• 18301
    büyük maçları kaybetme nedeni başında lider bir hoca ve takımda melo gibi ateşleyici oyuncu eksikliğidir. takımda lider oyuncular var. maicon, fernando, gomis'e hoca tarafından gerekli sorumluluk verilirse bunu yapabileceklerine inancım tam. ama bu iş tudor'la kesinlikle olmaz.

    futbolcu kurnaz adamdır. özellikle büyük maçlarda hocanın arkasında durmasını ister. hoca onu sattı mı bir daha ona saygı duymaz. başakşehir maçından sonra bu maçta da suçu futbolcuya atan tudor'un galatasaray futbol kulübü oyuncuları tarafından artık saygı duyulacağını düşünmüyorum.

    kendisinin her an fişi çekilebilir. dua edelimde yönetim proaktif düşünüp alanya maçı öncesi çeker yoksa futbolcular kesecek faturayı!
  • 18302
    igor tudor'un hatalarını mentalitesini falan bir kenara bırakırsak nasıl oluyor da bu kadar çabuk dağılıyorlar bir sorgulamamız gerekiyor.

    alvaro negredo'nun attığı golü bugün ligin son sırasında olan karabükspor yemez. 2 aralık 2017 beşiktaş galatasaray maçı öncesinde ilk 11 açıklandığında hepimiz doğru 11 olduğu konusunda hem fikirdik. * elimizdeki en iyi 11 bu. oyuncuların kalitesi oldukça yüksek. maaşlar yüksek. doğal olarak beklentiler de yüksek.

    yahu bu seviyedeki oyunculara çık savunma yap, bir gol yersen maçı boşver nasılsa fark yersin şeklinde bir taktik mi verildi? maç öncesinde günlerce teknik taktik çalışmalar yapıldı. beşiktaş'ın atacağı her adım belliydi. gole kadar kenar ortalarını engellemişsin. rakibi bir şekilde tıkamışsın. ne oldu bir gol yiyince? neden dağıldın?

    sorunun kaynağını doğru tespit edemezsen tedavisini bulamazsın. igor tudor ile oyuncular arasındaki sorun takımı etkilemeye başlamış ise gerekeni yapman şart. zamana yayalım da konu çözüme kavuşsun dersen o hiç olmaz şimdiden söyleyim.
  • 18303
    mevcut futbol mentalitesiyle bu takım karşısında hareketli ve hızlı pas yapan her takımdan fark yer. 2 aralık 2017 beşiktaş galatasaray maçı'nda ve bu sene puan alamadığımız diğer maçlarda oyun olarak sahada hiç yoktuk. sahada resmen yürüdük. bunun sebebi oyundan düşmemiz falan değil bence. rakip takımlar maç sırasında birbirlerine o kadar yakın oynuyor ve seri bir şekilde paslaşıyor ki takımımızın başı dönüyor. biz top ayağımızda iken geçen senelere göre daha hareketliyiz ancak yeterli gelmiyor. özellikle ortasahamız kısa ve hızlı pas oyununu kötü oynadıkça biz bu şekilde mağlubiyetler almaya devam ederiz.
  • 18304
    bu futbol takımının, ligin başında bu kadar etkili olacağını kimse tahmin edemezdi.

    bizim şu anda tudor'a kızgınlığımızın genel sebebi puan farkının kapanması. eğer lige kötü başlayıp şu anda fikstürde bu şekilde olsaydık bayağa bir mutlu olurduk.

    bu sene bu takımın üstünde çok oyunlar oynanıyor. böyle akpliler gibi oldu ama sizce de yok mu birşeyler?

    galatasaray puan farkını açtığında gündemden düşmeyen yabancı sınırını bugün konuşan var mı? bir milyon yıldır verilen penaltı nedense fenerbahçe maçında verilmiyor ve minareyi çalan kılıfını hazırlar denilerek kural yorumlanıyor.

    yazın yerden yere vurulan fatih terim, galatasaray'ın tek kurtarıcısı olarak gösteriliyor.

    hakeme küfreden rakip teknik direktör resmen etmedi yahu diyerek aklanıyor, biri kafa atıyor 1 maç ceza alıyor. arkadaşını korumak için rakibi iten oyuncumuza 3 maç ceza veriliyor.

    basın toplantısında galatasaray kazanmış ise 4-5 kişi, kaybetmiş ise 30-40 kişi oluyor. buna normal diyebilirsiniz ama teknik direktör fatih terim olsa asla aynı oranda bir fark olmaz. bunu da herkes biliyor.

    ve sıra geliyor bizim taraftarımıza, şunu bir türlü göremiyorlar, türkiye'de spor basını galatasaray güdümünde değildir. galatasarayın zararına çalışır.

    galatasaray yabancı sınırı kalksın derken daha da azaltıldı elmanderimizden olduk, yabancı sınırsız olduğunda bir tek galatasaray'ın yabancıları konuşuldu, siyasiler bile yorum yapıyor. puan farkı kapanınca nasıl tek kelime edilmedi edilmiyor, edilmeyecek bu böyle giderse, puan farkını açarsak tekrar konuşacaklar, iddiaya girmek isteyenleri özelden beklerim.

    türk spor basınına güvenmek kurda kuzu teslim etmektir.

    bu takım bu sene şampiyon olacak, gerçek taraftar gelecek stada takımının arkasında durcak, tudor gidene kadar, dursun özbek gidene kadar takımı bıraktım diyenler, bir daha hiç bu takımı tutmasınlar. o meşhur fotoğraftaki gibi karda kışta yağmurda çamurda türlü ızdıraplara katlanıp gelen taraftar dolduracak o stadı bakın göreceksiniz.

