bugun yazılan 24 postu gördükten sonra aklıma şu soru geldi:
acaba ronaldinho barcelona'da kadro dışı kalınca, yedek bırakılınca bu kadar tartışıldı mı?
üç sene öncesinin ronaldinho'sunu anlatayım. her hafta türkiye'de en az bir reklamı tv'ye giren, reklam çekimlerinden dolayı antremanlara gidemeyen, her gün medyada aldığı paranın hesabı gelişmiş hesap makineleriyle yapılan, denize bakan yatağına kimleri attığının yine hesabı yapılan, dünyada belki hakkında türkiye'den
* daha fazla haber çıkan bir adamdı bu adam. mahalle maçlarında isminin kavgası yapılan, youtube'da videolarının izlenme rekorları kırdığı bir adam. şampiyonlar ligi kupası kaldırmış, dünyanın en iyi futbolcusu seçilmiş bir adam. abartıyor muyum sözlük sen söyle ya? bu adam bir sene sonra ne oldu? önce rijkaard kadro dışı bıraktı. sonra guardiola geldi, gitsin takımda istemiyorum dedi. 19 milyon euro gibi cüzi bir rakama milan'a transfer oldu. ama başta üç sene öncesinden bahsediyorduk dimi? o zaman değeri var mıydı? 70-80 lerden bahsediliyordu.
neyse bu adam milan'a geldi, istikrarsızlıktan dolayı yine kadroya giremedi, hatta şimdi öyle reklamlarda da oynamıyor. gözden düştü yani. ama bakıyorsun adama, ne kapris ne bişey. maça 60tan sonra giriyor, koşa koşa, istekli istekli. en azından bana öyle geliyor.
bir de bizim adama bakalım. bir başarısı yok. minerio'dan kaiser'e, ordan schalke, schalke'de fenere iki tane gol ve galatasaray'da. en büyük başarısı türkiye şampiyonluğu heralde. neyse bu adam yasak olan bir ton şeyi yapar, ceza yiyince küser
*, köşeye çekilir. her maç onbirde sahaya çıkar ama bir kere ceza verildi ya, isteksiz oynar ve yapabilceklerini sınırlar. taraftar bağrına basar yine de, onlara minnet duyduğunu söyler ama herhangi bir şekilde bunu göstermez. deplasmanlara gitmez, gönlü hoş tutulsun diye kaptan yapılır, kötü oynadığı maçlardan sonra taraftar tarafından yine de göklere çıkartılır.
en sonunda tabelada ismini görünce çeker resti gider soyunma odasına. uğultular yükseliyor her yerden, büyük kısmı lincoln'e, bir kısmı da bülent hocaya. ama bazı değerler unutuluyor. burda bülent hoca haklı veya haksız, bunu tartışmayı bırakalım artık. lincoln soyunma odasına giderken neleri bıraktı arkasında, nelere ihanet etti bunu düşünelim.
1. işine
2. takımına
3. taraftarına
hocanın haklı olup olmaması bir şeyi değiştirmez. hocalar gelip geçer, unutulur. ama galatasaray taraftarı değişmiyor, futbolculuk hergün evrim geçirmiyor, galatasaray yarın farklı bir takım haline gelmeyecek. bu değerler sabit değerler.
çok basit yerlerde takılıyoruz tartışırken. bülent hoca harcadı diyoruz ama o kadar ihaneti gözlerimizin önünden geçirmiyoruz hiç. lincoln koşmaz, büyük oyuncu diyip kenara çekiliyoruz mesela. bunu anlamıyorum ben. lincoln büyük oyuncu olduğu için mi bu hareketleri yapıyor? büyüklük bu mudur allah aşkına söyleyin şunu bana. büyüklük takıma geç katılmak, sahayı terketmek, özveriyi göstermemek midir?
özveri dedik dimi? bir de kare vereyim bununla ilgili, tam olsun.
http://img3.imageshack.us/img3/6641/10766i.jpg