564
bazı yazarlarca fenerbahçe taraftarına benzetilen taraftardır.
bu kesinlikle katılmadığım bir benzetmedir. kendimce nedenlerine gelince;
1) galatasaray taraftarının dünkü tepkisi sadece düne ait değildir. haftalardır çok kötü oynayan takımına, bunu engelleyemeyen teknik ekibine, en iyi dönemlerimizde bile kaybettiğimiz derbilere, bir avuç fenerliye madara edilmesine, fenerbahçenin kulis yapmasına, haftaiçi hakemleri etkilemesine, mustafa sarp ve mehmet topal ikilisinin basiretsizliğine, leo franconun gerizekalı hatasınadır.
2) leo franco için ayrı bir parantez açalım. bir maçla asmamıştır kimse bu adamı. geldiği günden beri asla güven vermemiştir tribünlere. atletico maçı hariç dört dörtlük maçı yoktur. dün yenilen golü süper ligde hemen hiçbir kaleci yemez. hata yapılır elbet, ancak iyi oyuncu hata yapar, kötü oyuncu hep aynı tehlikeyle vardır sahada. lucas neill de hata yaptı, ama alkışlandı. ama franconun kimsede böyle bir kredisi yok. çünkü iyi kaleci olduğuna kimse inanmıyor, sıradan kaleciyi ise istemiyor bu taraftar.
3) orta sahanın bu kadar mahkum ve çaresiz oynamasına tepki gösteriyor taraftar. mustafa sarp çok koşuyor, çok mücadele ediyor olabilir, ama o galatasarayda orta sahada oynuyor, maraton koşmuyor. o yüzden 11 km. koşması önemli değil, topu ileri doğru koşturmasını bekliyor herkes. ama o insiyatiften öcü gibi korkuyor, hep geriye oynuyor, asla adam eksiltmiyor, kısacası katkı sağlamıyor. mehmet topal ise sanki iki sene önce bayıldığımız o adamın başarısız klonu gibi. hiç katkısı yok, risk almaması gereken yerde alıyor, alması gereken yerde kaçıyor.
4) taraftar kızıyor çünkü fenerbahçe onun ezeli rakibi. ve aynı fenerbahçe her sene galatasarayı yeniyor. iyi oynasa da, kötü oynasa da yeniyor. teknikle taktikle yenmiyor, psikolojik olarak yeniyor. artık o kadar rahatlar ki, maça çıkmadan kazanıyorlar. işte buna kızıyor taraftar, sadece bu maça değil, her maça kızıyor. ''işte böyle, her sene böyle'' denilince kızıyor, deliriyor. bu kadar kaliteli bir kadro, bu kadar önemli bir teknik ekibe rağmen bu psikolojik savaşı her sene kaybetmeyi sindiremiyor. arkadaş ortamındaki fenerlilerin her sene 6 puan garanti demesini içine sindiremiyor. bunlar olurken neredeyse şut atmadan maçı bitirince daha da kızıyor. canerin, servetin saçma sapan şişirme toplarına kızıyor.
bir maçta adam asmıyor, bir maçta takımına küsmüyor bu taraftar. tüm bunları yazarken benim tansiyonum çıktı, dün gece hayatımın (taraftarlık anlamında) en kötü gecelerinden biriydi. diğerleri ise daha önceki fenerbahçe maçlarıydı.
hiçbirimiz galatasarayı bir maçta sevmedik, hiçbirimizin sevgisi bir maçla, bir golle bitmez. sadece karşılık bekliyor insan sevgisine. futbolcun sana sarılıp öpmeyeceğine göre onun sevgisi sahada olur. taraftar lucas neill'i çok seviyor, çünkü elinden gelenin fazlasını yapıyor. kimse ondan gol atmasını beklemiyor, sarp ile topalın görevini de beklemiyor. ama o bakıyor ki kimse oynamıyor, ben bir şeyler yapmaya çalışayım diyor. işte biz bu ruhu seviyoruz. biz bunu alkışlıyoruz.
biz asla ama asla kendi taraftarını döven taraftar olmadık, olmayacağız. yine gidip destekleyeceğiz, yine gırtlağımızı yırtacağız. ama yeri gelince tepkimizi de göstereceğiz. ama karşı tarafın taraftarı gibi olmayacağız.