    çünkü armaya adanmış hayatlar, kişilere değil.
  • 18305
    sol stoper, sol bek, sol açık ve bu taktikle devam edilecekse maçı koparacak 10 numara ile yedek santrfora ihtiyacı olan takımdır.
    ve bu isimlerden stoper ve 10 numarasının büyük maç oynayacak kapasitede adamlardan seçilmesi gerekmektedir.
    hoca mevzusu ikinci plandadır kanaatimce.
    birilerine bilet kesilsin diye söylemiyorum ama umarım çözümü yanlış yerlerde aramazlar.
    camia olarak sarsıldık, öfkeliyiz, sorumlu arıyoruz (bazıları çoktan bulduklarına inanıyorlar, belki haklı da olabilirler kısmen) ama sadece hoca değişikliği, kolaycılık olacaktır.
    ezbere "istikrar" diyenlerden değilim. tudor'la hâlâ olabileceğine inananlardanım ama aksi düşünülüyorsa, sırf istikrar için hocada inat etmenin geçerliliğine inanmıyorum.
    fakat kesin olan bir şey var ki tudor'dan önce veya tudor'la beraber, takımın eksiklerinin mutlaka tamamlanması gerekiyor.

    şampiyonlukta en yakın rakiplerimizin kadrolarına bakalım.
    kadromuz ligin üzerinde diye diye bazı şeyleri atladık; atlıyoruz.
    şenol güneş, talisca'yı hamle oyuncusu olarak yedekte başlatabiliyor.
    avcı'nın kadrosu keza yine geniş.

    tekrar ediyorum. demiyorum ki tudor büyük maçlara yeterince hazırladı takımı. demiyorum ki tudor tam anlamıyla yetkin bir hocadır ancak karşımızda sezonlar süren süreçlerin sonunda ulaşılmış ve bizden zengin kadrolara sahip takımlar var.

    umarım yönetim öncelikle eksiklere ve kadro derinliğine odaklanır. bununla eş zamanlı olarak hocaya odaklanacaklarsa da eyvallah. ancak sadece tudor'un kellesini almakla bu takımda çok büyük değişiklik beklemek, futbol dinamiklerine göre hatalı olacaktır.
  • 18308
    igor tudor konusunda kimi eleştirilere katılsam da önemli bir detay var.

    17/18 model galatasaray fizik kalite olarak bence ligin en güçlü takımı. hakemler bu takımı ikili mücadele kazanamaz hale getiriyor çaldıkları ve çalmadıkları düdüklerle. dolayısıyla bizi kötü oyuna mahkum ediyorlar.

    bu takım tudor tarafından özellikle son 4-5 hafta kötü yönetildi. fakat dünya üzerindeki hiç bir teknik adamın bu adaletsizliği aşma gücü yok. 22 ekim 2017 galatasaray fenerbahçe maçı sonrası gerekli hamleleri yapamayan yönetim bu ortama izin vermiştir.

    yani bir sorun var. ama o sorunun ana kaynağı son dönem alışılageldiği üzere yönetim.

    geçen sezon da beşiktaş'ın önü açılırken galatasaray sabote edilmişti.

    tudor veya başkası, konusu lig yarışı olan bir tiyatro izliyoruz. adalet sağlanmadığı müddetçe senaryo belli. aktörler sonucu değiştiremez. bunu zaten tecrübe ettik.
  • 18309
    saha içi lideri olmayan takımımız. geriye düştüğünde isyan edecek, takım arkadaşlarını ayağa kaldıracak bir karaktere ihtiyacımız var. buna adaylar vardı; fernando, gomis ve maicon gibi ama bir türlü onlardan bu katkıyı göremedik maç içerisinde. yeni bir takım olmamız da bu lideri bulmayı zorlaştırıyor. ancak bir an önce bu karakteri gösterecek birileri öne çıkmalı. aksi taktirde her geriye düşülen deplasmanda helva gibi dağılmaya devam edeceğiz.
  • 18311
    tudor prangalarına biraz gevşetsin, türkiye liginde sahasında ezip geçemeyeceği hiç bir takım yok. ayrıca sol bek dışında ilk 11 olarak hiç bir eksiği yoktur. tedbirden çok cesaretle oynaması gerekmektedir. öyle fernando hiç çıkmasın, ndiaye rakip ceza yayı üzerinde beklesin, belhanda 8 numara oynasın ile olmaz bu işler. hücum oynayacak, yenilirse de hücum oynadığı için yenilecek. bu takıma defansta beklemek iyi gelmiyor, gelmeyecek. tudor, gerets gibi hep akdeniz* diyecek.

    not: akdeniz benim 2005-2006 sezonunda gerets için kullandığım bir yakıştırma.
    gazi mustafa kemal atatürk'ün "ordular! ilk hedefiniz akdeniz'dir, ileri" emrinden esinlenmiştim:)
  • 18312
    sanıldığının aksine özellikle hücumda abartıldığı kadar tehditkar bir takım değildir. bir kere çok temel bir eksiğimiz var: etkili şut çeken oyuncu sayısı az. cidden az. belhanda ofansif orta saha sayılıyor ve adamın etkili şutunu göremedik henüz. gomis reyiz ceza sahasında gelirse yapıştırıyor. feghoulinin ayak içi iyi bir de rodriguez bazen etkili vuruyor.

    n diaye , fernando hücumda çok önlenebilir kalıyolar. rodriguezin top ezdiğini de düşünürsek gomise topun yerden gelmesini engelleyen rakip bizi kolayca kitleyebiliyor. burda iş belhandaya düşüyor. şapkadan tavşan çıkartmalı artık. 10 kişiyi geçip über goller atsın demiyorum ama oyunun kitlendiği anda yay çevresinde şut tehditi yaratması lazım.
  • 18314
    2 aralık 2017 beşiktaş galatasaray maçı'nda yenilmesini anladığım ama bünyesinde bu kadar taşşaklı oyuncu varken ikinci yarıda bu kadar dağılmasını anlayamadığım takımımız.

    fernando gibi adam yoktu nerdeyse sahada, gomis tek pozisyonda bile agırlık koyamadı, maicon yamuldu zaten komple.
    bir feghouli ben burdayım dedi biraz. özellikle ilkyarı ani cıkıslarda korkuttu rakibi, ayagınızı denk alın, ben burdayım dercesine.
    baska bir allahın kulu agırlık koyamadı sahaya ya. takım olarak kötü olabilirsin ok de ne bilim bu kadar saglam adamken birkac pozisyonda en azından ben burdayım demek lazımdı sanki. diyemedi kimse.

