2011
galatasaray uefa avrupa ligi play-off turu ilk maçında maalesef bizi yine, yeniden üzdü. şu sıralarda televizyon ekranlarında, internet forumlarında konuşulanlardan anlaşılan suçlu başta rijkaard ve yapılamayan transferler… baştan söyleyeyim bence frank rijkaard bu tabloda en az suçu olan adamdır. peki, suçlu kim? hemen söyleyeyim o zaman suçlu “en ufak bir akıldan yoksun, sistemsizliği en büyük sistem addeden, en ufak bir kurala tabi olmayan yönetim anlayışıdır”
resmin bütününe bakınca görünen budur. sürekli en büyük hedefleri olarak “dünya kulübü olmayı” gösteren yöneticiler, acaba bu yönetim anlayışları ile orta düzey herhangi bir dünya kulübün yönetim toplantısına çay servisi yapabilirler mi.? keza ben de dâhil tüm galatasaray taraftarının da en büyük dileğidir “dünya kulübü olabilmek” ama yöneticilerden en büyük fark, bizlerin tüm dünya kulüplerinin hayallerindeki gibi taraftarlar olduğumuzdur.
“en ufak bir akıldan yoksun, sistemsizliği en büyük sistem addeden, en ufak bir kurala tabi olmayan yönetim anlayışıdır” bu tümceyi biraz açmak gerek! hedef dünya kulübü olmak ise, ilk kıstas elbette ki ekonomik göstergelerdir. peki kulübümüzün bütçesi nasıl onaylanıyor? “bütçeyi ibra edenler… ibra etmeyenler… edilmiştir” yöntemi ile… "roman abramoviç’i kim “ibra” ediyor?" “hiç kimse, dolayısıyla chelsea dünya külübü değil midir?” diye sorabilirsiniz. buna cevap verirken hemen ikinci kıstasa geçelim. elbette kulübün tek adamın elinde olması da ideal değildir ki bu yüzden chelsea; barcelona, real madrid veya manchester united’ın gerisindedir. ama chelsea’de bir adamın yarattığı bütçeyi işinde uzman sportif yöneticiler yönlendiriyorlar. örneğin şu zamanlarda ancelotti’nnin yanında oturan “kel” (ray wilkins). scolari geldiğinde a takım koçluğuna getirildi ama brezilyalıdan tamamen bağımsız olarak. öyle ki brezilyalı gittikten sonra hiddink’i de havaalanında karşılayan yine o idi. şimdiler de her maçta ancelotti’nin hemen yanında görüyoruz onu. bilenler bilirler bir de arnesen vardır! frank arnesen, 2005’den beri sportif direktörüdür kulübün. bu iki isim simge isimler olduğundan onları örnek verdim. chealsea’nin sitesine girip “management” bölümü tıklanırsa bunun kaç kişi ile yapıldığı görülecektir. demek ki ikinci kıstas; kısa, orta ve uzun vadeli planlamaları yapacak profosyonellerin varığıdır.
bakınız dünyanın o transfere yıllardır inanılmaz paralar harcayan bir başka kulübü real madrid’de tüm harcamaları yöneten adamın adı da jorge valdano’dur. internette ufak bir araştırma ile onun da nasıl bir kariyeri olduğu öğrenilebilir. bu arada jorge valdano, arjantinli; frank arnesen ise danimarkalıdır. yani illa memleketlimiz olacak diye bişey de yoktur bu akil adamlar için. denilebilir ki “arkadaş sen de! chelsea'den r.madrid’den örnek veriyorsun” haklısınız! daha ideal örnekler vermek de lazım; http://www.vfl-wolfsburg.de/...n-aufsichtsrat0.html linkte wolfsburg kulübünün “club management” kısmından bir manzara. 1996’dan beri takımın gelir giderlerini yöneten wolfgang hotze ve bu yıl göreve gelen alman futbol efsanelerinden dieter hoeneß. yine internetten ufak bir araştırma ile onun ne kadar büyük bir adam olduğunu öğrenebiliriz. galatasaray’ın büyüklük olarak yanına dahi yaklaşamayacak olan bu takımın yönetim sisteminin, bizim takımımızın yönetim şeklinden ne kadar çağlar uzakta olduğu can acıtıcı açıklıkta karşımızda.
