ölüp dirilmedik mi? istanbul'daki juventus maçı tura inanmayan hocanın ve başkanın değil taraftarın maçıdır. bu 4 maçın seneye seri olmayacağını nasıl garanti edebilirim. bunun garantisi sahada oynanan oyun. soruyorum torku konyaspor maçı dışında bir maçı hoca çevirdi mi? maçı çevirmeyen hocaya niye sabredelim? hocayı korumak için şimdi yerli oyunculara yeniçeri muamelesi yapılmaya başlandı. samet aybaba gibi çapsız bir hocanın oynattığı topu ben sahada görememekteyim. ayrıca siz ne görmektesiniz 4 maçın dışında (4 tane 45 dakika) bana bir izah edin ben de mancini kalsın sabır diye bayrak açayım. başkan takım 2. olur ve kupayı alırsa hocayı tutar seneye takımı hep birlikte görürüz. takım 2. olamaz ve kupa alınamaz ise başkan büyük bir ihtimalle hocayı tutmayacaktır.

    3. fenerbahçe 60 puan toplamış, gollerin yarısı duran toptan şişiriyorlar ileriye kuyt, emenike, sow fizik güç olarak üstün adamlar yardırıyor atıyor golleri, hiçbir organizasyon, bir pas kalitesi vs yok. ligin 'bug'ını senelerdir bu ligde takım çalıştıran ersun yanal biliyor bu şekilde golleri atıp puanları topluyor ama hatırlayın arsenal maçlarını sezon başı! arsenal içerde-dışarda dalga geçti fenerbahçe'yle. değil avrupa, ligde en zayıf rakibe karşı fenerbahçe'nin oynadığı bir oyun gösterin ve bu oyun gs'ın mancini ile şampiyonlar ligi'nde kopenhag maçında oynadığı oyunun yarısı kadar kaliteli olsun! sadece skor taraftarı olmayın oyuna bakışınızı, algınızı açın.

    skor taraftarı yaftasını üzerime almıyorum. herkesin övdüğü dönemlerde eleştirmeye çalıştım. ilk juventus maçı dahil. akhisar deplasmanında kaybettik hiç yorum yapmadım. içerdeki beşiktaş maçını kazandık allah için bir tane pozisyonumuz yoktu. o maçta hocayı veysel sarı'ya bağıra bağıra penaltı kazandırdı dedim ancak kabul edin bu kadro ligin en pahalı kadrosu ve top oynamıyorsa sorumlusu %100 hocadadır. fenerbahçe maçlarını ise çok az seyrettim.

    benim de bazı sorularım var?

    1. hoca niçin hiç bir maçı çeviremiyor? (torku konyaspor hariç)

    2. kadro 4 tane 45 dakika top oynayınca hoca başarılı ancak diğer maçlar dökülünce oyuncular sorunlu demek doğru mu?

    3. kadro eksikliklerine rağmen kadromuz en pahalı kadro değil mi? buna rağmen sahada referans gösterilen 4 tane 45 dakika dışında, sıfır oyun değerinden birinci derecede hoca sorumlu değil mi? hoca gelecek yıl ne yapacak ve takım nasıl düzelecek?

    4. fatih terim döneminde belki 10 tane sporcu yeteneklerini geliştiren yönetim birimi kurulması için yönetime, başkana, hocaya sözlük üzerinden sanal mektuplar yazdım. en güzel örneği sabri'dir. ilk döneminde nasıl top oynadı sonra ne oldu? arda burada nasıl oynuyordu ispanya'da nasıl oynuyor ve yağ oranı nasıl düştü? hocalardan bağımsız kurumsal bir yapı gerekli değil mi? mancini diyelim çok başarılı oldu gidince başarısız olma ihtimaline karşılık niçin hocadan bağımsız bir yapı düşünülemez? ben çok oyuncu sayabilirim bir hoca ile başarılı bir hoca ile başarısız.

    saygılar ve başarılar.
  • 233
    (bkz: extensor/@mturhan)

    izninizle biraz da ben yorum yapacagim.

    oncelikle ilk 3 maddeyle, sonra 4 soruyla ilgili yazacagim.

    1-a) ligin en pahali kadrosu oldugu dogru ancak en pahali takimi degil. cunku o pahalilarla bir butun olusturamiyor. bunun suclusu ise oncelikle yonetim sonra terim. takim yaratmak yerine firsat transferlerine gittikleri icin bu noktaya geldi isler.
    oyuncularin statik oynamasinda hem fikirim. ancak bu mancini'yle ortaya cikmis bir sorun degil. gecen seneden beri ayni sorunla mucadele etmeye calisiyoruz. mancini bunu cozmek icin bir kac cozum de aradi ancak basarili olamadi. (oldugu 3-4 mac var onlarin da belli bolumleri. onun disinda futbolcular kendi ezberlerini uyguluyor) sabir isine gelince, derwall ornegi dogru ornek cunku derwall de ilk geldiginde kendini anlayabilecek oyunculari kadroya katip onlarla bir uyum yakalamak icin ugrasmisti. mancini de bundan bahsediyor surekli. benim takimim derken biz yanlis anliyoruz adami, asil kastettigi kendi dilinden ve yapmak istediklerinden anlayacak bir takim yaratmak. bu sadece transferle olmaz, sezon oncesi yasamalari gerekiyor.

    1-b) deplasmandaki juventus maci defansif anlamda basaridir cunku mancini daha yeni gelmisti ve juventus macinda ilk kez takim blok halinde savunma yapti. cok basarili defans yapti ve cok iyi oynadi degil, ilk defa blok halinde defans yapip rakibin dogrularini yapmasina izin vermedi. boylesine onemli bir defansif degisiklik 2 haftada basarilabilecek bir durum degildir. hele ki terim'in bireysel yetenege dayali defans anlayisindan mancini'nin blok halinde savunmasina gecis cok zor bir olaydir. bu bakimdan deplasman juventus maci onemli referans.

    1-c) bir onceki maddelerde yazdim, oyun 1 senedir kotu. gecen sene yasadigimiz sampiyonluk kotu oyunun unutulmasina sebep oldu. sezon basinda kotu oyunun sorunlari daha bir ortaya cikti, zaten terim de yavastan bir degisim gerektigine vurgu yapan konusmalar yapmaya baslamisti.

    sorulara gecelim.

    2-a) takim hicbir maci ceviremiyor cunku futbolcular cok uzun suredir statik oynuyorlar. gecen sene cevirdigimiz maclarda taktiksel hicbir sey yoktu kabu edelim, hep ortaligi yangin yerine cevirip maclari da oyle cevirdik. suan ise maclari yangin yerine cevirecek bir teknik ekibimiz yok. olaya bakislari farkli. futbolcular ise statik oynamaktan vazgecmedikce maclari cevirmek neredeyse imkansiz. (deplasmandaki kotu sonuclari da benzer sekilde okuyabiliriz)

    2-b) kesinlikle dogru degil. ancak ortadaki durum bu da degil. eskisehir macindan sonra mancini de kendi dogrularini yapmamaya basladigi icin o da suclu. bunun yaninda oyuncular da hicbir bireysel caba gostermediler. kisacasi ortadaki durumdan futbolcular kadar mancini de sorumlu. yine de mancini'nin tv seyircisinin bile gorebilecegi, yapmak istedigi stratejileri sahada uygulamak yerine kafasina gore kendi ezberini yapan futbolculari daha sorumlu buluyorum.