    neyse, ilgili beşiktaş macında en azından feghouli'ye cok sevindim, onceki maclarda hic hazır gorunmuyordu ama bu mac saglamdı. cok klas adam. sezon boyu en önemli dezavantajımız da bu adamdan bir türlü faydalanamamak oldu. sezon boyu 2-3 mac tek basına alabilecek kapasitede herif.

    devre arasında su asamoah'ı bir alsak, taş gibi olacak ilk 11, taş. he ama yedek kulubesi halen sıkıntı. adamların macta oyuna giren oyuncuları talisca, medel, negredo falandı ya. bir de bizim kulubeye bak. halen kadro olarak besiktasın gerisindeyiz. adamların bir de ilmek ilmek işlenmis, alısılmıs, ezberlenmis oyunları var. adamların biraz doymuslugu, bir de avrupa durumları olmasa hic başedilecek gibi degiller. tek sorunları 1-0'ı zor acan bir takım olmaları. bu şenol yakında o soruna da bir care bulur ama.
  • 18315
    düşünüldüğü gibi bu kadro zaten şampiyon olur kadrosuna sahip olmayan takımım. bence biz biraz abartıyoruz, ya da ilk haftalardaki maçlar gözümüzü boyadı. elde kaliteli bir kadro var bu gerçek, ama rakiplerimizin kadroları, belki de form durumları da diyebiliriz buna, bizden daha iyi. form durumlarından kastım ise yıllarca beraber aynı hocayla oynamaları, misal mossoro belhanda'dan az kariyerli bir futbolcu fakat şu anki takımında tıkır tıkır işliyor.

    beşiktaş'ın ve başakşehir'in diğer avantajları da yok değil. formsuz olanı hemen yedeğe çekebiliyorlar. bizde ise ilk onbirin alternatifi yok, ve çok yeni bir takım.

    kadromuza dönecek olursak, en başından belhanda ne yazık ki şimdilik koca bir balon. bunun hocayla ilgisi falan da yok. teknik sıkıntıları var. pas, şut vs.. rakiplerimizde mossoro bile (talisca, guliano, keza valbuena'yı saymıyorum daha) daha verimli oynuyor. çoğumuz emre akbaba'yı bile belhanda'ya an itibariyle yeğler durumda. orta sahamıza baktığımızda n'diaye, tolgay'dan, oğuzhan'dan, atiba'dan, emre belözoğlu'ndan iyi futbolcu diyebiliyor muyuz? daha iyi olma potansiyeli var, ki bence kumaşı birçoğundan daha iyi. fakat bu saydıklarım yıllardır aynı hocayla aynı kişilerle, aynı sistemle oynuyor. dolayısıyla form sıkıntısı çok yaşamıyorlar. yine gomis adebayor'dan daha mı iyi? veya feghouli babel'den? feghouli sakat geldi, daha iyi olacaktır umarım. olmalı da zaten. devam edelim rodriguez quaresma'dan, visca'dan? bence en iyi bölgemiz savunma, orda da sol bekimiz alarm veriyor. demek istediğim anlaşıldı bence.

    küçükleri ezerek yenmek de şu durumda az da olsa bir başarı bence. asla yeterli dediğim anlaşılmasın, fakat rakiplerimizin zoraki yendiği, hatta yenildiği takımları rahat yenmemiz düşünüldüğü gibi çok da kötü olmadığımızın göstergesi. bu takıma daha çok takviye gerekli, beraber oynaması gerekli. umarım en azından eldeki yapabildiğimiz şeyleri kaybetmeyiz de 3'de 3 ile bitiririz ilk yarıyı. aksi takdirde işte o zaman gerçek problemler çıkmaya başlar.

    edit: bu arada özellikle belhanda örneğini verdim çünkü kendisi çok kilit bir bölgede oynuyor hücümda. geçen sezon sneijder tek başına 17 asist yapmıştı mesela. kendisinden verim alamamak doğrudan sonuca etki ediyor. misal son haftalarda fenerbahçe'den guilano'yu çıkarsak bu kadar puan farkını eritemeyeceklerdi belki de.
  • 18316
    sene başında fırtına gibi eserken de aynı şeyi düşünüyordum; şimdi tökezleyince bu düşüncem iyice belirginleşti. bu düşünce de takımın kalitesinin yetersiz oluşu. bunu sadece yedekler için söylemiyorum.

    defans tandemi ile başlayalım. maicon iyi eyvallah ama serdar aziz şu an için bana göre ehveni şer. yoksa benim kafamdaki takımın ideal sol stoperi değil. sol bek zaten bırak asamoah'ı şöyle orta seviye bir sol bek için bile ağzımızın suyunu akıtacak kadar içler acısı bir durumda.

    orta sahada bir tek fernando'nun çok iyi olduğunu düşünüyorum. n'diaye bu kadar pas kalitesi düşük iken, bu kadar şutlarda isabet oranı düşük iken, her an kart görecek gibi oynarken ve de büyük umutlar bağladığımız belhanda bu kadar verimsiz ve belki de en acısı lakayıt oynarken, orta sahanın en efektif oyuncusu topla ilerlerken her an basıp düşecek havası veren tolga ciğerci iken gelecek için ümitli olmak fransız bir sanat filminden tempo, akışkanlık ve eğlence beklemekle eşdeğerdir.

    bizimle yakın kuvvette olan takımlara karşı başarısız olmamızda kadro kalitesinin eksikliğinin payının tudor'un payından daha fazla olduğunu düşünüyorum. bu sene için artık kadroya çok fazla ekleme şansı yapmak mümkün değil. ara transfer dönemi sonuçta kısıtlı imkanlar sunan bir dönem. umuyorum ki 2 tane elzem transfer yapılabilir ve şampiyonluk umudumuz sonuna kadar sürer. her ne kadar özbek kardeşlerden bunu beklemek çok zor olsa da içimizdeki galatasaray ruhu umudu daima barındırıyor.
  • 18320
    son zamanlarda okuduğum en iyi galatasaray analizi;

