660
kendilerinden nefret etmek için 5-6 sene öncesini hatırlayanlar, real madridli olmuş sırf atletico'ya rakip diye. gece gece ne güldüm. henüz üzerinden 2 sene bile geçmedi ama ben hatırlatayım, yer madrid, şampiyonlar ligi çeyrek final ilk karşılaşması. hakem net 2 penaltımızı vermiyor. ki deplasmanda atacağımız bir gol her şeye rağmen çok büyük anlam ifade ediyor. şampiyonlar ligi gol krallığında c.ronaldo ile yarışan burak, yanlış hatırlamıyorsam durum 2-0 real madrid lehine iken ceza sahası içinde ramos'un ayağına çok açık bir şekilde basması ile yerde kalıyor. bundan sonrasını yaşananlar ve yaşanması gerekenler olarak ayıralım.
olan: hakem haksız yere burak yılmaz'a sarı kart vererek burak yılmaz'ı ikinci maçta cezalı duruma düşürüyor. ramos sarı kart alıp cezalı duruma düşecekken ikinci maçta oynuyor. galatasaray deplasman golünden oluyor ve bir gol daha yiyerek moral olarak çöküyor. ve real madrid maçı 3-0 kazanarak çok ciddi bir avantaj yakalıyor. ikinci maçta da erken bir gol ile iyice işi garantiliyor. burak yılmaz da olmayınca galatasaray gol bulmakta zorlanıyor. ikinci yarı toparlanan galatasaray skoru 3-1 yapsa da daha fazla gol için her türlü riski alıyor ve neticede bir gol daha yiyerek 3-2 kazanmasına karşın eleniyor.
olması gereken: hakem ramos'a sarı kart veriyor. ramos ikinci maçta cezalı duruma düşüyor. burak yılmaz penaltıdan golü atıp gol krallığında iddiasını devam ettiriyor, motivasyon olarak en üst seviyeye geliyor.(penaltıyı sneijder, drogba veya selçuk da atabilirdi) deplasman golü ikinci maç öncesi avantaj oluyor. maç 2-1 kaybedilse de ikinci maçta burak yılmaz eksik değil, rakipte ise ramos eksik. burak yılmaz'ın gol bulması gayet olağan. hadi diyelim biz o 3. golü yine yedik, 3-1 kaybettik. ikinci maç başlıyor ve real yine erken bir gol atıyor, atsın amk. burak yılmaz yokken ikinci yarı 3 gol bulduysak, o zamanki formunu da göz önünde bulundurursak ve ramos'un da olmadığını bir kez daha hatırlarsak o 3 golü bulma ihtimalimiz daha da yüksek. yine 3-1 öne geçtiğimizi düşünün. öyle bitse maç uzayacak ve daha 20 dakikadan fazla var. real madrid dağılmış, daha fazla gol yememek için çekilse maç uzayacak, maçı bitirmek için saldırsa 4. golü yiyebilir.
eğer 2 sezon önce skor 3-1 olduğunda lan acaba? dediysen yazar kardeşim, benim yukarıda yazdığım senaryoya hadi len oradan diyemezsin. değerlendirme yaparken o sezonu düşün.
ilk baştaki konuya dönelim. galatasaray dışında hiçbir takım bu sevdayı dolduramaz. yabancı takımlar için burada birbirine saldıran, küfürler saydıranlara da gülerim zaten. bak nefret ettiğiniz olabilir bazı sebeplerden veya sevdiğiniz, sempati duyduğunuz olabilir ama hiçbiri galatasaray'ın türkiye kupasında balçova'ya karşı attığı dokuzuncu gol kadar bile sevindiremez, sevindirmemeli. ben şahsen bir tek manchester united'ı adam akıllı severim. bunun da sebebi o ülkede çocukluğumu geçirmem, büyümem. bakın ona rağmen galatasaray sevgimin yüzde birine eşit değildir united sevgisi.
olan: hakem haksız yere burak yılmaz'a sarı kart vererek burak yılmaz'ı ikinci maçta cezalı duruma düşürüyor. ramos sarı kart alıp cezalı duruma düşecekken ikinci maçta oynuyor. galatasaray deplasman golünden oluyor ve bir gol daha yiyerek moral olarak çöküyor. ve real madrid maçı 3-0 kazanarak çok ciddi bir avantaj yakalıyor. ikinci maçta da erken bir gol ile iyice işi garantiliyor. burak yılmaz da olmayınca galatasaray gol bulmakta zorlanıyor. ikinci yarı toparlanan galatasaray skoru 3-1 yapsa da daha fazla gol için her türlü riski alıyor ve neticede bir gol daha yiyerek 3-2 kazanmasına karşın eleniyor.
olması gereken: hakem ramos'a sarı kart veriyor. ramos ikinci maçta cezalı duruma düşüyor. burak yılmaz penaltıdan golü atıp gol krallığında iddiasını devam ettiriyor, motivasyon olarak en üst seviyeye geliyor.(penaltıyı sneijder, drogba veya selçuk da atabilirdi) deplasman golü ikinci maç öncesi avantaj oluyor. maç 2-1 kaybedilse de ikinci maçta burak yılmaz eksik değil, rakipte ise ramos eksik. burak yılmaz'ın gol bulması gayet olağan. hadi diyelim biz o 3. golü yine yedik, 3-1 kaybettik. ikinci maç başlıyor ve real yine erken bir gol atıyor, atsın amk. burak yılmaz yokken ikinci yarı 3 gol bulduysak, o zamanki formunu da göz önünde bulundurursak ve ramos'un da olmadığını bir kez daha hatırlarsak o 3 golü bulma ihtimalimiz daha da yüksek. yine 3-1 öne geçtiğimizi düşünün. öyle bitse maç uzayacak ve daha 20 dakikadan fazla var. real madrid dağılmış, daha fazla gol yememek için çekilse maç uzayacak, maçı bitirmek için saldırsa 4. golü yiyebilir.
eğer 2 sezon önce skor 3-1 olduğunda lan acaba? dediysen yazar kardeşim, benim yukarıda yazdığım senaryoya hadi len oradan diyemezsin. değerlendirme yaparken o sezonu düşün.
ilk baştaki konuya dönelim. galatasaray dışında hiçbir takım bu sevdayı dolduramaz. yabancı takımlar için burada birbirine saldıran, küfürler saydıranlara da gülerim zaten. bak nefret ettiğiniz olabilir bazı sebeplerden veya sevdiğiniz, sempati duyduğunuz olabilir ama hiçbiri galatasaray'ın türkiye kupasında balçova'ya karşı attığı dokuzuncu gol kadar bile sevindiremez, sevindirmemeli. ben şahsen bir tek manchester united'ı adam akıllı severim. bunun da sebebi o ülkede çocukluğumu geçirmem, büyümem. bakın ona rağmen galatasaray sevgimin yüzde birine eşit değildir united sevgisi.