    2-c) bu sorunun ilk kismi bir onceki sorunun cevabi olarak yazildi. ikinci bolumune gecersek bu da 1-a) kisminda gizli. ne demistik, mancini gibi adamlar icin kendi dilinden anlayan takim yaratmak cok onemli. bu da sadece transferle olacak is degil, bunun yaninda sezon oncesi kampi gecirip en bastan taktik ve stratejik degiskenleri ogretmekten geciyor. onumuzdeki sene farkli oynayan bir selcuk, farkli bir burak gorme ihtimalimiz yuksek. en buyuk degisiklik muhtemelen yekta ve semih'te gorulecektir. zaten hali hazirda semih'te cok buyuk oyunsal degisiklik soz konusu. bunun ustune koyulursa semih cok baska bir defans oyuncusuna evrilebilir.

    2-d) buradaki fiziksel durum tamamen bireysel. turkiye'de fizik gucunu dogru sekilde guclendiren, kendini gelistiren bir oyuncu zaten yok. biz futbolculari ehlilestirmeye calisiyoruz egitiyoruz diyerek. onemli ozelliklerini gelistirip daha on plana cikarmaktansa o ozelliklerini bir kenara birakip baska yerlerdeki eksikliklerinden bahsediyoruz. o nedenle turkiyede hizli bir oyuncu bu hizini kullanarak nasil is yapar ogrenmek yerine, ehlilesip statik oyunda neler yapara bakiyoruz. sabri boyle bir ornektir. arda ise kendi basiretsizligi. 24 yasindaki bir futbolcunun nasil gobegi olabilir bunu kimse aciklayamaz. bu tamamen bireysel basarisizlik.
    turk futbolcusu ogrenen bir yapiya sahip degil. aslinda turk halki olarak ogrenmeye acik degiliz. futbolcu eger belli hocayla iyi is yapip belli hocalarla is yapamiyorsa bunun iki sebebi var. birincisi psikolojik sebepler, cunku bizim oyuncular manita gibi trip atmayi cok sever. aninda oyuna, takima ya da hocaya kusebilir.
    ikincisi ise futbolcunun gorev tanimlari. bir futbolcu iki hocayla da forvet olarak adlandirilip sahaya surulebilir. ancak gorev tanimlari o oyuncunun tamamen farkli oynamasina sebep olabilir. ozellikle orta saha ve kanat oyuncualrinda bu gorev tanimlari her seyi belirliyor. bunun yaninda beraber oynamak zorunda kaldigi oyuncular arasindaki uyum ve denge de bu ikinci bahsettigim gorev tanimlarina eklenebilir.
    teknik direktorden bagimzsiz bir yapi kesinlikle kurulabilir. bu yapi ust kademe degil, alt kademede baslamalidir. bunun icin de bir ekol ya da stratejiyi benimsemek gerekir. zaten unal aysal yonetiminin suan uzerinde durdugu sey tam da bu stratejiyi yerlestirme meselesi. boyle bir ekolunuz ya da belirli stratejiniz yoksa teknik direktorden bagimsiz bir yapi kurmaniz imkansizlasir. soyle ki, arsene wenger gibi hizli oyuncu uzerine kurulu bir oyun isteyen bir hocadan sonra eger yapiniz bu degilse, kalkip guce dayali futbol oynatan bir adam getirirseniz butun oyuncular neye ugradigini sasirir. kisacasi yapilmaz degil, hatta cok buyukimkan dahilinde, sadece cok fazla sabir ve emek gerekiyor. bunu yaparken de biraz aci cekmemiz, kizmamiz cok normal.

    baslik yuzunden bir de tanim girmek gerekiyor sanirim. extensor, fikirlerimiz her zaman uymasa da, sadece futbolu kendi parametreleriyle degerlendirdigi icin her zaman konusmayi sevecegim guzel kardesim.

    saygilar
  • 234
    izninizle ben de müdahil olmak istiyorum.
    (bkz: extensor/@paredros)
    muhtemelen diğer arkadaş karşı argümanlar ile gelecektir fakat ben de kısaca değinmek istiyorum.
    1-a) burada yazar bir söz sanatı yapmış, mantıken de doğru. mesela atletico madrid bireysel olarak şu anki şl. rakiplerine göre daha ucuz oyunculara sahip fakat takım olarak pahalı bir takım. yalnız mturhankardeşimizin demek istediği bu pahalı bireysel oyuncuların performansı neden pahalı bir takım olmamıza olanak yaratmıyor. mancini bunu başaramadı diyor. evet kesinlikle başaramadı.
    -kendi dilinden anlayacağı oyuncular yaratmaktansa oyuncuların dilinden anlamaya çalışmak başarı için daha etkin bir hareket olmaz mı?
    -sürekli benim takımım değil iması ile oyuncuların konsantrasyonunu ve hocalarına olan güvenlerini sarsmıyor mu?
    şimdi türk futbolcusu psikoloji falan demeyelim, dünyanın her yerinde bu böyledir. birbirini sevmeyen, hocasına saygı duymayan, inanmayan oyuncular, takımlar başarılı olamazlar. ama tabi ki istisnalar vardır.
    1-b) bu tamamen çok anlamsız bir argüman. eğer juventus'tan fark yeseydik hoca yeni geldi fatih terim yüzünden denecekti. o kadar kısa sürede gelen bir hocanın taktiksel olarak yapabileceği çok fazla bir şey yok. nasıl olası yenilgi halinde sorumlu eski hoca olacaktı, aynı şekilde puan aldığımız durumda da bunun sebebi yeni hoca olamaz.
    bu beraberlikte iki faktör var. 1) bir önceki maçta evinde fark yemiş takımın psikolojik olarak önce gol yemeyelim düşüncesi 2)oyuncuların yeni hocaya kendilerini ıspatlama çabası.
    blok halinde alan savunması öyle 1 günde öğrenilecek bir şey değil, demek ki fatih terim bunu da oyuncularına öğretmiş fakat uygulamamış sonucu çıkar buradan. ya da oyuncuların tecrübesi.
    1-c) katılıyorum, oyun 1 senedir kötü, ama fatih terim'den bu taraftarın beklentisi oyununun iyi yöne gidebileceği düşüncesiydi çünkü fatih terim bir çok sezonda lige kötü başlamış ardından kademe kademe performans yükseltmiştir. yani yapılmış örneği vardı. mancini ile ise daha da kötüye gidildi. aynı seviyede bile kalmadı.
    2-a) en çok karşı çıktığım argümanlar burada var.
    oyuncular statik oynuyor denmiş, bunun sorumlusu teknik kadrodur. taktiksel ya da psikolojik farketmez tamamen bunun hesabının sorulması gereken kişiler teknik kadrodur.
    en büyük yanılgı, kabul edelim ki hiçbir taktik yoktu argumanı. dün chelsea maçını seyretmişsindir. hangi taktikle çevirdi maçı mourinho. işte o sizin begenmediğiniz ortalıgı yangın yerine çevirme taktiği ile. o da bir taktik zekadır, dehadır. taktik, illaki maç sonuna kadar disiplinli sogukkanlı tiki taka yapmak demek değildir. mourinho ve terim gibi hocaların da taktiği budur ve yuzde 90 sonuç aldıkları için kendi klasmanlarında en başarılı hocalar olarak adlandırılmışlardır. ayrıca maçları yangın yerine cevirdiğimizde oyuncular statik oynamıyorlardı. demek ki statik oynamak bu oyuncuların özelliği değil. teknik kadronun özelliği.
    2-b) katılmadığım tek nokta futbolculardan ezberlediğini değil de isteneni yapması gerekliliği vurgusu.
    iyi futbol ezberdir zaten pratiktir. sen futbolcuya 1 milyon kere de söylesen o alışkanlığı olan şeyi yapar. mesela xavi'ye sen ibrahimovic'e şişir dersen 1 yapar 2 yapar 3.de yan pas yapar, veya dikine top sür dersen 1 yapar 2 yapar 3.de yan pas yapar.
    senin bu alışkanlıklara göre sistem kurman gerekiyor işte sistem o oluyor zaten. ya da futbolcularınla uzun süre antrenman yapman gerekiyor ki onlara yeterince pratik yaptırabil. bu da işte mancini'nin süreye ihtiyacı olduğu gerçeğidir.
    2-c) tabi ki futbolcularıyla daha fazla süre geçirirse onların eğilimlerini değiştirebilme şansı var, ama bu olmayadabilir.
    2-d) buraya fazla girmeyeceğim, çünkü bunun türk milleti olmak ile uzaktan yakından alakası yoktur. bu batıl bir argümandır. türk futbolcusu trip atar genel geçer bir yargıdır. mevlüt neden trip atmıyor mesela ? o da türk değil mi? mesut özil mesela öğrenen bir yapıya sahip değil mi? dünyanın en tembel milleti diye yaftalanan brezilyalılar neden dünyanın en iyi futbolcuları.bu tamamen futbol oyununu oynamaya ne kadar küçük yaşta ve kimlerin gözetiminde başladığın ile ilgilidir. onun dışında aşağıdan genç yaşlardan bir ekol yaratmak konusuna katılıyorum tabi ki. zaten bu sürekli bahsettiğimiz bir olay.