    '' beşiktaş - galatasaray derbisiyle ilgili gördüğüm en doğru, en akıllıca yorumu; maçta her şeyini veren bafetimbi gomis yaptı. genelde futbolcular maç sonu röportajlarında mantıklı hiçbir şey söylemezler. zaten tansiyonları hala yüksektir ve ezbere hiçbir manası olmayan açıklamalar yaparlar ancak gomis kadar olgun ve zeki bir adamsanız türk basınının maçla ilgili yapamayacağı veya yapmayacağı(!) yorumu siz o yorgun, bitkin halinizle bile yapabiliyorsunuz. gomis maç sonu "bugün biraz yazık oldu. beşiktaş burada iyi bir takım. ilk golde kişisel bir hata yaptık, bu da onlara güven verdi. bazı açıklar verdik ve sonuç 3-0 oldu. biraz genç ve yeni bir takımız. otomatiklik eksiğimiz var. beşiktaş ise 3-4 senelik bir takım; olgunluk ve otomatikliğe erişmiş bir takım. sezon başından beri iyi şeyler yaptık. daha iyilerini yapmak için daha çok çalışacağız." evet maçın özeti gomis'in söylediği kadar kısa. 'biz genç bir takımız' derken takımın yaş ortalamasından bahsetmiyor. oyuncular tecrübeli olabilir ama takım daha üç aylık ve yeni emekliyor.

    türk basınının geneli, olaya bu açıdan bakabilecek zihinsel olgunlukta değil. olaya bu açıdan bakmasını bilenler de bu yorumu yapmıyor çünkü 'gerçek' ve 'doğru' bu toplumda satın alınmıyor, değer görmüyor. bu kadar net ve basit bir doğru yerine bol bol yangın yapar, ajitasyon üretirseniz, soyut kavramlarla konuşur 'sen galatasaray'sın böyle oynayamazsın' gibi içi bomboş şeyler söylerseniz daha değerli oluyorsunuz. söylemeniz gereken "sen galatasaray'sın böyle oynayamazsın" değil. söylemeniz gereken "sen galatasaray'san, 4 yılda 6 kez hoca değiştiremezsin. değiştirirsen, her defasında sil baştan yaparsan. her seferinde sil baştan yaparsan yol alamazsın ve yol almış bir takım geldiğinde seni böyle ezer..." bu somut. galatasaray'ın armasıymış, formasıymış, adıymış soyut. söylenmesi gereken bu. bugünün mağlubiyeti bugün alınmadı. 4 yıldır alınıyor. ağustos ayında kurulan bu takımın 3 ayda bundan daha fazla gidebileceği bir yol yok. dünyanın en iyi hocasını da getirsen, takım oyununun kalitesinin bundan çok daha iyi olma şansı yok. dünyanın en iyi hocası iyi oynamasa da puanlar almasını bilebilir, bu maçtan 0-0'la puan çıkarmasını falan bilebilir ama bu galatasaray'ın bu beşiktaş'a karşı oyununu kabullendirme ihtimali, daha iyi futbol oynama şansı yok. 3 aylık yeni doğmuş tayı, dünyanın en iyi jokeyi de gelse, 3 yıllık yarış atından hızlı koşturamaz. 3 yıllık yarış atı hiç jokeyi olmasa bile 3 aylık tayı geçer. bu maçın çok jokeylik tarafı o yüzden yok.

    bu söylediklerimden "galatasaray'ın beşiktaş'tan puan alma şansı yoktu" anlamı çıkmıyor. beşiktaş - akhisarspor maçı gibi oyun 0-0'da bitebilirdi. bu söylediklerim "galatasaray'ın oyun olarak beşiktaş'a üstünlük kurma şansı yok." demek. porto'nun da yok, monaco'nun da, leipzig'in de, fenerbahçe'nin de... beşiktaş bu yıl bu takımlarla art arda 10 maç yapsa 6-7 tanesini kazanır. 1-2 maç berabere bitebilir, 1-2 maçı da kaybedebilir ama genelinde üstün olacaktır çünkü daha kaliteli, yol almış bir takım. monaco geçen sezon çok üst seviyeye çıktı yaz döneminde çok sayıda oyuncusunu satmak zorunda kaldı. mecburen başa döndüler ve beşiktaş'a diş geçiremediler. porto mali olarak sıkıntıya girdi. yeniden yapılanmak zorunda kaldılar, beşiktaş'a diş geçiremediler. rb leipzig yeni bir takım, bu seviyelere yeni çıktı, beşiktaş'a diş geçiremediler. yeri geldi berabere kalmayı başardı porto, monaco ama diş geçiremediler çünkü beşiktaş daha güçlü çünkü beşiktaş 4 yılda 6 teknik direktör değiştirerek güçlenemeyeceğini demirören kabusuyla öğrendi. onun yerine 6 yıldır yol aldı. şenol güneş dönemini baz alarak 3 yıllık takım diyorum ama aslında öncesi de var. adım adım gelişen 6 sezon var. şenol güneş öncesi 3 sezon bile hazırlıktı ve şenol güneş kendisine verilen mirası daha da geliştirerek 114 yıllık beşiktaş futbol takımı tarihinin en üst seviyesine çıktı. beşiktaş'ın 114 yıllık tarihinde bundan daha kaliteli, daha üst seviyeye çıktığı bir dönem yok. "efendim fatih terim'e de sıfırdan kadro kurulmuştu 2011-2012'de ilk sezonunda şampiyon yapmıştı." güzel de o dönem galatasaray'ın bütün rakipleri yeniden kuruldu. fenerbahçe - trabzonspor şikeden dolayı kadroda sil-baştan yapmak zorunda kaldı. beşiktaş da zaten batıktı o dönem. başakşehir de piyasada yoktu. şimdi tudor'un 4-6 yıl önde yol almış iki rakibi başakşehir ve beşiktaş var!

