1872
futbolu, futbolcuyu, taraftarı, menejerleri, hakemleri ve federasyonu en iyi bilen başkan mustafa cengiz’dir. şu anda türkiye’de bu derece yetkin bir başka başkan yoktur. ancak takımın başında bulunan fatih terim de türkiye’nin efsanesi bir futbol adamı. işte bu nedenle şu anda galatasaray açısından başkan-teknik direktör uyumu ve dengesi o kadar önemli ki?
bunu neden yazdım şimdi onu izah edeyim. başkan galatasaray’ın temsilcisi ve yüzüdür. teknik direktör ise tabiri caiz ise kaptan şoförüdür. başkan ile teknik direktör arasındaki uyum ve işbirliği ne kadar mükemmel ise başarı da o derece mukadderdir. bu uyum ve işbirliği nasıl olamalı? işte burada detaylandırılması gereken o kadar çok done var ki, bunun için bin sayfalık kitap yazılır ancak ana maddeler bellidir.
-başkan teknik direktörün mutlaka ama mutlaka önünde olmalı. başkan teknik direktörün gölgesinde kalırsa orada işler yürümez. bu teknik direktör fatih terim gibi efsane bile olsa böyle olmalıdır. çünkü ne kadar efsane olursa olsun, milyonlarca taraftarı ve yüz yılı aşkın tarihi olan bir futbol kulübü vardır ve bu kulübü başkan temsil eder. başkanı aşmaya kalkmak terazinin ayarını bozmak demektir. fatih terim başkanı aşan bir tutum sergilemiş midir? bu soruya evet demek zor ama zorladığı kesin. bu tamamen fatih terim’in karizmasından kaynaklanıyor. bu yanlışa düşmemek için fatih terim’in özellikle spor basınının hezeyanlarından uzak durması şart. basında kendisine galatasaray’ın sahibi muamelesi yapanlara dikkat etmesi gerekir. bir teknik adam ne kadar efsane olursa olsun, tarihiyle, milyonlarca taraftarı ve binlerce sporcusuyla dev gibi bir kulüp vardır ve bu kulübün sahibi başkandır. başkan bu manada hem taraftarı hem de bütün geçmişi temsil eder.
-teknik heyet gününün 18 saatini sahaya ayırır. taraftarın nabzını, kulübün finansal ihtiyaçlarını, bütün sporcu ve şubelerini takip edemez. bu nedenle kulübü bir bütün olarak ele almak zorunda olan başkanın idari ve finansal kararlarına uyum sağlamak zorundadır. fikirlerini belirtmez anlamı çıkmaz bundan elbette fikirler söylenir ama son kararı başkan verir. son transfer sezonunda yapılan transfer hatalarını unutmuyoruz ama bu ana kuralı değiştirmez.
-federasyon, hakemler, menajer ve diğer kulüplerle ilişkileri mutlak başkan yürütmeli. teknik heyet sadece sahada futbolu ile konuşmalı, hakemler ve federasyon halkında değerlendirmelerde bulunmamalıdır. hakemlerle ilgili serzenişler olmuştur ve olacaktır ama bunun bir sınır olmalı ve o sınır asla geçilmemelidir. örneğin son fenerbahçe maçında o sınır geçildiğinden attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmemiştir. hukukçu değil fanatik taraftar olan pfdk ve tahkimin eline koz verilmiştir.
-bir kulüp taraftarının nabzını çok iyi tutmalıdır. bunu da en iyi sosyal medyayı, basını ve sokağı yaşayan, gören, analiz eden başkan ve idari ekibi yapar. teknik heyetin bu konuda zamanı da yoktur, zemini de. o zaman taraftarın beklentilerini teknik heyete aktaracak ve uygun karaların verilmesini sağlayacak olan yönetimdir. taraftarın büyük çoğunluğunun beklentilerine cevap verilememesi halinde sinerji kaybı yaşanır ki sonu hep kötü biter. milyonlarca insan bir konuda menfaatsiz birleşmiş ise o konuda yanılma ihtimalleri yok denecek kadar azdır. taraftarın bu yönelimi büyük bir sinerji yaratır ama beklentilere cevap verilmemesi halinde bu sinerji zarara yol açar. örneğin taraftarın büyük çoğunluğunun beklentisi genç oyunculara süre verilmesi yönündeyse ve bu beklenti karşılanmıyorsa sinerji yok olur. halbuki o beklentiler cevap bulursa, yanlış bir beklenti dahi olsa sinerji yok olmaz, kulübün itici gücü olmaya devam eder.