    extensor futbola ve özellikle galatasaray'a gerçekten kafa yoran çoğu zaman isabetli eleştirilerde bulunan bir kardeşimiz. fakat küçük bir eleştiri getirmek istiyorum. fatih terim ve türevleri insanlara karşı olan nefretini eleştiri ile karıştırıyor. daha dikkatli olması lazım bu konuda, çünkü nesnel eleştiri bize birşeyler katabilir öznel olmak sadece kendimizi kandırmamıza yol açar.
    bir küçük eleştiri de olaylara çok fazla detaylı ve ayrıntıcı bakması üzerine, böyle olduğu zaman insan gözünün önündekini göremeyip işin içinde iş aramaya başlıyor. bazen bir adım geri atıp olayın tamamına geneline odaklanması onu hem daha anlaşılır kılar hem de isabet oranını yükseltir diye düşünüyorum. mancini'ye sabredilmesi konusunda da kendisiyle ve paredros kardeşimizle hem fikirim.
  • 237
    (bkz: extensor/#1459664)

    soylediklerimi ben eksik anlattim ya da yanlis anlasildi. detaylandirip duzelteyim.

    1-a) o pahali kurulmus kadrodan bir takim cikarilamamasi en buyuk sorun. bunun sebebi kotu kadrolasma. bunu mancini basaramadi diyemem, dedim ya bir degisim soz konusu, bu degisim sirasinda gunu kurtarma hareketleri yapilmadigi muddetce dibe dogru gitmemiz icten bile degildi. mancini'yi belki bu konuda hatali diyebilirim, gunu kurtarmaya calisir maclar cikarmaliydi diye. onun disinda sucu ona atamiyorum. dedim ya, basta sorun vardi hem yonetim hem terim hataliydi.
    oyuncularin dilinden anlamaya calismasi da belli bir surec degil mi? ki ben her turlu birincisini tercih ederim. yani oncelikli olarak butun kadroyu belli bir manteliteye ynlendirip kafandaki stratejiyi oturtmak. ikincisi secen takimlarin basarisi asla kalici olmaz. futbol tarihine bakip bunu gorebiliriz. herkes haynckes'ten bahsediyor bayern'deki son sezonunda basardiklariyla. ancak o oyunun baslangici bu mantaliteyi tasiyacak oyunculari takima katip bu oyuna yoneldniren luis van gaal ile olmustu. benim en cok isteyecegim oyuncu schweisteiger'in kanattan nasil merkez orta sahaya donustugunu hatirlayin. bayern icin cok sancili bir gecisti bir senlerine mal oldu. suan ise dunyanin en komple oyuncusu swcheisteiger. luis van gaal bastian'in kendi dilinden anlayip istediklerini sahaya yansitmasi icin cabalamasaydi iyi bir kanat olarak kalacakti. bireysel bir ornek ama bunu butun bayern takimina yayabilirsiniz.
    takim benim degil demesinin yanlis anlasildigin anlattim. tekrarlamak gerekirse bunu yanlis yorumluyoruz. bunun cevabini simdilik ben vermeyim, onumzudeki sezon baslangici daha netlesecektir.

    1-b) blok halinde alan savunmasindan bahsetmedim. blok olarak savunma yapabilmekten bahsettim. bundan kasit su: terim bireysel performansa dayali savunmayi tercih eder. futbolcu ozellikleriyle savunma olusur terime gore. mancini ise butun olarak bloklari dusunuyor. sadece defans 4lusunu dusunmeyin bununla. juventus macinda cok buyuk bir taktik deha soz konusu degildi. fakat bireysel yeteneklere dayali savunma anlayisi yerine sag tarafta orta sahalarla da olusturulan blok, solda ayni sekilde bloklar kurup savunma yapmak bambaska bir olay. juventusa karsi bireysele dayali bir savunmayla deplasmana ciksak 2 tane gol yine atardik ancak ilk yari neredeyse rakibi 70 metrelik top atmaya mecbur eden savunmayi goremezdik. kastim buydu. yoksa mancini defansif bir dehaydi ve juventus macinda herseyi degistirdi demeye calismadim:)

    1-c) manciniyle daha kotuye gittigini dusunmuyorum. cunku mancini kendi dogrularini yaparken beni gercekten cok heyecanlandirdi. sonra kendi dogrularini birakip futbolcularin eline biraktigi anda oyunu kotuye gitmeye basladik. mesela bir cok macin ilk yarisini sneijder'in isteyecegi sekilde, ikinci yarisini ise selcuk'un isteyecegi sekilde oynadik. mancini bu konuda elestirilmeli. cok sacma seyler yapildi, taktikten tamamen uzaklasip. bas sorumlusu ise mancini. en buyuk nedeni ise selcuk ve burak. onlari kotulemek icin soylemiyorum, takimin ihtiyacini oynamak yerine kendi bildiklerini takima kattilar. rakipler icin artik bu pek sokmuyor maalesef.

    2-a) en cok bu baslikta yazdiklarim yanlis anlasilmis. ya da ben yazamadim. futbolcularin statik oynamasi 1 yildir olan bir sey. mancini ile baslamadi, mancini sirf bunu cozmek icin melo'yu geride oynatmaktansa oraya yekta'yi ve ceyhun'u denedi. sonra bu dogrusundan vazgecip defans kurgusunu degusitirerek ceyhun'u orada tuttu. ve bunu yapmaya basladiktan sonra takimin gelisimi durup geriye gitti. halbuki en buyuk sorun takimin durarak hucum etmesiydi.
    ben terim'in ortaligi yangin yerine vermesini elestirmedim ya da mancini'nin sakinligini de ovmedim. aslinda hicbir yorum katmadim:) eger statik oynayan oyucnulariniz varsa maci yangin yerine vermek en mantikli olani. cunku takima ekstra adrenalin yuklenir ve takim cabalamaya baslar. mancini'nin yaptigi ise stratejisi olan takimlar icin daha dogru olan. iste bu noktada kan uyusmadi ve takim geri donusleri basaramayan statik ve heyecansiz(kisisel hirs anlaminda) bir takima donustu. burada da aslinda bir bakima mancini'yi elestirir bir yaklasimdayim. anlasildigini dusunmustum.