    beşiktaş daha önce defalarca 'sil baştan' yaparak hiç yol alınamadığını acı tecrübelerle öğrendi. aynı anda quaresma, guti, simao, almeida, fernandes kim varsa transfer edildi ama sabretmeden hiçbir şey olmadı. çünkü gerçek futbol, fifa playstation oyunu gibi değil. 100 üzerinden 85-90 gücü olan adamları topladım hop gelir gelmez 90'lık oynatıyorum değil... herkes söylüyor. kulüp takımları, milli takımların çok daha üzerinde futbol oynuyor. milli takımlar kadro olarak kalitesiz mi? italya milli takım kadrosu napoli'den kalitesiz mi? değil ama napoli ile italya milli takımını 10 maç yaptırsanız 6-7 tanesini napoli kazanacak çünkü napoli aynı kadroyla 4 yılda 150 maç yaptı. bu sürede italya sürekli değişen kadrolarla 50 tane maç yapmadı. 150 maçın uyumu ve birlikteliği, daha kaliteli kadrosu da olsa uyumsuz bir takımı yener. bugün beşiktaş kadar uyumlu, beşiktaş kadar kompakt pres yapmak ve paslaşmak için, gomis'in dediği gibi bu seviyede 'otomatiklik' kazanmak için birlikte daha çok maç kaybetmeleri, daha çok hata yapmaları gerekir. beşiktaş bu hataları yaptı. sayısız derbi kaybetti şenol güneş'e gelene kadar. şimdi denecektir ki 5 yıl önceki beşiktaş'tan bir tane futbolcu bile kalmadı... hayır öyle değil! olcay şahan, beşiktaş'ın bu günlere gelmesinde bir misyona sahipti, binanın temelindeki önemli bir kolondu, görevini yaptı. yaptıkları orada duruyor. veli kavlak benzer bir misyona sahipti. görevini yaptı, yaptıkları takım üzerinde durmaya devam ediyor. beşiktaş 6 yılda hiç sil baştan yapmadı. "olmadı, baştan yapılanıyoruz" demedi. 6 yılda hiç sezon ortasında hoca değiştirmedi!

    bugün galatasaray'daki leş yiyicilik yüzünden melo'dan bile takıma bir şey kalmadı çünkü melo'nın ayrılmasından sonra bile galatasaray sürüyle sil baştan yaptı. aynı pozisyonda bilal'i denedi, donk'a 2.5 verdi olmadı efendim de jong'a 2 yılda 5 milyon koydu olmadı şimdi fernando geldi. melo ile fernando arasında 2 yıl var ama arada 4 oyuncu değişmiş sanki melo 10 yıl öncenin takımında oynamış gibi çünkü galatasaray'ı yağmaladılar, iş bilmezlikleri ile galatasaray'ın içini boşalttılar. şimdi tudor'u kovacaklardır. söyleyecek bir şey yok. yerine gelen şampiyon da yapabilir ama 3 ayda beşiktaş'tan güçlü yapamaz. beşiktaş'a oyunu kabul ettiremez. efendim deniyor ki "derbi kazanmadan şampiyon olamazsın" 29 yaşındayım. benim bile hafızam bunun uydurma bir yargı olduğunu hatırlamaya yetiyor. galatasaray'ın bu derbiden daha çok ezildiği tek derbi 2006 yılında fenerbahçe derbisidir. gerets o derbiye sağ bekte uğur uçar, sol bekte ferhat öztorun ile iki tane gencecik çocukla çıkma hatasını yapmıştı ama en iyi kadrosunu da çıkarsa oyun olarak hükmetme şansı yoktu. zira o fenerbahçe de 2-3 yıldır oturmuş bir takımdı. kadro kalitesi çok daha yüksekti ancak bugünkü beşiktaş gibi üç kulvarda oynuyordu. şampiyonlar ligi'nde yıpranmıştı ve galatasaray da o sezon avrupa ligi'nde erkenden trömsö'ye elenip sadece lige odaklanma şansı yakalamıştı. sonuçta galatasaray, fenerbahçe'den daha güçsüz bir kadroya sahip olmasına rağmen 83 puanla şampiyon olmuştu. fenerbahçe ise denizlispor deplasmanında çakılmıştı. bu sezon da bunun bir benzeri yaşanabilir ama o sezon da fenerbahçe daha güçlüydü, bu sezon da beşiktaş daha güçlü. o sezon galatasaray iki fenerbahçe maçını da kaybetmesine rağmen şampiyon olmuştu.

    1996'da yeni kurulan takım da benzer şeyler yaşamış. genç fatih terim de o sezon derbilerde kaybetmiş. fenerbahçe'ye yine sahasında 4-0, deplasmanda 3-2 kaybetmiş ama sezon sonu 82 puanla şampiyon olmuş. bu derbi maça, gerçekleri görmek istiyorsanız bu açıdan bakmak, tarihsel süreci görmek zorundasınız. yoksa ben de size bir sürü goygoy yazabilirim. "galatasaray armasını böyle aşağılayamazsın, defol tudor. galatasaray'ın büyüklüğü riekerink'e 3 beden fazla geldi defol. allah belanı versin prandelli. köylüsün hamzaoğlu, bilmem nesin mancini..." böyle ağız ishali olup, rezil bir köşe yazabilirim ama bu ifadeler gerçekleri anlatmaz. bunları zaten çapulcular yapıyor ve galatasaray'ı da son 4 yılda gençlerbirliği'ne dönüştürdüler. maçla ilgili yazacak pek bir şey yok ama yazayım...