şimdi dönelim tekrar bize. ukraynalılara karşı oynadığımız maçta takımı ipten alan adam taraftar baskısı ile sözleşme yenilenmiş bir adam. demek ki, taraftar doğrudan demokratik bir yöntemle transferlere karar verse çok daha sağlıklı olacak! elbette abartıyorum ama transfer sezonun başında daddy cool’a teşekkür edip yollarını ayırmaya kalkan adamlar acaba bu gece ne hissederek uyuyorlar. #461200 nolu girdi de yazdım. allah aşkına adnan sezgin galatasaray takımına tek yetkili olacak nasıl bir özgeçmişe sahip. istanbulspor’da yarattığı harikalar mı taşıdı onu bu göreve. eğer yoksa bu ülkede kulübü yönlendirecek bir akil adam. getirelim dışarıdan! (ki bence var) ama “egolara, zenginlerin keyiflerine, her şeyi ben bilirimci cahillere” mahkum olmayalım. geçen sene başında hollanda futbol ekolünü galatasaray’a yerleştireceğiz diyen başkanımız bu yıl ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız demeye başladı. hollanda futbol ekolünün temeli pas iken, bizim adnanlar kabiliyetleri arasında “iyi pas yapmak” alt sıralarda olan futbolcularla bu ekolü yerleştirebileceklerini mi hayal ediyorlar acaba? bu futbolculardan bişey olmaz demiyorum elbette olabilir ama “total futbol” olmaz. bu yöneticiler adnan sezgin de ısrar ederken acaba neden prekazi’yi, hakan şükür’ü, hagi’yi değerlendirmeyi düşünmez!
özet ve sonuç; kurtuluş takımın yapısını baştan değiştirmekte! milyonların enerjisi ile sürüklenen galatasarayımız, birkaç cüzdanı kalının zevklerine göre yönetilemez! tek çare tüzüğe “klube yönetici olmak isteyenlerde; spor yöneticiliği bölümü mezunu olmak veya profosyonel olarak en az on yıl ilgili branşta çalışmış bulunmak şartı aranır” ifadesini eklemektir.
resmin bütününe bakınca görünen budur. sürekli en büyük hedefleri olarak “dünya kulübü olmayı” gösteren yöneticiler, acaba bu yönetim anlayışları ile orta düzey herhangi bir dünya kulübün yönetim toplantısına çay servisi yapabilirler mi.? keza ben de dâhil tüm galatasaray taraftarının da en büyük dileğidir “dünya kulübü olabilmek” ama yöneticilerden en büyük fark, bizlerin tüm dünya kulüplerinin hayallerindeki gibi taraftarlar olduğumuzdur.
“en ufak bir akıldan yoksun, sistemsizliği en büyük sistem addeden, en ufak bir kurala tabi olmayan yönetim anlayışıdır” bu tümceyi biraz açmak gerek! hedef dünya kulübü olmak ise, ilk kıstas elbette ki ekonomik göstergelerdir. peki kulübümüzün bütçesi nasıl onaylanıyor? “bütçeyi ibra edenler… ibra etmeyenler… edilmiştir” yöntemi ile… "roman abramoviç’i kim “ibra” ediyor?" “hiç kimse, dolayısıyla chelsea dünya külübü değil midir?” diye sorabilirsiniz. buna cevap verirken hemen ikinci kıstasa geçelim. elbette kulübün tek adamın elinde olması da ideal değildir ki bu yüzden chelsea; barcelona, real madrid veya manchester united’ın gerisindedir. ama chelsea’de bir adamın yarattığı bütçeyi işinde uzman sportif yöneticiler yönlendiriyorlar. örneğin şu zamanlarda ancelotti’nnin yanında oturan “kel” (ray wilkins). scolari geldiğinde a takım koçluğuna getirildi ama brezilyalıdan tamamen bağımsız olarak. öyle ki brezilyalı gittikten sonra hiddink’i de havaalanında karşılayan yine o idi. şimdiler de her maçta ancelotti’nin hemen yanında görüyoruz onu. bilenler bilirler bir de arnesen vardır! frank arnesen, 2005’den beri sportif direktörüdür kulübün. bu iki isim simge isimler olduğundan onları örnek verdim. chealsea’nin sitesine girip “management” bölümü tıklanırsa bunun kaç kişi ile yapıldığı görülecektir. demek ki ikinci kıstas; kısa, orta ve uzun vadeli planlamaları yapacak profosyonellerin varığıdır.