    2-b) burada da bir yanlis anlasilma var. futbol zaten ezber pratigidir dedigin anda beni bir onceki maddelerde de hakli cikartiyorsun. ben de farkli bir sey soylemedim. hani mancini benim kadrom degil diyordu ya. kastettigi iste o ezberler benim verdiklerim degil demeye calisiyor. bu degistirilemez seyler degil. ufak degisikliklerle olabilir. benim belirtmeye calistigim ise suydu, eski ezberini birakip kendisinden isteneni yapmaya baslasaydi bazi oyuncular -ki cok zor da degildi- takim icerisinde eriyecekti cikintilari da. mesela selcuk macin skoru ne olursa olsun, kendisinin mevkisi defans onu olmadigi halde aldigi her topu defans arkasina atmaya calisti ozellikle sezonun ikinci yarisinda. mancini ise birbirine daha yakin oynayan bir takim istiyor. selcuk bunu yaptikca takimin bir cok parcasini islevsiz kiliyor. ya da burak, kosularini surekli tek bir hat uzerinde yapti. takim tamamen baska oynarken burak bu kosulari yapip pas istedi. eskisehir maciyla beraber mancini cok buyuk bir yanlisa dustu ve takimi bu set'in uzerine kurmaya basladi. o noktadan sonra iyice kisir bir futbol oynamaya basladik. takim ezberi>bireysel ezber. takim kendi ezberini olustururken, bireysel ezberini dayatti bazi futbolcular. drogba da bunlara ornek.

    2-c) bundan neredeyse eminim, tek guvenemedigim taraftarin yanlis tepkileri ve federasyonun fenerbahceye 4.yildizi taktirma zorunlulugu hissetmesi.

    2-d) turk milleti yerine turk halki lafini kullandim. bu oylesine kullanilmis bir kelime degildi. ben avrupada dogmus buyumus turk futbolculari bizim klasmana sokmuyorum. turkiyede dogup buyumus ve kendini gelistirmis bir futbolcu gosteremezsiniz. en azindan gelisimi futbol uzerine degildir. ya arda gibi biraz ehlilestirilip fizik olarak ustune katmistir, ya da pozisyon oynamayi ogrenmistir (kucuk hakan gibi). kendini gozle gorulur sekilde gelistiren 2 futbolcu ornegini ele alabiliriz. biri hakan sukur digeri tugay. hakan sukur pozisyon bilgisini arttirarak bunu basardi, futbol yeteneklerini bir ust seviyeye cikartarak degil. (hakan sukur pozisyon bilgisi dedim pozisyon oynamayi degil. birbirinde iki farkli durum) tugay ise futbolu basiy oynamayi ogrendi ve oyun hizini arttirdi. yoksa tugay turkiye'nin zaten en teknik oyuncusuydu. bunu gelistirmedi tugay ve bunu yapmayi da bizim topraklarda degil, ingiltereye gittiginin 4.senesinde ogrenebildi. futbolunun olgun caginda.
    mevlut ve mesut 3.nesil gocmen cocuklari. anadolu kulturuyle en yakin halleri turkce bilmeleridir belki de.
    dunyanin en tembeli yunanlilar sonra da ispanyollar brezilyayi ilk defa duyuyorum:) ama dogru brezilyalilar da tembeldir. onlarin bu kadar fazla futbolcu cikarmasi hem onlari sosyo-kulturel durumlariyla alakali hem de onlarin futbol ekonomisiyle. cok detaya girmeden bir ornekle bireysel durumlarini anlatayim: brezilyali icin futbol amerikadaki zenci icin basketboldur. cikis yoludur. bu ornege afrikalilari da katabiliriz. tekrar brezilya ornegine donersek, brezilyalilarin neredeyse tamami (bir iki istisna haric) -hadi biz diger guney amerikalilari da katalim- avrupalilara gore daha erken yasta captan duser. bunun sebebi de yine bireysel gelisim ve ogrenmeyle ilgili. denilson gibi bir salt yetenek avrupada tamamen cuvallayabiliyor. bir cok brezilyali oz yeteneklerini cok iyi kullanip bir kac yil gecirdikten sonra ortadan kaybolabiliyor. kabul edelim, biz onlar kadar yetenekli degiliz. biz daha kotuyuz demiyorum, sadece adamlardaki oz yetenege bakarsan bizden cok daha iyi. brezilya ozelinde, tum guney amerikanin avantaji ehlilestirilmemis yetenekler olmasi. avrupali bu oyuncuyu kendi potasinda eritip takimina katmaya calisiyor. onu ehlilestirmeden ne kadar yuksege cekebilirse o kadar yuksege cekiyor. bu sirada ogretebildigine ogretiyor, ogretemedigine sartli reflekslerle takimda faydali olmayi ogretiyor(ezber de diyebilirsin) eger bu da olmazsa hadi kendine iyi bak diyip gonderiyor. bizdeki yetenek asla brezilya kadar yuksek degil. bizdeki gelisme genelde sartli reflekslerle oluyor. burak gibi. ezberletilmeye calisiliyor ancak akilli bir oyuncu degilse bu ogrendigini hemen unutabiliyor, ayni burak gibi.
    ama bu demek degildir ki soyledigine katilmiyorum. kesinlikle kimin gozetiminde egitim aldigi onemli. ogrenmeye ne kadar acik olmasa da bir sporcu 17 yasina kadar kendine verileni ogrenir cunku biyolojik olarak buna aciktir. egosu da henuz olusmamistir(!). fakat maalesef bizim ulkemizde egitmen olmadigi icin basarili bir sporcu varsa bil ki o adam sans eseridir, siyah koyundur. o nedenle futbolcu altyapisina yonelmektense egitmenleri egitmek cok daha yararli olacaktir.
  • 238
    kendisinin soruları üzerinden dönen tartışmanın üslubu hepimize örnek olmalıdır. insan, bazen bir yardım veya iyilik gördüğünde insanlığa olan inancı artar ya, şu tartışmayı görünce galatasaray sözlük ve yazarlarının kalitesine olan inancım arttı.

    (bkz: gözyaşlarıyla entry girmek)*

    extensor(7) görünce sandığım : 'antu kafası kopiller damlamıştır yine'

    gerçekte olan : galatasaray sözlük

    emeği geçenlere teşekkürler, başta da kendisine.
  • 239
    (bkz: extensor/#1459690)