    tudor'un 4'lü savunmalı bir sistemle çıkmaması gerektiğini düşünüyordum. nedeni beşiktaş'ın zaten 4-2-3-1'i mükemmel oynayabilmesiydi. beşiktaş'ı kendi silahı ile vurmak imkansız gibiydi. 4-2-3-1'i rakibin 4'lü savunmasına karşı 100'lerce kez oynamış beşiktaş'ı 3'lü savunma ile şaşırtmak daha faydalı olabilirdi. fakat her yönden gelen saçma sapan "her şey iyi giderken neden üçlüye döndün, şu takımın kimyası ile oynama" tarzı eleştiriler tudor'un bu maça üçlü çıkma şansını yok etti. dün gündüz galatasaray olağanüstü kongresi vardı ve o kongrede 2. başkan cengiz özyalçın'a futbolarena muhabiri sordu. "derbide mağlubiyet veya beraberlik halinde tudor'u kovacak mısınız?" bu soruya ne cevap verir aklı başında bir yönetici? herhalde şu cevabı vermez. "bu teknik bir konu. maç sonu puan durumuna bakılır. yönetim kurulu olarak toplanıp bir karar veririz. yönetim kurulundan gönderilmesi yönünde bir karar çıkarsa... memnuniyetle" şimdi bakın o zaman puan durumunda, karar verin. hakkında böyle konuşulan birinin bu maça üçlü çıkma şansı var mı? üçlü çıkıp kaybetse bugün daha da ağır eleştirilir, kovulurdu. herkesin istediği gibi çıktı. taraftarın, yönetimin ve basının. herkesin istediği de beşiktaş'ın ekmeğine biraz daha bol bir yağ sürmüş oldu. neyse ki herkesin istediği gibi sol beke denayer yerine linnes'i koymadı. girdiği son 8 dakikada bile qauresma'ya ne kadar kolay geçildiğini gördük ki herhalde linnes oynasa ilk yarıda 3 olup, iş muslera'nın hatasına falan da kalmayacaktı.

    4-2-3-1 değil 3'lü oynaması gerektiğini düşünüyordum ama 4-2-3-1 düzeninde çıkarabileceği en doğru 11'i çıkardığını gördük. yasin yerine oynayan feghouli de çok iyi bir ilk yarı oynadı ama 2. yarı kondisyonu düştü. ilk yarı galatasaray ne kadar oynayabilecekse o kadar oynadı ve tudor'un başlangıç planı çok fena değildi ama yine devam planında son derece kötüydü. daha önce de tudor'un başlangıç planlarının kötü olmadığına, maç içi hamlelerinde hep sınıfta kaldığına değinmiştim. başakşehir deplasmanına bakın. başakşehir ilk 15 dakika galatasaray yarı sahasına bile giremiyor ama bir duran topla öne geçiyor ve galatasaray dağılıyor. trabzonspor deplasmanı benzer. fenerbahçe maçı 3'lü ile iyi bir baskı kuruluyor bir serdar sakatlanınca tüm plan bozuluyor... geçen sezon trabzonspor deplasmanı da aynı. başlangıç fena değil ama bir golde hemen kırılan bir takım ve bunu çözemeyen bir tudor var. 2. yarı takım yönetimi son derece acizdi. 2. yarıda yaptığı oyuncu değişikliklerini ne amaçla yaptığını anlayamadım. beşiktaş'ın kurduğu baskı karşısında çaresiz kaldı ve yine akıl tutulması yaşandı. yani beşiktaş'ın kurduğu o baskının çözümü garry ile yasin'i değiştirmek olabilir mi yahu?

    garry ile yasin birbirine çok benzer özellikleri olan, aynı şeyleri yapıp, aynı şeyleri yapamayan futbolcular. "beşiktaş sistemsel olarak ciddi üstünlük kurmuş. bunu nasıl bozabilirim?" sorusunun cevabı "garry yerine onun laciverti yasin'i alayım" düşüncesiyle çözülebilir mi? yetmedi aynı şeyi belhanda - selçuk değişikliğinde de yaptı. "beşiktaş çok baskı kurdu. 8 numaramı çıkarayım, 8 numara alayım..." sonunda da zaten şaka gibi son değişiklik denayer - linnes. sistemsel olarak eziliyorsun ama sistem değiştirmiyorsun. golden sonra hiç oyuncu değiştirmese 3'lüye dönse maicon - serdar - denayer / mariano - ndiaye - fernando - garry / belhanda - feghouli / gomis şeklinde 3-4-2-1'e dönse muhtemelen beşiktaş'ı daha çok bozar, yediği baskıyı kırma ihtimali daha çok artardı. bu kadar bariz bir baskı yerken, goller geliyorum diye bağırırken ciddi oyun içi değişikliklerle bir şeyleri değiştirmeye çalışmak gerek. bu kadar bariz üstünlük, küçük dokunuşlarla önlenebilir mi? tudor bu maçın 2. yarısı gibi çok maç oynattığı için gelecek yıl galatasaray'ı çalıştırmayabilir. bu kararı anlarım ama bugün yapılan değişimin 2 yıl önceki sonuçları vermesi daha muhtemel. 2015-2016 sezonunda zirve yarışındaki galatasaray'da hamzaoğlu kovulup denizli getirildiğinde herkes "oo ne güzel, tecrübeli, kurt hoca" diyordu. ne oldu sonra? çorba.

    söyleyeceklerim bu kadar, genelin düşüncesinin tamamen zıttı düşündüğümü biliyorum. bugün "tudor kovulmalıdır" başlıklı yazılarla yine, yeni, yeniden cadı avı başlatılacağını da biliyorum. basında kabul görmek için böyle yangıncı olmak, nabza göre yazmak gerektiğini de biliyorum ama hiçbir zaman "milyonlarca sinek yanılıyor olamaz, öyleyse dışkı yemeliyim" diyen biri olmadım. bugün öfkeyle kalkmanın, yarın zararla oturma ihtmalini daha çok barındırabildiğini en çok da bu beşiktaş'a bakıp görüyorum. son 6 yılın beşiktaş'ına ve son 4 yılın galatasaray'ına bakınca bundan daha net görülen bir tablo yok zaten!

    bilic - tudor benzerliği

    yazıya küçük bir ek yapmak istedim. son dönemde bilic ile tudor benzetiliyor. gayet makul bir benzerlik olduğunu düşünüyorum. iki teknik adam da kırılma maçlarını almada başarısız. iki teknik adam da çalışkan, disiplinli ve fiziksel olarak iyi takım yaratabiliyorlar.

    slaven bilic, şenol güneş'le kıyaslanamayacak seviyede bir teknik adam. güneş, bilic'in çok daha üzerinde meziyetlere sahip. bilic ile beşiktaş 2 sezonda oynadığı 8 derbinin 6'sını kaybetti, 2'sinde berabere kaldı ama 2 sezonu tamamladılar. beşiktaş yönetimi ve taraftarı bu kazanılamayan 8 derbi sonrası galatasaray taraftarı ve yönetiminden az mı üzüldü? neden hemen kovmadılar?