bu kesinlikle katılmadığım bir benzetmedir. kendimce nedenlerine gelince;
1) galatasaray taraftarının dünkü tepkisi sadece düne ait değildir. haftalardır çok kötü oynayan takımına, bunu engelleyemeyen teknik ekibine, en iyi dönemlerimizde bile kaybettiğimiz derbilere, bir avuç fenerliye madara edilmesine, fenerbahçenin kulis yapmasına, haftaiçi hakemleri etkilemesine, mustafa sarp ve mehmet topal ikilisinin basiretsizliğine, leo franconun gerizekalı hatasınadır.
2) leo franco için ayrı bir parantez açalım. bir maçla asmamıştır kimse bu adamı. geldiği günden beri asla güven vermemiştir tribünlere. atletico maçı hariç dört dörtlük maçı yoktur. dün yenilen golü süper ligde hemen hiçbir kaleci yemez. hata yapılır elbet, ancak iyi oyuncu hata yapar, kötü oyuncu hep aynı tehlikeyle vardır sahada. lucas neill de hata yaptı, ama alkışlandı. ama franconun kimsede böyle bir kredisi yok. çünkü iyi kaleci olduğuna kimse inanmıyor, sıradan kaleciyi ise istemiyor bu taraftar.
3) orta sahanın bu kadar mahkum ve çaresiz oynamasına tepki gösteriyor taraftar. mustafa sarp çok koşuyor, çok mücadele ediyor olabilir, ama o galatasarayda orta sahada oynuyor, maraton koşmuyor. o yüzden 11 km. koşması önemli değil, topu ileri doğru koşturmasını bekliyor herkes. ama o insiyatiften öcü gibi korkuyor, hep geriye oynuyor, asla adam eksiltmiyor, kısacası katkı sağlamıyor. mehmet topal ise sanki iki sene önce bayıldığımız o adamın başarısız klonu gibi. hiç katkısı yok, risk almaması gereken yerde alıyor, alması gereken yerde kaçıyor.
4) taraftar kızıyor çünkü fenerbahçe onun ezeli rakibi. ve aynı fenerbahçe her sene galatasarayı yeniyor. iyi oynasa da, kötü oynasa da yeniyor. teknikle taktikle yenmiyor, psikolojik olarak yeniyor. artık o kadar rahatlar ki, maça çıkmadan kazanıyorlar. işte buna kızıyor taraftar, sadece bu maça değil, her maça kızıyor. ''işte böyle, her sene böyle'' denilince kızıyor, deliriyor. bu kadar kaliteli bir kadro, bu kadar önemli bir teknik ekibe rağmen bu psikolojik savaşı her sene kaybetmeyi sindiremiyor. arkadaş ortamındaki fenerlilerin her sene 6 puan garanti demesini içine sindiremiyor. bunlar olurken neredeyse şut atmadan maçı bitirince daha da kızıyor. canerin, servetin saçma sapan şişirme toplarına kızıyor.
bir maçta adam asmıyor, bir maçta takımına küsmüyor bu taraftar. tüm bunları yazarken benim tansiyonum çıktı, dün gece hayatımın (taraftarlık anlamında) en kötü gecelerinden biriydi. diğerleri ise daha önceki fenerbahçe maçlarıydı.
hiçbirimiz galatasarayı bir maçta sevmedik, hiçbirimizin sevgisi bir maçla, bir golle bitmez. sadece karşılık bekliyor insan sevgisine. futbolcun sana sarılıp öpmeyeceğine göre onun sevgisi sahada olur. taraftar lucas neill'i çok seviyor, çünkü elinden gelenin fazlasını yapıyor. kimse ondan gol atmasını beklemiyor, sarp ile topalın görevini de beklemiyor. ama o bakıyor ki kimse oynamıyor, ben bir şeyler yapmaya çalışayım diyor. işte biz bu ruhu seviyoruz. biz bunu alkışlıyoruz.
biz asla ama asla kendi taraftarını döven taraftar olmadık, olmayacağız. yine gidip destekleyeceğiz, yine gırtlağımızı yırtacağız. ama yeri gelince tepkimizi de göstereceğiz. ama karşı tarafın taraftarı gibi olmayacağız.