    evet bazı noktalarda yanlış anlamışım daha açıklayıcı yazdığın için teşekkür ederim.
    1-a) evet pahalı takım, fakat kadrodaki "paha" dağılımı dengeli değil.
    benim asıl anlatmak istediğim, bu kötü kadrolaşmış takımı kısa sürede 1 tık ileri atabilecek tipte bir hoca değildi mancini ki düşündüğüm gibi de oldu fakat uzun vadede takımı 5 tık ileri götürme potansiyeli var mı? var.
    peki galatasaray camiasındaki beklenti nedir? sonuçta bu klubu klup yapan sen ve ben gibi destekçilerdir.
    önemli olan bu beklentiye de yanıt verebilmek bence.
    1-c) sen kendi dogrularını bıraktığını düşünüyorsun ben ise futbolcuların kendisine inancı kalmadığını düşünüyorum. kendi dogrularını bıraktığında kötüye gitmeye başladığımızı da söylemişsin. yani sonuç olarak kötüye gitmişiz işte :) ayrıca bu kötüye gidişte baska bir faktör daha var ona da bir altta değiniyorum.
    2-a) bu konuyla ilgili söyleyeceğim şey dediğin gibi mancini'nin kendinden taviz vermemesi durumu. bunu bir örnek ile açıklayacagım. ben ihracat yapan bir firmada çalışıyorum italyanca biliyorum ve italyanlarla iş yapıyorum tekstil üzerine. gerçekten fanatik juventus'lu paolo diye bir müşterim var. babası adını paolo rossi'den esinlenerek koymuş. kendisiyle 2 hafta önce bir öğlen yemeginde italyan futbolu ve juve hakkında konuştuk. bana işte juventus'un defansif oynamasından conte'nin modern futbola ayak uydurmak istemediğinden kapalı görüşlü olduğundan dert yandı. ben de bir espri yaptım. ne dersin mesela dedim mancini'yi size versek conte'yi biz alsak ister misin dedim. o da şöyle cevap verdi, conte hakkında kapalı görüşlü derken mancini'yi düşünmeden söyledim. conte, mancini'nin yanında post-modern kalır. mancini aşırı bir "italyan" deyip eliyle at gözlüğü işareti yaptı.
    bunu sadece mancini'nin esnek olamayan kendi dogruları üzerinde net duran bir adam olduğunu örneklemek için anlattım. ayrıca bir arkadaşım... ekolünde entry hiç girmemiştim bir ilk yaşamış oldum :)
    2-b) işte kardeşim "çok zor değil" dediğin olay çok zor. bize zor değilmiş gibi geliyor. gerçekten çok zor çünkü zaten maçta o kalp ritmiyle mantıklı düşünmek bazı şeyleri beyin ile yapmak çok zor burada pratik devreye giriyor refleksif hareketler devreye giriyor. mesela demişsin ya selçuk'tan istenen başka fakat o savunma arkasına oynuyor diye. işte bak maçlarda gözlemlediysen selçuk evet mancini istekleri doğrultusunda başlıyor fakat 60.dakikadan itibaren refleksif olarak alıştığı şeyleri yani savunma arkası denemelerine ister istemez başlıyor hem de skor ne olursa olsun. yani oyuncular eski ezberi bırakıp kendilerinden yapılması isteneni yapmak isteseler bile yapamazlar çok pratik gerekiyor, kendilerinden istemek veya kendilerinin istemesi yetmez sürekli üzerinde durup pratik yaptırmak lazım. mancini bunu son zamanlarda yapar oldu. yani belli bir şeyler isteyip artık onun üzerine pratik yapmak. mancini sonuç alamadıkça değişiklik yaptı ilk yarı özellikle. bence onu ve takımı kötü gösteren faktorlerden biri de bu idi.
    2-c) böyle bir potansiyel tabi ki var fakat eminim deme bence çünkü kimse emin olamaz :)

    2-d) haklı oldugun noktalar var. özellikle verdiğin örnekler çok net ve dogru. katılmadığım nokta ise brezilyalıların daha yetenekli oldugu yargısı. bu tabi ki öznel bir düşünce ve ben kesinlikle katılmıyorum. güney amerika'da brezilya arjantin ve kolombiya ziyaretlerim oldu. gerçekten onların kültürü bizden çok çok farklı. yedikleri yemekten tutun giydikleri kıyafetlere , espri anlayışlarına kadar. belki onların kültürleri de daha iyi futbolcu olmalarına yol açan bir faktör olabilir fakat ben milliyetten gelen bir yetenek olduğuna asla inanmıyorum. biz brezilya'yı ne kadar gelişmemiş bir ülke olarak görsek de oradaki en ufak kenar mahalledeki eğitmen bile bizim bir çok hocamızdan daha bilgili. hem futbol konusunda hem de futbolcu psikoloji konusunda. bu da dediğim gibi belki kültürlerinden dolayı ortaya çıkan bir faktördür. ama kesinlikle insan her yerde insan. fiziki farklılıkları olabilir fakat yetenek zeka gibi farklılıkların kesinlikle cografya ve milliyet ile ilgisi yok. ben 7 yaşında herhangi bir ilkokul bahcesinde top oynayarak kan ter içinde kalmış bir çocuğu brezilyaya götürsem ve orada futbol oynamasını sağlasam kesinlikle bir türk gibi değil bir brezilyalı gibi oynayacaktır ileride. sosyal olarak böyle bir deney yapmak imkansız fakat buna benzer örnekler var. kesinlikle bizden daha yetenekli değiller sadece yeteneğin kimde oldugunu bizden daha iyi biliyorlar ve daha fazla futbol oynayan çocuklara sahipler. opsiyonları, yelpazeleri daha zengin. biz daha az futbol oynuyoruz.
  • 241
    (bkz: extensor/#1459726)

    simdi 2-b) ve 2-d) birbiriyle biraz celisiyor gibi duruyor, ayni sekilde benimki de oyle. o nedenle istersen bunun uzerinde duralim. esasen birbirinden cok farkli seyler soylemiyoruz, o kucuk detaylari acarsak ayni fikirde olmasak da dogruyu daha iyi tartisabiliriz.

    ben kolay derken aliskanliklari degistirmek kolay demek istemiyorum aslinda. soylemek istedigim, bu ezberleri biraz yontup takim icinde eritmek zor degil. mesela selcuk'un iki tane eskiden kalma aliskanligi var. birincisi defans onunde oyun kurucu oynarken defans arkasina uzun top atmak. digeri ise one ciktiginda ters top ve ara pasi atmak(bunu ozellikle ilk senesinde cok yapiyordu) selcuk artik defans onunde oynamadigi icin ikinci yaptigina odaklansa pek bir sorunumuz olmazdi. ama zaten sorun az once kurdugum cumlede gizli. selcuk bunu ilk senesinde yapiyordu yani biz bu doneme pre-burak donemi diyebiliriz. post-burak doneminde ise ikinci ogretisini birakip sadece uzun defans arkasi toplara odaklandi. bunu sadece defanstan uzun topla cikma gibi dusunmeyin. bunun anlami diger butun hucum organlarini ve pas istasyonlarini es gecip hucum aninda topu tek seferde defans arkasi kosu yapan oyuncuya atmak gibi dusunebilirsiniz. iste sknti burada cikiyor. bu ezberi bozmak zor degil. baska ne yaparsan yap bunu yapma:) suclu sadece selcuk degil, yekta da diger pas istasyonlarini gecip burak'a direkt paslar atmaya calisiyor. ya da burak'i ele alalim. burak sag kanatta cizgiye yaklasarak oynadiginda takima verim saglayabiliyor. tek hat uzerinde yaptigi kosu ezberini birakip cizgiye kacabiliyor. pas alisverisi icin kendini konumlandirabiliyor. ama mac ne zaman skntiya girse yine kendi bildigini okumaya basliyor. bu iki sebepten dolayi aslinda zor degil ama futbolcular kolaya kaciyor dedim. bu bilgi isiginda da onumuzdeki sene daha iyi olacagiz diyebiliyorum. cunku degisim basladi, sancisi da basladi. onumuzdeki sezon cocugumuzu dogurmus olacagiz:) ve soyledigin gibi, bu tamamen calismaya dayali. mac antremani yerine, taktik ve bireysel antreman yapmaya basladigimizda bu degisikligi gorecegiz ve dogan cocugumuz belli donanimlarla dogmus olacak.

