814
futbol dünyasını baz alarak konuşuyorum, kendisi gerçek bir futbol emekçisidir. aldığı yıllık ücretin futbolcuların çoğunun aldığı paradan daha az olması, görevine sadakati ve işini layık olduğu biçimde yapıp daha da yükselme arzusu, herkesin tespit edebildiği doğruları uygulamakta egolarını bir kenara bırakıp uygulamaktan kaçınmaması, formayı adaletli bir şekilde dağıtması, hiçbir futbolcuyla problem yaşamaması, takımdaki uyumu en üst düzeye çıkarması vb. gibi pek çok konuda bu adam hepimize "ulan şu takımın başına geçseydim, ben de böyle yapardım" duygusunu veriyor.
sahada oynattığı oyuna bakacak olursak olumlu olarak gözüme çarpan birkaç husus söz konusu. geçen sene en fazla sıkıntı çektiğimiz konu, mücadele gücümüzün yetersizliğiydi. bu geçen sene hamzaoğlu ile oynadığımız ilk maçtan, ligde oynadığımız son maça kadar böyle oldu. ama dün 120 dakika süren bir maçta gücünü olabildiğince verimli kullanan, elimizdeki oyuncu tipine göre kondisyonu çok iyi olan bir takım oluşturmuş. beşiktaş zaman zaman çok tehlikeli olabilecek ataklar başlattı ancak özellikle bruma ve sneijder gibi iki hücum oyuncumuz defansın içine kadar gelip, savunmaya yardımcı oldu. bu konuda riekerink işini olması gerektiği gibi yapmış diyebilirim.
ikinci olarak geçen sene en gerideki oyuncumuz ile en uçtaki oyuncumuz arasına boeing uçağı inecek kadar mesafeyle maç yaparken, bu sene olabildiğince dar bir alanda oynuyoruz. bu da saha içindeki yardımlaşmayı artırıp, rakibe eksik yakalanmamamızı sağlıyor. bu konuda da kendisi en verimli şekilde çalıştırmış takımını.
üçüncü olarak da carole ve bruma gibi genç ve kariyerinde yükselmeye çalışan oyuncuların, kendisiyle çalıştıktan sonra kademe kademe yükselişe geçmeleri. bruma zaten potansiyeli çok yüksek olan bir oyuncu, ona daha özel olarak bakıyorum ama carole her maç üzerine yeni şeyler katıyor. rakip tarafından tahmin edilemeyen çıkışları ile birlikte savunmadan top çıkartırken sıfıra yakın hata ile oynaması beni çok mutlu ediyor. burada dikkat edilmesi gereken diğer nokta da carole, takımda yedeği olmayan tek oyuncu neredeyse. bu adam işini garanti görüp, hiçbir çalışma yapmayabilirdi ama riekerink bu tip bir salıverme, rahatlama durumunun da önüne geçmiş.
ayrıca bir eksik olarak değil, ama bir beklenti olarak şunu söylemek istiyorum. dün podolski çıkıp da eren derdiyok sahaya girdiğinde hepimiz ileride topu daha fazla tutabileceğimizi düşündük. ancak bunun gerçekleşmesi bir yana eren neredeyse takımı on kişi oynattı. görülen o ki, galatasaray futbol takımı eren derdiyok ile oynamayı henüz denemiş ve sistemli hale getirebilmiş değil. hem orta saha oyuncularımız, hem kanat oyuncularımız eren'in özelliklerini, hücuma verebileceği katkıyı çözebilmiş değil. o yüzden planlı bir atak dahi geliştiremedik. örneğin podolski ile hücum yaparken, podolski orta sahaya doğru koşu yapıp, yarattığı boşluğa orta sahaları ve kanatları kaçırmayı deniyor. ama eren ile ilgili hiçbir varyasyon düşünülmemiş. belki de dün eren hiç sahaya girmeyecekti ama podolski'nin sakatlığı işi bozdu sanırım. sonuçta eren'den başka forvet oyuncusu alınmayacağına göre, acilen eren ile alakalı hücum varyasyonlarını denemeye başlamalıyız.
son olarak takımdaki adam yiyen ön libero ve stoper eksiğini de dile getirdiği için, yönetimin kendisine kulak vermesi halinde, takımı geçen seneki halinden kurtarıp tekrar şampiyonluk adayı yapacağını söyleyebilirim. fatih terimlere, şenol güneşlere, mustafa denizlilere alışan ve başka bir futbol bilgisi olmayan türk basınındaki haşereleri da fazla dinlemez ve işini hakkıyla yapar umarım. iki kupa kazanmış ve takımı ileriye götürmeye çalışan bir hocaya dahi deli gibi saldırdıklarına göre, başarısız olsa ne yaparlar, ne söylerler, allah bilir. sonuçta onun şansı bizim şansımız, şansı da, bahtı da açık olsun hocamın...