-işte taraftarın beklentilerini en iyi şekilde gözlemleyecek, analiz edecek ve oluşan sinerjiyi pozitif sonuçlara kanalize edecek olan başkan ve yönetimdir. teknik heyeti bu konuda bilgilendirecek, yönlendirecek olan da başkandır. bu nedenle teknik direktör ne kadar efsane olsa da başkanına bu konuda tabi olmalıdır. tabi başkan futbolu bütün bileşenleriyle analiz edebilecek bilgiye sahipse ki mustafa cengiz’in bu yetkinlikte olduğunu daha önce belirtmiştim.
bugüne gelirsek, büyük çoğunlukla galatasaray taraftarı, genç futbolcuların daha fazla süre alması gerektiği, hasan şaş ve ümit davalanın yetersiz olduğu, drogba, sneijder, elmander gibi eski oyuncularımızın teknik kadroya dahil edilmesi gerektiği (çünkü yabancı futbolcular çoğunlukta ve onlara yeterince ulaşılamadığı) eren, ahmet çalık ve selçuk inan’ın zorunlu olmadıkça ilk onbire yazılmaması gerektiği kanaatindedir. bu kanaat ve istemlerin tamamı doğrudur demiyorum ama doğru olmasalar dahi uygulanması halinde taraftarin sinerjisiyle sonucun pozitife evrileceği kanaatindeyim.
kitlelerinbir enerjisi vardır ve güneş gibidir. ondan yararlanmasını bilirsen harikalar yaratabilirsin. bilmiyorsan rast gele verilmiş cevaplar gibi üç yanlış bir doğru yaparsın, o yanlışlar da doğruyu götürür elde kalır hiç. şu anda sinerjisi en yüksek taraftar galatasaray taraftarıdır. yapılanlar hem enerjimizi hem de motivasyonumuzu yükseltmiştir. bu enerji ve motivasyonun zamanında ve gerekli yerlere kanalize edilmesi ve meyvelerinin alınması gerekir. aksi halde ya meyve misali dalında çürür ya da paslanır işe yaramaz hale gelir. dileğim en doğru kararların verilmesi, zamanında uygulanması ve sonuçta zaferlere ulaşılmasıdır.
bunu neden yazdım şimdi onu izah edeyim. başkan galatasaray’ın temsilcisi ve yüzüdür. teknik direktör ise tabiri caiz ise kaptan şoförüdür. başkan ile teknik direktör arasındaki uyum ve işbirliği ne kadar mükemmel ise başarı da o derece mukadderdir. bu uyum ve işbirliği nasıl olamalı? işte burada detaylandırılması gereken o kadar çok done var ki, bunun için bin sayfalık kitap yazılır ancak ana maddeler bellidir.
-başkan teknik direktörün mutlaka ama mutlaka önünde olmalı. başkan teknik direktörün gölgesinde kalırsa orada işler yürümez. bu teknik direktör fatih terim gibi efsane bile olsa böyle olmalıdır. çünkü ne kadar efsane olursa olsun, milyonlarca taraftarı ve yüz yılı aşkın tarihi olan bir futbol kulübü vardır ve bu kulübü başkan temsil eder. başkanı aşmaya kalkmak terazinin ayarını bozmak demektir. fatih terim başkanı aşan bir tutum sergilemiş midir? bu soruya evet demek zor ama zorladığı kesin. bu tamamen fatih terim’in karizmasından kaynaklanıyor. bu yanlışa düşmemek için fatih terim’in özellikle spor basınının hezeyanlarından uzak durması şart. basında kendisine galatasaray’ın sahibi muamelesi yapanlara dikkat etmesi gerekir. bir teknik adam ne kadar efsane olursa olsun, tarihiyle, milyonlarca taraftarı ve binlerce sporcusuyla dev gibi bir kulüp vardır ve bu kulübün sahibi başkandır. başkan bu manada hem taraftarı hem de bütün geçmişi temsil eder.