    2-d) burada da birbirine paralel soylemisiz. cok kucuk nuans farklari var. bunu da detaylandirirsak; her sporda oldugu gibi futbolda da belli kaslar ve vucut yapilari on plana cikabiliyor. eski futbol anlayisinda bu fark cok fazla degilken suan daha belirgin oldu. turk insaninin fizik yapisindan dolayi bir brezilyali kadar esnek ve hizli bacak kaslarina sahip degiliz. caslismayla tabi ki aradaki fark azalabilir. ancak fiziksel farkliliklar isi degistiriyor. mesela sinan guler en iyi sicrayan turk basketbolcusu. bu haliyle bile ortalama bir zenci basketbolcu kadar sicrayamiyor. sprinter cikmaz bizim ulkeden. ancak guresci cikar. futbol diger sporlara gore en adil spordur bence. vucut yapisi ne olursa olsun oynarsin bu kesin. yine de fiziksel olarak ustunlukle baslayip dogustan gelen yetenegini birlestiren biri ister istemez 1-0 onde basliyor hayata. bu demek degil ki ulke olarak brezilya kadar basarili sonuclar alamayiz. kendi futbolumuzu oynayip pek tabi basarili olabiliriz. kendi vucut yapisina gore futbolunu olusturmus almanlara bakalim, ya da italyanlar. bunun icin de ikimizin de hem fikir oldugu sey gerekli, yani sporcuyu cok kucuk yasta dogru sekilde egitebilmek, salt yetenegi isleyip ust seviyelere cikarmak. bunun icin de daha once bahsettigimiz sey gerekli, egitmen! :) bu arada fiziksel olarak farkliliktan bahsettim ama mental olandan bahsetmemisim. bu sadece spor degil, toplum yapisiyla da ilgili. insan tabi ki insan, ama dogmalar bizi ogrenmeye acik biri ya da kapali biri yapabiliyor. turk insani kesinlikle cahil oldugu icin geri kalmiyor, ogrenmek istemedigi icin geri kaliyor. gozunun onundekini bile inkar edebilir kendisine dayatilmis dogru icin. bu tabuyu yikabilirsen tabi ki bizim icin de ogrenerek gelisme en az diger ulkelerinki kadar mumkun olurdu. ancak biz toplumumuzun gercegini gozardi edip her insan aynidir diyemiyoruz. belki maslow'un soyledigi piramidin tepesindeki kendini asma arzusundan da bahsetmeliyiz bununla ilgili. bizim futbolcumuz parayi ve sohreti aradaki basamaklari gormeden elde ettigi icin kendini asma yerine kolayi tercih ediyor. ikinci bir sebep de bu ogrenmeye acik olmamada.

    son cumle de seninle yine paralel kurayim, biz futbolu "artik" oynamiyoruz. ne yesil alan kaldi, ne de iki tas koyup mac yapabilecegin sokaklar. sokakta oyun oynamak ayiplanmaya basladi, okullarda cocuklari sosyallesme adi altinda ilgi duymadigi seylere yoneltmeye basladik. ulke olarak sporu sevdirmeyi basaramiyoruz. bizde hala futbolcu adi altinda birilerinin cikmasinin iki sebebi var, uc buyuklerin taraftar kitlesi, futbolcularin superstar mertebesinde olmasi. futbolu sevdigi icin oynayan turk futbolcusu en son ne zaman gordunuz?
  • 242
    (bkz: extensor/@paredros)

    1-a) özetle ligin en pahalı kadrosu ama pahalı takımı değiliz tezi. bu teze göre mancini için 200 milyon dolar daha borçlanalım takım yaratamaz sonucu da çıkar. eldeki malzemeyi kullanamadığını ispatlayan ve 35 topçudan asgari 1 (bana göre 2) şampiyon çıkması gerekirken sahada sıfır değerinde bir oyun şekli var. kovulmak üzere olan topçulardan şampiyon takım yaratmak marifet. sezon öncesini yaşamak ve zaman vermek kanımca başka bir şehir efsanesi.

    1-b) deplasmandaki juventus maci defansif anlamda basaridir tezi. yediğimiz 2. gole bakarsak defansta 11 kişi rakibi karşılıyoruz 15 metreden süzüle süzüle gelen topa rakip kafa vuruyor.

    2-a) takim hicbir maci ceviremiyor cunku futbolcular cok uzun suredir statik oynuyorlar. gecen sene cevirdigimiz maclarda taktiksel hicbir sey yoktu kabu edelim, hep ortaligi yangin yerine cevirip maclari da oyle cevirdik. suan ise maclari yangin yerine cevirecek bir teknik ekibimiz yok. olaya bakislari farkli. futbolcular ise statik oynamaktan vazgecmedikce maclari cevirmek neredeyse imkansiz. (deplasmandaki kotu sonuclari da benzer sekilde okuyabiliriz). yazarın bu tezi hoca dediğin oyunu okuyan, müdahale eden, çeviren, sorun çözen adamdır tanımı sebebiyle hoca %100 sorumlu. bakış açısı ne olursa olsun kenarda sorun çözemiyor. hoca isterse topun kralını yazsın, aydan baksın, uzaydan film çeksin ama hoca sorunu görmüyor, müdahale etmiyor ve çözmüyor.

    2-b) bir sınıf var iyi öğrenciler ancak hoca değişince notları düştü. çünkü öğrenciler bireysel çaba göstermedi. bu tez doğru değil ama doğru olsa dahi kusur %100 yeni öğretmende. oyuncuların bireysel çaba göstermemesinde de %100 hoca sorumlu.

    2-c) farklı bir burak ve selçuk, semih ve yekta görme ihtimalimiz maalesef yok. çünkü öğrenciler bireysel çalışma yapmayacak hoca da taraftar da oyuncuları suçlayacak. halbuki sınıf aynı sınıf bu öğrencilerin + bir çok özellikleri var, onları hoca yok etmekte.

    2-d) turk futbolcusu ogrenen bir yapiya sahip degil. aslinda turk halki olarak ogrenmeye acik degiliz. futbolcu eger belli hocayla iyi is yapip belli hocalarla is yapamiyorsa bunun iki sebebi var. birincisi psikolojik sebepler, cunku bizim oyuncular manita gibi trip atmayi cok sever. aninda oyuna, takima ya da hocaya kusebilir. bu teze katılmıyorum. kolay öğreniriz, tembel de değiliz, sanılanın aksine ırgat gibi çalışırız. hedef ve amaç ile çok kolay motive ediliriz. iyi yönetilse 10 yılda dünya'da ilk 5'e gireriz. örnek fatih terim'in ilk gelişinde takımın yarısı kovulmak üzereydi (bazen hoca harika bir takıma kondu filan yazıları okuyorum da deli oluyorum) çalışarak o takım neler yaptı.

    başarılar ve saygılar.
  • 243
    (bkz: extensor/#1459782)

    ilk yazilanin ustune suralarda:(bkz: extensor/#1459664),(bkz: extensor/#1459690), (bkz: extensor/#1459726),(bkz: extensor/#1459755) biraz daha detaylandirildi. o nedenle tekrar detaylandirip aciklamaya gerek yok. fakar bir iki buyuk yanlis anlasilmayi veya hatayi duzeltmekte fayda var.

