18324
bakın bu takımın sorunu ne biliyor musunuz? lideri yok. öyle veya böyle bir taşıyıcısı yok. o karakterde bir oyuncusu da yok. feghouli'de o ışık var ama bu görevi ona vermek için de onun bu görevi talep etmesi için de çok erken. daha dün gelmiş bir adama al bu takımı sırtla diyemeyiz.
kenar yönetimi kesinlikle yeterli değil. sistem bir futbol takımı için çok şey ifade eder. bir yapı kurarsınız ve o yapıyla türkiye ligi için konuşuyorum akhisar'ı, alanya'yı, gençler'i vs yenersiniz. ama iş derbi veya zorluk seviyesi yüksek maçlara geldiğinde sistemin yanına başka bir şey daha koymanız gerek; çelik gibi bir psikoloji. yukarıda belirttiğim anadolu takımlarıyla maç yaparken hiçbir maç sinir harbine dönüşmez kolay kolay. dönüşürse de zaten bu tip takımlar karşısında bu, büyük takım lehine olur.
ama derbi dedin mi, kritik maç dedin mi buna hazırlıklı olacaksın işte. gerekirse pislik yapacaksın, ortalığı ayağa kaldıracaksın, yeri gelecek kendini attıracaksın, oyuncuna bağıracaksın, kavga çıkaracaksın velhasıl. o tansiyonu yükselteceksin. yükseltmekle kalmayacak kendi lehine çevireceksin psikolojiyi. bak bunu yapmak ayıp veya sahtekarlık değil. her takım yapar bunu dünyanın her yerinden. real barca maçlarında yapar, manu liverpool maçlarında yapar, bayern dortmund maçlarında yapar, juve milan maçlarında yapar. yani her takım bu yolu mutlaka kullanır.
bizde eksik olan işin bu yönünü ortaya çıkaracak bir lider. yok abi, ne saha içinde, ne kenarda, ne yönetim ayağında böyle bir profil yok. lan niye sevdik biz melo'yu. antep maçında adam geçirmediği için mi? kayseri maçında kornerden gol attığı için mi? ne için? kritik maçlarda rakibin psikolojisini alt üst ettiği için sevdik. veya sneijder'i niye sevdik? böyle ortamlarda sorumluluk almaktan kaçmadığı için, yüreğini sahaya koyup rakibin en can alıcı adamlarına "buyur canım birine baktın" dediği için sevdik. isyan ettiği için sevdik, öfkelendiğinde kafasında beliren damara şiirler yazdık burada. o niyeydi peki?
bu takımın en büyük eksiği 3-4-1-2'ydi 4-4-2'ydi falan değil. bunlarda önemli tabi ama iş bununla bitmiyor işte. herkesin galatasaray kritik maç oynamadı, oralarda zorlanacak demesinin de en büyük nedeni bu durumun farkında olmaları. herkes biliyor ki aslan dediğimiz galatasaray'ımızın tırnakları sökülmüş, dişleri dökülmüş. arada bir kükrüyor o kadar ki o da taraftarın sesidir zaten.
mesele bu dostlar. bu takımın konuştuğu zaman haber kanallarının yayına ara verip canlı bağlantıya geçeceği bir başkana, puan durumunda arayı açtığı zaman kimsenin kendisine karşı "bu fark suni yaaee.." diye gevrek gevrek konuşamayacağı bir teknik direktöre, sahada ezilen bir arkadaşını gördüğünde rakibin karşısına dikilip "sikerim belanı yavşak" diyebilen, hakkını yiyen bir hakem gördüğünde gözünün içine bakıp parmak sallayan bir saha içi liderine ihtiyacı var.
kenar yönetimi kesinlikle yeterli değil. sistem bir futbol takımı için çok şey ifade eder. bir yapı kurarsınız ve o yapıyla türkiye ligi için konuşuyorum akhisar'ı, alanya'yı, gençler'i vs yenersiniz. ama iş derbi veya zorluk seviyesi yüksek maçlara geldiğinde sistemin yanına başka bir şey daha koymanız gerek; çelik gibi bir psikoloji. yukarıda belirttiğim anadolu takımlarıyla maç yaparken hiçbir maç sinir harbine dönüşmez kolay kolay. dönüşürse de zaten bu tip takımlar karşısında bu, büyük takım lehine olur.
ama derbi dedin mi, kritik maç dedin mi buna hazırlıklı olacaksın işte. gerekirse pislik yapacaksın, ortalığı ayağa kaldıracaksın, yeri gelecek kendini attıracaksın, oyuncuna bağıracaksın, kavga çıkaracaksın velhasıl. o tansiyonu yükselteceksin. yükseltmekle kalmayacak kendi lehine çevireceksin psikolojiyi. bak bunu yapmak ayıp veya sahtekarlık değil. her takım yapar bunu dünyanın her yerinden. real barca maçlarında yapar, manu liverpool maçlarında yapar, bayern dortmund maçlarında yapar, juve milan maçlarında yapar. yani her takım bu yolu mutlaka kullanır.
bizde eksik olan işin bu yönünü ortaya çıkaracak bir lider. yok abi, ne saha içinde, ne kenarda, ne yönetim ayağında böyle bir profil yok. lan niye sevdik biz melo'yu. antep maçında adam geçirmediği için mi? kayseri maçında kornerden gol attığı için mi? ne için? kritik maçlarda rakibin psikolojisini alt üst ettiği için sevdik. veya sneijder'i niye sevdik? böyle ortamlarda sorumluluk almaktan kaçmadığı için, yüreğini sahaya koyup rakibin en can alıcı adamlarına "buyur canım birine baktın" dediği için sevdik. isyan ettiği için sevdik, öfkelendiğinde kafasında beliren damara şiirler yazdık burada. o niyeydi peki?
bu takımın en büyük eksiği 3-4-1-2'ydi 4-4-2'ydi falan değil. bunlarda önemli tabi ama iş bununla bitmiyor işte. herkesin galatasaray kritik maç oynamadı, oralarda zorlanacak demesinin de en büyük nedeni bu durumun farkında olmaları. herkes biliyor ki aslan dediğimiz galatasaray'ımızın tırnakları sökülmüş, dişleri dökülmüş. arada bir kükrüyor o kadar ki o da taraftarın sesidir zaten.
mesele bu dostlar. bu takımın konuştuğu zaman haber kanallarının yayına ara verip canlı bağlantıya geçeceği bir başkana, puan durumunda arayı açtığı zaman kimsenin kendisine karşı "bu fark suni yaaee.." diye gevrek gevrek konuşamayacağı bir teknik direktöre, sahada ezilen bir arkadaşını gördüğünde rakibin karşısına dikilip "sikerim belanı yavşak" diyebilen, hakkını yiyen bir hakem gördüğünde gözünün içine bakıp parmak sallayan bir saha içi liderine ihtiyacı var.