bakınız dünyanın o transfere yıllardır inanılmaz paralar harcayan bir başka kulübü real madrid’de tüm harcamaları yöneten adamın adı da jorge valdano’dur. internette ufak bir araştırma ile onun da nasıl bir kariyeri olduğu öğrenilebilir. bu arada jorge valdano, arjantinli; frank arnesen ise danimarkalıdır. yani illa memleketlimiz olacak diye bişey de yoktur bu akil adamlar için. denilebilir ki “arkadaş sen de! chelsea'den r.madrid’den örnek veriyorsun” haklısınız! daha ideal örnekler vermek de lazım; http://www.vfl-wolfsburg.de/...n-aufsichtsrat0.html linkte wolfsburg kulübünün “club management” kısmından bir manzara. 1996’dan beri takımın gelir giderlerini yöneten wolfgang hotze ve bu yıl göreve gelen alman futbol efsanelerinden dieter hoeneß. yine internetten ufak bir araştırma ile onun ne kadar büyük bir adam olduğunu öğrenebiliriz. galatasaray’ın büyüklük olarak yanına dahi yaklaşamayacak olan bu takımın yönetim sisteminin, bizim takımımızın yönetim şeklinden ne kadar çağlar uzakta olduğu can acıtıcı açıklıkta karşımızda.
şimdi dönelim tekrar bize. ukraynalılara karşı oynadığımız maçta takımı ipten alan adam taraftar baskısı ile sözleşme yenilenmiş bir adam. demek ki, taraftar doğrudan demokratik bir yöntemle transferlere karar verse çok daha sağlıklı olacak! elbette abartıyorum ama transfer sezonun başında daddy cool’a teşekkür edip yollarını ayırmaya kalkan adamlar acaba bu gece ne hissederek uyuyorlar. #461200 nolu girdi de yazdım. allah aşkına adnan sezgin galatasaray takımına tek yetkili olacak nasıl bir özgeçmişe sahip. istanbulspor’da yarattığı harikalar mı taşıdı onu bu göreve. eğer yoksa bu ülkede kulübü yönlendirecek bir akil adam. getirelim dışarıdan! (ki bence var) ama “egolara, zenginlerin keyiflerine, her şeyi ben bilirimci cahillere” mahkum olmayalım. geçen sene başında hollanda futbol ekolünü galatasaray’a yerleştireceğiz diyen başkanımız bu yıl ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız demeye başladı. hollanda futbol ekolünün temeli pas iken, bizim adnanlar kabiliyetleri arasında “iyi pas yapmak” alt sıralarda olan futbolcularla bu ekolü yerleştirebileceklerini mi hayal ediyorlar acaba? bu futbolculardan bişey olmaz demiyorum elbette olabilir ama “total futbol” olmaz. bu yöneticiler adnan sezgin de ısrar ederken acaba neden prekazi’yi, hakan şükür’ü, hagi’yi değerlendirmeyi düşünmez!
özet ve sonuç; kurtuluş takımın yapısını baştan değiştirmekte! milyonların enerjisi ile sürüklenen galatasarayımız, birkaç cüzdanı kalının zevklerine göre yönetilemez! tek çare tüzüğe “klube yönetici olmak isteyenlerde; spor yöneticiliği bölümü mezunu olmak veya profosyonel olarak en az on yıl ilgili branşta çalışmış bulunmak şartı aranır” ifadesini eklemektir.