• 1
    toprağı bol olsun,sağlam galatasaraylı en güzel aşk şiirlerinin mümessili,bugünkü galatasarayı izlese muhtemelen o muazzam "emperyal otelinden" birkaç pasajı şöyle atfederdi hamza hamzaoğluna.

    ben hiç umut gibi kazmasını görmemiştim
    ey hamzaoğlu bu kazmayı hala oynatıyorsun itirazim var
    brumayla kanatlardan bindirecektin
    emre çolak kadro dışı kalmayacaktı
    aziz çıldıracak,rıdvan ağlayacak,güntekin somurtacaktı
    semih ıskalamayacak,stancu kalbimize indirmeyecekti
    duvardaki saat durmayacaktı
    taraftarın kalbi kendiliğinden durmayacaktı
    ben hiç böyle boktan bir kadroyla gelen şampiyonluk görmemiştim
    hepsine koydun,hepimizi yanılttın
    vurdun kanımıza girdin kabulümüzsün.

    dip edit : şiirin orjinali için http://www.siirdemeti.com/siir_p.asp?siirno=217
  • 2
    15 haziran 1925 günü memlekete güneş gibi doğmuş olan ve aynı zamanda galatasaray taraftarı şairlerin şairi. roman, hikaye, deneme, köşe yazısı, eleştiri, senaryo, tiyatro ve tabii ki şiir alanlarında edebiyatımıza hizmet vermiş, modern türk edebiyatı'nın belki de en önemli parçası. izmir'li aynı zamanda, menemen doğumlu, atatük lisesi'nde okumuş ve burada birinci sınıfa devam ederken sevdiği kıza nazım hikmet şiirleri mektuplarken yakalanınca 1941 şubat'ında, 16 yaşındayken tutuklanmış ve okuldan uzaklaştırılmıştır. üç hafta gözaltında kalıp iki ay hapiste yatmış, türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kalmıştır. danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazanır ve istanbul işık lisesi'ne yazılır.

    lise son sınıftayken önemli bir şiir yarışmasını önemli şairleri geride bırakarak ikinciliği kazanır ve türkiye tarihinde bırakacağı izlerin ilk adımı bu olur. 1948 yılında nazım hikmet'ikurtarma hareketi için paris'e yerleşir. burada önemli tasvir yetenekleri, insan profilleri, batı kültürü gibi edinimler kazanır. türkiye'ye döndüğünde tanınmış bir şairdir, başı sık sık polisle derde girer. 1950'li yılları izmir- paris- istanbul arasında geçer. 1970'lerde istanbul'a yerleşir. burada istanbul'a aşık olacaktır. bu aşk ise 10 ekim 2005 tarihinde ebediyete taşındı. arkada acıklı hikayeler, kalp acıtan şiirler bırakarak...

    karşıyaka spor kulübü ve galatasaray üzerine de iki kelam etmiştir, aynen aktarıyorum:

    --- alıntı ---
    niye öteki taraftarlar, altay lı, ya da altınordu lu oluyor da; biz, karşıyakalı taraftarlar, kaf sin kaf lı oluyoruz? bunu bir türlü anlayamıyordum. çocukluğumun, bulmacalarından biri: karşıyaka'dayız (izmir); o semtin takımı, ksk ; o yıllarda kimse karşıyaka demiyor, adını anmak için; ille kaf sin kaf diyeceksin: âdet bu!.

    1930 lu yıllar. yıldırımspor'un asım'lı, kör hikmet'li, göbek hidâyet'li zamanı. bu takım federe değil, karşıyaka'nın genç takımı gibi, bir mektepli takımı; başlıca rakibi alaybeydir ki, o naldöken palamut fabrikasındaki, bazı işçilerin de oynadığını sandığım, bir halk takımıydı. duvarların tepesine çıkıp, yıldırımspor/alaybey maçlarını seyrettiğimiz; eski mahfel'deki, uyduruk (toprak) sahada; ağabeylerden birisi, muammayı benim için, yarı yarıya çözmüştü:
    kulübün adı karşıyaka spor kulübü, baş harfleri ksk , eski alfabeyle okudun mu, kaf sin kaf! işte o kadar!

    golden ya da galibiyetten sonra, taraftarların coşturucu bağırışı da, zaten bunun üzerine kurulmamış mı? kafkafkaf sinsinsin kafsin kafsin kaf ! o yıllarda öteki izmir takımlarının böyle özel bir bağırış biçimleri yoktu; ya ya ya, şa şa şa diye bir ağızdan bağırıp, futbolcularını yüreklendiriyorlar; doğrusu, bizim farklı bağırış tarzımız, hoşuma gidiyor ama; sebebini de merak etmiyor değilim: meğerse, neymiş!