    bilic'in şenol güneş'e göre çok daha düşük seviye bir teknik direktör olması, beşiktaş'a hiçbir şey kazandıramayacağı anlamına gelmez. beşiktaş'a savaşmayı seven, çalışkan, disiplinli ve formda bir yerli havuzu bıraktı bilic. belki hep kaybetti ama bilic'ten önce senelerdir hiç yarışamayan beşiktaş'ın hep yarışmasını sağladı. arsenal ile liverpool ile gurur duyulacak maçlar oynanmasını sağladı. avrupa'da bu kadar yıpranmasa ligde daha başarılı da olabilirdi ama şenol güneş seviyesine çıkamazdı. çıkamasa da şenol güneş'e bir miras bıraktı. hayatında insanlığın kültürel gelişimi ile ilgili bir şeyler okuyan, kültür akışı ile ilgili bir şeyler duyan ve yangıncı, çapulcu olmayan, zekasını sürekli anlık kararlar verecek kadar az kullanmayan herkes bu beşiktaş'ı ve tersi örnekteki galatasaray'ı görebilir. insanoğlu, hayvanlarla arasında büyük bir zeka farkı olduğunu sanar ama dna sadece %1-2 oranında farklıdır. insanlığın, hayvanların bu kadar önünde olması zekadan ziyade kültür aktarımı sayesinde. ilk insanlar zeka olarak belki bizden çok geride değildi ama hayvanlardan pek farklı yaşayamıyorlardı ama ateşi kullanmayı miras bırakabildiler, toprağı kullanmayı miras bırakabildiler, basit silah yapmayı miras bırakabildiler ve miraslar gelişti, büyüdü, büyüdü hayal edemeyeceğimiz bugüne kadar geldik. yangıncılıkla, bizden önceki insanların yaptıklarını yakarak değil, onların adımlarını izleyerek geliştik. hayvanlarla insanlar arasındaki devasa fark sadece budur. %1 kadar küçük ama milyonlarca yıl kadar büyük. milyonlarca yıl damlaya damlaya bu devasa farkı oluşturduk. hayvanlar bizden sadece %1 eksik ama miras bırakamaz, insanlar %1 fazla ama miras bırakabilir. işte galatasaray, insanoğlunun bu doğal gelişim sürecini reddedecek kadar akılsız davranıyor.

    bilic, galatasaray teknik direktörleri gibi zamansız kovulsaydı geriye hiçbir miras bırakamazdı. devrede gelen kendi oyuncularını aldırır, bilic'inkileri gönderir. onun yerine gelen yine aynı işlemi yapar. beşiktaş, bilic'le derbileri kazanamayıp kahrolurken ama aklıselim davranıp sabrederken, galatasaray ne yapmış bakalım mı? prandelli dzemaili'yi getirmiş kendi düzenini kurmaya çalışmış, bir başakşehir şoku kovulmuş. hamzaoğlu gelmiş. o da bilal'i getirip kendi bildiği yolu çizmiş, dzemaili'yi göndermiş bir rize mağlubiyeti kovulmuş hop yerine mustafa denizli... o da bilal'i istememiş kendi bildiğini getirmiş 2.5 milyon euro + maaş donk'u getirmiş bilal sürgüne sil baştan... olmamış riekerink gelmiş. donk'u sürgüne, kendi bildiği adam amerika'da emekliliğini oynayan de jong'u getirmiş 5 milyon euro maaş... sonra o da olmamış tudor. de jong kadro dışı fernando... (neyse ki tudor kendi bildiği yerine scout ekibine güvendi. cenk ergün'ün başarısı olabilir bu ilerleyen yıllarda göreceğiz 3-5 ayda anlaşılacak bir şey değil. 3-4 transfer dönemi sonrası anlaşılabilir)

    bakın dzemaili, bilal, donk, de jong... galatasaray sabretmedi kovdu. maaş + bonservis en az 15 milyon euro çöpe atıldı. sadece bir mevkiden örnek verdim. bir de diğer mevkiler var! toplam zararı hayal edin. bu çok uzun gibi gelen süreç bilic'in 2 yılı kadar! beşiktaş, sabretti 114 yıllık tarihinin en yüksek binasını inşaa etti. daha aybaba döneminden beri 6 senedir sürüyor inşaat. boş bir iş değil bu. şüphesiz paraları olsa, batmasalar bu kadar doğru yönetilmezlerdi. şüphesiz bir derbi maçında ağlar bilic'i, aybaba'yı gönderir, ahmet'e, mehmet'e gider onlar da çorba yaparlardı ama fırsatı doğru değerlendirdiler. bilic ile tudor neden benziyor? ben hamza hamzaoğlu döneminden beri ilk kez bir galatasaray maçı öncesi heyecanlandım çünkü tudor, 2 yıldır yarışamayan takımı yarışa soktu ve bu takımla yarıştan çekilmek zorunda kaldığını değil, kazandığını veya kaybettiğini görmek istiyorum. evet galatasaray gerekirse yarışı kaybetsin, beşiktaş gibi kaybetsin. kaybetmek de geliştirecektir, acı geliştirir. ben hayatımda athletic bilbao maçı kadar hiçbir maça üzülmedim ama o acı bizi bir sene sonra uefa şampiyonu yaptı. acıya sabır geliştirir ama çapulculukla gelişemezsin. o gitsin, bu gelsin, o çöp, bu köylü, bu prandelli'nin allah belasını versin çapulculuğuyla hep olduğun yerdesin.''

    http://ivansshatov.blogspot.com.tr/...galatasaray.html?m=1
  • 18322
    an itibariyle 3. sıraya düşmüştür. *

    kanımca bu duraksamanın en büyük nedeni taraftar. yani dünyada tek olabiliriz bu konuda. tabi ki sürekli içinde değilim ama birçok avrupa şehrinde bulundum, böyle bir şey yok. ortamız yok. ya çok seviyoruz, ya nefret ediyoruz. sosyal medyayı berbat kullanıyoruz.