sahada oynattığı oyuna bakacak olursak olumlu olarak gözüme çarpan birkaç husus söz konusu. geçen sene en fazla sıkıntı çektiğimiz konu, mücadele gücümüzün yetersizliğiydi. bu geçen sene hamzaoğlu ile oynadığımız ilk maçtan, ligde oynadığımız son maça kadar böyle oldu. ama dün 120 dakika süren bir maçta gücünü olabildiğince verimli kullanan, elimizdeki oyuncu tipine göre kondisyonu çok iyi olan bir takım oluşturmuş. beşiktaş zaman zaman çok tehlikeli olabilecek ataklar başlattı ancak özellikle bruma ve sneijder gibi iki hücum oyuncumuz defansın içine kadar gelip, savunmaya yardımcı oldu. bu konuda riekerink işini olması gerektiği gibi yapmış diyebilirim.
ikinci olarak geçen sene en gerideki oyuncumuz ile en uçtaki oyuncumuz arasına boeing uçağı inecek kadar mesafeyle maç yaparken, bu sene olabildiğince dar bir alanda oynuyoruz. bu da saha içindeki yardımlaşmayı artırıp, rakibe eksik yakalanmamamızı sağlıyor. bu konuda da kendisi en verimli şekilde çalıştırmış takımını.
üçüncü olarak da carole ve bruma gibi genç ve kariyerinde yükselmeye çalışan oyuncuların, kendisiyle çalıştıktan sonra kademe kademe yükselişe geçmeleri. bruma zaten potansiyeli çok yüksek olan bir oyuncu, ona daha özel olarak bakıyorum ama carole her maç üzerine yeni şeyler katıyor. rakip tarafından tahmin edilemeyen çıkışları ile birlikte savunmadan top çıkartırken sıfıra yakın hata ile oynaması beni çok mutlu ediyor. burada dikkat edilmesi gereken diğer nokta da carole, takımda yedeği olmayan tek oyuncu neredeyse. bu adam işini garanti görüp, hiçbir çalışma yapmayabilirdi ama riekerink bu tip bir salıverme, rahatlama durumunun da önüne geçmiş.
ayrıca bir eksik olarak değil, ama bir beklenti olarak şunu söylemek istiyorum. dün podolski çıkıp da eren derdiyok sahaya girdiğinde hepimiz ileride topu daha fazla tutabileceğimizi düşündük. ancak bunun gerçekleşmesi bir yana eren neredeyse takımı on kişi oynattı. görülen o ki, galatasaray futbol takımı eren derdiyok ile oynamayı henüz denemiş ve sistemli hale getirebilmiş değil. hem orta saha oyuncularımız, hem kanat oyuncularımız eren'in özelliklerini, hücuma verebileceği katkıyı çözebilmiş değil. o yüzden planlı bir atak dahi geliştiremedik. örneğin podolski ile hücum yaparken, podolski orta sahaya doğru koşu yapıp, yarattığı boşluğa orta sahaları ve kanatları kaçırmayı deniyor. ama eren ile ilgili hiçbir varyasyon düşünülmemiş. belki de dün eren hiç sahaya girmeyecekti ama podolski'nin sakatlığı işi bozdu sanırım. sonuçta eren'den başka forvet oyuncusu alınmayacağına göre, acilen eren ile alakalı hücum varyasyonlarını denemeye başlamalıyız.
son olarak takımdaki adam yiyen ön libero ve stoper eksiğini de dile getirdiği için, yönetimin kendisine kulak vermesi halinde, takımı geçen seneki halinden kurtarıp tekrar şampiyonluk adayı yapacağını söyleyebilirim. fatih terimlere, şenol güneşlere, mustafa denizlilere alışan ve başka bir futbol bilgisi olmayan türk basınındaki haşereleri da fazla dinlemez ve işini hakkıyla yapar umarım. iki kupa kazanmış ve takımı ileriye götürmeye çalışan bir hocaya dahi deli gibi saldırdıklarına göre, başarısız olsa ne yaparlar, ne söylerler, allah bilir. sonuçta onun şansı bizim şansımız, şansı da, bahtı da açık olsun hocamın...