    batı özentisi olmak ya da olmamak!

    bunu galatasaray taraftarı olunca anladım. ne yâni döneklik mi yapıyoruz? hayır, o zaman türkiye ligi
    oynanmıyor, çünkü imkânsız; ne ulaştırma var, ne ulaşım, yollar berbat, deplasman, akla ziyan bir iş!
    o yüzden büyük şehirlerin, kendi ligleri oynanıyor: izmir, ankara, istanbul vs. her şehrin çocuğu, kendi
    liginden bir takıma sahip çıkıyor ama; ülkeye istanbul basını hâkim olduğundan, istanbul ligini de izlemeye
    adeta mecbur; öyle ki, aramızda, izmir'dekinden başka, bir de istanbul takımını desteklemek âdet
    oluyor.

    ben galatasaray'ı seçmiştim, neden seçmiştim, bunun ayrı ve duygusal bir nedeni vardır; ama seçtiğim anda,
    şaşırdım; bu takım taraftarı da oyuncusunu, -aynen ksk gibi- özel bir tekerlemeyi bir ağızdan tekrarlayarak coşturuyordu;
    üstelik, tuhaftı da bu tekerleme: "re re re, ra ra ra, gas'saray, gas'saray cim bombom"! ne yalan söylemeli, öğrendiğimde bunu, türkçeden çok frenkçe sanmıştım. istanbul'da uzun bir gençlik yaşantısı olan babama söylediğim zaman, bana hak verdi: "- ...benzer" dedi, "- ...mekteb-i sultani'nin takımıdır o, tedrisâtı fransızca olan bir mektep, şehzadeler için açıldığı rivâyet edilirdi, hâlâ da memleketin en iyi mektebidir!"

    futbol tarihimizi kurcaladıkça, muammayı büsbütün çözer gibi oldum. galatasaray, türkiye'nin en eski
    futbol kulübüdür.

    --- alıntı ---

    birkaç şiirini de bu yazıma eklemek isterim:

    nasıl bir sevdaysa

    ay çok mu gecikti neredeyse çıkar
    sen yalnızlığıma varır varmaz
    az sonra yağmuru durduracaklar
    rüzgârı değiştirdim
    ustura ağzı poyraz
    yok canım yıldızları unutmadık
    mutlaka yerlerinde bulunacaklar
    kenarı yaldızlı mavi bir karanlık
    sütlü çıplaklığını örtecek kadar
    senin için olduğu asla bilinmeyecek
    yapraklarını birden dökecek dutlar
    şafak sökerken sekiz on kadar şimşek
    balkonda işlemeli müstesna bulutlar

    ayak bastığın an şehir de değişebilir
    yoksa moskova mı
    belki berlin belki dakar
    belki 30’lardan mehtap yorgunu izmir
    körfez’de şerefine donatılmış vapurlar
    nerede ne zaman kaç kere yaşadık
    nasıl bir sevdaysa eskitememiş yıllar
    bitirdiğimiz her şeye yeniden başladık
    dudaklarımızda birbirimizden mısralar

    an gelir

    an gelir
    paldır küldür yıkılır bulutlar
    gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
    o eski heyecan ölür
    an gelir biter muhabbet
    çalgılar susar heves kalmaz
    şatârâbân ölür

    şarabın gazabından kork
    çünkü fena kırmızıdır
    kan tutar / tutan ölür
    sokaklar kuşatılmış
    karakollar taranır
    yağmurda bir militan ölür

    an gelir
    ömrünün hırsızıdır
    her ölen pişman ölür
    hep yanlış anlaşılmıştır
    hayalleri yasaklanmış
    an gelir şimşek yalar
    masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
    direkler çatırdar yalnızlıktan
    sehpada pir sultan ölür

    son umut kırılmıştır
    kaf dağı'nın ardındaki
    ne selam artık ne sabah
    kimseler bilmez nerdeler
    namlı masal sevdalıları
    evvel zaman içinde
    kalbur saman ölür
    kubbelerde uğuldar bâkî
    çeşmelerden akar sinan
    an gelir
    lâ ilâhe illallah
    kanunî süleyman ölür

    görünmez bir mezarlıktır zaman
    şairler dolaşır saf saf
    tenhalarında şiir söyleyerek
    kim duysa / korkudan ölür
    tahrip gücü yüksek
    saatlı bir bombadır patlar
    an gelir
    attilâ ilhan ölür

    ve bu da kendi sesinden ''üçüncü şahsın şiiri'':https://www.youtube.com/watch?v=uPTUDMaxDPI

    gerçek aydın, gerçek insan! senin gibiler ölmez üstadım senin gibiler ölmez. ruhun şad olsun...
App Store'dan indirin Google Play'den alın