    tudor getirilsin diye kıçını yırtan adamlar, şimdi terim için kıçını yırtıyor. bu adamlar 3 sene önce de terim'e küfür ediyordu, artık galatasaray'a genç ve disiplinli bir hoca lazım, parator lazım değil diyordu. hepsi aynı adam bunların. çok ciddiyim.

    aynı taraftar şey işte; "linnes oynasın" diye linnes'i tt ye sokup, 120 dakika sonra "salaglinnes" kelimesini tt ye sokan taraftar.

    düz, menfaatsiz, aşkla, inançla desteklemeyi bıraktık. onu hakan balta'nın oftaş'a attığı vole golü ve şampiyonluğunda bıraktık. çok samimiyim. en son taraftarımızın, galatasaray'ı sevdiği günler o günlerdi. ondan sonra bir şeyler kötü gitti, yıkıldık. taraftar da çöktü. takım toparladı, ama taraftar toparlamadı. bırakın twitter'ı, facebook'u, şampiyonlar ligi'nde ilk 3 maçımızı kazanamadık diye fatih terim'e hakaret edenleri burada gördüm ben.

    "tüm zaferler gökyüzüne" ile "mk italyanı" arasındaki çizgi 14 gün olmamalı.

    işin kötüsü her geçen gün daha da korkunç bir hal alıyor. fm'de feghouli ile hat-trick yapan üniversiteye hazırlanan herifler, galatasaray teknik ekibine ders veriyor. "böyle oynatılmaz bu adam" diyor. donk'u orta saha yapan, chedjou'yu orta saha yapan, denayer'i orta saha yapan adamlar da bunlar.

    yönetim, teknik ekip, her daim tercümanla dolaşan futbolcularımız bunlardan etkilenmiyor mu sanıyorsunuz? ya da şöyle sorayım; "bu yapılanlardan ve bilinçsiz, cahilce yapılan taraftarlıktan hoşnutlar mı?"

    böyle takım tutulmaz, böyle takım sevilmez.
    bir karışmayın, sevin ya. sevin takımınızı sadece. destekleyin.

    "inşallah kaybederiz de yönetim gider" mentalitesi ile takım tutulmaz.
    gidin memleketinizin takımını tutun.

    pek dolmuşum, arada editlerim.
  • 18324
    bakın bu takımın sorunu ne biliyor musunuz? lideri yok. öyle veya böyle bir taşıyıcısı yok. o karakterde bir oyuncusu da yok. feghouli'de o ışık var ama bu görevi ona vermek için de onun bu görevi talep etmesi için de çok erken. daha dün gelmiş bir adama al bu takımı sırtla diyemeyiz.

    kenar yönetimi kesinlikle yeterli değil. sistem bir futbol takımı için çok şey ifade eder. bir yapı kurarsınız ve o yapıyla türkiye ligi için konuşuyorum akhisar'ı, alanya'yı, gençler'i vs yenersiniz. ama iş derbi veya zorluk seviyesi yüksek maçlara geldiğinde sistemin yanına başka bir şey daha koymanız gerek; çelik gibi bir psikoloji. yukarıda belirttiğim anadolu takımlarıyla maç yaparken hiçbir maç sinir harbine dönüşmez kolay kolay. dönüşürse de zaten bu tip takımlar karşısında bu, büyük takım lehine olur.

    ama derbi dedin mi, kritik maç dedin mi buna hazırlıklı olacaksın işte. gerekirse pislik yapacaksın, ortalığı ayağa kaldıracaksın, yeri gelecek kendini attıracaksın, oyuncuna bağıracaksın, kavga çıkaracaksın velhasıl. o tansiyonu yükselteceksin. yükseltmekle kalmayacak kendi lehine çevireceksin psikolojiyi. bak bunu yapmak ayıp veya sahtekarlık değil. her takım yapar bunu dünyanın her yerinden. real barca maçlarında yapar, manu liverpool maçlarında yapar, bayern dortmund maçlarında yapar, juve milan maçlarında yapar. yani her takım bu yolu mutlaka kullanır.

    bizde eksik olan işin bu yönünü ortaya çıkaracak bir lider. yok abi, ne saha içinde, ne kenarda, ne yönetim ayağında böyle bir profil yok. lan niye sevdik biz melo'yu. antep maçında adam geçirmediği için mi? kayseri maçında kornerden gol attığı için mi? ne için? kritik maçlarda rakibin psikolojisini alt üst ettiği için sevdik. veya sneijder'i niye sevdik? böyle ortamlarda sorumluluk almaktan kaçmadığı için, yüreğini sahaya koyup rakibin en can alıcı adamlarına "buyur canım birine baktın" dediği için sevdik. isyan ettiği için sevdik, öfkelendiğinde kafasında beliren damara şiirler yazdık burada. o niyeydi peki?

    bu takımın en büyük eksiği 3-4-1-2'ydi 4-4-2'ydi falan değil. bunlarda önemli tabi ama iş bununla bitmiyor işte. herkesin galatasaray kritik maç oynamadı, oralarda zorlanacak demesinin de en büyük nedeni bu durumun farkında olmaları. herkes biliyor ki aslan dediğimiz galatasaray'ımızın tırnakları sökülmüş, dişleri dökülmüş. arada bir kükrüyor o kadar ki o da taraftarın sesidir zaten.

    mesele bu dostlar. bu takımın konuştuğu zaman haber kanallarının yayına ara verip canlı bağlantıya geçeceği bir başkana, puan durumunda arayı açtığı zaman kimsenin kendisine karşı "bu fark suni yaaee.." diye gevrek gevrek konuşamayacağı bir teknik direktöre, sahada ezilen bir arkadaşını gördüğünde rakibin karşısına dikilip "sikerim belanı yavşak" diyebilen, hakkını yiyen bir hakem gördüğünde gözünün içine bakıp parmak sallayan bir saha içi liderine ihtiyacı var.
App Store'dan indirin Google Play'den alın