-teknik heyet gününün 18 saatini sahaya ayırır. taraftarın nabzını, kulübün finansal ihtiyaçlarını, bütün sporcu ve şubelerini takip edemez. bu nedenle kulübü bir bütün olarak ele almak zorunda olan başkanın idari ve finansal kararlarına uyum sağlamak zorundadır. fikirlerini belirtmez anlamı çıkmaz bundan elbette fikirler söylenir ama son kararı başkan verir. son transfer sezonunda yapılan transfer hatalarını unutmuyoruz ama bu ana kuralı değiştirmez.
-federasyon, hakemler, menajer ve diğer kulüplerle ilişkileri mutlak başkan yürütmeli. teknik heyet sadece sahada futbolu ile konuşmalı, hakemler ve federasyon halkında değerlendirmelerde bulunmamalıdır. hakemlerle ilgili serzenişler olmuştur ve olacaktır ama bunun bir sınır olmalı ve o sınır asla geçilmemelidir. örneğin son fenerbahçe maçında o sınır geçildiğinden attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmemiştir. hukukçu değil fanatik taraftar olan pfdk ve tahkimin eline koz verilmiştir.
-bir kulüp taraftarının nabzını çok iyi tutmalıdır. bunu da en iyi sosyal medyayı, basını ve sokağı yaşayan, gören, analiz eden başkan ve idari ekibi yapar. teknik heyetin bu konuda zamanı da yoktur, zemini de. o zaman taraftarın beklentilerini teknik heyete aktaracak ve uygun karaların verilmesini sağlayacak olan yönetimdir. taraftarın büyük çoğunluğunun beklentilerine cevap verilememesi halinde sinerji kaybı yaşanır ki sonu hep kötü biter. milyonlarca insan bir konuda menfaatsiz birleşmiş ise o konuda yanılma ihtimalleri yok denecek kadar azdır. taraftarın bu yönelimi büyük bir sinerji yaratır ama beklentilere cevap verilmemesi halinde bu sinerji zarara yol açar. örneğin taraftarın büyük çoğunluğunun beklentisi genç oyunculara süre verilmesi yönündeyse ve bu beklenti karşılanmıyorsa sinerji yok olur. halbuki o beklentiler cevap bulursa, yanlış bir beklenti dahi olsa sinerji yok olmaz, kulübün itici gücü olmaya devam eder.
-işte taraftarın beklentilerini en iyi şekilde gözlemleyecek, analiz edecek ve oluşan sinerjiyi pozitif sonuçlara kanalize edecek olan başkan ve yönetimdir. teknik heyeti bu konuda bilgilendirecek, yönlendirecek olan da başkandır. bu nedenle teknik direktör ne kadar efsane olsa da başkanına bu konuda tabi olmalıdır. tabi başkan futbolu bütün bileşenleriyle analiz edebilecek bilgiye sahipse ki mustafa cengiz’in bu yetkinlikte olduğunu daha önce belirtmiştim.
bugüne gelirsek, büyük çoğunlukla galatasaray taraftarı, genç futbolcuların daha fazla süre alması gerektiği, hasan şaş ve ümit davalanın yetersiz olduğu, drogba, sneijder, elmander gibi eski oyuncularımızın teknik kadroya dahil edilmesi gerektiği (çünkü yabancı futbolcular çoğunlukta ve onlara yeterince ulaşılamadığı) eren, ahmet çalık ve selçuk inan’ın zorunlu olmadıkça ilk onbire yazılmaması gerektiği kanaatindedir. bu kanaat ve istemlerin tamamı doğrudur demiyorum ama doğru olmasalar dahi uygulanması halinde taraftarin sinerjisiyle sonucun pozitife evrileceği kanaatindeyim.
kitlelerinbir enerjisi vardır ve güneş gibidir. ondan yararlanmasını bilirsen harikalar yaratabilirsin. bilmiyorsan rast gele verilmiş cevaplar gibi üç yanlış bir doğru yaparsın, o yanlışlar da doğruyu götürür elde kalır hiç. şu anda sinerjisi en yüksek taraftar galatasaray taraftarıdır. yapılanlar hem enerjimizi hem de motivasyonumuzu yükseltmiştir. bu enerji ve motivasyonun zamanında ve gerekli yerlere kanalize edilmesi ve meyvelerinin alınması gerekir. aksi halde ya meyve misali dalında çürür ya da paslanır işe yaramaz hale gelir. dileğim en doğru kararların verilmesi, zamanında uygulanması ve sonuçta zaferlere ulaşılmasıdır.