608
--------------zizonkovac'tan alıntı------------
2000 uefa kupası ile aramıza katılan ve bugün taraftar çoğunluğumuz haline gelmiş play station futbolseveri kardeşlerimizi uyarmak isterim, taraftarlık da bu felsefe üzerine inşa edilmiş ve o ruh algılanmış ise "galatasaray taraftarlığı"dır. fenerbahçe'ye benzetilmiş bir takımla fenerbahçe taraftarı'nın ruh haline bürünerek taraftar olmaya çalışmak en başta kurucumuz ali sami yen bey'in ve arkadaşlarının ebedi varlığına ihanettir.
--------------zizonkovac'tan alıntı--------------
şu andaki futbol takımının ruhunu kewell'a ya da frank rijkaard'a yüklemek ya da onlarla eşdeğer tutmak biraz yanlış olur. daha da açmak gerekirse; zamanında hagi'nin profesyonelliği ve iş ahlakı bu ruh ile harmanlanınca ortaya büyük bir sinerji çıkmıştır.
yöntem şu olmalı; bir şekilde eski ruh bu yeni yabancılara aşılanmalı. profesyonellikte ve kurumsallaşmada takdire şayan adımlar atan yönetim 'ruh' konusunda da bir şeyler yapmalı. ama bu fenerbahçe'yi yenerek ya da basında üstün gelerek değil, avrupa'da elde edilecek imkansız görülen zaferler ile ya da eksik ve aksaklarla yapılacak mücadelelerle sağlanabilir.
galatasaray taraftarı; 2000 yılındaki ve öncesindeki profilinden caymadan ve daha da fazla popülizm kurbanı olmadan evvel yapılması gereken bellidir. camiaya ve kulübe ruh aşılamak. basketboldan başlamalı, kızlara destek gelmeli. en önemlisi de engelsiz aslanlar örnek gösterilmeli. toplamda iki elin parmaklarını geçmeyen mağlubiyet sayıları var, yaptıkları onca maç arasında. bunun adı galatasaray ruhu'dur.
taraftar koşulsuz destek olacak diye bir şart yok ama tepkisini de galatasaray taraftarı gibi koymalıdır. geçenlerde trouble yazmıştı; özhan canaydın'ın 6-0'lık maçta aziz yıldırımın elini sıkması aslında muazzam bir ayardır diye. gerçekten öyle. o psikolojide bile duruşundan taviz vermeyecek, ama heyecanını da hiç kaybetmeyecek adamlar olmalı.
önce taraftar mantıklı olmalı. biz ezeli rakibinden sonra aldığı yenilgi ya da beraberliğinden sonra ağlayanlara güldük. sadece güldük. şimdi onlar gibi olmanın hiç gereği yok. bir fener maçında gol atan adam'a o gole istinaden tezahürat üretmeye gerek yok. eğer ki o adamın bir avrupa maçında yaptığı hat-trick göze batmayıp, ezeli rakibine attığı kişisel beceriden uzak gol göze batıyorsa profil kayıyor demektir.
önemli olan asıl hedefi unutmamaktır. fener maçlarını kaybedince herkes üzülebilir ama galatasaray taraftarının üzüntü sebebi sadece giden 3 puana olmalıdır. bundan fazlasını düşünüp üzülmek suyun öte tarafındakilere yaraşır.
ruh;
takımdan,
yönetimden,
teknik ekipten önce taraftarlara aşılanması gerekendir. galatasaray'ın ihtiyaçları bellidir ama taraftarı gözardı etmeyelim. onların da ihityacı olan 'ruh'tur.
2000 uefa kupası ile aramıza katılan ve bugün taraftar çoğunluğumuz haline gelmiş play station futbolseveri kardeşlerimizi uyarmak isterim, taraftarlık da bu felsefe üzerine inşa edilmiş ve o ruh algılanmış ise "galatasaray taraftarlığı"dır. fenerbahçe'ye benzetilmiş bir takımla fenerbahçe taraftarı'nın ruh haline bürünerek taraftar olmaya çalışmak en başta kurucumuz ali sami yen bey'in ve arkadaşlarının ebedi varlığına ihanettir.
--------------zizonkovac'tan alıntı--------------
şu andaki futbol takımının ruhunu kewell'a ya da frank rijkaard'a yüklemek ya da onlarla eşdeğer tutmak biraz yanlış olur. daha da açmak gerekirse; zamanında hagi'nin profesyonelliği ve iş ahlakı bu ruh ile harmanlanınca ortaya büyük bir sinerji çıkmıştır.
yöntem şu olmalı; bir şekilde eski ruh bu yeni yabancılara aşılanmalı. profesyonellikte ve kurumsallaşmada takdire şayan adımlar atan yönetim 'ruh' konusunda da bir şeyler yapmalı. ama bu fenerbahçe'yi yenerek ya da basında üstün gelerek değil, avrupa'da elde edilecek imkansız görülen zaferler ile ya da eksik ve aksaklarla yapılacak mücadelelerle sağlanabilir.
galatasaray taraftarı; 2000 yılındaki ve öncesindeki profilinden caymadan ve daha da fazla popülizm kurbanı olmadan evvel yapılması gereken bellidir. camiaya ve kulübe ruh aşılamak. basketboldan başlamalı, kızlara destek gelmeli. en önemlisi de engelsiz aslanlar örnek gösterilmeli. toplamda iki elin parmaklarını geçmeyen mağlubiyet sayıları var, yaptıkları onca maç arasında. bunun adı galatasaray ruhu'dur.
taraftar koşulsuz destek olacak diye bir şart yok ama tepkisini de galatasaray taraftarı gibi koymalıdır. geçenlerde trouble yazmıştı; özhan canaydın'ın 6-0'lık maçta aziz yıldırımın elini sıkması aslında muazzam bir ayardır diye. gerçekten öyle. o psikolojide bile duruşundan taviz vermeyecek, ama heyecanını da hiç kaybetmeyecek adamlar olmalı.
önce taraftar mantıklı olmalı. biz ezeli rakibinden sonra aldığı yenilgi ya da beraberliğinden sonra ağlayanlara güldük. sadece güldük. şimdi onlar gibi olmanın hiç gereği yok. bir fener maçında gol atan adam'a o gole istinaden tezahürat üretmeye gerek yok. eğer ki o adamın bir avrupa maçında yaptığı hat-trick göze batmayıp, ezeli rakibine attığı kişisel beceriden uzak gol göze batıyorsa profil kayıyor demektir.
önemli olan asıl hedefi unutmamaktır. fener maçlarını kaybedince herkes üzülebilir ama galatasaray taraftarının üzüntü sebebi sadece giden 3 puana olmalıdır. bundan fazlasını düşünüp üzülmek suyun öte tarafındakilere yaraşır.
ruh;
takımdan,
yönetimden,
teknik ekipten önce taraftarlara aşılanması gerekendir. galatasaray'ın ihtiyaçları bellidir ama taraftarı gözardı etmeyelim. onların da ihityacı olan 'ruh'tur.