    1-a) 90lar sonu atletico madrid ispanya'nin belki en pahali 2. takimiydi, tek bir kupa bile kazanamadi. kiko gibi oyunculari oldugu halde. o nedenle tabi ki hicbir seyin garantisi yok. bu nedenle pahali oyuncu vurgusu yapmak yerine uyumdan bahsettim, ve daha sonraki yazilarda da benzer seylerden bahsedildi. oyuncu transfer etmekten degil. buradaki ornekte bahsedilen fatih terim 96-97 sezonu sanirim, ancak o fatih terim de sezon oncesini yasadi. hem o oyuncularin hepsi akdeniz olimpiyat oyunlarinda sampiyon olan takimin iskeletiydi. yeni bir takim da degildi, terimin tanimadigi oyuncular da degildi. o takimdan gonderilmesi dusunulen oyuncular hayrettin, bulent, mert, arif'ti. fatih terim bulent'i 98 yilina kadar gondermeye calisti, bir cok kez kadro disi birakti, sonunda bulent tandem oynamayi ogrenip hocadan formayi kapti bir daha da birakmadi. mert takimdan gonderildi. hayrettin'e yapilan cok buyuk haksizlik vardi o donem ama uzerime vasife olmadigi icin detaylandirmiyorum. benden iyi bilen ve anlatacak olan vardir eminim. arif de ayni bulent gibi terim'in surekli gondermeye calistigi oyunculardan biridir. 2.doneminde arif'in gol krali olmasi sonrasi soyle bir konusmasi vardi gulerek yaptigi; bu adami surekli gondermeye calisiyorum adam bir sekilde takimda kaliyor. neyse konumuz bu degil. yazi sonunda o donemle ilgili genel bir iki sey daha soyleyecegim.

    1-b) diger entry'lerde detaylandirilmisti tekrar yazayim, defansif deha veya kusursuz bir oyundan bahsedilmiyor. sadece bireyin yetenegine dayali defans anlayisindan bloklarin kuruldugu defans anlayisina tek macla gecmekten ve bunu yaparken de rakibin hucum silahlarini gozeterek bunu yapmaktan bahsediliyor. ve yine tekrarlamak gerekirse o macta cok iyi defans yaptigimiz iddia edilmiyor, sadece nasil bir defansif anlayis degisikligi yapildigi vurgulaniyor.

    2-a) yine diger entrylerde detaylandirildigi gibi mancini burada hatali. "ten uyusmazligi" yasandigindan ve mancini'nin yaptiginin uymadigindan bahsedildi. bence de hatali mancini. ancak mancini'nin yapmak istedigini uygulamak yerine kendi ezberini takima dayatan oyuncu da hatali denildi. sonra bu daha da detaylandirildi tekrar yazmaya gerek yok

    2-b) bu verilen ornegin bizim sooylediklerimizle nasil bir alakasi var pek anlayamadim. diger yazilarla cok daha detaylandirildi, belki onlarla birlikte bakilmali. yoksa ogrenci ornegi pek alakali gelmedi bana.

    2-c) gorebiliriz (!) burada anlatim bir olasilik uzerine. olmayabilir de. eger futbolcularin pozitif ozellikleri cok fazlaysa bu ihtimal her zaman var demektir. ki zaten ten uyusmazligi durumu ortadan kalkarsa kacinilmaz olacaktir. ayrica hoca eger yok ediyor olsaydi selcuk suan alisik oldugu uzun toplari atmak yerine baska bir sey oynuyor, burak da tek yaptigi defans arkasi kosu yerine baska bir sey yapiyor olurdu. ikisi de hala en iyi yaptigini sandiklari isleri yapiyorlar neden hoca yok ediyor olsun?

    2-d) kolay ogreniriz? peki bana dunyada taninmis 5 tane turk bilim adami soyle. yok istemiyorum, dunyada onemli yerde 5 tane profesor soyle. onu da gectim, turkiyede son 20 yilda uretimin veya yasamin parcasi olmus tek bir bulus, arac, parca...herhangi bir yenilik soyle. biz ogrenemeyiz demiyorum. ogrenen bir yapimiz yok diyorum toplumsal olarak. turkiye'de 80'lerle birlikte "hap yap para kap" mantigi yerlesti. son 12 yillik yonetimle daha da kolayina kacar olduk isin. turkiyede uretim sifira duserken butun emek ve para insaata yoneldi. cunku cok daha kolay ve hazirdi. bu toplumsal bir yaklasim hayata.
    cok daha vahim bir cumleyi duzeltmek istiyorum. irgat gibi calismakla, kendini gelistirmek arasindaki fark siyahla beyaz arasindaki fark gibi. irgat gibi calismak cok kolay, sana soyleneni esegin yuk tasimasi gibi yap. kendini gelistirmek ise kendini ve isini tanimakla baslar. baskasina bagli olmaktan cikip kendi oz yeteneklerini kesfetmeyi de gerektirir. bizim egitim sistemimiz onumuzde duranla gitmeyi ogutler. becerilerini sorgulamaz. hayata yaklasimimiz da boyle. bir cocugun neye yetenegi var diye bakilmaz turkiyede. neden sanatci neredeyse yok bizde? sanat kendini gelistirmekle ilgilidir cunku. taklitle de ancak nuri bilge ceylan kadar sanat yaparsiniz. motive edilmek cok guzel de sen kendi kendini motive edip kendine bir amac koyamiyorsan surekliligi nasil saglayacaksin? zaten turkiyedeki en buyuk sorun "sustainability", surudurulebilirlik. bu kelimeyi kullandim cunku son 15 yildir dunyada ister isletme icin, ister cevre, isterse ekonomi icin en cok vurgulanan ve ustune durulan kavram sustainability. turkiye toplum olarak hicbir noktasinda bunu baslatmis degil.
    hos ben yapamayiz da demiyorum ki. dedigim sey, bizim sporcularimizin ogrenebilmesi icin bunu 17 yasina kadar yapabilmeleri gerekir. fakat bizim altyapi sistemimiz dogru olmadigi icin 17 yasindaki bir futbolcu henuz taktik nedir onu bile bilmiyor cogu zaman (arda'nin 4-4-2'yi 22 a takimda yeni ogrendim demesi:/)

    simdi tekrar gelelim 96-97 terim donemine. 95-96 kadrosu da cok iyi maclar cikarmisti esasen. sadece "surekliligi" yoktu. souness'un o kadar ustune gidilmisti ki adam cildirmak uzereydi. ama 96-97 takimini anlamak icin daha geriye gitmek gerekiyor. 96 takimin iskeleti akdeniz olimpiyatlarini kazanan kadronun iskeletiyle ayniydi. 16 yasindan beri beraber oynayan oyunculardan kurulmus. daha da onemlisi feldkamp'in sinifinda ders almisti bu cocuklar. o iskelet bozulmadan devam ettigi muddetce sportif basariyi kazanmalari kacinilmazdi, fatih terim beraber calistigi bu ogrencilerle cok dogru bir kimya yakalayip yanlarina hagi gibi hall of fame olmus bir oyuncuyu da yanlarina katip harika basarilar kazandi. 96 senesi ayni 2011'e benzer. depresyon firsati icerir. turkiye'nin gelmis gecmis en teknik ve bence en yetenekli oyuncusu tugay, en iyi santrafor'u hakan, en iyi forveti arif, en iyi sag kanadi okan, en iyi defansi alpayla beraber bulent korkmazdi terim geldiginde de. terim bu takima bir kimya kazandirdi ve dogru eklemelerle muthis isler yapti. mancini de ilk senesinde bunu basarbilirdi belki. fakat turk oyuncusunu hic tanimamasi ve takimin 96 takimi gibi bir jenerasyon takimi olmayip toplama takim olmasi bunu daha zor hale getirdi. mancini bence basarisiz oldu simdiye kadar. ama elestiri niyetinde soylenen seyler mancini'nin hatali oldugu seylerle hicbir sekilde ortusmuyor.
  • 244
    (bkz: extensor/#1459782) tartışmaya şuradan giriyorum.

    2-b) madem sınıftan gidiliyor alegorinin dibine vuralım. bir sınıf var kurulmuş gidiyor. öncesinde sınıf kapatılacakmış neredeyse. eski sınıf öğretmenini getiriyorsun, üstüne branşlarda ön plana çıkmak için de burslu öğrenci getirmeyi düşünüyorsun, x okulundaki iyi öğrenciyi alıyorsun. çünkü amacın sınıflararası değil okullar arası yarışmak. sınıf öğretmeninin bu birlikteliği sağlayacak kapasitesi hep var ama doğru öğrenciler mi var elinde? başarılı oluyorlar bir süre ve sınıf öğretmenine tapıyorlar haliyle çünkü başarılılar. en azından bir süre öyle gidiyorlar, sonra iyi performans düşüyor ardından okul müdürü sınıf öğretmenini alıp müdür yardımcısı yapıyor. bu arada burslu aldığın öğrenciler hep denk getirip ayarttığın isimli öğrenciler. derece yapacakları belli. ne vereceklerini biliyorsun, ona göre yatırımını yapmışsın. hali hazırda başarıyı yakalamış öğrenciler ise aralarında oluşmuş kimyanın ve başarının doygunluğunu yaşıyor bu sırada. okul gazetesinde sürekli boy gösteriyorsun. diğer sınıftaki abilerin seni tebrik ediyor.

    tam bu arada yeni sınıf öğretmeni getirmişsin. ite kalka okullararası tatmin edici bir derece almışsın yine ama kendi okulunda bi türlü düzen oturtamıyorsun. önceki öğretmen gitmeden de bu sorun varmış ama bi şekilde şapkadan tavşan çıkartmayı başarmış. yeni öğretmen ise bilmiyor öğrencisinin hangi sistemle çalıştığını. öğrenene kadar da sınıflararası derecede geri kalmış. kendi düzenini kurmak istemiş onda da zaman kısıtlı olduğu için ve hızlı başarı istendiği için istediğini yapamamış, bu esnada da iki iyi joker öğrencisini kaybetmiş. yapılacak şeyler belli: ani kararla sınıf öğretmenini gönderebilirsin (bir öncekini bu şekilde yapmışsın ve sonuçlarını çekiyorsun. yeni gelen öğretmenin bir suçu değil bu sen bu riski almışsın, sonuçlarına katlanıyorsun, önüne bakman lazım, tekrar aynı hatayı yapabilecek misin?), oyuncu grubunu da gönderebilirsin ama mümkün olan en az zararla ve stabil bir şekilde bu durumdan çıkman gerekir. bunun yolu da mevcut sistemin asıl sorunlarını belirlemek ve bunları mevcut kişilerle nasıl giderebileceğine kafa patlatmak. diğer türlüsü yepyeni bir sancılı geçiş dönemi, fason "kolej havası" pozları ve gireceğin daha fazla maddi yük.
  • 246
    (bkz: extensor/#1459782)

    1-b) deplasmandaki juventus maci defansif anlamda basaridir tezi. yediğimiz 2. gole bakarsak defansta 11 kişi rakibi karşılıyoruz 15 metreden süzüle süzüle gelen topa rakip kafa vuruyor.

    şimdi extensor'da zaten sabır var, adam yılmadan uzun uzun yazıyor. paredros orada kendini parçalıyor. sütun sütun yazılar yazıyor ama anlatamıyor. yazıyorsun yazıyorsun karşılık olarak sana şu cevap geliyor;

    ''yediğimiz 2. gole bakarsak defansta 11 kişi rakibi karşılıyoruz 15 metreden süzüle süzüle gelen topa rakip kafa vuruyor. ''

    böyle bir cevap alıyorsun ve yılmadan usanmadan, karşındakini kırmadan yazmaya devam ediyorsun. gerçekten çok zor işler yapılıyor. tebrikler extensor ve paredros.

    neyse ben dahil olup gideyim.

    juventus saldırıyor biz karşılıyoruz. bizim yeni teknik adamın ilk maçı. bakın yine isim vermiyorum. herhangi bir teknik adam. saldırıyor juventus kendi evinde, 5 tane orta sahasıyla, forvet hattıyla. duran toplardaki defans oyuncularının üstünlüğüyle saldırıyor. bir tane gol atıyoruz. deplasmandayız. büyük avantaj sağlıyoruz. daha önce hiç defans yapamamış galatasaray, direniyor. bu nasıl oluyor ? anadolu takımlarından saçma sapan gol yiyebilen galatasaray, juventus'dan 77 dakika gol yemiyor. hemde deplasmanda. amrabat bir hata yapıyor yiyoruz penaltıdan. juventus yine bastırıyor. sağdan orta, soldan orta. pirlo hükmediyor takımına. ne kadar basit söyleniyor dimi, pirlo. 19827391827 tane yaptığı ortalardan bir tane daha yapıyor, 86 dakika direnen savunma bir anlık kaçırıyor ve gol yiyoruz. sonra maça başlıyoruz çok akıllı bir hücum geliştiriyoruz 2-2. torino'dan gol haberi var. evet 90 dakika bitiyor sağlı sollu gelen juventus'dan biri penaltı, diğeri orta-kafa 2 gol yiyoruz.

    herkesin tek derdi ne kadar iyi savunduğumuz. helal olsun bunu nasıl başardık diyoruz. ama bazılarımız kusura bakmasın ama fanboyluğun gözünü çıkarmak adına yine bok üstünde bok bırakmıyor. sanki altınoluk'la maç yapıyor galatasaray. sanki 90 dakika rakip kalede top oynamışız. ama rakibin tek ortası gelmiş gol olmuş ve rakipte pirlo gibi bir oyuncu varken. -mış yok işte. rakipte pirlo var ve adı juventus.

    nicke bakıp entry okuyunuz. tek tavsiyem budur. ne yapayım. saçma sapan düşüncelere ayıracak zamanım yok.
  • 247
    (bkz: extensor/#1459835)
    makina mühendisi maçı tekrar yaşattı bana ve şimdi hatırladım biz o "süzüle süzüle gelen" golü nasıl yedik. paredros'un bahsettiği blok savunma yapan takımın ileri uç adamlarından burak ve umut oyunda değil (savunma yapmayı zerre bilmiyorlar) öte yandan drogba dün gece mourinho'nun da dediği gibi savunmaya yardımlarıyla ekstra iş yapabilen bir isim. önce amrabat'ı alıyorsun çünkü riera'nın cılkı çıkmış, ardından sneijder'i alıyor umut'u oyuna sokuyorsun keza sneijder'in de maç temposu yerlerde o sırada. bu sayede juventus gittikçe kanatlara açılıyor. penaltı geliyor çünkü blok savunmayı bilen 2 adam çıkmış, savunma bilmeyen iki adam girmiş ve pirlo ileriye çıkmaya başlamış. sneijder'in gölge markajından hiç bahsedilmez. oyundan çıkana kadar pirlo'nun her daim bizim kaleden 40 metre uzakta kalmasına sebebiyet verdi. blok savunma gerçeği, alan savunması gerçeği. futbol fundamentali gerçeği. o golleri yememizin sebebi de tekrar pahalı kadro ama pahalı olmayan takım. sneijder'i çıkartıp yerine umut'u alabilirsin. riera çıkar amrabat girer. sonra da "süzüle süzüle" o golleri yersin. sadece o maçtan bu çıkarımlar kolayca yapılabiliyor. takımın dengesizliği kolayca ortaya çıkabiliyor. suçlu salt mancini mi? gerçekten komik bir tez halini almaya başladı bu ve suçlu melo demek kadar gerçeklikle alakası yok. yanlı düşünmeyle alakası var.
App Store'dan indirin Google Play'den alın